Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

5 yasinda ki cocuklara bile "Kücük Sözler"den okumaya baslanabilir.

Sahsi tecrübeden dolayi bende bunu onayliyabilirim :-) Gercekten düsünüldügü gibi degil, bes den 99a kadar herkes kendince anliyabilir , zaten cocuklara has, kolaylastirilmis Risalelerden alinti kitaplar almanca ve türkce dilinde de mevcut.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

aleykumselam

Mesela nesil yayinlarindan cocuklar icin bu kitap serisi güzel hazirlanmis:

http://lesen24.com/index.php?cName=kinderb%FCcher&osCsid=01ab16c7e421e72d32fe1be4d5224426

Sol tarafda kategorilerde "Erzahlungen Von Said Nursi (Said Nursi'den İbretli Hikayeler) (ALMANCA)" ya basabilirsin. Nedense ekledigim adres direkt cikmiyor.

 

Ve biraz daha büyükler icin Vehbi Vakkasoglunun kitabinin tercümesi de egitici: http://www.nesilyayinlari.com/ykgoster.php?kkodu=01022

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

"Erzahlungen Von Said Nursi (Said Nursi'den İbretli Hikayeler) (ALMANCA)"

 

 

Gercekten cok iyi kitaplar. Kücük kardesim 8 yasinda onlardan okuyor, ama gecen bi Risale-i Nurdan 1.Sözden basladik, bizler anlarsak onlara anlatmakda zor gelmiyor ve onlar da anliyor. Burda bence yinede sadelestirme kitaplar var diye Risale-i Nurun orijinal metnini tüm bir kenara atmak da dogru olmaz.

 

 

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Risaleyi anlamak icin kanaatimce sunlara ihtiyac var:

 

1-Ilim aski

2-Cehennem korkusu

3-Azim ve kararlilik

4-Sabir

5-Samimiyet

 

Bence bunlara sahip olan herkes Risaleleri anlar, kabiliyetine göre. Anadolunun ilkokul görmemis köylüleri anlarken kimse bana hikaye okumasin. Bu eserler bize ahiretimiz icin lazim. Ögretmende bir not fazla alabilmek icin yüzlerce yabanci kelime ögreniyoruz ama ahiretimizi kurtaracak eserleri agir diye okumuyoruz. Cennet ucuz degil, cehennem luzümsuz degil. Alismisiz herseyin kolayina. Damda pis agzima düs misali hersey kolay olsun. Ilim bile Iman bile Fast Food olmus artik. Kardesim biraz gayret edip calismak lazim. Bu kadar insan anlamis, hakkinda tezler yazmis, her kesimin elinde bu eserler. Yani biraz insan kendini kandirmayi birakip caba harcamasi lazim. Haksiz miyim?

 

Vesselam

 

Adem

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

  • 8 Monate später...

Risaleler anlaþýlmýyor mu?

 

Geçen akþam Habertürk’te “Teketek Özel” programýný seyrettim. Önce Nihal Atsýz konuþuldu, ardýndan Said Nursi’ye geçildi. Birinci bölüm hakkýnda þimdilik bir þey söylemeyeceðim. Ýkinci mevzuya dâir birkaç düþüncemi okuyucularla paylaþmak istiyorum.

 

Programda Fatih Altaylý, Said Nursi hakkýnda konuþmaktan ziyade Murat Bardakçý’nýn ve Ýlber Ortaylý’nýn fikirlerini dinleme yolunu tercih etti. Zaman zaman bazý seyircilerin elektronik postalarýný okudu, bir kýsým izleyiciyi payladý. Ýlber Hoca da bu konuda fikir beyan etme konusunda pek gönüllü deðildi doðrusu. Hatta programýn sonunda, dâvet edilmesinden pek memnun kalmadýðýný hissettirdi. Baþka zaman “tarih”le alakalý olmak kaydýyla bir programa iþtirak etmek istediðini ifade etti. Her üç ismin de ittifak ettiði husus Bediüzzaman adýyla bilinen Cumhuriyet devri âlimlerinden Said Nursi’nin “Kürtçülük” fikrine karþý olduðu, ama “Türkçülük” de yapmadýðý yolundaydý. Bu ortak tespit, elbette doðrudur ve zaten bilinen bir hakikattir.

 

Program boyunca benim dikkatimi çeken husus þu oldu: Murat Bardakçý ikide bir “Risaleler anlaþýlmýyor.” deyip durdu. Evet Said Nursi aleyhinde herhangi bir beyaný olmadý, aksine fikirleri uðruna çok çile çektiðini, yýllarca hapishanelerde kaldýðýný ve acýlar yaþadýðýný söyledi. Ne var ki dönüp dolaþýp Bediüzzaman’ýn yazdýðý Risale-i Nurlar’ýn anlaþýlmadýðýndan dem vurdu. Acaba bu fikrinde ne derece haklýydý?

 

Ayný gazetede çalýþtýðým Murat Bardakçý’nýn bu görüþünü biliyordum ve yýllar önce bu iddiasýný bana da ifade etmiþti. “Risalelerin Türkçesi anlaþýlmýyor.” demiþti. Türk Dili ve Edebiyatý eðitimi almýþ biri olarak sanýrým benim de birkaç söz söyleme hakkým var. Bu münasebetle görüþlerimi meraklý dostlarýmla paylaþmak istiyorum. Gerçekten de bu kitaplar Bardakçý’nýn iddia ettiði gibi hiç anlaþýlmýyor mu? Ýsterseniz bu önemli meselenin üzerinde biraz duralým.

