Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

Kamil Yürür - "KALPLERÝN SEVGÝLÝSÝ OLMUÞTU"

 

 

1963’te askerden gelir gelmez Süleymaniye’ye gittim. Bir zâtýn, elinde bir ibrikle kapýda beni karþýlamasýný hiç unutamam. Ýlk gördüðüm bu zât, daha sonra öðrendim ki, Zübeyir Aðabeyin kendisiydi.

 

“Hoþ geldin kardeþim, tam zamanýnda geldin.” dedi ve ilâve etti:

 

“Dershanede kalmak için sana üç gün müsaade. Düþün ta­þýn, sonra karar ver; baþýna gelecek sýkýntýlardan dolayý be­ni sorumlu tutma!”

 

Kararýmý verdiðimde, “Kardeþim, mutfak temizliðinden baþla!” dedi.

 

Kýsaca Zübeyir Aðabeyin, görebildiðim, tanýyabildiðim ka­dar þahsiyetinden söz etmek istiyorum.

 

Zübeyir Aðabey, fenafilüstad, fenafirrisaleinur idi.

 

Bediüzzaman gibi ruhanî bir zâtýn terbiyesinde yetiþtiði için bütün nefsanî duygularý, ene-benlik-kýskançlýk-reka­bet-tarafgirlik gibi manevî hastalýklardan tasaffi ederek duru bir halet-i ruhiyeye kavuþmuþ, ruhanî bir hâl almýþtý. Pey­gamberler, veliler, salihlerin ahlâkýyla ahlâklanmýþtý. Bü­tün benliðini Üstada ve Risale-i Nur’a vermiþ, Üstadýn izinden gitmiþ, hakikate tâbi olmuþ, hizmette kendi aklýna güvenmemiþ, içtihat yapmamýþtý. Dolayýsýyla ruhlarýn, kalp­lerin mahbubu hâline gelmiþti.

 

Zübeyir Aðabey, “Risale-i Nur talebesi” kisvesinden hiçbir zaman çýkmamýþ, kendinden ve nefsinden konuþmaktan çekinmiþ, hizmete zarar vermemek için azamî dikkat etmiþtir. Üstad gibi bedelsiz ve minnetsiz hizmet etmiþtir.

 

Etrafýndakilere þöyle derdi:

 

“Kardeþim, ben hizmette kaldýðým zaman, eðer hizmete mu­halif bir hareket yaparsam, doktor bir kardeþ çaðýrýn, ba­na zehirli bir iðne yapýversin!”

 

Tek gayesi

 

Tek gayesi ve gayreti, hizmeti korumak ve kollamaktý. Hiz­metin ruhuna uymayan söz ve davranýþlardan hizmet ehlini muhafaza etmekti.

 

Hizmet ehlinin hüznünü, sýkýntýsýný, ihtiyacýný takip eder, “Kardeþim, bütün keder ve sýkýntýný bana anlat.” diye þefkat ve merhametle o kiþiyi ferahlatýrdý.

 

Ehl-i hizmetten vakýf olanlarýn afakî meselelerle meþgul olmasýna müsaade etmezdi. Ehl-i hizmetin ve vakýf olan kardeþin vazifesi, dershanede Risale-i Nur’la meþgul olmak ve Risale-i Nur’u neþretmek, ulaþabildiði gençlere ulaþýp ders­haneye davet etmekti. Bir vakfýn hem dershanede, hem de gazete yazýhanesinde meþgul olmasýný kesinlikle tasvip etmez ve göndermezdi. Hatta bir vakýf kardeþin gazete yazý­hanesine gittiðini öðrenince, “Bu, hizmete zarar verir.” de­miþ­ti.

 

O derdi ki:

 

“‘Nur talebesi’ kisvesinden çýkan, dershanede de kala­maz. Zahiren içeride olsa da hakikaten dýþarýdadýr…”

 

Zübeyir Aðabey, basiretli ve iradesine son derece hâkim bir zâttý. Nur’un hatýrýný hiçbir hatýra deðiþmezdi.

 

Risale-i Nur’u okuyup anlamamýþ birisi hizmete para ver­mek istediði zaman, “Kardeþim, hizmetin hatýrýný kýramam.” der, almazdý. “Para verir, sonra da söz hakký ister.” derdi. “Hizmete yardým edebilmesi için en az külliyatý beþ sefer devretmesi lâzým.” derdi. “Ancak o zaman söz ve davranýþlarý hizmetin ruhuna uyup, o zaman zarar vermeyebilir.” Çünkü konuþulan söz, kuvvetini manadan maneviyattan alýrsa güçlü olur...

