Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

Risale-i Nur, teröre karþý barýþçý insanlar yetiþtiriyor’

 

Ýlim adamlarý, Bediüzzaman'ýn eserlerinin “Ýman, barýþ ve huzurun yayýlmasýna büyük katký saðlayacaðý" görüþünde birleþti. Dünyanýn dört

bir yanýndan 80'i aþkýn ilim adamýnýn katýldýðý ve 3 gün süren sempozyumun ardýndan, Bedüzzaman'ýn düþüncesine sýnýr koymamak için

sonuç bildirgesi yayýnlanmadý. Ýslam'ýn teröre izin vermediðinin vurgulandýðý sempozyumda Faslý Prof. Dr. Mimoun Barriche, Risale-i Nur'un

teröre karþý imanlý ve barýþçý insanlar yetiþtirmeyi hedeflediðini söyledi. Barriche, bunun en güzel örneðinin ise nur talebelerinde

görüldüðünü kaydetti.

 

7. Bediüzzaman Sempozyumu dün sona erdi. Dünyanýn 29 ülkesinden 80'i aþkýn ilim adamý ve mütefekkir, üç gün boyunca "Çok Kültürlü

Bir Dünyada Ýmanlý, Anlamlý ve Barýþ Ýçinde Yaþama Pratiði: Risale-i Nur Yaklaþýmý" konusunda tebliðler sundu. Risale-i Nur

perspektifinden hazýrlanan tebliðlerde dünyada "imanlý ve anlamlý bir hayat nasýl deðer kazanýr, dünya barýþýna katkýlarý nelerdir, sorularýnýn”

cevaplarý arandý. Sempozyum Genel Koordinatörü Prof. Dr. Faris Kaya, verilen tebliðleri beklentilerinin üzerinde bulduklarýný söyledi. Kaya,

"Beþ-altý ay gibi kýsa bir süre araþtýrma yapan yabancý ilim adamlarýnýn Bediüzzaman'ý anlama seviyeleri yýllarýný bu alana verenleri hayrete

düþürdü. Sunulan tebliðlerden edindiðim intibaya dayanarak Risale-i Nurlar'ýn biraz daha iyi anlaþýldýðý kanaatindeyim.” dedi.

 

Prof. Dr. Suat Yýldýrým, tebliðlerde ortak noktanýn Kur'an ve sünnetten hareket eden Bediüzzaman'ýn insanlarýn bugünkü realitesini

uygulamada dikkate deðer bir müellif olarak deðerlendirildiði görüþünde. Prof. Yýldýrým, “Bediüzzaman insana akýl, duygu, duyular ve ruh

olarak bütünlük içerisinde hitap ettiði için sadece Müslümanlar nezdinde deðil dikkatli okuyan gayri müslimlerde de gerekli ilgiyi

uyandýrmaktadýr.” diye konuþtu.

 

‘Batý medeniyeti yokluða mahkum’

 

Son günde sunulan tebliðlerde Ýslam'ýn teröre izin vermediði ve Bediüzzaman'ýn cihada yüklediði anlamlar üzerinde duruldu. Sempozyuma

katýlan Fas Kadý Ýyaz Üniversitesi'nden Prof. Dr. Mimoun Barriche, Ýslam adýna terör olaylarý gerçekleþtiren kimselerin Ýslam dininin ruhuna

aykýrý hareket ettiðini söyledi. Risale-i Nur'un teröre karþý imanlý ve barýþçý insanlar yetiþtirmeyi hedeflediðini belirten Prof. Dr. Mimoun

Barriche, bunun en güzel örneðinin nur talebelerinde görüldüðünü belirtti. “Bir yandan okuduklarý Risale-i Nur'u kendi hayatlarýnda

yaþarlarken, diðer yandan bunlarý, her fýrsatta çevrelerine aktarma gayreti içine giren nur talebeleri, bu yolda hapishanelere atýlmalarýna

raðmen ayný faaliyetlerini sürdürmeye devam etmiþlerdir." diyen Prof. Dr. Barriche, "Hapishanelerde Risale-i Nur'u okuyan nice suçlular,

caniler hayatlarýný deðiþtirmiþler, çevrelerindeki insanlara karþý en vefalý dostlar, en güvenilir insanlar olmuþlardýr.” þeklinde konuþtu.

