Webmaster Geschrieben 29. August 2009 Teilen Geschrieben 29. August 2009 Mevlana ve Þems ve aþk Ramazan, bir yýl içerisinde sadece kendime sakladýðým ay! Nâdandan uzaklarda, içinde saklanabildiðim tek ay! Çengelköy'deyim. Evde. Yalýnýz. Bildiðim en iyi iþi yapýyorum. Okuyorum. "Ne zaman karanlýk artar ve sevgili sana çirkin görünmeye baþlarsa, ona daha çok yaklaþ!" diyen ustanýn, Tebrizli Þems'in öðüdüne uyuyorum. Geceleri, yataðýma uzanýp iki dizimi de karnýma çekiyor ve sevgiliyi ancak üþürken zikredebiliyorum. Sýrf ýsýnabileyim diye... iniltilerime karþýlýk vermekte "Yetimlerin Efendisi" gecikmesin diye... * * * Ne tuhaf deðil mi, Hz. Ali, "Perde açýlsaydý yakîn yine artmayacaktý" diye uyarmýþ hakikat talibini. Yani günün aydýnlanmýþ olmasý, hakikati görmenin güvencesi deðil. Ürküyorum bu yüzden. Beyaz ölüm'ün hemen yanýbaþýna, bu sefer, âdetim hilâfýna, siyah ölümü de iliþtirmek istiyorum. (Yani kendimi aç býrakmakla yetinemem artýk, halka tahammül de etmek zorundayým.) Siyah ölüm uðruna, bu ilk hafta, ne yapýp edip okumalarým arasýna dört de roman sýkýþtýrdým: Hz. Pir-i Mevlâna ile Þems-i Tebrizî hakkýnda yayýmlanmýþ ikisi tercüme, ikisi telif olmak üzere dört roman... 1. Nefrin Tokyay, 'Tebriz'in Kýþ Güneþi' (Aralýk 2005) 2. Ahmet Ümit, 'Bab-ý Esrar' (Kasým 2008) 3. Saide Kuds, 'Kimya Hatun' (Þubat 2009, Farsça'dan) 4. Elif Þafak, 'Aþk' (Mart 2009, Ýngilizce'den) Üþüdükçe, Þems-i Tebrizî'nin —'Hýrka-i Þems' olarak da bilinen— 'Makalât'ýyla bir kez daha ýsýnmayý beceremeseydim, acaba bu dört kitaplýk gürültünün üstesinden gelebilir miydim, bilemiyorum. Neyse ki hepsini okudum. Hem de altýný üstünü çize çize. * * * Bir vesileyle, rahmetli babamýn hususî nüshasýný bulup çýkardým kütüphanemden, ve artýk iyice sararmýþ ve yýpranmýþ yapraklarýný karýþtýrýrken, kendisinin sayfa kenarlarýna düþtüðü bazý notlara tesadüf ettim. Hepsi de "Mart 1982" tarihli... Bir sayfada bir paragrafý daire içine almýþ ve yanýna þöyle bir not çýkmýþ: — "DÜCANE'nin kulaðý çýnlasýn!" Hemen karþý sayfada Þems'in bir ayetle ilgili teviline þu notu düþmüþ: — "DÜCANE okusun! Ayeti de inkâr edemez ya! Kendine yakýn olandan kaçmasýn yeter!" Bir yerde Þems, "Bal içindeyiz, kanadýmýzý çýrptýkça daha çok yapýþýyoruz" demiþ, babam da yanýna þu notu düþmüþ: — "O senin yüzüne bakýyor hâlde iken, (ey oðul), sen hâlâ arkasýndan gýybetinde bulunuyorsun." (Yani, gönül aynanda O'nunla yüzyüze konuþacaðýna, baþkalarýnýn aktardýðý bilgilere güvenip habire o dedi, bu dedi diye dedikodu yapýyorsun!) Ve daha bu minval üzre yazýlmýþ muhtelif notlar... Þaþýrýp kalmýþtým. Niçin sanki çok uzaklardaymýþým gibi, babam bana böyle uyarýlar gönderme gereði duymuþtu acaba? O tarihlerde ben neredeydim? Derken, hatýrladým; o tarihte, babamla aramda geçen þeriat-hakikat, zahir-batýn münakaþalarý yüzünden koca (!) kütüphanemi de sýrtýma alarak evi terketmiþtim. Beþ parasýzdým. Fakat izzet-i nefsimi de ezdiremezdim ya! Ne de olsa bir dâvâ adamýydým. Zahire sýmsýký sarýlan genç bir adam!. Babasýna raðmen, kendini kendine ispatlamaya ihtiyaç duyan küçük bir adam! Ýnsanlar sýrf kendisini incitti diye, hakikati insanda arayýp bulmak yerine, onu sadece kitaplarda bulacaðýna ahdetmiþ zavallý bir adam! 19-20 yaþlarýnda kendimce tutunacak muhkem bir kulp ararken, rahmetli babam her tutamaðýn bir tasallut sebebi olduðunda ýsrar ediyordu. Ben hakikati ötelerde, yücelerde arýyordum, o ise, her defasýnda "Bir kez de insana baksan â evladým!" deyip iþimi zorlaþtýrýyordu. "Gönlüne baksana!... Kendine!" Gönül de neymiþ!? Ben uçmak istiyordum, bu nedenle de kanatlarýma dayanýyordum. O ise kanatlarýma (ilmime) deðil, ayaklarýma (irfanýma) dayanmam gerektiðini söylüyordu. Üstelik uçmak için deðil, icab ederse birgün, inmek için! Hâlâ kanatlarým çok güçlü, ve fakat ayaklarým zayýftýr! 