Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

Bütün varlýklarý Allah yarattý. Öyleyse Allah'ý kim yarattý?

 

Zamanýmýzda saf zihinleri bulandýrmak, körpe dimaðlarý ifsat etmek için ortaya atýlan sorulardan biri de "Bu mahlûkatý Allah yarattý, peki ya Allah'ý -hâþâ- kim yarattý?" sorusudur.

 

Ayný soru müþrikler tarafýndan bizzat Peygamber Efendimize (asm.) sorulmuþ ve bu soru üzerine Cebrail (as.), Allahü Azîmüþþân'dan Ýhlâs Sûresini cevap olarak getirmiþtir. Bu sûre ile þirkin bütün nevileri kökünden kesip atýlýyor, tevhidin bütün mertebeleri en güzel bir þekilde izah ve ispat ediliyordu. Resûl-i Ekrem (asm.) Efendimiz de bu soruyu soran kimselere yine Ýhlâs Sûresi ile cevap verilmesini beyan buyurmuþlardýr.(1)

 

Biz de Resûlulluh’a (asm.) ittiba ederek bu soruya Ýhlâs Sûresi ile cevap vereceðiz. Cenâb-ý Hak Ýhlâs suresinde kendisini kullarýna þöylece bildirmektedir:

 

 

 

"De 'ki O Allah'dýr, bir tektir. (O) Allah'týr, Samed'dir. Tevlid etmediði gibi, tevellüd de etmemiþtir. Hiçbir þey O'nun dengi (ve benzeri) deðildir."

 

 

Bu sûre Allah'ýn varlýðýnýn, birliðinin, eþi ve dengi olmadýðýnýn en güzel, en cami, en güzel bir ifadesidir ve Kur'ân-ý Kerîm'in tevhid noktasýnda bir özeti gibidir. Bu konudaki diðer âyet-i kerîmeler, bir bakýma bu sûrenin tefsiri hükmündedirler.

 

“De ki: O Allah'týr, Ehad'dir.”

 

Âyet-i kerîmedeki Allah lâfzý Cenâb-ý Hakk'ýn zâtýna iþaret etmekte, Ehad ise, O'nun birliðini ifade etmektedir. Burada þunu belirtmek gerekir ki, Ehad ism-i þerifi "adet olarak" bir demek olmayýp, "yegâne birdir", "tek birdir", "þeriksiz birdir", "kendinden baþkasý hep mahlûk olan bir" manasýna gelir. Yâni O'ndan baþka bütün birler adet olarak birdirler, mahlûkturlar, mümkindirler.

 

Cenâb-ý Hakkýn zâtýnýn bir olduðunu, kudsî mahiyetinin hiçbir mahiyete benzemediðini, mekândan ve zamandan, cisimden ve cisme ait bütün özelliklerden münezzeh olduðunu ifade eder.

 

Cenâb-ý Hakk'ý "Ehad" olarak bilen bir insan O’nu kimin yarattýðý gibi bir sorunun ne kadar saçma olduðunu hemen anlar. Böyle bir mü'mini hiçbir vehim ve vesvese þüpheye ve tereddüde düþüremez.

 

"Allah Samed'dir."

 

Yâni, O hiçbir þeye muhtaç deðildir, herþey O’na muhtaçtýr. Bütün istek ve arzulara cevap veren, bütün ihtiyaçlarý gideren yegâne merci O'dur.

 

"Lem yelid”

 

Yani, Ehad ve Samed olan Allahü Teâlâ, evlâd sahibi olmaktan, doðurmaktan ve bölünüp - parçalanmaktan münezzehtir.

 

"Allahü Teâlâ, Ehad, Samed olduðu için tecezzi etmez, O'ndan ne bir cüz, ne bir cevher, ne bir madde kopup ayrýlmaz, çýkmaz ve O'nun cinsi, nev'i, benzeri olmaz, hiçbir ihtiyacý eksiði, gediði bulunmaz. Ancak O'nun ilminde bulunan mümkinattan dilediði O'nun yaratmasýyla husule gelir. 'Ol' demesiyle olur."(2)

 

O Vahid-i Ehad bölünme ve parçalanmadan münezzeh olduðu için, kendi zâtýndan bir ilâh sudur etmesi muhaldir. Mahlûkatýný ilmi, iradesi, kudreti ile yaratýr. Yarattýðý mahlûkatýn O'na denk yahut O'ndan güçlü olmasý muhaldir.

 

“Ve lemyuled”

 

Yâni, bir baþkasýndan doðmamýþtýr, sonradan olmamýþtýr; evveli yoktur, ezelîdir. O'nun olmadýðý bir zaman tasavvur edilemez.