 

Hizmetin üstünde titrerdi

 

O, tek kelimeyle, “hizmetin üstünde titreyen bir ruh”tu.

 

Bir gün Isparta’dan Süleymaniye’ye iki genç gelmiþti. “Ri­sale-i Nur sadece Osmanlýcadan okunur.” diyerek, elleri­ne kalem defter alýp bir köþeye oturmuþlardý. Okunan dersi din­lemeyip kâh yazý yazýyor, kâh uyukluyor gibi bir tavýr al­mýþlardý. Üstelik, “Bizim âdetimiz böyledir.” diye bizi bir ne­vi protesto ediyorlardý.

 

Bu durumu Zübeyir Aðabeye anlatýp ne yapmak gerektiðini sorduk. Zübeyir Aðabey, “Bir tokat vurursunuz! ‘Bizim âdetimiz de böyledir...’ dersiniz.” demiþti.

 

Rahatsýzlýk sebebiyle zaman zaman hava deðiþimine ihtiyaç duyardý. Bir ara kardeþler kendisine, “Aðabey Ermenek’e gitseniz, oranýn havasý size iyi gelir.” demiþlerdi. “Kar­deþim, hizmetin izzeti beni býrakmýyor.” diye karþýlýk ver­miþti.

 

Otele gönderirdi

 

O zaman imkânlar kýt, kaldýðýmýz yer de müsait deðildi. Nur talebelerinin noksanlarýný görür, dýþarý taþýr diye Ana­do­lu’dan gelen esnafý genelde dershanede yatýrmazdý. Hizme­tin mahremiyetini korumak için, o kiþinin parasý yoksa, pa­ra verip otele gönderirdi.

 

Zübeyir Aðabeyin zaman zaman gidip temiz hava almasý ve dinlenmesi için, Çamlýca’da eski bir evi tutup tamir etmiþtik. O manevî âlemde Üstaddan izin almadan bir þey yap­mazdý. Bir gece o evin önündeki çýnar aðacýnýn yanýnda Üstadý gördükten sonra ancak oraya gitmiþti.

 

Mal sahibinden sadece oturmak için izin alýnmýþtý. Bahçe­deki kuru dal, odun ve tahtalarý soba tutuþturmak için top­larken beni gördü. “Kardeþim, izin almadan yakmak helâl olmaz.” dedi ve men etti. Hak ve hukuka böylesine riaye­t­kârdý.

 

Bir gün hava almak için Süleymaniye Camii’nin avlusu­na gitmiþti. Caminin içini gezmek isteyen turist bir kadýn, açýk diye müezzin tarafýndan içeri alýnmamýþtý. O zaman ya çar­þaf yoktu yahut tükenmiþti. Zübeyir Aðabey, hemen kol­lu kazaðýný çýkarýp o kadýna verdi. Kadýn giydi, camiyi ge­zip çýktý. Sonra o kazaðý dershanede yýkadýk.

 

Fatih Camii’nin avlusunda bir cenaze merasimi için bulu­nuyorduk. Abdest alacaktý. Hemen takunya getirdim.

 

“Kardeþim!” dedi, “Takunya, misvak, havlu, bunlar þahsî eþyalardýr, týbben baþkasýnýn kullanmasý uygun deðildir.”

 

“Git getir!”

 

O zaman risaleler matbaadan ciltsiz olarak alýnýp depoya konurdu. Ýhtiyaç miktarý depodan alýnýp ciltçiye götürülür­dü.

 

Bir gün Sözler lâzým oldu. Depoya gittim. Ne kadar aradýmsa bir türlü bulamadým. Gelip, Sözler paketi kalmadýðýný söyledim. O hiç tereddüt etmeden:

 

“Kardeþim, paketler orada, git getir!” dedi.

 

Dönüp gittiðimde baktým, gerçekten var.

 

Bir gün, “Bazý Nur talebeleri, kutup gibi, oturduðu yerden idare eder.” demiþti.

 

Her zaman hizmeti düþünür, hizmet projeleri geliþtirirdi. Bir gün bana dedi ki:

 

“Kardeþim üniversiteye gideceðim. Tahtaya Konyalý Ah­met, Mehmet yazacaðým. Hemþehrilik cihetiyle onlarla tanýþa­caðým. Nurlarý anlatacaðým. Cevþen’i okuyup gençleþeceðim.”

 

Nizalý bir mesele olduðunda, o kardeþleri odasýna alýr, ara­larýndaki meseleyi hallederdi. Üçüncü bir kiþiye duyur­maz­dý. Dedikoduya meydan vermemek için gizli tutardý.

