Webmaster Geschrieben 1. September 2009 Teilen Geschrieben 1. September 2009 Said-i Nursî'nin 74 yýl boyunca gizli kalan sorgu tutanaklarý Ýznini almadýðým için ismini vermeyeceðim bir okuyucum, bana hafta içerisinde kendisine babasýndan kalan ve Said-i Nursî'nin 1935 yýlýnda Isparta ve Eskiþehir Sorgu Hâkimliklerince yapýlan sorgu tutanaklarýnýn asýllarýný gönderdi. Tutanaklarda ilk bakýþta dikkati çeken husus, Said-i Nursî'nin sonraki senelerde yazýlan hayat hikâyesinde, hâkimlere karþý oldukça sert sözler kullandýðýnýn iddia edilmesine raðmen, bu sözlerin zabýtlarda bulunmamasý HAFTA içerisinde, Ankara'da yaþayan bir okuyucumun gönderdiði zarftan bir mektup ve bir dosya çýktý. Mektupta "Ekte, rahmetli babamýn evraký arasýnda bulduðum ve Said-i Nursî'nin 1935 yýlýnda Isparta ve Eskiþehir Sorgu Hâkimliklerince yapýlan sorgu tutanaklarýnýn aslý bulunmaktadýr. Yazýlanlar ilginç olmakla birlikte, merakýmý gidermekten öteye bana fazlaca bir yararý olmayacaktýr. Bu düþünce ile çalýþmalarýnýzda istifade edebilirsiniz diye size gönderiyorum. Deðer bulursanýz, muhafaza edebilirsiniz" deniyordu. Said-i Nursî'nin sorgu tutanaklarý tamamý 44, metin kýsmý ise 34 sayfa olan bir dosyaydý. Bu son derece ilginç ve önemli evraký gönderen okuyucumun ismini, iznini almadýðým için vermiyor ama samimi teþekkürlerimi buradan ifade ediyorum. 20. yüzyýlýn ilk on yýlýndan itibaren Türkiye'nin düþünce ve inanç tarihi üzerinde önemli bir etkisi olan Said-i Nursî'nin hayatýnýn her safhasý hakkýnda çok sayýda araþtýrma yapýldý. Üstelik, bizzat kendisi de, ömrünün son döneminde kaleme aldýrdýðý "Tarihçe-i Hayat" isimli eserde hayatýný ayrýntýlarýyla anlatýyordu. 11 AY HAPÝS VE SÜRGÜN Ömrü tutuklamalarla, mahkemelerle ve sürgünlerle geçen Said-i Nursî'nin hayatýnda 1935'teki tutuklanmasýnýn önemli bir yeri vardý. Öðrencilerinin ifadesine göre, kendisine baðlý olan 120 kiþiyle beraber Isparta'da tutuklanýp Eskiþehir'e gönderilmiþti. "Dini ve dinî duygularý âlet ederek devletin iç güvenliðini ihlâle teþebbüsle" suçlanmýþ, Eskiþehir'deki yargýlamada kendisine 11 ay hapis ve Kastamonu'ya sürgün cezasý verilmiþ, talebesinden 15 kiþi altýþar aya mahkûm olmuþlar diðer öðrencileri ise serbest býrakýlmýþlardý. Ýþte, okuyucumun bana gönderdiði tutanaklarda, Said-i Nursî'nin Isparta ve Eskiþehir'deki ifadelerinin tam metni yeralýyor. ÝFADE ÝLE YAYIN FARKLI Said-i Nursî, "Tarihçe-i Hayat"ýnda gerçi mahkemelerdeki ifadelerinden bahsediyor ve ifade metinlerini de veriyor, ancak "Tarihçe-i Hayat"taki metin ile sorgu zaptý arasýnda üslûp bakýmýndan önemli farklar var. En önemli fark, "Tarihçe-i Hayat" metninde Said-i Nursî'nin ifadesini alan hâkimlere karþý oldukça sert sözler kullandýðýnýn iddia edilmesine raðmen, bu sözlerin zabýtlarda bulunmamasý, yani "Ýþte, ey Türkçülük dâva eden mülhid zâlimler!" yahut "Ey heyet-i hâkime! Bu uzun ifâdâtý-mý (ifadelerimi) dinlemekten usanmamak gerektir" gibisinden cümlelerin yeralmamasý ve hâkimlere daha alttan alan bir üslupla hitap ettiðinin görülmesi. Bu sayfada, Said-i Nursî'nin Isparta ve Eskiþehir'deki ifadelerinin bazý bölümlerini, günümüzün diline aktararak ama cümle yapýsýný aynen muhafaza ederek veriyorum. 