Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

BEDÝÜZZAMAN VE RÝSALE-Ý NUR

 

 

 

RÝSALE-Ý NUR NEDÝR VE NASIL BÝR TEFSÝRDÝR?

 

 

 

Kur'ânýn hakikatlarýný müsbet ilim anlayýþýna uygun bir tarzda izah ve isbat eden Risale-i Nur Külliyatý, her insan için en mühim mesele olan "Ben neyim? Nereden geliyorum? Nereye gideceðim? Vazifem nedir? Bu mevcudat nereden gelip nereye gidiyorlar? Mahiyet ve hakikatlarý nedir?" gibi suallerin cevabýný vâzýh ve kat'î bir þekilde, çekici bir üslûb ve güzel bir ifade ile beyan edip ruh ve akýllarý tenvir ve tatmin ediyor.

 

Yirminci asrýn Kur'an Felsefesi olan bu eserler, bir taraftan teknik, fen ve san'at olarak maddiyatý, diðer taraftan iman ve ahlâk olarak mâneviyatý câmi ve havi olacak Türk medeniyetinin, sadece maddiyata dayanan sair medeniyetleri geride býrakacaðýný da isbat ve ilân etmektedir.

 

Ecdadýmýzýn bir zamanlar kalblerinde yerleþen îman ve itikad cihetiyle zemin yüzünde yüz mislinden ziyade devletlere, milletlere karþý îmanýndan gelen bir kahramanlýkla mukabele etmesi, Ýslâmiyet ve kemalât-ý mâneviyenin bayraðýný Asya, Afrika ve yarý Avrupa'da gezdirmesi ve "Ölsem þehidim, öldürsem gaziyim." deyip ölümü gülerek karþýlayarak müteselsil düþman hâdisata karþý dayanmasý gibi, milletçe medar-ý iftihar âlî seciyemizin bugün biz gençlerde inkiþafý, vatan ve millet menfaatý bakýmýndan ve istikbalimizin selâmeti noktasýndan ne derece elzem olduðu malûmdur. Mutlaka her hareket ve hizmette maddî bir ücret ve þahsî menfaatler mülâhaza etmek, Türk'ün millî tarihinin þeref ve haysiyeti ile kabil-i te'lif olamaz. Bizler, ancak rýza-yý Ýlahî için çalýþýyoruz. Bizzat hizmetinde bulunmakla aldýðýmýz telezzüz, kardeþ ve vatandaþlarýmýza, Ýslâmiyete ve insaniyete yardýmda bulunabilmek mazhariyetinden gelen ebedî hayatýmýza ait sürur ve ümid, bizim bu babda aldýðýmýz ve alacaðýmýz yegâne hakiki mukabele ve ücrettir.

 

sh: » (T: 656)

 

Risale-i Nur, nasýl bir tefsirdir?

 

Tefsir iki kýsýmdýr. Birisi: Malûm tefsirlerdir ki, Kur'anýn ibaresini ve kelime ve cümlelerinin mânalarýný beyan ve izah ve isbat ederler. Ýkinci kýsým tefsir ise: Kur'ânýn imanî olan hakikatlarýný kuvvetli hüccetlerle beyan ve isbat ve izah etmektir. Bu kýsmýn çok ehemmiyeti var. Zâhir malûm tefsirler, bu kýsmý bazan mücmel bir tarzda dercediyorlar; fakat Risale-i Nur, doðrudan doðruya bu ikinci kýsmý esas tutmuþ, emsalsiz bir tarzda muannîd feylesoflarý da susturan bir mânevî tefsirdir.

 

Risale-i Nur sübjektif nazariye ve mütâlâalardan uzak bir þekilde, her asýrda milyonlarca insana rehberlik yapan mukaddes kitabýmýz olan Kur'ânýn hakikatlarýný rasyonel ve objektif bir þekilde izah edip insaniyetin istifadesine arzedilen bir külliyattýr.

 

Risale-i Nur!.. Kur'an Âyetlerinin nurlu bir tefsiri... Baþtan baþa îman ve tevhid hakikatlarýyla müberhen... Her sýnýf halkýn anlayýþýna göre hazýrlanmýþ... Müsbet ilimlerle mücehhez... Vesveseli þübhecileri ikna ediyor... En avamdan en havassa kadar herkese hitab edip, en muannid feylesoflarý dahi teslime mecbur ediyor...

 

Risale-i Nur!.. Nurlu bir külliyat... Yüzotuz eser... Büyüklü küçüklü risaleler halinde... Asrýn ihtiyaçlarýna tam cevab verir... Aklý ve kalbi tatmin eder... Kur'an-ý Kerim'in yirminci asýrdaki -lâfzî deðil- manevî tefsiri...

 

Ýsbat ediyor!.. Akla gelen bütün istifhamlarý... Zerreden Güneþe kadar îman mertebelerini... Vahdaniyet-i Ýlâhiyyeyi... Nübüvvetin hakikatýný...

 

Ýsbat ediyor!.. Arz ve Semavatýn tabakatýndan, melâike ve ruh bahsinden, zamanýn hakikatýndan, Haþir ve Âhiretin vukuundan, Cennet ve Cehennemin varlýðýndan, ölümün mahiyet-i asliyesinden ebedî saadet ve þekavetin menbaýna kadar... Akla gelen ve gelmeyen bütün imanî meseleleri en kat'î delillerle aklen, mantýken, ilmen isbat ediyor... Pozitif ilimlerin müþevviki... Riyazi meselelerden daha kat'î delillerle aklý ve kalbi ikna edip, meraklarý izale eden bir þaheser...

 

* * *

 

sh: » (T: 657)

 

Az mikdarda bastýrýlabilen, hiçbir ticarî gaye ve zihniyetle çalýþýlmýyarak bayilere dahi verilmeyen bu eserlerin geliri, mütebaki eserlerin tab'ýna hasredilecektir.

 

Büyük bir titizlik ve hassasiyetle üzerinde durduðumuz mühim bir husus da; Risale-i Nur'un lâyýk ellere geçmesi ve onun hakiki fiatý olarak en az yirmibeþ kiþinin istifade etmesinin temin edilmesidir.

 

Bu mânevi tefsir; "Sözler", "Mektubat", "Lem'alar", "Þualar" diye dört büyük kýsýmdan müteþekkil olup, yekûnu yüz otuz risaledir.

 

Neþrinde Çalýþanlar

 

(RESÝM)

 

 

 

 

 

 

 

sh:» (T: 658)

 

 

 

Konuþan Yalnýz Hakikattýr

 

 

 

Risale-i Nur'da isbat edilmiþtir ki, bazan zulüm içinde adalet tecelli eder. Yâni, insan bir sebeple bir haksýzlýða, bir zulme maruz kalýr, baþýna bir felâket gelir, hapse de mahkûm olur, zindana da atýlýr. Bu hüküm bir zulüm olur. Fakat bu vakýa adaletin tecellisine bir vesile olur. Kader-i Ýlâhî baþka bir sebepten dolayý cezaya mahkûmiyete istihkak kesbetmiþ olan kimseyi bu defa bir zâlim eliyle cezaya çarptýrýr, felâkete sürer. Bu, adalet-i Ýlâhiyenin bir nevi tecellisidir.

 

 

 

Ben þimdi düþünüyorum... Yirmisekiz senedir vilâyet vilâyet, kasaba kasaba dolaþtýrýlýyor, mahkemeden mahkemeye sevkediliyorum. Bana bu zâlimane iþkenceleri yapanlarýn atfettikleri suç nedir? Dini, siyasete âlet yapmak mý? Fakat niçin bunu tahakkuk ettiremiyorlar? Çünki, hakikat-ý halde böyle bir þey yoktur. Bir mahkeme aylarca, senelerce suç bulup da beni mahkûm etmeye uðraþýyor. O býrakýyor.. diðer bir mahkeme ayný meseleden dolayý beni tekrar muhakeme altýna alýyor. Bir müddet de o uðraþýyor.. beni tazyik ediyor.. türlü türlü iþkencelere mâruz kýlýyor. O da netice elde edemiyor, býrakýyor. Bu defa bir üçüncüsü yakama yapýþýyor. Böylece musibetten musibete felâketten felâkete sürüklenip gidiyorum. Yirmisekiz sene ömrüm böyle geçti. Bana isnad ettikleri suçun aslý, esasý olmadýðýný nihayet kendileri de anladýlar. Onlar bu ithamý kasden mi yaptýlar, yoksa bir vehme mi kapýldýlar. Ýster kasýd,ister vehim olsun, benim böyle bir suçla münasebet ve alâkam olmadýðýný kemal-i kat'iyetle yakînen ve vicdanen biliyorum ya.. dini siyasete âlet edecek bir adam olmadýðýmý bütün insaf dünyasý da biliyor ya.. hattâ beni bu suçla ittiham edenler de biliyor ya.. O halde neden bana bu zulmü yapmakta ýsrar edip durdular? Neden ben suçsuz ve masum olduðum halde böyle devamlý bir zulme ve muannid bir iþkenceye maruz kaldým? Neden bu musibetlerden kurtulamadým? Bu ahval, Adalet-i Ýlâhiyyeye muhalif düþmez mi?

