Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

Uğradıkları zulümlere dünyanın her zaman seyirci kaldığı Müslümanların trajedileri artarak devam ediyor. Burma’da Budist katliamından kaçan Müslümanları Bangladeş artık kabul etmiyor. Ülkelerine zorla döndürülen genç kızlar ise tecavüze uğramamak için çareyi kendilerini denize atmakta buluyor.

Defne Bayrak */ TIMETURK

Uğradıkları zulümlere dünyanın her zaman seyirci kaldığı Müslümanların trajedileri artarak devam ediyor. Burma’da Budist katliamından kaçan Müslümanları Bangladeş artık kabul etmiyor. Ülkelerine zorla döndürülen genç kızlar ise tecavüze uğramamak için çareyi kendilerini denize atmakta buluyor. *Burma’da katledilen Müslümanların sayısı, dünyanın sessiz izleyişi ortasında 400’e ulaştı. *

Bangladeş Hükümeti, katliamdan kaçan Müslümanlarla dolu onlarca küçük ve harap olmuş tekneyi yer, yiyecek ve insani ihtiyaçlarını sağlama imkanı bulunmadığı gerekçesiyle geri gönderdi.* Arakan Bölgesi’ndeki bir cami imamı olan Abdullah Habib Muhammed, Burma’daki Müslümanları hemen hemen her şeye ihtiyaçları olduğunu, kalacak hiçbir yerleri olmadığı gibi yiyecek ve güvenliklerinin de bulunmadığını söyledi.* İmam Muhammed, aile bireylerinin birden çok yere dağılmasının ebevynlerde evlatları; özellikle de tecavüze uğraması muhtemel kız çocukları için büyük endişe duymalarına yol açtığını belirtti.

 

Ardından genç kızlardan bazılarının, Bangladeş hükümetinin Burma’ya geri döndürmesi üzerine dönüş yolculuğu esnasında kendilerini tecavüze uğramamak için denize attıklarına işaret etti.* Öte yandan Burmalı aktivist Muhammed Nasır katliamın sebebinin, Burma’daki yeni hükümetin Arakan’daki Müslümanlara vatandaş kartı vermeye niyetlenmesi olduğunu vurguladı. Hükümetin bu niyeti Budist El Mag üniversitesi tarafından kendilerine karşı açılmış bir savaş olarak kabul edildi.

 

Çünkü kendileri Müslümanları Burma’ya ‘dışarıdan gelen yabancılar’ olarak görüp bu şekilde vasıflandırıyor. Aktivist, ordunun da tarafsız bir tavır sergilemediğini, aksine Müslüman çoğunluğun yaşadığı Mangdo’daki camileri sardığını, sokağa çıkma yasağı koyduğunu, Rohingya Müslümanlarının mahallelerinin El Mag Budist Polisi tarafından sıkı abluka altına alındığını açıkladı.* Muhammed Nasır, ordunun ipleri El Mag Budistlerinin eline bırakıp kendilerine tam özgürlük verdiğini, onların da bu özgürlüğü, kılıç ve bıçaklarla Müslümanların köylerini ve evlerini basıp Müslümanlara karşı sistematik soykırım hamlelerinde kullandıklarını vurguladı.* Bilindiği üzere dün Kuveyt’te bir grup Burma büyükelçiliğinin önünde toplanarak Burma büyükelçisinin ülkeden kovulmasını talep etmişti.*

Bearbeitet von yilmaz
Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

  • 2 Wochen später...

Burmalı Müslüman genç kız Ayşe Sulhi Mısır El Vatan gazetesine, Burma’daki 10 milyon Müslümana karşı gerçekleştirilen soykırım savaşının korkunç detaylarını anlattı. Sulhi, Budistlerin Müslümanları domuz eti yiyip içki içmek ile ölüm arasında tercihe zorladığını Müslümanlarınsa ölümü tercih ettiğini söyledi.

 

Halkı dünyanın gözleri katledilen ve Mısır ‘da şeriat üzerine eğitim görmekte olan Burmalı Ayşe Sulhi acı ve ızdırap içinde haykırarak şöyle diyor: ‘Benim halkım katledilirken Müslümanlar nerede? Bir milyarın üstünde Müslüman yok mu? O zaman bu suskunluk neden? Buna karşın şehit olarak ölmek bize gurur olarak yeter. İslam tarihi Burma halkı için ölümün günah işlemekten daha kolay olduğunu yazacak. Çok kere bizi domuz eti yemek ve içki içmekle ölüm arasında tercihe zorluyorlar ve tabi ki biz ölümü seçiyoruz.’

 

Gazetenin haberine göre Ayşe birkaç gün önce ailesini aradığını ve kendisine ailesinin Budistler tarafından evleri yıkılıp bazı aile bireyleri öldürüldükten sonra Bangladeş’e kaçtığının, yakın arkadaşının da bu iğrenç katliamın kurbanı olduğunun bildirildiğini söyledi.

 

Müslüman kızların Burma’da en korkunç şekilde tecavüze uğradıklarını da ifade eden Ayşe: ‘Teğzemin kızı 3 senedir ordu güçleri tarafından tecavüze uğruyor. İki çocuğunun babasının kim olduğunu bilmiyor’ dedi.

 

Burmalı genç kız sözlerini şöyle sürdürdü: ‘Burma’da toplam nüfusun yüzde onunu oluşturan Müslümanlar cehennem hayatı yaşıyor. Yetkililer ve ordu kendilerine ortadan kaldırılması gereken ‘veba’ hastalığıymış gibi davranıyor. Bir köyde Müslümanlar yaşıyor olmasın muhakkak orada soykırım gerçekleştiriliyor. Sonra da iktidardaki askeri rejim bu köylerin girişine üzerinde ‘bu köyde Müslüman bulunmamaktadır’ yazılı levhalar koyuyor.’

 

Bilindiği üzere Burma’da Müslümanlar, Budistler tarafından katlediliyor. Radikal Budist Mag grubu tarafından başlatılan son soykırım savaşında şu ana kadar ölenlerin sayısı 1000’i buldu. Yaralı sayısı ise 5000’i aştı. Yaklaşık 3000 kişi de kaçırıldı. 20 köy ve 2000 ev yıkıldı. 300 bin kişi ise Bangladeş’e kaçtı

Defne Bayrak / TIMETURK

Bearbeitet von yilmaz
Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

''İnanın Arakan’da yaşananlar Ne Filistin, ne Suriye, ne de Bosna’daki, hiç biri gibi, değil. Bu hepsinden daha acı… Arakan’da yaşanan katliam Filistin’den de daha kötü durumda inanın. Filistin’de bir çocuğun kolu kırılsa anında tüm dünya duyuyor. Arakan’da ne yaşanılırsa çok zaman sonra duyuluyor, ya da bilinmiyor. Biz artık Arakan da yaşanan her şeyin duyulmasını istiyoruz''

18 Temmuz 2012 Çarşamba - 09:53

TİMETÜRK / SEVİL SEVİNÇ KAYMA

 

Arakan; Bangladeş, Burma ve Hint Okyanusu ile sınırlı bir Güneydoğu Asya bölgesidir. Bir zamanlar 50 bin kilometre karelik topraklarında kendilerine ait bağımsız bir devlete sahip olan Arakanlılar, bugün Myanmar askeri diktasının yönetimi altında yaşamaktadır.

 

Bugün aklınıza sömürge ülkesi olmak zorunda kalmış, kullanılmış, toprakları işgal edilmiş hakları çalınmış ve en önemlisi de hiçleştirlmiş ve tamamen yok olması için uğraşılan toprakları düşünün, yakın tarihten ilk önce akıllara Suriye ve masum onlarca yüzlerce hatta binlerden fazla insanın katledilmesi, 17 yıl önce öldürülen yüzlerce insan Srebrenitsa katliamı, İsrail’in Filistin topraklarında ki zulmü… ve daha niceleri gelmektedir.

 

İşte Arakan da bunlardan biri ama en hüzünlülerinden, onların varlıkları yer kürede aldıkları nefesle sınırlı ve eskiden sahip oldukları topraklarına, evlerine, kimliklerine hatta kendilerine bile yabancılaştılar, yabancılaştırıldılar. Her şeye rağmen onlar önce Müslüman oldukları sonra bir gün daha yaşadıkları için şükrediyor ve yeniden huzur dolu günlerin geleceği zamanı bekliyorlar…

Arakanlı aktivist Dr. Muhammed Eyüp ile gerçekleştirdiğimiz röportajda dünden bugüne arakandan bahsettik, çekilen acıları, yok olan insanları ve tarihini konuştuk.

 

İşte o röportaj;

 

 

 

Son zamanlarda dünya medyasında kendilerine uygulanan zulümle yer bulabilen Arakanlı Müslümanlar her gün yenibir zulme maruz kalıyor. Arakanlı Müslümanlara uygulanan zulüm, Arakan’da yaşanan vahşet Türkiye gündeminde de yerini aldı. Arakan’da yaşanan Müslüman katliamına konuşmadan evvel bize Arakanlılar’dan bahsedebilir misiniz? Arakanlılar kimlerdir?

 

Geçmişte Burma, şu an ise Myanmar olarak isimlendirilen ülkedeki beş eyaletten birinin ismi Arakan’dır. Arakanlılar ırk olarak Rohingya ırkına mensuplar. Bundan dolayı Arakan’da yaşayan insanlara Rohingyalar deniliyor. Arakan bölgesinde geçmişte yaşayan Rohingyaların toplam nüfusu beş milyon civarındaydı. Şimdiki nüfus için net bir rakam vermek oldukça güçtür. Arakan’da yaşayan Budistlere Rakhinler/Maglar deniliyor. Müslümanlar ise kendilerini Rohingya olarak isimlendiriyorlar. Bundan dolayı Arakan dendiğinde akıllara Rohingya Müslümanlar geliyor.

İslam, Arakan bölgesine ilk defa ne zaman girdi?

 

Arakanlılar Müslümanlarla ilk defa 618 yılında Saad bin Ebu Vakkas’ın komutasındaki bir geminin Arakan sahillerine yaklaşmasıyla tanıştılar. Bu gemi kısa bir süreliğine Arakan’a uğramış ve yoluna devam etmiş. İslam’ın Arakan’da hızlı bir şekilde yayılması ise 1203 yılından sonra gerçekleşti. Bu yıllarda, Hint alt kıtasının doğu bölgesi Bengal’in İslamlaşmasının etkisiyle Arakan’da da İslam hızlı bir şekilde yayıldı. Hatta 1430 yılında bu bölgede Arakan İslam devleti kuruldu.

 

İslam devleti kaç yıl Arakan’a hükmetti?

