Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

08 Nisan 2014 Salı 06:50

[h=1]Risale-i Nurun basımının durdurulduğu haberleri yalanlandı[/h]

Risale-i Nurların basımın durdurulduğuna dair haber yalanlandı

İLGİLİ HABERLER

» Risale-i Nur tahrifçilere karşı resmen korunacak

 

 

 

Ahmet Bilgi'nin haberi:

RİSALEHABER-ÖZEL

Risale-i Nurların basımın durdurulduğuna dair haber yalanlandı. Yetkililerden aldığımız bilgiye göre Risale-i Nurları halihazırda basan yayınevlerinin son 15 gün içinde yaptıkları bandrol başvurularının Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nce reddedildiğine dair iddiaların doğru olmadığı, söz konusu durumun çarpıtılarak medyaya aksettirildiği açıklandı.

 

Risale-i Nur'ların 26 Yayınevi tarafından basıldığı, ancak sadeleştirme gibi müellifinin rızası haricinde tahrif edilmesi üzerine kanuni varislerinin Kültür Bakanlığına şikayette bulunduğu bunun üzerine gerekli çalışmaların başlatıldığı belirtildi.

 

Son günlerde yapılan bandrol başvurularının geçici bir süre yerine getirilmediği, kısa zamanda tekrar bandrol verileceğine dikkat çekildi.

 

KORUMA İÇİN GİRİŞİM YAPILMIŞTI

 

Bir süre önce Nur talebeleri, Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin eseri Risale-i Nur külliyatının korunması amacıyla bir dizi girişimde bulunmuştu.

 

Buna göre, Risale-i Nur'lar, Bediüzzaman Hazretlerinin hayattayken mansup mirasçı olarak atadığı, eserlerinin çeşitli yerlerde isimlerini belirttiği "naşirler, vekil ve varisler"in müellifin iznine uygun bir şekilde yayınlanmasının sağlanması için Kültür Bakanlığı nezdinde çalışmalar yürütülecek ve resmiyet kazanacak.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

  • Antworten 59
  • Erstellt
  • Letzte Antwort

Top-Benutzer in diesem Thema

08 Nisan 2014 Salı 09:37

[h=1]Hükümetten Risale-i Nur basımına dair açıklama[/h]

Arınç, Risalelerin basımının fiilen durdurulduğuna dair soruyu cevapladı

İLGİLİ HABERLER

» Risale-i Nur tahrifçilere karşı resmen korunacak

 

 

 

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç Başbakanlık Yeni Bina'da düzenlenen Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın ardından açıklamalarda bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin, "Risaleleri basan yayınevlerinin, kitapların basımının fiilen durdurulduğunu, izin alınamadığı yönündeki açıklamalarını"na ilişkin sorusu üzerine Arınç, şunları kaydetti:

"Hiç konuyu bilmiyorum, bu konuyu söyleyen arkadaşlarımız hukuk karşısında haklarını arasınlar. Yargıya, Bakanlığa başvursunlar neyse konu rahatlıkla söyleyebilirler ama 'İşaratü'l İcaz' kitabının basıldığını, bir nüshasının bende olduğunu biliyorum. Bir de ben kendi alanımla ilgili olarak, Türkçe-Kürtçe lügatın hazırlanması talimatını vermiştim. 10 bin sayıya ilk defa basıldı ve Diyarbakır ziyaretimde de oradaki arkadaşlarımıza takdim etmiştim. Ne söylediysek yapıyoruz ve bu sözlerimiz, hareketlerimiz milletimize o kadar büyük bir güven veriyor ki hamdolsun belediyelerin yüzde 60'ını, oyların da yüzde 50'den fazlasını kazanmış oluyoruz."

AA

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

08 Nisan 2014 Salı 13:12

[h=1]Risale-i Nur tahrifçilere karşı resmen korunacak[/h]

Önüne gelen istediği gibi basamayacak

İLGİLİ HABERLER

» Hükümetten Risale-i Nur basımına dair açıklama

 

» Risale-i Nurun basımının durdurulduğu haberleri yalanlandı

 

» Risale-i Nur'un korunması için resmi girişim başlatıldı

 

 

 

Aybike Eroğlu'nun haberi:

 

Üstad Bediüzzaman Said Nursi'nin Risale-i Nur Külliyatı, 'koruma dışı eser' kapsamında basılamayacak. Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü girişimleriyle başlatılan çalışmalar kapsamında, Risale-i Nurların, 'koruma dışı eser' kapsamında basıldığı ve yapılan işlemin hukuksuz olduğu ortaya kondu. Bediüzzaman'ın eserlerinin, koruma dışı eser kapsamında yayınlanabilmesi için, ölüm tarihi üzerinden 70 yıl geçmesi gerekirken, Risale-i Nurlar daha önce 'koruma dışı eser' olarak bandrol alınarak basılıyordu.

 

ÖLÜM TARİHİNİ BOŞ BIRAKIYORLARDI

 

Bir eserin koruma dışı eser olarak basılabilmesi için, eser sahibinin vefatının üzerinden 70 yıl geçmesi gerekiyor. Üstad yaşamını yitireli 54 yıl oldu. Bu nedenle Risale-i Nurlar bu eser kapsamına alınmıyor. Risale-i Nurları koruma dışı eser kapsamında basan yayınevlerinin, eserleri basabilmek için, eser sahibinin ölüm tarihi kısmını boş bıraktığı ortaya çıktı. Telif Hakları Genel Müdürlüğü tarafından daha önce dikkate alınmayan bu ayrıntı, 23 Mart 1960 yılında Şanlıurfa'da yaşamını yitiren Bediüzzaman'ın ölümünün 54. yılında, risalelerin basımına bir düzenleme getirilmesi noktasında önem taşıyor.

 

VARİSLERİ DERNEK KURUYOR

 

Yayınevlerinin bandrol başvurularına olumlu cevap verilmezken, Risale-i Nurların basımı için bir dernek kurulacağı, basım işlemlerinin üstadın talebeleri, varisleri ve risalede adı geçenler tarafından yürütüleceği öğrenildi. Risaleleri basmak isteyen yayınevleriyle irtibata geçip, telif oranı karşılığında anlaşmaya varacaklar ve eserler basıldıkça telif ücretleri belirlenen bir hesaba yatırılacak.

 

Yeni Şafak

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

11 Nisan 2014 Cuma 08:26

 

Sadeleştirilmiş Risale-i Nur'a bandrol verilmesin

 

Yeni Asya avukatı Kadir Akbaş, bandrol uygulamasını yorumladı

 

Risale Haber-Haber Merkezi

 

Demokrat Hukukçular Derneği Genel Sekreteri ve Yeni Asya Medya Grup avukatı Kadir Akbaş, Kültür Bakanlığının sadeleştirilen Risale-i Nur için bandrol vermemesini aslına uygun basımlar için bandrol vermesi gerektiğini söyledi.

 

Risale-i Nur Külliyatı’na dahil eserlerin*sadeleştirilmek suretiyle tahrif edilmesinin, her kesimden büyük bir tepki topladığını*hatırlatan Akbaş, "Bakanlık Risalelerin sadeleştirilmesi, hukukî anlamı ile 'işlenmesi' karşısında,tahrifatı engellemek için bu yayınevinden eserin işlenmesine ilişkin olarak izinleri olup olmadığını sorarak,* bu eserlere bandrol vermeyi reddedebilir, bu güne kadar bastığı gibi,*aynen basanlara bandrol vermeyi sürdürebilirdi.*Ancak fiilî uygulama, Risaleleri basan bütün yayınevlerine bandrol vermeyi durdurmak yönünde tezahür ettiğinden, niyetin başka türlü olduğu anlaşılıyor" dedi.

 

Kültür Bakanlığı’nın, Risale-i Nur Külliyatı’nı bu güne kadar bastığı gibi aynen basan yayınevlerine bandrol vermeye devam ederek, elli beş yıllık fiilî ve hukukî durumu sürdürmesi gerektiğini açıklayan Akbaş ,"Bununla birlikte, Risalelerin sadeleştirilmesi, işlenmesi yönünde bir yetki, izin belgesi talep ederek Risalelerin sadeleştirilerek tahrif edilmesine engel olarak, Nur Talebelerinin ve Türkiye kamuoyunun beklentilerine cevap verebilir.*Bakanlığın yasaklayıcı tavrının sona ermesi ile birlikte, Risaleleri basan yayınevleri bir heyet teşekkül ettirerek, ellerindeki bütün eserleri, belge ve bilgileri ortaya koyarakmüştereken neşredecekleri bir metin üzerindeuzlaşabilirler. Nur Talebelerinin de bu yönde güçlü bir arzuya sahip olduklarını biliyoruz" şeklinde konuştu.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

10 Nisan 2014 Perşembe 23:03

 

Kültür Bakanlığından Risale-i Nur açıklaması

 

Kültür ve Turizm Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, Risale-i Nur Külliyatı'nın basımıyla ilgili çeşitli basın yayın organlarında gerçek dışı spekülasyonlar yapıldığı belirtildi.

 

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Bediüzzaman Said Nursi'nin eseri Risale-i Nur Külliyatı'nın basımıyla ilgili, yayınevlerinin, Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik'in 5. maddesinde öngörülen ve*ibrazı zorunlu olan belgeleri sunması halinde, bandrol taleplerinin karşılanacağını açıkladı.

 

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada,*Risale-i Nur Külliyatı'nın basımıyla ilgili çeşitli basın yayın organlarında gerçek dışı spekülasyonlar yapıldığı belirtildi.

 

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun 81. maddesi gereğince, süreli olmayan yayınlara bandrol yapıştırılmasının zorunlu olduğu kaydedilen açıklamada, bandrol başvurusunda bulunmak için gerekli belgelerin "Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik"te belirlendiği ifade edildi.

 

1 Kasım 2010'da yönetmelikte yapılan değişiklikle, bandrol başvurusunda bulunmak için*"Mali hakların devrine ya da kullanma yetkilerine ilişkin sözleşme/izin belgeleri"nin ibrazının zorunlu hale getirildiği vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:

 

"Risale-i Nur Külliyatı'nın izinsiz basıldığı yönünde Bakanlığımıza iletilen yoğun şikayetler üzerine*yapılan incelemede; söz konusu eserlere ilişkin olarak daha önce gerçekleştirilen bandrol başvurularında, eserlerin koruma dışı (70 yıllık koruma süresi dolmuş) eser olarak beyan edildiği ve bu sebeple yayınevlerince sözleşme ibraz edilmeksizin bandrol temin edildiği tespit edilmiştir.

 

Bununla birlikte merhum Said-i Nursi'nin 1960 yılında vefat etmiş olması nedeniyle, eserlerine ilişkin koruma süresi halen devam etmektedir.*Bu nedenle 'Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik' gereğince söz konusu eserlere bandrol alınabilmesi için hak sahiplerinin iznini gösterir sözleşmelerin ibraz edilmesi zorunludur."

 

Bandrol uygulamasının amacının eser ve hak sahiplerinin haklarının takip edilmesini sağlamak ve fikri hak ihlalleriyle mücadele etmek olduğuna değinilen açıklamada, "Bu amaç doğrultusunda Risale-i Nur Külliyatı bakımından hak sahiplerinin izinlerini gösterir sözleşmelerin istenmesi, mevzuatın bir gereği olup yayınevlerince, Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik'in 5. maddesinde öngörülen ve ibrazı zorunlu olan belgelerin sunulması halinde, bandrol talepleri karşılanacaktır" ifadelerine yer verildi.

 

AA

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

15 Nisan 2014 Salı 11:54

[h=1]Risale-i Nurların neşrine mani değil müzahiriz[/h]

AK Parti sözcüsü Hüseyin Çelik'ten Risale-i Nur ve bandrol açıklaması

Risale Haber-Haber Merkezi

 

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve parti sözcüsü Hüseyin Çelik, Kültür Bakanlığının Risale-i Nur basımı için bandrol vermemesi konusunda twitter'dan açıklama yaptı. Kültür Bakanı ile görüştüğünü hatırlatan Çelik, "İşaratü'l İ'cazı basan bir iktidar, Risale-i Nurların neşrine mani değil aksine müzahir olur. Konuyu bilmeden yapılan tenkit haksızlıktır" dedi.

