Webmaster Geschrieben 8. August 2009 Teilen Geschrieben 8. August 2009 Ýki elleri de dolu, birinde din, diðerinde altýn! Dünyayý hep bir noktadan kavrarýz; bulunduðumuz noktadan... muayyen bir makam ve mertebeden... Kýsacasý kendi hâlimizce bakarýz dünyaya, ve yine o dünyayý ancak kendi hâlimizce görürüz, görebiliriz. Hangi hâldeysek, o hâle nazaran... hâlimize nazaran... * * * Hâl sabit deðildir, deðiþir. Zaten deðiþtiði, deðiþebildiði için hâl adýný almýþtýr; tahavvül edebildiði için... Ýnsanoðlu hâlden hâle geçer; hâli her an tahavvül eder. Ýnsanýn hâli deðiþtikçe —ister istemez— nazar ettiði dünya da deðiþir. Hâlin deðiþmesi nokta-i nazarýn (bakýþ açýsýnýn) deðiþmesine yol açar. Nokta-i nazarýn deðiþmesi ise, sadece nazarý (bakýþý) deðil, manzarayý (bakýlaný) da deðiþtirir. Aynada kendimize bakarken ayný anda iki gözümüzü birden göremeyiþimizin sebebi budur! Bakacak aynalarý olanlar ne þanslý! Çünkü ayna olmaksýzýn göz aslâ kendini göremez! * * * Eðer bazý hâller nefse yerleþir, eskilerin tabiriyle rüsuh kesbederse, meleke adýný alýr. Ýnsan nefsinin terbiyesinde gözetilen en temel amaç da bir yandan nefse olumlu melekeler kazandýrmak, diðer yandan olumsuz niteliklerin nefse yerleþmiþ birer meleke hâlini almasýna mâni olmaktýr. Hâllerin deðiþmesine direnmek de, melekelerin deðiþebileceðini sanmak da helâk olmak için yeterlidir, der ilim-irfan geleneðimizin ustalarý. — "Bir daðýn yer deðiþtirdiðini duyarsanýz inanýnýz, ancak bir insanýn huyunun deðiþtiðini duyarsanýz aslâ inanmayýnýz, çünkü insan hep yaratýldýðý hâl üzredir." Efendimizden (s.a) rivayet edilen bu hadisin sýhhatine itibar eden sûfiler, insanýn huyunun (hulk ve ahlâkýnýn) deðiþmeyeceðine, sonradan kazanacaðý hâl ve melekelerin de iþbu huylar tarafýndan belirleneceðini söylerler. Buna mukabil ilim-irfan ehlinin çoðunluðu, bu yaklaþýmý fazlaca kötümser bulup "Ýnsanýn ahlâký (karakter ve mizacý) hiç deðiþmeyecekse onca peygamber ne diye gönderildi, onca kitap niye indirildi?" diye sorarlar. Bu tartýþmanýn en hararetli yerinde de karþýtlarýna Efendimizin þu sözünü hatýrlatýrlar: — "Ben güzel ahlâký tamamlamak için gönderildim." Ýslâm ahlâk felsefesine iyimserliðini kazandýran da bilhassa bu hadis-i þerif olmuþ, ve her defasýnda dinin en temel amacýnýn insan ahlâkýný güzelleþtirmekten ibaret olduðu söylenilmiþtir. Öyle ya, ahlâký güzelleþtirmeyecekse dine ne ihtiyaç var? * * * Bugün din denildiðinde halkýn aklýna ilk gelen, yapýlmasý zorunlu emirler ile kaçýnýlmasý zorunlu yasaklar... Dinî ibadet ve muamelelerde iþbu ahkama riayet etmek, bu nedenle, o dine mensubiyetin sadece þartý olarak deðil, alâmeti olarak da tasavvur edilir. Hukuk —tabiatý gereði— zahire (görünüþe) itibar eder ve kurallara uymayý zahiren yeterli bulur. Ýyi ama o ibadet ve muamelelerin bir maksadý, bir gayesi yok mudur? Vardýr: ahlâký güzelleþtirmek; yani insaný ve içinde yer aldýðý dünyayý... Sýrf kurallara uymak, ahkâma riayet edip zahirle