Webmaster Geschrieben 30. März 2023 Teilen Geschrieben 30. März 2023 Dijital Bağımlılık Yaşadığımız yüzyılın, bir dijital yüzyıl olacağını, 25 sene önce araştırmalar gösteriyordu. 90´lı yılların ortasında hızlı bir şekilde her eve giren büyük bilgisayarlar ve ardından cep telefonları insanın yapısını değiştirmeye başlamıştı bile. 21. Yüzyıla gelindiğinde ise, dijital olmayan herşey dijitalleşmeye başlamıştı. Araba, ev, mutfak, kol saati. Kullandığımız herşey kuantum fiziğindeki parçacıklar gibi dijital olarak birbirine bağlanmaya başlamıştı. Korona pandemisiyle de artık son ücra köşelere, interneti normalde az kullananlara hatta teknolojiye karşı çıkanlara bile dijital bir hayat tarzı artık ulaştı. Fakat teknoloji bu şekli yayıldıkça, internet kullanımı hayatın her alanına girdikçe, telefon ve bilgisayar oyunlarına erişim kolaylaştıkça, dijital bağımlılık da doğal olarak artmaya başladı. Çünkü her kullanan kişi sağlıklı ve dozunda kullanmıyor. Örneğin Almanya´nın başkenti Berlin´de yapılan bir araştırmaya göre 4 sene içerisinde bağımlı olan gençlerin sayısı iki katına çıkmış. Aynı şekilde Alman Sağlık Bakanlığının tahminlerine göre 12-17 yaş arası gençlerin %5´i bağımlı. Genç erkeklerde genelde bilgisayar oyunları bağımlılık yaparken, genç kızlarda sosyal medya bağımlılığından bahsediliyor araştırmalarda. Tabi şunu da belirtmek gerekir. Dijital bağımlılık, psikoterapide yeni bir fenomen. Araştırmalar henüz çok taze. Özellikle dijital bağımlılığın tanımı hakkında tartışmalar sürüyor. Bahsettiğimiz gibi, interneti veya genel olarak dijital aletleri kullanma şekli önemli. Herşeyi kötüye de iyiye de kullanmak mümkün. Örneğin 200 sene önce kitap okumak da bir menfi bağımlılık olarak değerlendiriliyordu. İnsanların kendilerini günlerce eve kapamalarını, kimseyle görüşmemelerini, sorumluluklarını yerine getirmemelerini, sadece kitap okumalarını, eğitimci Joachin Heinrich Campe 1809´da “Okuma Bağımlılığı“ olarak tarif ediyordu. Dolayısıyla her dijital kullanıcıyı bağımlı olarak tarif etmek mümkün değil. Bağımlılığı saat oranıyla da tespit etmek mümkün değil, çünkü kimisi işi gereği 10 saat kullanıyor fakat bağımlı olmayabilir, başka birisi daha az kullandığı halde bağımlı olabilir. Eğer dijital kullanım sosyal hayatı, okul hayatını, iş hayatını, sağlığı menfi etkiliyorsa, uykusuzluğu ve yalnızlaşmayı arttırıyorsa, sorumluluklarını yerine getirememeye götürüyorsa, kullanılmadığı zaman kişinin içinde bir huzursuzluk, agresyon oluşuyorsa bağımlılıktan bahsetmek mümkün. Ve bu tanıma göre çocuklarda dijital bağımlılık çok hızlı bir şekilde artıyor. Yapılması gereken ise, iyiye kullanma yöntemlerini oluşturmak. Fakat bazen siz iyi kullanmak isteseniz de kötülüklere maruz kalabiliyorsunuz. Özellikle çocukları internetteki reklamlarla avlamaya çılışan birçok şirket var. Zararsız bir vidyo izlemek istediğiniz de bile çocuğu negatif etkileyen, fıtratına, yaşına ve yapısına uygun olmayan reklamlar gelebiliyor. Hatta bazı kumar şirketleri telefon oyunları üretiyorlar ve oyunun içine kumar veya kumar benzeri oyunlar yerleştiriyorlar. Bu şekilde bilinçaltı yavaş yavaş kumara alışmış oluyor. Kumara karşı duvar ve direnç yıkılmaya başlıyor. Bunun dışında özellikle çocuklarda dikkat edilmesi gerekilen konu, yabancılarla yazışma meselesi. Çocuklar genelde çok çabuk güvenebildikleri için, yazıştıkları kişinin zararlı olup olmadığını fark edemeyebilirler. Buna da dikkat etmek gerekir. Bağımlılık elbette birden oluşmuyor. Bağımlılığa götüren bir süreç, bir yol var. Bağımlılığa karşı tedbir almak için bu süreci engellemek gerekiyor, başka bir yoldan gitmek gerekiyor. Ve bu sürecin ilk basamağı anne-babanın davranışları. Çünkü çocuk başta anne-babayı kopyalar. Alman sanatçı Karl Valentin´in 100 sene önce dediği gibi “Çocuklarınızı eğitmeyin, zaten sizi kopyalayacaklar.