 

Zübeyir Aðabey, hizmetin esaslarýný korumada, meslek ve meþrebe zarar verecek hususlardan sakýnmada son derece dikkatliydi.

 

Davut isminde bir kardeþ vardý. Bir mecmuayla dershane­ye gelmiþti. O günlerde 46 numara devamlý polis kontrolü altýndaydý. En küçük bir þeyi not edip deðerlendirmeye alý­yorlardý. Zübeyir Aðabey o kardeþe dedi ki:

 

“Kardeþim! Polisler, hakkýmýzda bir suç bulabilmek için öküz altýnda buzaðý arýyorlar. Gazete, dergi, bant gibi bir vasýtayla siyasî bir partiye mensuplar mý diye bir tahkikat içi­ndeler. Onun için sen bu mecmuayý dershaneye getirme.”

 

Fakat o talebe, bu tembihi tutmadý. O mecmuayý yine getirdi. Bunun üzerine Zübeyir Aðabey, Ahmet Gümüþ’e:

 

“Bu kardeþi tenha bir dershaneye götürün; çünkü hizme­te zarar verecek.” dedi. Onun husumetini çekmemek için, kendisi “Git.” demedi. Ahmet Gümüþ onu gönderdikten sonra Zübeyir Aðabeye gelip:

 

“Ahmet Gümüþ, beni zorla buradan baþka yere gönderdi!” diye þikâyet etti. Zübeyir Aðabey de:

 

“Kardeþim, sen derslere buraya gelmeye devam edersin.” demiþti.

 

12 Mart arefesinde idi. Talebe hareketleri sað sol çatýþmalarý þeklinde sürüp gidiyordu. Aðabeyler Küçükçekmece tarafýnda bir kamp kurmuþlardý. Tabiî dershaneler boþalmýþtý. Zü­beyir Aðabey bundan rahatsýz oldu. “Kardeþim!” dedi, “Kim­se kalmasa, yanýma bir çocuk alýp kalacaðým ve ‘Risale-i Nur, Bediüzzaman’ diyeceðim.” dedi.

 

Bir kardeþ, bir kimseden söz ederek, “Risale-i Nur’u oku­muþ okumuþ anlayamamýþ.” demiþti. Zübeyir Aðabey, “O kardeþe söyleyin, evvelâ Üstadý tanýsýn.” demiþti.

 

Vefatý

 

1971’de Zübeyir Aðabey deðil, aslýnda hizmetin ruhu âlem-i bekâya göçmüþtü.

 

Ben de o zaman, “Sema aðlar, küre-i arz aðlar, nevcivan aðlar, kitaplar aðlar, dershaneler aðlar, melâike ve ruha­ni­yat aðlar, hýsým aðlar, akraba aðlar...” demiþtim.

 

Naaþý tabutun içinde arka odada duruyordu. Ziyaretçiler geliyor, gidiyordu. Hüseyin ve Muhsin Demirel, ellerinde bir fotoðraf makinesiyle gelmiþlerdi. Zübeyir Aðabeyin yüzünü açýp fotoðrafýný çekmek istediler. Bazý kardeþler “olmaz” dediyse de ýsrar ettiler. Makineyle üç ayrý poz çektiler. Filmin üçü de yanmýþtý. Oysa ayný makineyle çektikleri diðer pozlar yanmamýþtý. Evliyanýn tasarrufu haktýr.

 

Eyüp Sultan’da defnedilmesinin üzerinden bir küsur sene geçmiþti. Mezarýn yapýlmasý gerekiyordu. Kazmaya baþladýk. Mezarýn yeri yamaç olduðu için önünü açýnca pencere gibi kabrin içi gözüktü. Hocalardan, “Mezar, yýlan ve akreplerin yeridir.” diye duymuþtuk. Allah þahit, tek bir böcek dahi görmedik. Aynen kefen yerinde, belinde kemer, “hazý­r­ ol”­da bekleyen bir asker gibi dipdiri duruyordu. Ne bir koku, ne bir kan ve ne de bir çürüme izi vardý...

 

Vefatýnýn ardýndan Ýttihad’da “Bu tabut” isimli bir yazý yazmýþtým:

 

Bu tabut

 

Bu tabut, hissiyatý ruh kuvvetine çýkmýþ bir zâtýn tabutudur.

 

Bu tabut, fenafillâh makamýna çýkan ve sünnet-i seniy­ye­­nin en ince teferruatýna müraat eden bir zâtýn tabutudur.

 

Bu tabut, sýddýkýyet mertebesinin þahikasýna çýkan bir zâtýn tabutudur.