 

Arakan İslam devleti 1782 yılına kadar kesintisiz olarak bu topraklara hâkim oldu ve Arakan’da 350 yıl İslam hukuku uygulandı. Arakan İslam devleti 1782 yılında Budistlerin saldırılarıyla yıkılınca bölgede Budist işgali başladı. Bölgedeki Budist hâkimiyeti kırk yıl boyunca sürdü. Daha sonra da İngilizler Arakan’ı işgal ettiler ve Arakanlı Müslümanlar 1942 yılına kadar İngiliz işgali altında yaşadılar. İkinci Dünya Savaşı sonrası İngilizler Burmalı Budistlerle yaptıkları Pinlong Anlaşması ile Arakan’ı Budistlere bıraktılar ve bölgeden çekildiler. İngilizler bölgeden ayrılır ayrılmaz Budist fanatikler tarafından başlatılan olaylarda 100 binden fazla Müslüman katledildi ve Arakan’da tarihin en kanlı katliamlarından biri yaşandı.

 

Haziran ayında başlayan ve halen daha tüm vahşetiyle süren olaylara gelecek olursak… Bir otobüs yolcularının katledilmesiyle başlayan olayları bize anlatabilir misiniz?

 

3 Haziran’da Arakan’ın güneyinde Müslümanların neredeyse hiç bulunmadığı Budist kasabası Tass Wcokk’ta Cuma günü ibadetten dönen Müslüman alimleri ve davetçilerden oluşan bir cemaati taşıyan otobüs, kontrol noktasını geçtikten sonra mola verdi. Otobüsteki Müslüman alim ve davetçilerin tamamının vatandaşlıkları da mevcut durumda… Yani yolculukta yasa dışı hiçbir şey söz konusu değildi. Otobüs mola verince Budistlerden 400-500 kişilik bir grup otobüsteki Müslümanlara saldırdı. Budistler, Müslüman alim ve davetçilerin ellerini ve ayaklarını insanlık dışı bir surette bağladıktan sonra yüzlerine ve kafalarına sopalarla vurarak öldürdüler.

 

MÜSLÜMAN OLDUĞUNU ANLAYINCA TECAVÜZ ETTİLER

Otobüs saldırısının bilinmeyen önemli detayları da var ki… Cemaat kontrol noktasından geçtikten sonra, güpegündüz 15:30-16:00 sıralarında Budist grup otobüsü durdurduğunda evvela otobüsün hostesi olan bir bayan karşılarına çıkıyor. Bu bayan Mongolodi denen “Moğul yüzlü”, yani Tayland’daki Çin’deki insanlar gibi yuvarlak yüzlü çekik gözlü bir bayan... –Biz yuvarlak yüzlü, çekik gözlü insanlara mongolodi deriz- Onların yerel kıyafetlerini giyinen, onlardan gibi görünen, onların yerel dillerini de bildiğinden dışarıdan onun Müslüman olduğu anlaşılmayan biriydi. Otobüse saldırı amacıyla gelen Budist gruba, bu hostes bayan saldırmamaları için “Lütfen dokunmayın, bunlar tamamen suçsuz” diyerek oldukça dil dökmesine rağmen onu dinlemediler. Anladığım kadarıyla şoför orada bir şekilde kaçtı.

 

Budist grup otobüsün içindekileri çok kötü bir biçimde, az önce anlattığım gibi insanlık dışı surette katlettiler. Otobüsün hostesi olan bayanı ise en son Müslüman olduğunu anladıkları zaman tecavüz ediyor ve öldürüyorlar. Öldürdükleri insanların üzerine idrar ve içtikleri şaraplardan döktüklerini görenler var… Daha önce Müslümanları nerede görürsek öldürürüz diyerek provokasyon başlatmışlar. Onun ardından otobüse saldırıyorlar zaten.

 

Provokasyondan söz ediyorsunuz… O zaman bu otobüs katliamı planlı bir eylem miydi?

 

Kesinlikle. Bu olay aslında planlıydı… Çünkü daha önce, 28 Mayıs’ta Müslümanlardan birinin tecavüz edip öldürdüğünü iddia ettikleri Budist kızın intikamını almak için saldırdıklarını, Budist kıza tecavüz edip öldürenlerin, otobüs ile kasabaya gelen davetçiler olduğundan şüphelendiklerini, bu sebepten saldırdıklarını savundular! Oysa davetçiler aslında o kasabadan dahi değildi. Sadece Cuma ibadetinden dönüş yolunda kasabada mola vermişlerdi. Bu olay tamamen planlı bir provokasyondu…

 

PROVOKE EDEN GRUBUN SAHİP OLDUĞU BİLGİ AĞININ YANSIMASIYDI

 

Bahane edilen tecavüz olayının geçtiği kasabada hiçbir şekilde dünya ile iletişimi bağlayacak elektrik bulunmuyor. Buna rağmen kasabada cereyan eden bu tecavüz olayı anında –gerek sosyal medya, gerek başka biçimlerde- tüm dünya da duyuldu. Bu kasabada elektrik bile bulunamazken, nasıl oldu da tecavüz olayı anında dünyada duyuldu? Bu bağlamda olayın tüm kamuoyunda yankı uyandırması ancak ve ancak provoke eden grubun sahip olduğu bilgi ağının yansımaydı. Budistler bunu bahane ederek otobüstekilere saldırdı.

 

Ayrıca Budistlerin saldırdığı otobüsteki cemaatin o köyde mola verdiği bilgisi, ancak sınır kapısından kendi kimlikleri ile geçerken provoke eden grubun sınır kapısındaki istihbaratçılarının bilgisi dahilinde bilinçli ve isteyerek saldırmaları sonucu olay gerçekleşmiştir. Bu bağlamda olayın tüm kamuoyunda yankı uyandırması ancak ve ancak provoke eden grubun sahip olduğu bilgi ağının yansımaydı.

 

15 YILLIK ÖTEKİ… BURMA’DA MÜSLÜMANLAR…

8 Haziran Cuma günü, Müslümanların çoğunlukta olduğu MongDaw şehrinde Müslümanlar cemaat halinde Cuma namazından çıkarken, hemen oradaki jandarma ve polis direk ateş açıyor “dağılın” diyerek… Cemaat “Burası demokratik bir ülke, ibadetten çıkıyoruz” demelerine rağmen ateş açıyorlar. Orada da ölenler oluyor. Ve böyle bu iki olay ile katliamlar iyice başlıyor. Artık insanlar otobüs katliamı ve üzerine Cuma çıkışı katliamını görünce ne yapacaklar, bu direk “terör”dür…

 

Haziran’ın 10’unda Devlet başkanı Arakan’da 18.00’den 06.00’ya sıkıyönetim ilan ediyor. Ayrıca iki kişiyi bir araya toplama yasağı da getirildi. Müslümanlar zaten sokağa çıkamıyor… Olaylar Arakan’ın başkenti Akyab’a sıçrıyor olaylar… Akyap’taki Müslümanlar bizden daha cesurlar… Bizim Müslümanlar bir olay olduğunda hemen Bangladeş’e gidiyorlar. Ancak Akayp’ta insanlar daha cesur, daha çetin… Sokağa çıkma yasağı uygulanırken, bu yasaktan Budist olan Maglar muaf… Maglar gece sokağa çıkıp Aykaplı Müslümanlara ateş açıyorlar.

 

Cunta 1990’lı yıllardan bu yana Burma’ya Bangladeşli Budistlerden dahi getirip, Burma’ya yerleştiriyorlar. Bu olay aslında 1960’lı yıllarda da vardı.

“BİZ RAZIYIZ, ANCAK BUNLAR YOK OLMALI”

Bu tamamen Müslümanları azınlık duruma düşürmek için planlanıyor. Zaten Budistler, Müslümanların eline özgürlük geçme fikrinden dolayı çıldırdı… Burma güçleri “Liderler bizi, Dünya Savaş Suçları Mahkemesi’ne götürmelerine dahi razıyız, ama bunlar yok olmalı, biz razıyız. Ancak bunlar yok olmalı. Biz bunlara razıyız” diyorlar. Ki bu dünya medyasında da yer almıştır. Burma’da Müslümanlara yönelik asimilasyon senelerdir olmasına rağmen son üç, dört senedir oldukça çok var…

 

“ONLAR BURAYA AİT DEĞİLLER”

 

Son olaylarda Burma’da Müslüman nüfusu azaltmak için zaten sonradan başka grupları getiriArakan’a yetiştirdiler. Bu Budist olan grup etnik grup, ilk başlarda olaylardan korkup geri dönmek istedi. Gece sokağa çıkma yasağı, insanları katletme, polisler eşliğinde silahlandırılmış Mag milisleri katliama devam ediyorlar.

 

Bu sonradan Arakan’a yerleştirilen Budist grup sonraları oraları sahiplenmeye başladı. Halbuki Arakanın asıl sahibi Müslüman Rohingyalar ve Budist Maglar’dır. Zaten Burma güçleri Rohingyalıların vatandaşlıkları mevcut, vatandaşlık numaraları olmasına rağmen Burma güçleri, “Vatandaşlıkları olsa dahi biz onları buranın bir etnik grubu olarak görmüyoruz, onlar buraya ait değil” tutumunu sergiliyorlar. 1962 yılından günümüze kadar Arakan toprakları Myanmar yönetimine bağlı bir askeri diktatörlük tarafından yönetiliyor. Askeri diktatörlük Arakan’daki Müslüman nüfusu azaltmak için sistemli bir şekilde baskı politikaları uyguluyor.

BU BİR SOYKIRIM: MÜSLÜMANLAR ÖLÜLERİNE BİLE HASRET

 

Askeri diktatörlüğün nüfus azaltma politikalarından söz ediyorsunuz. Bu Arakanlı Müslümanlara uygulanan bir soykırım değil midir?

 

Bu tamamen bir soykırım hareketinden başka bir şey değildir. Bu hayvansı bir davranış bile değildir… Kaçırılan insanların akıbeti belli değil. Ölüyorlar ama ölüler nerde? Ölüler yok, teslim edilmiyorlar. Mag milisleri vuruyor, vurduğu an ölüler yok oluyor… Bunların hepsi hayalet ölümler ve hayalet cesetler, Burmalı Müslümanları sessiz sedasız, nedensiz öldürüyorlar ve öldürür öldürmez hemen topluyorlar. Ortada ne bir ceset ne de bir kanıt kalıyor. Müslümanlar ölülerine bile hasret. Baskınlarda herkes ölüyor ama herkes özellikle genç nüfus. Bunun en büyük nedeni genç nüfusla Müslüman sayısının artacağı korkusudur.

