Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

19.Söz


el-dumano

Empfohlene Beiträge

 

19.Söz

 

Risalet-i Ahmediye'ye Dairdir

 

"Ben sözlerimle Muhammed'i (a,s.m.) övmüs olmadým; aslýnda sözlerimi Muhammed Aleyhissalatü Vesselamla övmüs ve güzellestirmis oldum." Imam Rabbani, Mektubat, 1:58

 

Evet þu söz güzeldir. Fakat onu güzelleþtiren, güzellerin güzeli olan evsaf-ý Muhammediyedir.

 

Ondört Reþehat"ý tazammun eden Ondördüncü Lem'anýn

BÝRÝNCÝ REÞHASI: Rabbimizi bize tarif eden üç büyük, küllî muarrif var. Birisi: Þu kitab-ý kâinattýr ki, bir nebze þehadetini onüç lem'a ile arabî Nur Risalesinden Onüçüncü dersten iþittik. Birisi: Þu kitab-ý kebirin âyet-i kübrasý olan Hâtem-ül Enbiya Aleyhissalâtü Vesselâm'dýr. Birisi de Kur'an-ý Azîmüþþan'dýr. Þimdi þu ikinci bürhan-ý nâtýkî olan Hâtem-ül Enbiya Aleyhissalâtü Vesselâm'ý tanýmalýyýz, dinlemeliyiz.

 

Evet, o bürhanýn þahs-ý manevîsine bak: Sath-ý Arz bir mescid, Mekke bir mihrab, Medine bir minber... O bürhan-ý bahir olan Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm bütün ehl-i imana imam, bütün insanlara hatib, bütün enbiyaya reis, bütün evliyaya seyyid, bütün enbiya ve evliyadan mürekkeb bir halka-i zikrin serzâkiri... Bütün enbiya hayattar kökleri, bütün evliya taravettar semereleri bir þecere-i nuraniyedir ki; herbir davasýný, mu'cizatlarýna istinad eden bütün enbiya ve kerametlerine itimad eden bütün evliya tasdik edip imza ediyorlar. Zira o, La ilahe illallah der, dava eder. Bütün sað ve sol, yani mazi ve müstakbel taraflarýnda saf tutan o nuranî zâkirler, ayný kelimeyi tekrar ederek, icma' ile manen "Sadakte ve bil-hakký natakte" derler. Hangi vehmin haddi var ki, böyle hesabsýz imzalarla teyid edilen

bir müddeaya parmak karýþtýrsýn.

 

ÝKÝNCÝ REÞHA: O nurani bürhan-ý tevhid, nasýlki iki cenahýn icma' ve tevatürüyle teyid ediliyor. Öyle de, Tevrat ve Ýncil gibi Kütüb-ü Semaviyenin (Haþiye)yüzler iþaratý ve irhasatýn binler rumuzatý ve hatiflerin meþhur beþaratý ve kâhinlerin mütevatir þehadatý ve þakk-ý Kamer gibi binler mu'cizatýnýn delalatý ve þeriatýn hakkaniyeti ile teyid ve tasdik ettikleri gibi, zâtýnda gayet kemaldeki ahlâk-ý hamîdesini ve vazifesinde nihayet hüsnündeki secaya-yý galiyesini ve kemal-i emniyetini ve kuvvet-i imanýný ve gayet itminanýný ve nihayet vüsukunu gösteren fevkalâde takvasý, fevkalâde ubudiyeti, fevkalâde ciddiyeti, fevkalâde metaneti; davasýnda nihayet derecede sadýk olduðunu güneþ gibi aþikâre gösteriyor.

 

ÜÇÜNCÜ REÞHA: Eðer istersen gel Asr-ý Saadet'e, Ceziret-ül Arab'a gideriz. Hayalen olsun onu vazife baþýnda görüp ziyaret ederiz. Ýþte bak: Hüsn-ü sîret ve cemal-i suret ile mümtaz bir zâtý görüyoruz ki; elinde mu'ciznüma bir kitab, lisanýnda hakaik-aþina bir hitab, bütün benî-Âdeme, belki cin ve inse ve meleðe, belki bütün mevcudata karþý bir hutbe-i ezeliyeyi teblið ediyor. Sýrr-ý hilkat-ý âlem olan muamma-i acibanesini hall ve þerh edip ve sýrr-ý kâinat olan týlsým-ý muðlakýný fetih ve keþfederek, bütün mevcudattan sorulan, bütün ukûlü hayret içinde meþgul eden üç müþkil ve müdhiþ sual-i azîm olan "Necisin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun?" suallerine mukni, makbul cevab verir.