 

TÜRKÝYE NÝÇÝN OKUYOR?

 

Öncelikle þunu belirtmek istiyorum. Çocukluk ve delikanlýlýk yýllarýmda aile çevremin yönlendirmesiyle bu eserleri ben de okudum. Hiç de iddia edildiði gibi anlaþýlmaz deðildi. Aksine, bu metinleri birkaç sefer okuyan onlara alýþýyor ve en aðýr aðdalý kelime ve tamlamalarý bile çözebiliyor. Elbette sözlükleri de karýþtýrarak... Ama hiç lügat karýþtýrmadan da okunan metinleri dinleye dinleye bu dile âþina olanlarýn haddi hesabý yok. Çocukluðumda hatýrladýðým kadarýyla, býrakýnýz okumuþ kesimi, bakkal ve terzi gibi esnaf bile rahatlýkla okuyor, dinliyor, hatta açýklamalarýný da yapýyordu. Bugün neredeyse Türkiye’nin her þehrinde, her ilçesinde, her kasabasýnda bu eserler okunuyor. Yani milyonlarca insanýmýz gerek þahsi kütüphanelerindeki Risaleleri okuyor, gerekse devam ettikleri sohbet toplantýlarýnda bu dinî metinleri büyük bir merak ve heyecanla dinliyor. Peki insan hiç anlamadýðý, muðlak, aðdalý kitaplarý devamlý surette okur ve dinler mi? O zaman “anlama” konusunda Bardakçý’nýn açýklamasý gereken bir önemli husus var. Murat Bardakçý Osmanlý Türkçesi’ni iyi bilir. Risalelerin dili de Osmanlýca’ya çok yakýndýr. Yani hakký teslim etmek gerekirse, Bediüzzaman’ýn bütün eserlerini, bu lisâna hâkim olan bir insan rahatlýkla anlar. Peki ekranda iki çetrefil cümle okuduktan sonra seyirciye, sanki bütün risaleler ayný þekilde zormuþ intibaýný yansýtmak doðru bir davranýþ mý?

 

Bir ara Bardakçý, “Risalelerin yüzde doksanýný okudum.” dedi. Peki bir insan, hele Murat Bardakçý gibi zamaný çok kýymetli, ömrü kütüphanelerde, arþivlerde geçen bir araþtýrmacý yazar, 6 bin sayfalýk bir külliyatý “hiçbir þey anlamadan” okur mu, bu muazzam sabrý gösterir mi? Sanmýyorum. Ben, anlamadýðým daha ötesini söyleyeyim üslubunu beðenmediðim bir yazarýn bir kitabýnýn birkaç sayfasýný kerhen okuduktan sonra hemen býrakýrým. Kendime eziyet etmem. Anlamadýðým kitabý niçin okuyayým, sayfalarýný neden boþu boþuna çevireyim? Kitaplar sevgiyle okunur çünkü, sýkýntýyla deðil. Demek ki Bardakçý, ya Risalelerin yüzde doksanýný okumadý veya okuduysa “anlayarak” bitirdi. Ne dersiniz, bunun baþka bir izah þekli olabilir mi?

 

Hem farz edelim ki bu risaleler hiç anlaþýlmýyor. Türkiye’de farklý meslekten milyonlarca insanýmýz (esnaf, memur, öðretmen, öðrenci, köylü, öðretim üyesi, gazeteci, yazar, hukukçu, asker, kadýn, erkek, yaþlý, çocuk, genç...) bu eserleri anlayarak okuduklarýný ve istifade ettiklerini söylüyorlarsa bu beyanýn niçin aksini düþünüyoruz, bu dürüst açýklama baþkalarýný neden rahatsýz ediyor? Býrakalým ‘kitapsýz toplum’da bazý vatandaþlar diledikleri kitaplarý okusunlar. Yýllardan beri toplumun okumamasýndan þikâyetçi deðil miyiz? Cumhurbaþkanýmýz Abdullah Gül bu ihtiyaca binaen “Türkiye Okuyor” kampanyasý baþlatmadý mý geçen yýl? Yoksa eserlerin “dili”nden ziyade “muhtevasý” mý birilerini rahatsýz ediyor?

 

Hem Bediüzzaman Said Nursi’nin telif ettiði Nur Risaleleri, 1900’lü yýllarýn baþýnda gün ýþýðýna çýkmamýþ mý? Peki o dönemde kaleme alýnan dinî veya edebî eserler çok mu anlaþýlýr? Servet-i Fûnûncularýn dili çok mu sade? Bir ara Cenab Þahabettin’in bir gezi kitabýný sadeleþtirmeye çalýþtým da takýldýðým da, Türkoloji bölümündeki profesör hocalarým bile bazý kelimelere karþýlýk bulamamýþlardý. Demek ki o dönemin dili böyle aðdalý imiþ... Üstelik bu eserlerde edebî bir dil iddiasý zaten yok. Netice itibariyle bu kitaplar dinî metinlerdir, milletin imanýný kuvvetlendirmek için kaleme alýnmýþ eserlerdir.

