Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

Hutuvât-ý Sitte

 

 

"Þeytanýn izini takip etmeyin." Bakara Sûresi, 2:168, 208; En'âm Sûresi, 6:127.

 

Herbir zamanýn insî bir þeytaný vardýr. Þimdi beþerde insan suretinde þeytanýn vekili olan ruh-u gaddar, fitnekârane siyasetiyle cihanýn her tarafýna kundak sokan el-hannas, altý hutuvatýyla âlem-i Ýslâmý ifsad için insanlarda ve insan cemaatlerindeki habis menbalarý ve tabiatlarýndaki muzýr madenleri, fiilî propaganda ile iþlettiriyor, zayýf damarlarý buluyor.

 

Kiminin hýrs-ý intikamýný, kiminin hýrs-ý câhýný, kiminin tamahýný, kiminin humkunu, kiminin dinsizliðini, hattâ en garibi, kiminin de taassubunu iþletip siyasetine vasýta ediyor.

 

BÝRÝNCÝ HATVESÝ: Der veya dedirir:

 

"Siz kendiniz de dersiniz ki: Musibete müstehak oldunuz. Kader zalim deðil, adalet eder. Öyleyse, size karþý muameleme razý olunuz."

 

Þu vesveseye karþý demeliyiz: Kader-i Ýlâhi isyanýmýz için musibet verir. Ona rýzâdâde olmak, o günahtan tevbe demektir. Sen ey mel'un! günahýmýz için deðil, Ýslâmiyetimiz için zulmettin ve ediyorsun. Ona rýza veya ihtiyarla inkýyad etmek-neûzü billâh-Ýslâmiyetten nedamet ve yüz çevirmek demektir.

 

Evet ayný þeyi-hem musibettir-Allah verir, adalet eder. Çünkü günahýmýza, þerrimize zecren ondan vazgeçirmek için verir. O þeyi ayný zamanda beþer verir, zulmeder. Çünkü, baþka sebebe binaen ceza verir. Nasýl ki düþman-ý Ýslâm, ayný þeyi bize icra ediyor. Çünkü Müslümanýz.

 

ÝKÝNCÝ HATVESÝ: Der ve dedirtir:

 

"Baþka kâfirlere dost olduðunuz gibi bana da dost ve taraftar olunuz. Neden çekiniyorsunuz?"

 

Þu vesveseye karþý deriz:

 

Muavenet elini kabul etmek ayrýdýr. Adâvet elini öpmek de ayrýdýr. Bir kâfirin herbir sýfatý kâfir olmak ve küfründen neþ'et etmek lâzým olmadýðýndan, Ýslâmýn eski ve mütecaviz bir düþmanýný def' için, bir kâfir muavenet elini uzatsa, kabul etmek Ýslâmiyete hizmettir.

 

Senin ise, ey kâfir-i mel'un, senin küfründen neþ'et eden teskin kabul etmez husumet elini öpmek deðil, temas etmek de Ýslâmiyete adâvet etmek demektir.

 

ÜÇÜNCÜ HATVESÝ: Der veya dedirtir:

 

"Þimdiye kadar sizi idare edenler fenalýk ettiler, karýþtýrdýlar. Öyleyse bana razý olunuz."

 

Bu vesveseye karþý deriz:

 

Ey el-hannas! Onlarýn fenalýklarýnýn asýl sebebi de sensin. Âlemi onlara darlaþtýrdýn, damar-ý hayatý kestin, evlâd-ý nâmeþruunu onlara karýþtýrdýn. Dinsizliðe sevk ederek dini rüþvet isterdin. Onlara bedel seni kabul etmek, yalnýz müteneccis su ile necis olmuþ bir libasý, hýnzýrýn bevliyle yýkamak demektir. Sen yalnýz hayvancasýna muvakkat bir hayat-ý sefilâneyi bize býrakýyorsun; insanca, Ýslâmca hayatý öldürüyorsun. Biz ise hem insancasýna, hem Müslümancasýna yaþamak istiyoruz. Senin raðmýna yaþayacaðýz!

 

DÖRDÜNCÜ HATVESÝ: Der veya dedirtir:

 

"Sizi idare eden ve bana muhâsým vaziyetini alanlar-ki Anadolu'daki sergerdeleridir-maksatlarý baþkadýr. Niyetleri din ve Ýslâmiyet deðildir."