 

 

 

Bir çeyrek asýrdýr bu suallerin cevaplarýný bulamýyordum; üzülüyordum, muzdarip oluyordum. Bana zulüm ve iþkence yaptýklarýnýn hakiki sebebini þimdi bildim. Ben, kemal-i tees-

 

 

 

 

 

sh:» (T: 659)

 

sürle söylerim ki; benim suçum hizmet-i Kur'aniyemi maddî manevî terakkiyatýma, kemâlâta âlet yapmakmýþ.. þimdi bunu anlýyorum, hissediyorum. ALLAH'a binlerle þükrediyorum ki; uzun seneler ihtiyarým haricinde olarak hizmet-i îmaniyemi maddî ve manevî kemalât ve terakkiyatýma, azaptan, cehennemden kurtulmaklýðýma, hattâ saadet-i ebediyeme vesile yapmaklýðýma yahut herhangi bir maksada âlet yapmaklýðýma mânevi gayet kuvvetli mânialar beni menediyordu. Be derûnî hisler ve ilhamlar beni hayretler içinde býraktý. Herkes hoþlandýðý mânevî makamatý ve uhrevî saadetleri âmâl-i saliha ile kazanmak ve bu yola müteveccih olmak herkesin meþrû hakký olduðu hem de hiç kimseye hiçbir zararý bulunmadýðý halde ben, ruhen ve kalben bu ahvalden menediliyordum. Rýza-i Ýlâhiden baþka fýtrî vazife-i ilmiyyenin sevkiyle yalnýz ve yalnýz îmana hizmet hususu bana gösterildi. Çünki, bu zamanda hiç bir þeye âlet ve tâbi olmýyan ve her gayenin fevkinde olan hakaik-i îmaniyeyi fýtrî ubudiyetle bilmiyenlere, bilmek ihtiyacýnda olanlara te'sirli bir surette bildirmek, bu keþmekeþ dünyasýnda îmaný kurtaracak ve muannidlere kat'î kanaat verecek bu tarzda, yani hiç bir þeye âlet olmayacak bir tarzda bir Kur'an dersi vermek lâzýmdýr ki; küfr-ü mutlaký ve mütemerrid ve inatçý dalâleti kýrsýn; herkese kat'î kanaat verebilsin. Bu kanaat da, bu zamanda, bu þerait dahilinde dinin hiçbir þahsî, uhrevî, dünyevî, maddî ve manevî bir þeye âlet edilmediðini bilmekle husule gelebilir; yoksa komitecilik ve cemiyetçilikten tevellüd eden dehþetli dinsizlik þahsiyet-i mâneviyesine karþý çýkan bir þahýs en büyük mânevî bir mertebede bulunsa yine vesveseleri bütün bütün izale edemez; çünki, imana girmek isteyen muannidin nefsi ve enesi diyebilir ki: «O þahýs dehasýyla, hârika makamiyle bizi kandýrdý.» böyle der ve içinde þüphesi kalýr.

 

 

 

Allah'a binlerce þükür olsun ki: Yirmisekiz senedir dini siyasete âlet ittihamý altýnda kader-i Ýlâhi ihtiyarým haricinde dini, hiç bir þahsî þeye âlet etmemek için beþerin zâlimane eliyle mahz-ý adalet olarak beni tokatlýyor, ikaz ediyor. Sakýn diyor, îman hakikatýný kendi þahsýna âlet yapma; tâ ki, îmana muhtaç olanlar anlasýnlar ki, yalnýz hakikat konuþuyor, nefsin evhamý, þeytanýn desiseleri kalmasýn, sussun.

 

 

 

 

 

sh:» (T: 660)

 

 

 

Ýþte Nur Risalelerinin, büyük denizlerin büyük dalgalarý gibi gönüller üzerinde husule getirdiði heyecanýn kalblerde ve ruhlarda yaptýðý tesirin sýrrý budur; baþka bir þey deðil. Risale-i Nur'un bahsettiði hakikatlerin aynýný binlerce âlimler yüzbinlerce kitaplar daha beliðâne neþrettikleri halde yine küfr-ü mutlaký durduramýyorlar. Küfr-ü mutlakla mücadelede bu kadar aðýr þerait altýnda Risale-i Nur bir derece muvaffak oluyorsa, bunun sýrrý iþte budur. Said yoktur; Said'in kudret ve ehliyeti de yoktur; konuþan yalnýz hakikattir, hakikat-i îmaniyedir.

 

 

 

Madem ki: Nur-u hakikat, îmana muhtaç gönüllerde tesirini yapýyor.. bir Said deðil, bin Said feda olsun. Yirmisekiz sene çektiðim eza ve cefalar, mâruz kaldýðým iþkenceler, katlandýðým musibetler helâl olsun. Bana zulüm edenlerin, beni kasaba kasaba dolaþtýranlarýn, hakaret edenlerin, türlü türlü ithamlarla mahkûm etmek isteyenlerin, zindanlarda bana yer hazýrlayanlarýn hepsine hakkýmý helâl ettim.

 

 

 

Âdil kadere de derim ki: Ben senin bu þefkatli tokatlarýna müstahak idim. Yoksa, herkes gibi gayet meþrû ve zararsýz olan bir yol tutarak þahsýmý düþünseydim, maddî mânevî füyuzat hislerimi feda etmeseydim, îman hizmetinde bu büyük ve mânevî kuvveti kaybedecektim. Ben, maddî ve mânevî her þeyimi feda ettim, her musibete katlandým, her iþkenceye sabrettim. Bu sayede, hakikat-ý îmaniye her tarafa yayýldý. Bu sayede Nur mekteb-i irfanýnýn yüzbinlerce belki de milyonlarca talebeleri yetiþti. Artýk bu yolda hizmet-i îmaniyede onlar devam edeceklerdir; ve benim, maddî ve mânevî her þeyden feragat mesleðimden ayrýlmayacaklardýr; yalnýz ve yalnýz Allah rýzasý için çalýþacaklardýr.

 

 

 

Bize iþkence edenler bilmiyerek, kader-i Ýlâhinin sýrlarýna akýl erdiremeyerek hakikat-ý îmaniyenin inkiþafýna hizmet ettiler. Bizim vazifemiz onlar için yalnýz hidayet temennisinden ibarettir. Ben çok hastayým; ne yazmaya ne söylemeye takatim kalmadý; belki de bunlar son sözlerim olur. Medresetüzzehra'nýn Risale-i Nur talebeleri bu vasiyetimi unutmasýnlar.

 

 

 

 

 

SAÝD NURSÎ

 

 

 

* * *

 

sh: » (T: 661)

 

ÝSLAMÝYET DÜÞMANLARININ YAPTIKLARI TAARRUZ VE HÝLÂF-I HAKÝKAT MENFÎ PROPAGANDALARINA MUKABÝL ÜNÝVERSÝTE NUR TALEBELERÝNÝN BÝR AÇIKLAMASIDIR

 

Aziz Sýddýk Kardeþlerimiz,

 

Ýmtihan ve gazanýz geçmiþ olsun der, sizi tebrik ederiz. Risale-i Nur'un tahkikî îman dersleriyle îman mertebelerinde terakki ve teali edip kuvvetli îmaný elde eden Nur Talebeleri için öyle taarruzlar, bir cihetten bir imtihandýr ve kömürle elmasý tefrik eden bir mihenktir. Nur Talebeleri için Allah'a îman, Peygambere ittiba ve Kur'an-ý Kerim'le amelden dolayý hapisler bir Medrese-i Yûsufiye'dir. Zulüm ve iþkenceler, birer kamçý, birer perçindir. Kader-i Ýlâhi bize o hücumlarla iþaret veriyor ki: "Haydi durma çalýþ!" Kur'an ve îman hizmeti uðrunda mahkemelerde konuþmak, Nur Talebelerince bir dostu ile sohbet etmektir. Karakollara götürülüp, getirilmek, çarþý pazara gidip gelmekten farksýzdýr. Kelepçeler, dînî cihâd-ý ekberin birer altýn bileziðidirler. Beþerin zulmen mahkûm etmesi ise, hakikatte Hakk'ýn beraet vereceðine bir delildir. Bütün öyle iþkence ve zulümler, Nur Talebeleri için birer þeref madalyasýdýr. Ne mutlu ki, otuz seneden beri Nur Talebeleri aðabeylerimiz bu nimetlere mazhar olmuþlar. Maalesef bizlere ki, bizler bu þereflere nail olamadýk ve olamýyacaðýz da. Zira bunlarý kazandýran devir kapanmak üzeredir.

 

Risale-i Nur, bu vatan ve millete emniyet ve asayiþi temin eden ve kalblere birer yasakçý býrakan îmanî bir eserdir. Ýslâmiyet düþmanlarýnýn tahrikatýyla olan müteaddid mahkemelerde Risale-i Nur'a beraetler verilmiþ, Temyiz Mahkemesi ittifakla beraet kararýný tasdik ederek Risale-i Nur dâvâsý kaziye-i muhkeme halini almýþtýr. Yirmibeþ mahkeme de "Risale-i Nur'da suç bulamýyoruz" diye karar vermiþtir. Otuz seneden beri yüzbinlerle Nur talebelerinin bir tek vukuatý görülmemiþtir. Bunun için, Risale-i Nur'un neþrine mâni olmaya çalýþanlar, emniyet ve asayiþin düþmaný ve vatan ve millet haini anarþistlerin hesabýna bilerek veya bilmeyerek çalýþanlardýr. Risale-i Nur'a iliþen hükûmet deðildir; çünkü, emniyet ve zabýta anlamýþ ki, Bediüzzaman ve Nur Tale-

 

 

 

sh: » (T: 662)

 

belerinde siyasî bir gaye yoktur. Bunlarýn meþguliyeti, sadece îman ve Ýslâmiyettir. Ýþte o gizli din düþmanlarýnýn taarruzlarý karþýsýnda Nur Talebeleri Risale-i Nur'daki tahkiki îman derslerinin verdiði îman kuvvetiyle metin, salâbetli ve maðlûb edilmez bir hizb-ül Kur'an ve fethedilmez bir kal'a halindedirler. Din düþmanlarý tarafýndan hücumlar oldukça, Nur Talebelerinin Risale-i Nur'a ve Üstadlarýna olan sadâkat ve sebat ve faaliyetleri ziyadeleþir, perçinleþir. Bir talebesi Üstadýmýza þöyle yazmýþ:

 

"Ey benim aziz kahraman Üstadým! Muarýzlarýmýz arttýkça kuvvetimiz çoðalýyor.. Rabb-i Rahîmimize hadsiz þükürler olsun."