 

Murat Bardakçý ve Fatih Altaylý genelde, ele aldýklarý konularýn uzmanlarýný ekrana çýkarýyorlar. Öyleyse Bediüzzaman Said Nursi gibi Cumhuriyet Türkiye’sinin en çok bilinen, tartýþýlan ve etkili olmuþ önemli bir ismi hakkýnda program yapýlacaksa bu konuda araþtýrma yapmýþ yazarlarýn, eser vermiþ aydýnlarýn dâvet edilmesi gerekmez miydi? Meselâ Said Nursi hakkýnda önemli bir eser kaleme almýþ olan deðerli sosyologlarýmýzdan Prof. Dr. Þerif Mardin programýn konuðu olabilirdi. Tarihî romanlarýyla tanýnan ve Bediüzzaman’ýn kitaplarýný okuyan Yavuz Bahadýroðlu çaðrýlabilirdi. Said Nursi hakkýnda onlarca kitap yazmýþ olan ve çok deðerli araþtýrmalar yapmýþ olan Necmettin Þahiner aðýrlanabilirdi. Nurcularýn gazetesi olarak bilinen Yeni Asya gazetesinin yazarlarýndan Cevher Ýlhan konuþturulabilirdi. Bediüzzaman Said Nursi ve Devlet Felsefesi gibi bir eserin yazarý olan Safa Mürsel’in görüþlerine baþvurulabilirdi. Onlarca kitabý bulunan yazar Metin Karabaþoðlu herkesi aydýnlatabilirdi. Said Nursi’nin hayatýný yeni romaný Dem’de anlatan hikâyeci romancý Sadýk Yalsýzuçanlar konuya yeni açýlýmlar getirebilirdi. Programýn konuðu olarak çaðrýlabilecek daha bir çok isim akla gelebilir þüphesiz. Ýþte o zaman programýn hakký verilmiþ olurdu.

 

AYDINLAR NE DÝYOR?

 

Bu konuyu düþünürken yýllar önce edindiðim bir kitabý hatýrladým ve çýkarýp tekrar okumaya baþladým. Kitabýn adý Said Nursi ve Nurculuk Hakkýnda Aydýnlar Konuþuyor’du. Yazarý, Bediüzzaman’ýn biyografisini de yazan Necmettin Þahiner’di. Burada farklý sahalarda isim yapmýþ 103 ünlü Türk aydýnýnýn görüþ, fikir ve deðerlendirmeleri yer alýyor. Ýlhami Soysal’dan Münevver Ayaþlý’ya, Cemil Meriç’ten Cemal Kutay’a çok deðiþik dünya görüþlerine mensup aydýnlar Þahiner’in beþ sorusuna açýk yüreklilikle cevap veriyorlar. Az bir kýsmý susmayý yeðlemiþ, ama çoðu fikrini cesurca beyan ediyor. Aleyhte konuþanlarýn sayýsý çok az. Çoðu bu âlimi ve eserlerini olumlu biçimde anlatýyor. Oradan birkaç örnek vermek istiyorum. Bakýn gazeteci yazar Ahmet Güner (Ki sanýrým Bardakçý ile Milliyet gazetesinde ayný dönemde ve birlikte çalýþtýlar) Bediüzzaman için ne diyor:

 

“Yýlmaz bir mücadeleci, kývrak bir zekâ, derin ve saðlam bir muhakeme, çaðýnýn çok ilerisindeki görüþlere açýk ve bunlarý halkýn kültür deðerlerine dayanarak açýklayan bir zat.” 1

 

Aydýnlar Ocaðý eski Baþkaný Prof. Dr. Süleyman Yalçýn ise onun “Ýmaný boðazlanan nesillere, hayat kurtarýcý Ýslâm imanýný telkin ve onun hayat nizamýný yaþama çaðrýsýnda bulunmuþtur.” der. 2

 

Bakýn büyük bir anketin ve cevaplarýnýn toplandýðý bu kitapta, dün de bugün de, saðýn da solun da saygý duyduðu kýymetli mütefekkir-yazar Cemil Meriç ne diyor:

 

“Risale-i Nur’a muhabbet ve tecessüsle eðildim. Diyebilirim ki son ikiyüz yýldan beri tefekkür dünyamýzý istila eden Batýnýn iþportalarýndan geliþi güzel devþirilmiþ sahte, sakat ve þahsiyetsiz paçavralar arasýnda benzerlerine güç rastlayacaðýmýz dürüst, metin, dost ve bu topraðýn baðrýndan fýþkýran düþüncelerle dolu bir hazinedir Risale-i Nur.” 3

 

Evet Meriç de, Bediüzzaman’ýn feyz aldýðý medresenin “grift ve çapraþýk ifade tarzýndan kurtulamadýðýný” söylüyor ama “anlaþýlmýyor” demiyor. Aksine Þahiner’e, “Tecessüsümüz geniþ soluklu deðildir. Bu itibarla Bediüzzaman’ýn çok dikkate lâyýk çok þahsiyetli düþüncelerini daha kývrak daha seyyal, daha çaðdaþ bir ifade ile bugünün acûl aydýnlarýna tanýtmak sizin gibi genç ve imanlý kabiliyetlerin vazifesidir.” diyor. 4

 

Aydýnlar Konuþuyor’un sayfalarýný çevirmeye devam ediyoruz. Münevverlerimiz konuþuyor, biz de onlarý can kulaðýyla dinliyoruz. Diyanet Ýþleri Eski Baþkan Vekili Lütfi Doðan, risalelerin “anlaþýlmadýðý” iddiasýna katýlmýyor ve þöyle diyor: “Sözler isimli eserini okudum. Bu eser okuduðum kadariyle, þahsen, ilmî, faydalý, okuyanlarý aydýnlatýcý malûmatý havi olduðunu müþahede ettim.” 5