 

DÖRDÜNCÜ REÞHA: Bak! Öyle bir ziya-yý hakikat neþreder ki: Eðer onun o nurani daire-i hakikat-ý irþadýndan hariç bir surette kâinata baksan; elbette kâinatýn þeklini bir matemhane-i umumî hükmünde ve mevcudatý birbirine ecnebi, belki düþman ve camidatý dehþetli cenazeler ve bütün zevil-hayatý zeval ve firakýn sillesiyle aðlayan yetimler hükmünde görürsün. Þimdi bak: Onun neþrettiði nur ile o matemhane-i umumî, þevk u cezbe içinde bir zikirhaneye inkýlab etti. O ecnebi, düþman mevcudat, birer dost ve kardeþ þekline girdi. O camidat-ý meyyite-i samite; birer munis memur, birer müsahhar hizmetkâr vaziyetini aldý ve o aðlayýcý ve þekva edici kimsesiz yetimler, birer tesbih içinde zâkir veya vazife paydosundan þâkir suretine girdi.

(Haþiye): Hüseyin-i Cisrî "Risale-i Hamîdiye"sinde yüzondört iþaratý, o kitablardan çýkarmýþtýr. Tahriften sonra bu kadar bulunsa, elbette daha evvel çok tasrihat varmýþ.

 

BEÞÝNCÝ REÞHA: Hem o nur ile; kâinattaki harekât, tenevvüat, tebeddülat, tegayyürat manasýzlýktan ve abesiyetten ve tesadüf oyuncaklýðýndan çýkýp birer mektubat-ý Rabbaniye, birer sahife-i âyât-ý tekviniye, birer meraya-yý esma-i Ýlahiye ve âlem dahi bir kitab-ý hikmet-i Samedaniye mertebesine çýktýlar. Hem insaný bütün hayvanatýn madûnuna düþüren hadsiz za'f ve aczi, fakr ve ihtiyacatý ve bütün hayvanlardan daha bedbaht eden, vasýta-i nakl-i hüzün ve elem ve gam olan aklý, o nur ile nurlandýðý vakit, insan bütün hayvanat, bütün mahlukat üstüne çýkar. O nurlanmýþ acz, fakr, akýl ile niyaz ile nazenin bir sultan ve fizar ile nazdar bir halife-i zemin olur. Demek o nur olmazsa kâinat da, insan da, hattâ herþey dahi hiçe iner. Evet elbette böyle bedi' bir kâinatta, böyle bir zât lâzýmdýr. Yoksa kâinat ve eflâk olmamalýdýr.

 

ALTINCI REÞHA: Ýþte o zât, bir saadet-i ebediyenin muhbiri, müjdecisi, bir rahmet-i bînihayenin kâþifi ve ilâncýsý ve saltanat-ý rububiyetin mehasininin dellâlý, seyircisi ve künuz-u esma-i Ýlahiyenin keþþafý, göstericisi olduðundan; böyle baksan -yani ubudiyeti cihetiyle- onu bir misal-i muhabbet, bir timsal-i rahmet, bir þeref-i insaniyet, en nurani bir semere-i þecere-i hilkat göreceksin. Þöyle baksan, -yani risaleti cihetiyle- bir bürhan-ý Hak, bir sirac-ý hakikat, bir þems-i hidayet, bir vesile-i saadet görürsün. Ýþte bak nasýl berk-i hâtýf gibi onun nuru, þarktan garbý tuttu ve nýsf-ý arz ve hums-u beþer, onun hediye-i hidayetini kabul edip hýrz-ý can etti. Bizim nefis ve þeytanýmýza ne oluyor ki; böyle bir zâtýn bütün davalarýnýn esasý olan "Lâ ilahe illallah"ý, bütün meratibiyle beraber kabul etmesin?

