Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

Kalplerin mühürlenmesi

 

 

 

Bolu’dan Ahmet Bey: “Kalplerin mühürlenmesi ne demektir?”

 

Bakara Sûresinin konuyla ilgili âyetlerini meâlen hatýrlayalým:

 

“Kâfirleri uyarsan da, uyarmasan da birdir; onlar inanmazlar. Allah onlarýn kalplerini ve kulaklarýný mühürlemiþtir; gözlerinde de perde vardýr; büyük azap onlar içindir.”1

 

Âyette kalplerin ve kulaklarýn mühürlenmesi, küfür sýfatý zikredildikten sonra telâffuz edilir. Öncelikle buradan; küfür sýfatýnýn kalplere tek baþýna zulmet ve karanlýk vermeye yeterli olduðu anlaþýlýr. Küfür karanlýðýna düþen bir kalp insafsýzdýr, merhametsizdir, duyarsýzdýr, taþlardan daha katýdýr. Küfür karanlýðý içinde bocalayan kulaklar ise, etrafýnda sayýsýz varlýklarýn hal veya söz diliyle Allah’a olan yakarýþlarýný, zikirlerini ve tesbihlerini iþitmezler, duymazlar; hakka karþý duyarsýzdýrlar; hakikata karþý ilgisizdirler. Bu inat onlarda âdeta kemikleþmiþ; âdeta karakter haline gelmiþtir.2

 

Allah Resûlü (asm) Mekke’de zor þartlarda bütün müþriklere on iki yýl hakký teblið eder ve fakat müþriklerden çok fazla inat ve inkârla beraber akýllara durgunluk verecek ölçüde eziyet ve hakaretler görür; kendisine az denecek sayýda bahtiyar iman eder. Hicretten sonra Medine’de ise büyük coþku ve heyecanla karþýlanmakla beraber, Medîneli Yahudilerden de bu def’a beklenmedik kin ve husûmetle karþýlaþýnca insanlarýn hak dine karþý bu menfî direniþleri üzerine çok hüzün duyar. Çünkü onun (asm) öyle þefkatli ve re’fetli bir kalbi vardýr ki, bütün insanlarýn topyekûn iman etmesini, topyekûn hakka gelmesini ve neticede topyekûn Cehennem’den kurtulmasýný büyük bir arzu ve iþtiyakla istemektedir. Bir tane Allah kulunun bile Allah’ýn vahiy dairesinin dýþýnda kalmasýný istemez; bundan büyük ýztýrap duyar. Oysa insanlarýn çoðu, taþlaþmýþ kalplere sahiptirler ve imanýn inceliðini, nezaketini ve zarafetini kavramamaktadýrlar. Cenâb-ý Hak, Resûlünün (asm) bu hüzünlü hâli üzerine bu iki âyeti nazil buyurarak bir nevî tesellî veriyor. Bu âyetlerden birincisinde geçen, “Uyarsan da, uyarmasan da birdir; onlar iman etmezler” ifadesinden, “uyarý” görevinin yapýlmasýnýn neticesiz olacaðý mânâsýný çýkarmak doðru olmaz. Çünkü Allah Resûlü (asm), yine Kur’ân’ýn ve hatta ayný Sûrenin, “Doðrusu biz seni hak ile müjdeci ve uyarýcý olarak gönderdik. Sen Cehennemliklerden sorumlu tutulmayacaksýn! ”3 beyaniyle müjdeci ve uyarýcý olarak görevli bulunmaktadýr. Bu durumda, yukarýda geçen âyet Allah Resûlüne (asm) uyarý görevi esnasýnda mahzun olmamasý gerektiðini; çünkü onlarýn kalplerinin katýlaþmýþ bulunduðunu; küfür onlarýn karakterlerine iþlemiþ ve artýk vazgeçilmez bir alýþkanlýk halini almýþ olduðunu; uyarý görevinin ötesinde, inanmamalarýndan ötürü üzüntü duymamasý gerektiðini vurgular niteliktedir.

 

Hemen ardýndan gelen âyette ise onlarýn kalplerinin ve kulaklarýnýn mühürlenmiþ olduðunu, gözlerinde de bir perde bulunduðunu beyan ederek; onlarýn kalplerinin, kulaklarýnýn ve gözlerinin hakka kapalý bulunduðunu “bir vakýa tesbiti” sadedinde beyan eder. Yani onlar kendi tercihleriyle küfre girmiþler, kendi tercihleriyle hakký dinlememektedirler, kendi tercihleriyle küfürde kalmaya devam etmektedirler. Seni dinlemezlerse üzülme, kendini yýpratma; sen insanlarýn tabiatlarýný ve alýþkanlýklarýný deðiþtiremezsin; zaten deðiþtirmekle de mükellef deðilsin, mânâsýný vurgular mahiyettedir.

 

Bu âyetler, insanlarýn çoðunluðu neden fitne-fücurda, günah ve haramlarda boylu boyunca gömülmüþler, küfür ve isyan içinde yaþayýp gidiyorlar ve hakký dinlemiyorlar, diyen tüm ehl-i hak için de büyük bir manevî moral ve tesellî kaynaðý teþkil etmektedir. Zira günümüzde de insanlar hakký dinlememektedirler; günümüzde de birçok insanýn kulaklarý kapalý, gözleri perdelidir; günümüzde de insafsýzlýk, vicdansýzlýk ve merhametsizlik diz boyudur; had safhadadýr! Bu gün de hak ve hukuk çiðnenmekte, imansýzlýk girdabýnda insanlýk þerefi payimâl edilmektedir. Bütün bunlar, insanlarýn içinde bulunduklarý imtihan sýrrýnýn da bir gereðidir.

 

O halde bütün bunlarla beraber, ehl-i hak için ümitsizlik yoktur; karamsarlýk yoktur; çýplak uyarý ve teblið görevinin ötesinde, hayal kýrýklýðý olmamalýdýr.

 

Kalplerin mühürlenmesi teriminden, “isteseler de hidayete gelmeyecekler” mânâsýný çýkarmak da doðru deðildir. Her ne kadar hidayet, Cenâb-ý Hakkýn takdir ve dileðiyle mümkün olsa da; kul ne kadar katý yürekli ve haþin tabiatlý olursa olsun; tevfik ve hidayeti istediði takdirde, Cenâb-ý Hakkýn ona hidayeti nasip etmesi ve muvaffakiyet vermesi, Rahmetinin þe’nindendir. Ýslâmiyet öncesi katý yürekli ve haþin Ömer’le; Müslüman olduktan sonra âdil ve cesur Ömerü’l-Faruk (ra), bu mes’elede bize örnek olarak yeter.

 

Cenâb-ý Hak tevfik ve hidayetini üzerimizden eksik etmesin; âmin!

 

Dipnotlar:

 

1- Bakara Sûresi, 2/6-7

 

2- Bedîüzzaman, Ýþârât’ül-Ý’câz, S.71

 

3- Bakara Sûresi, 2/119

 

03.09.2006, Yeni Asya

Süleyman Kösmene

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Dein Kommentar

Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.

Gast
Auf dieses Thema antworten...

×   Du hast formatierten Text eingefügt.   Formatierung jetzt entfernen

  Nur 75 Emojis sind erlaubt.

×   Dein Link wurde automatisch eingebettet.   Einbetten rückgängig machen und als Link darstellen

×   Dein vorheriger Inhalt wurde wiederhergestellt.   Editor leeren

×   Du kannst Bilder nicht direkt einfügen. Lade Bilder hoch oder lade sie von einer URL.

×
×
  • Neu erstellen...