Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

http://www.skyturkonline.com/images/20080509/HOCABBB.jpg

 

Adnan Hoca'ya 3 yýl hapis

 

Kamuoyunda "Adnan Hoca" olarak tanýnan Adnan Oktar, "çýkar amaçlý suç örgütü kurmak ve yönetmek" suçundan 3 yýl hapis cezasýna çarptýrýldý.

 

Oktar ile 17 sanýðýn yargýlandýðý davayý karara baðlayan Ýstanbul 2. Aðýr Ceza Mahkemesi, Adnan Oktar'ý "çýkar amaçlý örgüt kurmak ve yönetmek" suçundan lehine olan yeni TCK'nýn 220. maddesinin birinci fýkrasý uyarýnca 3 yýl hapis cezasýna mahkum etti.

 

Mahkeme heyeti, "adý geçen örgütün organize bir þekilde mahkemeyi baský altýnda tutmak ve yargýlamayý engellemek için görsel ve yazýlý basýna ilanlar verdiðini belirterek, mahkeme baþkaný Salih Öztürk ve üye hakim Nuran Yalýnbaþ'a hakaret ve iftirada" bulunduklarýný bildirdi.

 

Mahkeme heyeti ayrýca, Oktar'ýn fiilinden sonraki davranýþlarý esas alýnarak TCK'nýn 62. maddesinde öngörülen indirimin uygulanmasýna yer olmadýðýna hükmetti.

 

Sky Türk Haber 09.05.2008

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

üzüldüm dogrusu.kimseye zarari olmamis bir kimse. Yine allem ettiler kallem ettiler hapse tiktilar. Birilerii din büyüklerini hapse tikmada ne kadarda istekli. Oysaki bugüne kadar hapse attiklari din büyüklerinin hizmetlerinin daha da inkisaf ettigini bildikleri halde.

 

Tabi burdan su manada cikiyor. Hizmetleri yaparken cok dikkatli olmali. Tedbirli olmali, aleyhinde kullanilabilecek seylere mahal vermemeli.

 

Ben söyle diyorum. Müslümanlar hizmet yapmadan önce din düsmanlarini cok iyi tanimali, onlarin muhtemel saldirilarina önceden hazirlikli olmalidirlar.

 

Adem

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

  • 1 Jahr später...

Ben aslinda size sormustum ;)

 

Tm linklerle ugrastirmim ozaman bu söze ne diyorsunuz:

 

Gerek Atatürk'ü yakından tanıyan kişilerin aktardıkları bilgiler, gerekse Atatürk'ün hayatını anlatan güvenilir kaynaklar incelendiğinde, Atatürk'ün sarsılmaz bir Allah inancına sahip, Kuran'ı Kerim'i kendisine rehber edinmiş

samimi bir Müslüman olduğu görülecektir.

Bu kitapta, Atatürk’ün samimi bir dindar olduğu gerçeği gözler önüne serilmektedir.

 

Kaynak: http://us1.harunyahya.com/Detail/T/7EZU2FZ0164/productId/927/SAMIMI_BIR_DINDAR_ATATURK

 

Ben pek Atatürkün kisligile ilgili cok arastirmadigim icin, size soruyorum. :)

 

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

  • 2 Jahre später...

Adnan Oktar, Cübbeliyi mahkemeye verdi

 

 

Cübbeli Ahmet ile Adnan Oktar arasındaki mehdi kavgası sonunda mahkemeye taşındı. Adnan Oktar Cübbeli'ye tazminat davası açtı.

 

http://www.moralhaber.net/i/haber/295x200/109681.jpg

 

Adnan Oktar ile Cübbeli Ahmet Hoca arasında uzun süredir devam eden 'mehdi' polemiği mahkemeye taşındı. Oktar, 'hakaret' gerekçesiyle 20 bin TL manevi tazminat davası açtı.

 

'ERGENEKONCU SAHTEKAR'

 

Akşam Gazetesi'nden Seray Şahinler'in haberine göre, BİLİM Araştırma Vakfı Başkanı Adnan Oktar (Adnan Hoca) ile Ahmet Mahmut Ünlü (Cübbeli Ahmet Hoca) mahkemelik...