 

Çelik'in açıklamaları şöyle:

 

1) Risale-i Nur Külliyatı ile ilgili bandrol meselesini Kültür ve Turizm Bakanı'mız ile görüştüm.Konunun özeti şudur:

 

2) Eserlerle ilgili Kanun gereği Üstadın vefatından itibaren 70 yıl "Koruma" var. Yani Üstadın vekillerinin dışında eserleri kimse basamaz.

 

3) Üstadın vekil tayin ettiği bazı talebeleri, yapılan izinsiz sadeleştirme ve baskılar üzerine mahkemeye başvurmuşlardır.

 

4) Mahkeme sonucu varislik ve vekillik meselesi netleşecek ve onların muvafakatı ile kim isterse eserleri basabilecektir.

 

5) Bugüne kadar birçok yayınevi "Koruma yoktur" beyanıyla eserleri basmıştır. Koruma bulunan bir eseri "koruma yoktur" diyerek basmak suçtur.

 

6) İşaratü'l İ'cazı basan bir iktidar, Risale-i Nurların neşrine mani değil aksine müzahir olur.Konuyu bilmeden yapılan tenkit haksızlıktır.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

15 Nisan 2014 Salı 11:32

[h=1]Risale-i Nur ve bandrol meselesi çözülmeli[/h]

Seyda Ünlükul, Kültür Bakanlığının Risale-i Nur'u koruma altına almasına dair açıklama yaptı

Said Nursî’nin kardeşi Abdülmecit Ünlükul’un torunu olan Seyda Ünlükul, Kültür Bakanlığının Risale-i Nur'u koruma altına almasına dair açıklama yaptı.

 

Bakanlığa, gerçek hak sahiplerinin kendileri olduğunu belirten bir dilekçe sunan Ünlükuldilekçesinde, kendilerinin Risale-i Nurların neşrinin durdurulması gibi bir talep ve müracaatlarının olmadığını kaydetti. Ek’inde, Mahkemeler tarafından kendilerinin gerçek hak sahibi olduğunu belgeleyen veraset ilâmı bulunan dilekçede Ünlükul, Risale-i Nurların neşrine engel olunmasının vahim bir hata olduğunu belirtti.

 

“Son günlerde bazı basın-yayın organlarında, Said Okur’un (Bediüzzaman Said Nursî) müellifi bulunduğu Risale-i Nur Külliyatı’nın değişik yayınevleri tarafından basımına ilişkinolarak Bediüzzaman’ın varisi ve talebelerinin yasal süreç başlattıkları, müellifin arzusuna uygun olarak basılması şeklinde müracaatta bulundukları, Bediüzzaman’ın eşi ve çocukları olmadığı için de Telif Hakları Kanunu’na göre atanmış hak sahiplerinin basmaya yetkili olduğuna ve bu cümleden olarak da Bakanlığın yeni basıma yönelik olarak yapılan bandrol taleplerini geri çevirdiğine dair haberler yer almakta olup mağduriyet/hak kaybına engel olmak adına işbu başvuruyu tarafınıza yapmamız gerekmiştir” denilen dilekçede, veraset ilâmlarının da ortaya koyduğu gibi kendilerinden başka yasal, ya da atanmış mirasçının bulunmadığı vurgulandı. Bakanlık açıklamalarının da tekzip edildiği dilekçede “Yasal varislerden olan Seyda Ünlükul’un, medya organlarında yer aldığı şekilde; Kültür ve Turizm Bakanlığı ve/veya diğer ilgili devlet kurumlarına eserlerin basımının durdurulmasına, sadece kendilerince baskı gerçekleştirileceğine, basan/basmak isteyen yayınevlerinin engellenmesine, vs. dair bugüne kadar yapmış olduğu hiçbir başvurusu bulunmamakta; bu tür dayanaksız haberler dahi manen kendisini yaralamaktadır.” denildi.

 

“Risale-i Nur Külliyatı’nın serbestçe basım ve dağıtımını bu güne kadar yürekten desteklemişve hiç kimseyi-yayınevini engellememiş olmasının kimi mahfillerce hakkından feragat olarak yorumlanması mer’i hukuk sistemi ile bağdaşmamaktadır.” da denilen dilekçede, kimsenin mağduriyet ve hak kaybı yaşamaması için konunun bir an önce çözüme kavuşturulması istendi.

 

Kültür Bakanlığı nezdinde herhangi bir şikâyet ve girişimde bulunmadıklarını belirten Ünlükul, bu yöndeki açıklamaların mesnetsizliğine dikkat çekti. Bakanlığın, bandrol yasağına ilişkin açıklamasında “Risale-i Nur Külliyatı’nın izinsiz basıldığı yönünde Bakanlığımıza iletilen yoğun şikayetler üzerine yapılan incelemede; söz konusu eserlere ilişkin olarak daha önce gerçekleştirilen bandrol başvurularında, eserlerin koruma dışı (70 yıllık koruma süresi dolmuş) eser olarak beyan edildiği ve bu sebeple yayınevlerince sözleşme ibraz edilmeksizin bandrol temin edildiği tespit edilmiştir. Bununla birlikte merhum Said-i Nursi’nin 1960 yılında vefat etmiş olması nedeniyle, eserlerine ilişkin koruma süresi halen devam etmektedir. Bu nedenle ‘Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’ gereğince söz konusu eserlere bandrol alınabilmesi için hak sahiplerinin iznini gösterir sözleşmelerin ibraz edilmesi zorunludur.” denilmişti.

 

Yeni Asya

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

[h=1]Safa MÜRSEL[/h]http://www.risalehaber.com/s/i/font-01.gifhttp://www.risalehaber.com/s/i/font-02.gifhttp://www.risalehaber.com/s/i/font-03.gifhttp://www.risalehaber.com/s/i/font-04.gif

http://www.risalehaber.com/d/author/932_b.jpg

[h=3]Bandrol eleştirisinden özeleştiriye[/h]

16 Nisan 2014 Çarşamba 07:30

mustuncel@gmail.com

Risale-i Nurların serbestçe basımı konusunda bandrol temininden kaynaklanan bir sıkıntı yaşanıyor.

Bandrol nedir?

Korsan baskıyı kontrol altına alarak eser sahiplerinin mali haklarını korumak amacıyla 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri kanunun 81. Maddesiyle 2008 yılında getirilen mecburiyettir.

Bandrol işi, Kültür Bakanlığının denetiminde Meslek Birlikleri tarafından takip ediliyor.

Bediüzzaman Said Nursi’nin telifi olan Risale-i Nur Külliyatı, bu bandrol uygulamasına tabi olarak,bugüne kadar her isteyen tarafından basılabiliyordu. Ne var ki, kısa süre önce risalelerin basımına imkan veren, bandrol satışları Bakanlıkça durdurulmuş bulunuyor.

“Risale-i Nurların basımı yasaklanıyor” denen tartışma işte bu gelişmeyle başladı. Hak ve hukuk açısından yaklaşılması gereken bandrol uygulaması, ne yazık ki, politikanın tezekli tarlasına taşınmak isteniyor.

Risale-i Nurlar üzerinde ilmi ve fikri çalışmalar konusunda fazla bir başarımız yoksa da, bandrol uygulamasından bu yana otuz milyon adet risale basıldığına bakılırsa, “hasılatın” fena olmadı anlaşılıyor. Onun içindir ki, yazının başlığına “özeleştiri” kelimesini koyma ihtiyacını duydum.

Bu durum elbette bir şekilde aşılır ve kalınan yerden basıma devam edilir. Risale yayıncılığı, şüphesiz öncelikle hizmet amaçlı bir çabadır. Fakat risale yayıncılığını bugünkü haliyle “hizmet” hamasetine yükleyerek ilanihaye götüremeyiz ve götürmemeliyiz.

Bir görüşe göre 18, diğer bir görüşe göre 26 yayınevi tarafından basılan risalelere baktığımızda farklı formatlardaki basımlarda ifrat edildiği ortadadır. Herkes kendisine göre bir düzenleme yapıyor. Nerede duracağı da belli değil. Esere müdahale anlamına gelecek ve risalelerin otantik metinler üzerinde keyfi tasarrufları engelleyecek hiçbir müeyyide ve düzenleme yok. Bu böyle gitmez ve gitmemeli.

Risale basımları, açıklamalı, haşiyeli, sayfa altında veya yanında sözlüklü ve hatta sadeleştirmeli formatlarıyla dejenerasyon boyutlarına gelmiş bulunuyor. Yayıncılar, bu tarz formatlarda basımın “hizmete” ve “istifadeye” medar olduğunu düşünüyor olabilirler ve kendilerini haklı görüyor da olabilirler. Fakat, kendine has fikri ağırlığa sahip, her çevreden insana takdimi gereken bu eserlerin,içeriğindeki seviyeye uygun bir “tanzim” ihtiyacı, artık ticari mülahazalarının önüne geçmelidir. “Risaleleri anlaşılır kılıyoruz” diye, basit ve avami bir görünüme büründürme yarışına hakkımız olmamalı.

Risaleleri, daha kolay anlamayı sağlayacak şekilde kelime karşılıkları elbette verilmeli, kavramlar açıklanmalı. Fakat her sayfanın altında ve fazla yer kaplamaması için bir kelimenin tek veya en fazla iki anlamını vermek, çoğu yerde, metni anlamaya, yorumlamaya yeterli olmuyor. Onun için her kitabın arkasına, yeterli içerikte alfabetik bir düzenlemeyle daha tatminkar sözlük hizmeti verilebilir. Bu tarzı, bizzat Bediüzzaman’ın uygun gördüğünü, hatta sena ettiğini biliyoruz. Böylece risalelerin gereksiz hacim kazanmasının önüne geçilmiş olur. Bu görüşümü bugün dile getiriyor değilim, fakat her seslendirdiğimde azınlıkta kaldı. “Piyasada herkes böyle yapıyor” gerekçesi, önüme çıktı. Piyasa öncelikli bu mülahaza, yanlış bulduğum ve hep eleştirdiğim formatın devamını sağladı.

Risale-i Nur hizmetini, her zaman hayatın içindeki muhtaçlara taşınması hizmeti olarak gördüm. Risale yayıncılığına da aynı özenle bakmanın gereğine inanıyorum. Risaleleri, ekonomik rekabet sevkiyle basitleştirerek değil, seviye ve kalite kazandırarak yayınlayalım.Bediüzzaman, Külliyatını, “Medresetüz Zehranın erkanları”na emanet etmenin arayışında oldu. Çoğu okuma meraklısı yirmi milyon insanın internet kullandığı bir toplumda yaşıyoruz. Risaleler, çok mükemmel düzenlemelerle elektronik ortama alınmışken, hala ortaokul seviyesindeki insanlara hitap ediyormuşuz gibi risale yayınlamak, tebliğ misyonuna yakışan bir durum değil.

Bandrol problemini, “yasakçı” çağrışımlarıyla öne çıkarmaktan ziyade, seviyeli bir yayıncılığa vesile olması için bir fırsat olarak değerlendirmenin gereğine inanıyorum.

Bediüzzaman’ın “varislerim ve emin vekillerim” sıfatıyla risaleleri emanet ettiği talebeleri hayatta iken ve kanuni mirasçı durumunda bulunanlar da olumlu bir yaklaşım içinde iken, çözüm üretmek zor değil. Hatta bu ortamda bandrol vesilesiyle soruna kalıcı hukuki bir çözüm üretme şansının doğduğu bile söylenebilir. Yapılması gereken, risaleleri yayınlamak isteyen herkesin uymasını öngören ortak bir format oluşturmaktır. Kültür Bakanlığına verilen bu dayanak, bandrol alımına temel olur. Yayıncılar, bu formata uygun basım yapacakları taahhüdünde bulunarak bandrollerini alıp basım ve yayına devam edebilirler.

 

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

16 Nisan 2014 Çarşamba 08:02

[h=1]Risale-i Nurların basımı kurallara bağlanacak[/h]

Akgündüz: Sadeleştirme suiistimalleri son bulacak, yanlış yapanlar mahkemeler yoluyla dersini alacak

Risale Haber-Haber Merkezi

 

Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, "bundan sonra herkesin kendi kafasına göre Risale basma haksızlığına son verilecek. Sadeleştirme ve benzeri adlar altındaki suiistimaller de son bulacak. Yanlış yapanlar mahkemeler yoluyla dersini alacak" dedi.