 

Sempozyumda en çok dikkati çeken tebliðlerden birini de Kanadalý araþtýrmacý-yazar Fred A. Reed sundu.. Fred A. Reed “Eski Putlarý

Yeniden Ýhya Etmek" baþlýklý tebliðinde 75 sene önce Bediüzzaman Said Nursi tarafýndan yapýlan uyarýya raðmen çaðdaþ Batý

medeniyetinin putperest bir kültüre dönüþtüðüne vurgu yaptý. Batý'nýn maddeyi ön plana çýkaran medeniyetine aðýr eleþtiriler getiren Fred A.

Reed þu görüþü ifade etti: "Hakikatli ve adaletli olarak bizim medeniyetimiz yokluða mahkum ve ölümle unutulmaya aday mükemmel

enelerimizin resimleri ile sarhoþ olmuþ yalpalanan büyük bir medeniyet olarak algýlanacaktýr.”

 

Sempozyuma ABD Utah Üniversitesi'nden katýlan Prof. Dr. M. Hakan Yavuz, “Cihadýn Tasavvuf Boyutu: Said Nursî Örneði” isimli tebliðinde

11 Eylül ve el-Aksa Ýntifada hadiselerinden sonra dini þiddetin kafa karýþtýrýcý bir mana kazandýðýna dikkat çekti.

 

7. Bediüzzaman Sempozyumu dün sona erdi. Dünyanýn 29 ülkesinden 80'i aþkýn ilim adamý ve mütefekkir, üç gün boyunca "Çok Kültürlü

Bir Dünyada Ýmanlý, Anlamlý ve Barýþ Ýçinde Yaþama Pratiði: Risale-i Nur Yaklaþýmý" konusunda tebliðler sundu. Risale-i Nur

perspektifinden hazýrlanan tebliðlerde dünyada "imanlý ve anlamlý bir hayat nasýl deðer kazanýr, dünya barýþýna katkýlarý nelerdir, sorularýnýn”

cevaplarý arandý. Sempozyum Genel Koordinatörü Prof. Dr. Faris Kaya, verilen tebliðleri beklentilerinin üzerinde bulduklarýný söyledi.. Kaya,

"Beþ-altý ay gibi kýsa bir süre araþtýrma yapan yabancý ilim adamlarýnýn Bediüzzaman'ý anlama seviyeleri yýllarýný bu alana verenleri hayrete

düþürdü. Sunulan tebliðlerden edindiðim intibaya dayanarak Risale-i Nurlar'ýn biraz daha iyi anlaþýldýðý kanaatindeyim.” dedi.

 

Prof. Dr. Suat Yýldýrým, tebliðlerde ortak noktanýn Kur'an ve sünnetten hareket eden Bediüzzaman'ýn insanlarýn bugünkü realitesini

uygulamada dikkate deðer bir müellif olarak deðerlendirildiði görüþünde. Prof. Yýldýrým, “Bediüzzaman insana akýl, duygu, duyular ve ruh

olarak bütünlük içerisinde hitap ettiði için sadece Müslümanlar nezdinde deðil dikkatli okuyan gayri müslimlerde de gerekli ilgiyi

uyandýrmaktadýr.” diye konuþtu.

 

‘Batý medeniyeti yokluða mahkum’

 

Son günde sunulan tebliðlerde Ýslam'ýn teröre izin vermediði ve Bediüzzaman'ýn cihada yüklediði anlamlar üzerinde duruldu. Sempozyuma

katýlan Fas Kadý Ýyaz Üniversitesi'nden Prof. Dr. Mimoun Barriche, Ýslam adýna terör olaylarý gerçekleþtiren kimselerin Ýslam dininin ruhuna

aykýrý hareket ettiðini söyledi. Risale-i Nur'un teröre karþý imanlý ve barýþçý insanlar yetiþtirmeyi hedeflediðini belirten Prof. Dr. Mimoun