 

Evet; o bir zamanlar ki, karanlýklý, zulümatlý ve eþedd-i zulüm ve istibdad-ý mutlak devrinde herkes susturulmuþ; fakat tek bir kimse susmamýþ ve susturulamamýþ. Bu yekta ve nâdir kimse olan Bediüzzamanýn talebeleri de maðlub edilememiþlerdir...

 

Nur talebeleri, evvelâ kendi imanlarýný kurtarmak, bununla beraber din kardeþlerinin de îmanlarýný kurtarmak için Kur'an-ý Hakîmin yüksek ve parlak bir tefsiri olan Risale-i Nur'u okumuþlar ve okutmuþlardýr. Îmanlarýný kurtarmaya çalýþtýklarý ve Rýza-yý Ýlâhi için Kur'ana ve imana Risale-i Nur'la hizmet ettikleri sýrada maruz kaldýklarý hücum ve taarruzlara hiç ehemmiyet vermeyerek o gizli din düþmanlarýnýn tasallutlarýný, saldýrýþlarýný kendileri için îman ve Kur'an hesabýna bir kamçý ve bir teþvikçi hükmüne geçtiðine kanaat getirmiþlerdir. Otuz senelik bu nevi hâdisatýn ve bu nevi tesiratýn neticeleri, bu millet-i Ýslâmiye müvacehesinde meydandadýr.

 

Ýþte Risale-i Nur'un yeni ve müþtak talebeleri olan kardeþlerimiz! Sizler de böyle bir Üstadýn ve böyle bir eserin talebeleri olduðunuzdan sizlerin de bu semerelere ve meyvelere mazhar olup Nurlara daha ziyade sarýlarak, hararet ve iþtiyakýnýz daha fazla ziyadeleþmiþ olarak Nurlarý sebat ve sadakatla okumak derecesine nail olacaðýnýzdan, hem sizleri ruh u canýmýzla tebrik ediyoruz, hem sizlere binler selâm ve dualar edip dualarýnýzý bekliyoruz.

 

* * *

 

Nurlara olan taarruzlarýn bir zararý olsa yirmi faydasý vardýr. Elbette yirmi kazanca karþý bir zarar hiç hükmündedir. Taarruz-

 

 

 

sh: » (T: 663)

 

lar ancak ve ancak Nur'un neþriyat ve fütuhatýnýn geniþlemesine, inkiþafýna sebebdir ve Millet-i Ýslâmiye nazarýnda itimad ve emniyet kazanmasýna medardýr. Risale-i Nur'un Anadolu geniþliðinde ve Âlem-i Ýslâm vüs'atýnda ve Avrupa ve Amerika çapýndaki maddî ve manevî tesirat ve fütuhatýna ve neþriyatýna þahid olan Ýslâmiyet düþmanlarý yine bazý taarruzlar yapmýþlar: Aldýðýmýz haberlere göre bu taarruzlardan sonra, hususan Þark vilâyetlerinde, eskisine nazaran Nur'un fütuhatý on gün içinde on misli fazlalaþmýþ. Hem böylelikle halkýn nazar-ý dikkati Risale-i Nur'a ve Üstadýmýza çevrilmiþ, uyuyanlar uyanmýþ, tenbeller harekete gelmiþ, ihtiyatsýzlar ihtiyata muvaffak olmuþlardýr. Bu acý taarruzlar gelip geçici olmakla beraber, sýrf bir korku ve evham yaymak kasdýyla yapýlan vesileler ve desiseli manevralardýr. Ahmak din düþmanlarý güya Nur Talebelerini korkutmak sevdasýyla resmî kimseleri aldatýp tahrik ve âlet etmeye çalýþýyorlar. Acaba o gâfiller bilmiyorlar mý ki, bizler Nur'un talebeleriyiz... Dinsizlerin, masonlarýn, komünistlerin mâhiyeti gayet derecede zayýftýr. Zâhiren kuvvetli gibi görünmeleri serseri bir çocuðun bir haneyi bir kibritle mahvetmesi gibi tahribatla iþ görmelerindendir. Evet, onlar son derece zayýftýrlar; çünkü, bir serçe kuþu kadar iktidarý olmayan kendi varlýklarýna güvenirler. Hem son derece zillet, meskenet ve aþaðýlýk içindedirler; çünkü, insanlara kul-köle olup onlara mürailik, riyakârlýk ve dalkavukluk ediyorlar. Ehl-i iman ise, hususan tahkiki îman ile îmaný inkiþaf edenler kavidirler, muazzezdirler. Onlarýn her biri bir abd-ý aziz ve bir abd-i küllîdirler; çünkü onlar, bir Kadîr-i Zülcelâle ve bir Hakîm-i Zülkemale ve bir Hâlik-ý Kâinata ve bir رَبُّ السَّمَوَاتِ وَالاَرْضِ ve bir وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ e ibadet ederler.. kulluk ederler... O'na intisab ederler.. hem istinad ederler.

 

Bu gizli din düþmanlarý ve münafýklar çoktandýr anladýlar ki, Nur Talebelerinin kefenleri boyunlarýndadýr. Onlarý, Risale-i Nur'dan ve Üstadlarýndan ayýrmak kabil deðildir. Bunun için þeytanî plânlarýný, desiselerini deðiþtirdiler. Bir zayýf damarlarýndan veya sâfiyetlerinden istifade ederiz fikriyle aldatmak yolunu tuttular. O münafýklar veya o münafýklarýn adamlarý veya adam-

 

 

 

sh: » (T: 664)

 

larýna aldanmýþ olanlar dost suretine girerek, bazan da talebe þekline girerek derler ve dedirtirler ki: "Bu da Ýslâmiyete hizmettir; bu da onlarla mücadeledir. Þu malûmatý elde edersen, Risale-i Nur'a daha iyi hizmet edersin. Bu da büyük eserdir." gibi bir takým kandýrýþlarla sýrf o Nur Talebesinin Nurlarla olan meþguliyet ve hizmetini yavaþ yavaþ azaltmakla ve baþka þeylere nazarýný çevirip, nihayet Risale-i Nur'a çalýþmaya vakit býrakmamak gibi tuzaklara düþürmeye çalýþýyorlar. Veyahut da maaþ, servet, mevki, þöhret gibi þeylerle aldatmaya veya korkutmakla hizmetten vazgeçirmeye gayret ediyorlar. Risale-i Nur, dikkatle okuyan kimseye öyle bir fikrî, ruhî, kalbî intibah ve uyanýklýk veriyor ki; bütün böyle aldatmalar, bizi Risale-i Nur'a þiddetle sevk ve teþvik ve o dessas münafýklarýn maksadlarýnýn tam aksine olarak bir tesir ve bir netice hâsýl ediyor. Fesübhanallah... Hattâ öyle Nur Talebeleri meydana gelmektedir ki, asýl halis niyet ve kudsî gayeden sonra -bir sebeb olarak da- münafýklarýn mezkûr plânlarýnýn inadýna, raðmýna dünyayý terk edip kendini Risale-i Nur'a vakfediyor.. ve Üstadýmýzýn dediði gibi diyorlar: "Zaman, Ýslâmiyet fedaisi olmak zamanýdýr."

 

اَلْحَمْدُ لِلّهِ هذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى

 

Bizim hizmet-i Ýmaniyeye nazaran cam parçalarý hükmündeki siyasetle alâkamýz yoktur. Diyanet Riyaseti ehl-i vukuf raporunda: "Risale-i Nur kitablarýnda siyaseti alâkadar eden mevzular yoktur." demiþtir. Hatta o zaman, yine Afyon savcýsý da iddianâmesinde: "Bediüzzaman ve talebelerinin faaliyeti siyasî deðildir" diye hükmetmiþtir. Evet, Risale-i Nur Þakirdlerinin meþgul olduðu vazife, en muazzam olan mesail-i dünyeviyeden daha büyüktür. Siyasetle uðraþmýya vaktimiz yoktur. Yüz elimiz de olsa, ancak Nur'a kâfi gelir. Amerika, Ýngiliz kadar servetimiz de olsa, yine îmaný kurtarmak dâvasýna hasredeceðiz. Hem bir takým siyasî iþlerle veya bir takým bâtýl cereyanlarla ve fikirlerle uðraþmaya zamanýmýz yoktur. Ömrümüz kýsadýr. Vaktimiz dardýr. Üstadýmýzýn dediði gibi, "Fena þeylerle meþguliyet fena tesir eder. Fena iz býrakýr." Hususan böyle bir asýrda "Bâtýlý, iyice tasvir etmek, safî zihinleri idlâldir." Evet menfilikleri öðrenerek mücadele edeceðim gibi saf bir niyetle baþlayýp menfî þeylerle meþgul

 

 

 

sh: » (T: 665)

 

ola ola dînî baðlarý ve dînî salâbet ve sadakatý eski haline nazaran gevþemiþ olanlar olmuþtur.

 

Risale-i Nur, nuru yerleþtirerek zulmeti izale ediyor; yok ediyor. Ýyiyi öðreterek, fenayý fark ve tefrik ettiriyor ve vazgeçiriyor. Hakikatý ders vermekle, bâtýldan kurtarýyor ve bâtýldan mahfuz kýlýyor.

 

Hülâsa-i kelâm: Biz, ancak Nurlarla meþgulüz.. biz mücevherat-ý Kur'aniye ile iþtigal ediyoruz.. bizler, Kur'anýn kâinat vüs'atindeki elmas gibi hakikatlarýna çalýþýyoruz.. bizler, ancak bâkiye hizmet ediyoruz.. bizler, fâni þeylere emek sarf etmeyiz.. bizim, Risale-i Nur'la olan hizmet-i îmaniyemiz, baþka þeylerle iþtigalimize ihtiyaç býrakmýyor.. her þeye kâfi geliyor...

