Gast Geschrieben 31. Juli 2009 Teilen Geschrieben 31. Juli 2009 Sabah erken kalktým. Denizin üstünde tül gibi belli belirsiz bir sis tabakasý. Hava sýcak olacak. Her rengini ayrý sevdiðim begonviller azdýkça azýyor. Akdeniz bir baþka türlü güzel... Bilgisayarýmý açtým. Ýnternete giriþ hýzlanmýþ... Çok iyi, hayatýmýz biraz daha kolaylaþacak. Hayýrlý olsun 3G teknolojisi! Mehmet Barlas’ý okuyorum. Hýncal Uluç’u eleþtiriyor, inceden inceye de kafa buluyor Hýncal’la, teknolojik geliþmelerin bazý açýlardan gazeteciliði öldürdüðüne inandýðý için... Yýllar öncesini anýmsýyorum. Bonn, 1975. Ecevit’in Batý Almanya gezisinin ilk duraðý. CHP liderinin uçakta söylediklerini gazeteye yetiþtirmek için otelde bir koþu teleks odasýna gidiyorum. Haberi önce perfore banda kaydediyorum, sonra düðmeye basýp teleksin týkýrtýsýna kulaðýmý veriyorum. Sýk sýk kesiliyor, kumlu çýkýyor. Teleksten hayýr yok. Vakit geçiyor, gazetenin baský saati sýkýþtýrýyor. Odaya çýkýp santrala yazdýrýyorum Cumhuriyet’in telefon numarasýný. Bekle Allah bekle! Baðlanamýyorum Ýstanbul’a. Haberi atlayacaðým göz göre göre. Oysa, Ecevit’i yurtdýþýnda izlemek benim muhabirliðimde çok önemli bir durak... Telefon baþýnda kývranýyorum ama Ýstanbul baðlanmak bilmiyor. Zaman zaman santraldaki kýza baðýrýyorum, fayda etmiyor. Tam dört saatim böyle geçtikten sonra pes edip moralsiz bir halde kendimi dýþarý atýyorum. Ertesi sabah Tulpenfelt Oteli’nin lobisinde karþýlaþtýðým CHP’lilerin bana bozuk attýklarýný fark ediyorum. Ecevit’in Özel Kalem Müdürü Nail Abi yanýma gelip sitem ediyor: “Hasan Cemal, o nasýl haber öyle?.. Ecevit senin yazdýðýn gibi mi karþýlandý? Hep birlikte deðil miydik? Coþkulu bir kalabalýk yok muydu?” Mosmor oldum. Ben haber geçmemiþtim ki! Telefon bu kez Cumhuriyet’e fazla gecikmeden baðlandý. Haber merkezinden Yalçýn Bayer’le konuþup ne olduðunu öðrenince baþýmdan kaynar sular döküldü. Yalçýn, o kadar saat benden ses seda çýkmayýnca, bana iyilik olsun diye Anadolu Ajansý’nýn haberini alýp ‘özelleþtirmiþ’, yani üstüne benim imzamý koyup gazetenin mutfaðýna vermiþ. Manþete çýkan haberi baskýya yetiþtirmiþ... Ama iþler burada çatallaþmýþ. Çünkü AA’nýn Bonn muhabiri, Ecevit’le CHP’den hoþlanmayan biriymiþ... Kýsacasý, teknolojinin azizliðine uðramýþtým 1975’te... Bu arada, Ecevit’in Bonn gezisinden altý yýl sonra Cumhuriyet’in Genel Yayýn Müdürü olunca yaptýðým ilk iþ, ajans haberlerinin özelleþtirilmesini yasaklamak ve ilk olarak da bunu, “Selam verdim, haber olmadýðý için almadý!” dediðimiz Yalçýn Bayer’e teblið etmek oldu. Yýl 1986, ara seçimler. Baþbakan Özal’ýn helikopteriyle Ýskenderun Körfezi’nin üzerinde uçuyoruz. Güneri Cývaoðlu, Yavuz Donat ve ben. Özal’ýn yüzünde muzip bir ifade, Yavuz’a dönüyor: “Oðlunu aramak ister misin?” Yavuz’un biraz da þaþkýnlýkla duraksadýðýný gören Özal, Amerika’da okuyan oðlunun telefon numarasýný not ediyor, araba telefonuna benzer cihazdan çeviriyor. Helikopterden, denizin üzerinden Amerika’yý aramak... Bu kez þaþýrma sýrasý Yavuz’un oðluna geliyor. Saat farkýndan dolayý kendisini uykusundan zýplatan kiþinin, Turgut Özal, Türkiye’nin Baþbakaný olduðuna inanamýyor çünkü... Araba telefonlarý Türkiye’ye geldiðinde “Çað atladýk!” sözü çok sýk kulaklarýmýza çalýnýrdý. Faks makinesini ben ilk kez 1978’de Amerika’ya gittiðim zaman Washington’da bir Kongre üyesinin ofisinde görmüþtüm. “Buradan kâðýdý koyunca, örneðin New York’tan aynýsý çýkar” dediklerinde çok þaþýrmýþtým. Ýstanbul’a gazeteye döndüðümde, gazeteci milletini bu faks iþine inandýrmak kolay olmamýþtý. En az bunun kadar kolay olmayan bir þey de, Cumhuriyet’te Baþyazarým Nadir Nadi’yi faks almaya ikna etmek olmuþtu. Çok pahalý bulmuþtu. Nadir Bey’e telefonla haber yazdýrmanýn gazeteye daha pahalýya mal olduðunu anlatamýyordum. Ama ne zaman ki, 1985’te Baþbakan Özal’la gittiðim Japonya gezisinin telefon faturalarýný Nadir Bey’e gösterince, biri Ýstanbul’a, biri Ankara’ya olmak üzere iki faksýn onayýný almýþ, rahatlamýþtýk. Yýllar geçti. Almanya’da 2006 Dünya Kupasý’ný izlerken bir gün faks lazým olmuþtu. Münih’teki stadyumun haber merkezinde faks var mý diye sorunca yüzüme bir tuhaf bakmýþlardý. Teknoloji ve gazeteci milleti tam kitaplýk bir konudur. Üstelik, þimdi yazmakta olduðum kitabýmý boynumda taþýyabiliyorum, küçücük bir ‘hafýza kartý’nýn içinde... Deniz çok güzel çekiyor. Bir týk, yazý gitti! Ýnternet hýzlanmýþ... Sevgili Hýncal; Yoksa sen yazýlarýný hâlâ elle yazýp faks mý arýyorsun?.. Hasan CEMAL - MÝLLÝYET Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.