'Okurum ama yazým noksandýr' SAÝD-i Nursî, 7 Mayýs 1935'te Isparta'da verdiði ifadede okuma bildiðini ama yazýsýnýn çok kötü olduðunu söylüyor: - Arap harfleriyle okur yazar mýsýnýz? - Okurum fakat yazým gayet noksandýr. Ancak hattýma (yazýma) alýþabilenler okuyabilir. - Barla'da yazý iþlerini kim yaptý? - Benim ziyaretime gelen herhangi bir þahsa kendime ait olarak yazdýðým bu eserlerimi yine kendi þahsým için yazdýrdým. Çünki, kendi yazým okunmayacak derecede olduðundan, gelen herhangi bir kimseye rica eder, beyaz ettirirdim (temize çektirirdim). Osmanlý'da da, Cumhuriyet'te de hayatý hep sürgünlerde geçti HAYATINI "Eski Said" ve "Yeni Said" þeklinde iki devreye ayýran ve resmî adý "Said Okur" olan Said-i Nursî 1876'da, Bitlis'in Hizan Kazasý'na baðlý Ýsparit Nahiyesi'nin Nurs Köyü'nde doðdu. Düzenli bir eðitimi olmadý. Sultan Abdülhamid'in iktidarý sýrasýnda seyahat etmesi yasaklandý ve 1908 e yani Meþrutiyet'in ilânýna kadar köyünün civarýnda yaþadý. Sonra Ýstanbul'a geldi, Derviþ Vahdetî'nin Volkan Gazetesi'nde yazmaya baþladý. O yýllarda "Said-i Kürdî" adýný kullanýyordu ve "Bedîuzzaman" yani "zamanýnýn en iyisi, eþi ve benzeri olmayaný" diye bir unvaný da vardý. 31 Mart ayaklanmasýndan sonra yargýlandý, 1923'te Ankara'ya gitti, burada kýsa bir müddet kalýp Van'a geçti. MEZARI KAYBEDÝLDÝ 1925te, Þeyh Said Ýsyaný'ndan sonra önce Burdur'a, yedi ay sonra da Isparta'nýn Barla nahiyesine sürgün edildi. Meþhur eseri "Risâle-i Nur"u burada yazmaya baþladý. Sekiz sene Barla'da yaþadý, 1934 Temmuz'unda Isparta'ya gönderildi, 1935'te çok sayýda öðrencisiyle beraber Eskiþehir Aðýr Ceza Mahkemesi'nde yargýlandý, on bir ay hapse mahkûm edildi. Kastamonu'ya sürüldü, 1943'te yeniden tutuklandý, bu defa dokuz ay Denizli'de tutuklu kaldý ve Emirdað'a sürgün edildi. 1947'de tekrar tutuklanan ve 20 ay Afyon Hapishanesi'nde yatan Said-i Nursî, tekrar Emirdað'a gönderildi. 1950'de Demokrat Parti'nin iktidara gelmesi üzerine seyahatlere baþladý ve 1952'den itibaren iki defa Ýstanbul'a, 1960 darbesinden önce de Þanlýurfa'ya gitti. Ýçiþleri Bakanlýðý'nýn emriyle yeniden Isparta'ya götürülmek istenirken, 1960'ýn 23 Mart'ýnda Þanlýurfa'da hayata veda etti ve Halilü'r-Rahman Dergâhý'na defnedildi. Ama, dört ay sonra askerî yönetimin emriyle mezarý açýldý ve cenazesi alýnarak bilinmeyen bir yere götürüldü. 'Hizmetlerimin yüzde doksaný, Türkler içindir!' SAÝD-i Nursî, ifadesinin bir bölümünde kendisinden "Kürt" diye bahsedilmesinden yakýnýrken þöyle diyor: "Adalet açýsýndan taraf tutma fikrini veren ve adaletin mahiyetini zulme çeviren bir hadise ile Isparta'da maruz kaldým. Bu da, bazý sorgularda bana karþý 'Kürt' diye hitap edilmesidir. Bununla hem ahýret kardeþlerimin millî hamiyetlerine iliþerek aleyhime bir his uyandýrmak, hem de mahkeme ve adaletin mahiyetine bütün bütün zýt ve muhalif bir cereyan vermek istediler. Evet, hâkim ve mahkemelerin taraf tutma þâibesinden aklanmýþ olarak gayet tarafsýzca hareket etmesi adaletin birinci þartý olduðuna dair binlerce tarihî hatýra ve sosyal hadise delil gösterilebilir. 