Webmaster Geschrieben 18. Oktober 2013 Teilen Geschrieben 18. Oktober 2013 BASIN BİLDİRİSİ, 18 Ekim 2013 Hollanda Sosyal Hizmetler Bakanı muhatap alınarak Hollanda Meclisine verilen soru önergesi hakkında Rotterdam İslam Üniversitesinin resmi cevabıdır 17 Ekim günü Rektörümüz Prof. Dr. Ahmet Akgündüz’ü söylediği iddia edilen bazı konular hakkında Hollanda Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Lodewijk Asscher muhatap alınarak Hollanda Meclisine bir soru önergesi verilmiştir. Aşağıdaki açıklama Rotterdam İslam Üniversitesinin resmi cevabıdır. İUR’nin Rektörlük Kurulu (CvB), Rektörümüz Prof. Dr. Ahmet Akgündüz ile alakalı haksız ithamları öğrenince rahatsız olmuştur. Herkes bilmektedir ki, Rektörümüz, fikir hürriyetine sadık kalarak, ayrımcılık, başkalarına hakaret, toplumdaki herhangi bir gruba karşı kin ve nefret aşılayacak ifadelerden ve hareketlerden şiddetle kaçınarak, mes’eleleri İslamî ve akademik bir perspektifle yıllardır açıklayagelmiştir. Sayın Akgündüz, İslam hukuku ve Osmanlı tarihi profesörü olarak, son zamanlarda, Gezi Protestoları ve Alevilikle alakalı akademik makaleler kaleme almıştır. Maalesef bu makaleler, akademik ahlak terk edilip kaynak makaleye müracaat dahi edilmeden, bazı basın yayın organları tarafından, çarpıtılarak ve haksız ithamlar yapılarak, suçlayıcı bir üslupla yayınlanmıştır. Sayın Rektörümüzün akademik makaleleri, İstanbul’daki Gezi Parkı olaylarını, tarihteki olaylar ile ve özellikle de 1909 tarihinde meydana gelen 31 Mart olayı ile kıyaslayarak, sosyal olayları değerlendiren ilmî yazılardır. Kendisi Osmanlı tarihi uzmanı olması hasebiyle, Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Gezi Olaylarını akademik bir şekilde değerlendirmiş ve Gezi Olaylarını Osmanlı Devletindeki 13 Nisan 1909 isyanı yani 31 Mart Olayı ile akademik bir şekilde mukayese eylemiştir. Gezi Parkı protestocularını dinsizlikle suçlamamış; ancak 31 Mart olaylarına karışan grupları nazara vererek, akademik bir tarzda Gezi Olaylarını tertipleyenleri de analitik bir tasnife tabi tutmuştur. (Konu ile alakalı metin için bkz. www.ahmetakgunduz.com). Hollanda Alevi Toplumu Federasyonunun (HAKDER) 16 Ekim 2013 tarihinde Hollanda Meclisine sunduğu ve Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz’ün Hakaret Dolu Konuşmaları” başlığı altında lanse ettiği mektupta iddia edildiği gibi, Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, ne kitaplarında ve de son zamanlarda yayınladığı akademik yanınlarında, Alevi Toplumu ve onun hayat tarzı ile ilgili, ayırımcılık manasına gelen yahut hakaret ihtiva eden bir ifade asla kullanmamıştır. Üniversitemiz, bu iftira ve çarpıtmaları şiddetle kınamakta ve HAKDER’in beyanlarının tamamen çarpıtmalarla dolu olduğunu ve bu ithamlarla Sayın Rektörümüzün ve Üniversitemizin uzaktan yakından bir alakasının olmadığını kamuoyuna açıklamayı vazife bilmektedir. Mektubun Flemenkçe ve Türkçesinin farklı muhtevalarda olması da dikkat çekicidir. Maalesef, daha önce Prof. Dr. Ahmet Akgündüz’ün Alevi Toplumu ve hayat tarzı ile alakalı akademik makalesi, Türkiye’de bazı basın kuruluşları tarafından