Webmaster Geschrieben 3. September 2009 Teilen Geschrieben 3. September 2009 Umreye gidiyoruz VAKÝT tamam... Umreye gidiyoruz... “Çaðrý” filmi izlendi... Tövbeler edildi... Tespihler çekildi... Ali Þeriati’nin “Hac” kitabý okundu... Nadire Ýçkale’den “sosyetik umre” konusunda küçük bir brifing alýndý... Mustafa Ýslamoðlu’nun eserlerine göz atýldý... Ruh dinlendirildi... Namaz takkeleri alýndý... Ertuðrul Özkök için þýk bir ihram ayarlandý... Ipod’lara ilahiler yüklendi... Nihat Hatipoðlu Hoca Bedir Harbi’ni canlandýrdý... Prof. Azmi Hamzaoðlu’dan “Ahmet Hakan’ýn kol kýrýklýðý umre seyahatine mani teþkil etmemektedir” vesikasý alýndý... Ali Bulaç ile bir iftar yapýldý ve son taktikler alýndý... Kanat’ýn kulaklarý çýnlasýn, parmak arasý terliklerimiz bile hazýr... Yani kutlu yolculuk için her þey tamam... Hemen söyleyeyim: Yaman kardeþimiz Sebati Karakurt da tetikte... O kadar tetikte ki... Ýkide bir “Þeytan taþlayacak mýyýz?” diye soruyor... Karþý taraftan “Sen de mi Sebati?” yanýtýnýn gelme ihtimalini bile göz ardý ederek... Neyse... Allah izin verirse... Ertuðrul Özkök, Ahmet Hakan ve Sebati Karakurt’tan müteþekkil mütevazý kafilemiz, bu cumartesi kutsal topraklara doðru yola çýkacak... Dönüþte her þeyi ama her þeyi anlatacaðým... Söz... Ahmet Hakan, Hürriyet, 27.08.2009 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 3. September 2009 Autor Teilen Geschrieben 3. September 2009 Umre öncesi son bilgiler Bu Cumartesi Cidde’ye uçuyoruz... Biletler geldi... Pasaportlar hazýr... Hayrettin Karaman Hoca’nýn verdiði fetvaya dayanarak, ihramlarýmýzý Cidde Havalimaný’ndaki kabinlerde giyeceðiz... Malum: Mekke’ye ihramlý girmek gerekiyor. Ýhramlarýmýzý Kapalýçarþý’dan satýn aldýk... Bir marka tercihimiz oldu tabii... Giyside “Gucci” neye tekabül ediyorsa, ihramda ona tekabül eden “Ýpekçe” markasýný tercih ettik... Beyaz bir kemer, pasaport ve para için iki ayrý kese de, ihramýn hediyesi... Ertuðrul Özkök, umre öncesi okumalarýna baþladý... Þu anda elinde Ali Bulaç’ýn kendisine hediye ettiði ve tasavvufun en temel dört metninden biri olan “Ýnsan-ý Kamil” adlý eser var... Umre fotoðraflarýmýzýn gayet iyi çýkacaðýnýn þimdiden garantisi olan Sebati Karakurt, fazla kilolarýný gerekçe göstererek ihram giymeyi reddetti... Sonra ihramýn fazla kilolarý yansýtmadýðýný öðrenince giymeye razý oldu... Sanýrým Kabe civarýnda Meksikalý bir direniþçi edasýyla dolaþacak... Yola çýkmadan önce benim evde bir “ihram giyme provasý” yapacaðýz... Ertuðrul Bey, olayý bir partiye çevirmeyi önerdi ama ben reddettim... Bütün gelenekler uygulanacak: Bidonlarla zemzem getireceðiz... Peygamber Hurmasý’ndan satýn alacaðýz... Çin malý tespih ve namaz takkelerinden ise uzak duracaðýz... Dönüþte Dubai’ye uðrama planýmýzdan ise vazgeçtik. Ertuðrul Bey’e bir öneride bulundum... Dedim ki: “Her yýl iki Hürriyet yazarý umreye gitse... Mesela seneye Oktay Ekþi ile Özdemir Ýnce’yi yolcu etsek? Nasýl olur?” Bir renk vermedi Ertuðrul Bey, sadece hýnzýrca gülümsemekle yetindi... Ahmet Hakan, Hürriyet, 28.08.2009 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 3. September 2009 Autor Teilen Geschrieben 3. September 2009 Birinci umre müdafaasý Aþaðýdaki metin... “Umre üzerinden itibar arýyorlar / AKP'ye þirin gözükmeye çalýþýyorlar / Dönemin koþullarýna uyum saðlýyorlar / Daha düne kadar ‘Ya cennet yoksa...' tadýnda yazýlar yazarken, þimdi çýkmýþ mümin havasý atýyorlar / Allah ile kul arasýnda kalmasý gerekenleri açýk ediyorlar” türünden eleþtirilere cevap olsun diye kaleme alýnmýþtýr... Arz ederim: * * * Hadi Yýlmaz Morgül gibi söyleyeyim: Biz böyleyiz iþte! Kahretsin... “Ýbadet de gizli / kabahat de gizli” kuralýný sonuna kadar ihlal ederek, kabahatlerimizi de, ibadetlerimizi açýktan yaparýz... “Gizli” tutmayýz hiçbir þeyi, tutamayýz... Aðzýmýz sýký deðildir bizim... Bazen “Ya cennet yoksa...” diye yazýlar yazarýz... Bazen sanki bin yýllýk sofu gibi kutsal metin incelemesine dalarýz. Bazen vecd ile bin secde eder baþýmýz... Bazen de yüz bin kere tövbe eder, yine cayarýz... “Allah ile kul arasýnda kalmasý gerekenleri”, cümle âleme göstermekle kalmaz, “Allah ile kul arasýnda kalmamasý gerekenleri” de ifþa ederiz. Günahý da sevabý da gizli kalan sinsilerden olmaktansa, sonuna kadar gösteriþçi olmayý tercih edenlerdeniz... Bakarýz: Ýktidarda AK Parti mi var? Atlarýz dolmuþa, ver elini Hicaz... Lakin biraz “gecikmiþ oportünistlerdeniz” biz... 7 yýl boyunca baþýmýza takke bile takmadan dolaþtýðýmýz halde... Bir anda kafamýza saksý düþmüþ gibi yapar, 7 yýlýn ardýndan, “HOP” diye ihramlarý çekip Mekke'de alýrýz soluðu... Bir de aptal bir tarafýmýz var: En namlý “ulusalcýmýz”, çark edip “Bu Tayyip'te iþ var arkadaþ” tutumu alýrken... Biz hâlâ AK Parti ile cedelleþir dururuz... Bir yandan AK Parti'nin ulularýndan bonus toplamak için umreye gideriz... Bir yandan da AK Parti'ye çakarak topladýðýmýz bonuslarý heder ederiz... Biraz tuhafýzdýr yani biz... Bir yandan “AKP” yerine “AK Parti” yazarak yumuþamýþ gibi yaparýz, bir yandan da sertlik dozajý yüksek çýldýrtýcý metinler kaleme alýrýz. * * * Bazen dindarlarýn gözüne gireriz, bazen ateistlerin... Gece yatarken imansýz, gündüz kalkýnca mümin oluruz... Ýnancýn çilesini de çekeriz, sefasýný da süreriz... Her çiçekten bal alýrýz, her olgudan itibar toplama telaþýna düþeriz. Bazen mümin gönüllerin en itibarlýsý iken, bir bakmýþsýn yaptýðýmýz ters hareketle topladýðýmýz bütün itibarý anýnda yere çalmýþýz... Bazen laik gönüllerde bin çiçek açmýþ iken, bir bakmýþsýn o gönüllerden de kovulmuþuz... Ýstikrarsýzýz