Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

Hocaefendinin son yazisi yeni yayinlandi. Allahin isimleri konusunda cok aciklayici ve güzel buldugum bu yaziyi sizinle paylasmak istedim.

 

 

24.08.2004

 

Esma-i Ýlahiye

 

Esma-i Ýlahiye, Sýfât-ý Sübhaniye doðrudan doðruya Zat-ý Uluhiyet'le münasebete geçen müntehiler için birer perdedir. Belli bir noktadan sonra bu isimler de sýfatlar da müntehilerin nazarýndan silinip gider ve geride sadece Zâtýn þuââtý kalýr. Biz bu þuââta “Sübühât-ý Vech” adýný veriyoruz. Sübühat-ý Vech karþýsýnda Zât'tan –ki ona Zât-ý Baht deniliyor- baþka her þey erir.

 

Þe'n-i Rububiyet, Sýfât-ý Sübhaniye, Esma-î Ýlahiye hilkate doðru gelir yani tecellileri ef'âl alemine akseder ve ortaya âsâr çýkar. Mesela bizler hepimiz âsâr içinde mütalaa ediliyoruz. Buraya kadar anlattýklarýmýzda Üstadla, sofilerin ve kelamcýlarýn mütalaarýnda farklýlýk yoktur. Ancak, bu türlü tasnifleri yapabilmek için farklý düþünen, farklý yorumlara sahip olanlarýn düþüncelerini de bilmek lazým. Risalelere bu zaviyeden bakýnca epistemolojik alandaki kýymetini takdir etmekten kendinizi alamazsýnýz. Çünkü Risaleler yukarýda bahsi geçen veya geçmeyen, baþka sahalardaki kavramlar ve ýstýlahlar da dahil tarifler, açýklamalar ve yorumlar getiren adeta bir fihristtir. Yalnýz bunlarý ortaya çýkartabilmek için kýsmen de olsa literatüre vakýf olmak ve çok dikkatli okumak gerekir. Aksi halde anlayamamadan veya Risaleler'in sistematiðine vakýf olamamadan kaynaklanan yanlýþ deðerlendirmeler yapýlabilir.

 

Þe'n-i Rububiyet üzerinde kýsaca duralým. Þe'n-i Rububiyet iþin doðrusu çoklarýnýn üzerinde durduðu ama çok da anlaþýlmayan bir ýstýlah. Doðrudan doðruya Zat-ý Uluhiyet'le alakalý. Bu yüzden bazýlarý bu kavramý hiç tahlil etmeye yanaþmamýþ. Kur'an-ý Kerimde ‘þe'n' kelimesi, “ Külle yevmin hüve fi þe'n - O her an yeni tecellilerle her þeye müessirdir.” (Rahman, 55/29) þeklinde geçiyor. Kelamcýlar da kullanýyorlar. Fakat Üstad þe'n kelimesine terakkinin basamaklarýndan biri, belli seviyede mütalaalarýn çýktýðý yer gibi manalar veriyor. Mesela Cenâb-ý Hakk'ýn “Hayat” sýfatý. Hayat, Zât-ý Uluhiyet'te gerçek hayata esas teþkil edebilecek; münezzeh, mukaddes, müberrâ ve sadece Zât-ý Uluhiyet'e þayeste bir þe'n, tabir caizse bir kabiliyet. Bunun yanýsýra ayný ölçülerde bir “irade”, “kudret”, “sem'”, “basar”, “kelam” kabiliyeti de var. Bunlar hakiki anlamda irade, kudret, sem', basar ve kelam deðil, aksine birer sýfat ve bu sýfatlarýn dayandýðý þe'ndir ki þuûnât-ý ilahiye buna deniyor. Böyle bir yorumu yapabilmek bir ufuk meselesidir, bir idrak mevzuudur. Bu tür þeyler seyr-i sülûk-i ruhanide belli mertebelere ulaþtýktan veya Cenâb-ý Hakk'ýn cezb u incizabýyla kavradýktan sonra ancak söylenebilir. Yoksa insanýn konuþtuðu þey sadece baþkalarýnýn söylediði þeyleri nakilden ibaret kalýr.

