Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

Ondördüncü Lem'anýn ikinci Makamý

 

 

 

(Makam münasebetiyle buraya alýnmýþtýr.)

 

بِسْمِ الّلَهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ in binler esrarýnda altý sýrrýna dairdir.

 

ÝHTAR:Besmelenin Rahmet noktasýnda parlak bir nuru,sönük aklýma uzaktan göründü.Onu,kendi nefsim için nota suretinde kaydetmek istedim.Ve yirmi-otuz kadar sýrlar ile, o nurun etrafýnda bir daire çevirmek ile avlamak ve zaptetmek arzu ettim. Fakat maatteessül þimdilik o arzuma tam muvaffak olamadým.Yirmi-otuzdan, beþ-altýya indi.

 

"Ey insan!" dediðim vakit nefsimi murad ediyorum.Bu ders kendi nefsime has iken, ruhan benimle münasebettar ve nefsi nefsimden daha hüþyar zâtlara belki medâr-ý istifâde olur niyyetiyle "Ondördüncü Lem'anýn Ýkinci Makamý" olarak müdakkik kardeþlerimin tasviblerine havale ediyorum. Bu ders akýldan ziyâde kalbe bakar,delilden ziyade zevke nâzýrdýr.

 

 

 

* قَالَتْ يَاايُّهَا الْمَلؤُا اِنِّى اُلْقِىَ اِلَىَّ كِتَابٌ كَرِيمٌ اِنَّهُ مِنْ سُلَيْمَنَ وَاِنَّهُ* بِسْمِ الَّلهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

 

بِسْمِ الّلهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

 

 

 

Þu makamda birkaç sýr zikredilecektir.

 

 

 

BÝRÝNCÝ SIR: بِسْمِ الّلهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ in bir cilvesini þöyle gördüm ki: Kâinat sîmasýnda, arz simâsýnda ve insan simasýnda birbiri içinde birbirinin nümunesini gösteren "Üç Sikke-i Rububiyet " var. Biri:Kâinatýn hey'et-i mecmuasýndaki teâvün, tesânüd, teanuk, tecâvübden tezâhür eden Sikke-i Kübrâ-i Ulûhiyyettir ki "Bismillah" ona bakýyor.

 

(sh»Tls:7)

 

Ýkincisi: Küre-i arz simasýnda nebatat ve hayvanâtýn tedbir ve terbiye ve idaresindeki teþâbüh, tenâsüb, intizam, insicam, lütuf ve merhametten tezâhür eden Sikke-i Kübrâ-i Rahmâniyyettir ki, "Bismillâhirrahman" ona bakýyor. Sonra insanýn mâhiyet-i câmiasýnýn simâsýndaki letâif-i re'fet ve dekaik-ý þefkat ve þuâât-ý merhamet-i Ýlâhiyyeden tezâhür eden Sikke-i Ulya-i Rahîmiyyettir ki, " بِسْمِ الّلهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ " deki الرَّحِيمِ ona bakýyor. Demek "بِسْمِ الّلهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ " sahife-i âlemde bir satýr-ý nuranî teþkil eden üç Sikke-i Ehadiyyetin kudsî ünvanýdýr.Ve kuvvetli bir haytýdýr ve parlak bir hattýdýr.Yâni "Bismillâhirrahmânirrahîm" yukarýdan nüzul ile semere-i kâinat ve âlemin nüsha-i musaððarasý olan insana ucu dayanýyor.Ferþi arþa baðlar.Ýnsanî arþa çýkmaða bir yol olur.

 