yetinmek, ahlâký güzelleþtirir mi? Güzellikten maksat zahirî güzellik olsaydý, pekâlâ evet diye cevap verebilirdik bu soruya. Oysa kastedilen zahirin deðil, batýnýn güzelliði... dýþýn deðil için... görünenin deðil, görünmeyenin... kýsacasý gönlün ve kalbin... * * * Kitaplar aracýlýðýyla ahlâk güzelleþir mi? Bir insanýn örnekliðine tanýk olmaksýzýn mücerred kitap okuyarak ahlâkýmýzý güzelleþtirebilir miyiz? Aslâ! Örneðe, örnekliðe ihtiyacýmýz var. Her zaman. Canlý ve diri örneklere... Görmüyor musunuz, temsilcilerinde cübbe var, sakal var, misvak var, ama basiret ve firaset yok! O hâlde, gülünç olmadýkça Ýslâm'ýn temsiline izin vermeyen bir zihniyetin kýkýrdayýþlarý arasýnda heybetinden mahrum bir hâlde telâfuz edilen Kelâm'ýn haysiyetini nerede arayýp bulacaðýz? Güzel ahlâkýn tamamlayýcýsý olan bir peygamberin soluðunu bize duyuracak örneklerimiz nerede? * * * Hatýrlanýrsa, Musa, Rabbinin yanýndan Ýsrailoðullarý'nýn arasýna dönünce, elinde tuttuðu Yasa'nýn yazýlý olduðu levhalarý kýzgýnlýkla yere atýp kýrmýþtý. Çünkü halkýný altýndan yapýlmýþ buzaðýya taparken bulmuþtu. Dini Allah'a hâlis kýlmadýkça da o levhalarý yeniden eline almamýþtý. Vicdanlar arýnmadan, davranýþlarýn arýnamayacaðýný biliyordu çünkü. Ne garip, þimdi, Yasa'nýn yazýlý olduðu o levhalar, artýk altýn buzaðýya tapanlarýn elinde. Ýki elleri de dolu, birinde din, diðerinde altýn! Maðara çocuklarý zahir'den batýna çekilmesinler de ne yapsýnlar? Dýþtan içe, kabuktan öze, þehirlerden daðlara... * * * Artýk meyhanelerde mi arýnmak zorundayýz? Puthanelerde mi Hakký zikredelim? Hikmeti sadece ateþgedelerin elinden mi alalým? O maðara çocuklarý gibi, o yedi uyuyanlar gibi felâhý mahallenin dýþýna çýkmakta mý bulalým? Cübbeleriyle sakallarýný medreseli, kravatlarýyla parlatýlmýþ matruþ yüzlerini ise mektepli dincilere terkedip ellerinde gitarla aðlayan kulaðý küpeli gençlerin yanýna mý çökelim? Çökelim elbette! Hem de hiç vakit kaybetmeden arasokaklara kaçalým, gidip maðaralarýmýzda üçyüz yýl uyuyalým! "Uyurduk uyardýlar bizi, diriye saydýlar bizi" diyebileceðimiz âna kadar þehre dönmeyelim! Ustamýz Hýzýr bizi bekliyor, iki denizin birleþtiði yerde... günahýn tam ortasýnda... Dünyaya sýrt çevirelim de varsýn gömleðimiz arkadan yýrtýlsýn! Kýyamet günü Münker'le Nekir'e gösteririz, tek amelimiz bu deriz. Biz dünyayý deðil, sadece O'nu sevdik! Not: Bu akþam TVNET"te saat 20.00-23.00 arasýnda üç saat boyunca "Bir Lokma Bir Hýrka"yý konuþacaðýz; günümüzde Musa'nýn þeriatýndan çok niçin Hýzýr'ýn irfanýna ihtiyacýmýz olduðunu... iftar sofralarýndan yüz çevirmenin nasýl olup da dünyadan yüzçevirmekle ayný anlamý kazandýðýný... mensuplarýna öncedengörme (basiret ve firaset) kabiliyeti kazandýran bir dinin takipçilerinin nasýl da katýksýz birer sonradangörme'ye dönüþtüklerini... Bu sefer bizi konuþacaðýz, mahalleyi ve mahalleliyi... Dücane CÜNDÝOÐLU, YENÝ ÞAFAK, 8.8.2009 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.