 

Þimdi öyle bir þe'ne dayalý olan yukarýda arzettiðim sýfatlar olduðu gibi Esma-i Ýlahiye de var. Yalnýz Esma-i Ýlahiye bu sýfatlara dayanýr. Mesela Allah'ýn Semî' ismi sem' sýfatýna, Basîr ismi basar sýfatýna, Hayy ve Muhyî isimleri hayat sýfatýna dayanýr. Üstadýn bir yerdeki yaklaþýmýyla Esmâ-i Ýlahiye'nin ortaya çýkýþý böyledir. Bir sýfata bazan deðiþik isimler de raci olabilir. Yalnýz þu ayýrýmýn yapýlmasý lazým: Zât-ý Uluhiyet'in isimleri Zâtýnýn ayný deðildir. Ehl-i Sünnet bu ince ayýrýmý “sýfatlar Zât'ýn ne ayný, ne gayrýdýr” demek suretiyle yapmýþ ve bu vartadan sakýnmýþtýr. Bence bu yaklaþým Ýmam Ebû'l-Hasen Eþ'arî Hazretleri'nin insanlarý düþünce inhirafýndan kurtarma adýna ortaya attýðý kurtarýcý bir simittir. Ýþin aslý bunun da tam anlamýyla ne demek olduðunu pek bilemiyoruz. Aliyyü'l-Kari Ýmam Eþ'ari'nin bu düþüncesini manzum olarak þöyle ifade eder: “Sýfâtullahi leyset ayne Zâtin / Ve lâ gayrin sivâhu ze'n-fisâli – Sýfatullah Zatýnýn ayný deðildir, fakat ondan ayrýlabilecek þekilde gayrý da deðildir.” Ýmam Eþ'ari bu mütalaa ile Mutezile'nin sýfatlarý inkar edip, “bunlar Zât'ýn aynýdýr; yani mesela hayat, Allah hayattadýr, dolayýsýyla hayatla tecelli eder” demelerinin önünü kesmek istemiþ ve Zat-ý Uluhiyet sadece Zat-ý Baht'tan ibaret deðildir mülahazasýný ortaya koymuþtur.

 

O dönemde cereyan eden bu tartýþmalarda birileri de çýkýp “Sýfatlar Zât'tan gayrýdýr” demiþ ve bu defa tartýþmalar taaddüd-ü kudema etrafýnda dönmüþtür. Yani Allah hem Vahid ve Ehad hem de sem', ilim, irade, basar, hayat gibi bir çok kadim sýfatý var. Ýþte “Allah'ýn sýfatlarý Zâtýnýn ne aynýdýr ne de gayrýdýr.” bu vartalardan insaný kurtaran bir yaklaþýmdýr ve bütünüyle tekniktir. Bana göre bunlar kelam kitaplarýna, o mevzuda yazýlmýþ þerhlere vakýf olan insanlarýn müzakere edebileceði konular.

 

Bu sýfatlarýn her birerlerine raci isim veya isimler var dedik biraz önce. Bu isimleri de biz yine nazari olarak biliyoruz. Fakat ufku o aleme ulaþan birisi mesela Abdulkadir Geylani Hazretleri diyor ki “Esmâyý müsemmâdan gayrý göremez arif.” Bunun manasý: arif baktýðý her þeyde, ef'alde, esmada sadece Müsemmâ-i Akdesi görür demektir. Çünkü Üstad'ýn yaklaþýmýyla “Allah isimleriyle malum, sýfatlarýyla muhat”týr. Ýsimle sýfatýn ayrýlmasýnýn sebebi Zât çerçevesini belirlemek içindir. Bunun için “sýfat”lar denir. Çünkü O'nu sýnýrlayamaz, bir çeper içine alamazsýnýz. Zýddý yoktur O'nun, niddi de yoktur ki O'na çeper olsun.

 

Üstad farklý bir dille ayný hakikatý þöyle ifade eder: “Hakiki hakaik-i eþya Esma-i Ýlahiye'den ibarettir.” Yani bizim gördüðümüz, hissettiðimiz, duyduðumuz, beþ duyu organýmýza ve ayný zamanda aklýmýza hitap eden yanlarýyla hissettiðimiz eþya Esma-i Ýlahiye'nin bir tezahüründen ibarettir. Fakat baktýðýmýz, hissettiðimiz þeylerde Esma-i Ýlahiye'yi görme de bir ufuk meselesidir. Aðaçta, taþta, toprakta, insanda her þeyde Esma-i Ýlahiye'yi görebilme bir derece, mertebe ve seviye meselesidir. Bu açýdan, varlýk ve hadiseler Esma-i Ýlahiye ile çok irtibatlýdýr. Bunlarý birbirinden ayrý düþünmek mümkün deðildir. Onun için rahatlýkla denebilir ki varlýðýn tevil ve yorumu mevzuunda da en sýhhatli, en inandýrýcý, en yanýltmayan kaynak Esma-î Ýlahiye'dir.

