Webmaster Geschrieben 15. Dezember 2009 Teilen Geschrieben 15. Dezember 2009 Hem 'tarih yazma', hem de 'tarihe geçme' fýrsatýný kaçýrdýn yaþlý adam… Hürriyet Gazetesi Genel Yayýn Yönetmeni Ertuðrul Özkök'ün 29 Kasým 2009 Pazar günü yayýmlanan "G 18'de Bediüzzaman oturuyor" baþlýklý yazýsýný okuduðumda kalbimin derinliklerinde hissettiðim ilk þey, (Özkök'ün o yazýda þahsýma yönelik bir atýfta bulunmasýndan böbürlenmiþ olduðum hezeyanýna kapýlan kimilerinin aksine) yoðun bir "acý" oldu. Hürriyet'in kaptaný, kýsa süre önce yaptýðý bazý internet araþtýrmalarýnda Bediüzzaman Said Nursî'nin sinema sanatýna yönelik ilgisini öðrenince çok þaþýrdýðýný belirtiyor ve bu sýra dýþý mâlûmatý edinmesine yol açan kaynaklar arasýnda benim de iki yýl önceki bir köþe yazým olduðunu vurguluyordu. Normalde, "yeniçað Ýslâmcýlarý" için Hürriyet'te, özellikle de Ertuðrul Özkök'ün köþesinde herhangi bir bahse konu olmak, (kendileri açýkça ifade edemeseler bile) içinde yüzdüðümüz þu kimlik buhraný sürecinde bayaðý bayaðý "rütbe kazanmak" anlamýna geliyor. Böyle bir "þans"ý bir kez yakalayabilmek için çýldýran yýðýnla kadýn ve erkek tanýyorum bizim mücahit ve mücahideler cephesinde… Fakat, dediðim gibi, ben o gün fena hâlde üzüldüm. Üzülmek ne kelime, düpedüz kahrýmdan çatladým. Bunun sebebi ise kesinlikle Özkök deðildi; yalnýzca yakýn zamanda yaþamýþ olduðum son derece talihsiz bir olayý yeniden hatýrlatmýþtý bana o iyi niyetli pazar makalesi… * * * Yaklaþýk dört ay kadar önce, ülkemizde "Nur hareketi" ile yakýndan iliþkili, hattâ bu konuda simgeye dönüþmüþ olan bir "kurum"dan, hiç beklemediðim bir telefon aldým. Bana bundan daha fazla ayrýntý sormayýn sakýn, çünkü ötesini söyleyemem. Kendimden utandýðýmdan falan deðil, anlatacaklarýmý okuduðunuzda diðer tarafýn utanacak olmasýndan dolayý çok fazla daðýlýp dökülemem kamuoyu önünde… Velhasýl, arayan kiþi dost bir sesti. Bediüzzaman'ýn görüþlerine kalben baðlý bir "Nurcu" olduðunu ve benim de sinema alanýndaki çalýþmalarýmý yýllardýr dikkatle takip ettiðini belirttikten sonra, "Sizinle bir araya gelip çok önemli bir projeyi istiþare etmek istiyorum" dedi bu arkadaþýmýz… Oldukça meraklandým ve hemen bir-iki gün sonrasýnda da verdiði randevuya icabet ettim. Bu devâsâ kurumsal yapý içinde önemli sayýlabilecek bir pozisyonda bulunan muhatabým beni aynen telefondakine benzer bir dostluk duygusu içinde kucakladý ve karþýlýklý oturup çaylarýmýzý yudumlarken aklýndan geçenleri içtenlikle anlatmaya baþladý. Bundan yaklaþýk iki yýl önce, 26 Ocak 2007 tarihinde Yeni Þafak'ta yayýmlanan "Bediüzzaman ile Sinemaya Gitmek" baþlýklý makalem, dediðine göre, pek çok kesim gibi Nur cemaati içinde de ciddi bir yanký bulmuþtu. Bu büyük Ýslâm bilgesinin hayatýnýn hiç bilinmeyen bir cephesini, onun güzel olan her þey gibi "sanat"a da düþkünlüðünü vurgulamam hem bir Nur talebesi olarak yüreðine su serpmiþ, hem de daha o tarihten itibaren kafasýnda muhteþem bir projenin biçimlenmesine vesile olmuþtu. Onun heyecaný giderek beni de sarmaya baþladý ve konuya iliþkin yaptýðým tahmini daha fazla sabredemeden, bodoslama