Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

Kýyamet Alâmeti Olarak Anlatýlan Dabbetülarzýn AIDS Hastalýðý Ýle Alâkasý Var mýdýr?

Fethullah Gülen

 

Dabbetülarz tabiri hem Kur'ân-ý Kerim'de hem de hadis-i þeriflerde var. Dabbe kelimesi, yerde debelenen, ayaklarý üzerine yürüyen canlý demektir.

 

Meselâ, Allah, yeryüzünde debelenip duran, yürüyen, ayaklarý üzerine emekleyen deðiþik varlýklarý bir çýrpýda anlatýrken buyuruyor ki: "Allah her canlýyý sudan yarattý: Onlardan kimi karný üzerinde (sürünerek) yürür, kimi iki ayak üstünde yürür, kimi de dört (ayak) üstünde yürür. Allah dilediðini yaratýr..."[1] Bunlar, þu âna kadar sizin bildikleriniz. Evet mikroorganizmalardan en büyük varlýklara kadar, eskilerin dinozorlarý, daha sonralarýn mamutlarý, filleri ve gergedanlarý; bütün bu varlýklarýn hepsi, bu umumî hükmün altýna girer. Ama, bir de sizin bilmediðiniz þeyler vardýr ki, Allah murat buyurduðu zaman, ileride, deðiþik deðiþik türleriyle onlar da yaratýlacaktýr. Mikroorganizma türüyle AIDS de onlardan olabilir. Atmosfere, iklime göre deðiþik, çeþit çeþit varlýklar olabilir. Hatta bunlar canlý varlýk olmayýp baþka tür varlýklar da olabilir...

 

Kur'ân-ý Kerim'de, baþka bir yerde dabbe, Allah'ýn rýzýklandýrdýðý dabbeler sadedinde "Yeryüzünde hiçbir canlý yoktur ki rýzký Allah'a ait olmasýn."[2], "Nice canlý (dabbe) var ki rýzkýný taþýyamaz, onlarý da sizi de Allah besler."[3] Evet, nice dabbeler vardýr ki, sizin de onlarýn da rýzkýný Allah tekeffül ve taahhüt buyurmuþtur. Besleyen, büyüten ve çoðaltan yalnýz O'dur.

 

Mevzumuzla alâkalý dabbe ise, Neml sûresinde geçer. "O söz, baþlarýna geldiði zaman, onlara yerden bir dabbe (canlý) çýkarýrýz; o, onlara insanlarýn, âyetlerimize içtenlikle inanmadýklarýný söyler."[4] Yani, iþiniz bitti artýk; yeryüzünde teþhir vazifesini gördünüz, yeryüzü de meþher olma vazifesini bitirdi. Bu meþherin açýlmasýndan maksat þu idi: Allah burada, bilinip tanýnmasýný ve bunun ilân edilmesini istiyordu. Þu anda artýk bilinmediðine ve yeryüzünde Allah diyenlerin sayýsý her gün biraz daha azaldýðýna göre, öyleyse, Allah sizin hakkýnýzda yok olma hükmünü verdi. Ýþte bu hükmün verilmesi için de biz, yerden konuþan bir dabbe çýkarýverdik. O dabbe ister kâliyle, ister mikrofonla, isterse hâl diliyle olsun konuþan bir dabbedir ve artýk bundan böyle, insanlarýn iman etmeyeceklerini ilân edecektir. Yani dabbenin çýkmasý, mevcut imanî durumun ve inananlarýn duraklamasý, bir ölçüde geriye gitmesi, zayýflamasý, hatta bitmesi ve tükenmesi demektir. Zaten bu âyetin arkasýnda da hemen haþr u neþirle alâkalý âyetler geliyor ki bundan da, bunun önemli bir kýyamet alâmeti olduðu anlaþýlýyor.