'ÖNCE, MÜSLÜMANIM' Benim hakkýmda bir yabancýlýk hissini veren ve adaletin bakýþýný þaþýrtmak isteyen adamlara derim ki: Ben herþeyden evvel Müslüman'ým ve Kürdistan'da dünyaya geldim, fakat Türkler'e hizmet ettim ve yüzde doksan hizmetim Türk'e olmuþ ve en çok hayatým Türkler içinde geçmiþ, en sadýk ve hâlis arkadaþlarým Türkler'den çýkmýþ ve Ýslâmiyet ordularýnýn en kahramaný Türkler olduðundan, Kur'an doðrultusunda Türkler'i sevmekliðim hizmetlerimiz gereði bulunmuþtur. Bana 'Kürt' diyen ve kendini milliyetperver gösteren adamlarýn bini kadar Türk milletine hizmet ettiðimi hakiki ve civanmert binlerce Türk ile ispat ederim. Benim kitaplarým Kürtler'in deðil, belki tamamen Türkler'in elinden geçmiþtir. Bizi bu belâya sokan ve hükümetin mühim bazý erkânýný kandýran ve milliyetperverlik perdesi altýnda entrikalar çeviren Isparta'daki (burada bir kelime anlaþýlmýyor) benim hakkýmda tesbit edilmeyen ve tesbit edilse dahi bir suç teþkil etmeyen, suçsa bile yalnýz beni mes'ul eden bir madde yüzünden kýrktan fazla Türk'ün kýymetli gençlerini ve muhterem ihtiyarlarýný büyük bir cinayet iþlemiþler gibi bu belâya atmak milliyetperver varlýk icabý mýdýr? Evet, sebepsiz bu iþkenceli tevkife düþenler içerisinde öyleleri vardýr ki, uzaktan ona yalnýz bir selâm veya iman ile ilgili bir risâle gönderdiðim için onu bir cani gibi çoluk-çocuðu içinden alýp bu belâya atmak milliyetçilik midir? Ben ki, nazarlarda yabancý millettenim. Bu tutuklu olan civanmerd ve muhterem Türk gençleri ve ihtiyarlarý içinde öyleleri vardýr ki, on sene bana zulmeden memurlara beþ seneden beri onlarýn hatýrlarý için beddua etmekten vazgeçtim. Onlarýn içinde öyleleri var ki, yüksek seciyelerinin en hâlis örneklerini büyük bir hayret ve takdir ile þahsiyetlerinde gördüm ve Türk milletinin baþarma sýrrýný onlarda anladým. 'GARÝP BÝR ÝHTÝYARIM' ...Binâenaleyh, Türkçülük dâvâ eden Isparta memurlarý Türk Milleti nin medâr-ý iftihârý olabilecek bu kadar insaný adi ve ehemmiyetsiz bahanelerle ve onlarýn tabiriyle benim gibi bir Kürd'ün yüzünden periþan edip hor görüp küçük düþürmeleri milliyetçilikleri, Türkçülükleri, vatanperverlikleri iktizâsýndan mýdýr, bunlarý tamamen vicdanýnýza terkediyorum. ...Eðer bir suç varsa, kabul ettim, o benimdir. Diðerleri, büyüklüklerinden, benim gibi garip bir ihtiyar hocaya soba yakmak, su getirmek, yemek piþirmek, kendime mahsus bir risâlemi temize çekmek gibi cüz'i iþlerimi sýrf Allah için yapmýþlar ve benim hatýrým için hatýra defteri hükmündeki iki kitabýmýn sonuna imza atmýþlardýr. Acaba dünyada bir kimseyi bu sebeple paylayýp suçlayacak bir kanun, bir usul ve bir maslahat var mýdýr?" Murat Bardakçý, HaberTürk, 31.08.2009 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.