 

Son devrin Ýslâm âlimlerinden Sadrettin Yüksel de risalelerin rahatlýkla anlaþýlabildiðine dikkat çekenlerden. Bu görüþünü þöyle dile getiriyor: “Milyonlarca insanýn okuduðu Risale-i Nur, hem akla hitap eder, hem ruha. Yani hem aklý tatmin eder, hem de insanýn ruhî ve manevî ihtiyaçlarýný karþýlar.” 6

 

Þeyh Þamil’in torunu Said Þamil de Bediüzzaman’ýn fikirlerine ve eserlerine hayran olanlardan. Bu sevgisini Necmettin Þahiner’in sorularýna cevap verirken, “Bediüzzaman bir asýr önce gelseydi Osmanlýlarýn mukadderatý deðiþirdi.” gibi ilgi çekici ve kayda deðer bir görüþ de sergiliyor. 7

 

Ord. Prof. Dr. Fahreddin Kerim Gökay, “Ben Said Efendi’yi yalnýz din adamý deðil, sosyal düþüncelere malik, kafasýný ýþýldatmýþ biri ilim adamý olarak tanýdým.” derken 8 Ýstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Hocalarýndan Prof. Dr. Ali Nihad Tarlan da ardýndan olumlu düþüncelerini açýklýyor. 9

 

Üslûp ve vuzuh meselesine temas eden aydýnlardan biri de M. Raif Ogan’dýr. Ogan’ýn fikri bu vadide son derecede açýk: “Eserlerindeki ifadeleri muðlak dendiði halde, herkes alýp okuyor ve anlýyor; bu da o zatýn hüsn-ü niyetine, hulus-u niyetine delâlet eder.” 10

 

“MÜKEMMELBÝR TÜRKÇE”

 

Kitabýn en geniþ bölümlerinden biri ünlü tarihçi Cemal Kutay’a ait. “Bu adamýn deðer ifade eden çok kýymetli fikirleri vardýr.” diyen Kutay, “”Said Nursi bir mazi adamý deðildir. Ýstikbal adamýdýr ve geleceðin fikridir.” görüþünü açýklar. 11 Onun muhtelif yerlerde yaptýðý konuþmalarla çok geniþ kitleleri inanýlmaz derecede etkilediðine dikkat çeker Cemal Kutay. Peki yazdýðý ve konuþtuðu anlaþýlmayan bir adamýn hitabeleri nasýl oluyor da bu derece etkili olabiliyor? Daha sonra Çaðýmýzda Bir Asr-ý Saadet Müslümaný isimli kitabý yazacak olan Kutay, “Bu adam mürteci deðil, bilakis medenî bir insandý” dedikten sonra þu mühim tespiti yapýyor: “O bir Osmanlýdýr, tipik bir Osmanlý.” 12

 

Üniversitelerin felsefe, edebiyat, manevi hayat bölümlerinde Bediüzzaman hakkýnda “çok ilmî ve esaslý araþtýrmalar” yapýlmasý gerektiðini kaydeden Cemal Kutay, Necmettin Þahiner’in “Said Nursi ile konuþmuþ, onun yetmiþ yýl önceki konuþma ve eserlerini tetkik etmiþ bir tarihçi olarak dilini nasýl buluyorsunuz?” þeklinde yönelttiði soruya, “Mükemmel Türkçe buluyorum.Mükemmel Osmanlý Türkçesi konuþuyordu.” cevabýný verir ve ekler:

 

“Tertemiz bir Osmanlýcadýr.Bunu gittikçe geliþtirmiþtir. Hele bizimle konuþurken aynen bizim gibi Ýstanbul lehçesi kullanýyordu. Ve ikimiz de lehçesine hayret ettik. Anlamadýðýmýz tek kelime yoktu.” 13

Küçük Aða’nýn büyük romancýsý Tarýk Buðra, “Said Nursi konusunda biz þimdiye kadar yanýlmýþýz. Yanlýþ bilgi sahibi olmuþuz.” 14 derken Diyanet Ýþleri Eski Baþkaný Ýbrahim Elmalý’nýn konu ile alakalý olarak þu görüþlerini okuyoruz:

 

“Risale-i Nur’lar Kur’an tefsirleridir. Bu eserlerde Ýslâm’a aykýrý bir husus yoktur. Bunlardan Sözler isimli eseri okudum. Faydalý bir kitap. Halkýn anlayacaðý dille yazýlmýþ.Basit temsilî hikâyelerle Ýslâm’ýn meselelerini anlatýyor.” 15

 

Ýlahiyatçýlar, yazarlar, aydýnlar, sanatçýlar, bilim adamlarý yaklaþýk bir asýrdýr habire Risale-i Nurlar’ý okuyor ve pekâlâ da anlýyor. Esnaf, memur, köylü, öðrenci, yani halkýn her kesiminden insanýmýz bu kitaplarý okuyup anlýyor. Ýstifade ettiðini söylüyor. Peki Murat Bardakçý niçin anlamýyor? Doðrusu Osmanlý arþivlerinde binlerce evraký, yazma eserleri, aðýr metinleri rahatlýkla okuyup anlayabilen Murat Bardakçý’nýn Risaleleri anlayamamasýný ben de anlayamýyorum vesselam.

 

 

Mehmet Nuri YARDIM - Sanatalemi.net, 22.10.2009

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

  • 4 Jahre später...