 

Elhasýl: Üstadýmýz Bediüzzamanla ve Risale-i Nur'la mücadele eden insafsýz gizli din düþmanlarý, acz-i mutlakla ebede kadar maðlubiyettedirler. Bediüzzaman ve Risale-i Nur ise, ebediyen muzaffer ve muvaffaktýr. Þahsý çürütmeye çalýþmakla Risale-i Nur çürütülemez. Zira, Risale-i Nur, bizatihî hüccet ve bürhandýr. O'nu ve Onun müellifini çürütmeye çalýþanlar, çürümeye mahkûm olmuþlardýr. Nümunesi, tarih müvacehesinde meydandadýr; ve hem de çürüyeceklerdir. Risale-i Nur'daki yüksek hakikat, Risale-i Nur'u ebede kadar payidar kýlacaktýr...

 

Evet, Nur Talebeleri aðýr ceza mahkemelerinde demiþler ki: "Bizi Üstadýmýz Bediüzzamandan ve Risale-i Nur'dan ve bizi bizden ayýracak hiçbir beþeri kuvvet yoktur." Evet, o münafýklarýn atomlarý dahi, bu hususta âcizdir. Farz-ý muhal yapabilseler, hatti cesedimizi öldürseler de, ruhumuz selâmet ve saadetle ebediyete gidecektir. Hem Üstadýmýzýn Mektubat Mecmuasýnda dediði gibi deriz: "Birimiz dünyada birimiz Âhirette, birimiz Þarkta birimiz Garbda, birimiz Þimâl'de birimiz Cenubda olsak; biz yine birbirimizle beraberiz."

 

Üstadýmýz hiçbir mânevî makam iddia etmiyor. Baþkalarý tarafýndan kendine verilen büyük ve müstesna payeleri reddediyor. Fakat O'nun hal ve ahvali, fiiliyat ve harekâtý, O'nun kim olduðunu anlamaya ve isbata kâfidir. Evet Bediüzzaman'ýn ve Risale-i Nur'un Kur'an, îman ve Ýslâmiyet hizmetine mani olabilmek için, dünyayý elinde tutup çevirecek bir kuvvet lâzýmdýr.

 

Hazret-i Üstadýmýzýn idam plânlarýyla sevk edildiði mahkemedeki müdafaatlarýndan, Büyük Müdafaat kitabýndan bazý cümleler:

 

 

 

sh: » (T: 666)

 

"Risale-i Nur Talebeleri baþkalarýna benzemez; onlarla uðraþýlmaz; onlar maðlûb olmazlar. Risale-i Nur, Kur'an'ýn malýdýr. Kur'an-ý Hakîmden süzülmüþtür. Kur'an ise, Arþý Ferþle baðlayan bir zincir-i nûranidir... Kimin haddi var ki buna el uzatsýn. Risale-i Nur, bu Anadolunun sinesine yerleþmiþtir; hiçbir kuvvet onu söküp atamýyacaktýr."

 

Meþhur ve harikulâde bir eser olan "Âyet-ül Kübra Risalesi"nden:

 

"Risale-i Nur, yalnýz cüz'î bir tahribatý ve bir küçük hâneyi tamir etmiyor; belki külli bir tahribatý ve Ýslâmiyeti içine alan ve daðlar büyüklüðünde taþlarý bulunan bir muhit kal'ayý tamir ediyor. Ve yalnýz hususi bir kalbi ve has bir vicdaný ýslâha çalýþmýyor; belki bin seneden beri tedarik ve teraküm eden müfsid âletlerle dehþetli rahnelenen kalb-i umumiyi ve efkâr-ý âmmeyi ve umumun ve bahusus avâm-ý mü'minînin istinadgâhlarý olan Ýslâmî esaslarýn ve cereyanlarýn ve þeairlerin kýsmen kýrýlmasýyla bozulmaya yüz tutan vicdân-ý umumiyeyi, Kur'anýn i'cazýyla; ve geniþ yaralarýný, Kur'anýn ve îmanýn ilâçlarýyla tedavi etmeye çalýþýyor. Elbette böyle küllî ve dehþetli rahnelere ve yaralara hakkalyakîn derecesinde daðlar kuvvetinde hüccetler cihazlar ve binler tiryak hâsiyetinde mücerreb ilâçlar ve hadsiz edviyeler bulunmak gerektir. Ýþte bu zamanda, Kur'an-ý Mûciz-ül Beyanýn i'caz-ý mânevisinden çýkan Risale-i Nur, o vazifeyi görmekle beraber; îmanýn hadsiz mertebelerinde terakkiyat ve inkiþafata medar olmuþtur ve olmaktadýr!.."

 

Aziz kardeþlerimiz, yüzlerce ülemânýn susturulduðu ve dînî neþriyatýn yaptýrýlmadýðý ve Kur'anýn hakikatlarýný beyan ve teblið etmeye dinen muvazzaf olduklarý halde cebren yaptýrýlmadýðý ve din adamlarýnýn imha edilmesi gibi dehþetli ve tarihin görmediði bir hengâmda, Kur'an ve îman ve Ýslâmiyeti yýkmak plânlarýnýn tatbik edildiði en müdhiþ bir devirde ve küfr-ü mutlakýn ve dinsizliðin en azgýn bir zamanýnda Bediüzzaman Said Nursî, Kur'an ve îman ve Ýslâmiyetin fedakâr ve pervasýz bir müdafii ve muhafýzý olarak cihad-ý diniye meydanýnda yegâne þahýs olarak görülmüþtür. Evet, Bediüzzaman; devletlere, milletlere mukabil, deðil yalnýz bir yerdeki Firavunlara, bütün Avrupa dinsizliðine karþý tek baþýyla meydan okumuþ ve okuyor. Ve Kur'an hakikatlarýný eþedd-i zulüm ve istibdad-ý mutlak içerisinde neþrediyor..

 

 

 

sh: » (T: 667)

 

"Vazifemiz çalýþmaktýr. Bizi galib etmek, maðlûb etmek, muvaffak etmek ve Nurlarý kabul ettirmek Cenab-ý Hakka aittir. Biz, vazife-i Ýlâhiyeye karýþmayýz." demiþ ve tarihte misline rastlanmýyan zulüm ve iþkenceler içerisinde çok zâlimâne muameleler görmüþ ve kapýsýnda jandarma ve polis bekletilmek suretiyle Cuma Namazýna dahi gitmekten men' edilmiþ ve bütün bu tarihi facialarý kapatmak ve kimseye iþittirmemek için de sýký bir takyidat altýna alýnmýþtýr.

 

Ýþte böyle aðýr þartlar içerisinde Risale-i Nuru Hazret-i Üstadýmýz inayet-i Ýlâhiye ile te'lif edip, ekserisini Kur'an harfleriyle ve el yazýsýyla neþretmiþtir. Böylelikle -ayný zamanda- Kur'an hattýný da muhafaza etmiþ ve yüzbinlerle Müslüman Türk Gençleri Risale-i Nuru okuyabilmek için mukaddes kitabýmýz olan Kur'anýn yazýsýný öðrenmek nimet ve þerefine nail olmuþlardýr. Üstadýmýz, malik olduðu kuvvet-i îman ve ihlâs-ý tamme ile hakaik-i Kur'aniye ve îmaniyeyi avam ve havas talebelerinin umumunun istifade edebileceði ve asrýn anlayýþýna uygun yepyeni bir tarz-ý beyanla ifade ve izhar etmiþtir. Böylece Risale-i Nur gibi taptaze ve parlak ve yüksek bir tefsir-i Kur'aniyi inayet-i Hakla meydana getirmiþtir.

 

Bu hârikulâde eserlerdir ki, bu vatan ve milleti dinsizlik ve komünistlikten muhafaza etmiþtir. Hem þeair-i Ýslâmiyenin cebren kaldýrýldýðý ceberut devrinde, dünya hatýrý için kendini mecbur zannederek o kudsi þeairden fedakârlýk yapanlarýn ve din zararýna hareket edenlerin ve Ýslâmiyete muhalif fetvalara ve bid'alara mecbur edilenlerin çokluðu zamanýnda Bediüzzaman, ne lisan-ý halinde, ne lisan-ý kalinde ve ne de fiiliyatýnda o kadar zulümler çektiði ve idamlarla tehdid edildiði halde en küçük bir deðiþiklik bile yapmamýþtýr. Bilâkis, "Ecel birdir, tegayyür etmez... Ölüm, bu âlem-i fenadan âlem-i bekaya ve âlem-i nura gitmek için bir terhistir." deyip mücadeleye atýlmýþ; bid'alarý tanýtan ve durduran ve þeair-i Ýslâmiyeyi muhafaza eden ve Sünnet-i Seniyeyi ihya eden eserleri perde altýnda otuz seneden beri neþretmiþ ve muhitinde, âdeta Devr-i Saadet'in bir cilvesini yaþatmýþtýr. Bir Sünnet-i Seniyeye muhalif hareket etmemek için iþkenceli bir inzivayý ihtiyar etmiþtir. Otuz seneden beri milyonlara hükmeden dinsiz ve emsalsiz bir istibdad-ý mutlak, Bediüzza-

 

 

 

sh: » (T: 668)

 

maný hiçbir cihetten hiçbir vakit hükmü altýna alamamýþ, bilâkis zâlim müstebidler O'na maðlûb olmuþlardýr.

