Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

23-el-MÜ'MINÛN

 

118 (yüzonsekiz) âyet olup Mekke'de nâzil olmustur. Özellikle ilk âyetlerinde kurtulusa eren müminlerin ibadetlerinden, ahlâki yasayislarindan ve nâil olacaklari uhrevî nimetlerden bahsedildigi için sûre "el-Mü'minûn" adini almistir. Nitekim Abdullah b. Abbas'tan rivayet edilen bir hadiste Hz. Peygamber (s. a.), bu âyetlerin inzâlini müteakip, "Bana on âyet indi ki, durumu bunlara uyan cennete gidecektir" buyurdu ve bu sûrenin ilk on âyetini okudu.

 

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

 

1. Gerçekten müminler kurtulusa ermistir;

 

2. Onlar ki, namazlarinda husû içindedirler;

 

3. Onlar ki, bos ve yararsiz seylerden yüz çevirirler;

 

4. Onlar ki, zekâti verirler;

 

5. Ve onlar ki, iffetlerini korurlar;

 

6. Ancak esleri ve ellerinin sahip oldugu (câriyeleri) hariç. (Bunlarla iliskilerden dolayi) kinanmis degillerdir.

 

7. Su halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, iste bunlar, haddi asan kimselerdir.

 

8. Yine onlar (o müminler) ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler;

 

9. Ve onlar ki, namazlarina devam ederler.

 

10. Iste, asil bunlar vâris olacaklardir;

 

11. (Evet) Firdevs'e vâris olan bu kimseler, orada ebedî kalicidirlar.

 

12. Andolsun biz insani, çamurdan (süzülüp çikarilmis) bir özden yarattik.

 

13. Sonra onu saglam bir karargâhta nutfe haline getirdik.

 

14. Sonra nutfeyi alaka (asilanmis yumurta) yaptik. Pesinden, alakayi, bir parçacik et haline soktuk; bu bir parçacik eti kemiklere (iskelete) çevirdik; bu kemikleri etle kapladik. Sonra onu baska bir yaratisla insan haline getirdik. Yapipyaratanlarin en güzeli olan Allah pek yücedir.

 

15. Sonra, muhakkak ki siz, bunun ardindan elbet öleceksiniz.

 

16. Sonra da süphesiz, sizler kiyamet gününde tekrar diriltileceksiniz.

 

17. Andolsun biz, sizin üstünüzde yedi yol yarattik. Biz yaratmaktan habersiz degiliz.

 

18. Gökten uygun bir ölçüde yagmur indirip onu arzda durdurduk. Bizim onu gidermeye de elbet gücümüz yeter.

 

19. Böylece onun (yagmurun) sayesinde sizin yarariniza hurma bahçeleri ve üzüm baglari meydana getirdik. Bunlarda sizin için birçok meyveler vardir ve siz onlardan yersiniz.

 

20. Tûr-i Sînâ'da da yetisen bir agaç daha meydana getirdik ki, bu agaç hem yag hem de yiyenlerin ekmegine katik edecekleri (zeytin) verir.

 

21. Hayvanlarda sizin için elbette ibretler vardir. Onlarin karinlarindakinden (sütlerinden) size içiririz. Onlarda sizin için birçok faydalar daha vardir; etlerinden de yersiniz.

 

22. Onlarin üzerinde ve gemilerde tasinirsiniz.

 

23. Andolsun ki, Nuh'u kavmine gönderdik ve o: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin için O'ndan baska bir tanri yoktur. Hâla sakinmaz misiniz? dedi.

 

24. Bunun üzerine, kavminin inkarci ileri gelenleri söyle dediler: "Bu, tipki sizin gibi bir beser olmaktan baska bir sey degildir. Size üstün ve hâkim olmak istiyor. Eger Allah (peygamber göndermek) isteseydi, muhakkak ki melekler gönderirdi. Biz geçmisteki atalarimizdan böyle bir sey duymadik."

 

25. "Bu, yalnizca kendisinde delilik bulunan bir kimsedir. Öyle ise, bir süreye kadar ona katlanip bekleyin bakalim."

 

26. (Nuh), Rabbim! dedi, beni yalanlamalarina karsi bana yardim et!

 

27. Bunun üzerine ona söyle vahyettik: Gözlerimizin önünde (muhafazamiz altinda) ve bildirdigimiz sekilde gemiyi yap. Bizim emrimiz gelip de sular cosup yükselmeye baslayinca her cinsten esler halinde iki tane ve bir de, içlerinden, daha önce kendisi aleyhinde hüküm verilmis olanlarin disindaki aileni gemiye al. Zulmetmis olanlar konusunda bana hiç yalvarma! Zira onlar kesinlikle bogulacaklardir.