 

BİR ŞEY YAPILMAZSA YOK OLACAK BİR MÜSLÜMAN ÜLKESİ…

 

Tecavüzü silah olarak kullanıyorlar. Tecavüzler ölümler, bulunamayan cesetler, kimliksiz insanlar, vatansızlaştırılmaya çalışılan toplum, akıbeti bilinmeyen ve hiçbir şey yapılmazsa eğer tamamen yok olacak bir Müslüman ülkesi. Arakan’da zulüm hala devam ediyor, bana ulaşan bir kaynak şuanda Akyab’ta sadece 10 bin kişinin katledildiğini, 14 köyün yok edildiğini söyledi.

 

FİLİSTİN’İ DÜNYA DUYOR, ARAKAN’I KİMSE BİLMİYOR

 

Dünya’da hep Müslümanlara zulmediliyor. Filistin, Bosna Hersek, Irak, Suriye… Şimdi de Arakan…

 

İnanın Arakan’da yaşananlar Ne Filistin, ne Suriye, ne de Bosna’daki, hiç biri gibi, değil. Bu hepsinden daha acı… Arakan’da yaşanan katliam Filistin’den de daha kötü durumda inanın. Filistin’de bir çocuğun kolu kırılsa anında tüm dünya duyuyor. Arakan’da ne yaşanılırsa çok zaman sonra duyuluyor, ya da bilinmiyor. Biz artık Arakan da yaşanan her şeyin duyulmasını istiyoruz, tarafsız basın ve yetkililer istiyoruz. Biz artık “İlgileniyoruz” değil “Kınıyoruz ve duruma el atıyoruz, masum olan Müslüman halkın hakları için savaşıyoruz” denmesini istiyoruz.

 

ARAKANLI MÜSLÜMANLAR YOK EDİLİYOR

 

7. yüzyıldan beri Arakan Müslümanlara ait. Fakat son 50 yıldır artan zulüm, şiddet ve baskı olayları insanları kendilerinden bile bıkkın hale getirdi. Askerlerin yapmış olduğu zulüm her geçen gün boyutunu, şeklini değiştirerek artış göstermekte.

Bu durum Müslümanların elinde ne varsa almakta. Öncelikle insan olmalarından kaynaklı ‘yaşama hakları’ bile yok olmuştur, kendilerine ait bir vatandaşlık belgeleri bile bulunmamaktadır, yersiz/yurtsuz bir hiç olmuşlardır. Arakanlılar yok ediliyor.

 

PERYODİK ARALIKLARLA EV ZİYARETLERİ

Belirli zaman aralıkları ile ani baskınlarla askerler evlere geliyor ki, ev dememize bakmayın üstü kapalı bir alan, ve soruyor asker “falan şahıs nerede?” o kişi, o anda evin içinde yoksa hemen siliniyor yok olan vatandaşlık ölü olarak bile geçmiyor artık. Yani verilmeyen kimlik siliniyor. İşte bu en büyük ‘hiç’leştirmedir.

 

HİÇ BİR HAKKA SAHİP DEĞİLİZ

 

Ev diye sahip oldukları yer, muşamba örtülü bir alan, oranın içinde yaşıyorlar. Sahip oldukları birkaç tane çömlekten yapılmış tabak, çanak onları da askerler her kontrolde arama yaptıklarını bahane ederek silahlarının dipçikleri ile kırıp döküyorlar. En son soğan vb. kesmek için kullandıkları bıçaklarına el koymuşlardır çünkü bir gün Müslümanların isyan ederek onlara saldıracağını ve onları öldüreceği paniği içinde yaşıyorlar.

 

2005’ten bu yana iki Burmalı Müslüman evlenmek istediğinde en az 2 yıl öncesinden müracaat etmek zorundadır. Eğer çiftin şansı varsa süre daha fazla uzamaz. Bu süre zarfında evlilik için izinleri çıktığı andan itibarense ‘2 çocuk’ şartı konur. Çift evlilikleri boyunca 2 çocuklan fazla çocuk yapamaz.

 

MÜSLÜMANLAR HER ŞEYİ ÖLÇÜLÜ KULLANMAK ZORUNDA

 

Askerlerin yine evlere periyodik baskınları devam etmektedir, eve gelip bu seferde çatal, bıçak, tabak hatta yumurta sayısını bile saymaktadırlar. Herhangi birinden 1 adet fazla çıkması demek ölümleri için yeterince delil teşkil etmektedir. O nedenle o evliliklerde Arakanlı Müslümanların her şeyi sayılı ve ölçülü olmak zorundadır.

 

Arakanlı gençler Bangladeş’e artık ya evlenmek ya da çalışmak için gidiyorlar. 7. yüzyıldan beri gelen vatanlarına artık sahip değiller. Kendi ülkelerinde evlenip kendi ülkelerinde kimlik ya da vatandaşlık numaraları ile ölüm korkusu olmadan yaşayamıyorlar.

 

OLSUN… BİZ YİNE DE ŞÜKREDİYORUZ!

 

Bangladeş Arakan’da yaşanan katliama nasıl bakıyor? Nasıl bir politika izliyorlar şuanda?

 

Bangladeş şuanda bizi istemiyor. Biz onlar için angaryayız. Bizi sırtlarında bir yük olarak görüyorlar. Çünkü onlar yeni bir ülke, Burmalılar’dan faydalanmak, pastadan payını almak istiyorlar. Şuanda Burmalılar askeri yönde, her yönde daha güçlü. Ulusal çıkarları daha çok öne çıkıyor. Bangladeş’in dış politikası şuan tamamen Rohingyalılara karşı. Tamamen şöyle bir politika izliyorlar; “Biz almıyoruz, kapılar kapalı…”diyorlar. Bangladeş bizden faydalanarak daha fazla ekonomi refah almak istiyor.

1978’de büyük Rohingya iltica olayı oldu, 1991-92’deBangladeş, sadece bizi sırtından atma derdindeydi. “Bu Rohingyalıların hakları nedir?” demediler. Şuanda dünya medyasına yansıdığı gibi Arakanlı mültecileri almıyorlar.

 

‘KLAR’ DEĞİL, BURMA SINIRLARI İÇERİSİNDE YAŞAYAN MÜSLÜMANLAR…

 

Bu vahşet Burma ve yakın çevre medyalarında nasıl yer aldı? Myanmar medyası kendi ülkesinde yaşanan bu katliamı nasıl duyurdu?

 

Burma’da Hindistan, Asya görünümlü insanlara “klar” derler. Bir nevi siyahî vatandaşlara “zenci” demek gibi… “klar” aşağılamak için siyah anlamında kullanılan bir ifade. Burma’daki devlet bağlantılı medya, bu otobüs katliamını yayınlarken “klar” ifadesini kullandı… Bu haberlere tepki gelmesi üzerine “Klar değil, Burma sınırları içerisinde yaşayan Müslümanlar” olarak değiştirdi. Çünkü Burma bir demokrasi savaşı verirken, bu haberlerde “klar” ifadesi kullanılması onlar için kötü bir durumdu. Dünya şuan Burma’nın demokratikleşme sürecini pohpohluyor… Çünkü dünyanın istediği dolar, petrol, doğalgazlar, el değmemiş doğal zenginlikler var…

Tam bu noktada –Burma’nın demokratikleşme sürecine değinmişken- “Nobel ödüllü tutsak” olarak tanınan, Daw AungSan Suu Kyi’den bahsetmek gerekiyor. Cuntaya karşı direnen Nobel ödüllü, barış yanlısı siyasetçi Suu Kyi’yi bize anlatabilir misiniz? Nobel ödülü alırken Arakanlıları temsil edebildi mi Suu Kyi?

 

Kesinlikle, Daw Aung San Suu Kyi’den bahsetmek gerekiyor… Daw(Hürmetkar ifade) Aung San Suu Kyi Burma’nın bağımsızlık kazanmasında rol oynayan, Burma’nın babasının kızıdır. Kendisi iki yaşındayken babası General Aung San öldürülmüştü. Babası öldürüldükten sonra kendisi annesiyle birlikte uzun süre Hindistan’da kaldı. Annesi Hindistan’da Burma’nın büyükelçilik yaptı. Annesi Daw Aung San Suu Kyi’yi İngiltere’ye gönderdi. İngiltere’de onu hocası ve bir başka Nepal üzerine araştırma yapan bir İngiliz ile tanıştırıyor.

 

Tanıştırma amacı hem iyi bir dost, hem de yaşanılan süreci araştırmalarından dolayı iyi bilmesi buna ek olarak onun düşünce yapısına uygun olduğunu düşünmesindendir. Tanıştırdığı bu İngiliz ile hayatını birleştiren Suu Kyi, bu evlilikten iki çocuk sahibi olmuştur.

“BURADAKİ İNSANLAR İÇİN BİR ŞEYLER YAPMALISINIZ” Hasta annesini iki haftalığına ziyarete giden Suu Kyi, 1988’de Burma’da cuntaya

karşı ayaklanma sonucu annesini ve ülkesini bırakıp dönememekteydi. Bu sırada Çin-Burma benzerliği sağlayan önemli hususlardan biri, 1988’de Yangon’daki dev gösteriler ordu tarafından bastırılırken, bir benzerinin 1989’da Çin’nin Tiennanmen’da ortaya çıkmasıydı.

 

Hastaneye yaralılar geliyordu. Hastanede annesiyle ilgilenen Suu Kyi etrafta yaralı insanları görmekteydi. Kendisini gören insanlar ona “Siz buradaki dağılmış insanları organize etmeli, insanlar için bir şeyler yapmalısınız” diyorlardı. Kısaca, Suu Kyi’nin babası Aung San’ın bağımsızlık mücadelesi ve modern Burma devletini kurmadaki öncülüğü nedeniyle ülkede istisnai, “sosyal hafıza” ışığında bakarsak “kutsal” bir yer edindiğine kuşku yoktu...

 

Bu çerçeve de Suu Kyi, Burma’da yaşananları gördükçe, içindeki büyüyen acıyla, aynı zamanda babasının ve annesinin soyadını taşımanın ağırlığı/sorumluluğu ile büyük bir merhamet duygusuna kapılmıştı. Böylece, uzun bir aradan sonra 1988’de başkent Yangon’a ayak basmasıyla bugüne kadar büyük bir bölümü “ev hapsinde” geçen siyasi liderlik rolünün aktif liderliğe dönüşmesi umuduyla geçti.

 

Babasının katledilmesinin kırkıncı yılına tekabül eden 1988 yılı, Suu Kyi babasının rolünü bıraktığı yerden devralmasıyla ülke tarihinde yeni bir döneme işaret ediyordu. Bu süreçte giderek artan bir ivme ile Myanmar siyasi yaşamına eklemlenmekle kalmayan Suu Kyi, uluslararası çevrelerin de odağı haline geldi veya getirildi. 1988-1990 yılları arasında sergilediği Gandivarî pasif eylemcilik tutumunun ardından 14 Ekim 1991 tarihinde Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmesi, bunun tastamam teyidinden başka bir şey değildir.