çarpıtılarak yayınlanmıştır. Bazı Türk Basın organları, gerçek kaynağı görünce, konuyu doğru bir şekilde yansıtarak Türk Kamuoyunu aydınlatmışlardır. Hollanda’daki Türk Basınının da konunun aydınlatılması talebi üzerine, İUR’de bir Basın Toplantısı yapılarak, konu bütün yönleriyle doğru olarak açıklanmıştır. Bu herkese açık olan toplantıyı, Alevi toplumuna mensup bir Gazeteci de takip etmiş ve takdirlerini iletmiştir. Bu basın toplantısında gündeme gelen Alevi ve Sünnilerin birbiriyle evlenmesi ve Alevilerin kestiklerinin yenilip yenilmeyeceği soruları üzerine, Prof. Dr. Ahmet Akgündüzözetle şu cevabı vermiştir: “Allah’a, Peyganberine ve Kur’an’a iman etmeyen birisi, Sünni olsun, Alevi olsun, Müslüman olarak kabul edilemez. Bunları Kabul etmeyenler ile evlenmek yahut kestiklerini yemek, İslam fıkhında caiz değildir. Ancak ister Alevi olsun ister Sünnî olsun, eğer bir insan Allah’a, Peygamber’e ve Kur’an’a iman ediyorsa, onunla evlenmek yahut kesdiğini yemek, İslam fıkhında caizdir.” (Bilinmeyen Osmanlı adlı eserinde Alevilik ile alakalı akademik bilgi verilmiştir.) İUR, on küsur yıldır, Prof. Dr. Ahmet Akgündüz’ün, Batı ve İslam Medeniyeti arasında köprü kurma çabalarına ragmen, kendisine yöneltilen itham ve iftiraları tam bir sorumsuzluk örneği olarak görmektedir. Bütün akademik hayatı boyunca, Rektörümüz, ne Türkiye’de ve de Hollanda’da politik bir hareketin içinde olmamıştır. Bir ilim adamı olarak, düzenli olarak, farklı hükümetlerin davetine icabet ederek, kendi alanında katkılarda bulunmak üzere, konferanslara katıldığı bir gerçektir. Son günlerde, Vakıflardan sorumlu Türk Hükümeti’ne bağlı Vakıflar İdaresinin düzenlediği ve 23-24 Ekim 2013 tarihleri arasında gerçekleşen Dünya Vakıflar Konferansı’nda aşılş konferansını verdiği de doğrudur. Buradan hareketle, Akgündüz’ün Sayın Başbakan Erdoğan’ın özel müşaviri isnadını yapmak ve hem de yalan söylemek gerçekten rahatsız edicidir. Kaldı ki, Prof. Dr. Ahmet Akgündüz’ün, şerefli bir Türk Vatandaşı olarak ülkesindeki son gelişmelerden memnun olduğunda şüphe de yoktur. Rotterdam İslam Üniversitesi, Rektörümüzün bütün söylediklerinin arkasındadır; ancak çarpıtma ve yalanlara şiddetle karşıdır. Bu basın bildirisi vasıtasıyla, bütün basın mensuplarından istirhamımız, duyduklarını kaynaklarına baş vurmadan yayınlamamaları ve objektif yayın yapmalarıdır. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 6. November 2013 Autor Teilen Geschrieben 6. November 2013 IUR Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz ile yapılan Röportaj 06.11.2013 “Hakk’ın hatırı alidir, hiçbir hatıra feda edilmez” (IUR Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz ile yapılan Röportaj) TAKDİM Sarı Öküz hikâyesinde olduğu gibi teker teker avlıyorlar. “Bana değmeyen yılan bin yaşasın” anlayışıyla hareket edildiği için de, yem olmaktan, gündeme menfi anlamda malzeme oluşturmaktan, haklarını kaybetmekten başka bir seçeneği, yolu kalmıyor Müslümanların. Önce Amsterdam İslam Koleji’ni kapattılar, ardından İbn Ghaldoun İslam Lisesini devre dışı bıraktırdılar şimdi de Rotterdam İslam Üniversitesinin kapılarına kilit vurdurmaya