Webmaster Geschrieben 27. September 2013 Teilen Geschrieben 27. September 2013 * Dindar entelektüelin İslam'la imtihanı * Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu Yazılı medyada yazan, TV'lerde konuşan ve din hassasiyeti olan bazı yazar arkadaşlarımızın İslam'la problemli olduklarını ihsas ettiren halleri var. Kuran'ın ruhuna uygun beyanları olan sağlam itikat sahibi meslektaşlarım elbette bu yazının konusu dışındadır. Problemli arkadaşların problemini 7 maddede şimdilik özetleyeyim: 1. Yüce Allah'la ilgili problemleri var. Allah'a tam teslim olup olmama konusunda rezervleri var sanki. Şu kadarını yapabilirsin, şu kadarına müsaade etmem tarzında yukarıdan hükmedici, Allah'a karşı felsefe üretici ve sanki yaratıcıya -haşa- bir konum belirleyen halleri var. 2. Kuran-ı Kerim'le ilgili problemleri var. Onlara göre bazı ayetler tarihsel, bazıları bölgesel bazıları ise keyfe keder mahiyette hüküm içeriyor. Kısacası bu yazarların canı hangi ayeti çekmiyorsa onu devre dışı bırakmak için kendince bir karşı tez oluşturmuş. Çok da dine aykırı gözükmüyor. Çünkü o tür insanlar Kuran'dan insana değil, nefsinin veya aklının hevasından Kuran'a yaklaşır. Kuran'ı kendine göre dizayn eder. 3. Hadislerle ilgili problemleri var. Onlara göre hadislerin çoğu uydurma. Hadislerle amel edilmez. Yine onlara göre Kuran-ı Kerim varken hadise ne ihtiyaç var ki. Tabii, aslında Peygamberimize (sav) de ihtiyaçları yoktur ama onu durup dururken de reddedemiyorlar ya. Tam bir takiyye hali var. Aslında kademe kademe gidiyorlar. Gün gelecek Hz. Peygamber'e de dil uzatacaklar. Şimdilik; saygısızca, fütursuzca, ölçüsüzce koca bir hadis hazinesinin tümünü silkelemeye çabalıyorlar. Onların derdi sahih ile sahih olmayan rivayetleri ayrıştırma değil, Kuran-ı Kerim'in en önemli tefsiri mahiyetinde olan bu hadisleri yok sayarak dinle oynamaktır. Arada niyeti bu olmayan ama bu oyuna malzeme olan da var elbette. 4. Hz. Peygamber (sav) ile ilgili problemleri var. Onlara göre Hz. Peygamber (sav) çok abartılmıştır. Hatta o'na tapınanlar bile var!? Hz. Peygamber (sav) sıradan bir insan. Onun görevi sadece Kuran'ı iletmekti. İradesiz, etkisiz, yetkisiz. Onlar böyle inanıyor. Hz. Peygamber elbette bir insan. Ama o bir peygamber. Son peygamber. Vahyi ileten ve vahyi beyan eden, açıklayan, dine ait hükümler va'zeden, koyan, hayatın tümüne dair her şeye ustaca dokunmuş vahyin elçisi. Cebrail'le görüşen ve aldığı her şeyi birebir iletmiş Kuran-ı Kerim'in en büyük müfessiri. Onun hakkında söylenmiş hiçbir güzel şey abartı değil. Bilakis onu anlatan her beyan eksik kalmıştır. Kalemler, vasıflar, beyanlar kırık kalmıştır. Bembeyaz kâğıda yazılmış siyah yazılar gibi iğreti durmuştur. Hakkı verilememiştir, sönük kalmıştır. Bu insanların önce peygamber algılarını kontrol etmesi gerekir. Hangi peygambere iman ediyorlar. Olana mı, kendilerince kafalarında kurguladıkları bir akademisyene benzettikleri peygambere mi? 5. Halkla ilgili problemleri var. Özellikle cami cemaatini, başı örtülü veya örtüsüz yaşlı annelerimizi, hacı babalarımızı hor görürler. Küçük görürler. 'Halkın imanı' ile 'okumuşların imanı' arasındaki farkı göstermek için gerilirler. Halk kitlelerini ve onların beğenilerini hafife alırlar. Tepeden bakarlar. Gerçi bu türlerin halkın nazarında bir gram itibarları da yoktur. Zaten bu düşmanlıkların sebeplerinden biri de budur. İtibarsızlıkladır. Ciddiye alınmamalarıdır. Çevrenize bakın. Saygınlıkları yoktur, kitleye açıldıklarında karşılıkları zayıftır. Halbuki hor gördükleri bu tertemiz halktan birisi belki onların onlarcasını cennete taşıyacak kadar samimi ve temizdir. Yüreği durudur. Menfaatsiz iman eder. Ama bizim bu dindar entelektüellerimiz Kuran-ı Kerim veya sahabe veya saygın hayatların kıssalarıyla büyümüş, ilahilerle ağlamış, secdelerde alnı kırışmış bu kalabalıkları insan yerine koymaz. Hatta bu vasıflarıyla da alay eder. Onlar bu eli tespihli, göz dualı insanımızı hiç haz edemezler. 6. Mezheplerle ilgili problemleri var. İmamı Azam ya da İmamı Şafi de kim oluyor onlara göre. Eski dönem fakihleri. Yeni bir fıkıh geliştirmek, yeni bir anlayış koşuşturmak gerek. Onlara göre, onlardan biri on tane İmamı Azam eder! Halbuki onlardan yüzlercesi adını verdiğim büyük müçtehitlerin kapılarında dinleyici olamazlar. Yeni meselelere yeni bir bakış, içtihat edilecek meselelerde içtihat etmekten bahsetmiyorum elbette. Buna bir itirazımız olmaz. Ama anlattığım tamamen farklı bir bakış. İslam âlimlerini küçük, hor ve ucube gösterme hamlesi ne kadar çirkin ve edepten yoksun. 