 

Risale-i Nur, taklidî îmaný tahkiki îmana çevirip -îmaný kuvvetlendirip- iki cihanýn saadetini kazandýrýp, hüsn-ü hâtimeyi netice verir. En büyük dinsiz feylesoflarý da ilzam etmiþtir. Risale-i Nurun bir hususiyeti de þudur ki: Diðer Mütekellimîne muhalif olarak ehl-i dalâletin menfiliklerini zikretmeden, yalnýz müsbeti ders vererek, yara yapmaksýzýn tedavi etmesidir. Bu itibarla bu zamanda Risale-i Nur, vehim ve vesveseleri mahvediyor, akla gelen sualleri, istifhamlarý; nefsi ilzam, kalbi ikna ederek cevablandýrýyor. Risale-i Nur; hem aklý, hem kalbi tenvir eder, nurlandýrýr; hem nefsi müsahhar eder. Bunun içindir ki; yalnýz akýlla giden ehl-i mekteb ve ehl-i felsefe, ve kalb yoluyla giden ehl-i tasavvuf, Risale-i Nura sarýlýyorlar. Ve ehl-i mekteb ve felsefe anlýyorlar ki, hakiki münevverlik; akýl ve kalb nurunun mezciyle kabildir. Yalnýz akýlla gitmek, aklý göze indiriyor. Bu hal ise, bir kanadý kýrýk olanýn mahkûm olduðu sukutu netice veriyor. Ýhlâslý, hâlis ehl-i tasavvuf idrak ediyor ki, demek zaman eski zaman deðildir; böyle bir zamanda, hem kalb ile, hem akýl ile bizi hakikat yolunda götürecek ve hakikata vâsýl edecek Kur'ânî bir yol lâzýmdýr ki, biz zülcenaheyn olabilelim (Hâþiye-1). Ýntibaha gelmiþ olan ehl-i medrese vâkýf oluyorlar ki; eski zamanda medrese usulü ile onbeþ senede elde edilebilen imanî ve Ýslâmî netice bu zamanda, Risale-i Nur'la onbeþ haftada elde edilebiliyor. Üstadýmýz buyuruyorlar ki: "Bir sene Risale-i Nur derslerini anlayarak ve kabul ederek okuyan kimse, bu zamanýn mühim ve hakikatlý bir âlimi olabilir."

 

Risale-i Nur, Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimizin nûranî meþrebini ve Sahabe-i Kiramýn âlî seciyesini beyan eden bir nur ve feyiz hazinesidir. Ýþte bu mezkûr vaziyet, bu-

 

________________________

 

(Hâþiye-1) Yetmiþ-seksen senelik bir seyr-i sülûkla kutbiyete ve gavsiyete eriþen pek ender zâtlarýn bir noktaya kadar gidip "Burasý müntehadýr, ilerisine gidilmez." dedikleri mertebeleri, Bediüzzaman, Kur'andan bulduðu bir yolla, ilimle daha ilerisine gittiðini, Arabî Mesnevî-i Nuriye mecmuasýný mütâlâa eden zâtlar söylüyorlar. Büyük bir þaheser olan bu Arabî eseri mütalâa eden o müdakkik ehl-i ilim, "Bu eserdeki çok derin ve pek ince ve gayet derecede yüksek hakikatlardan ne kadar istifade edebilsek bize kârdýr." diyorlar.

 

 

 

sh: » (T: 669)

 

günkü dünyaya taptaze, nûranî bir hayat ve yepyeni bir veçhe vererek þu hakikati gösteriyor ki; çoktandýr birbirine muarýz zannedilen ehl-i mekteble ehl-i medreseyi ve ehl-i tekyeyi, Risale-i Nur tevhid ve te'lif ediyor. Hem de, muaraza halinde olan Þarkla Garbý barýþtýrýyor. Ýttihad-ý Ýslâmý meydana getirmek için çalýþan ehl-i Ýslâma yegâne çarenin Risale-i Nur olduðu, mütehassýs zatlar tarafýndan kabul ve tasdik edilmektedir. Hem, bugünkü dünyadaki ihtilâflarý halledecek olan; aklen, fikren terakki etmiþ yirminci asýr insanlarýna hak ve hakikatý anlatabilecek yepyeni bir ilmî keþfiyatý ve bir teceddüdü Amerika'da, Avrupa'da hususan Almanyada, taharri eden cereyanlar meydana gelmiþ; eðer idrak edebilirler ve görebilirlerse, iþte Risale-i Nur Külliyatý... Nitekim bu hakikatýn idrak edilmeye baþlandýðýný gösteren emareler bahtiyar Alman Milleti içinde görülmektedir. (Hâþiye-2)

 

Eski zaman Garb feylesoflarýnýn çözemedikleri ve yeni zaman feylesoflarýnýn da: "Felsefe henüz bunu halledememiþtir" dedikleri düðümler, Risale-i Nur'da, Kur'ânýn feyziyle keþf ve halledilerek aklen ve mantýkan isbat edilmiþtir. Þarkýn dâhî hükemalarýnýn kýrk sahifede anlatmaya çalýþtýklarý müþküller, Risale-i Nur'un bir sahifesinde veciz bir þekilde ifade edilmiþtir.

 

Bediüzzaman'ýn 1935 senesinde idam edilmek üzere verildiði Aðýrceza Mahkemesindeki müdafaatýndan bir iki cümle: "Risale-i Nur, sönmez, söndürülemez. Risale-i Nur, söndürülmek için üflendikçe parlayan bir nurdur. Risale-i Nur, týlsým-ý kâinatýn muammasýný keþf ve halleden bir keþþaftýr."

 

Hem, haþr-i cismanî meselesinde, hükemadan Ýbn-i Sina gibi meþhur bir dâhînin, "Haþir naklîdir, iman ederiz; akýl bu yolda gidemez" dediði bir hakikat, Risale-i Nur'da, hem umumun istifade edebileceði emsalsiz bir tarzda Kur'ânýn feyziyle aklen isbat edilmiþtir.

 

Dalâlet-alûd Avrupa feylesoflarýnýn ve sapkýn talebelerinin bazý müteþabih Âyât-ý Kerîme ve Ehadîs-i Þerifenin zâhirî mânalarýný anlamayarak yaptýklarý kasýdlý itirazlara, Risale-i Nur'da aklen, mantýkan cevablar verilerek, o Âyetlerin ve o Hadîslerin birer mucize olduklarý isbat edilmiþtir. Böylelikle de, bu zamanda fen ve fel-

 

________________________________

 

(Hâþiye-2) Avrupada hristiyanlar içinde bir tek kasabada altmýþbeþ aded sarýklý genç Nur Talebesinin çýkmasý, bunun bir nümunesidir.

 

 

 

sh: » (T: 670)

 

sefeden gelen dalâlet ve þübheleri Risale-i Nur kökünden kesmiþtir. Risale-i Nur bunu yaparken de müsbet bir usûl takib etmiþtir.

 

Risale-i Nur, fevkalâde müstesna bir edebî üstünlüðe maliktir. En meþhur eserlerle bile kabil-i kýyas olmayan ve baþlýbaþýna bir hususiyeti haiz olan üslûbunda yüksek bir belâgat, fesahat ve selâset ve i'caz vardýr. Hattâ Bediüzzaman'ýn eserlerini Âlem-i Ýslâmýn ýsrarla arzu etmesiyle Arapçaya tercüme ettirmek için büyük Ýslâm âlimlerine "Asâ-yý Mûsa Mecmuasý" götürüldüðü vakit, okumuþlar ve demiþlerdir ki: "Bediüzzaman'ýn eserlerini ancak kendisi tercüme edebilir; Risale-i Nur'daki yüksek belâgatý ve misilsiz olan fesahat ve i'cazý tercümede muhafaza etmekten ve Onun ilmini ihata etmekten âciziz!" Bu suretle o yüksek âlimler, Üstadýmýzýn faziletini ve Risale-i Nur'un kemalâtýný göstermiþlerdir.

 

Bediüzzaman, eserlerinde, hemen bütün büyük müellif ve ediblerden farklý olarak lâfýzdan ziyade mânaya ehemmiyet vermiþtir. Mânayý, lâfza feda etmemiþ; lâfzý mânaya feda etmiþtir. Üslûbda okuyucunun bir nevi hevesini nazara almamýþ, hakikatý ve mânayý esas tutmuþtur. Vücuda elbiseyi yaparken vücuddan kesmemiþ, elbiseden kesmiþtir. Risale-i Nur'daki aklý, kalbi, ruhu ve vicdaný celbeden ve hakikata râmeden o Ýlâhî cazibedendir ki; çoluðu-çocuðu, genci-ihtiyarý, âvamý-havassý o Nur'a koþuyorlar ve o câzibedar Nur'un pervanesi oluyorlar. Bu hakikatýn parlak bir misali olarak geniþ bir talebe kitlesi, az zamanda din düþmanlarýný titreten bir hale gelmiþtir.

 

Risale-i Nur'un her cihetten olduðu gibi edebî cihetten de kýymet ve ehemmiyetini ifade etmek, ediblerin hususan bizlerin bin derece haddinden uzaktýr. Bu husustaki karýnca kararýnca olan sönük, fakat samimî ve hakikatlý ifadelerimiz, Risale-i Nur'dan gördüðümüz azîm istifadeye mukabil sonsuz bir minnet ve þükranýmýzýn ifadesinden ibarettir. Yoksa bu mevzularda sahib-i salâhiyet ve sahib-i ihtisas, ancak ve ancak Risale-i Nur'un kendi müellifi olabilir.

 

Risale-i Nur, bu asrýn ihtiyacýna tam cevab veren yegâne tefsir-i Kur'ânî olduðu, enaniyetini Hakka feda eden faziletperver Ýslâm ülemasý tarafýndan tasdik ve fevkalâde bir þekilde takdir

 

 

 

sh: » (T: 671)

 

ve tahsin edilmiþ ve edilmektedir. Elli sene evvel Bediüzzaman Said Nursî'nin te'lifatýndaki hususiyetler ve bir bahr-i umman gibi Onun ilmî dehasýdýr ki; Mýsýr matbuatýnda "Bediüzzaman, Fatîn-ül asr'dýr" diye yüksek ehl-i ilme hüküm verdirmiþtir.