çalışıyorlar. Üniversiteye yönelik başlatılan haksız saldırılar halen sürmekte. Uzun ve yoğun bir mücadelenin sonunda uluslararası akreditasyonu elde eden üniversitenin, bütçe müracaatlarının müzakere edilmeye başlandığı bir dönemde başlatılan bu karalama kampanyasının altında yatan sebep ve gerekçelerini kurumun rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz ile değerlendirdik. Ahmet Akgündüz Hoca, her zamanki sevecen, mütevazi tavrıyla bizleri makamında ayakta karşıladı. Hollanda’yı fırtınanın teslim aldığı gün ziyaret etmiştik. Karabulutlar sarmıştı okul binasının üzerini. Bir kaşık suda kopartılan fırtına kasırgaya dönmüştü âdeta ama, Akgündüz Hoca’da ne bir ümitsizlik ne de kırgınlık emaresi vardı. Her zaman olduğu gibi kendisiyle barışık, geleceğe olan güveni tamdı. Dışarıdaki gurultuları ciddiye aldığı bile yoktu. O planını yıllar önce yapmış, hedefini tayin etmiş ve onu uygulamak için çaba sarf ediyordu. Gelenin keyfi için geçmişine sövmüyor, inandığı ilkelerden, savunduğu değerlerden taviz vermiyor, işinin yürümesi için Kur’an’ın hükümlerini tersyüz etmiyordu. İşte böyle bir ortamda, böylesine dik ve vakarlı bir duruş sergiliyordu Akgündüz Hoca. Yalnız bırakıldığı için kimselere sitemi, kırgınlığı yoktu, sadece birileri yalan-yanlış yazarken, bizim doğruları yazmakta geciktiğimize biraz sitem etti. Soru sormadık, Akgündüz Hoca’dan süreci değerlendirmesini istedik sadece. O, kutlu elçinin müjdesine mazhar olmak için Hz. Ebû Eyyûb el-Ensârî gibi yollara düşen, bu uğurda pek çok bedel ödeyen ve vatanına hasretlik çeken bir ilim adamı. Akgündüz Hoca’yla yapılan sohbet sonrasında, o ve onlar gibi haksız, yalan ve yanlış ithamlarla kamuoyu önünde lekelenmek istenilenlerin yanında olmadığınıza üzüleceksiniz. İstifade edeceğinizi ve keyif alacağınızı umduğumuz söyleşiyle sizleri baş başa bırakıyoruz… Sevgili Hocam, bir kaşık suda kopartılan fırtınanın sebebini ve bu sürece nasıl gelindiğini sorsak, neler söylersiniz… Arz edeyim efendim. Evvela, Ben 13 yıldır Hollanda’da, İslam medeniyeti ile Avrupa medeniyeti arasında bir köprü kurmaya çalıştım. Müslümanlarla gayrimüslimler arasında bir diyalog arayışı içerisine girdim. Müslümanlarla gayrimüslimler arasında diyaloga kalbini açan bir ilim adamının, Müslüman gruplar arasında diyaloga taraftar olmaması kadar mantıksızlık olamaz. Benim hem çalışmalarım hem de yazdığım eserler bunun delilidir. Birinci önemli nokta olarak bunu ortaya koyalım. İkinci önemli nokta ise, Resulullah’ın verdiği müjdeden hareket etmemdir. Bu müjdeyi Bediüzzaman Hazretleri 15. mektubunda detaylı bir şekilde anlatmaktadır. Bu müjde, Avrupa ve Avrupa’nın geleceği ile alakalıdır ve bu ben bu müjdeden hareketle Avrupa’nın geleceğinden son derece ümitliyim. Aksi takdirde, canımdan çok sevdiğim yurdumdan ayrı duracak bir dakikaya bile tahammülüm ve gücüm yoktur. Benim ne maddi bir şeye ve ne de makama ihtiyacım var. Sırf doğru İslamiyet’i ve İslamiyet’e layık doğruluğu anlatayım ve Resullulah’ın müjdesine nail olayım istiyorum. Sizi yollara düşüren o müjde nedir? Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde buyuruyorlar ki; “Benim ümmetimden bir gurup, kıyamet kopuncaya dek açıktan ve galip olarak İslam’ı anlatmaya devam edecektir.” Bediüzzaman Hazretleri bu müjdeyi yorumlarken, 1506 yılı, yani 2083 yıllarına kadar, özellikle Avrupa’da İslam’ın galip ve zahir bir şekilde yürüyeceğini anlatıyor. İslam düşmanı katil Brevik ise, ‘2083 Manifestosu’ adlı 1000 sayfalık kitabında, “2083 yılına kadar İslam Avrupa’da yayılacak ve biz buna engel olamayacağız, Avrupa’nın yüzde 60’a yakını Müslüman olacak ve biz, ilk defa 2083 yılında Müslümanları Avrupa’dan kovacağız” diyor. Birini bir İslam aliminin, peygamberimizin Hadis-i Şerifini yorumlaması, diğerini de bir gayrimüslimin istidracı olarak değerlendirmek gerek. İşte ben bu ümitle buradayım. Çok zorlu süreçler geçirdiniz, son yaşadıklarınıza da onlardan biri diyebilir miyiz? 2008 yılında akreditasyon meselesinde bize büyük bir zulüm yapıldı. Verilen imzalar geri çekildi. Ümidimi tamamen kesmiştim. İlgili mercilere ağır bir mektup gönderdim. O zaman Hollandalı bir profesör bana şöyle bir şey söyledi: “Akgündüz Hoca, o ki bu kadar kızgınsın, niye Müslümanları davet edip sokak gösterileri yapmıyorsun?” Ben de ona o gün şunu aynen şöyle söyledim: “Ben yapmak için geldim, yıkmak için değil” Bu sözümü o zor anlarda da söyledim, şimdi de söylüyorum. Yapıcılıkta, doğru İslam’ı anlatmada ve diyalogda muvaffak olamazsam, o zaman şerefli Türkiye’me şerefli bir Türk evlâdı olarak geri dönerim. Bunu bildikleri ve sizi de yakinen tanıdıkları halde neyi tartışıyorlar, neyin peşindeler? Birinci problem, Türkiye’de uzun zamandır Cami-Cemevi ve Aşevi projesi hayata geçirilmek istenmekte. Hükûmet bu konuda büyük bir manevi baskı altında kaldı. Ben de, hem basın toplantılarında sorulan sorulara cevap niteliğinde ve hem de Osmanlı’yla alakalı birikimlerimi değerlendirmek üzere “Alevîlikle alakalı kırmızı çizgilerimiz” adıyla bir makale kaleme aldım. Ben o makalemde “Alevîlerin kestiği yenir mi, kızlarıyla evlenilir mi?” soruları ekseninde iki temel nokta üzerinde durdum. Yazdıklarımı tamamen çarpıttılar. Ben bir İslam hukuku profesörüyüm. Böyle hayati bir mevzuda, Akgündüz Hoca’nın görüşü olmaz. Burada benim dinimin ve İslam fıkhının hükmü olur. Bunu Hollandalı bir kısım çevreler anlayamıyor. Tıpkı kadın dövme meselesini anlayamadıkları gibi. Hollandalı bir gazeteciye 12 sene evvel bu meseleyi anlattım anlamadı. Ona, “ben Kur’an hafızıyım, Kur’an-ı Kerim’de bu ayet varken benim karşı çıkmamı bekleyemezsin. Kur’an’a muhalefet etmem için İslam’dan çıkmam gerek. İslamiyet’ten çıkmayacağıma göre böyle bir şeyi benden beklemeyin” dedim. İşte, bu meselede de ölçü ortada. İster Alevî olsun, ister Sünni, bir insan Allah’a inanmıyor, Peygamberi reddediyor, Kur’an’ı mukaddes kitap olarak kabul etmiyorsa, ona Müslüman diyemeyiz. Müslüman olmayınca da, kestiği yenmez, kızıyla evlenilmez… Ancak, Allah’a inanıyor, Peygamberimizi ve Kur’an’ı kabul ediyor, ister Alevî ister Sünni olsun, kestiği yenir, kızıyla evlenilir. Bizim konuşmalarımızı tek taraflı alıyor ve kamuoyuna öyle sunuyorlar. Böyle sudan sebeplerle kurumlar, kişiler yıpratılıyor, büyük