ÝKÝNCÝ SIR: Kur'aný Mu'ciz-ül-Beyan, hadsiz kesret-i mahlûkatta tezâhür eden Vâhidiyyet içinde ukûlü boðmamak için, daima o Vâhidiyyet içinde Ehadiyyet cilvesini gösteriyor.Yâni, meselâ, nasýlki: Güneþ, ziyâsiyle hadsiz eþyâyý ihâta ediyor. Mecmu-u ziyâsýndaki Güneþin zâtýný mülahaza etmek için gayet geniþ bir tasavvur ve ihâtalý bir nazar lâzým olduðundan; Güneþin zâtýný unutturmamak için, herbir parlak þeyde Güneþin zâtýný aksi vasýtasýyla gösteriyor ve her parlak þey, kendi kabiliyetince Güneþin cilve-i zâtîsiyle beraber ziyasý, harâreti gibi hassalarýný gösteriyor ve her parlak þey Güneþi bütün sýfâtýyle kabiliyetine göre gösterdiði gibi: Güneþin ziyâ ve harâret ve ziyâdaki elvân-ý seb'a gibi keyfiyyatlarýnýn her birisi dahi, umum mukabilindeki þeyleri ihâta ediyor. Öyle de: وَلِلَّهِ المَثَلُ الاَعْلَى -temsilde hata olmasýn- Ehadiyyet ve Samediyyet-i Ýlâhiyye, her bir þeyde, hususan zîhayatta, husûsan insanýn mâhiyet âyinesinde bütün esmâsiyle bir cilvesi olduðu gibi.. vahdet ve vâhidiyyet cihetiyle dahi, mevcudat ile alakadar her bir ismi bütün mevcudatý ihâta ediyor. Ýþte vâhidiyyet içinde ukûlü boðmamak ve kalpler Zât-ý Akdes'i unutmamak için, daima vâhidiyyetteki Sikke-i Ehadiyyeti nazara veriyor ki, o sikkenin üç mühim ukdesini irâe eden " بِسْمِ الّلهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ " dir.

 

(sh»Tls:8)

 

ÜÇÜNCÜ SIR: Þu hadsiz kâinatý þenlendiren, bilmüþahede Rahmettir.Ve bu karanlýklý mevcudatý ýþýklandýran, bilbedâhe yine Rahmettir.Ve bu hadsiz ihtiyâcat içinde yuvarlanan mahlûkatý terbiye eden, bilbedâhe yine Rahmettir.Ve bir aðacýn bütün hey'etiyle meyvesine müteveccih olduðu gibi, bütün kâinatý insana müteveccih eden ve her tarafta ona baktýran ve muavetine koþturan, bilbedâhe Rahmettir.Ve bu hadsiz fezâyý ve boþ ve hâli âlemi dolduran, nurlandýran ve þenlendiren, bilmüþâhede Rahmettir.Ve bu fâni insaný ebede namzet eden ve ezelî ve ebedî bir Zât'a muhâtab ve dost yapan, bilbedâhe Rahmettir. Ey insan, mâdem Rahmet böyle kuvvetli ve câzibedar ve sevimli ve mededkâr bir hakikat-ý mahbubedir. بِسْمِ الّلهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ de. O hakikata yapýþ ve vahþet-i mutlakadan ve hadsiz ihtiyâcâtýn elemlerinden kurtul ve O Sultân-ý Ezel ve Ebed'in tahtýna yanaþ ve O Rahmet'in þefkatiyle ve þefaatiyle ve þuââtiyle O Sultan'a muhâtab ve halîl ve dost ol! Evet, kâinatýn envâýný hikmet dâiresinde insanýn etrafýnda toplayýp bütün hâcâtýna kemal-i intizam ve inâyet ile koþturmak, bilbedâhe iki hâletten birisidir:Ya kâinatýn herbir nev'i kendi kendine insaný tanýyor, ona itaat ediyor, muavenetine koþuyor.Bu ise yüz derece akýldan uzak olduðu gibi, çok muhâlâtý intac ediyor.Ýnsan gibi bir âciz-i mutlakta en kuvvetli bir Sultân-ý Mutlakýn kudreti bulunmak lâzým geliyor.Veyahut bu kâinatýn perdesi arkasýnda bir Kadîr-i Mutlak'ýn ilmi ile bu muâvenet oluyor. Demek kâinâtýn envâý, insaný tanýyor deðil, belki insaný bilen ve tanýyan, merhamet eden bir Zât'ýn tanýmasýnýn ve bilmesinin delilleridir. Ey insan! Aklýný baþýna al. Hiç mümkünmüdür ki: Bütün envâý mahlûkatý sana müteveccihen muâvenet ellerini uzattýran ve senin hâcetlerine "Lebbeyk!" dedirten Zât-ý Zülcelâl seni bilmesin, tanýmasýn, görmesin? Mâdem seni biliyor, rahmetiyle bildiðini bildiriyor.Sen de O'nu bil, hürmetle bildiðini bildir ve kat'iyyen anla ki: Senin gibi zaîf-i mutlak, âciz-i mutlak, fakîr-i mutlak, fâni, küçük bir mahlûka koca kâinatý musahhar etmek ve onun imdâdýna göndermek; elbette hikmet ve inâyet ve ilim ve kudreti tazammun eden hakikat-ý Rahmettir. Elbette böyle bir Rahmet, senden küllî ve hâlis bir þükür ve ciddî ve safî bir hürmet ister. Ýþte o hâlis þükrün ve o safî hürmetin tercümâný ve ünvâný olan

 

بِسْمِ الّلهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ i de. O Rahmetin vüsûlüne vesîle ve o

 

(Sh»Tls:9)

 

Rahmân'ýn dergâhýnda þefaatçý yap.