30 yýldýr kanatlarýma dokunamayan mü'min dostlarým, nedense hep ayaklarýma tekme atmaktan zevk aldýlar; yere inersem yürüyemiyeyim diye... ilk fýrsatta sol kulaðýmdaki küpeyi çýkarýp atayým diye... Hakikat þu ki hâlâ yere iyi basamam. Kolay incinirim. Kolay incitirim. Yedi kat gökte savaþmaya yarayan kýlýcým da, kalkaným da ilim cevherinden olduðu için aslâ uzun süre ayakta kalamam, hemen düþerim. Baba sözü dinlemedim çünkü! * * * Her neyse, iþte ben böyle, bir kez daha Þems'in Hýrkasýyla ýsýnýrken, bari þu romanlarý da topluca okuyup aradan çýkarayým dedim. Acaba kimler ne kadar içebilmiþti o pýnardan? HAKÝKATÝN EDEBÝYATININ EDEBÝYATI Ne de olsa romandý... þiirdi... sanattý... mecazdý.... bunlar, sözümona kanatlarý güçlü olanlarýn semâsýydý... Hz. Pir'in nefesi, acaba onlarý ne kadar yücelere çýkarmýþtý, Þems'in ýþýðý kendilerine hangi hakikati hangi açýklýkta göstermiþti? Sonuç gayet acý vericiydi. Çünkü ortada hakikat deðil, hatta hakikatin edebiyatý bile deðil, hakikatin edebiyatýnýn edebiyatý vardý. Bildik maðara gevezelikleri... gölgelerle âþinalýk... kokusuz edebiyat... tatsýz tuzsuz ifadeler... aþksýz tutkusuz kelimeler... þiiriyetten yoksun cümleler... yýðýnla kliþe... hep bildik teraneler... pembeleþmiþ aþk lafazanlýklarý... Neymiþ, ilâhî aþkmýþ! Ýlâhî aþk, beþerî aþk, hepsi de nâdân edebiyatý! Hepsi de birer dil oyunu! Evet, hepsi de yaþanmamýþ bir âleme öykünmenin ürünü! Hakikatten yoksun! Ve samimiyetten! Ferd planýnda çekilen ýzdýrabýn kokusu duyulmuyor; ne þahsî bir hesaplaþmanýn, ne de gerçek bir acýnýn. ÞARAP ÜZÜMDEN YAPILIR, TERSÝ OLMAZ Mecnundan habersiz bin Leyla! Leylâ diye diye baþýndan yetmiþ nikâh geçmiþ bin Mecnun! Hakikatin kokusundan eser olmadýkta, o aþkýn adý ilâhî olsa n'olur, beþerî olsa n'olur? Þems ile Mevlâna aþk þarabýndan içip sarhoþ olmuþlar ama iþe bakýnýz ki sekiz asýr sonra kimileri —hem de ayýk olduklarý hâlde— 'agora'da nârâ atýyorlar! Hakikat talibinin, bir putperestin sadakatine, bir ateþgedenin içtenliðine, bir fahiþenin inkisarýna, bir sâkinin hürmetine, bir karýncanýn inadýna ihtiyacý var; tasavvuf edebiyatý üzerinden aþk kliþelerini piyasaya arzeden kýsýk gözlere deðil! Þarap üzümden yapýlýr, tersi olmaz! * * * Bu romanlarý okurken, bir Ýspanyol ressamýn, Pablo Picasso'nun beklentisi, benim de biricik beklentimi teþkil etmiþti: — "Hepimiz biliyoruz ki sanat, hakikat alanýna ait bir þey deðildir. Hakikati —en azýndan, anlamamýz için bize dayatýlan hakikati— farketmemizi saðlayan bir yalandýr sanat! Sanatçý, yalanlarýnýn doðruluðuna baþkalarýný ikna edecek yolu bulmalýdýr." Böylesi bir beklentiyi karþýlayabilecek bir sanatsal titizlik tarafýndan iknâ edildiðimi söyleyebilir miyim? Ne yazýk ki hayýr! Sanat üzerinden hakikate el uzatan dört yazar da "yalanlarýnýn doðruluðuna baþkalarýný iknâ etmek" gibi sahici bir endiþeye sahiplenmeyi düþünmemiþler. KAHRAMANLARDAN KUKLALARA Sihirli bir sözcük var ellerinde. Sorulursa söylüyorlar: Kurgu. En nihayet bizimki bir kurgu! Abartýp da kurgumuzu her safhasýnda gerçekle karþýlaþtýrmayýn! Kim