biçimde ortaya savurdum: "Yoksa, Bediüzzaman adýna bir kýsa film festivali falan mý düþünüyorsunuz?" "Üstüne bastýnýz, ayaðýnýzý kaldýrýn" dedi arkadaþ gülerek, "Aylardýr bu fikirle yatýp bu fikirle kalkýyorum. Önceleri Türkiye çapýnda baþlayýp, bir kaç yýl içinde de dünyanýn dört bir köþesinden katýlýmlara sahne olacak, alanýnda en saygýn kiþilerin jüri üyeliði yapacaklarý, finalistlerine cazip ödüller verecek, böylelikle de Türk sinemasýna zaman içinde yepyeni yetenekler kazandýracak çok kaliteli bir kýsa film ve belgesel yarýþmasý… Siz de bu sanata yýllardýr emek verdiðiniz, þimdiye kadar bir sürü yarýþma düzenlediðiniz için, projemi ilk olarak sizinle paylaþmak istedim. Ne dersiniz, altýndan kalkabilir miyiz böyle bir iþin?" Size bütün içtenliðimle ifade ediyorum ki bu cümleleri duyduðumda saçýmýn tellerimden ayak týrnaklarýma kadar mutlulukla ürperdi bütün bedenim… Mütedeyyin kitlenin sinema sanatýyla barýþmasý ve söz konusu alanda yetkin eserler ortaya koymasý için ömrünü vermiþ bir adam olarak, o ofis odasýnda duyduklarým ilk anda bana hayâl gibi gelmiþti. Ancak, karþýmda Nur Cemaati'nde yýllarýný geçirmiþ bir din kardeþim vardý ve o da ambleminde "Bediüzzaman" ve "sinema" sözcüklerinin bir arada yer alacaðý böylesi bir organizasyonun Türkiye'deki Ýslâmî hareket için ne anlama geleceðinin en az benim kadar farkýndaydý. Tek kelimeyle çýlgýna dönmüþtüm. Dayanamayýp yerimden kalktým ve fikrin sahibine coþkuyla sarýldým: "Altýndan kalkmak ne kelime, böyle bir projeyi 2009'un en büyük kültür-sanat bombasýna dönüþtürürüz!" Bu noktadan sonra bana düþen bazý önemli görevler vardý. Herhangi bir eksiði-gediði olmayan esaslý bir organizasyon planý hazýrlamak ve bunun kesin maliyetini çýkartmak gibi… Sonraki bir kaç gün boyunca da baþka hiç bir þeyle uðraþmayýp, evimde geniþ kapsamlý bir sunum dosyasý hazýrladým. Ertesi hafta, üzerinde "Bediüzzaman Said Nursi / Birinci Ulusal Kýsa Film Yarýþmasý" ibaresi bulunan kalýnca bir fizibilite raporuyla birlikte bu idealist yoldaþýn kapýsýný yeniden çalacaktým. Götürdüðüm dosyayý sevinçle inceledi, sayfalarda ilerlerken kafasýna takýlan bir kaç ayrýntýyý sordu. Sonunda da yeterince tatmin olmuþ bir yüz ifadesiyle, "Þimdi artýk top bende Ali Murat bey" dedi, "Siz bu dosyayý hazýrlarken, ben de konuyu üst makamlara öylesine bir açtým. Edindiðim ilk izlenim olumluydu. Fakat, benim bu hiyerarþik yapý içinde benden yukarýdakiler adýna karar verme yetkim yok. Sizinle görüþtüðüm ilk günden beri bu iþin gerçekleþmesi için Yaradan'a her gün dua ediyorum. Böyle bir festival, Türkiye'de sinema-Ýslâm iliþkilerinde gerçek bir devrim olacaktýr. Bu organizasyon üzerinden güzel iþler baþarýp, yepyeni bir sinemacý kuþaðýnýn doðuþuna vesile olacaðýz. Bunun sevabý size de yeter, bana da!" Her ikimiz de bir "kültürel devrim"in eþiðinde olduðumuzu çok iyi biliyor ve bunun tatlý gerilimini yaþýyorduk. "Aynen öyle" dedim, "Ben, göreve hazýr bir vaziyette beklemede olacaðým. Siz yeter ki tepe yönetiminize bu müthiþ projeyi kabul ettirin." "Hiç merak etmeyin, ben büyüklerimizin vizyonuna inanýyorum" diye