 

Akgündüz, son günlerdeki bandrol tartışmaları ile ilgili soyal medya üzerinden açıklama yaptı:

 

Risale-i Nurların basımı ile alakalı çok güzel günler yaşanacak ve her şey kurallara bağlanacak.Şu andaki hükümet Ağabeylerin de gayretiyle, Nurların neşrini engellemiyor; belki maddi ve manevi tedbirler alıyor.

 

Bildiğiniz gibi, Üstadımızın açık vasiyetleri var ve basım konusunda yetkilendirdiği Ağabeyler var. Ayrıca veraset ilamı ile mirasçılığı sabit olan ve aslında Üstad'ın mutlak vekilleri arasında yer alanAbdülmecid Ağabey'in torunu Seyda kardeşimiz var.

 

Yine bildiğiniz gibi, Üstadımız Risale-i Nurların neşrini emin ellere teslim ettiği gibi, telif ücretini de iman ve Kur'an hizmetini yürüten kardeşlere vasiyet etmiş. Yakın akrabaları maddi ve manevi konuda tamamen emin insanlar. Çünkü evlad-ı Resuller.

 

Ağabeylerin de gayretiyle Kültür Bakanlığına bütün belgeler sunulacak; kimin neşir hakkı olduğu ortaya çıkacak; böylece herkesin kendi kafasına göre Risale basma haksızlığına son verilecek. Artık resmi yetkili olanlar dışında hiç kimse basamadığı gibi, sadeleştirme ve benzeri adlar altındaki suiistimaller de son bulacak. Yanlış yapanlar mahkemeler yoluyla dersini alacak.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

18 Nisan 2014 Cuma 11:48

 

Risale-i Nur, Said Nursi'nin istediği gibi basılacak

 

Bediüzzaman'ın akrabalarından Sabri Okur

 

Ahmet Bilgi'nin haberi:

 

RİSALEHABER-Merhum Mustafa Sungur ağabeyin yanında hizmetlerde bulunan, Bediüzzaman hazretlerinin akrabalarından*Sabri Okur, Risale-i Nur'un Kültür Bakanlığının korumasına alınmasını destekledi.Sadeleştirmenin önlenmesine dikkat çeken Okur, "Bu hadise inşallah Risale-i Nurların aynen istikbal nesillerine ulaşması için mühim bir vesile olur" dedi.

 

RİSALE-İ NUR'UN BASIMI YASAKLANIYOR HABERLERİ UYDURMA

 

Bandrol meselesinin kamuoyunu, bilhassa nur camiasını çokça meşgul ettiğini belirten Okur, "Risale-i Nur'un basımıyla alakalı bandrol meselesi bazı basın ve yayın organları tarafından bilerek veya bilmeyerek topluma yanlış aksettiriliyor.*Sanki nurların basımı yasaklanmış veya yasaklanacak gibi uydurma bazı haberlerle zihinleri meşgul ediyorlar.*Bunun kesinlikle aslının olmadığını süreci yakından takip eden biri olarak belirtmek isterim" şeklinde konuştu.

 

SADELEŞTİRME DERİNDEN MÜTEESSİR ETTİ

 

Okur, "İşin aslı şudur" diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"Bakanlık ve yetkililer aslında gerekli açıklamayı yapmışlardı.*İşin aslı sadeleştirme adı altında yapılan ve başta Hazreti Üstad Bediüzzaman Said Nursi'nin ruhaniyatı olmak üzere onun varis ve talebelerini derinden müteessir eden tahrifatı durdurmak*için yine Üstadın talebeleri tarafından yetkililere "bu tahrifatı durdurun" diye çok müracaatlar yapılmiştı. Bunu değerlendiren yetkililer Bediüzzaman hazretlerinin varislerine yani kendine hayattayken varis bıraktığı talebelerine vasiyetlerinde belirttiği ve hayatta iken tatbik ettiği tarzda basımı için harekete geçti.

 

İşin hukuki boyutunu incelediğimizde eğer vefat eden kişinin hanımı veya çocukları varsa birinci derecede onlar varis olurlar eğer hanımı veya çocuğu yoksa o zaman kendisinin hayatta iken belirttiği kişiler varis olurlar dolayısıyla bu günkü hukuk da Üstadın kendine varis bıraktığı ağabeyleri aynen varis olarak kabul ediyor

 

Zaten Hazreti Üstad hayatta iken nurların basımı ve neşri için vekil tayin ettiği bir kısım talebeleri hamdolsun tacı zerrin gibi başımızda ve önümüzde bu hizmeti Üstadımızın arzuları istikametinde ifa ediyorlar. Allah kendilerine sıhhat ve afiyet ve bereketli ömürler ihsan eylesin.

 

RİSALELER ÜSTADIN ARZUSU İSTİKAMETİNDE BASILACAK

 

Risale-i Nurlar Hazreti Üstadın arzuları istikametinde basılacak. Çünkü Üstadın talebelerinden kendim defaatle işitmişim ki*Üstadımız nurların aslına münasip basılmasına çok ehemmiyet verir hatta cildinin kalitesini bile ihmal etmez, parasını bizzat verip takip edermiş.Sonraki zamanlarda maalesef gördük ki çok çeşitli yayın evleri varis ağabeylerin rızası haricinde orijinal şeklini nazara almadan bastılar.*Bu hadise inşallah Risale-i Nurların aynen istikbal nesillerine ulaşması için mühim bir vesile olur.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

22 Nisan 2014 Salı 15:01

[h=1]Bakanlık, Risale-i Nur’un sadeleştirilmesini önleyecek[/h]

Risale-i Nurların basımına dair Kültür Bakanlığı nezdinde yapılan girişimlerle ilgili tartışmalar sürüyor

Erol Metin’in röportajı:

Risale-i Nurların basımına dair Kültür Bakanlığı nezdinde yapılan girişimlerle ilgili tartışmalar sürüyor. Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerinden Said Özdemir ağabey konu ile ilgili konuştu.

“BAKANLIĞIN KARARINI DESTEKLİYORUZ”

‘Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Risale-i Nurların basımını durdurduğu, bandrol vermediği’ şeklindeki haberlerin aslı nedir?

Şimdi çok kimseler para kazanmak, şöhret kazanmak için Risaleleri basmaya başladı. Kimin hakkı olup olmadığı birbirine karıştı. Bakanlık da bunun hakiki varislerini, hakiki sahiplerini bulmak için hepsini durdurdu. Bizimkini de durdurdu.

Siz ne yaptınız?

‘Belgeniz varsa getirin’ dediler. Biz de bizzat Bediüzzaman Hazretleri’nin verdiği muvafakatnameyi, vekaletnameyi gösterdik. ‘Sizinkiler tamam’ dediler ve bize verecekler. Daha iş bitmedi.

Sizin basmanıza izin verilecek?

Evet. Çünkü ilk önce biz almışız ve kendisinden almışız. Şimdi onların aldıkları, torununun torunundan almışlar.

Peki Gülen cemaati mensupları neden sürekli ‘bakanlık Risale-i Nurları yasaklıyor’ diye yayın yapıyor?

Kendilerininki korsan. Neden korsan? Çünkü kendileri gitmişler efendim torununun torunundan almışlar. Halbuki biz daha evvel bizzat Bediüzzaman Hazretleri’nin kendisinden almışız.

Onların basma yetkisi yok o zaman?

Basma yetkisi yok. Varislerden evvel Bediüzzaman’ın kendisine yetki verdikleri esas birinci. Varisleri ondan sonra gelir.

Bediüzzaman’ın yetki verdiği, basın dediği kişiler kimler?

Bizim İhlas Nur Neşriyat, bir de Envar Neşriyat. O da Ahmet Aytimur’un. Üstad ikimize izin verdi. Başka kimseye izin vermedi. Onun için birinci derecede Bediüzzaman’ın kendisi yetki verdiği kimseler basabilir. Kendi talebelerine verdi. Ondan sonra torunlarına dahi kalamaz. Onlar ikinci derecededir yani.

O zaman Gülen cemaatinin amacı ne günlerdir yayın yapıyorlar?

Bunlar tabii para kazanıyorlar, bir de şöhret elde ediyorlar ondan dolayı. Sonra esas bunların yetkisi olmamakla beraber bir de sadeleştirme namı altında bu eserleri bozdular. Bütün Nur talebeleri buna karşı çıktı. ‘Eserleri nasıl değiştiriyorsunuz?’ diye.

Tahrif mi ettiler?

Risale-i Nurları tahrif ettiler. Bundan dolayı Bediüzzaman’ın hakiki talebeleri onlara kızdı. Neden Üstad’ın eserlerini tahrif ediyorsunuz? Bunları mahkemeye verecektik fakat Allah’a havale ettik. Allah-u Teala da bunların hesabını görüyor.

Bakanlığın aldığı karar tahrifatı önleyecek mi?

Tabii tahrifatı önleyecektir. Çünkü artık hakiki varisler basabilecek. Diğerleri basamayacak. Bunun için tahrifatın önüne geçilmiş olacak.

Yani bakanlığın kararını destekliyorsunuz?

Destekliyoruz. Çünkü neden? Hakiki varisleri, bu işin hakiki sahiplerini arıyorlar. Tarihçe-i Hayat’tan dolayı bir buçuk sene yattık. Sonra bu eserlerden dolayı 9 defa hapishanelerde yattık. E bunlar kaç gün yattılar?

Sizin ödemiş olduğunuz bir bedel var. Onlar ise hazıra konuyor öyle mi?

Ödedik ya. Hazıra konup da ondan sonra para kazanalım, şöhret kazanmak…

http://www.risalehaber.com/d/other/saidozdemir_vekalet.jpg

Üstad da Risalelerin aslı korunsun diye sizlere yetki verdi?

İşte belgeyi gördünüz. Verdiği yetkide; ‘Benim vekilimdir. Her cihetle onu tevkil ediyorum’ diyor. Bizzat kendi hayattayken alındı bu ve noterde de tasdik edildi. Onun için başkası bizim iznimiz olmadan basamaz.

Bundan sonra öyle mi olacak?

Evet, bizim iznimiz olmadan basamaz. Neden? Üstad doğrudan doğruya yetkiyi bizlere verdi.

Peki Gülen cemaatine izin verir misiniz sadeleştirme yapıyoruz diyorlar?

Bozduktan sonra niye verelim? Bozuyorlar. Katiyen verilemez onlara. Basma hakları yok. Hem basıyorlar hem bozuyorlar.

Bugün baktığımızda onları da Risale-i Nur cemaati olarak kabul etmek gerekiyor mu?

Yok zaten kendileri ‘biz Risale-i Nur cemaatiyiz’ demiyorlar, ‘biz Gülen cemaatiyiz’ diyorlar.

Son olayda da kamuoyunu doğru bilgilendirmiyorlar. ‘Hükümet Risaleleri yasakladı’ diyorlar?

Yasak getirmedi. Esas bunun hakiki sahiplerini arıyorlar. Bunları doğrudan doğruya kim basmaya ehildir diye onları aramak için durdurdular. Onları bulduktan sonra serbest bırakacaklar.

Öbür türlü çok sayıda yayınevi basıyor Risaleleri?

Belki 20’ye yakın yayınevi basıyor. Hem para kazanılıyor hem şan şöhret elde ediliyor.

Bir de yayınevleri işlerine gelmeyen bölümü çıkartıp değiştirebiliyor?

Bazılarını değiştiriyorlar. Mektup ilave ediyorlar veyahut mektup çıkarıyorlar.

Bu doğru mu?

Katiyen doğru değil. Bizim İhlas Nur Neşriyat, bizzat Üstad’la beraber bastığımız için kendisi tetkik ediyordu. En doğru olan neşriyat odur.

Mesela Üstad’ın yazdığı bir mektup var. Bakıyoruz bazı yayınevleri 92’deki baskısına koymuş ama 94’teki baskıda çıkartmışlar?

İşte maalesef kendi işlerine geleni koyuyorlar, işlerine gelmeyeni koymuyorlar.

Son olarak eklemek istediğiniz bir husus var mı?

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütün Risale-i Nur eserlerini basmasını arzu ediyoruz. Ta ki millete mal olsun. Diyanet basarsa bunların 81 vilayette şubeleri var. O şubelerde satılır, millet istifade eder. Herkes okusun.