“ Yani siz ne yaparsanız, nasıl yaşarsanız, onu benimseyecek, onu devam ettirecektir. Yani anne ve baba sürekli telefondaysa, çocuk bir şey sorduğu zaman, cevaplıyor ama gözü telefondaysa, göz teması kurmuyorsa veya çocuk “Hep telefonla ilgileniyorsun, benimle ilgilenmiyorsun“ dediğinde, cevap olarak „Ama ben oyun oynamıyorum, çok önemli bir şey bakıyorum, okuyorum“ – ki herkes için kendi yaptığı “çok önemli“dir – dediği zaman, çocukta da dijital aletlere karşı bir zayıflık ve zaaf oluşmaya başlar. Daha doğrusu anne ve babasından alamadığı o kaliteli vakti akılsız telefonlardan kalitesiz bir şekilde almaya çalışır. Bu bağlamda eskiden televizyon çocuk bakıcısı gibiydi. Çocukları susturmak için televizyonun önüne oturturlardı. Artık televizyon değil, cep telefonu, vidyo izleme siteleri çocuk bakıcısı görevini üstlendiler. Hiperaktif veya hiperaktif zannedilen “şımarık“ çocukları telefonun sakinleştireceği zannediliyorsa da, çocuk izledikten sonra bir enerji patlaması gerçekleştirir. Herhangi bir bağımlılık oluşmaması için, bağımlılığın sebeplerine bir bakmak gerekiyor. O sebeplerin oluşumunu engellemek gerekir. Elbette herkesin sebepleri farklı olabiliyor. Ailevi sorunlardan kaçış olabilir, bazen özgüven eksikliği olabiliyor (kendisini internette farklı göstermek, bambaşka bir dünya kurmak), kendini ifade etme isteği (sosyal medyada) veya birşeyi kaçırma hastalığı olabilir. Bu sebeplerin oluşmaması için sağlıklı iletişim, sağlıklı aile hayatı, sağlıklı internet kullanımı önemli. Örneğin her gelen mesaja hemen cevap vermeme lüksümüzü kullanabiliriz. Yetişkin bağımlıların birçoğunda depresyon, alkol, sigara veya kumar bağımlılığı, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tespit etmek de mümkün. Bu durumda kaplayıcı bir terapi gerekebilir. Eğer bağımlılık olustuysa profesyonel yardım almak gerekir. Konunun uzmanı psikolog, psikiyatrist, terapist veya danışmana giderek ilk adım atılmış olur. Terapi şekli ise yine herkeste farklı olacaktır. Çünkü terapi şekli de kişinin bağımlılığına, yapısına, karakterine, fıtratına, çevresine göre değişiyor. Teke tek terapi uygunlandığı gibi bazen grup terapisi de uygulanabiliyor. Klinikte uygulanan yatılı veya günlük gidip-gelinen terapiler de mümkün. Genelde ise dijital bağımlılıkta davranış terapisi uygulanıyor. Her hastalığın bir şifası olduğu gibi, her yük kaldırılabilecek bir yük olduğu için, bağımlılıkların da bir çözümü var elbette. Bu bağlamda bazı aşamalar önemli. 1. Farkındalık. Bağımlı olan kişi bağımlılığını kabul etmesi gerekir. Olduğu durumu fark etmesi gerekir. Durumunu red etmek yerine, kabullenmesi gerekir. 2. Değişme isteği. Durumu kabul etmesi yetmez, bir de değişmek istemesi gerekir. Çünkü nadiren de olsa, bağımlı olan kişi bağımlılığını kabul eder fakat hayatından memnun olduğunu düşünebilir. Bu sebeple değişme isteğini de aktive etmek gerekir. “Hayatta olmak istediğim yerdemiyim?” sorusunu bağımlı kendisine sorması gerekir. Daha iyi şeyleri hak ettiğini, daha iyi yerlerde olabileceğini, bağımlılığı hak etmediğini kendisine inandırması gerekir. 3. Değişebileceğine inanç. Bazen değişim isteği vardır, fakat kişi değişebileceğine inanmaz. Bu durumda, değişmenin münkün olmadığı, değişememesi için hiçbir engel olmadığını göstermek gerekir. 4. Motivasyon. Bağımlıların ne kadar ailelerinden, dostlarından motivasyon alıyorsa, o kadar hızlı değiştiğini görüyoruz. Yani bağımlılıktan kurtulabilmek için hayat motivasyonu, hedef, gaye önemli. Ümitsiz bir hastaya teselli ve motivasyon, bazen birçok ilaçtan daha etkili oluyor, çünkü güc veriyor. 5. Değişim icin adımlar. Son olarak da değişim için gerekli adımları atmak gerekir, örneğin terapiye gitmek gibi. Ve unutulmamalıdır ki, bağımlılık bir sürec olduğu gibi, tedavisi de bir süreçtir. Yani zaman ister. Bu nedenle sabır ile tedaviye devam etmek gerekir. Dr. Cemil Şahinöz, Referans, Mayis-Haziran 2021 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.