Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

Hz. Ýsa Niçin Tartýþýlýyor ?

 

 

Bazý konular vardýr, uzun süre unutulur, adeta rafa kaldýrýlýrlar. Her nedense birdenbire tekrar gündemin baþ köþesine otururlar. Hz.Ýsa’nýn (as.) ahirzamanda yeryüzüne ineceði konusu da bunlardan birisi.

Ben konuya girmeden önce bunun niçin tartýþýldýðý üzerinde biraz durmak istiyorum. Ýslâm’da “farz, vacip, müstehap, mübah” gibi kavramlar yanýnda bir de “malayani” kavramý zikredilir. Malayani, “yapýlmasýnda ne kastedildiði bilinmeyen, dünyaya da ahirete de yaramayan, gereksiz, hedefsiz ve faydasýz iþler” demektir. Bu gibi tartýþmalarýn tek hedefi gazete sütunlarýna bir malzeme olmasý, yahut tv programlarýnýn bir þekilde doldurulmasý ise yapýlan iþ “malayani” kapsamýna girer. Yok eðer, bunun ötesinde bir art niyet varsa, insanlarýn kafalarýnýn karýþtýrýlmasý, inançlarýnýn zedelenmesi, yahut tartýþmaya katýlan kiþi veya gruplardan birinin çürütülmesi, gözden düþürülmesi gibi menfi bir gaye gözetilmiþse bu iþ “malayaniyi” aþar, “yýkýcý ve zararlý” sýnýfýna dahil olur.

 

Bu açýklamalardan sonra, þimdi asýl konumuza girebiliriz.

 

Hz. Ýsa’nýn öldürülmesiyle ilgili olarak Kur’an-ý Kerim’de þu iki ayet mevcuttur:

 

 

“Halbuki onu öldürmediler, onu (salbetmediler) asmadýlar da. Onlara Ýsa gibi gösterildi. Aksine, Allah onu kendine yükseltmiþtir. (Nisa, 157-8)

 

“Ey Ýsa!, Seni ancak ben öldüreceðim. (Yani, seni inkârcýlarýn öldürmesinden koruyacaðým. Ve seni kendi ecelinle öldüreceðim.) Seni kendime yükselteceðim. Ýnkârcýlardan temiz kýlacaðým.” (Âl-i Ýmran, 55)

 

 

Bu iki ayet üzerinde tefsir alimlerinin yaptýklarý farklý yorumlardan çýkan sonucu aktarmak istiyorum:

 

Birinci ayette Yahudilerin çarmýha gererek öldürdükleri þahsýn Hz.Ýsa (as.) olmadýðý, ona benzetilen bir baþka kiþiyi öldürdükleri açýkça beyan edilmektedir. Tefsir alimlerinin çoðunluðu, “onun öldürülmeyip Allah’a yükseltildiðinden” hareket ederek, Hz.Ýsa’nýn bedeniyle birlikte dördüncü kat semada yaþadýðýný ifade etmiþlerdir.

 

Bu noktada iki ayrý görüþ ortaya konulmuþ bulunuyor. Birisi, semaya yükseltilmesini müteakip ölümü tattýðý, ikincisi ise kýyamete kadar bu hâl üzere bekleyip kýyamete yakýn tekrar yere ineceði ve bu iniþten sonra öleceði.

 

Bu ikinci þýkký akýllarýna sýðýþtýramayanlar iþi münakaþa ortamýna çeker, bunun olamayacaðýný, yýldýzlar âleminin çok ötesindeki dördüncü kat semada bir insanýn canlý olarak kalamayacaðýný savunurlar. Bu noktada þunu söylemeden geçemeyeceðim:

 

Cenab-ý Hak, insan ruhunu yerde iken de semalara yükseldiðinde de atmosfersiz yaþatýr; yeme ve içmeye muhtaç olmaksýzýn hayatýný devam ettirir. Ruh için ve melekler için koyduðu bu kanunu, Hz. Ýsa’nýn semaya ref’edilen bedeni için de icra etse buna kim ve hangi mantýkla karþý çýkabilir? Nitekim, tefsirlerde onun bedeninin “yeme, içme, þehvet ve sair alâkalardan kurtarýlmýþ olarak meleklerin karargâhý bir makama yükseltildiði” önemle vurgulanýr.