 

“ROHİNGYA İLE İLGİLİYİZ” DİYOR, “KINIYORUZ” DİYEMİYORLAR…

 

Daw Aung San Suu Kyi, Avrupa turundayken, Nobel ödülü alırken ve dünyaya güzel konuşmalar yaparken, dünya medyasının bir sorusu ile olay patlak veriyor. Kendisine “Senin ülken bu durumdayken, nasıl dışarı çıkıyorsun?” diyen dahi var… Suu Kyi’nin ülkesinde yangın var ve Batı hiç kimsenin göstermediği ilgiyi gösteriyor kendisine. Batı’nın elbette bir hesabı var… “Biz Rohingya olaylarıyla oldukça ilgiliyiz” diyorlar ancak, “Biz kınıyoruz” diyemiyorlar… Biz artık “İlgileniyoruz” değil “Kınıyoruz ve duruma el atıyoruz” denmesini istiyoruz.

 

Suu Kyi’ye “Arakan’daki Müslümanlar vatandaş mıdır, değil midir?” diye soruyorlar, soru bu gayet net bir soru. Suu Kyi ise “Ben bilmiyorum” diye cevap verdi. Bu cevap bir politikacı cevabı değil, bir “ev hanımı” cevabıydı adeta… “Bilmiyorum” demekle olay biter mi? Nasıl bilmez, ama bilmediğini söyledi. Altı çizilerek yeniden sorulan sorular üzerine Suu Kyi istenilen cevabı vermedi. Bu kez “Oradaki insanların vatandaşlıkları, var mı, hukuki düzen çerçevesinde hakları mevcut mu?” sorusuna Suu Kyi, “Burada önemli olan vatandaşlık kanunun nasıl icra edildiğidir” diyerek güzel bir cevap veriyor ve kendini kurtarmış oluyor.

 

Burma’da baş gösteren demokrasi ve temiz toplum taleplerine karşılık olarak ordu bir kez daha kendine biçtiği rolü üstlendi. Gerçekleştirilen darbe ile çok partili seçim vaadine karşın “demokrasi yanlılarının” dışlandığı sözde seçimlerin ardından bir kez daha asker güdümlü siyasi elit merkeziyetçi politikaları yürürlüğe koydu. Ancak bu safha, etnik unsurların taleplerinden ziyade, ülkenin merkezindeki orta sınıfların talepleri olarak gündemde yer alsa da, ordu muhalefetin rengine ve kategorisine bakmayarak ölüm makinesi olarak vazifesini icra ederken, çoğunluğunu üniversite öğrencilerinin oluşturduğu eylemciler soluğu Kayin, Kachin ve Mon bağımsızlık gruplarına sığınmada buldu. Bu süreç, en azından bir grup sivil eylemcinin “militarize” olmalarına yol açtı.

 

Bir yanda otonom talebiyle gelen etnik unsurlar, öte yandan demokrasi talebini dillendiren öğrenciler ve orta sınıfların birliği ülkede yeni bir siyasi modelin profilini oluşturuyordu. Bu birliğin önce gizli ardından açık lideri ise Aung San Suu Kyi’di. Yaklaşık iki yıl boyunca devam eden sivil ayaklanmalarda taraftarlarına orduya karşı şiddet kullanılmaması, bir başka deyişle “pasif direnişi” öncelediğini ifade eden Suu Kyi’nin kimi destekçilerinin bağımsızlık veya özerklik talebini dillendiren etnik unsurlarla birleşmesine rağmen, çoğunluğu arkasına alarak 27 Mayıs 1990 seçimlerinden, 392 sandalye kazanarak, parlamento’nun %90’ını oluşturacak şekilde büyük bir başarı anlamına geliyordu. Buna rağmen, cuntanın süprizleri devam ediyordu… Cunta’nın siyasi alanı seçilmişlere bırakmaması siyaset gözlemcileri tarafından “Nurnberg Sendromu” olarak adlandırılıyor. Yani, korku’nun ürettiği şiddet, elde edilen kazanımların yitimi ile birleşince ülkede altmış yıldır beklenen “olgun” şartlara adım bir türlü atılamıyor. Aslında Myanmar’da iktidarın korku üzerine kurulması, Nurnberg’den çok daha önce, İngiliz sömürgeciliğinin 19. yüzyılda Burmalılarla karşı karşıya geldiği üç büyük savaş sonunda kurduğu düzenle çok daha çarpıcı benzerlikler taşıdığını söyleyebiliriz. İşte bu, sömürge savaş etiğinin modern ulus-devlete aktardığı kaçınılmaz miras…

 

Arakanlı Müslümanlar için ne yapılmalı? Birleşmiş Milletlere, Türkiye ve dünya kamuoyuna düşen görev nedir?

 

Acilen BM’nin bir gözlem heyeti kurulmalı. Bu heyet Arakan’a gitmeli ve gözlem yapmalı. Bunun yanında tarafsız bir medya olmalı. Orada yaşanılanları tüm dünya’ya aynı dakikada iletilmeli, nasıl ki Filistin’de bir çocuğun kolu kırıldığında tüm dünya haberdar ise aynı şekilde Arakan’da da bu durum aynı olmalı.

 

Altını defalarca çizerek söylüyorum, Tarafsız gözlem heyeti ve tarafsız basın istiyoruz,BM den acil müdahale istiyoruz,uluslar arası STKlar yardım kuruluşlar Arakana girmelerine izin vermeli Myanmar Hükümeti.Türkiye Cumhuriyetinin de olay seyirci kalmamasına özellikle rica ediyorum…

Link:

Bearbeitet von yilmaz
Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Burma ya da diğer adıyla Myanmar'da Müslümanlar'a yönelik katliam hız kesmeden devam ediyor.21 Temmuz 2012 Cumartesi - 17:19

 

Güney Asya'nın bu küçük ülkesinde bir avuç kalan Müslümanları soykırımla bitirmeye niyetli olan devlet yönetimi ve yanlıları, şu ana kadar binlerce Müslümanı insanlık dışı yöntemlerle katletti. Sadece bir günde bine yakın insan vahşi yöntemlerle katledildi.

 

Bölge insanı dünyaya "Lütfen yardım edin, yoksa hepimizi öldürecekler" diye feryad ediyor. Dünya medyası nedense hala buraya sessiz kalmayı tercih ediyor.

 

Geçen gün 1000 kişi soğuKkanlılıkla öldürüldü.

http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=-X_Y1PL-eTA#!

Bearbeitet von yilmaz
Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Myanmar'ın batısındaki Arakan (Rakhine) eyaletindeki Rohingya Müslümanlarını hedef alan şiddet olaylarında son bir ay içerisinde 1000'den fazla Müslüman katledildi.

Myanmar'ın batısındaki Arakan (Rakhine) Eyaleti'ndeki Rohingya Müslümanlarını hedef alan şiddet olaylarında son bir ay içerisinde 1000'den fazla Müslüman . Kendilerine yönelik yok etme politikasından kaçarak Bangladeş'e sığınmak isteyen Arakanlı Müslümanlara hükümet izin vermiyor. Bölgeye giden İHH ekipleri gözlemlerini aktardı.

 

EVLERİNİ TERK ETTİLER AMA SIĞINACAK YERLERİ YOK

İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı Myanmar Sorumlusu Sait Demir, geçtiğimiz haftalarda bölgeye gitti. Bölgede incelemeler yapan Demir, Myanmar tarafına geçemediklerini anlatırken azınlık halindeki Müslümanların bölgede katliama maruz kaldığını belirtti. Demir ayrıca binlerce Arakanlı Müslümanın yaşanan olaylar yüzünden evlerini terk etmek zorunda kaldığını ancak onların da sığınacak yerlerinin olmadığını aktardı.

 

CAMİLERE SALDIRIYORLAR

Bölgeden kaçan halkla göç yollarında görüştüklerini anlatan İHH yetkilisi Demir, "Son bir ay içerisinde 1000'den fazla Müslüman katledilince, Arakanlı Müslümanlar Bangladeş'e sığınmak istedi. Fakat Bangladeş hükümeti, siyasi şartların ve maddi imkanlarının yetersiz olması sebebi ile bunu kabul etmiyor. Bangladeş'e girmeyi başaran yaralılar da kaçak olarak gelebiliyor. Tedavi olmakta bile zorlanıyorlar. Camileri yakıyorlar. Camilerin etrafını kuşatarak Cuma Namazı'na gidilmesini bile engelliyorlar. Saldırılar tamamen Müslümanlığa karşı" diye konuştu.

 

Müslüman köylerinin yakıldığını anlatan Demir, "saldırılar yalnızca Müslümanlara yöneltiliyor" dedi. Rohingya Müslümanlarının çok zor şartlar altında olduğunu bildiren Demir, şöyle konuştu:

 

"Kendi bölgesinde hakimiyet kurmaya çalışan MYANMAR hükümeti, Müslümanları katlediyor. İngilizlerin o bölgede işçiye ihtiyacı vardı ve Hindistan'dan Müslümanları buraya getirmişti. Arakanlılar şimdi dışlansalar da yüzyıllardır oradalar. Orası Arakanlı Müslümanların kendi toprağıdır. Arakan'da iki toplum yaşıyor. Yerli halk Müslümanlardan ve Rakhine Budistlerinden oluşturuyor. Müslümanlara karşı bir öfke var. MYANMAR hükümeti Budizm milliyetçiliğini savunduğu için Rakhinelere (Budist) dokunmuyor. Rakhineleri kışkırtan MYANMAR hükümeti, Müslümanların üzerine gidiyor.

MYANMAR'daki vatandaşlık yasasına göre Arakanlı Müslümanlar, 'yerleşimci halk' olarak görünüyor. Devlet dairesinde görev alamıyor. Doğan her çocuk Müslümanların başına iş açıyor. Her Müslüman, hükümetin isteği doğrultusunda ücretsiz olarak çalışmak zorunda."

 

SIKIYÖNETİM İLAN EDİLDİ

 

Bölgedeki kaynaklardan alınan bilgiye göre, Myanmar yönetimi önceliğini olay bölgesindeki çatışmayı kontrol altına almak olarak belirledi. Yaklaşık 100 bin Rohingya Müslüman'ın yerinden edildiği bölgede, sıkıyönetim ilan edilmiş durumda. Evlerini terk ederek Bangladeş'e sığınmak isteyen Arakan Müslümanlarına Bangladeş hükümeti geçiş izni vermeyince Müslümanlar iki ülke arasında nehirlerde tekneler içerisinde yaşam mücadelesi veriyorlar.