Kaynak: Habervaktim

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

22 Nisan 2014 Salı 08:59

[h=1]Said Nursi'nin resmi vekalet belgesi[/h]

"Resmi makamlara verilmek" üzere düzenlenen belgede Said Nursi mührü ile iki şahit yer alıyor

Ahmet Bilgi'nin haberi:

 

RİSALEHABER-Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebelerinden Hüsnü Bayram ağabeyinnezaretinde yayın yapan nurrehberi.com sitesinde Risale-i Nur varislerine dair resmi bir belge yayınlandı.

 

"Resmi makamlara verilmek" üzere düzenlenen belgede Said Nursi mührü ile Emirdağlı Mehmet Çalışkan ve Hamza Emek'in imzaları şahit olarak yer alıyor.

 

Belgede yer alan ifadeler ve isimler şöyle:

 

Yüz otuz parçadan mürekkep Risale-i Nur külliyatından Sözler, Mektubat, Lem'alar, Şualar, Mesneviyi Nuriye, İşaratül İcaz, Lahika mektuplarımı ve sair Türkçe ve Arabi eserlerimden neşir ve muhafaza ve müdafaalarına ait her türlü haklarımı hususi hizmetkarlarım ve varislerimden Tahiri, Sungur, Zübeyir, Ceylan, Hüsnü, Bayram ve talebelerimden Said Özdemir ve Ahmet Aytimur'a tevdi ediyorum. Ben öldükten sonra bana aid bütün Risale-i Nur kitaplarının neşrine devam edeceklerdir.

 

Risale-i Nur ne benim, ne başkasının malıdır. Kur'an'ın malıdır. Risale-i Nurun hasılatı Risale-i Nurun ve hizmetinindir. Bu manevi evlatlarım ve talebelerim benim tarzımda Risale-i Nura ve umumuna hizmet edeceklerdir.

 

Lüzumu halinde bu vasiyetimi alakdar resmi makamata vermek üzere tanzim ediyorum.

 

http://www.risalehaber.com/d/other/saidnursi_varisler.jpg

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

23 Nisan 2014 Çarşamba 15:22

[h=1]Risale-i Nur'a bandrol uygulamasını doğru buluyorum[/h]

Fırıncı ağabey, hakkında çıkan asılsız haberler üzerine açıklama yaptı

Abdurrahman İraz'ın haberi:

 

RİSALEHABER-Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebelerinden Mehmet Fırıncı ağabey, bugün bazı gazete ve internet sitelerinde hakkında çıkan ifadeler üzerine bir açıklama yaptı.

 

Risale Haber'e konuşan Fırıncı ağabeyin açıklaması şöyle:

 

"Yeni Asya'da çıkan RotaHaber'in de iktibas ettiği şahsımla ilgili beyan, gerçeği yansıtmamaktadır. Kültür Bakanlığının bandrol meselesi ile ilgili görüşüm aşağıdaki gibidir:

 

"Kültür Bakanlığının bandrol uygulaması Risale-i Nurun sadeleştirilmesi ve tahrifatına karşı tedbir mahiyetinde bir uygulama olup, eserlerin neşrini durdurmaya yönelik bir uygulama asla değildir. Tamamen iyiniyetli bir çabadır.

 

"Gerçek hak sahiplerinin ortaya çıkmasına zemin hazırlayacak ve eserlerin Üstadımızın arzu ettiği şekliyle basımını sonuç verecektir. Bu uygulamayı bu amaca hizmet edecek olması nedeniyle doğru ve gayet yerinde buluyorum.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

23 Nisan 2014 Çarşamba 11:05

[h=1]Risale-i Nur rastgele tasarruftan kurtarılacak[/h]

Badıllı ağabey bandrol uygulamasını destekledi

Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin talebelerinden Abdülkadir Badıllı, Risale-i Nur ile ilgili bandrol tartışmaları için, "Kültür Bakanlığının bu uygulaması bana göre Nurların neşrini engellemek değil, rastgele tasarruflardan kurtarmak fiilidir" dedi.

 

Son günlerde Risale-i Nur’la ilgili bir bandrol meselesi var. Kültür Bakanlığı tarafından sürdürüldüğü söylenen bu projenin, sizin bildiğiniz kadarıyla mahiyeti nedir? Ne yapılmak isteniyor?

 

Malum cemaatin Nurları sadeleştirme adı altında yaptıkları büyük tahrifat ve yozlaştırmayı Kültür Bakanlığına şikâyet eden çok yazılar gitmiş, Bakanlık da Risale-i Nurların yeni baskılarını bandrol vermemek ile durdurmuştur. Tâ ki Nurların neşir hakkı kimindir ispat edilinceye kadar.

 

Yayınevleri şu an itibariyle bandrol alamadıkları için okuyucularına Risale-i Nur ulaştıramıyor. Bu Risale-i Nur’a fiili bir engel değil mi?

 

Şimdilik öyle ama bir neticeye bağlanacak. Kültür Bakanlığının bu uygulaması bana göre Nurların neşrini engellemek değil, rastgele tasarruflardan kurtarmak fiilidir.

 

Bu konuda sizin tavsiyeleriniz nelerdir? Yayınevleri ve Risale-i Nur okuyucuları nasıl hareket etmeli?

 

Tavsiyem biraz sabretmektir, kıyamete kadar bu uygulama sürmeyecek. Nurlardan istifade ortadan kalkmamıştır. Basılı hazır nüshalar her yerde vardır.

 

Yeni Asya

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

  • 2 Wochen später...

05 Mayıs 2014 Pazartesi 14:05

[h=1]Risale-i Nur'un basım hakkını devreden noter belgesi[/h]

Kültür Bakanlığının Risale-i Nur için getirdiği bandrol uygulamasında yeni bir belge ortaya çıktı

Risale Haber-Haber Merkezi

 

Bediüzzaman Hazretlerinin yeğeni Suat Ünlükul'un Risale-i Nur üzerindeki bütün haklarını noter aracılığyla devrettiği ortaya çıktı.

 

Kültür Bakanlığının Risale-i Nur için getirdiği bandrol uygulamasında yeni bir belge ortaya çıktı. Prof. Ahmet Akgündüz, "Seyda Ünlükul'un babası Suat Ünlükul, Risale-i Nurlar üzerindeki bütün haklarını Ahmet Aytimur ağabeye devretmiştir" dedi.

 

Kültür Bakanlığı'nın bandrol meselesinin ele aldığı bugünlerde, Nur Talebelerinden gelen soruları aydınlatmak maksadıyla bir belgeyi daha paylaştığını açıklayan Akgündüz, "O da 15 Ocak 1987 yılında, Seyda Ünlükul'un babası Suat Ünlükul'un Risale-i Nur üzerindeki bütün haklarını, Ahmet Aytimur Ağabeye devrettiğini gösteren Noter tasdikli belgedir. Ayrıca Saadet Ünlükul'un da sözlü olarak bu hakkın Ağabeylere ait olduğunu ifade ettiğini biliyoruz. Kaldı ki, Bediüzzaman'ın tek mirasçısı ve kardeşi olan Abdülmecid Nursi Ağabeyin de bütün haklarından Ağabeyler lehine ferağat ettiğine dair karar, Nurun Avukatlarından olan İbrahim Ünlü Ağabeyin arşivinde bulunmaktadır" dedi.

 

İşte o belge

 

http://www.risalehaber.com/d/other/risale_noter.jpg

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

  • 1 Monat später...

19 Haziran 2014 Perşembe 09:01

 

Risale-i Nur’un basım haklarını Kültür Bakanlığı alıyor

 

Risale-i Nur’un basım hakları, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na alınıyor

 

Nuray Babacan'ın haberi:

 

*

 

Hükümet, önergelerle oldukça genişleyen “vergi ve taşeron” paketini son bir operasyona hazırlanıyor. Gülen Cemaati ile aralarında krize neden olan*Risale-i Nur’un basım hakları, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na alınıyor.*

 

*

 

Düzenleme şöyle:

 

*

 

BASIM YETKİSİ BAKANLAR KURULU’NDA

 

*

 

Saidi Nursi’nin eseri olan Risale-i Nur’u kimin basacağıhükümet ile Gülen Cemaati arasında uzun zaman tartışmalara neden olmuştu.*Cemaatin Risale-i Nur’un basımını hükümetin engellediği şeklindeki kampanyasına karşı hükümet de*kitabın cemaat tarafından varislerinden izinsiz olarak ve orijinal halini değiştirerek bastığınıiddiasını ortaya atmıştı. Tasarıya yapılacak ekleme ise son nokta konulacak.

 

*

 

Yasaya,*“Bakanlar Kurulu Kararı ile memleket kültürü için önemi haiz görülen eserler üzerindeki haklar, hak sahiplerinin münasip bir bedel talep etme hakları saklı kalmak kaydıyla, koruma süresinin bitiminden önce kamuya mal edilebilir.*Bu hususta karar verilebilmesi için eserin, Türkiye’de veya Türkiye dışında Türk vatandaşları tarafından vücuda getirilmiş olması gerekir” hükmü eklenecek.*

 

*

 

Çıkartılacak Bakanlar Kurulu kararında, eser ve sahibinin adı, hakları kullanacak makam veya müessese, hak sahiplerine, talep üzerine ödenecek bedelin nasıl belirleneceği ve bu bedelin hangi kurum tarafından ödeneceği, eserden gelir elde edilmesi halinde bu gelirin hangi amaçla kullanılacağı da yer alacak.

 

*

 

Hürriyet

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

  • 2 Wochen später...

Görmez konuştu: Risale-i Nur ümmetin malıdır

 

Diyanet İşleri Başkanı Görmez: Diyanet olarak Risaleleri basmaya devam edeceğiz, ama tekelimize almadan. Çünkü Risale-i Nur ümmetin malıdır.

 

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez Risale-i Nurların ümmetin malı olduğunu söyledi.

Basında yer alan “Diyanet de mi bandrol alamıyor?” haberleri üzerine Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Müdürü Kâzım Güleçyüz’ü arayan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, İşaratü’l-İ’caz için bir bandrol engelinin söz konusu olmadığını ve çok yakında 30 bin adet baskıyı gerçekleştireceklerini söyledi. Eseri Arapça orijinali ile birlikte, Abdülmecid Nursî’nin tercümesini esas alarak tahkikli şekilde hazırladıklarını belirten Görmez, “Bu vesileyle bir müjde daha vermek istiyorum. Mesnevî-i Nuriye’yi de yayına hazırladık ve yakında basacağız” dedi.

http://www.rotahaber.com/dosya/100520141024191633177.jpg

 

SORUN BİR AN ÖNCE ÇÖZÜLMELİ

Üstad Bediüzzaman’ın “Risaleler Diyanet’in malıdır” sözünden hareketle eserleri basmaya karar verdiklerini ifade eden Görmez, “Ancak bunu yaparken Risale basımını tekelimize almayacağız. Çünkü Risale-i Nur ümmetin malıdır” diye konuştu.

Risale neşriyatında önemli olan hususun, eserlerin aslı muhafaza edilerek basılması olduğunu vurgulayan Görmez, bandrol problemiyle ilgili olarak da, “Mahkeme safahatının bir an önce sonuçlanmasını ve sorunun en kısa zamanda çözüme kavuşmasını temennî ediyoruz” ifadesini kullandı.

 

 

 

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

07 Temmuz 2014 Pazartesi 09:45

 

Risale-i Nur'un basımı TBMM'de tartışıldı

 

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki "torba tasarısı" görüşmelerinde Risale-i Nur konuşuldu

 

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki*"torba tasarısı" görüşmelerinde Risale-i Nur konuşuldu.

 

*

 

Tasarı üzerinde AK Parti Yozgat Milletvekili Ertuğrul Soysal'ın verdiği önergenin kabul edilmesi değişiklik yapıldı. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nda yapılan düzenlemeye göre Bakanlar Kurulu kararıyla memleket kültürü için önemi haiz görülen eserler üzerindeki haklar, hak sahiplerinin münasip bedel talep etme hakları saklı kalmak kaydıyla, eser, sahibinin ölümünden sonra koruma süresinin bitiminden önce kamuya mal edilebilecek. Bu husustu karar verilebilmesi için eserin Türkiye'de veya Türkiye dışında Türk vatandaşları tarafından üretilmiş olması gerekecek. Eserin topluma ulaşmasını sağlayacak şekilde yayımlanması zorunlu olacak.*

 

*

 

Bu önerge, komisyonda uzun süre tartışıldı.*

 

*

 

Muhalefet, önergeyle kamuya mal olmuş Risale-i Nur eserinin yayımının engellendiğini öne sürerek, bu önergeye karşı çıktı.