 

Dabbetülarz, zuhur edecek 10 kýyamet alâmetinden bir tanesi[5] ve ihtimal ki ayný zamanda sonuncularýndan birisidir. Öyle bir sonuncu ki, âyetin siyak ve sibakýndan anlaþýldýðýna göre, bu hayvanýn zuhuruyla artýk yeryüzünde iman mevcelenmesi, çaðlamasý duracak ve Ýslâm'a ait her þey, süratle kuruma ve tükenmeye doðru gidecek. Ýnanmýþlarý, arkadan baþka inananlar takip etmeyecek, inanmýþ olanlar da bundan böyle inançlarý adýna yakîn hâsýl edemeyecekler. Demek ki, fen ve felsefe çok ileriye gidecek, teknik ve teknolojide baþ döndürücü muvaffakiyetler olacak, insanlar yaratma(!) sevdasýna kapýlacaklar.. tüplerde, tüp bebekler yapacaklar ve robot adamlar yapýlacak; dünyanýn idaresi de onlara býrakýlacak... Her yaný, "yarattým" diyen sergerdanlar saracak ve kat'iyen Allah hakkýnda yakîne yanaþmayacaklar. Ýþte âyetin siyak ve sibakýndan anlaþýlan þeyler...

 

Dabbetülarz, Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) mübarek hadislerinde de, Kur'ân-ý Kerim'in anlattýðý þekle uygun olarak ele alýnmakta ve yapacaðý þeylere temas edilmektedir: "Dabbe çýkacak, yeryüzünde dolaþacak ve hemen her tarafta görülecek..."

 

Dabbetülarz'ýn AIDS[6] ile alâkasý olup olmadýðýna gelince, evvelâ, þunu arz etmek istiyorum: Bir kýsým arkadaþlarýmýz -muhakkak ki hüsnü niyetlidirler- günümüzde zuhur eden bir kýsým hâdiselerle, âyetler ve hadisler arasýnda bir mutabakat aramak suretiyle, Kur'ân ve Efendimiz'in beyanlarýnýn takviyesini düþünmektedirler. Bir yönüyle bu türlü gayretler, geliþen fünûn-u müsbete, pozitivizm ve rasyonalizm cereyanlarý karþýsýnda -doðru veya yanlýþ- Kur'ân ve Sünnet'e ait meseleleri, ilmî ve tecrübî neticelerle tevfik etmek, desteklemek; bu yolla ilim ve tecrübe insanýna bir þeyler anlatmak maksadýyla yapýlmaktadýr. Ve kanaat-i âcizanemce, gelecekte tenkit edilebilme durumu mahfuz olmakla beraber, þimdilik bütün bütün zararlý olduðunu söylemek de acelecilik olsa gerek... Vâkýa, Kur'ân'ýn ve Sünnet'in nurlu beyanlarý, ilimlerin koltuk deðneðine ihtiyaç olmadan da, insan vicdaný tarafýndan sezilecek kadar parlak ve yanýltmaz olduðundan, her zaman hüsnü kabul görecek mahiyettedir. Bundan da öte, beyan edilecek her delil, Kur'ân ve Sünnet'i, ilimlerle uzlaþtýrma, anlaþtýrma, tevfik etme istikametinde gösterilen her gayrete, bizim, kendi zavallý akýllarýmýzý saran tozu topraðý süpürme maksadýyla müracaat ediliyorsa, buna bir þey demeyeceðim; kimse de dememelidir. Yok, bu deliller, bu sözler, bu beyan ve bu gayretler, Kur'ân ve Sünnet hakikatini omuzlayýp taþýmak içinse, bence o omuzlar bu yüce hakikatleri taþýyamayacak kadar cýlýz ve çelimsizdirler. Binaenaleyh, hâlihazýrdaki durumlarý itibarýyla dahi ümit ve itimat vaad etmeyen bu þeylere nasýl bel baðlanabilir? Yarýn bir baþka ilmî fýrtýna tarafýndan sürüklenip bir tarafa itilmeyeceklerine kim teminat verebilir? Ve böyle vâhi emirlere Kur'ân ve Resûlullah'ýn beyanlarýný bina etmek, hatta Kitap ve Sünnet'i ilme vize ettirmeye kalkmak, müdafaasýný üzerimize aldýðýmýz hakikatlere karþý saygýsýzlýk olmaz mý?

