Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

Alman vakýflarýnýn gizli oyunu

 

Eski milletvekilleri ve Doða Savaþçýlarý Derneði Baþkaný, Türkiye’de faaliyet gösteren Alman vakýflarý eliyle dönen kirli oyunlarý çarpýcý örnekleriyle anlattý.

 

Gazeteci Sami Dadaðlýoðlu, Kanaltürk televizyonunda sunduðu Pazar Politika programýnda Alman Vakýflarý’nýn çevrecilik adý altýnda Türkiye'de yürüttükleri kirli oyunlarý masaya yatýrdý. Programa DSP 21. Dönem Milletvekilleri Erol Al ve Zafer Güler ile Doða Savaþçýlarý Derneði Baþkaný Zafer Murat Çetintaþ katýldý.

 

PROJEDE KÝMLER VARDI?

 

Sanayileþmenin temelinde madenciliðin yattýðýna vurgu yapan Erol Al, 2001 yýlýnda Ecevit hükümeti döneminde yeraltý zenginlikleri ile ilgili yaptýklarý çalýþmayý anlattý. “O dönemde rahmetli Ecevit'in oluruyla Türkiye'deki zenginliklerin nasýl harekete geçirileceði konusunda bir çalýþma yapmaya baþladýk” diyen Al, projede Uþak Milletvekili Hasan Özgebek ve Yrd. Doç. Necip Hablemitoðlu’nun da yer aldýðýný söyledi.

 

ÇARK DÖNDÜRÜLMEDÝ

 

Yaptýklarý çalýþma ile “Niçin bazý deðerler Türkiye ekonomisine kazandýrýlamýyor?” sorusuna cevap aradýklarýný ifade eden Al, þöyle dedi: "Baktýk ki hemen paraya dönüþtürülecek deðerlerin baþýnda altýn madenciliði geliyor. 1988'de, çalýþmaya hazýr Bergama'da kurulmuþ bir tesis vardý. Biz çalýþmasýný saðlayana dek -13 yýl bu madene 80 milyon dolar harcama yapýlmýþtý- altýn madenciliði çarký döndürülemiyordu. Dünyanýn neresinde rezerv varsa altýn madenciliði yapýlýyor.

 

Yani yeraltýnda bir deðer varsa sorgu sual etmeden bunu deðerlendiriyorlar. Kendi kaynaklarýný kullanmak bir tarafa dünyanýn baþka bölgelerindeki kaynaklarý sömürge ya da yarý sömürgeyle kazandýklarý bir kapitülasyonlarla kullanmaktalar Biz yapamýyoruz."

 

KÝMSEDEN SES ÇIKMADI

 

Bu araþtýrmayý yaparken çok çarpýcý iddialarla karþýlaþtýklarýný ve bu iddialarýn sýradan kiþiler tarafýndan dillendirilmediðinin altýný çizen Al konuþmasýný þöyle sürdürdü:

 

"Dünyanýn her yerinde bu madencilik yapýlýyor ama Türkiye'de yapýlýnca 'insanlar, inekler, kuþlar ölecek, doða katledilecek' falan... Siyanürün kötü þöhretinden yararlanýlarak bombardýmana tutulmuþ toplum, tamamen yanlýþ bilgilendirildi. Biz bu bombardýmaný yapanlarý tespit edip araþtýrdýk ve bulduk. Ýlgili bakanlýklara raporlar yazdýk. Savcý ihbar kabul edip harekete geçmiyor... Devletin kurumlarý seyrediyor..."

 

BAKAN’IN RESMÝ CEVABI

 

Al, dönemin Dýþiþleri Bakaný Ýsmail Cem'in kendisine "Alman vakýflarý Almanya'daki siyasi partilerin esas itibariyle parti kadrolarýnýn, parti eðilimlerine göre kurumsallaþmýþ yapýlardýr. Bunlarý siyasi görüþleri doðrultusunda iþ ve dýþ politikadan sosyal konularý kapsayan çok geniþ yelpazede düþünce alýþveriþi iþlevi görmektedir. Çoðu zaman kamuoyunun oluþmasýna katký saðlamaktadýr" cevabýný yazdýðýný söyledi.