 

Þu vesveseye karþý deriz:

 

Vesilelerde niyetin tesiri azdýr. Maksadýn hakikatini taðyir etmez. Çünkü maksut, vesilenin vücuduna terettüp eder; içindeki niyete bakmaz.

 

Meselâ, ben bir define veya su bulmak için bir kuyu kazýyorum. Biri geldi, kendini saklamak veya orada muzahrafatýný defnetmek için, bana yardým ederek kazdý. Suyun çýkmasýna ve define bulunmasýna niyeti tesir etmez. Su, fiiline, kazmasýna bakar, niyetine bakmaz. Bunun gibi, onlar bizi Kâbe'ye götürüyorlar. Kur'ân'ý yüksek tutmak istiyorlar. Bütün felâketimizin menbaý olan Avrupa muhabbetine bedel, husumetini esas tutuyorlar. Niyetleri ne olursa olsun, bu maksatlarýn hakikatini taðyir edemez.

 

BEÞÝNCÝ HATVESÝ: Der:

 

"Ýrade-i Hilâfet, siyasetimin lehinde çýktý."

 

Þu vesveseye karþý deriz:

 

Bir þahsýn arzu-yu zâtîsi ve emr-i hususîsi baþkadýr, ümmet namýna emin olarak deruhte ettiði emanet-i Hilâfetten hasýl olan þahsiyet-i maneviyenin iradesi bam baþkadýr. Bu irade bir akýldan çýkýp, bir kuvvete istinad ederek, âlem-i Ýslâmýn maslahatýný takip eder. Aklý ise, þûrâ-yý ümmettir; senin vesvesen deðil. Kuvveti müsellâh ordusu, hür milletidir; senin süngülerin deðildir. Maslahat da muhitten merkeze nazar edip Ýslâm için faide-i uzmâya tercih etmektir. Yoksa, aksine olarak merkezden muhite bakmakla âlem-i Ýslâmý bu devlete, bu devleti de Anadolu'ya, Anadolu'yu da Ýstanbul'a, Ýstanbul'u da hânedân-ý Saltanata tearuz vaktinde feda etmek gibi hod-endiþâne fikir ve irade, deðil Vahdeddin gibi mütedeyyin bir zat, hattâ en fâcir bir adam da, yalnýz ism-i Hilâfeti taþýdýðý için ihtiyarýyla etmez. Demek, mükrehtir. O halde ona itaat, adem-i itaattir.

 

ALTINCI HATVESÝ: Der ki:

 

"Bana karþý mukavemetiniz beyhudedir. Müttefikiniz beraberken yapamadýðýnýz þeyi þimdi nasýl yapacaksýnýz?"

 

Þu vesveseye karþý deriz:

 

En ziyade hile ve fitne kuvvetiyle ayakta duran azametli kuvvetin bizi ye'se düþürmüyor.

 

Evvela: Hile ve fitne, perde altýnda kaldýkça tesir eder. Zâhire çýkmakla iflâs eder, kuvveti söner. Perde öyle yýrtýlmýþ ki, senin yalan, hile, fitnen hezeyana, maskaralýða inkýlâp edip akim kalýyor. Bu defaki Anadolu'ya karþý...... gibi...

 

Saniyen: O kof kuvvetin yüzde doksaný sana karþý itilâf kabul etmez. Muhâsým bir cereyan, atâlete mahkûm ediyor. Fazla kalan kuvvetinle dert ve dermanda müþterek olan âlem-i Ýslâmý susturacak, depretmeyecek derecede eskisi gibi bir istibdat altýnda tutmaya ihtimal versen, þeytan iken eþeðin eþeði olursun! (Hey ekpekü'l-küpekâ! Köpekten tekepküp etmiþ köpek!)

 

Salisen: Madem ki öldürüyorsun. Ölmek iki suretledir:

 

Birinci suret: Senin ayaðýna düþmek, teslim olmak suretinde ruhumuzu, vicdanýmýzý ellerimizle öldürmek, cesedi de güya ruhumuza kýsasen sana telef ettirmektir.

 

Ýkinci suret: Senin yüzüne tükürmek, gözüne tokat vurmakla ruh ve kalbimiz sað kalýr, ceset de þehit olur. Akide faziletimiz tahkir edilmez; Ýslâmiyetin izzetiyle istihza edilmez.