 

Oktar ile Ünlü arasındaki gerginlik yaklaşık bir yıl önce başladı. Cübbeli Ahmet Hoca, Oktar'ı kendisini mehdi ilan etmekle suçlamış, Oktar ise 'Ergenekoncu sahtekar Hoca' diye karşılık vermişti. Sanal ortamda devam eden bu tartışma geçtiğimiz günlerde mahkemeye taşındı. Oktar, avukatı Ceyhun Gökdoğan aracılığıyla İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi'ne başvuruda bulunarak Ünlü aleyhine 4 ayrı tazminat davası açtı.

 

'YOUTUBE'DAN HAKARET'

 

Dilekçede, Ünlü'nün youtube'da yayımlanan videolarına değinildi, 'deli raporu var', 'kendisini mehdi sanıyor', '100 sene de geçse Mehdi olamazsın' gibi hakarete varan gerçek dışı ifadeler kullandığı kaydedildi. Sitenin 24 saat yayında olduğunu, bugüne kadar 1300 kişi tarafından tıklandığını belirten Oktar, her geçen gün bu sayının artmasıyla kişilik haklarına yapılan saldırının boyutlarının da genişlediğini belirtti. Oktar, her video için ayrı ayrı 5 biner TL manevi tazminat talep etti.

 

 

Aksam, 05.09.2011

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

  • 3 Jahre später...
  • 8 Jahre später...

Adnan Oktar davasında gerekçeli karar açıklandı

Adnan Oktar ile birlikte 14 kişinin, 8 bin 658 yıl hapis cezasına çarptırılmasıyla ilgili mahkeme 10 bin 393 sayfalık gerekçeli kararını açıkladı.

Adnan Oktar Suç Örgütüne yönelik hükmün İstinaf Mahkemesi tarafından usulen bozulmasının ardından yeniden görülen davada, Adnan Oktar ile birlikte 14 örgüt yöneticisine 8 bin 658 yıl hapis cezası verildi.

 

 

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi 16 Kasım 2022 tarihinde açıkladığı kararının 10 bin 393 sayfalık gerekçeli kararını açıkladı. Gerekçeli kararda ilk olarak Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü'nün kuruluşu, işlevleri ve tarihsel gelişimi anlatıldı. 

"KENDİSİNİ MEHDİ OLARAK ANLATTI"

Gerekçede, sanık Adnan Oktar'ın süreklilik içerisinde kendisini  'Mehdi' olduğunu ima eden yaklaşımlarda bulunduğu ifade edildi. Oktar'ın hadisler ve yorumlamalar yoluyla kendisinin mehdi olduğunu anlattığı, ilerleyen süreçlerde sürekli kendisine uyacak şekilde gerek fiziksel özellikler gerekse sosyolojik olaylar değerlendirilerek mehdiyet inancını örgüt üyelerine kanıksattırmaya çalıştığı belirtildi.

Örgütün bütünlüğü üzerinde tek hakim ve lider Adnan Oktar olduğu, örgüt içerisinde mehdi olarak görüldüğüne yer verildi. Örgüt üyeleri tarafından insanüstü özellikler atfedilen, beklenen mehdi olduğu düşünülen, Adnan Oktar örgüt üyelerince atfedilen şekli ile dini kuralları ve kutsal kitap Kuran'ı Kerim'i kendince yorumlama ve örgütün amaç ve idealleri doğrultusunda hükümler çıkarmaya yetkili tek kişi olduğu anlatıldı. 