 

Bu tabut, adaleti, asaleti, salâhati þahsýnda cem eden bir zâ­týn tubutudur.

 

Bu tabut, Kur’an-ý Hakîmden tereþþuh eden hakikatleri, katre katre massedip dem ve damarlarýna yerleþtiren bir zâtýn tabutudur.

 

Bu tabut, azamî ihlâs, azamî sadakat, azamî iktisat, aza­mî takva düsturlarýna müraat edip huzur-u Ýlâhîye mazhar olan bir kahramanýn tabutudur.

 

Bu tabut, Kur’an düsturlarýna azamî ittiba edip, þûra âyet-i kerimesinin ulviyetini, kudsiyetini anlatýp lisan-ý kal ve hâliyle yaþayan bir mücahidin tabutudur.

 

Bu tabut, þecaati, celâdeti, cesareti, feragati þahsýnda yaþayan bir zâtýn tabutudur.

 

Bu tabut, tesis-i Ýslâmiyette peder valide, evlâd ü iyal, mal mülk gibi fâni âlemin mânilerini aþan ashab-ý kiramýn ahfadýnýn tabutudur.

 

Bu tabut, Risale-i Nur’la nurlanýp bir güneþ gibi parlayan bir fedaînin tabutudur.

 

Bu tabut, Üstadýmýz Bediüzzaman Hazretlerinin hayatýn­da yaþamýþ olduðu düsturlara, metotlara, gayelere uymak için bütün zerrat-ý vücuduyla çalýþan, bu uðurda bütün mânileri bertaraf eden ve arzularýný kuvveden fiile çýkaran bir zâtýn tabutudur.

 

Bu tabut, “Risale-i Nur esaretine düþen bir esir, esaret zin­cirinden kurtulmak istemeyen bir esirdir.” diyen bir zâtýn tabutudur.

 

Bu tabut, “Her yediðim lokma haram olsun, fakat hizmete ça­lýþtýðým an müstesna.” gibi ifadelerle hissiyat-ý insaniyeyi uyandýrýp hizmete sevk eden bir Kur’an hizmetkârýnýn tab­utudur.

 

Bu tabut, “Seyyidü’l-kavmi hadimühum.” hadisinin ma­nasýný yayýp yaþatan bir zâtýn tabutudur.

 

Bu tabut, “Emrolunduðun gibi dosdoðru ol.” âyet-i keri­mesinin meal-i âlisine ittiba eden bir þehit tabutudur.

 

Bu tabut, kalemle tavsif edilemeyen bir tabuttur.

 

Bu tabut, Ashab-ý Suffa mesleðini Üstadýndan aldýðý ders­le yirminci asýrda hayatýyla ve mematýyla yaþayan bir iman abidesinin tabutudur.

 

Bu tabut, Sultan Fatih’ten kalkarak, Mihmandar-ý Nebe­vî Eba Eyyûbe’l-Ensarî’nin sinesine giden bir hakikat müca­hidinin tabutudur.

 

Bazý tavsiyeleri

 

Mübarek gecelerde uyumamamýzý tavsiye ederdi.

 

“Hizbü’l-Hakaik’ten her gün bir parça okumak lâzým ve gün geçirmemek lâzým. Tâ ki ehl-i küfre galebe çalýnsýn. Ya­hu­diler sihirlerini havaya üfürürler, ehl-i imaný sersemletmek için...” derdi.

 

“Kardeþim, hizmet için çarþýya çýktýðýnýz zaman vitrinlere bakmayýn.”

 

“Kardeþim, dershanelerimizi kendi evimiz gibi temiz tut­mak mecburiyetindeyiz.”

 

Bir gün dershanede kardeþin biri kahkahayla güldü:

 

“Ah o güleni bir bilsem...” dedi.

 

Topbaþlar vakýflara birer kat elbise vermiþlerdi. Ben alma­dým. Zübeyir Aðabeye þikâyet ettiler:

 

“O, hizmete kuvvet veriyor.’ dedi.

 

 

Bölüm: Dava Arkadaþlarýndan

www.zubeyirgunduzalp.com

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Dein Kommentar

Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.

Gast
Auf dieses Thema antworten...

×   Du hast formatierten Text eingefügt.   Formatierung jetzt entfernen

  Nur 75 Emojis sind erlaubt.

×   Dein Link wurde automatisch eingebettet.   Einbetten rückgängig machen und als Link darstellen

×   Dein vorheriger Inhalt wurde wiederhergestellt.   Editor leeren

×   Du kannst Bilder nicht direkt einfügen. Lade Bilder hoch oder lade sie von einer URL.

×
×
  • Neu erstellen...