 

28. Sen, yanindakilerle birlikte gemiye yerlestiginde: "Bizi zalimler toplulugundan kurtaran Allah'a hamdolsun" de.

 

29. Ve de ki: Rabbim! Beni bereketli bir yere indir. Sen, iskân edenlerin en hayirlisisin.

 

30. Süphesiz bunda (Nuh ve kavminin basindan geçenlerde) birtakim ibretler vardir. Hakikaten biz (kullarimizi böyle) deneriz.

 

31. Sonra onlarin ardindan bir baska nesil meydana getirdik.

 

32. Onlar arasindan kendilerine: "Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan baska bir tanriniz yoktur. Hâla Allah'tan korkmaz misiniz?" (mesajini ileten) bir peygamber gönderdik.

 

33. Onun kavminden, kâfir olup ahirete ulasmayi inkâr eden ve dünya hayatinda kendilerine refah verdigimiz varlikli kisiler: "Bu, dediler, sadece sizin gibi bir insandir; sizin yediginizden yer, sizin içtiginizden içer."

 

34. "Gerçekten, sizin gibi bir besere itaat ederseniz, herhalde ziyan edersiniz."

 

35. "Size, öldügünüz, toprak ve kemik yigini haline geldiginizde, mutlak surette sizin (kabirden) çikarilacaginizi mi vâdediyor?"

 

36. "Bu size vâdedilen (öldükten sonra yeniden dirilmek, gerçek olmaktan) çok uzak!"

 

37. "Hayat, su dünya hayatimizdan ibarettir. (Kimimiz) ölürüz, (kimimiz) yasariz; bir daha diriltilecek de degiliz."

 

38. "Bu adam, sadece Allah hakkinda yalan uyduran bir kimsedir; biz ona inanmiyoruz."

 

39. O peygamber: Rabbim! dedi, beni yalanlamalarina karsilik bana yardimci ol!

 

40. Allah söyle buyurdu: Pek yakinda onlar mutlaka pisman olacaklar!

 

41. Nitekim, vukuu kaçinilmaz olan korkunç bir ses yakalayiverdi onlari! Kendilerini hemen sel süprüntüsüne çevirdik. Zalimler toplulugunun cani cehenneme!

 

42. Sonra onlarin ardindan baska nesiller getirdik.

 

43. Hiçbir ümmet, ecelini ne öne alabilir, ne de erteleyebilir.

 

44. Sonra biz peyderpey peygamberlerimizi gönderdik. Herhangi bir ümmete peygamberlerinin geldigi her defasinda, onlar bu peygamberi yalanladilar; biz de onlari birbiri ardindan yok ettik ve onlari ibret hikâyelerine dönüstürdük. Artik iman etmeyen kavmin cani cehenneme!

 

45. Sonra âyetlerimizle ve apaçik bir fermanla Musa ve kardesi Harun'u gönderdik.

 

46. Firavun'a ve ileri gelenlerine de(gönderdik). Onlar ise kibire kapildilar ve ululuk taslayan bir kavim oldular.

 

47. Bu yüzden dediler ki: Kavimleri bize kölelik ederken, bizim gibi olan bu iki adama inanir miyiz?

 

48. Böylece onlari yalanladilar ve bu sebeple helâk edilenlerden oldular.

 

49. Andolsun biz Musa'ya, belki onlar yola gelirler diye, Kitab'i verdik.

 

50. Meryem oglunu ve annesini de (kudretimize) bir alâmet kildik; onlari, yerlesmeye elverisli, suyu bulunan bir tepeye yerlestirdik.

 

51. "Ey Peygamber! Temiz olan seylerden yeyin; güzel isler yapin. Ben sizin yaptiklarinizi hakkiyle bilmekteyim."

 

52. "Süphesiz bu (insanlar) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir; ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise benden sakinin" (denildi).

 

53. Ne var ki insanlar kendi aralarindaki islerini parça parça böldüler. Her gurup kendilerinde bulunan (fikir ve davranis) ile sevinip böbürlenmektedirler.