 

*

 

AK Parti Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç, budüzenlemenin sadece Bediüzzaman Said Nursi tarafından yazılan Risale-i Nur ile ilgili olmadığını ama onu da kapsadığını söyledi.

 

*

 

Risale-i Nur'un basımının devam etmesi yönünde talepler geldiğini belirten Bilgiç,*"4 tane mirasçısı var. Yeğeni Saadet hanım basımı yönünde beyan irade etmiyor. 3-4 aydır bandrol verilmediği için basımı yapılamıyor. Önerge ile yapılan değişiklikle, bu eserin koruma süresinin bitiminden önce kamuya mal edilerek basımına imkan sağlayan bir düzenleme yapılıyor. Bu sadece Risale-i Nur ile ilgili hadise değil, bunun dışında pek çok yazılı ve sözlü eser var. Bu düzenlemeden Risale-i Nur da nasibini almaktadır"*dedi.

 

*

 

Bilgiç, bugüne kadar*27 milyon Risale-i Nur basıldığını belirtti.

 

*

 

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam*ise önergede, "Bakanlar Kurulu kararında belirtilen eserin topluma ulaşması sağlanacak şekilde yayımlanması zorunludur" denildiğini anımsatarak, eserin yayımının engellenmediğini söyledi. İslam, "Varisçilerden bazıları bir eserin yayımlanmasını istemediği zaman yayınlanamıyor, bu önerge de bu durumu ortadan kaldırıyor" dedi.

 

*

 

aa

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

08 Temmuz 2014 Salı 19:02

[h=1]Risale-i Nur'a yasal düzenleme niye yapıldı?[/h]

Ümit Şimşek, bandrol olayının iç yüzünü Sabah'a anlattı

İsa Tatlıcan'ın röportajı:

 

Kültür Bakanlığı’nın hazırladığı bir yasal düzenleme son günlerde bazı gazetelerde “Risale-i Nur Külliyatı yasaklanıyor” şeklinde yorumlandı. Bu iddialara Nur camiasının yakından tanıdığı bir isim olan Yazar Ümit Şimşek’ten sert yanıt geldi.

 

Bediüzzaman Said Nursi tarafından kaleme alınan yaklaşık 6 bin sayfadan oluşan Risale-i Nur Külliyatı, Nurcu camiada tartışma konusu oldu.

 

Risale-i Nur Külliyatının basım ve dağıtımı, eserlerde isimleri sıralanan Bediüzzaman'ın varisleri tarafından gerçekleştiriliyordu. Bu konuda Nurcu gruplar arasında bir ittifak vardı. Eserler, 1990'lı yıllardan sonra farklı yayınevleri tarafından basılmaya başlandı. Gülen hareketine yakın bazı yayınevleri tarafından Risale-i Nur Külliyatı'nın sadeleştirme girişimi, Said Nursi'nin hayattaki talebeleri ve varislerinin "Eserlerin müellifinin sadeleştirmeye vermedi, eserler tahrif ediliyor" itirazına neden oldu. Bediüzzaman'ın talebeleri, bu süreçte Fethullah Gülen'e bir mektup yazarak bu konudaki itirazlarını dile getirdiler. Bediüzzaman'ın talebelerinin resmi ve gayrıresmi tüm girişimleri, eserlerin birçok yayınevi tarafından izinsiz basılmasının ve tahrif edilmesinin önüne geçemedi.

 

2014 yılında, tahrifat ile ilgili şikayetlerin artması, Risale-i Nur Külliyatı'nı basan yayınevi sayısı 26'yı geçmesi ile birlikte Kültür Bakanlığı bu konuda yasal bir düzenleme girişiminde bulundu. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun 47. maddesinde yapılan bir değişiklikle tahrifat ve korsan baskıların önüne geçilmesi amaçlanıyor.

 

Bu konudaki son gelişmeleri, "Risale-i Nur Külliyatı yasaklanıyor" iddialarını ve yasal düzenlemenin getirdiği değişiklikleri Nur camiasının tanınmış isimlerinden Yazar Ümit Şimşek'e sorduk:

 

ESERLERE TALEP YAYINCILARIN İŞTAHINI KABARTTI!

 

-Risale-i Nur Külliyatı gerçekten yasaklanıyor mu? Bu tartışma nereden çıktı?

 

Risale-i Nur'un neşri, eserin müellifi olan Bediüzzaman Said Nursî'nin üzerinde en fazla hassasiyetle durduğu bir meseledir; ancak bugüne kadar maalesef tam bir başıboşluk içinde kalmış, her isteyen istediği şekilde Risale-i Nur yayınlar hale gelmiştir. Bunun da sebebi, Risale-i Nur'lara sürekli ve geniş bir talebin olmasıdır; bu durum da birçoklarının iştahını açmış ve onları hiçbir maddî riski olmayan ve mutlak surette kazanç sağlayan bu yoldan ticaret yapmaya sevk etmiştir.

 

BEDİÜZZAMAN ESERLERİNİ BASACAK İSİMLER BELLİDİR

 

-Risale-i Nur Külliyatı anonim bir eser mi? Telif hakları açısından herkes basabilir mi?

 

Risalelerin neşir hizmetini Bediüzzaman Hazretleri kendi ailesine ve kanunî mirasçılarına bırakmadığı gibi, "İsteyen neşretsin" diyerek başıboş da bırakmamış, kendi sağlığında dizi dibinde yetiştirdiği, Risale-i Nur'un hizmet tarzını bilen kimselerden meydana gelen ve "mutlak vekilim" diyerek isimlerini tek tek saydığı talebelerinden meydana gelen bir heyete tevdi etmiştir. Risale-i Nur'a hizmet iddiasında bulunan insanların, Risale-i Nur Müellifinin kendi eserleri hakkındaki bu tasarrufunu da saygı ile karşılayıp buna boyun eğmeleri gerekmez mi?

 

DİN HİZMETİ SADECE RİSALE-İ NUR BASMAKTAN İBARET DEĞİLDİR

 

-Peki bu eserleri basan bu kadar Yayınevi varken günümüzde 26 yayınevinin Risale-i Nur eserlerini basma isteği neden kaynaklanıyor?

 

Risale-i Nur hizmeti, sadece Risale-i Nur'u basmak ve satmaktan ibaret değildir. Asıl hizmet, onu okumak ve okutmak, onun hakikatlerini yaşamak ve yaşanmasına vesile olmak, eserleri muhtaçların eline ulaştırmak şeklindeki faaliyetlerdir. Risalelerin basımı ise, çok özel bir hassasiyet ve sadakat isteyen bir iştir ve Üstad zamanından beri cemaat içinde "naşirler" olarak bilinen kimseler eliyle ve Üstadın mutlak kontrolu altında yürütülen hususî bir hizmettir. Eğer bu bir tekelcilik ise, bu tekelciliği Risale-i Nur'un Müellifi yapmıştır ve yapmaya da yerden göğe kadar hakkı vardır. Korsanlıkla fiilî bir durum meydana getirenler, yüzsüzlüğün sınırlarını da zorlayarak eser sahibini eser üzerindeki haklarından mahrum etmeye çalışıyorlar! Bunlar, iddialarında tutarlı olmak istiyorlarsa, herşeyden önce, "Biz Risale-i Nur talebesi değiliz; Bediüzzaman'ın bu konuda ne söylediği de bizi ilgilendirmez" diyerek Üstadın bu konudaki hükmünü kabul etmediklerini açıkça ve samimî bir şekilde itiraf etmek zorundadırlar.

 

MAHKEME KARARLARI KORSAN VE TAHRİFATIN YOLUNU AÇTI

 

-Bediüzzaman yasal varislerini nasıl belirlemiş? Mahkemeler bunu belge olarak kabul etmiyor mu?

 

Üstadın vasiyetindeki hükümler apaçık ortada iken, maalesef, beşerî hukuk sistemi konuya daha başka bir açıdan baktığı için, bu çelişkiden istifade eden bir kısım Risale tacirleri Bediüzzaman'ın hükmüne karşı bazı mahkeme kararlarını çıkarmak suretiyle Bediüzzaman'ın hükmünü iptal ettirmişler ve konuyu her türlü korsanlığa ve tahrifata açık hale getirmişlerdir; halen bu yaptıklarıyla da övünmektedirler.

 

ARTIK RİSALE-İ NUR BASACAKLAR ASLINA BAĞLI KALACAK

 

-Peki Hükümetin yaptığı bu değişiklik bu eserlerin basılması ve korunması konusundaki kargaşayı ortadan kaldırıyor mu?

 

Hükûmet de başka bir formülü devreye sokarak Risale-i Nur'ları koruma altına almak yolunu seçmiştir. Yapılan düzenleme yürürlüğe girdiğinde, Risale-i Nur'u neşredenler ancak aslına sadakat şartıyla bu eserleri neşretmek gibi bir yükümlülükle karşı karşıya kalacak, Risale-i Nur'ları herkes istediği şekle sokup yayınlayamayacak, sadeleştirme ve sair kılıflar altındaki tahrif teşebbüsleri de gerçekleşme imkânı bulamayacaktır.

Risale-i Nur Müellifinin vasiyetini hiçe saydıktan başka, bu kadar açık bir gerçeği de ters yüz ederek bu düzenlemeyi "Risale-i Nur'un neşrine mâni olmak" şeklinde ilân etmek ise bir korsan hezeyanından ibarettir.

 

Sabah

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

[h=3]Risale-i Nurlar yasaklanıyor mu?[/h]

09 Temmuz 2014 Çarşamba 07:50

abdurrahmaniraz@hotmail.com

Haftalardır genelde sosyal medyada olmak üzere bir kısım medyada “Risale-i Nur yasaklanıyor” diye etrafı velveleye verip sözüm ona Nur risalelerine sahip çıkma gayretkeşliğinde yarışa girdiler. Halbuki bunlardan bir kısmı Risale-i Nuru sadeleştirme adı altında tahrib ve tahrif edenleri ve muharref kitablarını çarşaf çarşaf yayınlıyor, Risale-i Nur’un aslından hiç bahsetmiyor. Bediüzzaman'ın kendi kitaplarında vekil ve varis olarak tarif ve takdim ettiği ağabeylerin ısrarlı feryatlarını duymazlıktan geliyor. Hatta bu ağabeylerin büyüklerine yazdıkları mektubu da buyüklerine ulaştırmak yerine “neşriyatla ilgili yetkili kişi filanca kişidir isteyen onunla görüşsün” diyerek ağabeyleri sıradan bir insanla görüştürmek suretiyle, itibarsızlaştırmak ve önemsizleştirmek gayretinde idiler.

 

Peki ne oldu da şimdi, eskiden “pir-i mügan” (en yaşlı meyhaneci, saki) olan Bediüzzaman'a şimdi “Üstadımız” demeye başlamış ve “imdat Risale-i Nur yasaklanıyor”, “uyanın ey ümmeti muhammed” diye feryada başlamışlardır?

 

Evet artık hem bu soruların cevabını hem de gerçekten ne oluyor bunu irdelemek lazım. Risaleler yasaklanıyor mu? sorusunun bendeki bilgilerle cevabını vermeye çalışayım.

 

Öncelikle şunu söylemem lazım; ben Üstadıma tam güvenmişim ve bu güven ile Üstadımın her dediğine bila tereddüt “sadakte ya üstazi” diyorum. Madem ona güveniyoruz onu dinleyelim.

 

Hem korkmayınız, RİSALE-İ NUR yasak olmaz; Hükümet-i cumhuriyenin meb’usları ve erkanlarının ellerinde mühim risaleleri ik-üçü müstesna olarak serbest geziyorlardı. Inşaallah, bir zaman hapishaneleri tam bir ıslahhane yapmak için bahtiyar müdürler ve memurlar, o nurları, mahpuslara, ekmek ve ilaç gibi tevzi edecekler.”