 

PANEL GÝDERÝ VAKIFTAN

 

2003 ‘te 'Madencilik Yasa Tasarýsýnýn Çevresel Sonuçlarý' adýyla Ýstanbul Çevre Konseyi'nin bulunduðu panel düzenlediðini anlatan Doða Savaþçýlarý Derneði Baþkaný Zafer Murat Çetintaþ panelin yapýldýðý yer ve katýlýmcýlar hakkýnda çarpýcý açýklamalarda bulundu: "Bu panele katýlanlarýn giderlerini Heinrich Böll Vakfý karþýlamýþtýr. Masraflarý Alman vakýflarý tarafýndan karþýlanýyor. Bu çevrecilerin tümünü tanýyorum."

 

EN BÜYÜK SÝYANÜR ÜRETÝCÝSÝ ALMANYA

 

Doða Savaþçýlarý Derneði Baþkaný Zafer Murat Çetintaþ 37 yýlýný çevreciliðe verdiðini belirterek, Yeþiller Partisi'nin kurulmasýyla birlikte Türkiye'deki çevreci hareketlerin farklý noktalara kaydýðýný ileri sürdü. Çetintaþ þunlarý söyledi:

 

"Çevrecilik bir moda olarak algýlanmakla birlikte finansal kaynak gibi de görünmeye baþladý. Bugün siyanür konusunda kendilerini yýrtarlarken dünyanýn tek siyanür üreticisi Almanya'ya hiç sesleri çýkmamaktadýr" Konuþmasýnda turizm alanlarýnda gizli oyuna da deðinen Çetintaþ, çevrecileri turizm çevre istismarýna sessiz kaldýklarýný öne sürdü. Çetintaþ þunlarý söyledi:

 

"Turizm bölgelerinde 2003'ten sonra çok yoðun bir faaliyet baþlatýldý. Bu bölgelerdeki pek çok otelin, orada doðaya daha büyük zarar verdiðini tespit ettik."

 

PKK'LI SOYSAL’IN ÜZERÝNDEN ALMAN GÝZLÝ BELGESÝ ÇIKTI

 

Türkiye'nin önünde PKK sorunu bulunduðuna iþaret eden Zafer Güler, Alman vakýf ve istihbaratýnýn bölücü örgüt ile olan iliþkisini deðerlendirdi. PKK'nýn elebaþýlarýndan Cevat Soysal'ýn 1999'da Moldovya'da yakalandýðýný ve Türkiye’ye getirildiðini hatýrlatan Güler, bu kiþinin üzerinde Alman Federal Biriminin gezi belgesinin çýktýðýný söyledi.

 

FÝSCHER’E GÖSTERÝLDÝ

 

Güler, þöyle devam etti: "Ayný þekilde Moskova'ya yakýn PKK kamplarýnda da çýkan militanlarýn üzerinde de Alman Federal yasalarý çerçevesinde tahsis edilmiþ belgeler vardý. Bu belgeler 2001'de Alman Dýþiþleri Bakaný Fischer'e gösterilince Türkiye Almanya arasýnda çok ciddi bir gerginlik yaþandý. Almanya o olaydan sonra bile PKK'ya desteðini kesmedi. Bu istihbarat kayýtlarýnda da vardýr."

 

KIZKULESi’NÝ YILLARCA DEPO OLARAK KULLANDILAR

 

Türkiye'deki çevre vakýflarýnýn ‘ikiyüzlü’ davrandýðýný ileri süren Doða Savaþçýlarý Derneði Baþkaný Zafer Murat Çetintaþ, Ýstanbul Boðazý’ndaki Kýzkulesi’nin yýllarca siyanür deposu olarak kullanýldýðýný iddia etti. Çetintaþ, “Hiç kimsenin haberi bile yoktu. Sonradan orasý alýnýp güzelleþtirildi. Hemen çýkýp feryat ettiler müze olsun diye. Peki o zamana kadar akýllarý neredeydi" dedi.

 

Çetintaþ, çevreciliðin yükselen deðer olduðu için siyasi çevrelerle çevrecilik adý altýnda kamuoyu yapmaya çalýþtýðýný kaydetti.

 

NECÝP HABLEMÝTOÐLU CÝNAYETÝ BÝR MESAJDI

 

Öðretim üyesi Necip Hablemitoðlu'nun Türkiye'deki çevre vakýflarýnýn Alman istihbaratýyla olan iliþkileri hakkýnda çalýþmalarý olduðunu hatýrlatan Zafer Güler, suikaste götüren sürecin en önemli sebebinin ‘altýn tezi’ olduðunu ileri sürdü.