biz... Ýstikametsiz... Misyonsuz... Zamansýzýz... Cemaatsiz... Ýþini bilir gibi yapan iþ bilmezlerdeniz... Hep son kozumuzu oynarýz, kaybederiz, bir daha oynarýz... Siz bize bakmayýn... Sakýn aldanýp itibar falan da vermeyin... Ahmet Hakan, Hürriyet, 30.08.2009 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 3. September 2009 Autor Teilen Geschrieben 3. September 2009 Zorunlu umre arasý Hoþ, “hicaz”a kervanla gidilen dönemler çoktan geride kaldý ama yine de adettendir, bir helallik isteyelim... (Son zamanlarda ne çok helallik ister oldum?) Zemzem, hurma, tespih, takke, gümüþ yüzük, kýna, Arap kahvesi, Kâbe maketi... Allah izin verirse dönüþte bunlar olacak yanýmda... Bir de “el deðmemiþ izlenimler”. Hepsini ama hepsini sizinle paylaþacaðým, söz... (Bu arada bir aksilik olmazsa twitter’daki 987 yoldaþýma anýnda izlenimler aktaracaðým). Tabii dua da edeceðim: Kifayetsiz muhterisler için... Hasetten çatlayanlar için... 7 ölümcül günahýn 7’sine sahip olup da mümin geçinenler için... Yoldan çýktýklarý halde baþkalarýna yoldan çýktý demeye merak salmýþlar için... Ýçten pazarlýklýlar için... Önyargýlýlar için... Bilmem siz de benim için dua eder misiniz? En kýsa zamanda görüþmek üzere... Ahmet Hakan, Hürriyet, 31.08.2009 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 3. September 2009 Autor Teilen Geschrieben 3. September 2009 Umreden mahrem notlar Bakar mýsýnýz Allah’ýn iþine! Sen tut Hürriyet’e geçiþ yapýp yönünü “Doðu”dan “Batý”ya çevir... Ve karþýna hep, “Hadi Ahmet Hakan, Doðu’ya gidelim” teklifi çýksýn... Sen “Hadi Ahmet Hakan... U2 konserine Zagrep’e gidiyoruz” ya da “Hadi... Madonna için Sofya’ya sefer var” tekliflerinin hayalini kur... Ve karþýna “Hadi Ahmet Hakan... Beraber umreye gidelim” teklifi çýksýn... Sanýrým ben istesem de esaslý bir dönüþ yapamayacaðým... Çünkü “Doðu”, bir kez girdi mi adamýn kanýna, çaresi yok ilelebet kalýr orada... * Sekiz yýl önce gelmiþtim “Kutsal Topraklar”a... Hac zamanýydý... Mekke’den Medine’ye Prof. Ahmet Davutoðlu ile yolculuk yapmýþ, Medine’de iki gün geçirmiþtik... 8 yýl önceye göre hem Mekke’de, hem de Medine’de büyük deðiþimler olmuþ... Binalar daha da yükselmiþ ama en azýndan organizasyondaki boþluklar biraz olsun telafi edilmiþ. * Bu sefer büyük bir sorumluluk duygusu ile dopdoluyum... O kadar ki kendimi “Harameyn”den, yani “Mekke ile Medine”den sorumlu gibi hissediyorum... Aklým fikrim Ertuðrul Özkök’te... “Acaba etkilenecek mi? Acaba Kabe’yi gördüðünde bir büyük inkýlap geçirecek mi?” diye düþünüyorum... Ve gezinin sonunda benim çýkardýðým sonuç þudur: Bir Münip Engin Noyan ya da bir Yaþar Alptekin tavrý geliþtirmese de, etkilendi Ertuðrul Bey... * Herkes bana “Ertuðrul Özkök’ün deðiþimi” üzerine sorular soruyor... Þöyle söyleyeyim: Ýlk dakikalarda “Lawrence of Arabia” havasýndaydý... Aþýrý emperyal ve koloniyal takýlýyordu... Sonra ihrama girdi, dualar etti, tavaf yaptý, say yaptý, dünyanýn en büyük iftar sofrasýnda siyah, beyaz, çekik gözlü insanlarýn arasýnda iftar yaptý... Ve yüzüne bir nur indi... * Ýslam’da “müellefe-i kulüp” diye bir tabir vardýr... “Kalpleri Ýslam’a ýsýndýrýlmak istenen kimseler” anlamýna gelir... Bu tür kimselere zekat verilir, Ýslam’a karþý yumuþamasý saðlanýr, ayrýcalýk tanýnýr... Ertuðrul Özkök’e umre sýrasýnda ilgi o kadar büyüktü ki, bir an “Herhalde müellefe-i kulüp muamelesi yapýyorlar” diye düþündüm... * Mekke’deyiz... Baþkalarýnýn beþ günde gezdikleri yerleri biz bir günde gezmiþiz... Ýftar sofrasýna oturduk... Ertuðrul Özkök ne yaptý dersiniz? Baþarýlý bir günün ardýndan bir þampanya açtýrdý... Durun, hemen “yakaladýk” diye atlamayýn... Bu þampanya, Suudi Arabistan’ýn alkolsüz þampanyasý... Adý da hakikaten þampanya... Suudiler buna “Saudi champagne” diyorlar... * Bizim umre seyahatimizin en enteresan olayý “Deve olayý”dýr... Türk basýn tarihine “Cemel Vakasý” olarak geçebilecek bu olayýn Serdar Turgut ya da Selahattin Duman’a en az 20 yazý yazdýracak denli çarpýcý fotoðraflarý var elimizde... “Cemel Vakasý”nýn fotoðraflarýný yayýnlayalým mý, yayýnlamayalým mý, gidip gidip geliyoruz... Özkök’le sürekli bunu tartýþýyoruz... Bakalým kararýmýz ne olacak? (UMREDEN MAHREM NOTLAR... DEVAMI YARIN...) Neler yazacaðým? ÞAÞKINIM. Hem de çok... Okumuþ yazmýþ arkadaþlarýmýn þu türden sorularýyla karþýlaþýyorum: “Mekke modern bir þehir mi? Kâbe’ye ihramsýz girmek serbest mi? Umre kaç günde yapýlýr? Umre ile hac arasýnda ne fark var? Umreden dönenlerin yaþam tarzlarýný deðiþtirmesi gerekmiyor mu?” Þaþkýnlýðýmýn üstesinden geldikten sonra, bu sorularýn iki temel sonuca iþaret ettiðini düþündüm: BÝR: Her þeyi gayet iyi bilen dostlarýmýz, bir bilgi objesi olarak bile yaklaþma gereði duymamýþlar Kutsal Topraklar’a... ÝKÝ: Bu zamana kadar Kutsal Topraklar’a gidenlerin hiçbiri, bu temel bilgileri tane tane anlatma gereði duymamýþ. Ýþte bu nedenlerle... “Peygamber’in Ýzinde” adlý yazý dizisinde ben daha çok “Yeni Baþlayanlar Ýçin Mekke”, “Yeni Baþlayanlar için Medine”, “Mekke ile Medine Arasýndaki 8 fark” türünden baþlýklara aðýrlýk vereceðim... Baþtan söyleyeyim dedim... Gönderilmemiþ mesajlar * Kýrýk kolla “Sevr maðarasý”na çýkma çabasý, sanýrým saðlam kolla çýkma çabasýndan bin kat daha sevaptýr. * Ah! Yine koluma çarptýlar... Müslüman kardeþlerimiz tavaf sýrasýnda kýrýk kol falan dinlemeyip çarpýyorlar... * Þeytanýn taþlandýðý yerdeyiz... Üç katlý, beþ yollu otopark binalarýný andýran yapýyý görünce Sebati kardeþimiz espriyi patlattý: Þeytan Taþlama Tesisleri... * Safa ile Merve arasýnda “say” yapýyoruz. En ihlaslýmýz Ertuðrul Özkök... * Burada yeni bir tat keþfettik: Taze hurma ile Arap kahvesi... Muhteþem... Bence Salomanje’nin menüsüne mutlaka eklenmeli... * Kabe manzaralý Zemzem Tower’daki odada hep beraber “Talaal bedru aleyna...” ilahisini söylüyoruz. * Hicret yolundaki yüzlerce Starbucks’tan birinde küçük bir mola veriyoruz... Benim tercihim “amerikano”... Ertuðrul Bey “espresso”dan þaþmýyor... * Ertuðrul Özkök þu anda telefonda... Eþi Tansu Özkök’le konuþuyor... Aman Tanrým! Konuþmaya “Selamünaleyküm Tansu...” diye baþladý... Þamil Tayyar’a yanýt 28 Þubat sürecinde Ecevit’in DSP’sinden milletvekili olmak için çýrpýnan, gün olup devran dönünce “en kahraman demokrat” ayaðýna yatýp “Ergenekon canavarý” kesilen AKP aday adayý ve Star gazetesi yazarý Þamil Tayyar, benim için “dalaksýz” demiþ. Hiç lafý uzatmaya gerek yok... Kendisine sadece þunu söylemek isterim: “Beyinsiz olmaktansa dalaksýz olmayý tercih ederim.” Ahmet Hakan, Hürriyet, 03.09.2009 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 3. September 2009 Autor Teilen Geschrieben 3. September 2009 Gitmeden, görmeden dokunmadan, nefes almadan algýlanamaz HÝÇ gitmediyseniz... Hiç görmediyseniz... Yani her þeye yeni baþlýyorsanýz... Mekke denilince aklýnýza... Çöller, deve kervanlarý ve hurma bahçeleri gelir... Her tarafý tarih kokan bir belde gelir. Ama hayýr! Burasý sanki sadece 10 sene önce kurulmuþ bir þehir gibi... Çýkarýn Kâbe’yi, Mekke’den... Geriye sadece Las Vegas kalýr... Manhattan kalýr... Dubai kalýr... Bizim Maslak kalýr... Dev binalar, oteller, þantiyeler, KFC’ler, McDonald’s’lar, Starbucks’lar içinde modern ve yeniden yapýlanan, hep yeniden yapýlanan bir kent... * http://www.hurriyet.com.tr/_np/1478/8731478.jpg Oysa... Ýslam’ýn insanlýk tarihi okumasýna göre... Burasý ilk insanýn, yeryüzüne ilk evi kurduðu bir kent... Adem ile Havva bu beldede gezmiþ... Ýbrahim Peygamber bu beldede oðlu Ýsmail’i kurban etmeye kalkýþmýþ... Musa da, Ýsa da bu beldeden geçmiþ... “Son Peygamber”, kurulu düzeni burada deðiþtirmeye çalýþmýþ... Ýþkenceler, ekonomik ambargolar burada yaþanmýþ... 10 yýlda sadece 40 inanmýþ adamýn doðurduðu umutsuzluk sancýlarý burada yaþanmýþ... Hicret buradan baþlamýþ... Ama yok... Hiçbirinin ne izine, ne tozuna rastlanýlýyor... Çünkü... Mekke’den hain bir buldozer geçmiþ, hoyrat bir silindir geçmiþ... Ve bu sert, aðýr baþlý, kerim, kutlu ve çok yaþlý kenti, dünün çocuðu haline getirivermiþ... Bir yandan insanlýk mirasýyla baþý hiç de hoþ olmayan Müslümanlar, bir yandan da tarihin izlerinden çeþitli günahlar, þirkler çýkaran Suudilere özgü Ýslam anlayýþý... Ýkisi bir araya gelince... Size düþen müthiþ bir hayal kýrýklýðý oluyor... “Mekke denilen yer burasý mýymýþ?” deyip duruyorsunuz... * Ama neyse ki: Kâbe var... Kâbe’nin etrafýnda oluþturduðu muazzam inanç elektriði, herkesi sarýp sarmalamaya yetip de artýyor bile... Böylece... Gökdelenleri, Las Vegas’ý, Manhattan’ý, Amerikan markalarýný, hamburgerleri, Maslak’ý falan unutuveriyorsunuz... Muazzam ve çok etkileyici bir kutlu atmosferin çekim alanýndasýnýz... Size sadece þunu söylemek isterim: Lütfen Kâbe resimlerini, posterlerini, filmlerini, görüntülerini falan unutun... Çünkü... Kâbe ile canlý ilk temasta yaþadýklarýnýzý, o resimler, filmler ve afiþler yaþatamaz. Þaka deðil... Kadim bir inancýn insanlýk tarihi okumasýna göre her þeyin baþladýðý bir mekânýn tam içindesiniz... Öyle bir sýrla gizli ki Mekke... Gitmeden, görmeden, solumadan, dokunmadan, nefes almadan algýlanamaz. Öyle bir efsuna bulanmýþ ki Mekke... Tarihini yerle bir etseniz de... Geçmiþini anýmsatacak tek bir taþa bile tahammül etmeseniz de... Her tarafý gökdelenlerle kuþatsanýz da... O efsun, o sýr, o muazzam etkileme gücü sizi çepeçevre sarýyor. Ne kadar bozarsan boz... Ne kadar saklarsan sakla... /_np/1479/8731479.jpg Ne kadar heybetli binalar kurarsan kur... Kâbe’nin insaný etkileme gücüne bir fiske dahi vurulamýyor. Kadýn erkek ayný safta http://www.hurriyet.com.tr/_np/1479/8731479.jpg Yeryüzünde kadýn ve erkeðin yan yana namaz kýldýðý tek yer Kâbe... Kâbe’de kadýnlar ve erkekler ayný saflarda namaz kýlýyor, birlikte tavaf yapýyor ve birlikte dua ediyorlar. Mekke’de ne yapýlýr? * BÝR: Burasý bir ibadet kentidir... Baþka yerlerde “Hayatýný yaþar, arada da ibadet edersin”. Oysa Mekke’de “Ýbadet eder, arada da hayatýný yaþarsýn”. * ÝKÝ: Canýn sýkýldýkça Kâbe’de tavaf edersin... * ÜÇ: Günün her saati Kâbe’nin etrafýnda dönenler olur... Eðer kalabalýðýn en az olduðu bir ana rastlarsanýz, Peygamber’in elinin deðdiði ve Kâbe’nin duvarýnda bulunan “Hacerül Esved” adlý taþý öpme imkâný bulabilirsin... * DÖRT: Kadýnlarýn erkeklerle birlikte ibadet edebildikleri tek alan Kâbe’dir... Kâbe’de eþinle birlikte ibadet etme imkânýnýn tadýný çýkarabilirsin. * BEÞ: “Kýble neresi?” diye sorma zahmetine katlanmana gerek yok... Dön Kâbe’ye... Ýþlem tamamdýr... * ALTI: Teravih namazýndan sonra Mekke Hilton’un lobisinde Arap kahvesi ile taze hurma ikilisine takýlýp Ýslam tarihi üzerine muhabbet çevirebilirsin... * YEDÝ: Mekke’ye Müslüman olmayanlarýn girmesi yasaktýr... Zaten Müslüman olmayanlarýn Mekke’de beþ saat bile tutunabilmesi imkânsýzdýr... Çünkü burada her þey ama her þey ibadetlere ayarlýdýr... Kutsal Topraklar için bir sözlük denemesi * TAVAF: Kâbe’nin etrafýnda 7 kez dönmektir... Tek dönüþe “þavt” denir... “7 þavt”, bir tavaftýr. Asýrlardýr Kâbe’nin etrafýnda dönülür... O kadar ki, bir kez Kâbe’yi su bastýðýnda hacý adaylarý, yüzerek ya da küçük sallarla tavafa devam etmiþlerdir. * ÝHRAM: Kefeni sembolize eden iki parça giysi... Kâbe’yi tavaf etmek için ihram giymek þart deðildir... Ýhram, umre ve hac ibadetinin bir parçasýdýr... Bu ibadetleri yerine getirmek isteyenler giyerler... * SAY: Safa ile Merve tepeleri arasýnda 7 kez gidip gelmek... Ama bir dakika... “Tepe” deyip geçmeyelim... Þu anda “Safa ile Merve tepeleri arasý” denildiðinde, zemini beton kaplý, Kâbe müþtemilatýnýn içinde yer alan, yürüyen merdivenlerle ulaþýlan, gayet modern ve amaca uygun bölüm anlaþýlmalý... * KÂBE: Hiçbir mimari özelliði bulunmayan, küp þeklinde bir yapý... Ama kutsal... Allah’ýn evi olarak kabul ediliyor... Ýslam’dan önce içinde putlar vardý... Mekke’nin fethinin ardýndan putlardan arýndýrýldý... Ýçi boþ... Bazen devlet baþkanlarýna içi gezdiriliyor... * UMRE: Hac zamaný dýþýnda yapýlan ve haccýn bazý kurallarýnýn uygulandýðý bir ibadet... Kurallar þunlar: Ýhram giyilecek, Kâbe 7 kez tavaf edilecek ve Safa ile Merve arasýnda 7 kez gidilip gelinecek... Mahrem notlar (2) * Ey bana “þeytan taþlama” olgusu üzerinden nükteler yapan sevgili nüktedan okurlarým... Hiç merak etmeyin: Biz de yaptýk o nükteleri kendi aramýzda... Özkök, “Ben seni taþlayayým, sen de beni” esprisini yaptý... Sebati’ye “Aman taþ atma... Þeytan ‘Sen de mi Sebati’ der” diye takýldýk... Yani hiç boþuna çabalamayýn: Biz mavranýn her türlüsünü çevirdik þeytan taþlama yerinde... * Bence bizim umre seyahatine Özkök’ün sorularý damgasýný vurmuþtur... Mihmandarlara öyle tuhaf sorular soruyordu ki, o topraklarý avuçlarýnýn içi gibi bilen zavallýlar ne yapacaklarýný þaþýrýyorlardý... “Hz. Muhammed hiç Cidde’ye gitti mi?” ya da “Ýçkinin haram kýlýnmasýndan önce Müslümanlar içer miydi?” gibi... Mihmandarlarýmýza “Tövbe estaðfurullah” çektiren sorulardý bunlar... * Alýþveriþ de yaptýk... Ertuðrul Özkök, “yazý iþleri masasý” için “taze hurma” aldý... Sanýrým Fikret Ercan için namaz takkesi, Doðan Hýzlan için de tespih... Ben de Oktay Ekþi için Kâbe iþlemeli bir adet seccade aldým... Baþka armaðanlar da aldýk... Ama yazmamak üzere birbirimize söz verdik... * Biz Medine’de dolaþýrken bir “gizli bilgi” dalgalandý aramýzda... Söylentiye göre: Baþbakan Erdoðan, iki gün sonra umre için kutsal topraklara geliyormuþ... Hemen havaya girdik: “Bize özenmiþtir” türünden cümleler kurduk... Fakat o da ne? Medine’yi mesken tutmuþ bir dostumuz, “Baþbakan buraya her yýl gizlice gelir” demesin mi? Hemen hava atmaktan vazgeçtik tabii... * Kutsal Topraklar’da Türk olmak bir ayrýcalýk... Türkiye’nin Suudi Arabistan’da itibarý çok yüksek... Bunda Abdullah Gül ve Tayyip Erdoðan’ýn bu topraklarla kurduðu yakýn iliþkinin rolü yüksek... Ama þunu unutmayalým: Halk arasýnda da Türklerin yeri farklý... Bize özeniyorlar... Bir de þöyle bir þey var: Mekke’de çeþitli hacý kafileleri için yollar yapýlmýþ... Mesela “Pakistan-Hindistan yolu” gibi... Türkiye’nin yolu ise “ABD-Ýngiltere ve Türkiye” yolu olarak belirlenmiþ... Ýþte burada havaya girebiliriz. Ahmet Hakan, Hürriyet, 04.09.2009 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Songül Geschrieben 3. September 2009 Teilen Geschrieben 3. September 2009 Ayse Arman herkezi gaza getirdi herhalde.. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 4. September 2009 Autor Teilen Geschrieben 4. September 2009 Ayse Arman herkezi gaza getirdi herhalde.. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 4. September 2009 Autor Teilen Geschrieben 4. September 2009 Üç yüz haneli küçük bir köyde baþladý her þey MEKKE... Nüfusu 3 milyona yakýn modern bir þehir... Mekke’nin merkezinde Kâbe var... Kâbe’nin etrafý ise git gide yükselen dev yapýlarla çevrilmiþ durumda... Ýki unsur var Mekke’ye bakýþý belirleyen: BÝR: Üzerinden 14 asrý aþkýn zaman geçmiþ bir dönemde yaþanan saadet devri... Ve o devirle ilgili akýllarda kalan çarpýcý tablolar... ÝKÝ: Gidip gördüðümüz modern yüzüyle dikkat çeken, geçmiþe fazla gönderme yapan bugünün Mekke kenti... Ýkisini birleþtirmek, ikisinden canlý bir tablo ortaya çýkarmak, Peygamber dönemi Mekke’sini canlandýrmak mümkün mü? Tabii ki deðil... Çünkü boyutlar, aklýn alamayacaðý kadar büyümüþ, geniþlemiþ... Oysa... Peygamber dönemi Mekke’sinden söz ediyorsak, bugün anladýðýmýz anlamda bir kentten söz etmiyoruz... Merkezinde Kâbe’nin bulunduðu, önde gelenlerin Kâbe’ye yakýn evlerde oturduklarý, çevresinde aþiretlere göre daðýlmýþ 3 yüz, bilemediniz 5 yüz haneli bir köyden söz ediyoruz... Sayýlar küçük... Hadi gelin biraz sayýlar üzerinden gidelim: Mesela Bedir Harbi’ne katýlan Müslüman sayýsý 3 yüz, müþrik sayýsý bindi... Mesela Uhud Harbi’ne katýlan Müslüman sayýsý 7 yüz, müþrik sayýsý üç bindi... Medine’de bulunan Ýslam Araþtýrmalarý Merkezi’nde Peygamber dönemi Mekke’sini anlatan dev bir maket var... Merkezinde Kâbe’nin bulunduðu o maketi dikkatle incelediðimizde, o dönemin Mekke’sinin, bugünkü Kâbe’nin betonla kaplý bölümünden ibaret olduðunu görmek mümkün. Bütün bu gözlemlerin ardýndan... Þöyle düþünüyorsunuz: Demek nüfus bu kadar azmýþ... Demek þehirden söz etmek bile mümkün deðilmiþ... Demek her þey ama her þey sandýðýmýzdan daha küçük, sandýðýmýzdan daha azmýþ... Bazýlarý bütün bunlarý bir “küçümseme” ya da bir “önemsizleþtirme” çabasýnýn malzemeleri olarak kullanabilir. Ama ben, tam tersi bir “mucizenin kanýtý” olarak görme eðilimindeyim. Mucize þudur: 3 yüz ya da 5 yüz haneli bir köyden, bugün insanlýðýn önemli bir bölümünün inandýðý evrensel ilkelerin çýkabilmesi... Her þeyin sandýðýmýzdan daha küçük ve daha az olduðu bir dönemde ortaya konan ilkelerin, her þeyin