İzah Anlaşılmanın Vazgeçilmezi

Hüseyin KARA

İzaha muhtaç olmayan söz ya da yazı yok gibidir. Çünkü bir sözün ya da yazının

kimin, kime ve ne amaçla söylenip yazıldığı ilk anda bilinmeyebilir. İfadede kapalılık

zaten bir açıklamayı gerektirir. Hem izah görecelidir; kimi sıradan bir şeye açıklık

getirilmesini ister kimi de sibâk ve siyâktan bir ifadenin ne demek istediğini anlar da

öyle geniş açıklamalara gerek duymaz.

Çokça kullanılan ve çoğulu “izahat” olan “izah”, (vzh) kökünden gelen Arapça bir

kelime olup, bir şeyi açık ve etraflı olarak anlatma anlamına gelmektedir. İzah etmek,

açıklamak, bir şeyi açık ve etraflıca anlatmak demek; Fransızcası (Expliguer) dir.

Tibyan, şerh, tefsir ve tasrih kelimeleri de aşağı yukarı izah anlamlarında kullanılır.

İzah etmek, her kesimin ihtiyaç duyduğu bir eylemdir. Anlaşılmayı bundan daha

etkin gündeme getiren bir eylem yoktur. Bir çocuk izah beklediği gibi bir yetişkin de

birçok konularda açıklama bekleme hakkına sahiptir.

İzah, literatüre daha çok “şerh” ismi altında girmiş. Bu ad altında izah adına birçok

eserler şerh edilmiş ve ilim dünyası bir şerh dönemi geçirmiştir. Bu yöntem daha çok

hadis kitapları ile anlaşılması güç kitaplara uygulanmıştır. Mesela, en çok şerh

yazılan eserlerden hadis kitabı Buhârî’nin “el-Câmiu’s-Sahih” adlı kitabı zikre değer;

üzerinde tam yetmiş beş şerh yazılmış ve bu esere Aynî’nin yazdığı şerh yirmi beş

ciltlik “Umdetü’l-Kâri”si büyük bir kültür hazinesidir. Son derece kapalı ve

anlaşılması için ciddi uzmanlık isteyen Mühyiddin-i Arabî’nin Futuh’ul-Gayb”ı da

şerhi çokça yapılan bir eser. Daha çok büyük kafaların derin anlamlar ifade eden

kitapları izah ve şerhe tabi tutulmuştur. Gerek bilimsel ve gerekse sıradan izahlara

her dönemde ihtiyaç duyulmuştur.

Bir konunun ya da bir sözün iyice anlaşılmasına yönelik bütün açıklamalar izah

kategorisi altında değerlenebilir. Kuralına göre edilen izahlar her zaman önemini

korumuştur.

Risale-i Nur’da izah

Bizim asıl konumuz Risale-i Nur olduğuna göre, izah açılımına bu açıdan bakmamız

gerekmektedir. Her şeyden önce Risale-i Nur, Kur’an’ın çağımızın bir tefsiri olması

açısından anlaşılmaya değer büyük bir kaynaktır. Anlamanın gerçekleşmediği hiçbir

çalışmanın bir önemi yoktur. Risale-i Nur ise, sıradan okunan kitap olma ötesinde bir

hayat kitabı olmaya layık bir öneme sahiptir. Çağımızda medeniyet adına bir atılım

gerçekleşecekse temel bir kaynak ve kapsamlı bir proje olan Risale-i Nur göz ardı

edilemez. Risale-i Nur, çok yönlü anlaşılma bekleyen dev bir kaynaktır. Her ne kadar "Risâle-i

Nur, imânî meseleleri lüzûmu derecesinde izah etmiş. Risâle-i Nur'un hocası Risâle-i

Nur'dur. Risâle-i Nur, başkalarından ders almaya ihtiyaç bırakmıyor. Herkes istidâdı

nisbetinde kendi kendine istifade eder. Aklınız her bir meseleyi tam anlamasa da, ruh, kalp ve

vicdanınız hissesini alır. Ne kadar istifade etseniz, büyük bir kazançtır."

1 denmişse de,

burada ifade edilmek istenen izahın yapılmaması değil, iman konularında başka bir

metodolojiye ihtiyaç duyulmamasıdır. Gerçi daha sonra verilecek örneklerden

anlaşılacağı üzere Risale-i Nur’da az da olsa kapalı geçen konular yine Risale-i

Nur’un başka yerlerinde geçen pasajlarla vuzuha kavuşmuş olduğu da herkesin

bilgisindedir. Bu demek oluyor ki Risale-i Nur’un bazı konularını en iyi açıklayan

yine Risale-i Nur’dur.

Diğer taraftan Risale-i Nur’un gazete gibi okunmamasının gereğine her zaman vurgu

yapılır ve Bediüzzaman bir mektubunda Yirmi Altıncı Söz’ü tavsiye ederken ,“fakat

gazete gibi okumayınız”2 demek suretiyle iman konularının dikkati yoğunlaştırmadan

özümsenemeyeceği üzerinde durulur. Demek asıl olan anlaşılmaktır. Bir konunun

anlaşılması da görecelidir; kimi bir kez okumakla kimi de birkaç kez okumakla ve

kimi de başka kaynaklardan da yararlanarak ancak anlama noktasına gelebilir. Bu

demek oluyor ki bir konu ya da bir ifade anlaşılabilmesi için kuralına göre ne

yapılırsa izah adına güzel ve yararlı bir eylemdir. Bu bağlamda Risale okurken

yapılan küçük açıklamalar, bir soru sorulup kelimelerin anlaşılmasına yönelik

bilgilendirmeler, okunulan risale hakkında verilen tarihi bilgiler, konuya yönelik

başka kaynaklara müracaatlar hep izah çerçevesinde değerlenmelidir.