Barriche, bunun en güzel örneðinin nur talebelerinde görüldüðünü belirtti. “Bir yandan okuduklarý Risale-i Nur'u kendi hayatlarýnda

yaþarlarken, diðer yandan bunlarý, her fýrsatta çevrelerine aktarma gayreti içine giren nur talebeleri, bu yolda hapishanelere atýlmalarýna

raðmen ayný faaliyetlerini sürdürmeye devam etmiþlerdir." diyen Prof. Dr. Barriche, "Hapishanelerde Risale-i Nur'u okuyan nice suçlular,

caniler hayatlarýný deðiþtirmiþler, çevrelerindeki insanlara karþý en vefalý dostlar, en güvenilir insanlar olmuþlardýr.” þeklinde konuþtu.

 

Sempozyumda en çok dikkati çeken tebliðlerden birini de Kanadalý araþtýrmacý-yazar Fred A. Reed sundu.. Fred A. Reed “Eski Putlarý

Yeniden Ýhya Etmek" baþlýklý tebliðinde 75 sene önce Bediüzzaman Said Nursi tarafýndan yapýlan uyarýya raðmen çaðdaþ Batý

medeniyetinin putperest bir kültüre dönüþtüðüne vurgu yaptý. Batý'nýn maddeyi ön plana çýkaran medeniyetine aðýr eleþtiriler getiren Fred A.

Reed þu görüþü ifade etti: "Hakikatli ve adaletli olarak bizim medeniyetimiz yokluða mahkum ve ölümle unutulmaya aday mükemmel

enelerimizin resimleri ile sarhoþ olmuþ yalpalanan büyük bir medeniyet olarak algýlanacaktýr.”

 

Sempozyuma ABD Utah Üniversitesi'nden katýlan Prof. Dr. M. Hakan Yavuz, “Cihadýn Tasavvuf Boyutu: Said Nursî Örneði” isimli tebliðinde

11 Eylül ve el-Aksa Ýntifada hadiselerinden sonra dini þiddetin kafa karýþtýrýcý bir mana kazandýðýna dikkat çekti.

 

 

06.10.2004

Ýstanbul

Zaman

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Nurlar dünya barışına ışık tutuyor

 

Aksiyon Dergisi Sayı: 514 | Yasin Uygur - Sedat Gülmez

 

 

Bediüzzaman Sempozyumu’na katılan Musevi ilim adamı Profesör Norton Merzinsky, Filistin’de akan kanın Said-i Nursi talebelerinin başkasını anlama çabası ve Risalei Nur yaklaşımıyla dindirilebileceğini söylüyor.

 

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra topyekün bir savaş yaşanmadı yeryüzünde. Ancak, Filistin topraklarında akan kan, aradan geçen yıllara rağmen bir türlü durmadı, durdurulamadı. Keşmir, Pakistan ile Hindistan arasında kanayan bir yara olmayı sürdürüyor. Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu üçgeninde ise acılar dinmiyor. Çatışmaların, ölümlerin eksik olmadığı, barışın gelmesinin hayal bile edilemediği bu yerlere huzurun, sulhun gelmesi bu kadar imkansız mı? Farklı dinlerin, fikirlerin, milletlerin bir arada bulunması bu kadar uzak mı?

 

Son 60 yılda meydana gelen ülkelerarası savaşlar, iç savaşlar ve etnik çatışmalar milyonlarca insanın ölümüne, yüz binlerce kişinin sakat kalmasına, ailelerin dağılmasına ve ruhsal sorunların ortaya çıkmasına sebep oldu. Kimileri bu tablonun ortaya çıkış noktalarını farklı faktörlerde aradı. Kimileri de meselenin özünde insan olduğunu vurguladı. Bunlardan biri de Musevi ilim adamı Prof. Dr. Norton Merzinsky... Merzinsky, dünyada yaşanan sorunların çözümü için anahtar kavramların tolerans ve hoşgörü olduğunu söylüyor. İsrail ile Filistin arasındaki ihtilafa, dindaşlarının gözüyle bakmayan Merzinsky’ye göre, anlaşmazlığın olumlu bir zeminde giderilmesinin adresi Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur yaklaşımı. “Risale-i Nur’un getirdiği fikirler çerçevesinde Filistin-İsrail sorununda çözüm sağlanabilir” diyen Merzinsky, bu görüşünün temellerini Bediüzzaman Said Nursi ve talebelerinin başkalarını da anlamaya çalışan yaşam tarzına dayandırıyor.