 

Evet sadakte ya Üstadım. İşte bugün aynen buyurduğun gibi hapishanelerde “ekmek ve ilaç gibi” dağıtılıyor. Fakat kendilerini cam fanusa hapsedenler elbette göremezler. İşte Üstad da onlara“Ey Paşa! Başit başında buz tutu. Görmediğin şeyi inkar etme. Her şey senin malumatında münhasır değildir, vesselam!” diye 80 sene öncesinden sesleniyor.

 

Farz-ı muhal olarak diyelim ki bu hükümete güvenmiyorsunuz, diyelim ki bu hükümet risalelere düşman, yine yasaklayamaz. Önce Üstadımıza güvenmeyi, teslim olmayı ve anlamayı öğrenmeliyiz. Şimdi bazıları “senden mi öğreneceğiz” diye sölyeniyorlardır; hayır Risale-i Nurdan hep birlikte öğreneceğiz.

 

Gelelim asıl konumuza; dünyanın en önemli eserlerinin başlarında olan Risale-i Nur ortada sahipsiz kalınca ve müellifinin muhtelif mektup ve tahşidatına rağmen, herkes sanki kendileri yazmışlar gibi sayfalarında diledikleri gibi kalem oynatmaya başlayıp olan olmayan mektupları istedikleri yerlere koyup istediklerini çıkarmaya başlayınca, hele hele birileri, bilerek, kasten ve taammüden tahrif ve tahribe başlayınca, yürekleri, vicdanları kalbleri ‘cız’ edenler, yapılan vicdansızlıktan dolayı uykusu kaçan ve yüklendikleri ağır vekalet ve veraset sorumluluğunun altında ezilenler, yani derdi olan, dert çekenler ve bütün feryatlarına rağmen, seslerine, vicdansız tahrifat, tahribat ve tezviratçıların kulak tıkadığı, o mübarek zatlar son olarak hükümet erkanından yardım istemek mecburiyetinde kalmışlardır.

 

Çok şükür ki Risale-i Nur büsbütün bozulmadan müellifinin istediği doğrultuda gerekli tedbirler, olabildiğince, yani gövdenin içindeki kurtlara ragmen sağlığına hukuk içinde kavuşmak üzeredir. Peki bu nasıl olacak? Burada konular biribirinden kopuk olduğu için maddeler halinde sıralamaya çalışacağım.

 

1-Üstadımızın vekil ve varisleri hükümetten bu yıkım faaliyetlerinin durdurulması için yardım talebinde bulununca, Kültür Bakanlığı nezdinde bir çalışma başlatılmış ve nüsha birliği ile birlikte neşir yetkisi için son aşamaya gelindiği bir sırada, biri sanırım 1987'de diğeri de ondan bir kaç yıl sonra o zamanki Yargıtaydan çıkarttıkları “Bediüzzaman'ın talebeleri onun resmi vekil ve varisleri değiller” kararıyla farklı bir durum ortaya çıktı. -Ki, bunların ikisi de risaleleri içinde bir sürü ekleme ve çıkarmalarla neşreden yayınevleridir. Düşününki kaç sene once Yargıtaya dava açıp kazanıyorlar. Ve dikkatle takib ediyorlar. Son anda getirip o mahkeme kararlarını Kültür Bakanlığına ibraz ediyorlar. Tabi yetkilendirme işi olamıyor.

Çünkü evet Risale-i Nurda Üstadımız bu ağabeylere yetki ve vekalet veriyor ama kanun noterden vekalet istiyor.

 

2-Herkesin çok konuştuğu bandrol ve telif eserleri, mülkiyet haklarını kapsayan, fikri, sınai haklar kanunu var ve bu eserler bu kanunun kapsamı içerisindedirler. Bu eserlerle ilgili herhangi bir işlem yapılması için, hem nesebi varisler ve hem de bizim manevi dediğimiz, kanunun atanmış dediği varislerin hepsinin toplanıp bir arada müracaat etmeleri lazım. Bunu da maalesef farklı endişe ve mülahazalardan dolayı sağlanamadığından istenen karar çıkarttırılamıyor. Zira kanuna göre hak sahipliği iddia etmek için müellifin bütün yasal varisleri bir arada müracaat etmeleri lazım. Hatta buyapılan tahrifat ve tahribata engel olunamamasının tek sebebi hak sahiblerinin belli olmamasındandır. Eğer hak sahibi belli olsa idi hemen mahkemeye müracaat edilerek eserin değerinin kaybedildiğini, itibarsızlaştırıldığını iddia ederek hem maddi hem de manevi tazminat ve ceza davası açmak ve yapılan sahteleştirmeyi durdurmak mümkün olacaktı.

 

3-Hak sahibi belli olmayınca vatan ve devlet kültürü için değerli ve önemli sayılan eserlerde devlet otomatik olarak, kültür varlıklarını koruma kanunu kapsamında hak sahibi olmakta ve kendince değerli gördüğü eserleri koruma altına almaktadır. Dolayısı ile yeni çıkarılan torba kanunda sadece Risale-i Nur değil daha bir çok telif eser hakkı mevcuttur. Bunların arasında müellifi bilinmeyen, ya da varisi olmayan veya varisleri anlaşamayan birçok kitab ve müzik eserleri de mevcuttur. Zamanla telif edilmiş fakat bir şekilde yayınlanmamış fakat “memleket kültürü için öneme haiz” eserler var. Bunlarla birlikte mesela Vahdettinin kızının bestelediği çok güzel bir salat-u selam varmış bu güne kadar bu sebeplerden dolayı yayınlanamamış. Bunun gibi memleket kültürü için faydalı görülen yüzlerce eser var.

 

4-Peki çıkarılan kanunla koruma altına alınan Risale-i Nur bundan sonra basılamıyacak mı?Elbette basılacak, kanun komisyondan geçmiş, önümüzdeki hafta da meclis genel kurulundan çıkınca altında şu ibare yazılır. “Bunu bakanlar kurulu yürütür.” Bakanlar kuruluna gelince, kurul yönetmelik taslağını hazırlayıp Diyanet'e gönderecek. Tabi burada herkesin aklına aynı soru geliyor. “Tamam bugün basılacak da yarın bu hükümet, bu diyanet yok diyelim, ne olacak?” Şimdi bu soru senin benim aklıma geliyor da bu büyük olayı takib edenlerin aklına gelmedi mi? Hüsnü Bayram ağabey, Abdullah Yeğin ağabey bu yaşlarına rağmen onlarca defa Ankara'ya gidip geldiler. Onun da tedbirini elbette aldılar. Şu anda ağabeylerin kontrolünde Diyanet'e verilecek nüsha çalışması yapılmakta, İnşaallah 1-2 hafta içinde Diyanet'e teslim edilecek ve bundan sonra bütün Risale-i Nur Diyanet tarafından basılacak. "Peki bu bağıranlar ne olacak" derseniz onlar da basacak.Diyanet sadece tesbit edilen metin ve kompozisyonun orjinalliğini muhafaza noktasında kontrolü sağlayacak.

 

Üstadımızın iki noktada tahşidatı var bunlar da tamamen sağlanmıştır.

1-Risale-i Nurun sıhhati

2-Tayinat.

 

Aşağıda Üstadımızın Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki Hazretlerine yazdığı mektubu okuyunca göreceksiniz ki Üstadımızın vasiyeti aynen bitamamiha yerine getirilmiştir. Tabiki ilk başlarda 50 yılın alışkanlığının yıkılması güç olacaktır. Fakat ben yine bu eserlerde Hz. Ali nin (r.a) ve Üstadımızın tasarrufunun devam ettiğine inanıyorum. İnşaallah her şey çok güzel olacaktır. Eğer Üstada hak ettiği gibi inanıyorsak; "Ümitvar olalım zira Şu istikbal inkilabatı içerisinde en yüksek gür seda islamın sedası olacaktır."

 

SAADET VE MUHABBETLE KALINIZ

 

Afyon hâdisesi başlamadan evvel Diyanet İşleri Reisi Ahmed Hamdi, Said Nursî'den iki takım Risale-i Nur eserlerini; bir takımını Diyanet İşleri Kütübhanesine koymak, bir takımını da şahsına alıkoymak için istemişti. Fakat hapis hâdisesi çıktı, gönderilemedi. Üstad, hapisten sonra Emirdağ'a geldiği vakit, evvelce hazırlanan iki takımı tashih ederek Ahmed Hamdi'ye gönderdi ve aşağıdaki mektubu kendisine yazdı:

 

Muhterem Ahmed Hamdi Efendi!

Bir hâdise-i ruhiyemi size beyan ediyorum: Çok zaman evvel zâtınız ve sizin mesleğinizdeki hocaların zarurete binaen ruhsata tâbi' ve azimet-i şer'iyeyi bırakan fikirlerine, benim fikirlerim muvafık gelmiyordu. Ben hem onlara, hem sana hiddet ederdim. "Neden azimeti terkedip ruhsata tâbi' oluyorlar?" diye Risale-i Nur'u doğrudan doğruya sizlere göndermezdim. Üç-dört sene evvel kalbime size karşı tenkidkârane bir teessüf geldi.

 

Birden ihtar edildi ki:

"Bu senin eski medrese arkadaşların olan başta Ahmed Hamdi gibi zâtlar, dehşetli ve şiddetli bir tahribata karşı "ehven-üş şer" düsturuyla bir kısım vazife-i ilmiyeyi, mukaddesatın muhafazasına sarfedip, tehlikeyi dörtten bire indirmeleri, onların mecburiyetle bazı ruhsatlarına ve kusurlarına inşâallah keffaret olur" diye kalbime şiddetle ihtar edildi. Ben dahi sizleri ve sizin gibilerini, o vakitten beri yine eski medrese kardeşlerim ve ders arkadaşlarım diye hakikî uhuvvet nazarıyla bakmağa başladım. Onun için benim bu şiddetli tesemmüm hastalığım vefatımla neticelenmesi düşüncesiyle, Nurlara benim bedelime hakikî sahib ve hâmi ve muhafız olacağınızı düşünerek ve üç sene evvel sizin ısrarla bir takım Risale-i Nur'u istemenize binaen vermek niyet etmiştim. Şimdi hem mükemmel değil, hem tamamı değil, Nur şakirdlerinden üç zâtın onbeş sene evvel yazdıkları bir takımı sizin için, şiddetli hastalığım içinde bir derece tashih ettim. Bu üç zâtın kaleminin benim yanımda on takım kadar kıymeti var. Senden başka bu takımı kimseye vermeyecektim. Buna mukabil onun manevî fiatı üç şeydir:

 

Birincisi:

Siz -mümkün olduğu kadar- Diyanet Riyaseti'nin şubelerine, mümkünse eski harf, değilse yeni harf ile ve has arkadaşlarımdan tashihe yardım için birisi başta bulunmak şartıyla, memleketteki Diyanet Riyaseti'nin şubelerine yirmi-otuz tane teksir ederek göndermektir. Çünki haricî dinsizlik cereyanına karşı böyle eserleri neşretmek, Diyanet Riyaseti'nin vazifesidir.

 

İkincisi:

Madem Nur Risaleleri medrese malıdır. Siz de medreselerin hem esası, hem başları, hem şakirdlerisiniz; onlar sizin hakikî malınızdır.

 

Üçüncüsü:

Tevafuklu Kur'anımız mümkünse fotoğraf matbaasıyla tab'edilsin ki, tevafuktaki lem'a-i i'caziye görünsün.

 

Said Nursî

 

(Tarihçe-i Hayat-615, Sekizinci Kısım (Isparta Hayatı)

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

İhsan Atasoy: Risale-i Nurları engellemek musibeti davet eder

 

Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerinin biyografilerini kaleme alan Yazar İhsan Atasoy, torba kanunla basımı devlet tekeline geçirilmek istenen Risale-i Nurları engelleme çalışmalarının, musibeti davet edeceği uyarısında bulundu.

 

Devlet imkanları ile Risale-i Nur’un basımının ihtiyaçları karşılamayacağını ifade eden İhsan Atasoy, en son İşarat’ül İcaz isimli eserin basımında bu gerçeğin ortaya çıktığını hatırlattı. Atasoy, "Hani İşaratü'l-İcaz basılacaktı?"*diye sordu.