 

TWİTTER'DA TT OLDU

Twitter kullanıcıları da Feridun Özdemir'in başlattığı hashtag'de Burma'nın Arakan eyaletinde Müslümanlara yapılan katliamın durdurulması için #ARAKANdiyeBiryerVar #StopKillingBurmeseMuslime başlıklarını kullanarak tepkilerini tüm Dünya ülkelerine duyurmaya başladılar.

 

http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=4vImmPx1tLo#!

http://www.timeturk.com/tr/2012/07/22/muslumanlari-diri-diri-yakiyorlar.html

Bearbeitet von yilmaz
Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Arakan’da geçen ay başlayan katliam tam gaz sürerken son bir ay içerisinde hayatını kaybeden Arakanlı sayısı 1000’e ulaşmış durumda. 90 bin kişi ise evsiz.

TİMETÜRK / Ayşe Erem

Burma ile Bangladeş arasında kalan Arakan bölgesindeki Müslümanların maruz kaldığı katliamın sona erdiğine ilişkin haberler temelsiz. Bölgede olan İHH bölge sorumlusu Sait Demir'in yaptığı açıklamada bu haberlerin aslı astarının olmadığını, Arakan’da Budistler tarafından başlatılan katliamın tam gaz sürdüğünü kaydetti.

 

Zulüm devam ediyor

Yıllardır ayrımcılıkla mücadele etmelerine rağmen Müslüman azınlık dünyanın ilgisini çok az topladı. Yıllardır zulme uğruyorlar ve ayrımcılıkla yüzleşiyorlar,ancak onların içinde bulunduğu durumu bilmek bir yana dursun çok azı isimlerini telaffuz edebiliyor.

 

Önceleri Birmanya olarak bilinen Myanmar'daki müslümanlara yapılan Budist saldırıları son birkaç haftadır tecavüz ve Mayıs ayında Budist bir kadının öldürülmesiyle devam etti.

 

İnsan hakları grubu Haziran ayında başlayan saldırılara güvenlik güçlerinin de dahil olduğunu söyledi.

 

Binlerce Rohingyalı Bangledeşe kaçtı,ancak daha da fazlasının girişi yasaklandı.

Myanmar'da tahmini 800.000 Rohingyalı ile 200.000'ide Bangledeşte yaşıyor,ancak her iki ülke tarafından da kabul edilmiyorlar.

 

Myanmar bir çok etnik azınlıkla uzun süre gergin kalmıştır ve yeni hükümet çoğu gurupla ateşkesi kabul etti.

 

Ama geçen hafta Myanmar başbakanı Thein Sein BM'ye çözümün hepsinin başka bir ülkeye gönderilmesi yada BM'nin onlara bakması olduğunu söyledi.

 

Arakan işgal topraklarıdır!

Bizim Birmanya olmadığımız doğru,biz bağımsız Arakan devletiyiz. Rohingya Birmanya değil Arakan ırkıdır. Bu topraklara yabancı olan Birmanyalılardır,burayı işgal eden onlardır.

 

Rohingya siyasi aktivist Muhammed Nur : Etnik milliyetler için sorumluluğumuzu alacağız ancak bizim etniğimiz olmayan Rohingya'ya yasadışı geçişleri tanımamız mümkün değil.

 

Ayrıca bu çatışmaların ekonomik ve demokratik reformlar için tehdit oluşturduğunu ve hükümetin başlattığı şu anda geçiş aşamasında olan 'İstikrar ve barış,demokratikleşme süreci ve ülkenin kalkınması gibi hususlar zarar görebilir yada çoğu kaybolur.

 

Rohingya'daki durum kasten mi gözardı ediliyor? Neden dünya orada olanlara karşı gözlerini yumdu?

 

Sunucu Sami Zeidan ve konukları tarihçi Justin Wintle,Myanmar muhalefet lideri Aung San Suu Kyi,insan hakları izleme kurulu yöneticisi Brad Adams,Rohinya siyasi aktivist Muhammed Nur ve islam işbirliği teşkilatı topluluklar bölümü ve müslüman azınlıklardan Dina Madani konuyu tartıştılar.

 

Rohinya'da toplumsal şiddet arttığında Aung San Suu Kyi onlara bir acımayla yaklaşmıştı ama şu zamana kadar onlara vatandaşlıklarının verilmesi konusunda hiçbir şey söylemedi ve Myanmar'da biri bunu yapmalı.

 

Rohingyalılar kim?

 

Tarihçi Justin Wintle ;

 

Tarihleri Arap müslüman tüccarların bölgeye yerleşmesiyle 17. yy başlarına dayanır. BM Myanmar'da ülkeye son yıllarda giriş yapan Bengalilerin yanı sıra yüzyıllar önce yerleşmiş Bengali mirasınıda kapsayan 800.000 Rohingyalı olduğunu tahmin ediyor. Ancak Myanmar yasası 1948 bağımsızlıktan önce yerleşmiş olanları vatandaş olarak kabul ediyor. Bağımsızlık sonrası göçmenler resmi olarak kaçak sayıldı. Zulüm yüzünden 80'lerde ve 90'larda Bangladeşe kaçan yasadışı toplu göçün yarattığı karşıklıklarda üstüne eklendi.

 

İslam işbirliği örgütünden Dina Madani ;

Müslüman kardeşlerimize ulaşmak ve Uluslar arası fora kullanarak Myanmara vahşeti durdursun diye toplu baskı yapmak için İslam ümmeti üyesi olan bütün devletleri çağırdık.

 

Protestolar devam ediyor!

Demir, bölgede 300 yıldır yani İngiliz sömürgecilerin bölgeden çekilmesinden hemen sonra başlayan ve günümüze kadar süren Budist Rakhinlerle Müslüman Roghinyalar arasındaki katliamların, Arakanlıların 10 Müslümanın Burma polisi tarafından katledilmesini protesto etmesinden sonra meydana geldiğini kaydediyor.

 

Kendisi de Budist olan hükümet, Müslümanlara karşı Rakhin Budistlerini kışkırttığına dair elde sağlam bilgiler mevcut. Demir, Budistlerin yaptığı katliamda son bir ay içerisinde 1000 Arakanlının hayatını kaybetmesine neden olduğunu söylüyor.

 

Arakan Müslümanlarının kendi topraklarında mülteci sayıldıkları biliniyor. Myanmar’da (Burma) çoğunluğu oluşturan Budistleri destekleyen hükümet, Arakanlı Müslümanları yerleşimciler olarak görürken, onlara vatandaşlarına tanıdığı hiçbir hakkı tanımıyor.

 

5 milyon müslüman yaşıyor!

5 milyon Müslüman’ın yaşadığı Arakan’da Budistlerin işlediği katliamlar ve sindirme politikaları nedeniyle Müslümanların sayısı 1.5 milyona inmiş durumda. Çoğu Bangladesh’e kaçarak canını kurtarmayı başarmış ancak Bangladeş’teki durumlarının da iç açıcı olduğunu söylemek oldukça zor.

 

Arakanlıların Bangladeş’teki durumlarının tek tesellilerinin canlarına yönelik bir saldırı olmamasıyla birlikte birçok sıkıntıyla karşı karşıya kaldığını kaydetti. Kendilerine BM tarafından mülteci statüsü tanınmaması nedeniyle BM’den yardım alamayan halkın çalışma hakları da bulunmuyor. Salgın hastalıklar ve altyapı yetersizliği gibi sorunlar boğuşan mülteci kamplarında her sene yüzlerce insan hayatını kaybediyor.

 

"Arakan'da kadınlara tecavüz ediliyor ve öldürülüyor. Sakallı kişileri gördüklerinde de sakallarını kesip öldürüyorlar ve toplu olarak gömüyorlar. Şanslı olanlarsa kaçarak Bangladeş'e ulaşmaya çalışıyor ama onların da birçoğu yolda hayatını kaybediyor. Özellikle Müslümanları tamamiyle yok etme amacına yönelik çalışıyorlar. Bu eziyetleri bölgede yaşayan Budistler, hükümetin istihbarat elemanları ve polisler yapıyor."

Myanmar'dan kaçarak sınırı geçen ve kamplara ulaşabilen kişileri de rahat bir yaşam beklemiyor. Sığınmacılar kamplarda oldukça ilkel şartlarda yaşamaya çalışıyor.

 

Geçmiş yıllarda kampa yerleşenler Birleşmiş Milletler tarafından yaptırılan barakalarda kalıyor. Tuvalet ve banyo ihtiyaçlarını ise barakaların dışında yapılmış toplu mekanlarda karşılıyorlar.

Daha yakın tarihlerde gelen Rohingya Müslümanları ise kendi imkanlarıyla yaptıkları derme çatma barakalarda yaşıyor.

 

Su ihtiyaçlarını ise kampın ortasında yapılmış kuyulardan tulumbalarla çıkararak gideriyorlar. Bu tulumbaların etrafını yıkanmak için kullananlar da var.

 

Kamplarda en büyük problemi ise çocuklar yaşıyor. Giyecek elbiseleri ve ayakkabıları olmayan çocuklar, atık suların içinde ve tuvalet olarak kullanılmış alanlarda son derece sağlıksız bir şekilde vakit geçiriyorlar.

 

Rohingya Müslümanları kampta cami olarak kullandıkları bir barakada namazları birlikte kılıyorlar. Namazın ardından Ramazan dolayısıyla imam vaaz veriyor.

 

 

Bearbeitet von yilmaz
Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Son Rohingalar yanarken

 

 

 

Arakan... Bangladeş ve Hindistan’ın hemen ayakucunda, Bengal Körfezi’ne bakan kıyılar. Biz, Arakan diyoruz. Burma, Birmanya veya son askeri darbeden sonra Myanmar ismiyle anılan ülkede kan gövdeyi götürüyor. 700’lerden bu yana Müslüman olan halk, ilkin İngiliz sömürgesi olduğu süreçte, 1938’den itibarense diktatörlerce sistematik bir şekilde imha ediliyor.

 

1987’de Macide Göç’ten işitmiştim ilk; Arakan diye bir yer varmış. Hukuk Fakültesi kütüphanesinden çıkarttığı eski bir atlastan yerini göstermeye çalışıyordu bizlere. Dünya o zaman daha büyüktü ama “biz” diye bir şey vardı, bence hala var...

GoogleMap’te yoktu mesela o günlerde, sanırım bu yüzden “bu harita doğruyu göstermez İngiliz baskısı çünkü” demişti Macide Abla. “Bizimkiler askeri baskılar sonucu şu deniz tarafına ve kuzeyde Hindistan’a doğru yığılmışlar...” Bizimkiler... Arakan’daki Müslüman kadınların yaşadığı baskı, tehcir ve tecavüzü kınadığımızı duyuran bir bildiri yazacaktık...