 

YEDÝNCÝ REÞHA: Ýþte bak: Þu cezire-i vasiada vahþi ve âdetlerine mutaassýb ve inadçý muhtelif akvamý, ne çabuk âdât ve ahlâk-ý seyyie-i vahþiyanelerini def'aten kal' ve ref' ederek bütün ahlâk-ý hasene ile techiz edip bütün âleme muallim ve medenî ümeme üstad eyledi. Bak! Deðil zahirî bir tasallut, belki akýllarý, ruhlarý, kalbleri, nefisleri fetih ve teshir ediyor. Mahbub-u kulûb, muallim-i ukûl, mürebbi-i nüfus, sultan-ý ervah oldu.

 

SEKÝZÝNCÝ REÞHA: Bilirsin ki, sigara gibi küçük bir âdeti, küçük bir kavimde büyük bir hâkim, büyük bir himmetle ancak daimî kaldýrabilir. Halbuki bak bu zât, büyük ve çok âdetleri; hem inadçý, mutaassýb büyük kavimlerden, zahirî küçük bir kuvvetle, küçük bir himmetle, az bir zamanda ref'edip yerlerine öyle secaya-yý âliyeyi ki, dem ve damarlarýna karýþmýþ derecede sabit olarak vaz' ve tesbit eyliyor. Bunun gibi daha pek çok hârika icraatý yapýyor. Ýþte þu Asr-ý Saadeti görmeyenlere, Ceziret-ül Arab'ý gözlerine sokuyoruz. Haydi yüzer feylesofu alsýnlar, oraya gitsinler. Yüz sene çalýþsýnlar. O zâtýn, o zamana nisbeten bir senede yaptýðýnýn yüzden birisini acaba yapabilirler mi?

 

DOKUZUNCU REÞHA: Hem bilirsin: Küçük bir adam, küçük bir haysiyetle, küçük bir cemaatte, küçük bir mes'elede, münazaralý bir davada hicabsýz, pervasýz; küçük, fakat hacaletâver bir yalaný, düþmanlarý yanýnda hilesini hissettirmeyecek derecede teessür ve telaþ göstermeden söyleyemez. Þimdi bak bu zâta; pek büyük bir vazifede, pek büyük bir vazifedar, pek büyük bir haysiyetle, pek büyük emniyete muhtaç bir halde, pek büyük bir cemaatte, pek büyük husumet karþýsýnda, pek büyük mes'elelerde, pek büyük davada, pek büyük bir serbestiyetle, bilâ-perva, bilâ-tereddüd, bilâ-hicab, telaþsýz, samimî bir safvetle, büyük bir ciddiyetle, hasýmlarýnýn damarlarýna dokunduracak þedid, ulvî bir surette söylediði sözlerinde hiç hilaf bulunabilir mi? Hiç hile karýþmasý mümkün müdür? Kellâ!

"Onun sözü, kendisine vahyolunandan baska birsey degildir." Necm Suresi, 53:4

Evet, hak aldatmaz, hakikatbîn aldanmaz.Hak olan mesleði hileden müstaðnidir; hakikatbînin gözüne hayalin ne haddi var ki, hakikat görünsün aldatsýn?

 

ONUNCU REÞHA: Ýþte bak: Ne kadar merak-âver, ne kadar cazibedar, ne kadar lüzumlu, ne kadar dehþetli hakaiký gösterir ve mesaili isbat eder.

Bilirsin ki: En ziyade insaný tahrik eden meraktýr. Hattâ eðer sana denilse: "Yarý ömrünü, yarý malýný versen; Kamer'den ve Müþteri'den biri gelir, Kamer'de ve Müþteri'de ne var ne yok, ahvalini sana haber verecek. Hem doðru olarak senin istikbalini ve baþýna ne geleceðini doðru olarak haber verecek." Merakýn varsa vereceksin. Halbuki þu zât, öyle bir Sultan'ýn ahbarýný söylüyor ki: Memleketinde Kamer bir sinek gibi bir pervane etrafýnda döner. O Arz olan o pervane ise, bir lâmba etrafýnda pervaz eder ve o Güneþ olan lâmba ise, o Sultan'ýn binler menzillerinden bir misafirhanesinde binler misbahlar içinde bir lâmbasýdýr. Hem öyle acaib bir âlemden hakikî olarak bahsediyor ve öyle bir inkýlabdan haber veriyor ki: Binler Küre-i Arz bomba olsa patlasalar, o kadar acib olmaz. Bak! Onun lisanýnda