 

DAHA YÜZEYDEYDÝ

 

Suikastle ‘mesaj’ verilmek istendiðini ifade eden Güler, Hablemitoðlu'nun Alman vakýflarýyla mücadelenin kurbaný olduðunu ileri sürdü. Güler þöyle devam etti:

 

"Hablemitoðlu Alman vakýflarýný derinlemesine araþtýrmaya baþlamýþtý. Ýþin yüzeyindeydi. Daha derine inememiþti ama Almanya'da ‘istenmeyen adam’dý. Almanya'ya giriþi çýkýþý yasaktý. Düþman olarak fiþlenmiþ bir insandý. Türkiye’de Hablemitoðlu'nun çalýþmalarýndan sonra ciddi bir çalýþma yapýlmadý. Kimse elini sürmedi. Çünkü insanlara korku verildi. Cinayetle, 'Kamuoyunu bilgilendirir, yönlendirirseniz sizin de baþýnýza böyle bir sonuç gelir ve Türkiye Cumhuriyeti devleti bile sizin akýbetinizi öðrenemez' gibi bir mesaj verilmiþ oldu. Hablemitoðlu da en az Dink kadar soruþturma hak ediyor."

 

VAKIF ÞEMSÝYESÝNDE

 

Güler konuþmasýnda, Hablemitoðlu cinayetinin Alman istihbarat ve vakýflarýyla olan baðlantýsýna dair önemli ipuçlarý verdi: "Alman Ýstihbarat Teþkilatýnýn ve Federal Anayasayý Koruma Teþkilatý'ndan destek alan bir takým vakýflar Türkiye'de faaliyet içindedir. Bunlar birçok vakýfýn þemsiyesi altýnda 2003'e kadar faaliyet içerisine girmiþlerdir. Konrad Adenauer Vakfý, gibi vakýf yöneticilerinin baþýndaki insanlar hep Alman Ýstihbaratýndan gelmedir. Türkiye'deki vakýflarla birlikte siyasi amaca hareket etmektedirler."Bugün

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

  • 14 Jahre später...

[h=1]Cerattepe Bergama’dır![/h]http://img.cdn.turkiyegazetesi.com.tr/images/yazaryeni/fuat-ugur_1456388183.jpg

Fuat Uğur

Fugur1864@gmail.com

 

[TABLE]

[TR]

[TD=colspan: 2]

[/TD]

[/TR]

[TR]

[TD=colspan: 2][/TD]

[/TR]

[TR]

[TD=width: 55][/TD]

[TD=align: left][/TD]

[/TR]

[TR]

[TD=colspan: 2]http://static.cdn.turkiyegazetesi.com.tr/Templates/v1/images/product-button-facebook-24.png[/TD]

[/TR]

[TR]

[TD=colspan: 2]

[/TD]

[/TR]

[/TABLE]

 

 

 

 

Altın gerçeğiyle ilk kez Bergama’da karşılaştık. Dönemin hükümeti ekonomik krizden çıkış yolu ararken önce Bergama altın madenini ihaleye çıkardı.

 

Türkiye’nin altında altın boldu. Rezerv bakımından Güney Afrika’dan sonra dünya ikincisiydik.

 

Kanadalı Eurogold firması elini çabuk tuttu ve ihaleyi kazandı.

 

Bergamalı köylüler buna çok sevindi. İş, aş imkânı gelecek, refah seviyeleri artacaktı.

 

Ancak kısa bir süre sonra Bergama’ya bir takım “Çevreciler” doluştu. Oktay Konyar onlardan biriydi ve çok cevvaldi. Köylülerle toplantılar yapıp onlarıbilinçlendirmeye başladı. Bir hafta önce iş, aş, ekmek diye bayram edenköylü teyzelerimiz ve amcalarımız aniden bir bilinç sıçramasıyla Nirvana’ya ulaşıp birer çevreci kesildiler ve ortalığa saçıldılar.

 

Şalvarlı teyzelerimizle kasketli amcalar “Siyanürle altın çıkarılacak, çevremiz zarar görecek, bu altın madeni kapatılsın” diyorlar, her gün televizyonlarda ve gazetelerde boy gösteriyorlardı. Sonunda Ankara’ya yürüdüler, İstanbul Boğaziçi köprüsüne çıktılar. Şenlikli bir eğlence gibi izleniyordu bu protesto. Epey de sempati topluyordu doğrusu.