 

Üstad, deðiþik yerlerde, dolaylý yollardan Esma-i Ýlahiye'nin izahýnda bulunmuþ, bazý isimleri izah etmiþ. Mesela Haþir Risalesi'nde Adl ismi, Hakim ismi demiþ izahýný yapmýþ. Beka sýfatý, Kayyum ismini gerektiriyor demiþ. Kendisinin de Ýsm-i Azam olarak kabullendiði “Ferdün, Hayyün, Kayyûmün, Hakemün, Adlün, Kuddûs” isimleri üzerinde ariz ve amik tahliller yapmýþ. Lem'alarda bu isimlerin deðiþik tecellilerini anlatmýþ. Þimdi, orada anlatýlan þeyler açýsýndan Esma-i Ýlahiye meselesine bakacak olursak þu espriyi kavramada yarar var: Esma-i Ýlahiye'nin Zât-ý Uluhiyet'e bakan yanlarý vardýr. Mesela bunlardan Kuddûs ismini ele alalým. Kuddûs ismi, Cenab-ý Hakk'ýn Zâtýna taalluk eden yanýyla Allah'ýn bir ismi. Allah'ýn bu ismi, Zâtýna ait bir kýsým hususiyetleri -isterseniz “mâ yûcedu fîhi ve lâ yûcedu fî ðayrihî - Onda bulunur, baþkasýnda bulunmaz” anlamýnda hasais diyelim- gerektirir. Bu da Kuddûs isminde hepinizin bildiði gibi mukaddes, pâk, arýzasýz, arý-duru manalarýný ihtiva eder. Veya Allah Ehaddir. Öyleyse iki deðildir, ikilikten münezzeh ve mukaddestir. Sameddir, herkes Ona muhtaç ama O kimseye muhtaç deðildir. “Lem yelid ve lem yûled” O doðurmamýþtýr; doðurulmamýþtýr. Birisini doðurmamýþ, ayný zamanda birisi tarafýndan da doðrulmamýþtýr. Þimdi Kuddûs ismi Zât-ý Uluhiyet'e taalluk eden yaný itibariyle ve Kur'an-ý Kerim'in bize verdiði çerçevede Zât-ý Uluhiyet mülahazasýna yakýþmayan bütün þeylerden münezzehtir demektir. Hazreti Hakký'nýn o manzum ifade ettiði þeylerde:

 

Bulunmaz Rabbimin zýddý ve niddi misli alemde

 

Ve suretten münezzehtir, mukaddestir Taâlallah.

 

Þerîki yok, berîdir doðmadan, doðurmadan ancak,

 

Ehaddir: küf'ü yok, “Ýhlâs” içinde zikreder Allah.

 

Ne cism u ne arazdýr; ne mütehayyiz, ne cevherdir;

 

Yemez içmez, zaman geçmez, berîdir cümleden Allah.

 

Tebeddülden, taðayyürden; dahi elvân u eþkâlden,

 

Muhhakkak Ol müberrâdýr, budur selbî Sýfâtullah.

 

O halde Kuddûs dendiði zaman Allah kutsaldýr, Allah mukaddestir, Allah beþerî ve mahlukata ait avârýzdan münezzehtir þeklinde anlamak lazým.

 

Fakat ef'âl alemine taalluk eden cihetiyle Kuddûs ismi yeryüzünde, kainatta, mahiyet-i insaniyede nezahete, nezafete vesiledir, ona sebep olan bir isimdir. Hatýrlayacaðýnýz gibi Lem'alar'da diyor ki mealen: yeryüzünde þu kadar hayvanat ölüyor, fakat ism-i Kuddûs'ün bir cilvesi olarak yeryüzü hiç levsiyatla kirlenmiyor. Adeta bir kýsým sýhhiye memurlarý gibi kurtlar, karýncalar hisselerine düþen temizliði yapýyorlar. Canavarlar lâþeleri temizliyor, hastalýklý hayvanlarý baþka hayvanlar parçalýyor, yiyor. Böylece ekosistemdeki denge ve nezafet korunuyor. Gerçekten insanlarýn kirleten elleri meseleye karýþmasa Amazon, Mississipi, Nil, Tuna temiz akýyor.

 

Veya insan mahiyetine bakan yaný ile göz kapaklarýnýn açýlýp kapanmasýyla göz temizleniyor, burnunuzun içindeki kýllarla burun temiz tutuluyor, insan genzine olumsuz þeyler gitmiyor, aðzýnýzýn kapanmasýyla aðzýn içine bir þey kaçmýyor vs. Demek her þey lisan-ý haliyle “Ennezâfetü mine'l-iman – Temizlik imandandýr.” diyor ve Kuddûs ismini gösteriyor.

 

Kayyûm ismine geçelim; Kayyûm, Cenab-ý Hakk'ýn Kýdem ve Bekâ sýfatýna dayanýr. Kayyûm kendi kendine kaim demek. Gece teheccüd namazýna kalktýðýmýz zaman “Allahümme leke'l-hamd, Ente Kayyûmü's-semâvâti ve'l-ard ve leke'l-hamdü.” duasýný okuruz. Yani “Gökleri ve yeri tutan Sensin!” deriz. Cenab-ý Hakk'ýn Zâtýna bakan yaný itibariyle Allah Zâtýyla kaim ki buna literatürde “Kýyamün bi nefsihî” denir. Zaten baþka biriyle kaim olsaydý Allah bir þeye muhtaç olurdu. O ise bir kusurdur ve Allah ondan münezzehtir.