Bir de izahın bilimsel boyutu da vardır. Risalelerin her hangi bir konusu üzerinde bir

araştırma yapılabilir. Belki kitap ya da kaynak olarak şerh ve izaha en çok muhtaç

Risale-i Nur Külliyatıdır; çünkü o bir ummandır, Kur’an’ın çağımıza has bir

mucizesidir. Her ne kadar tatlı ve kolay bir üslupla kaleme alınmışsa da çok derin

manalar ifade eden öyle terkipler kullanılmış ki, her terkip bir kitap olacak kadar

genişlikte izahları gerektirebilir. Bir çocuğun anlama kapasitesiyle bir yetişkinin ya

da bir bilginin anlama kapasitesi elbette bir olmayacaktır.

İzah bir ihtiyaç

Hangi konuda olursa olsun, ister güncel konularda olsun, ister bilimsellikte olsun

izah, bir ihtiyaçtır. Zaten eskilerimiz bu ihtiyaçtan nihai olarak yararlanmışlardır.

Risale-i Nur’da da bu tür izah yoluna çokça gidilmiştir. Risale-i Nur’un bir

parçasının yine Risale-i Nur’dan bir başka parçayla açıklığa kavuştuğu yerler bir

haylidir. Ya atıflarla ya da aynı konu içinde değişik bakış açılarla açıklananlar aşağı

yukarı beş yüzü bulmaktadır.

Hepsinden söz etmek elbette çok zaman alır. İçlerinden seçme yaparak bazılarını

örnek olarak çıkarmada yarar var. Bu aynı zamanda Risale-i Nur’u yine Risale-i Nur’la izah önceliğini göstermesi noktasında da önem arz edecektir. Çünkü Risale-i

Nur’un hakiki şarih ve vuzuha kavuşturucusu yine onun müellifi olan

Bediüzzaman’dır. Bediüzzaman’ın izahlarına rağmen yine de anlaşılamayan yerler

varsa, “Bu durûs-u Kur'âniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müçtehitler de olsalar,

vazifeleri, ulûm-u imaniye cihetinde, yalnız yazılan şu Sözlerin şerhleri ve izahlarıdır veya

tanzimleridir.”3 pasajına göre de, Risale-i Nur’a gönül vermiş dava adamlarının, şerh

ve izah çerçevesinde, özel çalışmalarının devreye girmesine izin verilmiştir. Risale-i

Nur talebeleri değil izahtan uzak durmak, kuralına göre yapılması gereken şerh ve

izah başta olmak üzere en az on bir görevle görevlenmişlerdir.4

Örnek 1: “Eğer iman hayata hayat olsa, o vakit hem geçmiş, hem gelecek zamanlar, imanın

nuruyla ışıklanır ve vücud bulur; zaman-ı hazır gibi, ruh ve kalbine iman noktasında ulvî ve

mânevî ezvâkı ve envâr-ı vücudiyeyi veriyor.”5 Bediüzzaman bu risalede bunu

söyledikten sonra, bu hakikatin, İhtiyar Risâlesinde, Yedinci Ricâ’da izahının

olduğuna işaret ederek, ona bakılmasını tavsiye etmiştir.

Örnek 2: On Sekizinci Söz’ün İkinci Noktası’nda, ayetinin bir

sırrı noktasında izah eder ve “Her şeyde, hatta en çirkin görünen şeylerde, hakiki bir

hüsün ciheti vardır. Evet, kâinattaki her şey, her hâdise, ya bizzat güzeldir, ona hüsn-ü bizzat

denilir; veya neticeleri cihetiyle güzeldir ki, ona hüsn-ü bilgayr denilir. Bir kısım hâdiseler var

ki, zahiri çirkin, müşevveştir. Fakat o zahirî perde altında gayet parlak güzellikler ve

intizamlar var.” diye bir giriş yaptıktan sonra “Ezcümle” diyerek devamında geniş

izahta bulunur.6

Örnek 3: Yirminci Mektup’un Üçüncü Kelime’sindeki kelimesine

ilişkin gayet kuvvetli ve şâşaalı bir surette ispatın Otuz İkinci Sözün Birinci

Mevkıfı’nde olduğunu belirttikten sonra, okuyucuyu ona havale eder ve onun

üstünde beyan olamayacağını, ondan daha ileri beyan ve izaha da gerek olmadığını

söyleyerek daha dikkatli okumaya yöneltir.7

Örnek 4: Yirmi Birinci Lem’a’da “Bir kısım kardeşlerime hususî bir mektuptur” da

bulunan meselelerle ilgili Rüştü, Husrev ve Re'fet adlı talebeleri Bediüzzaman’dan

beş nevi ibadetin izahını talep etmişler ve şu cevabı almışlar: “1- En mühim bir

mücahede olan ehl-i dalâlete karşı mânen mücahede etmektir. 2- Üstadına neşr-i hakikat

cihetinde yardım suretiyle hizmet etmektir. 3- Müslümanlara îman cihetinde hizmet etmektir.