Gerekçede, örgütün 2008 yılı civarında 'Masonlar' ve 'Tapınak Şovalyeleri' ile ilk temaslar kurulmaya başlandığı belirtildi. Gerekçede, ilk dönemlerde örgütün temellerini masonluk karşıtlığı olarak atan Adnan Oktar tarafından, "Esasında masonluğun hak bir tarikat olduğu, ancak bozulduğu, masonların kurtarıcı beklentisi ve Yahudilerin Moşiah beklentisi ile Mehdiyetin aynı hususlar olduğu" söylemleriyle mason locaları ile irtibat kurulması yönünde örgüt mensuplarına talimat verdiği ve böylelikle masonların ve Yahudilerin dünyadaki nüfuzlarını kullanarak, netice itibari ile destekleriyle örgütün gücüne güç katmaya çalıştığı ifade edildi. Oktar'ın örgüt mensuplarını söz konusu dini yapılanmalarla irtibat kurmak ve ilişkileri geliştirmek için yurtdışına gönderdiği, devam eden süreçte de bahse konu yapıların temsilcilerini ülkeye getirerek ilişkilerini geliştirmeye çalıştığından bahsedildi.

ÖRGÜTÜN HUKUK GRUBUNDAN BAHSEDİLDİ 

Mahkemenin gerekçeli kararında, "Bizzat örgüt lideri tarafından kurulmuş, örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda faaliyet yürüten 'Hukuk Grubu', her ne kadar hukukçu olmasa da geçmişten günümüze örgütün bütün davalarıyla ilgilenen, hukuk bilgisi üst düzey olan, yönetici pozisyonunda örgüt mensupları liderliğinde, bu kişilere yardımcılık yapan örgüt üyeleri ve bazıları örgütün imkanlarıyla eğitimleri tamamlanan örgüt üyesi avukatlardan oluşmaktadır. Yine dosya yoğunluğundan dolayı önem derecesine göre bazı örgüt dosyalarına, örgüt üyesi olmayan ancak gelecekte örgüte kazandırılması muhtemel avukatlar da hukuk grubu faaliyetlerine dahil edilmişti" denildi.

DAVA GEÇMİŞİ 

İstinaf Mahkemesinin Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütüne yönelik 2021 yılında verilen kararı usulen bozulmasının ardından yeniden görülen davada mahkeme Adnan Oktar'a "Örgüt yöneticiliği", "cinsel istismar", "eğitim hakkının engellenmesi", "eziyet", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak" ve "kişisel verilerin kaydedilmesi" suçlarından şahsi olarak 891 yıl hapis cezası verdi. Mahkeme örgüt yönetici olması nedeniyle diğer sanıkların da işlediği suçlardan Adnan Oktar'ı sorumlu tutarak neticeten 8 bin 658 yıl hapis cezasına çarptırmıştı. Mahkeme, örgüt yöneticileri Alev Babuna, Aylin Atmaca, Ayşegül Hüma Babuna, Bora Yıldız, Ulviye Didem Ürer, Yeliz Sucu, Merve Büyükbayrak, Sinem Hacer Tezyapar, Tarkan Yavaş, Halil Hilmi Müftüoğlu, İbrahim Tuncer, Mehmet Noyan Orcan ve Fatma Ceyda Ertüzün'ü de Adnan Oktar ile aynı hapis cezası olan 8 bin 658 yıl hapis hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme tüm sanıklara, "FETÖ silahlı terör örgütüne yardım" ve "siyasal veya askeri casusluğa teşebbüs" suçlarından beraat verdi. 106 sanık hakkında sadece "örgüt üyeliği" suçundan 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi. 8 sanığa ise "örgüte yardım" suçundan 3 yıl hapis cezası, 16 sanığa da etkin pişmanlık hükümleri dikkate alınarak değişik oranlarda hapis cezası verildi. Mahkeme 67 sanığa ise benzer suçlardan değişen oranlarda hapis cezası verdi. Heyet ayrıca, sanık Mert Sucu'yu "örgüt üyeliği", "cinsel istismar", "cinsel saldırı", "görevini yaptırmamak için direnme" ve 2 polis memuruna karşı "öldürmeye teşebbüs" suçundan 152 yıl 5 ay hapis cezasına çarptırdı. Heyet, 3 tutuksuz sanık hakkında ise tutuklama kararı çıkarılmasına karar verdi. Mahkeme, 3 sanığın dosyasının ise ayrılmasına hükmetmişti. 