haksızlıklar yapılıyor. Olay ta meclise kadar intikal ettirildi. Onların hazırladıkları basın bildirisini, şikâyet dilekçesini görmüş olsanız, işin vahametini anlardınız. Bu konuda da sizlere sitemim var. Adamlar iki türlü basın bildirisi hazırladılar. Birisi Türkçe, orada olumsuz hiçbir şey yok. Meclise sundukları basın bildirisi ise Hollandaca. Bu bildiriye kimse dikkat etmedi. O basın bildirisinde açıkça şunlar yazıyordu: “Bizim Kur’an’ımız insandır. Allah’ımız insandır, insan Allah’tır.” Ardından da, ağza alınmayacak küfürler, hakaretler, tehditler yağdırıyorlardı. Ben kimsenin dinine, mezhebine küfretmedim. Sadece doğruları konuştum ve konuşmaya da devam edeceğim. İkinci bir mesele de, Cemevi olayıdır ki, bu hususta bazı dindar çevreler de içtihad hatası içerisindeler. Beni Osmanlı’yı bilmemekle suçluyorlar. Oysa Osmanlı’yı en iyi bilenlerden biriyim. Osmanlı’da yüzlerce Bektaşî tekkesi vardı. Cemevlerine ‘tekke ve zaviye’ diyorsanız eğer, ben de kabul ederim. Bir kısım devlet erkânına bu talebimi ilettim: “Eğer Bektaşî zaviyesine müsaade edilirse, ben de İstanbul’da bir Nakşibendi zaviyesi açacağım, yerini, elektriğini, suyunu devlet verecek. Ama eğer ona mabed diyecekseniz, bir dinin iki mabedi olmaz. Siz ona mabed statüsü verirseniz, yeni bir din meydana çıkarmış olursunuz ki, buna hakkınız yoktur“ dedim. Bundan daha açık bir ifade olur mu? HAKDER’in yayımladığı basın bildirisinde öne çıkan ve sizi rahatsız eden başka neler var? İslam’ı, faşizmle eşdeğerde tutan metinler var. Kusura bakmayın, ben bunu kabul edemem. Gezi Parkı olaylarıyla ilgili sözleriniz de çarptırıldı galiba…. Evet, fırtınanın büyük bir bölümü o olaylarla alakalı söylediklerimizden sonra kopartıldı. O olaylara katılanların tamamına “dinsiz” demişim. Asla böyle bir şey yok. Ben o olayları içimiz yanarak seyrederken, İngiliz istihbaratının düzenlediğinden şüphe bulunmayan ve Sultan Abdülhamid Han’ın görevden alınmasıyla sonuçlanan 31 Mart Vak’asını yeniden okudum. Sultan Abdülhamid’e yedi grubun karşı olduğunu gördüm. Bu yedi grubu, Yahudiler, Hıristiyan Devletler, Almanya, Avrupa’da yaşayan subaylar, tahsil gören öğrenciler ve gençler oluşturmaktaydı. Gezi Parkı olaylarını organize ettiklerini açıkça ilan edenlerin içerisinde de bu grubu oluşturanlar vardı. Bir tarih uzmanı olarak Gezi olaylarını analitik tahlil ve tasnif edecek olursak, bu işi organize edenlerin, adı geçen grupların yanında, ateistler, Kur’an insandır diyen Alevîler, CHP zihniyetindekiler olduğu görülecektir. Bu tezimi sağlama alacak bir de yaşanmış olay anlatayım: 4 Nisan 2013’de , Gaziantepli ve CHP’li yaşlı bir işadamı, tanıdığım bir işadamına ‘bu sıralar Türkiye’ye yatırım yapıp yapmayacağını’ soruyor. Arkadaşımızda yapacağını söylüyor. “Sakın yatırım yapma” diye ikaz ediyor ve iki ay sonrasında yaşanacaklara dikkat çekerek şöyle diyor: “1 Haziran 2013 itibariyle Türkiye’de sokak savaşları başlayacak.” Bunu bilmeyen yok ki. Türkiye’nin dev işadamları, bu olaylardan haberleri olmadığını söyleseler, kim inanır ki. Bir insan kendisini ateist olarak tanımlarsa, İslam’ı faşizm olarak adlandırırsa ve siz bu