"Günes dürülüp toplandýgýnda..." Tekvir Suresi, 81:1 "Gök yarýldýgý zaman..." Infitar Suresi, 82:1 "Carpacak olan felaket..." Karia Suresi, 101:1

gibi sureleri iþit... Hem öyle bir istikbalden doðru olarak haber veriyor ki: Þu dünyevî istikbal, ona nisbeten bir katre serab hükmündedir. Hem öyle bir saadetten pek ciddî olarak haber veriyor ki; bütün saadet-i dünyeviye ona nisbeten bir berk-i zâilin, bir þems-i sermede nisbeti gibidir.

 

ONBÝRÝNCÝ REÞHA: Böyle acib ve muamma-âlûd þu kâinatýn perde-i zahiriyesi altýnda elbette ve elbette böyle acaib bizi bekliyor. Böyle acaibi haber verecek, böyle hârika ve fevkalâde mu'ciznüma bir zât lâzýmdýr. Hem bu zâtýn gidiþatýndan görünüyor ki; o görmüþ ve görüyor ve gördüðünü söylüyor. Hem bizi nimetleriyle perverde eden þu Semavat ve Arzýn Ýlahý bizden ne istiyor, marziyatý nedir, pek saðlam olarak bize ders veriyor. Hem bunlar gibi daha pekçok merak-âver, lüzumlu hakaiký ders veren bu zâta karþý herþeyi býrakýp ona koþmak, onu dinlemek lâzým gelirken; ekser insanlara ne olmuþ ki saðýr olup, kör olmuþlar, belki divane olmuþlar ki; bu hakký görmüyorlar, bu hakikatý iþitmiyorlar, anlamýyorlar?

 

ONÝKÝNCÝ REÞHA: Ýþte þu zât, þu mevcudat Hâlýkýnýn vahdaniyetinin hakkaniyeti derecesinde hak bir bürhan-ý nâtýk, bir delil-i sadýk olduðu gibi; haþrin ve saadet-i ebediyenin dahi bir bürhan-ý katýý, bir delil-i satýýdýr. Belki nasýlki o zât; hidayetiyle saadet-i ebediyenin sebeb-i husulü ve vesile-i vusulüdür. Öyle de; duasýyla, niyazýyla o saadetin sebeb-i vücudu ve vesile-i icadýdýr. Haþir mes'elesinde geçen þu sýrrý, makam münasebetiyle tekrar ederiz:

 

Ýþte bak: O zât öyle bir salât-ý kübrada dua ediyor ki: Güya þu cezire, belki Arz, onun azametli namazýyla namaz kýlar, niyaz eder. Bak, hem öyle bir cemaat-ý uzmada niyaz ediyor ki: Güya benî-Âdemin zaman-ý Âdem'den asrýmýza, kýyamete kadar bütün nuranî kâmil insanlar, ona ittiba ile iktida edip duasýna âmîn diyorlar. Hem bak, öyle bir hacet-i âmme için dua ediyor ki: Deðil ehl-i arz, belki ehl-i semavat, belki bütün mevcudat, niyazýna "Evet yâ Rabbena ver, biz dahi istiyoruz" deyip iþtirak ediyorlar. Hem öyle fakirane, öyle hazînane, öyle mahbubane, öyle müþtakane, öyle tazarrukârane niyaz ediyor ki; bütün kâinatý aðlattýrýyor, duasýna iþtirak ettiriyor.

 

Bak! Hem öyle bir maksad, öyle bir gaye için dua ediyor ki: Ýnsaný ve âlemi, belki bütün mahlukatý esfel-i safilînden, sukuttan, kýymetsizlikten, faydasýzlýktan a'lâ-yý illiyyîne, yani kýymete, bekaya, ulvî vazifeye çýkarýyor.