 

Cumhuriyet, 30.12.2022

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Adnan Oktar Grubu

Diyanet İşleri iki gün evvel haklı olarak RTÜK´ün A9 kanalını incelemesini talep etti ve Aktar Oktar´ı sert bir şekilde eleştirdi. Ardından Oktar dün kendi televizyon kanalında Diyanet´i eleştirdi ve devletin bazı haram kanallarıyla, örneğin fuhuş ile, aldığı vergilerden bu imamların da ödendiğini söyledi, daha doğrusu saçmaladı.

Tüm bu tartışmalara söz konusu olan Adnan Oktar ve grubunu – cemaat demiyorum – incelemeye çalışalım.

1956 Ankara doğumlu Adnan Oktar´ın gerçek isminin Adnan Arslanoğulları olduğu iddia ediliyor. Oktar, 1979/1980 yıllarında grubunu kurdu. 80´lı yıllarda ise sahneye ilk defa çıktı. 1985´de kendisiyle yapılan röportajlar, ardından tımarhaneye girmesi vs. kendisini çok çabuk bir şekilde popüler yaptı.

90´lı yıllarda ise Oktar kendisinden çok fazla söz ettirdi. Zaten 90´lı seneler Türkiye´de din adına ortaya çıkan bir çok grubun bahar yıllarıydı. Saçma sapan oluşumlar din namına ortaya çıkıyordu.

O yıllarda Adnan Oktar zengin çocuklarıyla boy gösteriyordu. Lüks arabalarla Cuma namazlarına gidiliyor, çıkışta kendilerinden “Ailelerinizin mirasları size kalsın, daha neler yapacağız“ gibi sözler duyuluyordu.

Ardından 1995´de Bilim Araştırma Vakfı kuruldu ve “Harun Yahya“ isimli kitaplar ortaya çıktı. O zamanın Türkiye´sinin şartlarına bakılırsa çok kaliteli hazırlanan bu kitaplar ne hikmetse tamamen bedava dağıtılıyordu. Ben de ilk Harun Yahya kitabını 1996´da birisinin bana “Evrim Aldatmacası“ kitabını hediye etmesiyle görmüştüm. Kitapların içeriği de çok iyi hazırlanmıştı. Darwinizm ve evrim teorisi karşıtı hazırlanmış türkçe en kaliteli kitaplardı. Bu kitaplar Amerikan Evanjelistlerin kitaplarının özetlemesi olsa da, hakkını vermek gerekirki darwinizm ile mücadelede Türkiye´de kullanılan en kaliteli kitaplardı. Zaten Adnan Oktar kitapları kendisinin yazdığını iddia etmiyor, bunların grup halinde yazıldığını söylüyor ve bu nedenle kendi isminin yerine şahs-ı manevi olarak “Harun Yahya“ ismi kullanıldığını söylüyordu. Kitapların arkasında ise yahudilerin karşı oldukları Harun ve Yahya peygamberin isimlerinden esinlenerek bu ismi seçtiklerini ifade ediyorlardı. Bu şekilde 300´den fazla kitap çıktı, 70´den fazla dile tercüme edildi. Kitaplar Bilim Araştırma Vakfı ve Global Yayıncılık kurumlarıyla yayınlandı ve dağıtıldı.

Yine 90´lı senelerde Adnan Oktar farklı konularla da gündemdeydi. Sık sık çocuğunu bu gruba kaybettiklerini söyleyen anne babalar TV´lere çıkmaya başladı. „Çocuğumuzu kaçırdılar, zorla tutuyorlar“ diyen veliler çıktı. Ardından bu çocuklar „Zorla değil, kendi isteğimizle buradayız“ gibi açıklamalarda bulundular. 90´lı seneler Türkiye´de çok karanlık işler olduğu ve medya´nın bir dediği diğerini tutmadığı için, gerçek ve yalan karışıyordu. Özellikle 28 Şubat döneminde medyaya güven bitmişti. Bu nedenle maalesef kimse bu iddiaları ciddi almıyordu.