 

Ýkinci ayette, gelecek zaman kullanýlmýþtýr. Bu ayete göre de onun ölmüþ olduðu kesin deðildir, ancak kýyametten önce mutlaka ölümü tadacaktýr. Bunun ne zaman vuku bulacaðý ise ayette açýkça ifade edilmemiþtir.

 

Azýnlýkta kalan bazý tefsir alimleri de Hz. Ýsa’nýn (as.) öldürüldüðünü ve semaya ref’ edildiðini ifade etmiþlerdir. Ayette kesinlik olmadýðýna göre, bu konuda Kur’an’ýn birinci tefsiri olan hadislere müracaat edilecektir. Sahih hadislerde Hz. Ýsa’nýn yeryüzüne döneceði ve Hýristiyanlýðý hurafelerden temizleyip Ýslam’a tabi kýlacaðý ifade edilmiþtir.

 

Þu var ki, bu iniþin keyfiyeti hakkýnda da yine iki ayrý görüþ ortaya çýkmýþtýr. Birincisine göre, Hz. Ýsa (as.) bedeniyle beraber dünyaya dönerek görevini yapacak, sonra ruhu kabz edilerek ölümü tadacaktýr. Ýkinci görüþe göre ise, onun ahirzamanda yeryüzüne inmesi, Ýslâmiyetle amel etmesi ve ümmetini teslis akidesinden kurtarýp tevhide davet etmesi ruhanî bir hadisedir, ruhun bir beden þeklinde temessülüdür ve manevi bir tasarruftur.

 

Her iki halde de, bu iniþi herkes görecek deðildir. Kendisi belki de bir din adamý görünümünde Hýristiyanlýðý hurafelerden temizleyecek, yani Ýslam inancýyla buluþturacaktýr. Her fani gibi o da sonunda ruhunu Rabbine teslim edecek ve diðer peygamberler gibi o da, yeniden dirilmeyi ve mahþeri bekleyecektir.

 

 

 

BÝLÝNDÝÐÝ GÝBÝ Kur’anýn bir kýsým ayetleri muhkem, bir kýsmý ise müteþabihtir. Mesela:

 

“O doðurmamýþ ve doðmamýþtýr.” (Ýhlas, 3)

 

“Allah’ýn çocuk edinmesi olur þey deðildir.” (Meryem, 35)

 

“Hiçbir þey onun misli gibi deðildir” (Þura, 11) gibi ayetler muhkemdir. Yani, kesin hüküm ifade ederler, bunlarda tevilin ve farklý yorumlarýn yeri yoktur.

 

“Meryem oðlu Ýsa ancak Allah’ýn elçisi ve kelimesidir. Onu Meryem’e ilka etmiþtir ve Ondan bir ruhtur” (Nisa, 171) ayeti ise müteþabihtir.

 

Hz. Ýsa’nýn (as.) Allah’ýn bir kelimesi olmasý, babasýz bir þekilde doðrudan “Kün/Ol” emriyle yaratýlmýþ olduðu þeklinde yorumlanmýþ ve keza “Ondan bir ruh olmasý” da bir teþrif, yani Allah’ýn ruha bir iltifatý olarak kabul edilmiþtir. Nitekim, Enbiya suresinde, “Ona (Meryem’e) ruhumuzdan üflemiþ, onu da oðlunu da alemler için bir mucize kýlmýþtýk” buyrulur. Ayette geçen ‘ruhumuzdan’ ifadesinde de bir teþrif, bir iltifat söz konusudur. Cenab-ý Hak, ‘size denizimden balýklar, topraðýmdan meyveler, güneþimden ziya ihsan ettim’ buyursaydý, bu ifadeleri denize, topraða ve güneþe bir iltifat olarak anlamamýz gerekirdi. Ruhumuzdan ifadesi de “ruh denilen mahlukumuzdan” þeklinde anlaþýlacaktýr.