azmanlaþtýðý modern dönemlerde bile geçerliliðini koruyor olmasý... Bence bu bir mucizedir... Kâbe’nin tarihi Ertuðrul Özkök’le Kâbe’de sohbet ediyoruz... Gündemimizde tabii ki Kâbe var: Kâbe’ye “Beytullah”, yani “Allah’ýn evi” deniliyor. Ýslam inancýna göre Kâbe, ilk insan Adem ve Havva için melekler tarafýndan yapýlmýþ. Duvarlarý üst üste konmuþ blok taþlardan örülü. Geniþliði 10-15 metre. Yüksekliði ise 4.5 metre... Mekke’ye giderken çantaya konacaklar * KÝTAP: Eðer iþin ruhani tarafýna önem veriyorsanýz Mustafa Ýslamoðlu’nun “Hac Risalesi” adlý kitabýný, eðer radikal takýlýyorsanýz Ali Þeriati’nin “Hac” adlý kitabýný yanýnýza mutlaka almalýsýnýz... Muhammed Esed’in “Mekke’ye Giden Yol” kitabý ile Muhammed Hamidullah’ýn Ýslam tarihine dair kitaplarý da Mekke’de ilaç gibi gider... * MÜZÝK: iPod’unuza devrimci bir tavýrla Kuran okuyan Mýsýrlý ünlü hafýz Abdüsselam’ýn kasetlerini kopyalamayý unutmayýn... Kudsi Ergüner’in ney taksimleri, Ahmet Özhan’ýn ilahileri ve Ümmü Gülsüm’den “Talaal Bedrü Aleyna...” ilahisi asla es geçilmemeli... * PARA: Paranýzý riyale ya da dolara çevirmek için uðraþmayýn... Hamdolsun, Türk parasý bütün Mekke dükkanlarýnda hüsnü kabul görmektedir... Bu durum tecrübeyle sabittir. * IVIR ZIVIR: Küçük bir el çantasý, dezenfekte sabun, ortama uyum saðlamak için bol miktarda beyaz tiþört, bir adet hac ve umre rehberi, bir adet namaz takkesi, bir adet 99’luk tespih, bir adet elektronik tespih, bir adet parmak arasý terlik, bir adet seccade, bir adet matara... * ARAP ENTARÝSÝ: Araplarýn git gide daha da þýklaþtýrdýklarý beyaz, yerlere kadar uzanan, yakalý ya da yakasýz entarilerinden satýn alýp çantanýzýn dibine yerleþtirin... Tebdili kýyafet yapýp araya karýþabileceðiniz bir anda çýkarýp giyin... Çok ama çok rahat edersiniz... Kutsal Topraklar için bir sözlük denemesi * HÝCRET: Göç demektir... Mekke’de ekonomik ambargolara, tehditlere, iþkencelere maruz kalan Müslümanlarýn, inandýklarý gibi yaþamak için her þeylerini geride býrakarak Medine’ye göç etmeleri olayýdýr... Bugün arabayla 3.5 / 4 saatte gidilen yol... Hz. Peygamber 13 günde almýþtýr bu yolu... * ARAFAT DAÐI: Ýlk insan Adem ile Havva, Cennetten yeryüzüne indiklerinde nerede buluþtular? Ýslam’ýn insanlýk tarihiyle ilgili verdiði bilgiye göre: Arafat Daðý’nda... Böylesine kutlu bir daðdýr Arafat... Þimdi etekleri hacýlar için “çadýrkent”e dönmüþ bir daðdýr... * SEVR MAÐARASI: Sakýn Sevr Antlaþmasý ile karýþtýrmayýn... Sevr Antlaþmasýnýn yapýldýðý kentin adý Sevres’dir... Oysa Hz. Peygamber’in Hicret ederken üç gün saklandýðý maðaranýn adý Sevr Maðarasý’dýr. * VAKFE DURMAK: Vakfe “durmak” demek... Peki “Vakfe durmak” ne demek? Mustafa Ýslamoðlu, harika bir tabir bulmuþ “vakfe durmak” için... Þöyle diyor: “Bir duruþ durmak”... Hacý olmak için Arafat’ta “bir duruþ durmak” þarttýr. * HAREMEYN: Ýki harem bölgesi... Birinci harem bölgesi: Mekke... Ýkinci harem bölgesi: Medine... Suud krallarý kendilerine “Hadimül harameyn” derler... Yani “Ýki haremin hizmetçisi”... Ertuðrul Özkök’ün acemiliklerine dair http://www.hurriyet.com.tr/_np/7832/8737832.jpg * En eðlencelisi sanýrým “ihram”la ilgili olaný... Olay þöyle cereyan etti: Ertuðrul Özkök “Benim ihram nerede?” diye sordu... Ben de “Ýþte burada” diye yanýt verdim... Özkök, iki parçalý, havlumsu beyaz bezden oluþan ihrama þöyle bir baktý ve “Bu mu ihram? Ben bornoz sanmýþtým” dedi... * Umre yolculuðundan önce Ali Bulaç, Ertuðrul Özkök ve ben Borsa’da iftar yemeðindeyiz... Ali Bulaç, “harem bölgesi”nde aðaç kesmenin, birine zarar vermenin, kötü söz söylemenin dini açýdan cezalarý olduðunu anlatýyor. Ve þöyle diyor: “Mesela birine zarar verdin mi 10 riyal ceza verirsin...” Ertuðrul Özkök’ün buna karþý verdiði cevap, “Pardon, kaç dolar yapýyor?” þeklinde olmasýn mý? * Yer: Kâbe... Ertuðrul Özkök, Kâbe’nin yaný baþýnda oturmuþ... Tek baþýna... Ontolojik bir sorgulama içinde... “Ben nereden geldim? Nereye gidiyorum?” diye düþünüyor... Bu arada iPod’undan da müzik dinliyor... Ne dinliyor dersiniz? “Cold Play” þarkýlarý... Böylece Özkök, Kâbe’ye karþý “Cold Play” þarkýlarý dinleyen ilk kutsal topraklar misafiri olarak tarihe geçiyor. * Rehberimiz Mekke’de coþkuyla anlatýyor Hz. Muhammed’i... Ertuðrul Özkök ise çocuksu ve acemi sorularýyla rehberimizi afallatýyor... Ýþte bir örnek... Özkök soruyor: “Hocam Hz. Muhammed’in naþý mý diyeceðiz, cesedi mi?”. Hayatýnda ilk kez böyle bir soruya muhatap olan rehberimiz, “Biz en iyisi ‘aziz naaþý’ diyelim” diye yanýtlýyor. Namaz vakti Mekke bomboþ 3 milyon nüfuslu Mekke’de merkez Kâbe ve her þey ibadetlere göre düzenlenmiþ durumda. Zaman beþ vakit ezana göre belirleniyor. Namaz vakitlerinde dýþarýda kimse kalmýyor, bütün dükkanlar kapanýyor. Namaz kýlmayanlar yadýrganýyor. Yalýnayak yürüyoruz Mermer üzerinde çýplak ayakla yürüyoruz Kâbe’de. Ve izlenimlerimizi paylaþýyoruz. http://www.hurriyet.com.tr/_np/7833/8737833.jpg Ahmet Hakan, Hürriyet, 05.09.2009 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 6. September 2009 Autor Teilen Geschrieben 6. September 2009 Tavafý durduran kanlý Kâbe baskýný YIL: 1979... Kâbe’de sabah namazýnýn ardýndan yaklaþýk beþ yüz radikal Ýslamcý eylemci, daha önce Kâbe’nin çeþitli bölümlerine sakladýklarý silahlarý alarak ateþ etmeye baþladýlar. Kýsa bir süre sonra Kâbe’nin mikrofon sistemini ele geçiren eylemciler, giriþ kapýlarýný kapatarak Kâbe’yi teslim aldýlar. Eylemciler “emperyalistlerle iþbirliði yapan, petrolü yabancýlara peþkeþ çeken, Ýslami hükümleri tam olarak uygulamayan” Suudi Krallýðý’nýn