 

Bu ayet, Allahü Teâlâ hakkýnda babalýðý, analýðý, baþkasýndan doðmuþ olmayý reddetmekle, baþta Hýristiyanlarýn "teslis" akidesi olmak üzere her türlü velediyet fikrini reddeder.

 

“Ve lemyekün lehu küfüven ehad.”

 

Yâni, hiçbir þey O'nun dengi (ve benzeri) deðildir. Merhum Elmalýlý Hamdi Efendi, bu âyetin tefsirinde þöyle buyurur:

 

 

"Ne evvelinde doðuran bir sabýký, mafevki, ne de âhirinde doðmuþ, doðacak bir lâhiki, matahtý olmadýðý gibi, O'na kadr ü þânýnda beraber olacak hiçbir vech ile hiçbir denk, ne zâtta, ne sýfatta hiçbir müsavi, hiçbir mümasil; ne zýtlaþacak, ne birleþecek hiçbir eþ, ne arkadaþ, ne rakip hiçbir þerik ü nazýr olmamýþtýr ve olamaz. Yâni, ezelde olmamýþtýr. Ondan baþka bir Vâcib-ül Vücûd daha yoktur, ezelde olmayýnca sonradan lâyezelde olmasý muhal bulunduðunu da ihtara hacet yoktur. Çünkü sonradan olanda ne kadar kemâl farzedilse mümkün, hadis, mahlûk olacaðý için O'na müsavi, O'na beraber olamaz." (3)

 

 

Sûrenin önceki âyetleri tevhidin bütün mertebelerini özet olarak ifade ettiði gibi, bu âyet-i kerîme de Cenâb-ý Hakk'ýn Zâtýnda benzeri, fiillerinde ortaðý ve sýfatýnda benzeri bulunmadýðýný beyan ile þirkin akla gelebilecek bütün türlerini reddetmektedir.

 

Ýhlas suresinin kýsa bir açýklamasýný verdirten sonra söz konusu soru hakýnda þunlarý da ifade etmekte fayda görüyoruz:

 

Þu varlýk aleminin yaratýcýsý ancak ve ancak vücudu vâcib, ezelî ve ebedî, zâtýnda ve sýfatlarýnda benzeri bulunmayan Allah'dýr. Elbette, O Zât-ý Akdes hakkýnda böyle bir soru sorulamaz. Çünkü kim yarattý sorusu ancak mahlûkat için sorulabilir.

 

Allahü Teâlâ Ehad’dir; birdir, zatýnda þeriki yoktur.

Allahü Teâlâ Samed'dir. Bütün mahlûkat yaratýlmalarýnda, devam ve bekalarýnda, idare ve tedbirlerinde her an O'na muhtaçtýr. Hiçbir þeye muhtaç olmayan O Ehad ve Samed hakkýnda böyle bir soru sormak O'nu tanýmamanýn, bilmemenin bir ifadesidir.

 

Allahü Azîmüþþân doðmadan ve doðurulmadan münezzehtir. Ezelî ve ebedî olan ve kendisinden üstün bir varlýk tasavvur edilmeyen O Zât-ý Zülcelâl'in, bir baþkasýnýn tesiri ile, vücuda gelmesi nasýl tevehhüm edilebilir?

 

Allahü Teâlâ'nýn eþi, benzeri, dengi ve küfüvvü yoktur. Ne ulûhiyyetinde, ne rubûbiyetinde, ne mabudiyetinde, ne hallâkiyetinde ve ne de hâkimiyetinde O'na denk ve misil olacak hiçbir varlýk düþünülemez. Zerre kadar aklý olan bir insan böyle bir Zât hakkýnda bu çeliþkili sorunun sorulamayacaðýný bilir.

Evet, "Cenâb-ý Hakk'ý -hâþâ- kim yarattý?" sorusunda açýk bir çeliþki vardýr. Þöyle ki: Allahü Teâlâ Hazretleri'nin vücudu zâtidir. Ezelî ve ebedîdir. Eþi ve benzeri yoktur. Herþeyi yaratan ve herþeyin kendisine muhtaç olduðu bir Zata yaratýlma izafe edilirse çeliþki ortaya çýkar. Hakikatlerin zýddýna dönüþmesi gerekir.

 

 

"Ýnkýlâb-ý hakâik, ittifaken muhaldir ve inkýlâb-ý hakâik içinde muhal-ender muhal, bir zýddýn kendi zýddýna inkýlâbýdýr. Ve bu inkýlâb-ý ezdad içinde bilbedahe bin derece muhal þudur ki: Zýt, kendi mahiyetinde kalmakla beraber, kendi zýddýnýn ayný olsun."(4)

 

 

Soru bu hakikatin ýþýðýnda incelendiðinde þu tezatlar ortaya çýkar:

Allahü Teâlâ'nýn -hâþâ- yaratýldýðý vehmedilirse o halde, O Zât-ý Mukaddes'in hem ezelî, hem hadis (sonradan yaratýlmýþ), hem Hâlýk, hem mahlûk, hem sonsuz kadir, hem sonsuz âciz, kýsacasý, hem ulûhiyetin sonsuz kemâl sýfatlarýna, hem de mahlûkiyetin sonsuz eksik sýfatlarýna sahip olmasý lâzým gelir.