 

Bediüzzaman, mukabelesiz hediye kabul etmemeyi düstur-u hayat edindiði düþmanlarýnca da tasdik edilerek, Ýslâmiyet düþmanlarýnýn ehl-i ilme yaptýðý ithamý, bu düsturuyla fiilen tekzib ve ilmin hiçbir þeye âlet olmadýðýný yine fiiliyatý ile isbat etmiþtir. Ülema-i Ýslâmýn þeref ve haysiyetini ve izzet-i Ýslâmiye ve izzet-i dinîyeyi, en zalim ve hunhar hükümdarlar karþýsýnda bile muhafaza ve müdafaa etmiþtir. Aç kaldýðý zamanlarda dahi, hayatý boyunca olan istiðna kaidesini bozmamýþ ve "Ýktisad ve kanaat iki büyük hazinedir, bunlarýn bereketi bana kâfidir" diyerek halklardan istiðna etmiþ ve etmektedir.

 

Bediüzzaman Said Nursî'nin senelerden beri hapisten hapse, zindandan zindana atýlmasý ve menfâdan menfâya sürülmesi ve kendisine daima tazyikler ve þiddetli zulüm ve dehþetli iþkenceler yapýlmasý ve onyedi defa zehir verilmesi, bir günde bir aylýk azablar çektirilmesi, kendisinin ve Risale-i Nur Külliyatýnýn hakkaniyet ve sýdkýna birer canlý mühür ve birer parlak delildir. Meselâ: Hindistan'da sormuþlar: "Bediüzzaman nasýl bir kimsedir?" Cevaben denilmiþ ki: "Hasta, garib, fakir, mazlum, hediye ve sadakalarý kabul etmeyen ve hâlen de çekmekte olduðu o kadar zulümlere raðmen altmýþ senedir dâvasýndan vazgeçmeyen bir ihtiyardýr." Onlar da: "Öyleyse o hakikat söylüyor ve küfr-ü mutlaka, dinsizlere, zýndýklara boyun eðmiyor, riyakârlýk etmiyor, dalkavukluk yapmýyor ve Kur'ân ve Ýslâmiyete tesirli ve küllî bir hizmet yapýyor ki, onlar da Ona zulüm etmiþler." demiþler.

 

Üstadýmýz Bediüzzaman hakkýnda, takdirkâr ve faziletperver zatlarýn takdirleri bir senadan ibaret deðildir; bir vâkýadýr; fiiliyat ve icraatýnýn belki yüzden birisini kýsaca âcizane ve noksan bir tarzda nakletmektir. Hem bu mevzuda Risale-i Nur talebelerinin takdirkâr makale, mektub ve fýkralarý bir medih deðildir; belki Üstadýmýzýn dinî hizmetini hedef tutan, þahsýna taarruz eden vicdan-

 

 

 

sh: » (T: 672)

 

sýz ve insafsýz din düþmanlarýna karþý müsbet bir müdafaadýr. (Hâþiye)

 

Böyle olduðu halde Üstadýmýz öyle zatlarýn ve Risale-i Nur talebelerinin hakikatlý takdir ve beyanlarýna karþý hiddetlenerek, çok defa da hatýrlarýný kýrarak der ki: "Zaman, þahýs zamaný deðil, þahs-ý mânevî zamanýdýr. Risale-i Nur'da þahýs yok, þahs-ý mânevî var. Ben bir hiçim; Risale-i Nur, Kur'ânýn malýdýr; Kur'ândan süzülmüþtür. Þeref ve hüsün Kur'ânýndýr. Þahsýmla, Risale-i Nur iltibas edilmiþ. Meziyet, Risale-i Nur'a aittir. Risale-i Nur'un neþrindeki hârika muvaffakýyet ise, Risale-i Nur talebelerine aittir; yalnýz þu kadar var ki, þiddetli ihtiyacýma binaen Cenab-ý Hak, Kur'ân-ý Hakîm'den bana ilâç ve tiryaklarý ihsan etti; ben de kaleme aldým. Her nasýlsa, bu zamanda birinci tercümanlýk vazifesi bana düþmüþ. Ben de Risale-i Nur'un talebesiyim. Bir risaleyi þimdiye kadar yüz defa okuduðum halde yine okumaya muhtaç oluyorum. Ben sizlerin ders arkadaþýnýzým." der.

 

Bediüzzaman Said Nursî'nin cihanþümûl Kur'ân ve iman ve Ýslâmiyet hizmetindeki müstesna muvaffakýyet ve zaferinin ve Risale-i Nur'daki kuvvetli tesiratýn sýrrý: Kendisinin ihlâs-ý etemmi kazanmýþ olmasýdýr. Yâni, yalnýz ve yalnýz Rýza-yý Ýlâhîyi esas maksad edinmiþtir. Bu hususta: "Mesleðimizin esasý, âzamî ihlâs ve terk-i enaniyettir. Ýhlâslý bir dirhem amel, ihlâssýz yüz batman amele müreccahtýr. Ýnsanlarýn maddî mânevî hediyelerinden, hürmet ve teveccüh-ü âmmeden, þöhretten þiddetle kaçýyorum." der. Ziyaretçi kabul etmemesinin bir hikmeti de bu sýr olsa gerek. Hem ihlasa verdiði gayet fazla ehemmiyet, yüz otuz

 

_____________________________

 

(Hâþiye): Ýns ve cinn þeytanlarý ve dinsizlerin bir desisesi de budur ki; bazan derler ve dedirtirler: "Üstâdýnýz þahsýna kýymet vermiyor; siz ise O'nun hakkýnda takdirkâr mektublar yazýp, Üstâdýnýzýn rýzâsýna uygun hareket etmiyorsunuz." Ýþte onlar, Risale-i Nur ve Üstadýmýzý Ýslâmiyet düþmanlarýna karþý müsbet ve nezih bir tarzda müdafaa etmekten menetmek için safdillik damarlarýndan istifade ile böyle bir fikir ve mugalâta ile Nur Talebelerini aldatmaya, iðfal etmeye çalýþýrlar. Evet Üstadýmýz Bediüzzaman, ihlâsýnýn iktizasý olarak þahsýna kýymet vermiyebilir; bu hâl, Üstadýmýzdaki yüksek bir kemalât ve âli bir seciyenin timsalidir. O þahsýna ne kadar kýymet vermiyorsa, bizim onda milyarlar derece fazla kýymet ve ehemmiyeti görmemiz, basiret ve insaniyetin muktezasýdýr. Bir lütf-u Ýlâhîdir. Zira Risale-i Nur gibi parlak bir tefsir-i Kur'an olan þaheser, O'nun varlýðýndan meydana gelmiþ ve fýþkýrmýþtýr. Öyle bir eserin müellifiyle yalnýz bugünkü Âlem-i Ýslâm deðil, yalnýz asr-ý hâzýr beþeriyeti deðil, nesl-i âtideki milyarlar kimsenin hayat ve memat davasý Risale-i Nur'la alâkadardýr...

 

sh: » (T: 673)

 

parça eserinden yalnýz "Ýhlâs Risalesi"nin baþýna, "Lâakal her onbeþ günde bir defa okunmalýdýr" kaydýný koymasýndan da anlaþýlýyor. "Büyük Mahkeme Müdafaatý" kitabýnda: "Risale-i Nur, deðil dünyaya, kâinata da âlet edilemez; gayemiz, Rýza-yý Ýlâhîdir." demiþtir.

 

Ýþte bu sýrr-ý ihlâstandýr ki, Ýmam-ý Gazâlî (R.A.) gibi en meþhur Ýslâm hükemalarýnýn eserlerini tetebbu eden muhakkik ve müdakkik bir ehl-i ilim diyor ki:

 

Risale-i Nur'dan okuduðum bir sahifenin bana verdiði istifade, diðer eserlerin on sahifesinden daha fazladýr.

 

Felsefî eserlerle meþgul bir muallim:

 

Ben, bu kadar senedir ilmî ve felsefî eserlerle iþtigal ettim. Risale-i Nur kadar beni ikna eden ve Garb eserlerinden ve felsefeden aldýðým yaralarý tedavi eden ve bu zamanýn ihtiyacýna tam cevab veren bir eseri görmedim.

 

Bir edebiyatçý:

 

Benim aklým nursuz, kalbim mü'mindi. Risale-i Nur, hem aklýmý, hem kalbimi tenvir ve nefsimi ilzam etti. Beni, Cehennemî bir azabdan kurtardý.

 

Bir doktor:

 

Risale-i Nur'dan istifadeye baþladýðým günü, hayata gözlerimi açtýðým gün olarak biliyorum.

 

Bahtiyar bir üniversiteli:

 

Üstadýmýza ve Risale-i Nur'a ait bir mektubu, Ýstanbul'un bir yerinden bir yerine götürmek gibi bir hizmeti, mebusluða tercih ederim.

 

Otuz sene evvel, ihlâslý ve faziletli ihtiyar bir ehl-i tasavvuf, Lütfü isminde bir genci göstererek: "Bu Nur talebesi benden ileridir" demiþtir ki, bunlar binler itiraflardan birer nümunedir.