cevap verdi. Yeniden birbirimize sarýldýk ve ayrýldýk. Sonraki bir kaç gün boyunca, geliþmelerin sonucunu beklerken resmen dokuz doðurdum. Ne iþle uðraþýrsam uðraþayým, aklým hep o taraftan gelecek haberdeydi. Ertesi haftanýn ortalarýnda cep telefonum çaldý. Arayan, mâlûm "kurum"daki gönüldaþýmdý ve sesi ölmek üzere olan bir adamýnki kadar dermansýz geliyordu. "Çok üzgünüm dost" diyerek girdi söze, "Sunduðumuz projenin bu ülkede kültür ve sanat hayatý açýsýndan ne kadar stratejik bir öneme sahip olduðunu ifade edebilmek için var gücümle uðraþtým, tahmin edemeyeceðiniz kadar dil döktüm. Fakat, ne dediysem olmadý. 'Bizim böyle projelere ihtiyacýmýz yok' denildi ve konu toplantýda kýsa sürede kapatýldý. Benim de söyleyebilecek daha fazla sözüm kalmadý. Vaktinizi aldýðým ve bir sürü iþ çýkarttýðým için size karþý çok mahcubum. Hakkýnýzý helâl edin lütfen. Kýsmet deðilmiþ!" Konuþmanýn sonlarýnda benim sesim de en az onunki kadar solgundu. Buna karþýn, mabadý haddinden fazla kýrbaç þaklamasý görmüþ eski bir hüzün kölesi olarak iþi yine de piþkinliðe vurup "Canýmýz saðolsun be kardeþim" dedim, "Bunun böyle olacaðýný tahmin etmekle birlikte, sizdeki heyecan ve umuttan dolayý benim kalbimde de küçük bir umut kýrýntýsý belirmiþti. Ancak, bizim kesimden bir halt olmayacaðýný yine de öngörmeliydim. Týpký sizin gibi ben de son günlerde çocukça bir heyecana kapýlýp kendimi heder ettim." Sonra da daha baþka vesilelerle yeniden görüþmek üzere sözleþtik ve telefonu kapattým. Ben, bu câmiâda geçirdiðim çeyrek yüzyýl boyunca aðýr yaralar almaya oldukça alýþmýþ biriyim. Fakat, çok yara almýþ olmak, aldýðýnýz her yaranýn acýsýný ayrý ayrý hissetmenize engel olamýyor ne yazýk ki… Özellikle de bu olay, ilk anda düþündüðümden çok daha derin bir hançer darbesine dönüþmüþtü benim için. Aradan geçen dört ay boyunca konuyu her hatýrladýðýmda "Alacaðýnýz olsun" diyerek diþlerimi gýcýrdatýrken, Ertuðrul Özkök'ün yazýsý zaten tam olarak geçmeyen bu yarayý bir kez daha kanatýp tuz biber olmuþtu. Alacaðýn olsun senin saygýdeðer yaþlý adam, alacaðýnýz olsun sizin saygýdeðer yaþlýlar konseyi… Eminim ki kendi kalenize attýðýnýz golün farkýnda bile deðilsiniz; fakat benim –þimdiye kadar ilgisizlik ve desteksizlikten dolayý her biri elimde patlayan, mütedeyyin kesime adanmýþ onlarca güzelim projede olduðu gibi- yaþadýðým bu hezimet sonrasýnda da hâlâ içim yanýyor. Ýnançlý gençliðe sanat alanýnda sunacaðýmýz olaðanüstü bir motivasyon platformunu ayaklarýnýzýn altýnda ezerek, hem tarih yazma, hem de tarihe geçme fýrsatýný kaçýrdýnýz. Ahirette mutlaka sizlerin yakasýnda olacaðým. Not: "Bediüzzaman Said Nursi 1'inci Ulusal Kýsa Film Festivali" projesinin toplam bütçesini mi soruyorsunuz? 20.000 TL, yani orta karar bir otomobilin fiyatýndan daha azdý. Bir baþka deyiþle de Efes Pilsen'in her yýl düzenlenen bir caz festivaline yaptýðý sponsorluk katkýsýnýn ortalama kýrkta biri… Ve ben de bu organizasyonun yürütücülüðünü tek kuruþ bedel talep etmeden üstleniyordum. Ali Murat Güven, Yeni Safak, 13.12.2009 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.