***

 

Arakanlı Müslümanların 1982’den itibaren tabi tutulduğu Vatandaşlık Kanunu çerçevesinde kendi ülkelerinde “göçmen” statüsüne düşürüldüğünü anlatıyordu Macide Göç. Aramızda 20 yaşında olan yoktu. Ama Arakan vardı, Eritre, Mora, Kabil, Kırım, Hindukuş dağları, Kırcali, Sareyova, Tahran, Şam, Kudüs... Sadece doğruyu göstermeyen haritalarda aramazdık buraları. Buralar, hiçbir zaman taa oralar değildi, hep buradaydı, kalbimizdeydi çünkü... Resmi haritaların dışında, başka bir harita daha vardı kalbimizden geçen.

Günde beş vakit, her neredelerse yardımını esirgeme Allahım diye dua ederken gözlerimizi yaşartan çok kalabalık bir ailenin ferdiydik, Ümmet vardı çünkü... Ümm’den gelen yani anneden. Annemize inanır gibi inanırdık Kuran’a ve Müslümanlar ancak kardeştir ayetine... Uykuya yatmadan evvel hiç tanımadığımız mücahitlere dua ederdik. Bazen ve çoğu kez şehit olurlardı, gıyaben cenaze namazlarını kılardık, hiçbirini tanımasak bile. Cenazeler, gözyaşları, katliamlar, sınır dışılar, sürgünler, yersizler yurtsuzlar, kardeşlerimiz kısaca... Bizim kalbimize bambaşka sınırsız bir harita çizip, bize yeni ev ödevleri verirdi. Sadece duygusal bir hareketlilik değildi bu, lirik tarihçi bir hamaset de değil. Evrensel tevhidi bilinç, anti-emperyal duruş, İslamcılığın alameti farikalarındandı.

Ülkeler işgal edilirken, insanlar yerlerinden yurtlarından sürülürken, vicdan azabı içinde büyürdük bizler. Çocuktuk. Mahzun ama inançlı. İyice büyüdük sonra. Evladı ıyal girdi kalpteki haritaya, ecel tuttu bazılarımızı Macide Göç gibi, Süreyya Yüksel, Bahattin Yıldız gibi. Yorulanlarımız da oldu arada, sonra sesi kısılanlarımız... Zaman, hepimizi az biraz dağladı yüreklerimizden, yaralandı bilinç ve suda erir kağıttansa şayet kayıklar. Suyun da suçu var, kağıdın da...

Ama işte yine Ramazan ama işte yine soykırım, yine sürgün... Arakan’da son bir aydır 1500’den çok Müslüman feci şekilde katlediliyor. Toplu olarak yakılıyorlar, palalarla bıçaklarla lime lime doğranıyorlar. Bangladeş’in sınırları kapatmasından sonra açık denizde rotasız, aç, susuz, perişan halde kalmış dünyanın son Rohingaları, ölümü arıyorlar... Mülteci kamplarından seslenen 75 yaşındaki ihtiyar Kala’nın feryadı: “ Bizi bütün acılarımızdan kurtaracak ölümü bekliyoruz”...

 

İHH, Arakan’ı asla unutmayan bir bilinci diri tutuyor. Arakan ile ilgili raporu muhakkak okuyunuz: http://www.ihh.org.tr/uploads/2012/arakanraporu.pdf Kendi ülkelerinde vatandaş bile kabul edilmeyen Rohingaların her türlü insani hakları gaspedilmiş durumda. İsimleri, evlilikleri, çocuk doğurmaları, hastaneye gitmeleri, okula kayıtları, camileri, namaz ve oruçları, hepsi yasak. 200 bini Pakistan’da, 500 bini Suudi Arabistan’da, 300 bini Bangladeş’te mülteci. Uluslararası Af Örgütü bile yaşananların soykırım olduğunu deklare ediyor.

 

Geçtiğimiz Ramazan’da Başbakanımız’la birlikte Somali’deydik. Tüm dünyanın dikkatini Somali’ye çekmişti bu mühim tempo. Bu Ramazan, Arakan olmalı.

 

 

 

 

Sibel Eraslan, Star, 25.07.2012

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Myanmar elçisinden ırkçı itiraf!

 

Arakan Müslümanlarına karşı diplomasi tarihinin belki de en ırkçı ve çirkin ifadeleri...

25 Temmuz 2012 Çarşamba

 

Myanmar'ın Hong Kong elçisi Arakan Müslümanlarına karşı diplomasi tarihinin belki de en ırkçı ve çirkin ifadelerini kullanırken, "barışsever" Budist rahipler de yardımları engelliyor!

 

Myanmar'daki (Burma) Arakan halkının karşı karşıya olduğu zulüm ve katliamlar sonunda dünya kamuoyunun gündemine gelirken, Burma yönetiminin Müslüman halka yönelik ırkçılık yüklü nefreti de açıkça gün yüzüne çıkıyor.

 

Geçtiğimiz günlerde yapılan Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği toplantısında, diğer ülke yetkililerine bir mektup gönderen Hong Kong'daki Myanmar elçisinin ifadeleri ırkçılığın en keskin halini yansıtıyor.

 

Kendi ülkesinin halkını aşağılayan Başkonsolos Ye Nane Aung, Rohingyalılar'ın aslında Myanmarlı olmadığını iddia ederek, "ciltleri yumuşak ve pürüzsüz, yakışıklı Myanmarlılar'ın aksine" "fotoğraflarından onların teninin 'koyu kahverengi' olduğunu görüyorsunuz" dedi!

 

Kendi teninin tipik bir "Myanmar beyefendisini" temsil ettiğini söyleyen elçi, diğer diplomatlardan gazetelerde Rohingyalıların "Dev gibi çirkin" resimleri ile "yakışıklı arkadaşları" arasındaki farkı görebileceklerini de iddia etti.

 

Üstelik elçinin bu mektubu gönderdiği diğer Asyalılar arasında aşağıladığı "kahverengi tenli" olan halkların temsilcileri de var.

 

"Irksal saflık" meselesni cilt rengine ve Budist olmaya bağlayan bu ırkçılık yüzlerce yıldır Arakan'da yaşayan Müslümanların çektiği zulmün ana dayanaklarından biri.

 

"BARIŞSEVER BUDİST" RAHİPLERDEN TOPLAMA KAMPI ÇAĞRISI

 

Müslüman topluma karşı tavır, batının barış ve hoşgörü dini diye pazarlamaya çalıştığı Budizm'in çirkin yüzünü de gün ışığına çıkarıyor.

 

Burma'daki rahiplerin Arakan halkına yönelik yardımları engelleme çabaları ve Müslümanlara karşı başlattıkları kampanyalar birçok gözlemciyi ve yardım görevlisini şok etti. Rahiplerin hazırladıkları bir broşürde "vahşi doğalı" olarak nitelenen Arakan Müslümanlarının diğer etnik grupları "imha etmeyi planladığı" iddia edildi.

 

Arakan Projesi isimli sivil toplum örgütünün yöneticilerinden Chris Lewa, "son günlerde rahipler siyasetçilerin ifadelerini destekleyerek Müslümanlar için insani yardımları engelleme konusunda öncü bir rol almaya başladı" diyor. Rahiplerin bazı yardım kampları önünde nöbet tutaarak, yardıma gelen insanları engellediği bildiriliyor.

 

Yardım çalışanları, milliyetçi ve dini gruplar tarafından sürekli tehdit ve müdahale altında olduklarını rapor ediyor.

 

Budist rahiplerin lideri Ashin Htawara Londra'da geçtiğimiz günlerde düzenlenen bir toplantıda hükümetinden Arakan Müslümanlarını "doğdukları topraklara geri öndermesini" istedi. İngiltere'deki Burma Kampanyası başkanı Mark Farmaner, Htawara'nın Rohingyalılar için toplama kampları kurulmasını teklif ettiğini, bu teklifle "şok olduklarını" açıkladı.

 

'ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI'NDAN TIK YOK!

 

Öte yandan, Batının "özgürlük savaşçısı" olarak gördüğü ve desteklediği Myanmar muhalefet lideri Aung San Suu Kyi herkesi savunurken Müslümanları es geçmeye devam ediyor.

 

Uzun yıllar yasaklı olduğu Myanmar'da geçen seçimlerle meclise giren Suu Kyi, meclisteki ilk konuşmasında azınlıklara karşı ayrımcılığın sona ermesi için çağrı yaptı, "gerçek bir demokratik ülkenin ortaya çıkması" gerektiğini söyledi.

 

Suu Kyi ülkede bulunan Shan, Karen ve Kaçin gibi etnik azınlıkların haklarını savunurken, Müslüman Rohingyalılar'a atıf yapmıyordu. Çünkü Myanmar'da son dönemde yaşanan katliamlarla bir kez daha dünya gündemine gelen Arakan halkı Bangladeşli sürgünler olarak niteleniyor ve etnik azınlık olarak bile görülmüyor.

 

Birleşmiş Milletler Myanmar'da yaklaşık 800 bin Arakan Müslümanı olduğunu belirtirken, onları dünyanın en fazla zulüm gören insanları arasında kabul ediyor.

 

Haziran ayında Rohingya halkının Burma vatandaşları olup olmadıkları sorusuna “bilmiyorum” cevabını veren muhalefet lideri, vatandaşlık yasalarının aydınlığa kavuşturulması gerektiğini savunmuştu.

 

İnsan hakları grubu Uluslarası Af Örgütü’nün geçtiğimiz hafta yayınladığı rapora, Rakhine eyaletinde yaşayan Müslümanların devletin “temelsiz ve taraflı” olarak açıkladığı şiddet iddialarından beri saldırı ve nedensiz tutuklamalara maruz kaldığını kaydetti.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Pakistan Talibanı'ndan Myanmar'a saldırı tehdidi

Pakistan Talibanı, Pakistan hükümetinin Myanmar hükümetiyle olan tüm ilişkilerini kesmemesi halinde, Rohingya Müslümanlarına yönelik katliamın öcünü almak için Myanmar'a saldıracağı tehdidinde bulundu.

 

 

Pakistan'daki Taliban hareketinin bildirisinde, "akan kanın öcünün alınacağı" ifade edildi.

 

Örgüt sözcüsü Ehsanullah Ehsan, Pakistan hükümetinden Myanmar'la tüm ilişkilerini askıya alması ve bu ülkedeki büyükelçiliğini kapatması çağrısında bulunarak, "aksi halde, nerede olursa olsun Myanmar çıkarlarına ve Myanmar'ın Pakistanlı dostlarına bir bir saldıracakları" tehdidinde bulundu.

 

Myanmar'ın batısındaki Arakan (Rakhine) eyaletindeki Rohingya Müslümanlarını hedef alan olaylarda çok sayıda kişi hayatını kaybetmişti.

 

 

A Haber, 26.07.2012

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Torununu tecavüzden kurtarmak için...