 

Bak! Hem öyle yüksek bir fizar-ý istimdadkârane ve öyle

tatlý bir niyaz-ý istirhamkârane ile istiyor, yalvarýyor ki: Güya bütün mevcudata ve semavata ve arþa iþittirip, vecde getirip duasýna "Âmîn Allahümme âmîn" dedirtiyor. Bak! Hem öyle Semi', Kerim bir Kadîr'den, öyle Basîr, Rahîm bir Alîm'den hacetini istiyor ki: Bilmüþahede en hafî bir zîhayatýn en hafî bir hacetini, bir niyazýný görür, iþitir, kabul eder, merhamet eder. Çünki istediðini, -velev lisan-ý hal ile olsun- verir ve öyle bir suret-i hakîmane, basîrane, rahîmanede verir ki, þübhe býrakmaz bu terbiye ve tedbir öyle bir Semi' ve Basîr ve öyle bir Kerim ve Rahîm'e hastýr.

 

ONÜÇÜNCÜ REÞHA: Acaba bütün efazýl-ý beni-Âdemi arkasýna alýp, Arz üstünde durup, Arþ-ý A'zama müteveccihen el kaldýrýp dua eden þu þeref-i nev-i insan ve ferîd-i kevn ü zaman ve bihakkýn fahr-ý kâinat ne istiyor? Bak dinle: Saadet-i ebediye istiyor, beka istiyor, lika istiyor, Cennet istiyor. Hem meraya-yý mevcudatta ahkâmýný ve cemallerini gösteren bütün esma-i kudsiye-i Ýlahiye ile beraber istiyor. Hattâ eðer rahmet, inayet, hikmet, adalet gibi hesabsýz o matlubun esbab-ý mûcibesi olmasa idi; þu zâtýn tek duasý, baharýmýzýn icadý kadar kudretine hafif gelen þu Cennet'in binasýna sebebiyet verecekti. Evet nasýlki onun risaleti þu dâr-ý imtihanýn açýlmasýna sebebiyet verdi. Öyle de, onun ubudiyeti dahi öteki dârýn açýlmasýna sebebdir. Acaba ehl-i akýl ve tahkika

"Imkan dairesinde, su varlik aleminden daha mükemmeli, daha üstünü yoktur. " Imam-i Gazali, 4:258

7ödediren þu meþhud intizam-ý faik, þu rahmet içinde kusursuz hüsn-ü san'at ve misilsiz cemal-i rububiyet; hiç böyle bir çirkinliði, böyle bir merhametsizliði, böyle bir intizamsýzlýðý kabul eder mi ki: En cüz'î, en ehemmiyetsiz arzularý, sesleri ehemmiyetle iþitip îfa etsin... En ehemmiyetli, en lüzumlu arzularý ehemmiyetsiz görüp iþitmesin, anlamasýn, yapmasýn? Hâþâ ve kellâ!. Yüzbin defa hâþâ! Böyle bir cemal, böyle bir çirkinliði kabul etmez, çirkin olmaz.

 

Yahu ey hayalî arkadaþým! Þimdilik kâfidir, geri gitmeliyiz. Yoksa yüz sene þu zamanda, þu cezirede kalsak, yine o zâtýn garaib-i icraatýný ve acaib-i vezaifini, yüzden birisine tamamen ihata edip temaþasýnda doyamayýz.

Þimdi gel! Üstünde döneceðimiz her asra birer birer bakacaðýz. Bak nasýl her asýr, o Þems-i Hidayet'ten aldýklarý feyz ile çiçek açmýþlar! Ebu Hanife, Þafiî, Bayezid-i Bistamî, Þah-ý Geylanî, Þah-ý Nakþibend, Ýmam-ý Gazalî, Ýmam-ý Rabbanî gibi milyonlar münevver meyveler veriyor.