 

Elhasýl: Ýslâmiyet muhabbeti, senin husumetini istilzam eder. Cebrail, þeytan ile barýþamaz.

 

Siyasetimizde en acýnacak, en ebleh bir akýl varsa, o da öylelerin aklýdýr ki, __ milletinin ihtiras ve menfaatini, Ýslâmiyetin menfaat ve izzetiyle kabil-i tevfik görüyor. Burada en sefil ve en ahmak kalb, öylelerin kalbidir ki, hayatý onun himayeti altýnda kabul eder. Hayatýmýzý onun himayeti altýnda kàbil görüyor. (Allah kimseyi þaþýrtmasýn, þaþýrtýrsa süründürmesin, süründürürse çektirmesin, çektirirse rezil etmesin, rezil ederse periþan etmesin, periþan ederse sersem âvâre etmesin.) Çünkü, öyle bir þarta hayatýmýzý tâlik ediyor ki, muhal ender muhaldir.

 

Der: "Yaþayýnýz. Fakat bir tek adam bana hýyânet etse yakarým, yýkarým!"

 

Þayet bir adam hakka sadakat namýna onun kâfirane zulmüne karþý hýyânet etse, Ayasofya'ya iltica etse, milyarlara deðer o mukaddes binayý harap eder. Veyahut, bir köyde ona bir hain bulunsa, çoluk çocuðuyla mahvetmek, veya bir cemaatte ona muzýr biri varsa cemaati ifnâ etmek, her vakit kendinde selâhiyet görüyor. Lânet o medeniyete ki, ona o salâhiyeti vermiþ! Acaba, bütün millet bir kalbde-hem münafýk, hançer-i zulmünden mütelezziz olacak ahmak bir kalbde-ittifakýndan daha muhal ne var?

 

Þeytan gibi hasis hisleri, fena ahlâklarý teþci ve himaye eder, iyi hisleri söndürür. Hem insanî, Ýslâmî hayatý men etmekle beraber, muvakkat hayvanî bir hayatý, iki genc-i mücehhez pençeli; ekseriyeti kazanmak için, imhayý esas program yapmýþ, iki kelbi iki ciðerimize musallat ederek bizi silâhtan tecrit ediyor. Ýþte onun himayeti, iþte hayatýmýz!

 

O hasým, gösterdiði kin ve husumet harpten neþ'et etme deðildir. Harpten olsaydý, tabiî maðlûbiyetimizle sairlerin husumeti gibi sükûnet bulurdu. Hem hasmýn, uzakta çirkin yüzündeki riyakârane çizgileri güzel zannedilirdi. Yakýnda görenler, inþaallah daha aldanmaz.

 

"Zaruretler yasaklarý mübah kýldýðý gibi zorluklarý da kolaylaþtýrýr."

 

Korkaklýkta darb-ý mesel hükmünde olan tavuk, çocuklarý yanýnda iken þefkat-ý cinsiye sebebiyle camusa saldýrýr. Ýþte dehþetli bir cesaret_

 

Hem darb-ý mesel olmuþ: "Keçi kurttan havfý, ýztýrar vaktinde mukavemete inkýlâp eder. Boynuzu ile kurdun karnýný deldiði vâkidir. Ýþte harika bir þecaat_

 

Fýtrî meyelân mukavemetsûzdur. Bir avuç su, kalýn bir demir gülle içinde atýlsa, kýþta soðuða maruz býrakýlsa, meyl-i inbisat demiri parçalar.

 

Evet, þefkatli tavuk cesareti, hamiyetli keçi ýztýrarî þecaati gibi, fýtrî bir heyecan demir güllede su gibi, zulmün burudetli husumet-i kâfirânesine maruz kaldýkça herþeyi parçalar. Rus mojikleri buna þahittir.

 

Bununla beraber, imanýn mahiyetindeki hârikulade þehâmet, izzet-i Ýslâmiyetin tabiatýndaki âlem-pesend þecaat, uhuvvet-i Ýslâmiyenin intibahýyla her vakit mucizeleri gösterebilir.

 

 

 

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Gast
Dieses Thema wurde nun für weitere Antworten gesperrt.
×
×
  • Neu erstellen...