gibilerine “dinsiz” deseniz, hakaret etmiş mi olursunuz, hayır, aksine analitik bir tasnifle, tasvirle, tahlille onu isimlendirmiş olursunuz. Rotterdam’ın eğitimden sorumlu encümen azasına da, “Hollanda’yı bilmiyorum ama Almanya’da pek çok vakfın Gezi Parkı olaylarına destek olduğunu biliyorum. Ben bir Türk vatandaşıyım, elbette vatanımla ilgileneceğim, burayla da alakadar olacağım ama siyasete asla angaje olmadım, olmayacağım” dedim. Ben bütün sorulara, akademik ve nezaket içerisinde cevap verirken, bize gelen mailler hep küfür, hakaret ve tehdit içermekteydi. Polis yazılanları incelemeye alınca, HAKDER, yazılanların çoğunu siteden silerek çıkartmış. Bediüzzaman’ın meşhur bir ifadesi var: “Kur’an’ın muhalifleri, onun karşısına yazılı bir benzerini ortaya koyamayınca, zorbalıkla Müslümanların karşısına çıktılar” diyor. Burada da durum aynen böyledir. Ben delillerle ve akademik verilerle konuşuyorum. Sen de karşıma geçip yalan-yanlış haberlerle beni itham etmeye kalkışırsan, ben de ‘Hakk’ın hatırı âlidir, hiçbir hatıra feda edilmez’ derim. Ben de etmeyeceğim. Hatta NRC Dagblad muhabiri gelip kurumumuzu gezdi, çalışanlarla görüştü. Buradaki görüntüden duyduğu rahatsızlığı gazetesinde şu şekilde ifade ediyordu: “Müslümanlar çok organizatör ve modernler” Ertuğrul ve Ahmet Bey’ler, muhabirin yalanlarını ağzına tıkayınca, neredeyse okuldan ağlayarak ayrılmış. Meclise hakkınızda sunulan soru önergesiyle alakalı neler düşünüyorsunuz? Hiçbir manası, ehemmiyet yok. Çevreye bu yolla korku yayanlar var. Bir kısım dindarların böyle bir olaydan dolayı sevinmelerine üzülüyorum sadece. HAKDER, meclise sunduğu bir dilekçeyle beni şikâyet ediyor. Kimlerin bize karşı çıktığı bilinmek isteniyorsa, bu dilekçenin mutlaka okunması lazım. Bu gibi sıkıntılı durumlarda ben hep “Ey Rabbim! Şimdi içimizden birtakım beyinsizlerin işledikleri günah sebebiyle bizi helâk mı edeceksin?” ayetine sarılırım. Fikri, zikri belli olan, Türk kökenli bir kadın milletvekili ile Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı Asssher, bu şikâyet sonrasında, heyecanla, Üniversitenin batı değerleri karşıtlığı yaptığını, bu profilde imam yetiştirdiğini, bundan dolayı da akreditasyonunun iptal edilmesini, hatta kapatılmasını dillendirmeye başladılar. Bu açıklamalar beni üzdü. Akreditasyonun iptal edilmesinin kuralları var. Bu açıklamalara karşı bizim rektörlük kurulumuz çok makul ve ciddi bir cevap verdi. Burada kendilerine teşekkürlerimi bildiriyorum. Bu cevaptan sonra Assher, ‘böyle bir ilim adamını dinlemeden karar verilemeyeceği’ yolunda bir beyanatta bulundu. Bunları siyasî beyanlar olarak değerlendiriyorum. Akreditasyonun iptali, üniversitenin kapatılması gibi suni gündemler bizim ajandamızda yok. Biz doğru bildiğimiz yoldan gitmeye devam ediyoruz. Bizim ne yaptığımızı görmek, bilmek isteyenler varsa, İUR Press olarak yayımladığımız 28 eseri incelesinler. Biz bu asrın insanları olarak ilimle konuşuruz. İddialarımızı delille ispata çalışırız. Asılsız iddialara, lüzumsuz isnat ve ithamlara kulak asmayız, güler geçeriz. Hürmetlerimle Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.