 

Ama sonra Necip Hablemitoğlu adlı bir akademisyen çıktı ortaya. Bergama olayıyla ilgileniyor ve arka plandaki Alman vakıflarını kurcalıyordu. Derken bu vakıfların faaliyetleri o denli ayyuka çıktı ve Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne intikal etti mesele. Davada ilginç belgeler de döküldü ortalığa. Çevreci Oktay Konyar’ın köylülere para dağıttığı belgelenmişti ve bu paranın da Alman vakıflarından geldiğibelirtiliyordu.

 

İddianamede Almanya’nın bu girişiminin altında başka ülkelerde altın çıkarma girişimlerini rekabet kaygısıyla Bergama türü eylemlerle engelleme amacının yattığı ifade ediliyordu.

 

Çünkü Türkiye’de yasal ve yasal olmayan yollardan ithal edilen altının önemli bir kısmı Almanya’dangeliyordu ve miktarı milyarlarca doları buluyordu. Bu yüzden altın üretiminin başlaması Almanya içindünyadaki arz talep dengelerinin bozulması, fiyatların düşmesi ve milyarlarca dolar kayıp anlamınageliyordu.

 

Almanya bu davaya çok sinirlendi ve Alman Meclis Başkanı Wolfgang Thierse Türkiye’yi “AB’ye giremezsiniz” diye tehdit etti.

 

Ardından Avrupa Parlamentosu’nun 1998 tarihli A4-0432/98 sayılı “Türkiye hakkında Avrupa stratejisi” başlıklı kararı geldi. Kürtlerle ilgili bir sürü talep sıralandıktan sonra bakın ne deniyordu kararda:

 

“…mahkeme kararlarının, özellikle 3 termik santral ve Bergama’daki Eurogold şirketine ilişkin danıştay kararının uygulanması, vs. vs...”

 

Ardından Necip Hablemitoğlu’nun ALMAN VAKIFLARI VE BERGAMA DOSYASI adlı kitabı çıktı 2001’de. Yani ölümünden tam bir yıl önce. Kitabın önsözünde şöyle deniliyordu:

 

“Bu ülkeyi alttan oyan bir avuç Alman istihbaratçısı, Türkiye’de vakıf temsilcisi olarak görev yapmaktadırlar.”

 

Hablemitoğlu uzun bir araştırma sonucunda altın madeni yataklarının olduğu her yerleşim merkezindeAlman vakıfları ve örgütleriyle karşılaştı. Ve kitabında “Almanya’daki Türkleri biliriz de Türkiye’deki Almanları bileniniz var mı?” diye sordu.

 

Ve sonuç:

 

Hablemitoğlu 18 Aralık 2002 tarihinde evinin önünde uğradığı saldırıda hayatını kaybetti.

 

Şimdi bugüne ve Cerattepe’ye gelelim.

 

Artvin’de de zengin altın rezervleri olduğu bir sır değil. Tam 1 milyon 200 bin ton üstelik. Ta 1998 yılında yine Cominco madencilik adlı bir Kanadalı firma işletmek için ruhsat almıştı. Ancak o vakit de çevre örgütlerinin karşı çıkması sonucunda Kanadalı firma 2003’te tüm haklarını Çayeli bakır işletmelerine devrederek çekilmişti.

 

Önceki gün Star gazetesinde Cerattepe’deki bakır ve altın madeni çıkarma çalışmalarına karşıArtvinlileri gayrete getiren yabancı çevrecileri gördük. Onlar, yıllar evvel tıpkı Bergama’da zuhur edeniçimizdeki Almanlar mıydı Hablemitoğlu’nun dediği gibi?

 

Haberde üç kişi dikkat çekiyor. Zeki Karataş, Pınar Demircan ve Neşe Karahan. Almanya'daki Kultur und Art Initiative e.V Vakfı'nın konuğu olarak her yıl 15 gün süreyle eğitimden geçirilen isimlerinarasında onlar da var. Pınar Demircan yazdığı makalelerde Almanya’nın Türkiye’nin mega projelerine karşı nasıl aktivist yetiştirdiğini kendisinden örnekleyerek itiraf ediyor zaten.