7. Tasavvufla ilgili problemleri var. Tasavvuf adına yapılan büyük hatalara veya abartılara veya kulu kula köle edinen bu anlayışa itirazımız var elbette. Ama dindar entelektüellerin bir kısmı tasavvufun tümünü şirk içinde kabul ederek, ret alfabesiyle bu öğretiye başlıyor. Koca bir maziyi, oradaki estetik bütün dekorları, tarihin manevi genleriyle oynamış büyük sofilerin tümünü yok sayarak başlıyor bu işe. Bunu kabul etmek mümkün mü? İfrat veya tefrit dese veya tasavvufu hurafe ve bid'atten arındırma dese kimin itirazı olur ki... Onlar Allah ve Nebi muhabbetinden ve bu sevgiye götüren yönelişten rahatsızlar. Dini kupkuru bir kabuğa çevirmek arzusundalar. Bu saydıklarım, bu problemlerin birkaçı. Halbuki bütün bunları yapanlar; yazılarında ustaca bu sakim, hasta anlayışı serpiştirenler dönüp kendilerine baksalar kalemi oynatırken bin defa düşüneceklerdir. Hata yaptıklarını anlayacaklardır. Bunun ümmete fayda sağlamadığını göreceklerdir. Ve belki kendilerine 'Edep Ya Hu' diyeceklerdir. Yazımda kırıcı olmamaya çalıştım. Niyetim kırmak değildi ama suskun kalmak da hiç olmazdı. İslam'ı itibarsızlaştırma hamlesi Kenya'daki saldırıyı kim yaptı veya yaptırdı bilmiyorum. Sözde din adına, Allah adına yapıldığı izlenimi uyanıyor. Tereddütlü sözler kullanıyorum şundan ötürü; bu cinayeti bir Müslüman'ın; Allah adına işlemesi dine yapılabilecek en büyük zulümdür, darbedir. İhanettir. Böyle bir şey düşünemiyorum. Eski dönemde Haçlı Seferleri düzenlenir, Müslüman ülkelerle savaşılırdı. Şimdi manzara hayli değişti. Belli projeleri hazırlayanlar İslam ülkelerini karıştırıyor, birbirlerine vurduruyor. Sosyal veya mezhepsel farklılıkları kaşıyıp birbirleriyle savaştırıyor ve oradan da birkaç vurgunu bir anda yapabiliyorlar. Hem Müslüman'ı Müslüman'a kırdırıyor, hem İslam coğrafyasını ölüm tarlalarına çeviriyor ve hem de İslam'ı kan, terör ve ölüm dini olarak takdim ediyorlar. Ne kadar çirkince ve hunharca değil mi? Kenya'nın başşehrinde Hıristiyanlarla Müslümanları birbirinden ayırıp günahsız Hıristiyanları öldürenleri İslam davacıları olarak görmemiz mümkün değildir. Bu cinayettir. Ve cinayeti bu din kabul etmez. Onaylamaz. Böyle bir saldırı nerede ve kime karşı olursa olsun durum değişmez. İslam bir insanı haksızca öldürmeyi insanlığı öldürmekle bir sayar. Masumun kanının dökülmesini kabul edemez. Bir Müslüman'ın diğer bir Müslüman'ı öldürmesini de 'ebedi cehennem' azabıyla nitelendirir. Dünyadaki bu tür saldırılar ciddi birer tırmanışın habercisidir. Tetiği çekenler bellidir ama çektirenler inanınız ki çok derindeler. Hedef İslam'ı çirkin göstermektir. Etkisizleştirmektir. İtibarsızlaştırmaktır. Müslüman ülkelerde kan ve gözyaşını hâkim kılarak 'İşte Kuran ve işte İslam budur' demek istiyorlar. Uyanmak zorundayız. Birliğimizi zinde tutmalıyız. Tezgâhı görmeliyiz. Cinayetlerine sahip çıkmamalıyız. Yanlış yapan Müslüman da olsa bunu açıkça söylemeliyiz. Ama aynı zamanda İslam ülkelerinde veya Müslüman azınlıkların olduğu yerlerdeki zulmü de görmeliyiz. Göstermeliyiz. Saldırırken tekbir getirmek cinayeti İslam beldelerindeki iki tarafın birbirlerine saldırırken 'Allahu Ekber' demeleri dinen ve fıkhen kabul edilemez. Evet elbette Allahüekber elbette Allah en büyük olandır. Ama bu ne kadar ürkütücüdür ki birbirlerini öldürürken, öldürmeyin diyen Allah'ın adını kullanıyorlar. Eğer Yüce Allah'ın büyüklüğünü anlayabilselerdi birbirlerini öldürürken onun yüce adını istismar etmezlerdi. Cinayet işlerken, insan öldürürken, kafa keserken aslında ezanın da başlangıcı olan ve huzura, esenliği çağıran bir tekbiri bu yüce ismi nasıl bu kadar rahat kullanabiliyoruz? İnsanlar nasıl oldu da böyle bir psikolojiye sokuldu. Bunları çok konuşmak zorundayız. Müslümanların en acil işlerinden biri bu olmalıdır. Büyük İslam merkezleri, istişare müesseseleri, Birleşmiş İslam örgütleri, Diyanet v.s. bütün merkezlerin öncelikli işlerinden biri kanı durdurmak ve bu rahatsız edici görüntüyü temizlemek olmalıdır. * Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.