 

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Muhakemat adlý eserinde Müteþabih hadislerden “Ben ve kýyamet þu iki parmak gibiyiz” hadisine yer verir ve þu önemli açýklamayý yapar:

 

 

“Þimdi bu Hadis, üç kaziyeyi mutazammýndýr:

 

Birincisi: Bu kelam Peygamber’in kelamýdýr…

 

Ýkincisi: Kelamýn mana’yý muradý hak ve sadýktýr… (Yani bu hadisle Allah Resulü (asm.) ne kastetmiþte o mana doðrudur.)

 

Üçüncü kaziye: Bu kelamda murad budur... (Yani, bu hadiste kastedilen mana budur.)

 

Bu üçüncü kaziyede ihtilafat feveran ederler. … (Yani, farklý görüþler bu üçüncü maddede ortaya çýkar.)

 

 

KONUNUN DEVAMINDA, ilk iki þýkkýn kabul edilmesi halinde üçüncü þýkta ortaya çýkan ve bir içtihada dayanan farklý görüþlerin insaný küfre götürmeyeceði ifade edilir. Ve sonunda bu kaziyenin ayetler için de geçerli olduðu vurgulanýr.

 

Bu ölçüye göre, bir kiþi, Hz. Ýsa’nýn göðe yükseltilmesiyle ilgili ayetleri ve Onun tekrar yeryüzüne dönüp tevhit davasýna hizmet edeceði yolundaki hadis-i þerifleri kabul etmekle birlikte, bu iki olayýn da cismen deðil, ruhen olabileceðine inansa, bu kiþi ayet ve hadise karþý çýkmakla itham edilemez. Ancak kendisinin yanlýþ teviller yaptýðý söylenebilir.

 

Bu açýklamalardan sonra konumuzun baþýna dönelim:

 

— Tartýþmalar Kur’anýn açýk bir hükmü üzerinde yapýlmýþ deðil.

 

— Azýnlýkta kalsalar da, bu ayetlere farklý mana veren tefsir alimlerimiz de mevcut.

 

— Bir kimse bu farklý görüþlerden hangisini kabul etse küfre girmez ve Ýslam dairesinden çýkmaz.

 

Öyleyse biz bu konuyu niçin böyle hararetle tartýþýyor, birbirimizi kýrýyor, incitiyoruz. Hz.Ýsa (as.), ister cismen insin, ister ruhen temessül etsin, neticede Hýristiyanlarý teslis inancýndan kurtarýp tevhide davet edecekse buna niçin sevinmeyelim?

 

1. Peygamberimiz, son Peygamber olduðuna göre Hz. Ýsa’nýn yer yüzüne iniþi “risalet” yani peygamberlik yönüyle deðil, “velayet” cihetiyle olacaktýr. Bilindiði gibi her peygamber, Allah’ýn kulu ve elçisidir. Onlarýn kulluk yönleri velayet, hak ve hakikati insanlara teblið etme görevleri ise, risalet cihetleridir.

 

2. Kaldý ki, bu iniþ herkesçe görülüp bilinecek bir olay da deðildir. Ancak Ýslam’ýn tevhit inancýný kendilerine teblið ettiði belli sayýda kiþiler onun Hz. Ýsa (as.) olduðunu bileceklerdir.

 

3. KONUNUN önemli bir yönü de þudur: Bu asrýn yapýsý ancak böyle bir geliþe uygundur. Allah, Hakîm’dir. Hikmeti gereðince Hz. Ýsa’yý (as.) peygamberlerin en mükerremi olan Hz. Muhammed’e (asm.) bu þekilde manen ümmet edecek, Ýslamiyet’e, onun (asm) maiyetinde hizmet ettirecektir.