Meþhudatýmýzýn tafsilâtýný baþka vakte ta'lik edip, o mu'ciznüma ve hidayet-eda'ya bir kýsým kat'î mu'cizatýna iþaret eden bir salavat getirmeliyiz:

 

Rahmanü'r-Rahimden, Ars-ý Azamdan gelen Furkan-ý Hakimin kendisine indigi Efendimiz Muhammed'e ümmetinin hasenatý adedince milyonlar salat ve milyonlar selam olsun. Risaleti Tevrat, Incil ve Zebur'da müjdelenen; nübüvveti irhasatla, cinlerin hatifleriyle, insanlýk aleminin evliyalarýyla, beserin kahinleriyle müjdelenen; bir isaretiyle ay parcalanan Efendimiz Muhammed'e, ümmetinin hasenatý adedince milyonlar salat ve selam olsun. Davetine agaclarýn kosup geldigi, duasýyla yagmurun hemen iniverdigi, sýcaktan korumak icin bulutlarýn ona gölge yaptýgý, bir ölcek yemegiyle yüzlerce insanýn doydugu, parmaklarýnýn arasýndan üc defa kevser gibi sularýn cagladýgý, onun hürmetine Allah'ýn, kertenkeleyi, ceylaný, agac kütügünü, zehirli kecinin kolunu, deveyi, dagý, tasý ve toprahý konusturdugu, Miracin sahibi ve gözünün asla sasmadýgý o mu'cize-i kübrada ruyetullaha mazhar olan Efendimiz ve Sefiimiz Muhammed'e, Kur'an'ýn ilk indigi zamanýn sonuna kadar onu okuyan herbir okuyucunun okudugu herbir kelimenin hava dalgalarýnýn aynalarýna Rahman'ýn izniyle yansýyan bütün kelimelerinin bütün harfleri adedince, milyonlar salat ve selam olsun. Bütün bu salavatlardan herbiri hürmetine bizi bagýsla, ey Ilahýmýz, bize merhamet et. Amin.

 

[Þuaat-ý Marifet-ün Nebi namýndaki Türkçe bir risalede ve Ondokuzuncu Mektub'da ve þu sözde icmalen iþaret ettiðimiz delail-i nübüvvet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) beyan etmiþim. Hem onda Kur'an-ý Hakîm'in vücuh-u i'cazý icmalen zikredilmiþ. Yine "Lemaat" namýnda Türkçe bir risalede ve Yirmibeþinci Söz'de Kur'anýn kýrk vecihle mu'cize olduðunu icmalen beyan ve kýrk vücuh-u i'cazýna iþaret etmiþim. O kýrk vecihte, yalnýz nazýmda olan belâgatý, "Ýþarat-ül Ý'caz" namýndaki bir tefsir-i arabîde kýrk sahife içinde yazmýþým. Eðer ihtiyacýn varsa þu üç kitaba müracaat edebilirsin.]

 

ONDÖRDÜNCÜ REÞHA: Mahzen-i mu'cizat ve mu'cize-i kübra olan Kur'an-ý Hakîm; nübüvvet-i Ahmediye (A.S.M.) ile vahdaniyet-i Ýlahiyeyi, o derece kat'î isbat ediyor ki, baþka bürhana hacet býrakmýyor. Biz de onun tarifine ve medar-ý tenkid olmuþ bir-iki lem'a-i i'cazýna iþaret ederiz.

 

Ýþte Rabbimizi bize tarif eden Kur'an-ý Hakîm;

- þu kitab-ý kebir-i kâinatýn bir tercüme-i ezeliyesi...

- þu sahaif-i Arz ve Semada müstetir künuz-u esma-i Ýlahiyenin keþþafý...

- þu sutur-u hâdisatýn altýnda muzmer hakaikýn miftahý...

- þu âlem-i þehadet perdesi arkasýndaki âlem-i gayb cihetinden gelen iltifatat-ý Rahmaniye ve hitabat-ý ezeliyenin hazinesi...

- þu âlem-i maneviye-i Ýslâmiyenin güneþi, temeli, hendesesi...

- Âlem-i uhreviyenin haritasý...

- Zât ve sýfât ve þuun-u Ýlahiyenin kavl-i þârihi, tefsir-i vâzýhý, bürhan-ý nâtýký, tercüman-ý sâtýý...

- þu âlem-i insaniyetin mürebbisi, hikmet-i hakikîsi, mürþid ve hâdîsi...