4- Kalemle ilmi tahsil etmektir. 5- Bazen bir saati bir sene ibadet hükmüne geçen tefekkürî

olan ibadeti yapmaktır.”8

Örnek 5: Bediüzzaman bazı itirazlara cevap olarak Kur’an tefsirinin iki tür

olduğundan söz eder ve şöyle bir açıklama getirir: “Biri ibaresini izah eder, biri de

hakikatlerini ispat eder. Nurlar bu ikinci kısım tefsirlerin en kuvvetlisi ve en kıymettarı

olduğuna, ehl-i dirayet ve dikkat yüz binler şahitler var.”9 Böylece tefsirin bir tür izah

olduğu da otaya çıkmış olmaktadır. Örnek 6: İzahı istenilen bazı risaleler için izaha gerek olmadığını da söyler

Bediüzzaman. Refet Bey’e yazdığı mektupta özetle şuna dikkat çeker: “Namınıza

yazılan On İkinci Lem'a'nın izaha muhtaç noktalarının izahına şimdilik ihtiyaç yoktur. Asıl

maksat, âyâta gelen evhamın def'ine kifayetidir. Ve bu nokta-i nazarda kâfi derecede herkes

fehmeder. Her risalede herkesin hissesi var; fakat herkes her şeyini bilmek lâzım değildir.”10

Örnek 7: Üstad Divan-ı Harb-i Örfi’de muhakeme edilirken değişik mahfillerde

meşrutiyeti konuşmalarıyla yanlış anlaşılmaktan kurtardığını açıklamıştır. İkinci

Cinayet’te özetle şunları söylemiştir: “Ayasofya'da, Bayezid'de, Fatih'te, Süleymaniye'de

umum ulema ve talebeye hitaben müteaddit nutuklarla şeriatın ve müsemma-yı meşrutiyetin

münasebet-i hakikiyesini izah ve teşrih ettim. Ve mütehakkimane istibdadın şeriatla bir

münasebeti olmadığını beyan ettim.”

11

 

Örnek 8: Meşhur “Rüyada Bir Hitabe”de, o kudsi meclisin huzurunda, “Şayet ölsek,

yirmi öleceğiz, yüz dirileceğiz. Harikalar asrındayız. İki-üç sene mevtten sonra meydanda

dirilenler var. Biz bu mağlûbiyetle bir saadet-i âcile-i ( ) muvakkate kaybettik. Fakat bir

saadeti âcile-i ( ) müstemirre bizi bekliyor. Pek cüz'î ve mütehavvil ve mahdut olan hâli,

geniş istikballe mübadele eden kazanır." dediğinde, meclistekiler söylediklerinin izahını

istediler. Bediüzzaman da açıklamayla ilgili olarak özetle şunları söyledi: “Devletler,

milletler muharebesi, tabakat-ı beşer muharebesine terk-i mevki ediyor. Zira beşer esir olmak

istemediği gibi, ecîr olmak da istemez. Galip olsaydık, hasmımız ve düşmanımız elindeki

cereyan-ı müstebidaneye, belki daha şedîdâne kapılacak idik. Halbuki o cereyan hem zalimâne,

hem tabiat-ı âlem-i İslama münâfi, hem ehl-i imanın ekseriyet-i mutlakasının menfaatine

mübayin, hem ömrü kısa, parçalanmaya namzettir. Eğer ona yapışsaydık, âlem-i İslâmı

fıtratına, tabiatına muhalif bir yola sürükleyecektik.”12

İzah kriterleri

Risale-i Nur’da bu tür izahlar yukarıda belirtildiği gibi çoktur. Bu şunu gösteriyor;

Risale-i Nur anlaşılmak içindir ve günümüzde yaygın hale gelinceye kadar çok

zorluklardan geçmiştir. Ama şimdi susuz gönüllere merhem olmaya devam

etmektedir. Böyle olunca anlaşılmak için hangi gayret gündeme gelirse takdire

şayandır. Sıradan olan açıklamalardan tutun bilimsel araştırmalara kadar Risale-i

Nur’un açılımına yönelik her çalışma güzeldir. Mesela; risalelerde geçen bir kelime

hakkında verilecek etimolojik bilgi, bir konunun ayet ve hadislerle desteklenerek

genişçe izahı, risalelerin kronolojik değerlendirilmesi gibi açıklamalar izah ve şerhin

kapsamı içindedir.

Hazır bu aşamaya gelmişken, yukarıda aldığımız izah örnekleri üzerinde analiz

yaparak bazı kriterler çıkarabiliriz:

1-İzah ya da şerh ya da açıklamaya yönelik her hangi bir çalışma, elbette bir beceri ve

ilim kapasitesi ister. Gelişi güzel edilen izahların kıymeti harbiyeleri yoktur.

2-Risale-i Nur’un bir yerini izah ederken, ilgili bir konuya ilişkin izahı öncelikle

Risale-i Nur’dan ya da Üstad’ın açıklamalarından araştırmak gerekir. 3-İzah ve şerhin özelliğine göre dil, tefsir, kelam, hadis, psikoloji gibi bilim dallarında

uzmanlık da önem arz eder.

4-İlle de bir konu için izah adına bir şey söyleme ısrarını sürdürmek doğru değildir.

Çünkü okunan bir şeyin anlaşılması için öncelikle gayret gösterilmeli ve anlamak

için kafa yormalıdır; yani muhayyilenin önüne set çekilmemelidir. Nitekim Üstad

dahi izah istenilen bazı konulara açıklık getirme gereğini görmemiştir.