 

Evet,Rahmetin vücudu ve tahakkuku, Güneþ kadar zâhirdir.Çünki, nasýl merkezî bir nakýþ,

 

her taraftan gelen atký ve iplerin intizâmýndan ve vaziyetlerinden hâsýl oluyor.Öyle de: Bu kâinatýn dâire-i kübrâsýnda binbir ism-i Ýlâhî'nin cilvesinden uzanan nurâni atkýlar, kâinat sîmasýnda öyle bir sikke-i Rahmet içinde bir hâtem-i Rahîmiyyeti ve bir nakþ-ý þefkati dokuyor ve öyle bir hâtem-i inâyeti nescediyor ki, Güneþten daha parlak kendini akýllara gösteriyor. Evet, Þems ve Kamer'i, anâsýr ve maadini, nebâtat ve hayvanâtý;bir nakþ-ý âzamýn atký ipleri gibi o binbir isimlerin þuâlarýyle tanzim eden ve hayata hâdim eden ve nebatî ve hayvani olan umum validelerin gayet þirin ve fedakârane þefkatleriyle þefkatýný gösteren ve zevilhayatý hayat-ý insaniyyeye musahhar eden ve ondan Rubûbiyyet-i Ýlâhiyyenin gayet güzel ve þirin bir nakþ-ý âzamýný ve insanýn ehemmiyetini gösteren ve en parlak Rahmetini izhar eden o Rahman-ý Zülcemâl elbette kendi istiðnayý mutlakýna karþý Rahmetini ihtiyâc-ý mutlak içindeki zîhayata ve insana makbul bir þefaatçi yapmýþ. Ey insan, eðer insan isen " بِسْمِ الّلهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ " de, O þefaatçiyi bul! Evet,zeminde dörtyüzbin muhtelif ayrý ayrý nebâtatýn ve hayvânatýn tâifelerini, hiçbirini unutmayarak, þaþýrmayarak, vakti vaktine kemâl-i intizam ile hikmet ve imyet ile terbiye ve idare eden ve küre-i arzýn simâsýnda hâtem-i Ehadiyyeti vaz'eden; bilbedâhe, belki bilmüþahede, Rahmettir ve o Rahmetin vücûdu, bu küre-i arzýn simâsýndaki mevcudatýn vücudlarý kadar kat'î olduðu gibi, o mevcudat adedince tahakkukunun delilleri var. Evet, zeminin yüzünde öyle bir hâtem-i Rahmet ve sikke-i Ehadiyyet bulunduðu gibi, insanýn mâhiyet-i mâneviyyesinin simâsýnda dahi öyle bir sikke-i Rahmet vardýr ki, küre-i arz simâsýndaki sikke-i merhamet ve kâinat simâsýndaki sikke-i uzmâ-yý Rahmetten daha aþaðý deðil. Âdeta binbir ismin cilvesinin bir nokta-i mihrâkýyesi hükmünde bir câmiiyyeti var. Ey insan, hiç mümkün müdür ki: Sana simâyý veren, o simâda böyle bir sikke-i Rahmeti ve bir hâtem-i Ehadiyyeti vaz'eden zât, seni baþýboþ býraksýn;sana ehemmiyet vermesin;senin harekâtýna dikkat etmesin;sana müteveccih olan bütün kâinatý abes yapsýn; hilkat þeceresini,

 

 

 

(sh»Tls:10)