yýkýlmasýný, yerine Ýslam devletinin kurulmasýný istiyorlardý. Olay karþýsýnda büyük þaþkýnlýk yaþayan Suudi hükümeti, ilk birkaç günlük tereddüdün ardýndan, eylemcilere silahlý baskýn için fetvayý aldý... Ýþgalin 6. günü operasyon baþladý... Önce kapýlarý tutan eylemcilere yoðun ateþ açýldý. Ardýndan zýrhlý araçlarla Kâbe’nin kapýlarý kýrýlarak içeri girildi. Bir yandan da helikopterlerle Kâbe’ye indirme yapýldý. Göðüs göðüse çarpýþmalarýn ardýndan Suudi kuvvetleri, zemin katý ve üst katlarý ele geçirdi. Operasyon sýrasýnda zehirli gazlar kullanýlarak eylemcilerin etkisiz hale gelmeleri saðlandý. Eylemcilerin lideri Cuheyman sað olarak yakalandý. Operasyonun sonucu: 127 Suudi güvenlik gücü öldü... Ýsyancýlardan ölenlerin sayýsý ise 117... Baskýn sýrasýnda Kâbe’de namaz kýlan ziyaretçilerden ise 26 kiþi öldü... Yargýlamalar sonrasýnda baskýna karýþan 63 kiþi, kafalarý kesilerek idam edildi. 6 günlük baskýn sýrasýnda Mekke ve Medine’de sokaða çýkma yasaðý ilan edildi... http://www.hurriyet.com.tr/_np/6219/8746219.jpg Asýrlardýr kesintisiz devam eden tavaf, baskýn süresince yapýlamadý. Sel sularý altýnda kalan Kâbe’de yüzerek tavaf 1941 ve 1974 yýllarýnda Kâbe’yi, “havuzun içinde yüzen bir yapý”ya döndüren sel baskýnlarý yaþandý. 1941’deki sel baskýný o kadar güçlüydü ki, arabalar bile su üzerinde yüzdü. Bu yýlda yaþanan sel olayýnda Hacerül Esved taþýnýn bir parçasýnýn koptuðu söylenir. 1974’te yaþanan sel baskýný da Kâbe ziyaretçilerini epey zorladý. Tavaf sýrasýnda sele yakalanan ziyaretçiler, bir süre Kâbe’nin duvarlarýnda oturdular. Ancak yüzerek tavafa devam edenler de oldu... Böylece... Sel bile tavafý duramadý... http://www.hurriyet.com.tr/_np/6218/8746218.jpg Yetkin rehberler Çoðu Mýsýr’daki meþhur Ezher Üniversitesi’ni bitirmiþ genç Türk rehberler, umreye gelenlere Ýslam tarihiyle ilgili en doðru bilgileri veriyorlar. http://www.hurriyet.com.tr/_np/6222/8746222.jpg Kâbe sular altýnda Kâbe, aþýrý yaðýþlar nedeniyle yakýn tarihte iki kez sular altýnda kaldý. Ancak sele raðmen ziyaretçilerin tavafý sürdü. Kâbe’yi yüzerek ya da basit kayýklarla tavaf edenler oldu. Bir diðeri ise tam altý gün süren ve Kâbe’de kan akmasýna yol açan baskýndý. Tüm dünyada büyük tepki çeken baskýna karþý Ýslam dünyasýnda büyük gösteriler yapýldý. Olaylarýn ayrýntýlarý, uzun süre öðrenilemedi. Ýlginç sorulara ilginç cevaplar SORU: Peygamber Camii’ne girerken kollarýmýza yapýþan insanlar bizden ne istiyorlardý? CEVAP: Avluda kurulan binlerce iftar sofrasý vardý... Kollarýmýza yapýþanlarýn tek söylediði þuydu: Lütfen bizim soframýza buyurun... O kadar ýsrarlýydýlar ki, ancak “Biz baþka bir sofranýn davetlisiyiz” deyince kolumuzu býrakýyorlardý. SORU: Dünyanýn en büyük iftar sofrasýný kim finanse ediyor, Türklerin sofrasýnda kimler vardý? Sofra nasýl rekor bir sürede kalktý? CEVAP: Ýftar sofralarýnýn maliyeti çok yüksek deðil... Bu nedenle isteyen herkes sýrayla finansör olabiliyor... Peygamber Camii’nin avlusunda Türklerin finanse ettiði çok sayýda sofra var... Türklerin sofralarýnda Medine’de bulunan Milli Eðitim’e baðlý okullarýn öðretmenlerinden Türk iþçilerine kadar herkes yer alýyor... SORU: Peygamber Camii’nin içinde yatan insanlardan bazýlarý neyin provasýný yapýyorlardý? CEVAP: Bembeyaz kýyafetler içinde öðle ile ikindi arasý caminin içinde yatanlara bakýnca, akla sadece “mahþer günü” geliyor... Biz de baktýk ve “Mahþer günü gibi” dedik... SORU: Medine’de rehberimizin bize anlattýðý derslerle dolu cenaze namazý hikâyesi neydi? CEVAP: Türkiye’de bazen “Falancanýn cenaze namazý kýlýnmaz” tartýþmalarý gündeme gelir. Oysa Medine’deki rehberimiz bize, Peygamber’in bir uygulamasýný anlattý: Peygamber döneminin ünlü münafýklarýndan, her fýrsatta Müslümanlarýn aleyhinde çalýþan Abdullah bin Übey öldüðünde, onun cenaze namazýný kýlmak istemiþti... SORU: Türk iþçileri Peygamber Camii’ni onarýrken, bir sütunu niye daha büyük yaptý? CEVAP: Sütunu büyük yaptýlar, çünkü Peygamber’in secde ettiði yeri o sütunla kapatmak istediler. Amaç: Peygamber’in secde ettiði yere ayakla basýlmasýna engel olmaktý. SORU: Türk iþçileri, caminin inþaatý sýrasýnda Hz. Muhammed’i rahatsýz etmemek için ne önlem aldý? CEVAP: Kullandýklarý inþaat aletlerini kumaþla, kadifeyle sarýp gürültü çýkarmamaya özen gösterdiler. Türk iþçilerinin Peygamber’in kabri baþýnda yapýlan inþaat faaliyeti, hep böyle sürdü... SORU: Peygamber’in Medine’de ilk namazýný kýldýðý camiin tepesindeki küçük deliðin sýrrý ne? CEVAP: Kuba Mescidi’nde mihrabýn üstündeki kubbede, herkesin fark edemeyeceði bir delik var... Bu delik, Kuba Mescidi’nin onarýmýnda çalýþan Türk iþçiler tarafýndan açýlmýþ. Hz. Peygamber’in namaz kýldýðý yeri iþaretliyor. Tam o deliðin altýnda kýlýnan namazýn sevabýnýn daha fazla olduðuna inanýlýyor. SORU: Kýblenin deðiþtiði gün Medine’de ne yaþandý? CEVAP: Müslümanlarýn ilk kýblesi Mescid-i Aksa idi... Peygamber, Medine’de önceleri Mescid-i Aksa’ya dönerek namaz kýlýyordu... Bir gün Medine’de Beni Seleme semtinde 30 kadar sahabesiyle ikindi namazýný kýlarken, kýblenin deðiþtiði emri geldi. Namazýn iki rekatý Mescid-i Aksa’ya yönelik olarak kýlýnmýþtý, ayet gelince son iki rekat tam tersi yönde bulunan Kâbe’ye yönelik olarak kýlýndý... Bu namazýn kýlýndýðý yerde yapýlan mescide “Kýbleteyn Mescidi” adý verildi... “Kýbleteyn”, yani “Ýki kýbleli”... Ahmet Hakan, Hürriyet, 06.09.2009 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 9. September 2009 Autor Teilen Geschrieben 9. September 2009 Peygamber kabri hakkýnda PEYGAMBER, Mescid-i Nebevi’nin, yani