 

Norton Merzinsky, geçen hafta İstanbul’da yapılan Bediüzzaman Sempozyumu’na katılan 80’i aşkın ilim adamından sadece biri... Bundan 13 sene önce Bediüzzaman Said Nursi’yi anma amacıyla başlatılan sempozyumun bu yılki konu başlığı “Çok Kültürlü Bir Dünyada İmanlı, Anlamlı ve Barış İçinde Yaşama Pratiği; Risale-i Nur Yaklaşımı” idi. Yedincisi düzenlenen programa 29 farklı ülkeden katılan bilim adamları, Said Nursi ve Risale—i Nur’lar hakkında çeşitli tebliğler sundu. Sunumlar, Bediüzzaman’ın fikirlerinin ve Risale’lerin anlayış ve tolerans ekseninde yer aldığı fikrinde kesişti.

 

Dindar ama antisiyonist bir Yahudiyim

 

“Dindar, fakat antisiyonist bir Yahudiyim” diyen Prof. Dr. Merzinsky, ABD’deki Central Connecticut Üniversitesi öğretim üyesi. Risale-i Nur ve Said Nursi hakkındaki ilk bilgilerini iki yıl önce Amerika’da, arkadaşı İbrahim Ebu Rabi’den alan Merzinsky, başta Tarihçe-i Hayat olmak üzere Üstad’ın 4 eserini satır satır okumuş, hepsinden farklı bir haz almış. Merzinsky’e göre, Risaleleri diğer kitaplardan ayıran kendine has üç özellik var: Eserlerin üslubunda sık sık barışa atıf yapılıyor; kendisi gibi düşünmeyenlere karşı anlayışlı olmayı, yani toleransı öne çıkarıyor; Müslüman-Yahudi ilişkilerine bakışta tek bir tarafı haklı çıkarır bir tutum sergilemiyor.

 

Söz konusu ilişkiyle ilgili olarak, Yahudilerin de hak ve hukukları bulunduğuna, Kudüs ve çevresinin onlar için de kutsal bir toprak şeklinde algılandığına, bu toprakların onların peygamberleri tarafından da kutsandığına yönelik ibarelerin Risaleler’de yer alması, Musevi ilim adamını oldukça şaşırtmış. Yıllarca baskı altında yaşamış Bediüzzaman’ın eserlerinde insanların davranışlarını kısıtlayan bu harekete karşı bir başkaldırı olduğu tespitini yapan Prof. Dr. Merzinsky, Bediüzzaman’ın bu yönünü “Baskı taraftarı olmayan Said Nursi, Filistin yani kutsal topraklar sadece Yahudilere ait olsun diye bir yaklaşımla da hareket etmiyor” sözleriyle açıklıyor. Norton Merzinsky, halen İsrail’de iş başında bulunan hükümetin siyonist politikalarla hareket ettiği inancında. Ariel Şaron liderliğindeki hükümetin izlediği politikalar hakkında ‘terörist bir yönü var’ yorumunu yapan Merzinsky’e göre, İsrail hükümeti Risale-i Nur’un tolerans yaklaşımının çok uzağında. Bu da İsrail’in ‘Filistinlileri dışlayıcı bir politika’ izlemesine yol açıyor.

 

Sempozyumlara katılan ilk Sih

 

Sempozyumda ilgi çeken bir başka isim de Nirmal Singh’di. Sarığı, sakalı ve bıyıkları ile ilk bakışta Ortadoğulu Müslüman imajı uyandıran Nirmal Singh, ne Müslüman ne de diğer bir semavi dine mensup. Onu farklı kılan en önemli özelliği bu zamana kadar düzenlenen Risale-i Nur sempozyumlarına katılan ilk ‘Sih’ olması. Amerika Birleşik Devletleri’nde araştırmacı olan Nirmal Singh, Risale-i Nur ve Said Nursi hakkındaki ilk bilgilerini iki yıl önce edinmiş. Külliyat olarak tabir edilen eserlerden ikisini okumuş.