 

Yine bu azîm sýrr-ý ihlâsa binaendir ki; Risale-i Nur talebeleri, iman ve Ýslâmiyet hizmetinde aðýr þartlar ve kayýdlar ve tehdidatlar içinde muvaffak oluyorlar ve hayatlarýný, Risale-i Nur'a ve Üstadlarýna vakfetmiþler. Risale-i Nur'u, sermaye-i ömür ve gaye-i hayat edinmiþlerdir. Risale-i Nur dâvâsý, Rýza-yý Ýlâhî dâvâsý olduðu içindir ki, hamiyet-i Ýslâmiyeye mâlik mümtaz avukatlar, Risale-i Nur'un fahrî avukatý olmak ve dindar hakperest mücahid muharrirler, dünyayý istilâ edecek Nur'un ilânýnda hisse-

 

 

 

sh: » (T: 674)

 

dar olmak þeref ve nimetine mazhar olmuþlardýr. Risale-i Nur'un neþriyat ve fütuhatý ve tesiratý; sessiz, büyük bir ihtiþamla muhteþem bir bahar mevsiminde intiþar eden mevcudat gibidir.

 

Ýþte ey Risale-i Nur gibi hadsiz hamd ü senalara þâyeste olan bir nimet-i azîmeye nail olan Nur kardeþlerimiz! Böyle bir dâhî-yi âzamýn, böyle bir mütefekkir-i ekberin, böyle bir müellif-i Ýslâmýn ve ulûm-u evvelîn ve-l âhirîne vâkýf böyle bir allâme-i asrýn, böyle bir mücahid-i ekberin, böyle bir sahib-i zühd ve takvânýn hakaik-i imaniyenin varlýðýnda âdeta tecessüm eden böyle bir abd-i küllînin, Rýza-yý Ýlâhîden baþka hiçbir þeye iltifat etmeyen ve âzamî ihlâsýn mazharý olan böyle bir tilmiz-i Kur'ân ve hâdim-i Ýslâmýn ve "Bir ferdin imanýný kurtarmak için Cehenneme de atýlmaya hazýrým" diyen böyle bir halâskâr-ý imanýn ve idam için sevkedildiði Divan-ý Harb-i Örfî'de "Sen de mürtecisin" ittihamýna karþý "Eðer Meþrutiyet bir fýrkanýn istibdadýndan ibaret ise, bütün ins ve cin þâhid olsun ki ben mürteciyim. Bin ruhum da olsa, Kur'ânýn bir tek mes'elesine hepsini feda etmeye hazýrým." diyen ve beraetinden sonra da teþekkür etmeyerek, Bayezid meydanýndaki kalabalýkta "Yaþasýn zalimler için Cehennem... Yaþasýn zalimler için Cehennem!" diye baðýrarak ilerleyen ve imha plânýyla verildiði mahkemelerde yirmidört sene evvel "Ey mülhidler! Ey zýndýklar! Said, ellibin nefer kuvvetinde demiþsiniz... Yanlýþsýnýz... Kur'ana ve imana hizmetim cihetiyle ellibin deðil, elli milyon kuvvetindeyim!... Titreyiniz! Haddiniz varsa iliþiniz!...", "Benim ölümüm sizin baþýnýzda bomba gibi patlayýp, baþýnýzý daðýtacaktýr. Topraða atýlan bir tohumun yüzer sünbüller vermesi gibi, bir Said yerine yüzler Said size o yüksek hakikatý haykýracaktýr." Ve onbeþ sene evvel: "Saçlarým adedince baþlarým bulunsa, her gün biri kesilse, bu hizmet-i imaniyeden çekilmem." Ve "Dünyayý baþýma ateþ yapsanýz, hakikat-ý Kur'âniyeye feda olan bu baþý zýndýkaya eðmem!" diyen ve elli sene evvel Âlem-i Ýslâmý sömüren, sömürgeci cebbar ve zalim bir Ýmparatorluða karþý: "Tükürün o zalimlerin hayâsýz yüzüne" diye matbuat lisanýyla cevab veren ve Büyük Millet Meclisinde, Reise: "Kâinatta en yüksek hakikat imandýr. Ýmandan sonra namazdýr. Namaz kýlmayan haindir. Hainin hükmü merduddur. Cenab-ý Hak, Kur'ân-ý Kerîm'inde, yüz yerde edasýný emrettiði

 

 

 

sh: » (T: 675)

 

namazdan daha büyük bir hakikat olsa idi, imandan sonra onu emrederdi" diyen ve yazdýðý bir beyannameden sonra Mecliste cemaatle namaz kýlýnmasýna baþlanan ve Birinci Cihan Harbinde Gönüllü Alay Kumandaný olarak esir düþtüðü Rusya'da Moskof Çarlýðýna karþý izzet-i Ýslâmiyeyi muhafaza edip, kurþuna dizileceði hengâmda "Âhirete gitmek için bana bir pasaport lâzýmdý" diye ölümü istihkar eden böyle bir kahraman-ý Ýslâm Üstadýmýz Bediüzzaman'ýn eserlerini okumak nimet-i uzmâsýna mukabil canýmýzý da feda etsek, ömrümüzü de Ona vakfetsek, zulümden zulüme de sürüklensek, ömrümüzün nihayetine kadar þükran secdesinden kalkmasak bize yine ucuzdur...

 

Üstadýmýz sýk sýk der ki: Mesleðimiz müsbettir; menfî hareketten Kur'ân bizi menediyor.

 

Ey Seyyid-i senedimiz! Ey ruhumuzun ruhu, kalbimizin kalbi, canýmýzýn caný, cânânýmýz, sertâcýmýz, sevgili Üstadýmýz Efendimiz!.. Madem bize menfî harekete izin vermiyorsun. Öyle ise biz de Rahmet-i Ýlâhiyeden niyaz ederek ahdediyoruz ki; din düþmanlýðý ile Üstadýmýza zulmeden o gaddar, insafsýz zalimlerden intikamýmýzý þöylece alacaðýz: Risale-i Nur'u ölünceye kadar mütemadiyen okuyacaðýz.. ve neþrinde sebat ve sadakatla hizmet edeceðiz.. O'nu altun mürekkeblerle yazacaðýz. Ýnþâallah...

 

Üniversite Nur Talebeleri

 

* * *

 

 

 

ÜSTADIN ZÝYARETÇÝLERE DAÝR BÝR MEKTUBU

 

Umum Dostlarýma Hususan Ziyaretçilere Bir Özrümü Beyan

 

Etmeye Mecbur Oldum

 

 

 

Ekser hayatým inzivada geçtiði gibi, otuz-kýrk senedir tarassut ve taarruza mâruz kaldýðýmdan, zaruretsiz sohbet etmekten çekinip tevahhuþ ediyordum. Hem eskidenberi mânevî ve maddî hediyeler bana aðýr geliyordu. Hem þimdi ziyaretçiler, dostlar çoðalmýþ; hem mânevî mukabele lâzým gelmiþ. Þimdi maddî bir lokma hediye beni hasta ettiði gibi, mânevî bir hediye olan ziyaret etmek, görüþmek, hususan baþka yerlerden musafaha için zahmet edip gelmek ziyareti dahi ehemmiyetli bir hediye-i mânevîyedir.. Ona

 

 

 

sh:» (T: 676)

 

mukabele edemiyorum; hem de ucuz deðil, mânen pahalýdýr. Ben kendimi o hürmete lâyýk görmüyorum, mânen mukabele de edemiyorum. Onun için þimdilik aynen maddî hediye gibi, bir ihsan-ý Ýlâhî olarak bana mânevî hediye gibi olan sohbetten zaruret olmadan menedildim. Bazý beni hasta eder, maddî hediyenin tam mukabilini vermediðim vakit beni hasta ettiði gibi. Onun için hatýrýnýz kýrýlmasýn, gücenmeyiniz.

 

 

 

Risale-i Nur'u okumak on defa benimle görüþmekten daha kârlýdýr. Zaten benimle görüþmek âhiret, iman, Kur'ân hesabýnadýr. Dünya ile alâkamý kestiðim için dünya hesabýna görüþmek mânasýzdýr. Âhiret, iman, Kur'ân için ise; Risale-i Nur daha bana ihtiyaç býrakmamýþ. Hattâ hizmetimdeki has kardeþlerimle de zaruret olmadan görüþemiyorum. Yalnýz bazý Risale-i Nur'un fütuhatýna ve neþriyatýna ait bazý hizmetler için bazý zatlarla görüþmek isterim. Ne vakit bu noktalar için görüþmek istesem o zaman görüþmek caiz olabilir ve bana sýkýntý vermez. Bu noktayý bilmeyen ziyarete gelenlere haber veriyorum ki, birkaç senedir ceridelerle ilân etmiþim ki, benimle görüþmek isteyenleri, hususan uzak yerden gelerek görüþemeden gidenleri hususî dualarýma dahil ediyorum.. Her sabah da dua ediyorum.. Onun için gücenmesinler.

 

 

 

SAÝD NURSÎ

 

 

 

* * *

 

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

 

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّهِ وَ بَرَكَاتُهُ

 

Gayet þiddetli hasta Üstadýmýza mühim, resmî bir zattan bir mektub geldi. Diyor ki: "Tarihçe-i Hayatýn" neþrolunmamasý için eski partinin mühim adamlarý, büyük bir tâviz ile eski partinin bazý memurlarýný bu hatâya sevketmiþler...

 

Üstadýmýz da dedi ki: Bu "Tarihçe-i Hayatýn" en mühim kýsmý üç defa Sebilürreþad tarafýndan, dört defa da otuz-kýrk seneden beri hem eski harf, hem yeni harf ile neþredilmiþ ve içindeki müdafaat parçalarý da müteaddid mahkemelerin huzurunda okunmuþ ve resmen de neþredilmiþ. Yeni olarak, Medine-i Münevvere gibi hariç yerlerden bir-iki âlim zâtýn, izah ve teþekkür nev'inden birkaç hakikatlý mektublarý var. Onun için mahkemelerin resmen bunlara iliþecek hiçbir ciheti yok.