Arakanlı yaşlı kadının gözyaşlarıyla anlattığı dram

 

ahaber.com.tr / A Haber günlerdir Myanmar'daki katliamdan kaçarak komşu ülke Bangladeş'e sığınan Müslümanların dramını ekranlara taşıyor. Genç-yaşlı, kadın çocuk yüzlerce Müslüman teknelerle zorlu bir yolculuğun ardından Bangledeş'e ulaşıyor. A Haber editörü Fatih Er ve kameraman Tufan Güzelgün Myanmar topraklarına girmeyi başardı ve bu kez katliamdan kaçan Müslümanların yolculuk sırasında yaşadıklarına tanıklık etti.

 

TORUNUNU TECAVÜZDEN KURTARMAK İÇİN KAÇTI

Bataklılarda asker ve çeteci korkusuyla geçen zorlu yolculuğun ardından Arakanlı Müslüman mültecilerin teknesine konuk olan A Haber ekibi mültecilerin yaşadığı tüyler ürpertici dramı da gözler önüne serdi. Yaşlı bir kadın mültecinin küçük yaştaki torununu tecavüzden kurtarmak için çektiği çile ise vicdanları kanattı.

 

A Haber, 26.07.2012

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

  • 2 Wochen später...

Arakan Rohingya Müslümanları Birliği genel sekreteri bir hafta sonra Mekke’de yapılacak İslam ülkeleri zirve toplantısına katılacak ülkelerden Arakan için ortak-İslami bir karar almalarını istedi. Arap Parlamentosu Başkanı da Arakan’daki olayları ‘etnik temizlik’ olarak nitelendirdi.

 

TIMETURK / Defne Bayrak

 

Arakan Rohingya Müslümanları Birliği Genel Sekreteri Dr. Vakaruddin Mesiuddin, İslam ülkeleri liderlerini, Myanmar Müslümanları davasına bir çözüm bulmak ve kendilerini toplu katliamdan kurtarmak için hareket etmeye çağırdı.

Mesiuddin basına yaptığı açıklamalarda, Rohingya halkının çektiği sıkıntıları anlatan ve meselelerinin nasıl çözüleceğini gösteren detaylı bir çalışma planı sunacağını söyleyerek zirveden İslam ümmetinin menfaatine kararlar ve davaları için adil bir çözüm yolunun bulunmasıyla çıkılması yönündeki temennisini dile getirdi.

 

Dr. Vakaruddin, önümüzdeki 14 Ağustos’ta Mekke’de toplanacak İslami ülkeleri liderlerinden Rohingya davası konusunda herkesin hemfikir olduğu ortak bir İslami konum almalarını ve aralarından binlercesini öldüren, evlerini ve köylerini yakan tutucu Budist Mag grubu tarafından maruz kaldıkları korkunç katliamların durdurulmasını talep etti.

 

Dr. Vakaruddin Myanmar hükümetinin Rohingya Müslümanlarına karşı insanlık dışı muamelede bulunduğunu , kendilerine akıl dışı kısıtlamalar getirdiğini; bölgelerinin elektrik, su, sağlık hizmetleri ve diğerlerini kapsayan altyapıdan yoksun olduğunu belirtti.

 

Arakan Rohingya Müslümanları Birliği Genel Sekreteri, eğitimin Kur’an okullarında verilen eğitimle sınırlı olduğunu, Müslümanların ortaokul aşaması üstündeki normal okullara kesinlikle alınmadığını, bunun yanısıra hükümetin doğumları sınırlayan, çokeşliliği ve boşanmış kadınların tekrar evlenmesini engelleyen yeni düzenlemeler getirdiğini vurguladı. Aynı şekilde Budistlere istedikleri gibi evlenme izni verilirken Müslümanlarda evlenme yaşının erkek için en az 30 kız için en az 25 olarak saptandığını dile getirdi.

 

Vakaruddin, birliğin BM ve İnsan hakları kuruluşlarıyla beraber ele aldığı pratik önlemleri ise şöyle sıraladı: Şiddetin durdurulması, göçmenlerin yurtlarına dönmelerine izin verilmesi ve vatandaşların eğitim, sağlık ve kamu hizmetlerinden faydalanmasının sağlanması.

 

Dr. Vakaruddin, bugün Arakan Bölgesi’nde yaşananların, Budistlerin 1948 yılında işlediği katliamları hatırlattığını, bölgenin o tarihten beri giderek artan şiddet olaylarına sahne olduğunu ancak insanların diri diri yakılmasından evlerinin basılıp yakılmasına ve öldürülmelerine; zulmün bu dereceye bundan önce hiç ulaşmadığını ifade etti. Öyle ki iki ayda Arakan’da öldürülenlerin sayısı 3500’e ulaştı. 10 binlercesi ise Bangladeş’e kaçtı.

 

Bu bir etnik temizliktir

Öte yandan Arap Parlamentosu Başkanı Ali Salim Ed Dekbasi, Burma’da Müslümanlara karşı yapılanın etnik bir temizlik olduğunu ifade ederek Arap ve Müslüman liderleri bu katliamları durdurmak için müdahale etmeye ve aynı şekilde Suriye krizinin çözülmesi için acil icraatlarda bulunmaya çağırdı.

 

Ed Dekbasi, geçtiğimiz Pazar günü, Ramazan ayı münasebetiyle Arap liderlere gönderdiği kutlama mesajında, tutucu Budist bir grubun Myanmar’da binlerce Müslüman’a karşı gerçekleştirdiği etnik temizlik, katliam ve soykırımın durdurulması için müdahale edilmesini talep etti.

 

Myanmar’daki yetkililere de bu tutucuları hemen yakalayıp mahkemeye sevketme çağrısında bulundu. Uluslararası Toplum ve insan hakları kuruluşlarından da bu konuyla ilgilenmelerini, bu suçluların Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasını istedi.

http://www.timeturk.com/tr/2012/08/06/arakan-dan-mekke-zirvesine-cagri.html

 

 

İHH, Arakanlı mültecilere yaptığı yardımların kapsamını genişletiyor.

www.ihh.org.tr/arakanli-multeciler-icin-acil-ihtiyac-listesi/

http://www.ihh.org.tr/arakanli-multeciler-icin-acil-ihtiyac-listesi/

Bearbeitet von yilmaz
Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

İslami yardım kuruluşları Burma’ya girebilecek Myanmar hükümeti İslami yardım kuruluşlarına topraklarına girme izni verdi. Hükümetin kararı İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan bir heyetin Myanmar başkanını ziyaretinin ardından geldi.

Defne Bayrak / TIMETURK

Myanmar hükümeti, geçtiğimiz aylarda Müslümanlara yönelik gerçekleştirilen katliamın ardından İslami yardım kuruluşlarına Rohingya Müslümanlarına yardım sunma gayesiyle topraklarına girme izin verdi. Hükümetin onayı, İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan heyet ile Myanmar Başkanı Thein Sein arasında başkent Yangon’da gerçekleşen görüşmenin ardından geldi.

 

Görüşme esnasında ülkede meydana gelen olaylar ve bu olaylardan zarar görenlere yardımların nasıl sunulma yollarının nasıl olacağı değerlendirildi.*

Başkan Thein Sein’in karşıladığı; Endonezya Cumhuriyeti eski başkan yardımcısı ve şu anki Endonezya Kızılay başkanı Yusuf Kalla başkanlığındaki heyette insani işlerden sorumlu genel sekreter yardımcısı büyükelçi Ata El Mennan Buhit, Katar Kızılay başkanı ve Kuveyt’teki Uluslar arası Yardım Kuruluşu başkanı yer aldı.*

Heyet, Myanmar Başkanı’na İslam Dünyası’nın Myanmar’ın Arakan eyaletinde meydana gelmekte olan üzücü olaylara verdiği önemi ve sivil toplumun basında çıkan haberleri derin endişeyle takip ettiğini ve İslami insani yardım kuruluşlarının ayrımcılık yapmadan Arakan Eyaleti’ndeki herkese acil destek sunmaya hazır olduğunu bildirdi.* Myanmar Başkanı, heyete ülkede yaşananların dini farklılıklardan çok çeşitli etnik gruplar arasındaki sosyal sorunlardan kaynaklandığını savunarak ülkesinin etnik ve dini çeşitliliğiyle bilindiğine işaret etti.* Medyanın bölgede meydana gelen olaylar hakkında gerçek olmayan bilgiler aktardığı iddiasında bulunan Myanmar Başkanı, ‘özellikle İslam dünyasının Arakan Bölgesi’nde olanların gerçeğini öğrenecek’ dedi. Sein bu noktada Teşkilatın genel sekreterine bölgeyi bizzat ziyaret etmesi için yaptığı davete dikkat çekti.*

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

  • 2 Wochen später...

"Arakan'da evimizde otururken evimizi bastılar. Kocamı ve kardeşimi öldürdüler. Bana da işkence ettiler ve öldü sanarak nehrin kenarına attılar.

Öldürdükten sonra araçlara yükleyip cesetleri götürüyorlar. Kendi cenazelerimizi bile gömemiyoruz. En fazla işkence genç kızlara yapılıyor. Onlara tecavüz edip işkence yaparak öldürüyorlar. Çocukları alıp taş gibi fırlatıyorlar. Arakan'da yiyecek bulamıyorduk. Hayatta kalmak için muz ağaçlarının gövdesini yiyorduk, onlar bile tükendi"

 

Katliamdan Kaçan Abede Hatun

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Son Umudunuzda gitti!

Ramazan Bayramı'nı Myanmar'daki zulümden kaçarak mülteci kamplarında geçiren Arakanlı Müslümanlar için Türkiye umut demek.

Ancak Davutoğlu ile Başbakan'ın eşi Emine Erdoğan'ın dönüşünden sonra Arakan polisinin 'Son umudunuz da gitti' anonsu yaşanan zulmü özetliyor

NEVZAT ÇİÇEK / BANGLADEŞ

 

Arakanlılar için bayram bayram gibi geçmiyor. Bayram namazından çıktıktan sonra babalar oğullarına harçlık veremiyor, komşuluk ziyaretlerinde şeker dağıtılmıyor, gelecek bir hayırseverin yolu gözleniyor. Bayramda Arakanlılar, zulümden kaçıp sığındıkları Bangladeş'teki Kutupalong kampında gelen her yabancıya dertlerini anlatıyor. Kimi gelirken yaralanmış bebeğini kimi yarasını kimi evin içindeki çaresizliği kimi ise yeni ölen bebeğinin mezarını size gösteriyor. Kampta dolaşırken insan insanlığından utanıyor, kendisine yetmeyenin nelere yettiğini anlıyor.