 

54. Simdi sen onlari bir zamana kadar gaflet ve sapikliklari ile basbasa birak!

 

55. Saniyorlar mi ki, onlara verdigimiz servet ve ogullar ile.

 

56. Kendilerine faydalar saglamak için can atiyoruz? Hayir, onlar isin farkina varamiyorlar.

 

57. Rablerine olan saygidan dolayi kötülükten sakinanlar;

 

58. Rablerinin âyetlerine inananlar;

 

59. Rablerine ortak tanimayanlar;

 

60. Ve Rablerine dönecekleri için yapmakta olduklari isleri kalpleri çarparak yapanlar;

 

61. Iste onlar, iyiliklere kosusurlar ve iyilik için yarisirlar.

 

62. Biz hiç kimseyi gücünün yettiginden baskasi ile yükümlü kilmayiz. Nezdimizde hakki söyleyen bir kitap vardir ve onlar haksizliga ugratilmazlar.

 

63. Hayir, onlarin (o inkârcilarin) kalpleri bu hususta cehâlet içindedir. Ayrica onlarin bundan (bu sirk ve inkârciliklarindan) öte birtakim (kötü) isleri vardir ki, onlar bu isleri yapar dururlar.

 

64. En nihayet, refah ve bolluk içinde olanlarini sikintiya (veya azaba) ugrattigimizda, bakarsin ki onlar feryadi basarlar.

 

65. Bosuna sizlanmayin bugün! Zira bizden yardim göremeyeceksiniz!

 

66. Çünkü âyetlerim size okunurdu da, siz, buna karsi kibirlenerek arkanizi döner, geceleyin (Kâbe'nin etrafinda toplanarak) hezeyanlar savururdunuz.

 

67. Çünkü âyetlerim size okunurdu da, siz, buna karsi kibirlenerek arkanizi döner, geceleyin (Kâbe'nin etrafinda toplanarak) hezeyanlar savururdunuz.

 

68. Onlar bu sözü (Kur'an'i) hiç düsünmediler mi? Yoksa kendilerine, daha önce geçmisteki atalarina gelmeyen bir sey mi geldi?

 

69. Yoksa Peygamberlerini henüz tanimadilar da bu yüzden mi onu inkâr ediyorlar?

 

70. Yoksa onda bir cinnet oldugunu mu söylüyorlar? Hayir; o, kendilerine hakki getirmistir. Onlarin çogu ise haktan hoslanmamaktadirlar.

 

71. Eger hak, onlarin kötü arzu ve isteklerine uysaydi, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur giderdi. Hayir, biz onlara san ve sereflerini getirdik; fakat onlar kendi sereflerine sirt çevirdiIer.

 

72. (Resûlüm!) Yoksa sen onlardan bir karsilik mi istiyorsun? Rabbinin verecegi daha hayirlidir. O, rizik verenlerin en hayirlisidir.

 

73. Gerçek su ki sen onlari dogru bir yola çagiriyorsun.

 

74. Ahirete inanmayanlar ise, israrla yoldan çikmaktadirlar.

 

75. Eger onlara aciyip da içinde bulunduklari sikintiyi giderseydik, iyice körleserek azginliklarinda direnirlerdi.

 

76. Andolsun, biz onlari sikintiya düsürdük de yine Rablerine boyun egmediler, tazarru ve niyazda da bulunmuyorlar.

 

77. En nihayet üzerlerine, azabi çok siddetli bir kapi açtigimiz zaman, bir de bakarsin ki onlar orada saskin ve ümitsiz kalmislardir!

 

78. O, sizin için kulaklari, gözleri ve gönülleri yaratandir. Ne de az sükrediyorsunuz!

 

79. Ve O, sizi yeryüzünde yaratip türetendir. Sirf O'nun huzurunda toplanacaksiniz.

 

80. Ve O, yasatan ve öldürendir; gecenin ve gündüzün degismesi O'nun eseridir. Hâla aklinizi kullanmaz misiniz!

 

81. Buna ragmen onlar, öncekilerin dedikleri gibi dediler.

 

82. Dediler ki: Sahi biz, ölüp de bir toprak ve kemik yigini haline gelmisken, mutlaka yeniden diriltilecegiz öyle mi?

 

83. Hakikaten, gerek bize, gerekse daha önce atalarimiza böyle bir vaadde bulunuldu; (fakat) bu geçmistekilerin masallarindan baska bir sey degildir!

 

84. (Resûlüm!) de ki: Eger biliyorsaniz (söyleyin bakalim), bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir?

 

85. "Allah'a aittir" diyecekler. Öyle ise siz hiç düsünüp tasinmaz misiniz! de.

 

86. Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Ars'in Rabbi kimdir? diye sor.

 

87. "(Bunlar da) Allah'indir" diyecekler. Su halde siz Allah'tan korkmaz misiniz! de.

 

88. Eger biliyorsaniz (söyleyin), her seyin melekûtu (mülkiyeti ve yönetimi) kendisinin elinde olan, kendisi her seyi koruyup kollayan, fakat kendisi korunmayan (buna muhtaç olmayan) kimdir? diye sor.