5-Konu Risale-i Nur olunca elbette bu dev eseri çok ve detaylı okumak önemlidir.

6-Her konunun bir amacı vardır; dolayısıyla yapılacak izahlar mutlaka bu amacı

ortaya koyar nitelikte olmalıdır. Buna göre amaç dışında yapılacak açıklamalar

gereksizdir.

Sonuç

Risale-i Nur, anlaşılması gereken önemli bir kaynak. Risale-i Nur’da olanların çoğu

güncel ve orijinaldir. Dolayısıyla risalelere getirilecek izah ve şerhler de orijinallik

niteliğine sahip olmalıdır.

Bilimsel izah doluluk isteyen bir çalışmadır. Öyle gelişi güzel yapılacak izahların

ciddiyetten uzak olduğu açıktır. Risale-i Nur’a izah getirecek olanın önce Risale-i

Nur’u baştan sona inceden inceye okuması gerekir. Daha sonra da

ilişkilendirebilecek kadar İslami ilimlerden de haberdar olmalıdır.

Ama ne olursa olsun, Risale-i Nur’u anlamak ya da anlatabilmek için izah

yönteminden azami derecede yararlanmak önemlidir. Risale-i Nur gönüllülerinin

görevleri arasında izahın sayılması boşuna değildir.

 

1

Nursî, B.S. (2005), Sözler, Konferans, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul.

2

Nursî, B.S. (2005), Mektubat, s:69, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul.

3

Nursî, B.S. (2005), Mektubat, s:725, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul.

4

Nursî, B.S. (2005), Barla lahikası, 284.mektup, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul.

5

Nursî, B.S. (2005), Sözler, 13. Söz, s:237, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul.

6

Nursî, B.S. (2005), Sözler, 18. Söz, s:365, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul.

7

Nursî, B.S. (2005), Mektubat, s:390, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul.

8

Nursî, B.S. (2005), Lem’alar s:403, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul.

9

Nursî, B.S. (2007), Şualar, 14. Şua, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul.

10

Nursî, B.S. (2005), Barla lahikası, 267.mektup, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul.

11

Nursî, B.S. (2000), Divan-ı Harb-i Örfi, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul.

12

Nursî, B.S. (2007), Sünuhat, s: 13 7, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

06 Haziran 2014 Cuma 11:08

[h=1]Risale-i Nur'u şerh ve izah kriterleri[/h]

Risalelere getirilecek izah ve şerhler de orijinallik niteliğine sahip olmalıdır

Risale Haber-Haber Merkezi

 

Risale-i Nur, anlaşılması gereken önemli bir kaynak. Risale-i Nur’da olanların çoğu

güncel ve orijinaldir. Dolayısıyla risalelere getirilecek izah ve şerhler de orijinallik

niteliğine sahip olmalıdır.

 

Bilimsel izah doluluk isteyen bir çalışmadır. Öyle gelişi güzel yapılacak izahların

ciddiyetten uzak olduğu açıktır. Risale-i Nur’a izah getirecek olanın önce Risale-i

Nur’u baştan sona inceden inceye okuması gerekir. Daha sonra da ilişkilendirebilecek kadar İslami ilimlerden de haberdar olmalıdır.

 

Ama ne olursa olsun, Risale-i Nur’u anlamak ya da anlatabilmek için izah

yönteminden azami derecede yararlanmak önemlidir. Risale-i Nur gönüllülerinin

görevleri arasında izahın sayılması boşuna değildir.

 

1-İzah ya da şerh ya da açıklamaya yönelik her hangi bir çalışma, elbette bir beceri ve

ilim kapasitesi ister. Gelişi güzel edilen izahların kıymeti harbiyeleri yoktur.

 

2-Risale-i Nur’un bir yerini izah ederken, ilgili bir konuya ilişkin izahı öncelikle

Risale-i Nur’dan ya da Üstad’ın açıklamalarından araştırmak gerekir. 3-İzah ve şerhin özelliğine göre dil, tefsir, kelam, hadis, psikoloji gibi bilim dallarında

uzmanlık da önem arz eder.

 

4-İlle de bir konu için izah adına bir şey söyleme ısrarını sürdürmek doğru değildir.

Çünkü okunan bir şeyin anlaşılması için öncelikle gayret gösterilmeli ve anlamak

için kafa yormalıdır; yani muhayyilenin önüne set çekilmemelidir. Nitekim Üstad

dahi izah istenilen bazı konulara açıklık getirme gereğini görmemiştir.

 

5-Konu Risale-i Nur olunca elbette bu dev eseri çok ve detaylı okumak önemlidir.

 

6-Her konunun bir amacı vardır; dolayısıyla yapılacak izahlar mutlaka bu amacı

ortaya koyar nitelikte olmalıdır. Buna göre amaç dışında yapılacak açıklamalar

gereksizdir.

 

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Dein Kommentar

Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.

Gast
Auf dieses Thema antworten...

×   Du hast formatierten Text eingefügt.   Formatierung jetzt entfernen

  Nur 75 Emojis sind erlaubt.

×   Dein Link wurde automatisch eingebettet.   Einbetten rückgängig machen und als Link darstellen

×   Dein vorheriger Inhalt wurde wiederhergestellt.   Editor leeren

×   Du kannst Bilder nicht direkt einfügen. Lade Bilder hoch oder lade sie von einer URL.

×
×
  • Neu erstellen...