 

Şimdi bu karşılaştırmayı neden yaptım izah edeyim.

 

Zamanında Bergama’daki teyzeleri amcaları herkes gibi ben de çok sevmiştim. Yaptığım çevre haberleriyle çeşitli meslek örgütlerinden “çevre ödülleri” almış bir muhabir olarak onları çok destekledim.

 

Çevre duyarlılığım hâlâ devam ediyor ama artık bazı tecrübelerimiz var.

 

Necip Hablemitoğlu’nun neden Alman vakıflarıyla Bergama gerçeğini aydınlattıktan sonra öldürüldüğünü biliyoruz. Orada köylülere dağıtılan paraların hangi Alman vakıflarından geldiğini de.

 

Bu yüzden Cerattepe’ye şüpheyle yaklaşıyorum.

 

Çünkü bir kez daha kandırılmaya hiç niyetim yok.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

[h=1]Almanya'nın Artvin’deki kirli oyunu[/h][h=2]Almanya’nın sözde ‘çevreci’ maşalarını Cerattepe’de neden sahaya sürdüğünü MTA raporları ortaya koydu. Bölgede altın rezervi bulunuyor.[/h]

Artvin’deki çevre eylemlerinin altından ‘Zengin altın yatakları’ çıktı. Meğer 30 yıl önce Kanadalı firma bölgede altın bulmuş, Almanlar bunu öğrenince ‘devşirme eylemcileri’ ile maden ocağı kurulmasını engellemiş.

Bölgedeki yabancıların faaliyetlerinden şüphelenerek bölgede sondaj yapan MTA’nın araştırmalarına göre sadece Cerattepe değil, kentin başka noktalarında da altın yatakları var. Meğer Artvin’in altı altın kaynıyormuş da tüm gürültü ondan kopuyormuş.

[h=3]KANADALILAR BULDU[/h]Cerattepe’de ilk maden arama faaliyetine Kanadalı Cominco Madencilik başladı. Uydu görüntülerinden de faydalanarak Artvin’in bugün bile ulaşılması zor olan bir bölgesinde 1988’de yaptığı sondajlarda bakır ve altın rezervleri bulan firma, ruhsat aldı ama başta Yeşil Artvin Derneği olmak üzere çevre örgütlerinin eylem ve davalarıyla madeni işletemedi. Firma, 2003’te tüm haklarını Çayeli Bakır İşletmeleri’ne devrederek çekildi. 2008 yılında mahkeme kararıyla ruhsat iptal edilence yapılan yeni ihaleyi Özaltın İnşaat Tic. ve San. A.Ş. kazandı ve Cerattepe’de maden çıkarmak üzere Eti Bakır A.Ş ile anlaştı.

[h=3]MTA, FARKINA VARDI[/h]Cerattepe’de maden yataklarını keşfeden Kanadalı Cominco, bakırın yanı sıra dünya genelinde altın işletmeleriyle de ünlüydü. Zaten bakır ve altın, kardeş madenlerdi ve bir yerde bakır çıktığında o bölgede altın bulunması da yüksek ihtimaldi. Bölgede MTA’da sondajlara başladı ve bakır yataklarının yanı sıra olası altın yataklarını buldu.

[h=3]ALMANLAR DEVREDE[/h]Ne olduysa bundan sonra oldu. Bölgede altın çıkarılma ve Türkiye ekonomisinin ivme kazanma olasılığının belirmesi üzerine Artvin’deki çevre örgütleri ve yerel basın, Bergama altınında olduğu gibi Almanya’daki vakıflarda ‘Çevreci Eğitimden’ geçirildi. Artvin’de, Cerattepe Maden İşletmesi’nde bakır çıkarılmasına karşı çıkan ve Alman Vakıfları ile işbirliği yapan Yeşil Artvin Derneği Başkanı Neşe Karahan’ın “Biz 20 yıldır burada altın çıkarılmasına karşı çıkıyoruz” şeklindeki sözleri de, Türkiye’nin resmi kurumlarından önce yabancılar ve onların yerli uzantılarının buradaki altından haberdar olduğunu gösterdi.