1999´da bir skandal daha olmuştu. Adnan Oktar grubunun o zamanları 2 numaralı adamı olan Oktar Babuna, kanser olduğunu söylüyor ve bundan dolayı kan ve ilik toplama kampanyası başlatmıştı. O güne kadar saygın bir ilim adamı olarak bilinen Babuna günlerce, haftalarca Ana Haber Bültenlerinde destek çağrıları yaptı. Ve duyarlı türk insanı inanılmaz çok bağışta bulundu. 160000 örnek toplandı. Ardından Sağlık Bakanlığı, toplanan bağışların çoğunun, grup tarafından kaybedildiğini ortaya çıkardı. Halen bu örnekler ile ne yapıldığı, nereye gittiği bilinmiyor. Amerika’ya satıldıği iddia ediliyordu bazı çevrelerden. Adnan Oktar ve grubu toplum nezdinde büyük bir güven kaybına uğradı.

Aynı sene 1999´da başka sebeplerden dolayı Adnan Oktar´a operasyon yapıldı, bir seneye yakın tutuklandı, fakat neticesiz kaldı. Oktar yargılanamadı.

O zamana kadar Adnan Oktar ciddi bir şekilde eleştirilmiyordu. Kendisine yapılan tek eleştiri “Mehdilik“ meselesiydi. Oktar, uzun zamandır kendisinin mehdi olduğunu dolaylı olarak söylüyordu. Fakat kendini mehdi ilan etmek veya birini mehdi olarak görmek dinen haram sayılmadığı için ve bunun dışında zahir bir dine aykırılık görülmediği için kendisini eleştiren çok azdı. Bir de her zaman söylenen, fakat net bilgi edilemeyen namaz meselesi vardı. İddialara göre Oktar 5 vakit namazı 3 vakite indirmişti. Bu ise dini açıdan çok ciddi bir iddiadı. Eğer bu bilgi kesinleşseydi dini otoriteler ve cemaatler çok ağır bir dille kendisini eleştirirdi. Belki kendisini başından beri eleştiren fakat sözünü dinlettiremeyen tek kişi Cübbeli namıyla bilinen Ahmet Mahmut Ünlü Hocaydı. Cübbeli, Adnan Oktar´dan reklam alan dini gazeteleri sert bir dille eleştiriyordu. Gazeteler ise, Oktar´dan normalin üstünde reklam parası aldıklarını ve bu reklamlardan vazgeçemeyeceklerini söylüyorlardı.

Mehdilik konusu ise Oktar´ın megalomanlığını gösteriyordu. Hem 1988 GATA´dan askere gitmemek için aldığı raporda hem de 1997´de yargılandığında Adli Tıp Raporunda Oktar´da ciddi şekilde paranoid şizofreni hastalığı teşhis edilmişti. Adnan Oktar tüm bunları yalanlamıştı ve akılhastası olmadığına dair 60 küsür rapor almıştı.

2000´li yıllarda bir çok gazete ve dergide Adnan Oktar ile söyleşiler yayınlandı. Sadece türk medyası değil, “Yaratılış Atlası” isminde çok pahalı ve kaliteli, evrim karşıtı bir kitabın farklı dillerde yayınlanmasıyla ve tırlarla Fransa´ya gönderilip bedava dağıtılmasıyla, bir çok yabancı medya kendisiyle söyleşi yaptı. Hatta fransız medyasında haftalarca “Yaratılış Atlası” kitabı tartışıldı.

Biz de 2009´un yaz aylarında Ayasofya dergimiz için Adnan Oktar ile söyleşi için anlaşmıştık. Geceye doğru İstanbul´da bir lokantada, daha önce Frankfurt Kitap Fuarında tanıştığımız ve söyleşi için irtibata geçtiğimiz kişi, bizi aldı ve Adnan Oktar´ın bulunduğu eve götürdü. Evin önünde bahçede “Kurtlar Vadisi“ni andıran bir çok takım elbiseli genç vardı. Evin içinde de, bir çok genç bulunuyordu ve Adnan Oktar röportaj için bizi bekliyordu. Ne evin önünde veya içinde herhangi bir bayan yoktu. Bulunan şahışların hepsi erkekti. Zaten o zamanları TV kanalları da yoktu, yani kadın meselelerini kimse bilmiyordu.