 

 

Basım hakkı Kültür ve Turizm Bakanlığı'na, basım yetkisi Bakanlar Kurulu'nda olacak şekilde yapılmak istenen düzenlemenin Risale-i Nurların insanlara ulaşmasını engelleyeceği endişesi arttı. Uzmanlar, konuyla ilgili düzenlemenin Risale-i Nur’un gayesine hizmet etmeyeceğini, manevi olarak Nur’ların insanlara götüreceği hakikatlerin bu şekilde engellenmiş olacağı uyarısında bulundu.

 

 

KAÇ TANE BASILACAĞINA DEVLET KARAR VEREMEZ

 

 

Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebelerinin biyografilerini yazan ve bu alanda önemli çalışmaları olan İhsan Atasoy, bu gayretin sadaka-i makbule’yi engelleme anlamına geleceğini belirterek,*“Korkarım ki musibeti davet etmiş oluruz.”*dedi.

 

 

Risale-i Nurların devlet tekeline geçmesini endişe ile karşıladığını belirten Atasoy, başarılı işlerin altında hep özel girişimin bulunduğunu, Türkiye’de de devlet kontrolünde olan şeylerden kurtulmak için büyük bir gayret bulunduğunu hatırlattı:

 

“Her alanda böyle oluyordu, daha kaliteli, daha seri, daha yaygın, daha güzel eserler yapabilmenin yolu özelleştirmeden geçer. Bu eğitimde de böyle, ekonomide de böyle her alanda bu bir gerçektir. Öyle olunca Risale-i Nur gibi büyük bir eserin devlet kontrolüne girmesi beni endişelendiriyor. Çünkü devlet diyecek ki ‘bu sene 100 bin tane basacağım bu yeter’ Hâlbuki bir milyon ihtiyaç var, onu düşünmez.”*

 

 

Bediüzzaman Hazretleri’nin ifadelerinin de bu konuda yön gösterici olduğunu hatırlatan Atasoy, “Şöyle diyor Üstad talebelerine: ‘Sizin vazifeniz Risale-i Nur’un tab’ı değil sadece, neşri’… Yani ele ulaşması, insanlara ulaşması. O da yetmez. Oradaki hakikatleri insanların dimağına ulaştırmak. Bunun bir eğitim sistemi, bir tedris tarzında, irşad tarzında yapmak.” şeklinde konuştu.

 

 

HANİ İŞARATÜ'L-İCAZ BASILACAKTI?

 

 

Devlet imkanları ile Risale-i Nur’un basımının ihtiyaçları karşılamayacağı uyarısında bulunan Atasoy, en son İşaratü'l-İcaz isimli eserin basımında bu gerçeğin ortaya çıktığını hatırlattı. Atasoy'a göre burada manevi bir risk var:

 

“Yarın öbür gün devlet ‘biz bu kadar tahsise ayırdık, 100 bin tane bastırdık, yeter’ diyecek. Nitekim İşaratü'l-İcaz hala basılacak. 250 tane basıldı, 30 bin basılacaktı. Aylar geçti devlet bürokrasisi yavaş işleyen bir şey. Ama imana ihtiyaç her geçen gün artıyor.*Bunu devlet karşılamadığı takdirde bu iman hakikati, oyuncak değil ki. İnsanların ebedi hayatı kaybetme veya kazanma meselesi.*Diyelim ki ulaştırmadınız, o insanlar imansızlıkla öbür aleme gittiler. Bunun hesabını kime nasıl vereceğiz.Burada büyük bir manevi risk var.”

 

 

ÜSTAD’IN İSTEĞİ FARKLIYDI

 

 

İhsan Atasoy, Üstad’ın da bu eserleri devletin basmasını istediği yönünde yaşadığı dönemde telkinlerde bulunduğu şeklinde karşı görüşler dile getirildiğini, ancak bunun çok farklı bir gaye ile yapıldığını söyledi. Üstadın amacının Risaleler üzerindeki yasakçılığı kaldırmak olduğunu hatırlatan Atasoy,*''Üstad, Risale üstündeki yasak engelinin kalkması için istemişti. Devlet basarsa bu engel kalkar, daha geniş ellere daha rahat ulaşır diye. Üstadın hedefi bu.*Yoksa devletçilikle devletin kontrolünde bir şeyi düşündüğünden değil. Nitekim devlet bunu Menderes zamanında yapmayınca, nasip olmayınca bunu talebeler mi yapacak diye neşriyatla vazifelendirdiği talebeleri teşebbüs ettiler. Bugüne kadar belki en çok basılan, okunan, yayılan bir eser külliyatı” değerlendirmesinde bulundu.

 

 

MUSİBETLERE DAVETİYE ÇIKARIR*

 

 

Bediüzzaman Hazretleri’nin Risalelere yönelik engelleme çalışmalarına karşı musibet uyarısını dile getiren Atasoy, “Yavaş işleyen devlet çarkı içinde devlet el koyup da*Nurların basılması ve yayılması geciktirilirse korkarım ki büyük bir maddi tokat gelir. Buna teşebbüs edenlere de, devlete, millete de gelir.*Çünkü Üstad, ‘Risale-i Nur’a bir taarruz, bilerek ya da bilmeyerek yapıldığı zamanlarda daima musibetler ülkemize gelmiştir’*diyor. Çünkü Risale-i Nurlar iman hizmeti olarak sadaka-i makbuledir. Anadolu’dan bütün belaların def’ine, hatta ülkemizin İkinci Dünya Savaşı’nın dışında kalmasının sebebi diplomatlık değildir, aslında Risale-i Nur’un o manevi fütuahatıdır ki, ülkemizi bu savaşın dışında kalması şeklide yorumluyor.Dolayısıyla bizler bunun basımını ve neşrini engellediğimiz zaman bu sadaka-i makbuleyi engellemiş oluruz ve arkasından da korkarım ki musibeti davet etmiş oluruz.”*uyarısını dile getirdi.

 

 

Sadece tenkit amaçlı değil, yapıcı görüşler de ortaya koymak gerektiğini belirten Atasoy, devletin bu konuda iyi bir şey yapmak istemesi durumunda Risale-i Nur nüshaları arasındaki farklılıkların ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmayı yapabileceğini hatırlattı. Eserler için orijinal tek bir nüshanın ortaya çıkarılması için bu çalışmanın yararlı olacağını belirten Atasoy, onun da bundan sonra basılacak eserler için örnek olabileceğinin altını çizdi.

 

 

'DİMYAT'A PİRİNCE GİDERKEN...'

 

 

Ancak son gelişmelerin bu niyetle yapıldığını düşünmediğini belirten Atasoy, “Niyetin bu olduğu ilgililere anlatıldı mı? sorusuna, “Zannetmiyorum, burada sadeleştirmeyi engellemek gibi hissi bir gayret var. Bu gayret, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma’ gibi bir sonuç doğuracak endişem var.” cevabını verdi.

 

 

Risale-i Nurların devlet kontrolüne alınmasının bu eserin bürokrasinin çarkları arasında heder olacağı uyarısında bulunan Atasoy, “İmansızlıktan ebedi cehenneme gidecek insanların vebali de bu meseleye vesile olanların üzerinde olur diye endişe ediyorum. Şu ya da bu şekilde Risale-i Nur’un engellenmiş olması Allah korusun bazı maddi musibetleri de davet edebilir." ifadesini kullandı.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Bandrol meselesi üzerine: Bu, bizim ayıbımız...

Metin Karabaşoğlu Yazara Mesaj Gönder

Benim görüşüm, ‘İhlas’ ve ‘Uhuvvet’ için de risale yazmış Bediüzzaman’ın takipçilerinin kendi içlerinde bu meseleyi hukukî bir çözüme kavuşturmalarının hem gerekli, hem mümkün olduğu yönündedir. ‘Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam’ diyen bir Bediüzzaman’ın eserinin basımı için ‘devlet izni’ odaklı bir çözüm kimse için hoş çağrışımlar uyandırmıyor.

 

 

RİSALE-İ NUR’LARIN basımıyla ilgili bandrol meselesi, farklı farklı bir dizi unsuru içinde barındırdığı için karmaşık bir mesele olarak gözüküyor bana.

 

Bu unsurları kendi açımdan irdeleyecek olursam:

 

1. Hangi kitap için olursa olsun, bandrol uygulamasına sıcak bakmıyorum. Yazarın telif başta olmak üzere haklarını korumak için başka yöntemler bulunmalı.

 

2. Bediüzzaman’ın vasiyeti ortada iken, Risale-i Nur’ların basımı ile ilgili böyle bir problem yaşanmaması gerekirdi. Bu problemin yaşanıyor olması, en başta Risale-i Nur dairesi içindekilerin ayıbıdır. Çünkü,

 

(i) Henüz Risale-i Nur’ların herkesin ittifak ettiği bir edisyon-kritiği dahi yayınlanabilmiş değildir.

 

(ii) Bilakis ‘ihtilaf’lar iyi yönetilemediği için birçok ‘bölünme’ yaşanmış ve oluşagelen her yeni grup ‘müşterisi hazır’ haldeki Risale-i Nur basımını kendi hizmetini ‘finanse etmek’ için en garantili yol olarak görmüştür. Sonuç: Bugün yirmi civarında yayınevi aynı eseri basıyor!

 

(iii) Bu bölünmeler mukadder idiyse, bu kez, Bediüzzaman’ın vasiyetini dikkate alan, ilaveten Bediüzzaman’ın aile efradından geride kalanların hatırını gözeten bir havuz sistemini Nur talebeleri ve Risale-i Nur yayıncıları oluşturabilirlerdi; bu yapılmamıştır.

 

Bu yapılabilmiş olsaydı, hem telif haklarının korunduğu, hem Risale-i Nur metnine müdahale etmeyen her yayıncının bu külliyatı yayınlamaya devam ettiği bir yol zaten bulunmuş olurdu.

 

Hâlâ daha, mevcut şartlarda en uygun yolun bu olduğu kanaatindeyim.

 

3. Aylardır herkesin konuştuğu malum yapının Risale-i Nur gibi kendine özgü bir dil mimarisi ve kavram haritası olan bir külliyata ‘sadeleştirilmiş baskı’ görüntüsü altında müdahale etmesi haksız, hukuksuz ve ehliyetsiz bir uygulama idi. Nur Talebelerinin öncelikli olarak hukukî bir meseleyi ‘siyasî’ yollardan çözme cihetine gittiği görüntüsünün oluşması ise, bu meselenin ajitasyona açık hale gelmesine ve ‘sadeleştirme’ girişimiyle ilgisi olmayan Risale-i Nur yayıncılarının da mağduriyetine yol açmıştır.

 

Burada da, Nur Talebelerinin süreci iyi yönetemedikleri kanaatindeyim.

 

4. Kanunî mirasçıların kendi aralarındaki ihtilaflar, yayıncılık gerçekleriyle kabulü imkânsız telif beklentileri veya başkaca psikolojik, ideolojik ve sair sebeplerle, sonraki kuşaklara aktarılması gereken bazı değerlerimizin yeniden basımında problemler yaşandığını biliyorum. Bununla ilgili bir kanunî düzenleme ihtiyacını anlayışla karşılarım.

 

Ama Risale-i Nur’un basımıyla ilgili meselenin bir kanunî düzenleme gerektirir durumda olmadığını düşünüyorum.

 

Benim görüşüm, ‘İhlas’ ve ‘Uhuvvet’ için de risale yazmış Bediüzzaman’ın takipçilerinin kendi içlerinde bu meseleyi hukukî bir çözüme kavuşturmalarının hem gerekli, hem mümkün olduğu yönündedir. ‘Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam’ diyen bir Bediüzzaman’ın eserinin basımı için ‘devlet izni’ odaklı bir çözüm kimse için hoş çağrışımlar uyandırmıyor.

 

Hal böyle iken, yine de bu ‘devlet izni’ yasalaşacaksa, bu iznin bir yasağa dönüşme riskine mani olmak ve yayıncıların mağdur edilmemelerini sağlamak için (i) akademik bir çalışmayla yayın kriterleri belirlenmeli, (ii) bu kriterlere uyan her yayınevine, başkaca bir şart aranmaksızın yayın izninin verileceği yasal güvence altına alınmalıdır.