- hem bir kitab-ý hikmet ve þeriat,

- hem bir kitab-ý dua ve ubudiyet,

- hem bir kitab-ý emir ve davet,

- hem bir kitab-ý zikir ve marifet gibi;

- bütün hacat-ý maneviyesine karþý birer kitab ve bütün muhtelif ehl-i mesalik ve meþarib olan evliya ve sýddýkînin, asfiya ve muhakkikînin (her birinin) meþreblerine lâyýk birer risale ibraz eden bir "Kütübhane-i Mukaddese"dir.

 

Sebeb-i kusur tevehhüm edilen tekraratýndaki lem'a-i i'caza bak ki: Kur'an hem bir kitab-ý zikir, hem bir kitab-ý dua, hem bir kitab-ý davet olduðundan içinde tekrar müstahsendir, belki elzemdir ve eblaðdýr. Ehl-i kusurun zanný gibi deðil... Zira zikrin þe'ni; tekrar ile tenvirdir. Duanýn þe'ni; terdad ile takrirdir. Emir ve davetin þe'ni; tekrar ile te'kiddir. Hem herkes her vakit bütün Kur'aný okumaða muktedir olamaz. Fakat bir sureye galiben muktedir olur. Onun için en mühim makasýd-ý Kur'aniye ekser uzun surelerde derc edilerek her bir sure bir küçük Kur'an hükmüne geçmiþ. Demek, hiç kimseyi mahrum etmemek için Tevhid ve Haþir ve Kýssa-i Musa gibi bazý maksadlar tekrar edilmiþ. Hem cismanî ihtiyaç gibi, manevî hacat dahi muhteliftir. Bazýsýna insan her nefes muhtaç olur. (Cisme hava, ruha hû gibi).

 

Bazýsýna her saat (Bismillah gibi) ve hâkeza... Demek tekrar-ý âyet, tekerrür-ü ihtiyaçtan ileri gelmiþ ve o ihtiyaca iþaret ederek uyandýrýp teþvik etmek, hem iþtiyaký ve iþtihayý tahrik etmek için tekrar eder. Hem Kur'an müessistir. Bir Din-i Mübin'in esasýdýr ve þu âlem-i Ýslâmiyet'in temelleridir ve hayat-ý içtimaiye-i beþeriyeyi deðiþtirip, muhtelif tabakata, mükerrer suallerine cevabdýr. Müessise, tesbit etmek için tekrar lâzýmdýr. Te'kid için terdad lâzýmdýr. Teyid için takrir, tahkik, tekrir lâzýmdýr. Hem, öyle mesail-i azîme ve hakaik-i dakikadan bahsediyor ki: Umumun kalblerinde yerleþtirmek için çok defa muhtelif suretlerde tekrar lâzýmdýr. Bununla beraber sureten tekrardýr, fakat manen herbir âyetin çok manalarý, çok faideleri, çok vücuh ve tabakatý vardýr. Herbir makamda ayrý bir mana ve faide ve maksadlar için zikrediliyor. Hem Kur'anýn, mesail-i kevniyenin bazýsýnda ibham ve icmali ise; irþadî bir lem'a-i i'cazdýr. Ehl-i ilhadýn tevehhüm ettikleri gibi medar-ý tenkid olamaz ve sebeb-i kusur deðildir.

 

Eðer desen: "Acaba neden Kur'an-ý Hakîm felsefenin mevcudattan bahsettiði gibi etmiyor? Bazý mesaili mücmel býrakýr, bazýsýný nazar-ý umumîyi okþayacak, hiss-i âmmeyi rencide etmeyecek, fikr-i avamý taciz edip yormayacak bir suret-i basitane-i zahiranede söylüyor?