 

meyvesi çürük,bozuk ehemmiyetsiz bir aðaç yapsýn! Hem hiç bir cihetle þüphe kabûl etmiyen ve hiç bir vechile noksaniyyeti olmýyan, Güneþ gibi zâhir olan rahmetini ve ziya gibi görünen hikmetini inkâr ettirsin. Hâþâ!.. Ey insan! Bil ki: O Rahmetin arþýna yetiþmek için bir mîrac var.O mîrac: " بِسْمِ الّلهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ " dir. Ve bu mîrac ne kadar ehemmiyetli olduðunu anlamak istersen, Kur'an-ý Mu'ciz-ül-Beyan'ýn yüzondört sûrelerinin baþlarýna ve hem bütün mübarek kitaplarýn iptidalarýna ve umum mübârek iþlerin mebde'lerine bak.Ve Besmelenin azamet-i kadrine en kat'î bir hüccet þudur ki: Ýmâm-ý Þâfiî (R.A.) gibi çok büyük müctehidler demiþler: "Besmele tek bir âyet olduðu halde Kur'an-da yüzondört defa nâzil olmuþtur."

 

DÖRDÜNCÜ SIR: Hadsiz kesret içinde vâhidiyyet tecellisi, hitab-ý اِيَّاكَ نَعْبُدُ demekle herkese kâfi gelmiyor. Fikir daðýlýyor. Mecmuundaki vahdet arkasýnda Zât-ý Ehadiyyeti mülâhaza edip اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعيِنُ demeðe küre-i arz vüs'atinde bir kalb bulunmak lâzým geliyor. Ve bu sýrra binâen cüz'iyyatta zâhir bir surette sikke-i Ehadiyyeti gösterdiði gibi, her bir nevide sikke-i Ehadiyyeti göstermek ve Zât-ý Ehad'i mülahaza ettirmek için hâtem-i Rahmâniyyet içinde bir sikke-i Ehadiyyeti gösteriyor; tâ külfetsiz herkes her mertebede اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعيِنُ deyip doðrudan doðruya Zât-ý Akdese hitab ederek müteveccih olsun. Ýþte Kur'an-ý Hakîm, bu sýrr-ý azîmi ifade içindir ki, kâinatýn daire-i âzamýndan meselâ semâvat ve arzýn hilkatinden bahsettiði vakit birden en küçük bir daireden ve en dakik bir cüz'îden bahseder; tâ ki, zâhir bir surette hâtem-i Ehadiyyeti göstersin.Meselâ: Hilkat-i Semâvat ve arzdan bahsi içinde hilkat-i insandan ve insanýn sesinden ve sîmasýndaki dekaik-ý ni'met ve hikmetten bahis açar.Tâ ki, fikir daðýlmasýn, kalb boðulmasýn, ruh Mâbudunu doðrudan doðruya bulsun. Meselâ:

 

وَمِنْ اَيَاتِهِ خَلْقُ السَّمَوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَاخْتِلافُ اَلْسِنَتِكُمْ وَاَلْوَانِكُمْ

 

 

 

(sh»Tls:11)

 

âyeti mezkur hakikati mu'cizâne bir surette gösteriyor. Evet, hadsiz mahlûkatta ve nihayetsiz bir kesrette vahdet sikkeleri, mütedâhil daireler gibi en büyüðünden, en küçük sikkeye kadar envaý ve mertebeleri vardýr.Fakat o vahdet ne kadar olsa yine kesret içinde bir vahdettir.Hakikî hitabý tam temin edemiyor. Onun için, vahdet arkasýnda Ehadiyyet sikkesi bulunmak lâzýmdýr.Tâki,kesreti hatýra getirmesin.Doðrudan doðruya Zât-ý Akdes'e karþý kalbe yol açsýn.Hem sikke-i Ehadiyyete nazarlarý çevirmek ve kalbleri celbetmek için O sikke-i Ehadiyyet üstünde gayet câzibedar bir nakýþ ve gayet parlak bir nur ve gayet þirin bir halâvet ve gayet sevimli bir cemâl ve gayet kuvvetli bir hakikat olan Rahmet sikkesini ve Râhimiyet hâtemini koymuþtur. Evet, o Rahmetin kuvvetidir ki, zîþuurun nazarlarýný celbeder,kendine çeker ve Ehadiyyet sikkesine îsal eder. Ve Zât-ý Ehadiyyeyi mülâhaza ettirir ve ondan اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعيِنُ deki hakikî hitâba mazhar eder. Ýþte بِسْمِ الَّلهِ الرَّحْمَنِ الَّرحِيمِ " Fâtiha'nýn fihristesi ve Kur'anýn mücmel bir hulâsasý olduðu cihetle bu mezkûr sýrr-ý azîmin unvâný ve tercümaný olmuþ. Bu ünvaný eline alan, Rahmetin tabakatýnda gezebilir.Ve bu tercümaný konuþturan, esrar-ý Rahmeti öðrenir ve envar-ý Rahîmiyyeti ve þefkati görür.