 

Sonuç: Buradaki mevcut problem, esasen, Risale-i Nur dairesi içindekiler olarak bizim ayıbımızdır. Çözümünü de bizzat bizim başarmamız gerekir. Kendi meselemizi siyasetin çözmesini beklemek ise, bizim için ayıba ayıp eklemektir bana göre…

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

15 Temmuz 2014 Salı 10:29

[h=1]Risale-i Nur, tahribe karşı kanunla korunacak[/h]

Fırıncı ağabey, kimlerin basabileceğini de açıkladı

İLGİLİ HABERLER

» Risale-i Nurlar yasaklanıyor mu?

 

» Risale-i Nur'a yasal düzenleme niye yapıldı?

 

 

 

Kübra Kara'nın haberi:

 

Bediüzzaman Said Nursi tarafından yazılan yaklaşık 6 bin sayfadan oluşan Risale-i Nur eserleri, Bakanlar Kurulu basım yetkisiyle aslına uygun olan tek bir nüsha tarafından basılacak. Şimdiye kadar yaklaşık 25 yayınevi tarafından basılan ve bazı yayınevleri tarafından sadeleştirme yapılan Risaleler, torba kanunun Meclis Genel Kurulu’ndan geçmesiyle birlikte, kamulaştırılarak korsan basım ve tahrifatlar engellenecek. Farklı kesimler tarafından yapılan ‘Risaleler yasaklanıyor’ yorumlarının aksine, bu işin ehli olan Said Nursi’nin talebeleri torba kanunu olumlu karşıladı.

 

UYARDIK AMA DİNLEMEDİLER

 

Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerinden Mehmet Fırıncı, Risalelerin aslına uygun basılması için sadeleştirme yapanlara birçok kez uyarı gönderdiklerini ama dikkate alınmadığını belirtti.

Fırıncı, “Risale-i Nur gibi çok değerli bir iman külliyatı, rastgele ellerde âdeta çar çur edilir hale geldi. Allah razı olsun, yayınevleri neşrediyorlar, biz de memnunuz. Ama son zamanlarda sadeleştirme diye bir şey çıktı. Bundan dolayı çok müteessir olduk. Çeşitli şekillerde bunun yapılmaması hususunda isteklerimizi beyan ettik. Diğer ağabeyler de aynı şekilde uyardı ama nazara alınmadı. Bilakis üzerine gidildi” ifadelerini kullandı.

 

ÇOK SEVİNİYORUM

 

Risalelerin devlet koruması altına alınmasıyla tahrip ve sadeleştirmelerin önüne geçileceğini ifade eden Fırıncı, “Kanun İnşallah Genel Kurul’dan da geçer. Bu kanun, Risale-i Nur’u korumadır. Risaleler böylece himaye edilecek. Ben zaten böyle bir şey olmasına çok seviniyorum. Bu, diğer yayınevlerinin neşriyatına mani olmak değildir. Her kafadan bir ses çıkıyor. Diyanet ve ağabeylerin tanzim ettikleri gibi, Envar ve Sözler neşriyat gibi basabilme hakkı diğer yayın evlerine verilecektir. İnşallah sonuna geldik. Diyanet, İşaratül icazı bastı ve bandrol bekliyor” şeklinde konuştu.

 

Yeni Şafak

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

17 Temmuz 2014 Perşembe 13:38

[h=1]Risale-i Nur'un bandrol sorununa çözüm getirildi[/h]

Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Nihat Gül'den yeni açıklama

İLGİLİ HABERLER

» Risale-i Nur'un basımında kara propaganda yapılıyor

 

» Risale-i Nur'un devlet tekeline girdiği iddiası doğru değil

 

 

 

Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Nihat Gül, "Risale-i Nur Külliyatı"nın varislerinden habersiz basıldığı yönünda çok sayıda şikayet aldıklarını belirterek, "Torba Yasa"da yer alan düzenlemenin sorunun çözümüne katkı sağlayacağını belirtti.

 

Gül, "eserlerin bir an önce basılıp, okuyucuya ulaşması için söz konusu düzenlemeyi yaptıklarını" ifade ederek, "Bizim görevimiz bundan sonra başlıyor. Biz, Risale ile ilgili bandrol başvusunda bulunanlardan veraset ilamı istiyoruz. Şu ana kadar, bu konuda yargı kararıyla veya belgeyle mirasçıların muvafakatının bulunduğu bir başvuruyla gelen olmadı" dedi.

 

Risale-i Nur'un basımı konusunda yaşanan bandrol sorunuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, Gül, telifte hak takipliğinin "yazarın yaşamı, artı 70 yıl" olarak korunduğunu, süre sonunda eserin kamuya mal edildiğini anımsattı.

 

Risale-i Nur ile ilgili basım yapan yayınevlerinin bugüne kadar "Sahibiyle ilgili koruma süresi dolmuştur" şeklinde yazılı beyanda bulunarak bandrol aldığına işaret eden Gül, şöyle konuştu:

 

"Bizim bunu inceleme sorumluluğumuz yok çünkü telif tamamen hak sahibinin şikayetine ve takibine bağlı bir koruma.

 

2010 yılında yaptığımız bir değişikliğe göre, yaşayan eser sahiplerinden bir muvafakatname istiyoruz. Sahibi ölmüş ancak eserin koruma süresi dolmamışsa, varislerinden haklar kime intikal etmişse onun muvafakatini istiyoruz. Bugüne kadar Risale-i Nur'un müellifiyle ilgili, hep 'Koruma süresi doldu' denilerek bandrol alınmış. Biz de bunu, Başbakanlık İletişim Merkezi üzerinden 'Bu eserin müellifi 1960 yılında ölmüştür. Koruma süresi dolmamıştır. Varislerinden habersiz olarak basılıyor, müdahale edin' diye gelen 50-60 şikayet yoluyla öğrendik. Bizim görevimiz bundan sonra başlıyor. Biz Risale için bandrol başvurusunda bulunanlardan veraset ilamı istiyoruz. Şu ana kadar bu konuda yargı kararıyla veya belgeyle mirasçıların muvafakatinin bulunduğu bir başvuruyla gelen olmadı."

 

Gül, 12 öğrencisini şahitler huzurunda mirasçı tayin eden Said Nursi'nin vasiyetnamesinin şu anki hukuk açısından kabul görebilmesi için bu kişilerin, atanmış mirasçı olduğunun mahkeme kararıyla tespit edilmesi gerektiğini bildirdi.

 

Said Nursi'nin hala hayatta olan 3 öğrencisi tarafından açılan davalar bulunduğunu dile getiren Gül, atanmış bu mirasçıların yanı sıra Bediüzzaman'ın akrabalarından oluşan başka yasal mirasçılarının da bulunduğunu söyledi.

 

"Tamamen bizim dışımızda gelişen bir şey"

 

Nihat Gül, vasiyetname tam netleşmediği için Risale-i Nur'da müşterek mülkiyetin bulunduğunu anlattı.

 

Eserin, bütün varislerin ortak muvafakatiyle basılabileceğine dikkati çeken Gül, bu kişilerin yarısının şu ana kadar muvafakat verdiğini ifade etti. Gül, varislerin birlikte muvafakat vermesi durumunda ancak Bakanlık olarak bandrol verebileceklerini vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

 

"Şu an yasal mirasçılar muvafakat verse bile biz bandrol veremiyoruz çünkü diğer tarafta atanmış mirasçı olduğunu iddia eden kişilerin açtığı davalar var. Bu, belki hep böyle sürecek ama tamamen bizim dışımızda gelişen bir şey, hukuka uyuyoruz biz. Diyelim ki 2030 yılına kadar atanmış mirasçılar sorunu çözüldü, yine orada diğer 3 kişinin muvafakatı aranacak. Biri muvafakat vermezse yine bandrol veremeyeceğiz. O sorunlar çözülse bile bu konuyla ilgili sorun her zaman gündemde. Biz de bu Torba Yasa ile sorunu düzeltmek istedik."

 

Gül, "Eserlerin bir an önce basılıp, okuyucuya ulaşması için söz konusu düzenlemeyi yaptık" dedi.

 

Yasanın sağladığı kolaylıklar

 

İlgili kanundaki "kamuya mal etmeye" yönelik maddede bazı düzeltmeler yaptıklarını anımsatan Gül, şunları kaydetti:

 

"Maddenin mevcut haliyle hayatta olan birinin eserini devlet kamulaştırabilirdi, biz onu ölümden sonraki süreye öngördük. Bu kimsenin istemediği bir şeydi. Yazar hayattayken eseri kamulaştırılabiliyordu. Kamulaştırma şartlarında ise eserin tüm nüshalarının bitmiş ve bunun üzerinden 2 yıl geçmiş olması gerekiyordu. Siz 81 ili tek tek arayacaksınız, matbaa basmıştır, yayınevi satmıştır ama Rize'nin Ardeşen ilçesinde 5 tane duruyordur belki. Öyle baktığınızda bu yine sıkıntı ve ölçülebilir bir şey değil. Bütün illerin tek tek test edilmesi mantıklı bir ölçü kıstas değildi, biz onu da kaldırdık. Ayrıca hak sahibi bir kişi eseri basacağı hususunda dilekçe verdiğinde eseri basmasa bile yine de o beyan olduğu müddetçe kamuya mal edemiyordunuz, biz bunu da kaldırdık. Öte yandan telifle ilgili uygun bir bedel de ödenecek. Bunu bir telif hesaplama yöntemi var. Risale-i Nur için eser sahibinin öldüğü 1960'tan bu yana 54 yılda bizden bandrol almış, kaç eseri basılmışsa, koruma süresine göre kalan yıl ile oranlanıyor ve o kadar eser basılacakmış gibi hesaplaması yapılıp hak sahibi kişilere telif ücreti ödeniyor."

 

"Eserlerin bir an önce okuyucuya ulaşması için yaptık"

 

Müsteşar Yardımcısı Gül, sorunun, Torba Yasa ile çözüme kavuşturulmaması halinde mahkeme kararının beklenmesi gerekeceğini belirtereke, "Şu anda da zaten bize atanmış mirasçılarla ilişkili hiçbir karar gelmedi. Sadece açılmış davaların sonucunu bekliyoruz. Yasal mirasçılarla ilgili de genel müşterek mülkiyetin yüzde 50 hissesine tekabül eden muvafakat getirdiler, diğer yüzde 50 yine ortada yok. Biz bu sorunu çözüp eserlerin bir an önce basılıp okuyucuya ulaşması için söz konusu düzenlemeyi yaptık" şeklinde konuştu.

 

"Telife, ortak tarife"

 

Gül, Telif hakları Yasa Tasarısı ile Türkiye Sanat Kurumu (TÜSAK) Yasa Tasarısı'nın paket halinde yeni yasama yılında TBMM'ye sunulmasının öngörüldüğünü söyledi.

 

Telif Hakları Yasa Tasarısının genel hatları hakkında da bilgi veren Gül, tasarıda meslek birliklerine yönelik bir birliktelik öngördüklerini belirtti.

 

Gül, ayrıca telif konusunda ortak bir tarife oluşturmayı öngördüklerini bildirdi.

 

Yasa ne getiriyor?

 

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edilen "Torba Kanun Tasarısı"nda yer alan Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nda yapılan düzenlemeye göre, Bakanlar Kurulu kararıyla memleket kültürü için öneme haiz görülen eserler üzerindeki haklar, hak sahiplerinin münasip bedel talep etme hakları saklı kalmak kaydıyla, eser sahibinin ölümünden sonra, koruma süresinin bitiminden önce kamuya mal edilebilecek.

 

Bu hususta karar verilebilmesi için eserin Türkiye'de veya ülke dışında Türk vatandaşları tarafından üretilmiş olması gerekecek. Eserin topluma ulaşmasını sağlayacak şekilde yayımlanması zorunlu olacak.

 

aa

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Dein Kommentar

Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.

Gast
Auf dieses Thema antworten...

×   Du hast formatierten Text eingefügt.   Formatierung jetzt entfernen

  Nur 75 Emojis sind erlaubt.

×   Dein Link wurde automatisch eingebettet.   Einbetten rückgängig machen und als Link darstellen

×   Dein vorheriger Inhalt wurde wiederhergestellt.   Editor leeren

×   Du kannst Bilder nicht direkt einfügen. Lade Bilder hoch oder lade sie von einer URL.


×
×
  • Neu erstellen...