Webmaster Geschrieben 21. März 2023 Teilen Geschrieben 21. März 2023 Affedebilmek… Öncelikle şunu belirtmek gerekir, gerçek manada affetmek Allah´a mahsustur. Biz o konumda değiliz. O sadece Allah´a mahsustur. Sadece O, affetme makamındadır. Çünkü kalpleri, gerçek sebepleri, niyetleri sadece O bilir. Yinede insan ilişkilerinde, birbirimize yaptığımız hatalardan dolayı, iletişimi iyi seviyede sürdürebilmek için ve küsmemek için bizler de birbirimizi affetmek, hakkımızı helal etmek, konumundayız. Eğer affetmek ve barışmak olmaz ise, devamlı intikam korkusu her iki tarafı da korku ve endişeyle sarar. Sürekli büyük bir baskı hissedilir. Fakat affedildiği an büyük bir yükten kurtulunmuş olur. Bir hafifleme olur. Birçok hadis´de Allah affedeni affedeceğini belirtiyor: “Allah rızası için affedeni, Allahü teâlâ yükseltir.“, “Affedin ki, Allahü teâlâ da sizi affetsin ve şerefinizi yükseltsin!“, “Musa aleyhisselam, ´Ya Rabbi, senin indinde en aziz kimdir?´ diye sordu. Allahü teâlâ da, ´İntikam almaya gücü yeterken affedendir´ buyurdu.“, “Affedin ki affa kavuşasınız!“, “Allahü teâlâ merhameti olmayana merhamet etmez, affetmeyeni affetmez.“, “Sana zulmedeni affet, sana gelmeyene git, sana kötülük edene sen iyilik et, aleyhine de olsa mutlaka doğru konuş.“ ve “Kendinden uzaklaşanlara yaklaşmak, zulmedenleri affetmek, kendini mahrum edenlere (Kendine bir şey vermeyenlere) ihsan etmek, güzel huylu olmaktır.“ Peygamber Efendimiz bir gün bir topluluğa rastlar. Orada bulunanlar kimin daha kuvvetli olduğunu tespit etmek için ağır bir taş kaldırıyorlardı. Peygamber Efendimiz topluluğa “Size bundan daha ağırını haber vereyim mi?” diye sorar. “Evet, ya Resulullah” diye cevap veren topluluğa Peygamber Efendimiz “Din kardeşiyle arasında dargınlık ve düşmanlık bulunan kimsenin, kendi şeytanını ve kardeşinin şeytanını mağlup ederek kardeşinin yanına gelmesi ve O´nunla konuşup barışmasıdır” buyurur. Kur´an-ı Kerim´de bu hususa dikkat çeken ayetler mevcut: “Öfkelerini yutanlar ve insanların kusurlarını affedenler – Allah ise iyilik yapanları sever.“ (Kur´an, 3:134) ve “Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, hoş görür ve bağışlarsanız, bilin ki Allah çok bağışlayan çok merhamet edendir.“ (Kur´an, 64:14). Peygamber Efendimiz de intikam almak yerine affetmenin önemine vurgu yapar: “En halim olanınız da, intikam almaya gücü yettiği halde bağışlayandır.“ ve “Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur.“ Dolayısıyla iyiliği hep karşıdan beklememek gerekir. Çünkü her iki taraf da iyiliği karşıdan bekler ise, kimse iyilik yapmaz. Daha önce de belirttiğimiz gibi mutlu olmak için önce mutlu etmek lazım. İlk adımı birisi atmalı. “Ben neden iyilik yapayım, o da bana yapmıyorki?“ düşüncesi hatalı bir düşünce. Çünkü bilgi sahibi olan biri iyilik yapar. Demekki karşıdaki bilmiyor. Kaldıki aynısını – yani aynı iyiliği – yapmak iyilik değildir, sadece borç ödemektir veya iyilik ticaretidir. Abdülhakim Arvasi´nin dediği gibi: ´İyilik ticaret değildir. Allah rızası için yapılır ve unutulur.