 

1. Konuyla ilgili olarak az da olsa þahit olduðumuz bir hastalýktan da söz etmek isterim:

 

2. Toplumda bazý kiþiler kendilerini Hz.Ýsa (as.) sanýrlar. Bunlar çok ileri derecede ruh hastasýdýrlar. Çünkü onlar kendi babalarýný tanýmakta ve annelerinin de Meryem olmadýðýný çok iyi bilmektedirler.

 

3. Bazý kiþiler de, kendi mürþitlerine böyle bir makam verme yoluna giderler. Bu da bir ahirzaman alametidir. Zira eskiden mürþitler müritlerine makam kazandýrýrlardý. Þimdi bunun aksine þahit oluyoruz. Bu çok tehlikelidir ve ateþle oynamaktan daha korkunç sonuçlar verir. Zira, peygamber olan zatý tanýmamak gibi, peygamber olmayana peygamberlik isnat etmek de, insanýn manevi hayatýný altüst eder.

 

4. Bilindiði gibi, ehl-i sünnet alimlerinin görüþüne göre, en büyük bir veli, en aþaðý derecedeki bir sahabeye yetiþemez. Ayný þekilde, en büyük bir sahabe de, peygamberlik makamýnýn çok uzaklarýndadýr. Peygamberler içerisinde de dört tanesi ulülazm peygamberlerdir, kendilerine kitap indirilmiþtir.

 

5. Mürþidine Hz. Ýsa (as.) yakýþtýrmasý yapan kiþi bu tabloyu karþýsýna koymalý ve ona yine bu tablo içerisinde bir yer aramalýdýr. Aksi, büyük bir cehalet, ondan da öte büyük bir cinayet olur.

 

6. Hz. Ýsa’nýn gelip gelmediði, gelmemiþse ne zaman geleceði bizim irademiz dýþýnda bir olay olduðuna göre, bunu niçin tartýþma konusu yapýyoruz?

 

7. Biz kendi irademizle icra edeceðimiz hayýrlý iþlerimizi artýrmaya ve kötülüklerden de sakýnmaya bakalým. Elimizden geldiðince de baþkalarýna bu vadide faydalý olmaya çalýþalým. Bunun ötesindeki tartýþmalar, konusu ne olursa olsun, malayanidir ve ömür sermayemizi boþuna harcamaktýr.

 

8. Nefsimiz bizi bu ve benzeri konulara yönlendirdiðinde, ona Peygamber Efendimizin (asm.) þu hadis-i þerifini hatýrlatalým:

 

9. “Ýki büyük nimet zarara uðratýlýyor: Sýhhat ve boþ zaman.”

 

10. Kaldý ki, bazen zaman sadece boþuna harcanmakla kalmýyor; kiþiyi sorumlu da kýlabiliyor.

 

11. Ömrümüz çok kýsa ve kabir ötesinde sonsuz bir alem bizi bekliyor. O ebedî hayat için ne yapacaksak bu az sermayemizle yapacaðýz. Geliniz, Allah Resulünün (asm.) ikazýna kulak verelim ve haramdan kaçýndýðýmýz gibi boþ iþlerden de uzak duralým.

 

12. Ve onun þu sözü bizim için bir kontrol ve muhasebe mekanizmasý olsun:

 

13. “Kiþinin malayaniyi terk etmesi Ýslamiyetinin (Müslümanlýðýnýn) kemalindendir.”

 

 

 

Prof. Dr. Alaaddin Baþar

ZAFER DERGÝSÝ

www.zaferdergisi.com

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Dein Kommentar

Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.

Gast
Auf dieses Thema antworten...

×   Du hast formatierten Text eingefügt.   Formatierung jetzt entfernen

  Nur 75 Emojis sind erlaubt.

×   Dein Link wurde automatisch eingebettet.   Einbetten rückgängig machen und als Link darstellen

×   Dein vorheriger Inhalt wurde wiederhergestellt.   Editor leeren

×   Du kannst Bilder nicht direkt einfügen. Lade Bilder hoch oder lade sie von einer URL.

×
×
  • Neu erstellen...