 

Kampta kiminle konuşursanız size uğradığı zulmü anlatıyor. Myanmar'dan bir gün önce gelenler Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın ziyaretini anlatırken hâlâ aynı heyecanı duyuyor. Bir Arakanlı ise Davutoğlu ile Erdoğan'ın Türkiye'ye dönmesinden sonra yaşanan tüyler ürperten bir anonsu anlatıyor. Zulümden kaçarak mülteci kampına sığınan Arakanlı, Myanmar polisinin anonslar yaparak 'Son umudunuz da gitti' derken gözyaşlarını tutamıyor. Davutoğlu ve Emine Erdoğan'ın ziyaretiyle geleceğe daha umutlu bakan Arakanlılar, Başbakan Erdoğan'ın da böl-geye gelerek dertlerini dünyaya duyurmasını bekliyor. Erdoğan'ın bölgeye gelerek Myanmar Hükümeti'nin 'Son umudunuz da gitti' açıklamalarını boşa çıkarmasını istiyorlar. Arakanlılarla konuştuğunuzda bu kadar çaresizlik içerisinde onları ayakta tutan iki şey olduğunu görüyorsunuz; biri inanç diğeri de umut. YİYECEK VE GİYECEK EN BÜYÜK İHTİYAÇ Mülteci kamplarında kalan Arakanlı Müslümanların en temel ihtiyaçları yiyecek. Bir kilo pirinç Arakanlılar için umut ve yaşam demek. Özellikle kadın elbisesi başta olmak üzere giyecek ve temizlik maddeleri de mültecilerin öncelikleri arasında geliyor. Arakanlılar her türlü zulmü yaşıyorlar ama kampta kadın ve çocukların yükü çok ağır.

 

Yeterli beslenememekten dolayı en çok hamile kadınların zorlandığı kampta bebek ölümleri de oldukça fazla. Kamplarda bir diğer sıkıntı ise temiz su. Temiz su ihtiyacı için en az 80-100 metre kuyular açılması gerekiyor. Gerek İHH gerekse de Sadakataşı birçok kampta kuyu açtırıyor ama ne yazık ki ihtiyacın hepsini karşılamıyor. Organ mafyası musallat oldu Bangladeş'e sığınan Arakanlıların sayısı her geçen gün artıyor. Naf Nehri'nden gece yarısı gelen Arakanlılar Bangladeş polisine yakalanmadan kampta bulunan yakınlarının yanına sığınıyor.

 

Gelen ailelerin arasında annesi babası olmayan çocukların sayısı oldukça fazla. Kutupalong Kampı'nda yetim çocuklara yine Arakanlılar sahip çıkıyor. Ancak kamptakiler Arakanlı çocuklar için başka bir tehlikeyi gözler önüne seriyor. Arakan'da yetim olan ya da kampta anne babasını kaybeden çocukların bir kısmı kayboluyor.

 

Yapılan araştırmalarda kaybolan bu çocukların organ mafyası tarafından Hindistan'a kaçırıldığı ortaya çıkıyor. Organ mafyasının en büyük merkezlerinden olan Hindistan'da bu işi yapanlar şimdi sahipsiz Arakanlılara gözünü dikmiş durumda. Bu nedenle kampa girdiğiniz andan itibaren eğer bir referansınız yoksa sizi içeri almıyorlar ya da girerseniz yardımınızı kabul etmiyorlar. (Yeni Şafak)

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

  • 4 Wochen später...

İİT Heyeti Myanmar'da temaslarını tamamladı

 

 

Myanmar'daki zulmü yerinde incelemek için bölgeye giden İslam İşbirliği Teşkilatı heyeti, çalışmalarını tamamladı

 

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu tarafından Myanmar'da Müslümanlara karşı yapılan baskıları yerinde incelemek üzere bu ülkeye gönderilen heyet ziyaretini tamamladı.

 

İİT'nin BM'deki Daimi Gözlemci Misyonu Başkanı Büyükelçi Ufuk Gökçen başkanlığındaki heyet, sorunun nedenlerini ve Arakan'da yaşanan şiddetin etkilerini gözlemlemek, Genel Sekreter İhsanoğlu'nun muhtemel ziyaretinin şartlarını araştırmak ve İİT'nin Arakan'da insani yardım operasyonları yürütmesi için iletişime geçmek amacıyla 5 Eylül'de bölgeye gitmişti. Heyet bölgede 10 gün kaldı.

 

İİT'den yapılan açıklamada, heyetin Myanmar ve Arakan makamlarıyla toplumlararası uzlaşı ve bölgedeki iyileştirme çalışmaları için atılacak yapıcı adımları desteklemek amacıyla uzun vadeli bir işbirliği konusunda kapsamlı görüşmeler yaptığı belirtildi.

 

Heyetin Myanmar'ın başkenti Nay Pyi Taw'da dışişleri, sınır ve içişleri ile sosyal işler bakanlarıyla bir araya geldiği belirtilen açıklamada, İİT heyetinin görüşmelerde hukukun üstünlüğü, toplumların birlikte yaşaması ve temel insan hakları ile refahtan birlikte yararlanmaları, Arakan eyaletinde kültürel, dini ve etnik kimlikler ile değerlere tüm gruplar tarafından saygı gösterilmesi konusunu vurguladığı ifade edildi.

 

İŞBİRLİĞİ ZABTI İMZALANDI

 

Açıklamada, İİT heyetinin 11 Eylül'de başkent Nay Pyi Taw'da Myanmar Sınır İşleri Bakanlığı ile işbirliği zabtı imzaladığı bildirildi.

 

İşbirliği zabtının Arakan'da yaşayan her topluluğun faydalanacağı bir insani yardım programı yürütülmesini amaçladığı belirtildi. İşbirliği zabtı çerçevesinde İİT, insani faaliyetleri yürütmek amacıyla Myanmar makamları ve yerel makamların yardımıyla Yangon ve Arakan eyaletinin başkenti Sitwe'de bir koordinasyon ve izleme oluşumu bulunduracak.

timetürk

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

  • 3 Wochen später...

Mazlumder'den Arakan Konferansı

Mazlumder, Myanmar’ın Arakan bölgesinde yaşayan Rohingya Müslümanlarının sorunlarını “Uluslararası Arakan Konferansı” ile yeniden gündeme getirmeye hazırlanıyor.Konferansın konuşmacıları arasında Emine Erdoğan'da bulunuyor

 

TİMETÜRK / Haber Merkezi

 

Mazlumder, Myanmar’ın Arakan bölgesinde yaşayan Rohingya Müslümanlarının sorunlarını “Uluslararası Arakan Konferansı” ile yeniden gündeme getirmeye hazırlanıyor.

 

Emine Erdoğan’ın açılış konuşmasını yapacağı, dünyanın farklı yerlerinden Arakan, uluslararası hukuk ve insan hakları konularında yetkin isimlerin konuşmacı olarak katılacağı konferansta, 1937’de kimlik sorunuyla başlayıp Haziran 2012’de yüzlerce Arakanlı’nın katledilmesi ve on binlercesinin yurtlarından edilmesiyle devam eden krizin dinamikleri, tarihsel arka planı ve çözüm perspektifleri tartışılacak.

 

TARİH: 14 Ekim 2012 Pazar

SAAT: 10.30 – 17.30

YER: Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi

 

 

PROGRAM İÇERİĞİ:

 

10.30 – 11.00: Açılış Konuşmaları

Sn. Ahmet Faruk ÜNSAL, MAZLUMDER Genel Başkanı

Sn. Emine ERDOĞAN

 

11.00 – 13.30: I. Oturum

Moderatör:

Sibel Eraslan, Star Gazetesi Yazarı

 

Konuşmacılar:

Prof. Berdal Aral, Fatih Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi, Türkiye

Benjamin Zawacki, Uluslararası Af Örgütü Asya Araştırma Sorumlusu, Tayland

Matthew Smith, İnsan Hakları İzleme Örgütü Asya Araştırma Sorumlusu, Malezya

Prof. Richard Falk, Princeton Üniversitesi Uluslararası Hukuk Öğretim Üyesi, ABD

Hüseyin Oruç, İHH Genel Başkan Yardımcısı, Türkiye

 

13.30 – 14.30: Ara

 

14.30 – 17.00: II. Oturum

 

Moderatör:

Nihal Bengisu Karaca, Habertürk Gazetesi Yazarı

 

Konuşmacılar:

Nurul İslam, Uluslararası Arakan Diasporası Birliği Başkanı, İngiltere

Chris Lewa, Arakan Project Direktörü, Myanmar

Prof. Imtiaz Ahmed, Dhaka Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi, Bangladeş

Dr. Mehmet Özay, Malezya Teknoloji Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi, Malezya

Dr. Mehmet Sılay, Yardımeli Derneği Arakan Sorumlusu, Türkiye

Yrd. Doç. Dr. Abdulkadir Akıl, İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi, Türkiye

 

17.00 – 17.15: Kapanış Konuşması

Abdurrahman Babacan, Mazlumder Dış İlişkiler Koordinatörü

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

  • 3 Wochen später...

Arakan müslümanlarının çilesi bitmiyor

Biri Budist, ikisi Müslüman kadın olmak üzere 3 kişi öldü. (*öldürüldü)

 

 

Sadece inançları yüzünden her türlü hakkı elinden alınan, göçe zorlanan, evleri yakılan insanların dramına sürekli yenileri ekleniyor.

Etnik ve dini gerilimin hüküm sürdüğü Myanmar'ın batısındaki Rohingya bölgesi yine kana bulandı.

Myanmar resmi kaynaklarından yapılan açıklamaya göre, Budistler ile Arakan Müslümanları arasında çıkan çatışmada biri Budist erkek, ikisi Müslüman kadın 3 kişi hayatını kaybetti.

Birçok evin yandığı olaylardan çevre köylerin de etkilendiği bildirildi.

Myanmar Devlet Başkanı Thein Sein, bölgede şiddet olaylarının engellenebilmesi için uluslararası toplumun desteğine ihtiyaç duyduklarını ifade etti.

 

Resmi rakamlara göre, Haziran ayından bu yana, Arakan Müslümanları ile Budistler arasında çıkan çatışmalarda 90 kişi öldü.

Olaylar sırasında on binlerce Müslümanın evlerini terk ederek Bangladeş sınırına kaçtığı bildiriliyor. TRT

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Dein Kommentar

Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.

Gast
Auf dieses Thema antworten...

×   Du hast formatierten Text eingefügt.   Formatierung jetzt entfernen

  Nur 75 Emojis sind erlaubt.

×   Dein Link wurde automatisch eingebettet.   Einbetten rückgängig machen und als Link darstellen

×   Dein vorheriger Inhalt wurde wiederhergestellt.   Editor leeren

×   Du kannst Bilder nicht direkt einfügen. Lade Bilder hoch oder lade sie von einer URL.

×
×
  • Neu erstellen...