 

89. "(Bunlarin hepsi) Allah'indir" diyecekler. Öyle ise nasil olup da büyüye kapiliyorsunuz? de.

 

90. Dogrusu biz onlara gerçegi getirdik; onlar ise hakikaten yalancilardir.

 

91. Allah evlât edinmemistir; O'nunla beraber hiçbir tanri da yoktur. Aksi takdirde her tanri kendi yarattigini sevk ve idare eder ve mutlaka onlardan biri digerine galebe çalardi. Allah, onlarin (müsriklerin) yakistirdiklari seylerden münezzehtir.

 

92. Allah, gaybi da sehâdeti de bilendir. O, müsriklerin ortak kostuklari seylerden çok yüce ve münezzehtir.

 

93. (Resûlüm!) De ki: "Rabbim! Eger onlara yöneltilen tehdidi (dünyevî sikintiyi ve uhrevî azabi) mutlaka bana göstereceksen.

 

94. Bu durumda beni zalimler toplulugunun içinde bulundurma, Rabbim!"

 

95. Biz, onlara yönelttigimiz tehdidi sana göstermeye elbette ki kadiriz.

 

96. Sen, kötülügü en güzel bir tutumla sav. Biz onlarin yakistirmakta olduklari seyi çok iyi bilmekteyiz.

 

97. Ve de ki: Rabbim! Seytanlarin kiskirtmalarindan sana siginirim!

 

98. Onlarin yanimda bulunmalarindan da sana siginirim, Rabbim!

 

99. Nihayet onlardan (müsriklerden) birine ölüm gelip çattiginda: "Rabbim! der, beni geri gönder;"

 

100. "Ta ki bosa geçirdigim dünyada iyi is (ve hareketler) yapayim." Hayir! Onun söyledigi bu söz (bos) laftan ibarettir. Onlarin gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar (süren) bir berzah vardir.

 

101. Sûra üflendigi zaman artik aralarinda akrabalik baglari kalmamistir; birbirlerini de arayip sormazlar.

 

102. Artik kimlerin (sevap) tartilan agir basarsa, iste asil bunlar kurtulusa erenlerdir.

 

103. Kimlerin de tartilari hafif gelirse, artik bunlar da kendilerine yazik etmislerdir; (çünkü onlar) ebedî cehennemdedirler.

 

104. Ates yüzlerini yakar; orada suratlari çirkin ve gülünç bir halde bulunurlar.

 

105. Size âyetlerim okunurdu da, siz onlari yalanlardiniz degil mi?

 

106. Derler ki: Rabbimiz! Azginligimiz bizi altetti; biz, bir sapiklar toplulugu idik.

 

107. Rabbimiz! Bizi buradan çikar. Eger bir daha (ettiklerimize) dönersek, artik belli ki biz zalim insanlariz.

 

108. Buyurur ki: Alçaldikça alçalin orada! Bana karsi konusmayin artik!

 

109. Zira kullarimdan bir zümre: Rabbimiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi affet; bize aci! Sen, merhametlilerin en iyisisin, demislerdi.

 

110. Iste siz onlari alaya aldiniz; sonunda onlar (ile alay etmeniz) size beni yâdetmeyi unutturdu, siz onlara gülüyordunuz.

 

111. Bugün ben onlara, sabrettiklerinin karsiligini verdim; onlar, hakikaten muratlarina erenlerdir.

 

112. (Allah inkârcilara) "Yeryüzünde kaç yil kaldiniz?" diye sorar.

 

113. "Bir gün veya günün bir kismi kadar kaldik. Iste sayanlara sor" derler.

 

114. Buyurur: Sadece az bir süre kaldiniz; keske siz (bunu) bilmis olsaydiniz!

 

115. Sizi sadece bos yere yarattigimizi ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceginizi mi sandiniz?

 

116. Mutlak hakim ve hak olan Allah, çok yücedir. O'ndan baska tanri yoktur, O, yüce Ars'in sahibidir.

 

117. Her kim Allah ile birlikte diger bir tanriya taparsa, -ki bu hususla ilgili hiçbir delili yoktur- o kimsenin hesabi ancak Rabbinin nezdindedir. Surasi muhakkak ki kâfirler iflah olmaz.

 

118. (Resûlüm!) De ki: Bagisla ve merhamet et Rabbim! Sen merhametlilerin en iyisisin.

 

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Gast
Dieses Thema wurde nun für weitere Antworten gesperrt.
×
×
  • Neu erstellen...