Peygamber Camii’nin içinde yaþýyordu... Evi orasýydý... Vefatý odasýnda gerçekleþmiþ... Ve bütün peygamberler gibi o da, öldüðü yere defnedilmiþ... Yani... Peygamber’in kabri, bugün çok büyük bir alana yayýlmýþ olan Peygamber Camii’nin içinde, yeþil kubbeli bölümün altýndadýr... Orasý bir odanýn içindedir... Üzeri betonla örtülen bu odanýn altýnda yatýyor Hz. Muhammed ve oraya kimsenin girmesine izin verilmiyor. Ziyaretçiler, sadece odanýn penceresine yaklaþabiliyor... Arkadan gelenlere yer verilmesi için ziyaretçilerin pencere önünde uzun süre beklemelerine izin verilmiyor. Peygamber’in kabrinin bulunduðu odanýn önüne gelindiðinde, elleriyle selam veren ziyaretçiler, “Esselamu Aleyküm Ya Resulullah” diyorlar. Peki Peygamber’in kabrinin yaný baþýnda baþka kimler var? Hz. Ebubekir ile Hz. Ömer var... Anlatýlanlara göre Hz. Ömer, hilafeti sýrasýnda Hz. Ayþe’ye Peygamber’in yanýna gömülmek istediðini söylemiþ. O da yerinden fedakarlýk yapýp Hz. Ömer’e yer vermiþ. Kabirlerin sýralanma þekli þöyle: Önce Peygamber’in kabri, ardýndan biraz geride Hz. Ebubekir’in kabri ve ondan da biraz geride Hz. Ömer’in kabri... Peygamber Camii’nde uyku Ben uyumadým ama uyuyanlar söylüyor: Dünyanýn en dingin, en ferah ve en derin uykusu burada uyunuyormuþ. Özellikle öðle ve ikindi arasý onca kalabalýk içinde uyuyanlarýn sayýsý hayli fazladýr. Mekke ile Medine arasýndaki sekiz fark BÝR: Mekke serttir, gerilimlidir, kendini kolay ele vermez... Medine yumuþaktýr, gerilimsizdir, hemen buyur eder sizi... ÝKÝ: Mekke keskin daðlarýn arasýna sýkýþmýþtýr... Aman vermez geçitlerle çevrilir... Medine geniþ bir coðrafyaya yayýlmýþtýr... ÜÇ: Mekke kýraçtýr... Aðaçsýzdýr... Daha sýcaktýr... Medine yeþildir... Ne kadar sýcak olursa olsun, kendine korunacak bir saçak altý bulursun... DÖRT: Mekke insaný biraz asýk suratlýdýr, hemen sosyalleþmez... Medine insaný halim selimdir, gülümser her daim... BEÞ: Mekke geceleri güzeldir... Medine gündüzleri... ALTI: Mekke’yi Mekke yapan Kâbe’dir... Medine’yi Medine yapan ise Peygamber Mescidi... YEDÝ: Mekke’nin lakabý “mükerreme”dir... Medine’nin lakabý ise “münevvere”... Biri “kerim”dir, diðeri “aydýnlatan”. SEKÝZ: Mekke farzlarýn þehridir, Medine sünnetlerin... MAHREM NOTLAR Özkök, ‘Lebbeyk’i nereden anýmsadý Kâbe’de herkes “Lebbeyk...” diye baþlayan bir dua ediyor... Yüksek sesle... “Sana geldim”, “Davetine icabet ettim”, “Huzurundayým” anlamýnda Arapça bir ünlemdir “Lebbeyk...” Yani Kâbe’de en fazla iþitilen sözcüktür “Lebbeyk...” Ertuðrul Özkök, Kâbe’de “Lebbeyk...” sözcüðünü iþitince, “Ben bunu bir yerden anýmsýyorum ama nereden” deyip durdu... Derken anýmsadý Ertuðrul Bey... Vakit Gazetesi her Hac döneminde kocaman baþlýk atar “Lebbeyk” diye... Ýri ve baðýran harflerle... Ertuðrul Bey de o manþete bakýp pek bir anlam veremezmiþ... Ama artýk Vakit’in “Lebbeyk...” manþetlerine bakýnca... Ne demek istendiðini anlayacak... Ne diyelim? Sað olasýn Vakit! Bak, bir iþe yaradýn... Medine’de ne yapýlýr ALIÞVERÝÞ: Medine’de bütün dükkanlarda Türkçe konuþuluyor... Tezgahtarlara soruyorsunuz “Nasýl öðrendiniz?” diye... Cevap, “Buraya gelen Türklerden” oluyor. Yani Türkler için Medine çarþýsýndaki alýþveriþte iletiþim çok kolay... HURMA BAHÇESÝ SEFASI: Medine’de çok sayýda bulunan hurma bahçelerinden birine mutlaka gidilmeli... Orada ikram edilen yemeklerden yenmeli... Ve en sonunda alýcýlarýn önüne getirilen hurma çeþitlerinden satýn alýnmalý... MÜZE GEZÝSÝ: Ýslam Araþtýrmalarý Merkezi’ne mutlaka gidilmesi gerekir. Orada Türklerin yaptýðý dev maketlerde yansýtýlan, Mekke ve Medine þehirlerinin Peygamber dönemi ve Osmanlý dönemi incelenir... Merkezin baþýnda bulunan Ezher mezunu Türk yetkililerin anlatýmlarýna kulak verilir... Bu müzeye gitmeden Mekke ve Medine’nin tam olarak anlaþýlmasý mümkün deðildir. ARAP KAHVESÝ: Biraz otel lobilerine de vakit ayýrmak lazým... Lobiye oturun, garsonlara taze hurma ve Arap kahvesi sipariþi verin... Ýnanýlmaz bir lezzet sizi bekliyor... Ahmet Hakan, Hürriyet, 07.09.2009 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 9. September 2009 Autor Teilen Geschrieben 9. September 2009 Her kesimden din zabitlerine yanýtlar MEÐER memleketimizde ne de çok “din zabiti” var imiþ... Meðer dört bir tarafýmýz hem dindar kesimden, hem de ladini kesimden azýlý zabitlerle çevriliymiþ... Mesela... Ladini zabit, “Tanrý ile kul arasýnda kalmasý gerekenleri ifþa ediyorsunuz...” diye haykýrýyor... Seyþel Adalarý’na tatile gidip, yiyip içtiklerimizi yazsak... Bu zabit türünün hiç sesi çýkmaz... Ama iþin içine “din” girdi mi, bu zabitin kafasý atar... Hemen o kliþe devreye girer: “Tanrý ile kul arasýnda gizli kalmasý gereken...” Niye gizli kalacakmýþ kardeþim? Niye? Hem biz kendimizi “Tanrý’nýn en iyi kullarý” diye mi sunduk burada? Bütün vazifelerimizi eksiksiz yaptýk mý dedik? Sevabýmýzý da yazdýk, günahýmýzý da... Sadece sevap ve günahtan mý söz ettik? Gazeteciliðin en eski tarzý olan “izlenimcilik”in küçük bir denemesini yapmadýk mý? Dini zabit ise bir baþka âlem... “Ýhram giymemiþler... Namaz kýlmamýþlar...” falan diye sataþýyor... Bizim niyetimize dair ahkâmlar kesiyor... Sana ne be kardeþim? Ýster ihram giyerim, ister giymem... Namaz kýlýyorsam, senin rýzan için mi kýlýyorum? Oruç tutuyorsam, senin rýzan için mi tutuyorum? Hem sen hangi hakla devreye giriyorsun ki? Çekilsene aradan... Sen bizim “pastaran”ýmýz mýsýn? Bu geziden benim çýkardýðým sonuçlar 47 derece sýcakta bile insanlarýn dayanma gücü olabilirmiþ... Kâbe’de bulunan Ýslam ümmetinin Ertuðrul Özkök’e en