Daha sonra Adnan Oktar TV kanalını açtı. 21.03.2011´de A9 TV ekranlara girdi. O günden itibaren kamuoyunda Oktar´ın itibarı da tamamen değişti. Kanal ilk açıldığında dini sohbetler yapılıyor, erkekler-kadınlar ayrı bulunuyordu, çarşaflı kadınlar çıkıyor, hatta Adnan Oktar – internette de bulunan – bir çok konuşmasında asıl tesettürün sadece başörtüsü olmadığını, tüm vücudu kapatan çarşaf giyilmesi gerektiğini söylüyordu.

İşte tezatlar da TV ile başladı. Çarşafın giyilmesini söyleyen Oktar´ın televizyonlarında canlı striptizler gösterildi. Daha da ilginçi, daha önce masonluk ve yahudilik aleyhine birçok kitap yayınlayan grup, bunları inkar etti, „kendilerinin izni dışında“ bu kitapların hazırlandığını ifade etti ve 180 derece dönerik kendilerini mason ve İsrail dostu ilan ettiler. Yani evrimi inkar eden Oktar kendisi tabir-i caizse evrimleşmiş, fikirleri tamamen değişmişti. Kemalizm ise, Oktar´ın değişmez faktörüydü. Geçmişte de TV kurulduktan sonra da her zaman dindar bir Atatürk´e vurgu yapıyordu. Bu konuda düşüncesi değişmemişti. Çünkü buradan prim yapmak istiyordu. Sadece Atatürk´e değil, Bediüzzaman´a, Erbakan´a ve bu günlerde Recep Tayyip Erdoğan´a sık sık vurgu yapıyor ve bunlardan kendisine malzeme ve taraftar çıkarmaya çalışıyor.

Adnan Oktar söz konusu olunca maalesef herkes yarı çıplak kadınlara, yani Oktar’ın tabiriyle “kediciklere“ kilitlenmiş konumda. Saçma saman, ahlaksız ve laubali fıkralarla Adnan Oktar grubu sadece magazin şeklinde konuşuluyor. Kedicikler konuşulurken, asıl ciddi sıkıntı hiç dile gelmiyor. Benim açımdan en ciddi sıkıntı ise, nasıl olurda, 7 senedir 24 saat reklamsız yayın yapan bir TV kanalı ayakta kalabilir? Evet maalesef bu soruyu kimse sormuyor? En fazla 300 kişiden oluşan Adnan Oktar Grubu bu kadar parayı ne miras ile ne kitap satımıyla elde edebilir. Büyük şirketler ve gruplar dahi reklamsız TV kanalı yürütemezken, Adnan Oktar nasıl oluyorda bunu 7 senedir yapabiliyor? İşte kilit soru bu. Para kaynağı nedir? Bu soru cevaplanmadan, Adnan Oktar grubunun ne olduğu, neye hizmet ettiği hiç bir şekilde aydınlanamaz. Ancak kediciklerle oyalandırılırız.

Başta, Adnan Oktar grubuna cemaat demediğimi yazmıştım. Evet, Oktar grubu dini konulara referans verse de, sosyolojik olarak baktığımızda dini bir cemaat değildir. Olsa olsa İslam dinini kötüye kullanan, cinselliği araçsallaştıran bir sekt, bir New Age hareketi olarak adlandırmak doğru olacaktır.

 

Cemil Şahinöz, 03.02.2018

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

  • 10 Monate später...

Dein Kommentar

Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.

Gast
Auf dieses Thema antworten...

×   Du hast formatierten Text eingefügt.   Formatierung jetzt entfernen

  Nur 75 Emojis sind erlaubt.

×   Dein Link wurde automatisch eingebettet.   Einbetten rückgängig machen und als Link darstellen

×   Dein vorheriger Inhalt wurde wiederhergestellt.   Editor leeren

×   Du kannst Bilder nicht direkt einfügen. Lade Bilder hoch oder lade sie von einer URL.

×
×
  • Neu erstellen...