 

Soru böyle sonsuz çeliþki ve zýtlýklar taþýdýðý gibi, birçok imkansýzlýklarý da içine almaktadýr. Bunlardan sadece birisi olan "Teselsülün muhaliyeti"ni nazara vermekle yetineceðiz.

 

Bir an için O Vâcib-ül Vücud hakkýnda böyle bir soru sorulduðu farzedilse, o zaman bu soru o noktada kalmaz. Yâni Cenâb-ý Hakk'ý yarattýðý vehmedilen o halikýn da bir haliký, onun da haliký... sorulur. Böylece soru silsile haline sonsuza kadar gider. O hâlde bu sorunun mahiyeti muhale, imkânsýzlýða dayanýr ve böyle bir soru sorulamaz.

 

Teselsülün muhal olduðuna dair bazý misaller takdim edelim:

 

On-onbeþ vagonlu bir tren düþününüz. Bu vagonlardan herbirisini bir önceki vagon çeker. Ve nihayet iþ lokomotife dayandýðýnda artýk "lokomotifi kim çekiyor?" diye bir soru sorulamaz. Zira, çekip fakat çekilmeyen bir lokomotif olmazsa bu nizam bozulur ve hareket meydana gelmez.

 

Ayný þekilde, bir þekerin nasýl yapýldýðýný sorsak, bize cevaben, þeker fabrikasýnda yapýldýðý söylenecektir. Þeker fabrikasmdaki âletlerin nerede yapýldýðýný sorduðumuzda onlarýn da tezgâhlarý gösterilecektir. Sonunda mes'ele bir zatýn ilmine, iradesine ve kudretine dayanmazsa, tezgâhýn da tezgâhý sorulacak ve teselsüle gidilecektir.

 

Diðer taraftan bir elma, tabiri caiz ise, elma fabrikasý olan aðacýnda yapýlmaktadýr. Bu aðaç ise kâinat fabrikasýnda inþa edilmiþtir. Eðer elma aðacýnýn da, kâinatýn da yapýlmasý sonsuz bir ilim ve kudret sahibine verilmezse, kâinat fabrikasýna da bir fabrika, o fabrikaya da bir fabrika gerekecek ve çýkmaza girilecektir.

 

Bir nefer emri onbaþýdan, o da yüzbaþýdan ve baþkumandan da padiþahtan alýr. "Ya padiþah kimden emir alýyor?" þeklinde bir soru sorulamaz. Zira padiþah da birinden emir alsa, o da raiyyet derecesine iner ve emir aldýðý zât padiþah olur. Bu durumda birinci þahýs padiþah deðildir ki: "Padiþah kimden emir alýyor?" diye bir soru sorulabilsin. Padiþah denilince, emir veren, fakat emir almayan bir hükümdar akla gelir.

 

Bu misâllerden anlaþýldýðý gibi, bu kâinatýn yaratýlýþýnýn; zâtý, esmasý ve sýfatlarýyla ezelî ve ebedî olan Allah’ýn ilim, irade ve kudretine dayanmasý zaruridir.

 

"Cenâb-ý Hakk'ý -hâþâ- kim yarattý?" diye firavunâne soru soranlar “teselsülün muhal oduðunu” bilmediklerini ve nefisleriyle bir demogoji yaptýklarýný açýða vurmuþ olurlar.

 

--------------------------

Dipnotlar:

(1) Hak Dini Kuran Dili, 9/6272; Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçað Yayýnlarý: 23/554-555.; Suyûtî, Lübâbun-Nukûl, 11,199-211; Alusi, XXX, 27O-27I

(2) Elmalýlý Hamdi Yazýr H.D.K.D., Cilt 9, s. 6321

(3) Elmalýlý Hamdi Yazýr a.g.e., s. 6333

(4) Said Nursî, Sözler s. 65

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Dein Kommentar

Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.

Gast
Auf dieses Thema antworten...

×   Du hast formatierten Text eingefügt.   Formatierung jetzt entfernen

  Nur 75 Emojis sind erlaubt.

×   Dein Link wurde automatisch eingebettet.   Einbetten rückgängig machen und als Link darstellen

×   Dein vorheriger Inhalt wurde wiederhergestellt.   Editor leeren

×   Du kannst Bilder nicht direkt einfügen. Lade Bilder hoch oder lade sie von einer URL.

×
×
  • Neu erstellen...