 

 

 

sh: » (T: 677)

 

Saniyen: Risale-i Nur, kýrk-elli senede bütün ehl-i siyasetin tazyikatý altýnda tek baþýna Âlem-i Ýslâmda hârika bir tarzda neþrolduðu halde, þimdi milyonlar nâþirleri varken deðil eski bir parti, dünya toplansa ona karþý bir sed çekemez, mümkün deðil. Belki bir ilânnâme hükmüne geçer. Onun için, Nur talebeleri müteessir olmasýnlar...

 

Salisen: Hem eski partinin bana karþý zulümlerini helâl ettiðim, hem Kur'ânýn bir kanun-u esasîyesi olan وَ لاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرَى yâni, birisinin hatâsý ile baþkasý, partisi, akrabasý mesul olmaz, olamaz, diye, hem Anadolu, hem vilâyet-i þarkiyede Risale-i Nur'la neþredildiði sebebiyle, âsayiþe tam kuvvetli bir tarzda hizmet edilmiþ. Demek bir mânevî zabýta hükmünde herkesin kalbinde bir yasakçý býrakýyor. Bu noktaya binaen, Risale-i Nur eski partinin dört-beþ hatâsýný yüz derece ziyadeleþtirmeye mânidir. Yüzde beþ adamýn hatâsýný, doksanbeþe de verip yirmi-otuz derece ziyadeleþtirmemiþ. Onun için umum o partinin ekserisi iktidar partisi kadar Risale-i Nur'a minnetdar olmak lâzýmdýr. Çünkü, bu dersi, bu Kanun-u Esasiye-i Kur'âniyeyi Risale-i Nur ders vermeseydi, o beþ adamýn hatâsý binler adamý da hatâkâr yapardý.

 

Râbian: Kat'iyyen tahakkuk etmiþ ki: Risale-i Nur hariçten hücum eden küfr-ü mutlaka karþý bu milleti ve Âlem-i Ýslâmiyeti muhafaza edecek, Kur'ân-ý Hakîmin mucize-i mânevîyesinden bir derstir ki, dinsiz feylesoflardan hiçbirisi ona karþý mukabele çaresi bulamadýlar. Kat'iyyen haber aldýk ki: Hariçte bazý yerde bir milyon gençler "Müsalemet-i umumîyyeyi temin edecek Risale-i Nurdur" demiþler. Sulh-u umumî taraftarý Almanya ve Amerika gibi bazý ecnebilerin de Risale-i Nur'u tercümeye baþladýðýný haber aldýk.

 

Hâmisen: Eðer resmî adamlar bazý yeni kanunlara yanlýþ mânalar verip bir-iki satýrýna iliþseler benim bedelime deyiniz ki: "Bir adamýn hatâsý ile yirmi bin komþusu cezalandýrýlýr mý, hapsedilir mi? Dünyada böyle hükmeden hiçbir kanun var mý?" Ýþte her sahifesi yirmi satýr olan beþ yüz sahifelik bir kitabýn bir satýrýnda bir adama þiddetli tokat vurmuþsa: Evvelâ, isim muay-

 

 

 

sh: » (T: 678)

 

yen deðil, orada mesuliyet yok- Þayet olsa da, sansür gibi o satýr silinir. O kitabý müsadere etmek, onbin adamý hapse sokmak gibi kâinatta iþitilmemiþ bir kanunsuzluk, bir zulüm olduðu gibi; öteki yirmi bin satýrlar þimdiye kadar yirmi bin adamýn imanýný kuvvetlendirdiði cihetle yirmi bin hasene ve iyilik olduðundan elbette o hatâyý ve seyyieyi affettirir...

 

Ben þiddetli hasta olmasaydým daha konuþacaktým. Siz hizmetkârlarým tashih ve ýslah edersiniz. Hattâ münasib görseniz, mânen polislerin bir vazifesini gören Risale-i Nur'un âsayiþ hizmetinde polislere büyük bir kuvvet olan derslerine polisler herkesten ziyade taraftar olmak lâzým gelirken, þimdi resmen taharri memuru suretinde polislik aleyhinde olan bu hizmeti polislere vermeye ruhum razý deðil. Onlara umumen hakkýmý helâl ettiðimi söylersiniz.

 

Sâdisen: Þiddetli bir teessüfle "Leyle-i Mirac" vaktinde Mirac-ý Þerif, Þuhur-u Selâse hürmetine vesile beklerken, Tarihçe-i Hayat hasebiyle taharri hâdisesi þiddetli bir keder verdi. "Sadaka belâyý defeder" mealindeki hadîs-i sahihin hükmüyle, Risale-i Nur Anadolu için belâlarý defeder bir sadaka hükmüne geçtiði; ona beraetler ve serbestiyetler verildiði zaman belâlarýn def edilmesi, ona hücum edildiði zaman belâlarýn gelmesi yüz hâdisesi var ki, bazan zelzele ve fýrtýnalarla kaydedildiði gibi, bu defa da hayatýmda görmediðim tahtessýfýr onsekiz dereceye yakýn bir soðuk, taarruz ve taharrinin ayný vaktinde geldi.

 

Üstadýmýz þiddetli hastalýðýndan fazla konuþamadý. Hasta halinde hizmetkârýna dedi: Merak etmemeleri için bera-yý malûmat bazý dostlara ve bazý resmî zatlara gönderirsiniz.

 

Þiddetli hasta Üstadýmýzýn Evet, hizmetkârýmýn

 

hizmetkârý. yazdýðý doðrudur

 

 

 

SAÝD NURSÎ

 

* * *

 

 

 

sh: » (T: 679)

 

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

 

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّهِ وَ بَرَكَاتُهُ

 

Muhterem Üstadýmýz,

 

Mücahede-i mâneviyenize ve sabr-ý cemilinize mükâfaten Cenab-ý Hak tarafýndan ihsan buyurulan kudsî iman dâvânýzýn tahakkukunu Risale-i Nur'un serbest intiþarý ile idrak etmiþ bulunuyoruz. Senelerden beri devam edegelen bu kudsî dâvâ, bu ideal ve bu çetin mücadele, zaferle neticelenmiþ, Hakkýn istediði olmuþ, gönlümüzün emel ve arzusu yerine gelmiþ, iman küfre galebe ederek zulmet perdeleri çatýr çatýr yýrtýlarak âfâk-ý cihan Nur'un parlak ziyasý ile aydýnlanmýþtýr. Bu neticeye ve bu zafere ulaþmak, iman nimetinin sonsuz saadetine kavuþmak ve dolayýsýyla da Hakka yaklaþmak bahtiyarlýðýný bizlere, Türk Milletine ve belki bütün insanlýða bahþeden Risale-i Nur bu muazzam ve korkunç imansýzlýk savaþýnýn kurtarýcý atomu olmuþ, ruhlarýmýzý tamir, kalblerimizi takviye, gönüllerimizi fetheylemiþtir. Bu bakýmdan minnet ve þükranlarýmýzý sevgili ve muazzez Üstadýmýza arzederken, asýrlýk ömr-ü mübareklerinizin geçirdiði hayat safhalarýnýn her âný mücadele, mücahede, iþkence, eziyet, zulüm, menfa dolu korkunç bir devrin çile ve ýzdýrablarýyla geçmesine raðmen, azminizin, sadakatinizin, feragat ve cesaretinizin ve nihayet o çelikten daha kuvvetli iman ve þuurunuzun, hülâsa: Ýslâmiyeti anlayýþta, insaniyeti kavrayýþta, içte ve dýþta örnek insan oluþunuzun ve bilhassa Risale-i Nur Külliyatýnýzýn insanlýk âlemi üzerine býraktýðý tesir, aksettirdiði mâna ile daima izinizden, yolunuzdan gidecek olan, giden, gitmeye azmeden milyonlarca Nur talebeleri size meclûb, size müteþekkirdirler.

 

Muhterem Üstadýmýz, artýk bütün yorgunluðunuza ve ihtiyarlýðýnýza raðmen çetin imtihanýnýzýn muvaffakiyetle neticelenmesi sayesinde müsterih olunuz. Artýk bu kudsî dâvâyý, bu iman ve Kur'ân dâvâsýný devam ettirecek istikbalin genç Said'leri yetiþmiþtir. Ýman nuru ve þuuru ile onlar bu kudsî ve ulvî dâvâyý yürütecekler ve Ýnþâallah kýyamete kadar devam ettirecekler ve nesilden nesile intikal ettirecekler.

 

Muhterem Efendimiz, yarýn tarihin altýn sahifelerinde iftihar ve ihtiþamla yâdedilecek olan yeni ve mufassal "Tarihçe-i Hayat"ýnýzýn Ankara'da tâbedilip hitama ermesinin sevinci içinde

 

 

 

sh: » (T: 680)

 

bayram etmekteyiz. Zira bu "Tarihçe-i Hayat" ömrünüz boyunca ille-i gaye edindiðiniz imaný kurtarmak dâvânýz uðrundaki mücadele ve mücahede safhalarýnýzý, bin türlü mahrumiyetler içerisinde yorulmak bilmeyen bir azimle maksada vâsýl oluþunuzu ve âleme rahmet olan Risale-i Nurlarýn te'lif, tanzim ve neþri hakkýnda tatminkâr malûmat vermesi bakýmýndan büyük ehemmiyeti haizdir. Bugün milyonlarca insaný coþturup, selâmete götüren bu Nur deryasý daima kükreyecek, küfrü boðacak, zulmeti yýrtacak, insanlýða hâmi ve halâskâr olacaktýr.

 

Size medyun-u þükranýz. En derin sevgi ve muhabbetlerimizle selâm ve hürmetlerimizi arzeder, dua-i mübareklerinize intizaren ellerinizden öperiz aziz, sevgili Üstadýmýz.

 

Ýstanbul Nur Talebeleri

 

* * *

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Gast
Dieses Thema wurde nun für weitere Antworten gesperrt.
×
×
  • Neu erstellen...