 

BEÞÝNCÝ SIR:Bir Hadîs-i Þerifte vârid olmuþki: اِنَّ الَّلهَ خَلَقَ الاِنْسَانَ عَلى صُورَتِهِ الرَّحْمَنِ -ev kemâkal- Bu Hadîsi,bir kýsým ehl-i tarikat,akaid-i îmâniyyeye münasip düþmiyen acib bir tarzda tefsir etmiþler. Hattâ onlardan bir kýsým ehl-i aþk, insanýn simâ-yý mânevîsine bir sûret-i Rahman nazariyle bakmýþlar. Ehl-i tarikatýn ekserinde sekr; ehl-i aþkýn çoðunda istiðrak ve iltibas olduðundan, hakikata muhalif telâkkilerinde belki mâzurdurlar. Fakat, aklý baþýnda olanlar, fikren onlarýn esas-ý akaide münâfi olan mânalarýný kabûl edemez. Etse hata eder. Evet, bütün kâinatý bir saray, bir ev gibi muntazam idare eden ve yýldýzlarý zerreler gibi hikmetli ve kolay çeviren ve gezdiren ve zeratý muntazam memurlar gibi istihdam eden zât-ý Akdes-i Ýlâhî'nin þerîki, nazîri, zýddý, niddi olmadýðý gibi,

 

 

 

(Sh»Tls:12)

 

لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَىءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ sýrrýyle sureti, misli, misâli, þebîhi dahi olamaz.Fakat, وَلَهُ المَثَل الاَعْلى فِى السَّمواتِ وَ الاَرْضِ وَهُوَ العَزِيزُ الحَكِيمُ sýrriyle, mesel ve temsil ile,þuûnatýna ve sýfât ve esmâsýna bakýlýr. Demek mesel ve temsil, þuûnat nokta-i nazarýnda vardýr. Þu mezkûr Hadîs-i Þerîf'in çok makasýdýndan birisi þudur ki: Ýnsan, Ýsm-i Rahmân'ý tamamiyle gösterir bir surettedir. Evet, sabýkan beyan ettiðimiz gibi, kâinatýn simâsýnda binbir ismin þuâlarýndan tyezahür eden Ýsm-i Rahman göründüðü gibi, zemin yüzünün simâsýnda Rububiyet-i mutlaka-i Ýlâhiyyenin hadsiz cilveleriyle tezâhür eden Ýsm-i Rahman gösterildiði gibi, insanýn sûreti câmiâsýnda küçük bir mikyasta zeminin simâsý ve kâinatýn simâsý gibi yine o ism-i Rahmân'ýn cilve-i etemmini gösterir demektir. Hem iþarettir ki: Zât-ý Rahmânirrahîm'in delilleri ve âyineleri olan zîhayat ve insan gibi mazharlar o kadar o Zât-ý Vâcib'ul Vücûd'a delâletleri kat'î ve vâzýh ve zâhirdir ki, Güneþin timsalini ve aksini tutan parlak bir âyine parlaklýðýna ve delâletinin vuzuhuna iþareten "O âyine Güneþtir" denildiði vakit, "Ýnsanda sureti Rahman var" vuzûh-u delâletine ve kemâl-i münâsebetine iþareten denilmiþ ve denilir. Ve ehl-i Vahdet-ül Vücûdun mûtedil kýsmý " Lâ mevcûde illâ hû" bu sýra binâen bu delâletin vuzuhuna ve bu münasebetin kemâline bir ünvan olarak demiþler.