Cevaben deriz ki: Felsefe, hakikatýn yolunu þaþýrmýþ onun için... Hem, geçmiþ derslerden ve Sözlerden elbette anlamýþsýn ki: Kur'an-ý Hakîm, þu kâinattan bahsediyor; tâ, zât ve sýfât ve esma-i Ýlahiyeyi bildirsin. Yani bu kitab-ý kâinatýn maânîsini anlattýrýp, tâ Hâlýkýný tanýttýrsýn. Demek mevcudata kendileri için deðil, belki mûcidleri için bakýyor. Hem umuma hitab ediyor. Ýlm-i hikmet ise, mevcudata mevcudat için bakýyor. Hem hususan ehl-i fenne hitab ediyor. Öyle ise mademki Kur'an-ý Hakîm, mevcudatý delil yapýyor, bürhan yapýyor. Delil zahirî olmak, nazar-ý umuma çabuk anlaþýlmak gerektir. Hem mademki Kur'an-ý Mürþid, bütün tabakat-ý beþere hitab eder. Kesretli tabaka ise, tabaka-i avamdýr. Elbette irþad ister ki; lüzumsuz þeyleri ibham ile icmal etsin ve dakik þeyleri temsil ile takrib etsin ve mugalatalara düþürmemek için zahirî nazarlarýnda bedihî olan þeyleri, lüzumsuz belki zararlý bir surette taðyir etmemektir.

 

Meselâ Güneþe der: "Döner bir siracdýr, bir lâmbadýr." Zira Güneþten, Güneþ için, mahiyeti için bahsetmiyor. Belki bir nevi intizamýn zenbereði ve nizamýn merkezi olduðundan, intizam ve nizam ise Sâniin âyine-i marifeti olduðundan bahsediyor. Evet der: Yasin Suresi, 36:38 "Güneþ döner." Bu döner tabiriyle; kýþ yaz, gece gündüzün deveranýndaki muntazam tasarrufat-ý kudreti ihtar ile azamet-i Sânii ifham eder. Ýþte bu dönmek hakikatý ne olursa olsun, maksud olan ve hem mensuc, hem meþhud olan intizama tesir etmez. Hem der: "Günesi bir kandil yapti." Nuh Suresi, 71:16 Þu sirac tabiriyle, âlemi bir kasýr suretinde, içinde olan eþya ise; insana ve zîhayata ihzar edilmiþ müzeyyenat ve mat'umat ve levazýmat olduðunu ve Güneþ dahi müsahhar bir mumdar olduðunu ihtar ile rahmet ve ihsan-ý Hâlýký ifham eder. Þimdi bak þu sersem ve geveze felsefe ne der? Bak diyor ki:

 

"Güneþ, bir kitle-i azîme-i mayia-yi nariyedir. Ondan fýrlamýþ olan seyyaratý etrafýnda döndürüp, cesameti bu kadar, mahiyeti böyledir þöyledir." Muvahhiþ bir dehþetten, müdhiþ bir hayretten baþka, ruha bir kemal-i ilmî vermiyor. Bahs-i Kur'an gibi etmiyor. Buna kýyasen bâtýnen kof, zahiren mutantan felsefî mes'elelerin ne kýymette olduðunu anlarsýn. Onun þaþaa-i suriyesine aldanýp, Kur'anýn gayet mu'ciznüma beyanýna karþý hürmetsizlik etme!..

 

Allah'im! Kur'an'ý bize, bu risalenin katibine ve onun emsali olan zatlara her türlü dert icin þifa kýl. Bize ve onlara, hayatýmýzda ve ölümümüzden sonra Kur'an ile ünsiyet ettir. Kur'an'ý bu dünyada bir dost, kabirde bir münis, kýyamette bir þefaatci, sýrat üzerinde bir nur, ateþe karþý bir siper ve hicap, Cennette bir refik ve bütün hayýrlar icin bir yol gösterici ve imam kýl. Bütün bunlarý bize fazlýnla, cudunla, kereminle ve rahmetinle ihsan et, ey kerem sahiplerinin en kerimi ve merhametlilerin en merhametlisi olan Rabbimiz. Amin. Allahým! Furkan-ý Hakimin kendisine indirildigi zata ve bütün al ve ashabýna salat ve selam et. Amin, amin.

 

ÝHTAR: Arabî Risale-i Nur'da Ondördüncü Reþha'nýn Altý Katresi, bahusus Dördüncü Katre'nin Altý Nüktesi; Kur'an-ý Hakîm'in kýrk kadar enva'-ý i'cazýndan onbeþini beyan eder. Ona iktifaen burada ihtisar ettik. Ýstersen ona müracaat et, bir hazine-i mu'cizat bulursun.

 

* * *

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Gast
Dieses Thema wurde nun für weitere Antworten gesperrt.
×
×
  • Neu erstellen...