´ Bunu iyi gün – kötü dün dostu karşılaştırmasıyla veya Hz. Ali´nin sözüyle de anlayabiliriz: “Dostlarının kötüsü, seni iyi gününde arayıp sıkıntılı zamanında yüz üstü bırakandır.“ Peygamber Efendimiz de bu hakikati dile getiriyor: “Yapılan sılaya, aynısı ile karşılık veren gerçek anlamda sıla-i rahime dikkat eden değildir. Fakat akrabalık bağları kesildiği zaman, onları arayıp soran gerçek anlamda sıla-i rahimi yerine getirendir.“ Kur´an-ı Kerim bu hususta kötülüğe karşı dahi iyiliğin en iyisini emrediyor: “Kötülüğe iyiliğin en güzeliyle karşılık ver. Bir de bakarsın, aranızda düşmanlık bulunan kimse candan bir dost oluvermiştir.“ (Kur´an, 41:34). Sadece iyilik değil, iyiliğin en iyisi emrediliyor. Bu ise hakikaten nefse zor gelen, fakat başarılabilindiğinde muazzam huzur veren bir davranıştır. Böyle davranışlara adım adım, deneye deneye sahip olabiliriz. Küçük olayları affetmek ile başlar, oradaki aldığımız huzur ile, büyük kavgaları dahi affedebilme ve iyilik ile karşılık verebilme durumuna gelebiliriz. Hz. İbrahim ve yaşlı adamın hikayesi meşhurdur. Hz. İbrahim misafir ağırlamayı ve ikramda bulunmayı çok severdi. “Halil İbrahim Sofrası“ sözü de buradan geliyor. Hz. İbrahim bir gün yaşlı bir adamı ağırlar. Yaşlı adamın yemeğe “Bismillah“ demeden başlaması Hz. İbrahim´in dikkatini çeker ve bundan dolayı kendisine neden besmele çekmediğini sorar. Adam ise müslüman olmadığını, mecusi olduğunu, yani ateşe taptığını, söyler. Bunu duyan Hz. İbrahim çok kızar ve adamı evinden kovar. Ardından Cebrail Hz. İbrahim´e gelir ve Allah´ın kendisine inanmayan bu adamı 70 senedir rızıklandırdığını, ama Hz. İbrahim´in ona bir öğün yemeği çok gördüğünü söyler. Bu sözlerden sonra Hz. İbrahim hemen yaşlı adamın arkasından koşar ve geri dönmesine ikna eder. Buradan da anlaşılacağı gibi birisinin hatası yüzünden o kişiyi hemen silmemek gerekir. Beklemek gerekir, sabretmek gerekir. Hatasından dönmesi için zaman vermek gerekir. Affetmenin önemli olduğu kadar affedilebilmek de önemlidir. Başkasının bizi affetmesini istiyorsak, davranışımızda samimi olmamız gerekir. Örneğin sadece bir özür yeterli olmayacaktır. Çünkü özür sadece duyguya hitap eder. Akla ve mantığa da hitap edebilmek için özürden önce ciddi bir “Hatayı kabul“ gerekiyor. Bu şekilde karşı taraf, yani bizi affetmesini beklediğimiz kişi, samimi olduğumuzu anlar ve bizi affedebilir. Çünkü “Hatasının farkında“ düşüncesi gelişir. Hem kalp, hem akıl rahat eder. Böyle bir af kalıcıdır. Sadece özür ile kapatılan bir konu, aslında kapatılmamıştır, affedilmemiştir ve başka zaman tekrar masaya gelebilir. Çünkü özür dileyen kişinin, hatasını kabul etmediği, sadece kendi menfaati için özür dilediği düşüncesi hakim olur. Aynısı tevbe için de geçerlidir. Samimi bir tevbe, hatayı kabul etmeyi, hatadan vazgeçmeyi, aynı hatayı tekrarlamamaya gayret etmeyi ve pişman olmayı gerektirir. Dr. Cemil Şahinöz, Öztürk, Eylül 2019 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.