 

Bediüzzaman Said Nursi ile ilgili olarak ne düşündüğü sorulduğunda Singh, “Müslüman değilim” açıklamasını yapmak zorunda hissediyor. Üstad Said Nursi’nin pozitif ve düşünen bir kişiliğe sahip olduğu ve insanlar üzerinde önemli etki bıraktığı yorumunu yapıyor. Bir de Risaleleri okuyanların, Said Nursi’nin görüşleri doğrultusunda hareket etmesinin kendisini hayli şaşırttığını söylüyor.

 

Bu yıl ki sempozyumu anlamlı hale getiren gelişmeler sadece farklı kişiliklerin katılımı ile sınırlı değil elbette. Üstad Bediüzzaman Said Nursi ile birlikte hareket etmiş, ona talebe olmuş, birlikte dava mücadelesi yapmış, onunla aynı mekanı paylaşmış, hapishanelerde birlikte çile çekmiş dava arkadaşlarının katılımı da toplantının atmosferini derinden etkiledi. Üstad Said Nursi’nin talebelerinden Mustafa Sungur, Said Özdemir, Mehmet Fırıncı, Mehmet Kırkıncı, Abdullah Yeğin, Mehmet Emin Birinci, Hüsnü Bayram ve Ahmet Aytimur’un üç gün süren sempozyumun ikinci gününde düzenlenen “Talebelerinin Dilinden Üstad Bediüzzaman Said Nursi” başlıklı panele katılması toplantılara ayrı mana kazandırdı. Üstad’ın yakın talebelerinden Mustafa Sungur, kendisine Bediüzzaman’ın son hayatı ve vefat anı sorulduğunda, “Üstad’ın son hayatı daha gelmedi ki... Üstad daha gençliğinde. Müslüman olacak çok belde var daha” cevabını vererek, Risalelerin misyonuyla ilgili ipucu verdi.

 

Birçok defa hapishaneye girdiği için ‘Elhamdülillah’ diyen Said Özdemir, Üstad’ın son yedi senesinde hep yanında olmuş talebelerinden biri... Bundan 50 sene önce böyle organizasyonların olabileceğini düşünmeye bile güçlerinin olmadığının altını çizerek, “Şimdi bu durum bizim bayramımız. İlk sempozyumdan bu yedincisine kadar muazzam bir inkişaf var. Dünya, Bediüzzaman’ın Kur’an’dan aldığı hakikatlerle insanlara olan saadet müjdelerini duymaya başladı” diyor.

 

Sempozyumda sunulan tebliğlerin kendisini heyecanlandırdığını söyleyen Mehmet Fırıncı, Üstad Bediüzzaman’ı 1949’da tanımış. Kendi tabiriyle 1950’lerde hizmetle iştigal etmiş. O dönemde İstanbul’da 4- 5 kişiyle hizmete koşmuşlar. Bütün bu gelişmelere rağmen Fırıncı’yı üzen durumlar da yok değil. Dünyadaki Müslümanların Risale-i Nur’u yeterince irdelememiş olması onun için üzüntü kaynağı. Sanki bütün sorumluluk kendisindeymiş gibi, “Biz zamanında gidilmesi gereken yerlere gidemedik. Ancak neresinden dönersek kârdır diyoruz ve devam ediyoruz” diye konuşuyor.

 

13 senede büyük mesafe alındı

 

Bu yıl yedincisi düzenlenen sempozyumlar serisinin ilki 16 Mart 1991 tarihinde “Vefatının 30. yılında Bediüzzaman Said Nursi’nin Fikirleri ve İslam Düşüncesindeki Yeri” başlığı altında bir anma şeklinde gerçekleştirildi. Bu ilk toplantıya Prof. Dr. Şerif Mardin, Prof. Dr. Mim Kemal Öke ve Colin Turner’ın da aralarında bulunduğu 10 ilim adamı katıldı. Bu toplantının ilgi görmesi üzerine senesi dolmadan 1992 yılı Eylül ayında “İslam Düşüncesi’nin Yeniden Yapılanması ve Bediüzzaman Said Nursi” adı altında ikinci toplantı gerçekleştirildi. Bu kez sempozyuma 40’ı aşkın bilim adamı katıldı.