azýndan özel bir gýcýðý yokmuþ... Daha önce Mekke ile Medine’ye giden biri, yanýnda hiç gitmemiþler ile ikinci kez gittiðinde, bir ev sahibi tedirginliðiyle “Acaba nasýl bulacaklar?” diye endiþeye gark olurmuþ. Memleketimizin yüzünü Batý’ya çevirmiþ aydýnlarý, kutsal topraklara acayip yabancý imiþ... Kutsal topraklardaki organizasyon bozukluklarýnýn çözüm kuralý, “sorun çýktýkça çöz” þeklindeymiþ... Suudi Arabistan’da Türkler pek bir itibarlý olduklarý halde bunun havasýný atmayacak kadar da cool imiþler... Hurma aðacý ile insanýn yaratýlýþý arasýnda kuvvetli baðlar varmýþ, hurma aðacý bitkiden çok insana benziyormuþ. Mekke ve Medine’ye gidip gelenler, olaya hep ayný pencereden bakýyormuþ. Bu yüzden bu iki kente baþka pencerelerden bakanlarýn da gitmesi fevkalade önemli imiþ. Türklerin kutsal topraklardaki etkinliði ve nüfusu acayip artmýþ. Suudi Yönetimi’nin tarihe dair ne varsa her þeyi dümdüz etme alýþkanlýðý, artýk kanýksanmýþ... Peygamber istatistiði /_np/8941/8758941.jpg MEDÝNE’de Ýslam Araþtýrmalarý Müzesi’nin duvarýnda Arapça bir istatistik tablosu yer alýyor. Müzeyi bize gezdiren görevliye soruyoruz: “Bu nedir?” Cevap veriyor: “Hz. Peygamber’le ilgili bir istatistik”. Yani Hz. Muhammed’in hayatýnda nelerin, ne oranda yer tuttuðunu gösteren bir istatistik... Bu sonuçlara göre Hz. Muhammed’in siyasi ve manevi yönünün oraný hayli yüksekken, “askeri yönü” sadece yüzde 5 olarak kalmýþ. Askeri yönün bu derece düþük gösterilmesinde, sanýrým Hz. Muhammed’e “Savaþ Peygamberi” yakýþtýrmasý yapanlara bir yanýt verme çabasý var./_np/8940/8758940.jpg Hz. Muhammed’in askeri yönü yüzde beþ Medine Ýslam Araþtýrmalarý Merkezi’ndeki istatistik tablosu... Hz. Muhammed’in askeri yönü yüzde 5 olarak veriliyor... Müzedeki maketlerden birinde de Uhud Savaþý canlandýrýlýyor. TEÞEKKÜR /_np/8942/8758942.jpg BU yazý dizisinin hazýrlanýþýnda bize çok büyük yardýmlarý olan Ýslam Konferansý Örgütü Genel Sekreteri Ekmeleddin Ýhsanoðlu’na ve bize orada unutamayacaðýmýz bir iftar veren eþi Füsun Ýhsanoðlu’na çok teþekkür ediyoruz. Ayrýca daha ziyaret baþlamadan yardýmýmýza koþan ve dönüþte uçaða bindiðimiz ana kadar yardýmýný esirgemeyen ÝKÖ medya danýþmaný meslektaþýmýz Fatih Öke’ye de teþekkür borçluyuz. Gezimizi mükemmel þekilde organize eden Nüanstur’un, onun Medine yetkilisi Yakup Bozdoðan ile rehberlerimiz Osman Korkmaz ve Mustafa Nalbant’ýn yardýmlarýný da unutmayacaðýz. ERTUÐRUL ÖZKÖK - AHMET HAKAN Ahmet Hakan, Hürriyet, 08.09.2009 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 9. September 2009 Autor Teilen Geschrieben 9. September 2009 Cemel vakasý MADEM bizim “yazý dizisi” bitti... Madem en aðýr abi yazarlarýmýzdan (örnek: Haþmet B.), en ek yazarý kýzlarýmýza (örnek: Ayþe Ö.) kadar herkes, “Ertuðrul Özkök ile Ahmet Hakan'ýn kutsal topraklar macerasý”ný sarakaya almak için yarýþa girmiþ durumda... O zaman... Bu dostlarýmýza þöyle daha etli butlu, daha diþe dokunur, daha sarakaya gelir, daha muazzam bir malzeme sunalým da çarþý karýþsýn, þenlik çýksýn... Buyurun dostlar, buyurun... Ýþte Türk matbuat tarihine geçecek olan “Cemel Vakasý”nýn çarpýcý fotoðrafý... Bu elektrikli, gerilimli, en az 20 makale ve 15 internet sitesi haberini hak eden fotoðrafýn öyküsü þudur: * * * Medine'de Peygamber'in Veda Hutbesi'ni verdiði alana geliyoruz. Alan, sarýçiçeklerle süslenmiþ develer ve devecilerle dolu... http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/arsivimage.aspx?picid=8765522 Deveyle gezintinin yarým saati 10 riyal... Özkök'le bana “yolu Sultanahmet'e düþmüþ Ýngiliz turist muamelesi” çeken deveciler, bir anda etrafýmýzý sarýyorlar... Hücum altýndayýz. Meydan “Tefaddal ya hacý...” sesleriyle inliyor... Ertuðrul Özkök'le birbirimize “Hangimiz deveye binecek?” bakýþý fýrlatýyoruz... Ýslam tarihinin ünlü hilekârý Amr Ýbni As tavrý koyan Özkök, hemen þu teklifte bulunuyor: “Yazý tura atalým, kaybeden deveye binsin... Kazanan devenin ipini tutsun...” Daha ben teklifin ne olduðunu anlamadan Ertuðrul Özkök, devecilerin þaþkýn bakýþlarý altýnda cebindeki parayý yukarý fýrlatýyor... Ve bingo! Ertuðrul Özkök kaybederek, deveye binmeye hak kazanýyor. Allah cümlemize böyle kaybetmeler ihsan eylesin... * * * Tam bu sýrada deveciler, kendilerinden beklenmeyecek bir atakla hem Özkök'ün, hem de benim baþýma geleneksel Arap baþlýðý “kefiye”yi koymasýnlar mý? Aman Tanrým! Þu andan itibaren her ikimiz de feci þekilde oryantalistiz... “Ne kadar da turistik” deyip Venedik'te gondola binmeyi bile reddetmiþ bir adam olarak ben, durumdan feci þekilde rahatsýz iken... Ertuðrul Özkök, kaybetmenin derin hazzý ve heyecaný içinde, deve üstünde oryantalistliðinin keyfini çýkarýyor. Özkök'ün gezi boyunca “Lawrence of Arabia”ya en yaklaþtýðý anlar... * * * Zavallý ben... Önce elimdeki devenin ipine bakýyorum... Ardýndan da devenin üstünde keyiften dört köþe olmuþ Ertuðrul Özkök'e... Aldatýlmýþ olmanýn insanda yol açtýðý acýmasýzlýkla, devenin üstünde lunapark çocuðu gibi eðlenceye dalmýþ olan Özkök'e doðru baðýrýyorum: “Ertuðrul Bey... Hatýrlatmak isterim: Burasý Veda Hutbesi'nin verildiði alan... Veda, veda...” Ve iþte planým tutuyor. “Veda” kelimesini duyan Özkök'ün yüzü asýlýyor, morali bozuluyor ve deveden iniyor. * * * Vallaha benden bu kadar... Ama eðer... Bu öykü ile bu fotoðraf da kesmezse... Bir bakmýþsýnýz, ekonomi yazarlarýnýn bile kayýtsýz kalamayacaðý “ihram fotoðraflarý”ný yayýnlamýþým... Maksat: Mavraya mütevazý bir katký... Ahmet Hakan, Hürriyet, 09.09.2009 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.