 

الّلهُمَّ ياَرَحْمَنُ يارَحِيمُ بِحَقِّ بِسْمِ اللّه الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ اِرْحَمْنَا كَمَا يَلِيقُ بِرَحِيمِيَّتِكَ وَفَهِّمْنَا اَسْرَارَ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ كَمَا يَلِيقُ بِرَحمَنِيَّتِكَ اَمِينَ

 

ALTINCI SIR: Ey hadsiz acz ve nihayetsiz fakr içinde yuvarlanan biçâre insan! Rahmet ne kadar kýymettar bir vesîle ve ne kadar makbûl bir þefaatçý olduðunu bununla anla ki: O Rahmet, öyle bir Sultân-ý Zülcelâl'e vesiledir ki, yýldýzlarla zerrat beraber olarak kemal-i intizam ve itaatle -beraber- ordusunda hizmet ediyorlar. Ve O Zât-ý Zülcelâl'in ve o Sultân-ý Ezel ve Ebed'in istiðnâ-i Zâtîsi var. Ve istiðnâ-i mutlak içindedir.Hiçbir cihetle kâinata ve mevcudata ihtiyacý olmayan bir Ganiyy-i Alel-ýtlaktýr. Ve bütün kâinat taht-ý emir ve idaresinde ve heybet ve azameti altýnda nihayet itaatte, Celâline karþý tezellüldedir. Ýþte

 

 

 

(Sh»Tls:13)

 

Rahmet seni, ey insan! O Müstaðni-i Alelýtlak'ýn ve Sultân-ý Sermedî-nin huzuruna çýkarýr ve O'na dost yapar ve O'na muhatab eder ve sevgili bir abd vaziyetini verir.Fakat nasýl sen Güneþe yetiþemiyorsun; çok uzaksýn; hiç bir cihetle yanaþamýyorsun; fakat Güneþin ziyâsý Güneþin aksini, cilvesini, senin âyinen vâsýtasýyla senin eline verir. Öyle de: O Zât-ý Akdes'e ve O Þems-i Ezel ve Ebed'e biz çendan uzaðýz, yanaþamayýz.Fakat O'nun ziyâ-ý Rahmeti onu bize yakýn ediyor. Ýþte ey insan! Bu Rahmeti bulan, ebedî tükenmez bir Hazîne-i Nur buluyor.O hazineyi bulmasýnýn çaresi: Rahmetin en parlak bir misâli ve mümessili ve o Rahmetin en belið bir lisâný ve dellâlý olan ve Rahmeten-lil-âlemîn ünvâniyle Kur'anda tesmiye edilen Resûl-i Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâmýn sünnetidir ve tebaiyyetidir. Ve bu Rahmeten-lil-âlemin olan Rahmeti mücessemeye vesîle ise: Salâvattýr. Evet Salâvatýn mânâsý Rahmettir.Ve o zîhayat mücessem Rahmete Rahmet duasý olan Salâvat ise, o Rahmeten-lil-âlemîn'in vüsûlüne vesiledir. Öyle ise sen Salâvatý kendine, o Rahmeten-lil-âlemîne vesîle yap ve o Zâtýda Rahmet-i Rahmân'a vesîle ittihaz et.Umum ümmetin Rahmeten-lil-âlemîn olan Aleyhisselâtü Vesselâm hakkýnda hadsiz bir kesretle Rahmet mânasiyle Salâvat getirmeleri, Rahmet ne kadar kýymettar bir hediye-i Ýlâhiye ve ne kadar geniþ bir dairesi olduðunu parlak bir surette isbat eder.

 

Elhâsýl: Hazîne-i Rahmetin en kýymettar pýrlantasý ve kapýcýsý zât-ý Ahmediyye Aleyhisselâtü Vesselâm olduðu gibi, en birinci anahtarý dahi: بسْمِ الّلهِ الرَحْمَنِ الرَّحِيمِ dir. Ve en kolay bir anahtarý da Salâvattýr.

 

اللَّهُمَّ بِحَقِّ اسْرَارِ بسم الله الرَحْمَنِ الرَحيِمِ صَلِّى وَسَلِّم عَلَى مَنْ اَرْسَلْتَهُ رَحْمَةً للْعَالَمِينَ كَمَا يَلِيقُ بِرَحْمَتِكَ وَبِحُرْمَتِهِ وعَلَى اَلِهِ واَصْحَابِهِ اَجْمَعِيَن وَارْحَمْنَا رحمة تُغنينا بِهَا عَنْ رَحْمَتِ مَنْ سِواكَ مَنْ سِواكَ مِنْ خَلْقِكَ اَمِيَن

 

سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا اِلاَّماَ عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنتَ العَلِيمُ الحَكِيمُ

 

 

 

 

 

 

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Gast
Dieses Thema wurde nun für weitere Antworten gesperrt.
×
×
  • Neu erstellen...