ne diyebilir? Öyle ya, yazarýn özgür ve yaratýcý muhayyilesine kim karýþabilir? Hz. Pir-i Mevlâna, oðullarý Sultan Veled ile Alâeddin, ikinci eþi Kerra Hatun, ve divânesi Þems-i Tebrizî ve kýlýktan kýlýða sokulan zavallý eþi Kimya Hatun... Romancýlarýmýzýn hepsinin de ucundan kenarýndan, kendilerince ve fakat farklý nisbetlerde kuklalaþtýrdýklarý ortak kahramanlar iþte bu birkaç tarihî isim. Ne rol verilmiþse kendilerine, onu oynamak zorunda kalmýþlar. Yazarlarýn özgür muhayyileleri, iplerini ne tarafa çekmeyi dilemiþse, kuklalar da çaresiz o yöne meyletmiþler. Sorumluluk sahibi her vicdanýn itiraf edeceði üzere, sadece hakikati deðil, sanatý da incitmiþler. * * * Yazarlar, öte dünyada —meþrebimce, bizzat "bu dünyada"— Hz. Pir'le veya Þems'le karþýlaþabileceklerini hiç akýllarýndan geçirmiþler midir acaba? Muhakkak bir þekilde yüzyüze geleceklerini... Ve o zatlarýn hikâyeleri hakkýnda yazdýklarý (ve/veya vurduklarý) her satýrýn, bir insan olarak kendi kiþisel öykülerini de belirleyeceðini... Hiçbir muhayyile hakikatin sýnýrlarýný aþamaz. Hangi romancýnýn muhayyilesi Hz. Pir-i Mevlâna ile Þems-i Tebrizî'nin hakikatini, olduðundan daha yukarýya çýkarabilir? Hangi kalem, onlarýn öykülerini, olduðundan daha ilginç, daha zengin, daha hüzünlü ve daha gerçek hâle getirebilir? GAZOZ ÝÇÝP SERHOÞ TAKLÝDÝ YAPMAK Yazarlarý hakikate ihanetle suçluyor deðilim. Hâþâ! Bilâkis mecaz ve misal'in, metafor ve allegori'nin özüne sadakatsizlik ettikleri için kendilerini eleþtiriyorum. Meyhaneye girip ayýk çýktýklarý için... Gazoz içip serhoþ taklidi yaptýklarý için... VE dahi 'Hâmuþan'da susmak yerine nârâ attýklarý için... * * * Deðilse, sarhoþ olanýnýz bir adým öne çýksýn! Günah çukuruna batmýþ olanýnýz! Aç kaldýðý için kendi yaptýðý putu bizzat yemek durumunda kalanýnýz! Bir kez olsun Tanrý'yla baþý belâya girmiþ olanýnýz! Küfr-ü hakikî'nin asaletiyle yeryüzündeki tüm tasdikleri redde cesareti olanýnýz! Terki terk edeniniz! Þems'in þöyle dediðini duyar gibiyim: — Siz neyi inkâr ettiniz, neyi terkettiniz? Hani küfrünüz nerede? Reddiniz? Ýtirazýnýz? Ýnkârýnýz? Öfkeniz? Safi imansýnýz maaþallah! Hiçbir itikadý (!) incitmeyecek denli sýð sularý yeðleyen ikiyüzlü kalbinizin kýlavuzluðunda yürüyorsunuz! Zarar edenlerin zararýndan kâr etmeyi baþarýyorsunuz. Bezirgân takýmýnýn ayaklarý ne de güçlü! Kanatsýz iskeletler... dertsiz tasasýz kafataslarý... tam ortasýndaysa aþksýz, tutkusuz, kýsýk gözler... hakikate çok uzaklardan, isteksizce bakan gözler... * * * Utanmadan bir de diyorsun ki: Ben kâfirim! Hayýr efendim, sen müslümansýn! Müslümanlýk kâfirde de vardýr. Bu âlemde hakikî kâfiri nerede bulacaksýn? Hadi bul da önünde secdelere kapanayým! Yeter ki hakikatiyle "Ben kâfirim!" desin de bûseler vereyim ona! (Þems-i Tebrizî, Makalât) Not: Yarýn Elif Þafak'ýn 'Aþk'ýna atf-ý nazar edeceðim. Dücane Cündioðlu, Yeni Safak, 29.08.2009 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 29. August 2009 Autor Teilen Geschrieben 29. August 2009 Bu adama bayiliyorum. Türkiyede yasayan ama kiymeti bilinmeyen büyük entellektüel. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Gast Geschrieben 29. August 2009 Teilen Geschrieben 29. August 2009 Bu adama bayiliyorum. Türkiyede yasayan ama kiymeti bilinmeyen büyük entellektüel. Olsun cemil abi, sevenler varya;) Sende böyle insanlari bulup seviyorsun, helal olsun Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.