 

Bu tarihten sonra toplantılar 2 yılda bir olmak üzere düzenlendi. Bugüne kadar sempozyumlara toplumun değişik kesimlerinden birçok kişi katıldı. Bunlar arasında; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan (İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı sırasında), Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik (öğretim üyesi ve milletvekili iken), Gazeteci Taha Akyol, Diyanet İşleri eski Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, Çevre eski Bakanı Rıza Akçalı, Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, Prof. Dr. İbrahim Ebu Rabi, Prof. Dr. Jane Smith, Prof. Dr. Oliver Leaman gibi isimler yer aldı. Sempozyumun ev sahipliğini yapan İstanbul İlim ve Kültür Vakfı Başkanı Prof. Dr. Faris Kaya, gelinen noktanın önemine vurgu yaparak, “Doğrusu bu kadar kısa sürede böyle bir seviyeye ulaşacağımızı beklemiyordum” diyor. İlk toplantının bir anma şeklinde hazırlandığını hatırlatan Kaya, o zamanki amaçlarını kendilerinin dışında birilerini konuşturma olarak tanımlıyor.

 

Sempozyum’da sunulan tebliğlerin temel dayanak noktası Risale-i Nurlar’ın insani bakış açısıydı. ABD Tunxis Koleji Dekanı Colleen Keyes’in, “Batının Risale-i Nur’dan Öğrenecekleri” konulu sunumunda “Hem İslam dünyasındaki, hem de Batı’daki Müslümanlar için uygulanabilir bir model olma potansiyeline sahip olan İslami hareketlerden biri, Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur hareketidir. Nursi hareketi, Müslüman olmayanlar adına da güçlü bir cevaptır” denildi. Sempozyuma ABD Utah Üniversitesi’nden katılan Prof. Dr. Hakan Yavuz, “Cihadın Tasavvuf Boyutu: Said Nursi Örneği” başlıklı bir tebliğ sundu. Yavuz, sunumunda, “11 Eylül ve El Aksa İntifadası hadiselerinden sonra dini şiddet kafa karıştırıcı bir mana kazandı. Ancak Said Nursi, maddi güce ve silaha dayanan cihattan öte manevi ve ruhi cihadı öngörüyordu” dedi.

 

“Modern Medeniyet ile Mücadele: Said Nursi’nin Çözümü” başlıklı bir tebliğ sunan İtalya Dinlerarası Diyalog Merkezi üyelerinden Prof. Dr. Thomas Michel, “Bana göre Said Nursi’nin hayatındaki en büyük başarısı, Risale-i Nur vasıtasıyla çağdaş Müslümanlara günümüz medeniyetini anlama ve analiz edebilme zihinsel donanımını sağlamasıdır” dedi. Fas Kadı İyaz Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mimoun Barriche ise “Bediüzzaman’a Göre Güven ve Emniyet Felsefesi” isimli tebliğinde, “Nur talebeleri bir yandan okudukları Risale-i Nur’u kendi hayatlarında yaşarken, diğer yandan buldukları her fırsatı çevrelerine aktarma gayreti içine girmişlerdir. Hapishanelerde Risale-i Nur’u okuyan nice suçlu hayatını değiştirmiş, kendini ıslah etmenin yanı sıra çevresindeki insanlara vefalı bir dost olmuştur” şeklindeki görüşlerini açıkladı.

 

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Dein Kommentar

Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.

Gast
Auf dieses Thema antworten...

×   Du hast formatierten Text eingefügt.   Formatierung jetzt entfernen

  Nur 75 Emojis sind erlaubt.

×   Dein Link wurde automatisch eingebettet.   Einbetten rückgängig machen und als Link darstellen

×   Dein vorheriger Inhalt wurde wiederhergestellt.   Editor leeren

×   Du kannst Bilder nicht direkt einfügen. Lade Bilder hoch oder lade sie von einer URL.

×
×
  • Neu erstellen...