[h=3]ALTIN VE BAKIR[/h]Artvin’de milyarlarca dolar değerinde altın ve bakır madenleri tespit eden MTA’nın raporuna göre, Artvin-Kafkasör-Cerattepe bölgesinde ‘oldukça yüksek tenörde rezervler bulundu Raporda, şu ifadeler dikkat çekti: “Yüzde 2.1 Cu (bakır) tenörlü 3 milyon 800 bin ton, yüzde 10 tenörlü 1 milyon 200 bin ton, 3gr/ton Ag (altın) tenörlü bir milyon ton rezerv tespiti yapılmıştır” Yani Cerattepe’de bakırın yanı sıra milyarlarca dolar değerinde altın ve bakır yatakları da var. Kurumun 2017’ye kadar çıkarmayı planladığı altın madeni raporunda “Önemli görülüp MTA adına ruhsatı alınacak sahalarda 2016-2017 yıllarında detay jeolojik etet ve sondajlı arama çalışmaları gerekmektedir” denilmekte.

[h=3]PKK’NIN CERATTEPE’DEKİ PLANI[/h]TERÖR örgütü PKK’nın, Kürtlerin yaşamadığı Karadeniz’de sözde ‘öz yönetim’ ilan etme planı deşifre oldu. Örgütün Kandil kampındaki sözde yöneticilerinden Mustafa Duran’ın Özgür Gündem’de kaleme aldığı “Cerattepe ve Kürdistan’daki öz yönetim direnişleri” yönündeki yazısı, PKK’nın özellikle Cerattepe’deki maden ocağına karşı gönderdiği teröristlerle oluşturmaya çalıştığı planı deşifre etti. Milli iradenin sesi Star’ın Cerattepe’deki bakır madeni protestosunun başladığı gün manşetten verdiği haberde, PKK’nın Güneydoğu’daki hendek siyasetini Artvin’deki maden karşıtı eylemlerle sokak çatışmalarına çevirmeye çalışıldığına dikkat çekilmişti.

[h=3]AMAÇ ALMAN STOĞUNU KORUMAK[/h]“Almanya, neden Uşak’ı, Artvin’i ya da Gümüşhane’yi değil de üretimi engelleme provokasyonları için Bergama’yı seçmiştir? Bu sorunun üç yanıtı bulunmaktadır: Birincisi, yerli-yabancı şirketlerden elini en çabuk tutanı, Bergama-Ovacık’daki altın yatağını keşfeden (Kanadalı) Eurogold olmuştur. 1991’de ÇED raporu hazırlanmış, 1994’de de Çevre Bakanlığı’nın ‘olumlu görüşü’ alınmıştır.

[h=3]HABLEMİTOĞLU ÖLDÜRÜLMEDEN ÖNCE ARTVİN’İ İŞARET ETMİŞTİ[/h]Yıllar önce Bergama’da altın çıkarmak isteyen Kanadalı firmaya karşı Bergamalı köylülerin mücadelesi, Türkiye’nin çevre duyarlılığı olarak kamuoyuna yansımıştı. Ancak Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun araştırması, Bergama’da altın çıkarılmasına karşı olan STK’ların arkasında Alman gizli servisiyle bağlantılı Alman vakıflarının olduğunu ortaya çıkarmıştı. Hablemitoğlu, “Bu açıklamaları yaptığım içim beni öldürecekler” dedikten kısa süre öldürülmüştü. Aynı şekilde, Bergama’daki Kanadalı firmanın altın çıkarılmasına karşı çıkan Bergamalı köylülerin sembolü olan Hopdediks lakaplı Bayram Kuzu’da, yıllar sonra olayın iç yüzünü öğrenmiş ve çocuklarına Bergama’da altın çıkarılması karşıtı eylemlerden uzak durmalarını vasiyet etmişti. Bugün aynı oyun, Artvin’de oynanıyor. Peki ama Hablemitoğlu Artvin’e ilişkin ne demişti? Sanki, bugüne ışık tutar gibi.

Star

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Dein Kommentar

Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.

Gast
Auf dieses Thema antworten...

×   Du hast formatierten Text eingefügt.   Formatierung jetzt entfernen

  Nur 75 Emojis sind erlaubt.

×   Dein Link wurde automatisch eingebettet.   Einbetten rückgängig machen und als Link darstellen

×   Dein vorheriger Inhalt wurde wiederhergestellt.   Editor leeren

×   Du kannst Bilder nicht direkt einfügen. Lade Bilder hoch oder lade sie von einer URL.

×
×
  • Neu erstellen...