 

Varlýk alemine taalluk eden yaný itibarýyla varlýðýn dünyada da ahirette de kýyamý Allah iledir. Onun için Cenab-ý Hakk “Kayyûmu's-semâvâti ve'l-ard” bazý ezkâr yazarlarýna göre “Kayyîmi's-semâvâti ve'l-ard”dýr.

 

Bu iki isimde görüldüðü gibi bütün isimlerin bir Zât-ý Uluhiyet'e bakan yanlarý bir de ef'al ve âsâr alemine bakan yanlarý vardýr. Onun için tekrar ifade edelim; ef'al ve âsâr alemi içinde neyi tahlil etmek istiyorsak en sýhhatli kaynak Esmâ-i Ýlahiyedir , ona müracaat etmek gerekir.

 

Þimdi Üstad'ýn yaklýþýmýný bir daha tekrar edeyim: “Hakiki hakaik-i eþya Esmâ-i Ýlahiye'den ibarettir.” Üstad'dan baþka birisinin bu sözü söylediðini hatýrlamýyorum. Ama sofilerin bu mevzudaki yaklaþýmý Üstad'ýn dediði þeye yakýndýr. Derler ki onlar eþyanýn hakikatlarýna bakýnca, sen-ben, deðiþik simalar, deðiþik çehreler, eðer Esma-i Ýlahiye'nin tecellisinden ve belli þeylerde temerküzünden ibaretse, insanýn “benim” demeye hakký yoktur. Çünkü her þey O'ndandýr. Ama bu tesbiti ifadede kullandýklarý söz biraz iltibasa açýk. Muhyiddin Ýbn Arabi ekolüne mensup kiþilerin veya ondan evvel gelen Sühreverdî, Hallac ve Ýbn Farýd gibi kiþiler bunu ifade ederken “Heme Ost” demiþler. Yani madem her þey O'nun isimlerinden oluyor, ve isimler sýfat-ý Sübhaniyesine dayanýyor, sýfatlar þe'n-i Rububiyet'te temerküz ediyor, öyleyse her þey O'ndan ibarettir. Vahdet-i Vücuda giden bir yol bu.

 

Ýmam Rabbani Hazretleri ise sahabeye dayanarak “Heme ez Ost - Her þey O'ndan” demiþ. “Her þey O” deðil, “Her þey O'ndan.” Bu, büyük oranda sünni çizgiye daha yakýn. “Her þey O'ndan”dýr, doðru. Fakat bu da “þuhud” ifade ediyor. Yani görülen her þey bir yönüyle O'ndan ibarettir. Madem gördüðünüz þu simalarda, sima-i Rahman mütecellidir, insan simasýnda da görülür, “Ýnnallahe halake Âdeme alâ sûreti'r-Rahman” bunu anlatýr. Üstad çok farklý bir yaklaþýmla izah ediyor bunu. Diyor ki “Ýnsan öyle aciz, öyle fakir, öyle muhtaç, öyle tutarsýz, öyle dermansýz ki onun haline bakýnca bir Rahmaniyet ve Rahimiyet olmazsa ayakta durmasý mümkün deðil.” Yani insan hal diliyle “Tut elimden, tut ki edemem Sensiz” diyor. Ýþte bu yönüyle onda bir suret-i Rahman, belki suret-i Rahmaniyet, suret-i Rahimiyet mütecellidir demek daha uygun. Bu daha selametli bir yaklaþým bana gore. Sui tevile kapýlarý kapatýyor.

 

Sonuç olarak “Hakiki hakaik-i eþya Esma-i Ýlahiye'den ibarettir” zaviyesinden esmaya ve ef'al alemindeki hadiselere bakma usulü'd-dinin esaslarýna uygun bir bakýþ açýsýdýr. Böylece insan ifrat ve tefritlerden kurtularak hem fantezilerin arkasýna düþme, hem esbabý her þey sayma, hem de “Her þey O” veya þuhud ifade eden “O'ndan” deme vartalarýndan kurtulmuþ olur.

 

 

Fetullah Gülen

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Dein Kommentar

Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.

Gast
Auf dieses Thema antworten...

×   Du hast formatierten Text eingefügt.   Formatierung jetzt entfernen

  Nur 75 Emojis sind erlaubt.

×   Dein Link wurde automatisch eingebettet.   Einbetten rückgängig machen und als Link darstellen

×   Dein vorheriger Inhalt wurde wiederhergestellt.   Editor leeren

×   Du kannst Bilder nicht direkt einfügen. Lade Bilder hoch oder lade sie von einer URL.

×
×
  • Neu erstellen...