 

Þimdi de, AIDS ile dabbetülarzýn alâkasý üzerinde duralým: Bildiðiniz gibi bu mesele, asrýn dýþa vurmuþ çirkinliklerinden sadece bir tanesi... Düþüncem icabý, bâtýlý tasvir etmek istemem. Hele AIDS gibi, söylerken dahi, utanýp kulaklarýmýza kadar kýzardýðýmýz bir mevzuda...

 

Þimdi sâfi zihinleri bulandýrmayacak þekilde arz etmeye çalýþayým. Evvelâ, "AIDS, dabbetülarz cüz'iyatýnýn bir parçasýdýr." denmesi doðru olsa da, "AIDS, dabbedir." demek doðru deðildir. Zira, onu âyete biricik tevil yapmak, yýkýlýp gittiði zaman, âyetin ruhunu zedeleyecektir. Bugüne kadar çok hastalýklar çýktý ve insanlýðý kastý kavurdu, sonra da çekip gitti. Allah Resûlü, Buhârî ve Ýbn Mâce'nin rivayet ettiði bir hadislerinde þöyle buyururlar: "Allah, bir hastalýk göndermiþ olmasýn ki, akabinde onun için bir de tedavi yaratmýþ olmasýn!"[7]

 

Yani, ne kadar hastalýk çeþidi varsa, muhakkak Allah (celle celâluhu) onlar için bir de çare ve tedavi þekli yaratmýþtýr. Ebû Dâvûd'un rivayetinde "Her derde deva vardýr."[8] buyrulur. Baþka bir hadis-i þerifte: "Dikkat edin, tedavide kusur etmeyin! Allah, bir hastalýk göndermiþse muhakkak arkasýndan tedavi yolunu da göstermiþtir. Bir tek hastalýðýn tedavisi yoktur. O da ihtiyarlýktýr."[9] Efendimiz bir diðer ifadesinde ölümün çaresi olmadýðýna iþaret etmektedir.[10] Herkes behemehâl ihtiyarlayacak ve ölecektir. Evet ihtiyarlýk ve ölümün çaresi yoktur, ama bunun dýþýnda her derde derman olabilir...

 

Þimdi bununla onun tevfikini yapmaya çalýþalým:

 

Bir kere, AIDS dediðimiz bu hastalýk, dünyanýn bazý yerlerinde görüldü ama -çok þükür- Türkiye'de çok fazla görüldüðü söylenemez. Bunu da, kafalarýmýzdan atýp ruhlarýmýzdan söküp atamadýðýmýz, Ýslâm'ýn yüksek ahlâk ve disiplinlerine borçluyuz. AIDS bir zamanlarýn verem ve vebasýnýn, þimdilerin kanserinin ulaþtýðý noktaya henüz ulaþmamýþtýr. Dün o hastalýklara, bugün de kansere dabbetülarz denebilirdi ve denmelidir de. Ama "dabbetülarz" küllî hakikatinin bir cüz'ü olarak, geçmiþin o dehþetli heyûlalarý verem ve veba, Allah'ýn yarattýðý ilâçlara yenildi ve "dabbetülarz" defterinden silindiler. Kanser son tabyelerini kullanýyor; darýsý AIDS'in baþýna... Veba eskilerin korkulu rüyasýydý. Düþünün ki, tek bir tablo olarak, Amvas'ta, ashab-ý kiram arasýnda otuz bine yakýn insaný alýp götürmesi ne müthiþ hâdise!..[11] Bazý ihmale uðramýþ ülkeler müstesna, günümüzde artýk bu türlü hastalýklara rastlanmýyor. Eðer veba, önü alýnmadan evvel böyle âyet ve hadislerle, günümüzde yorumlandýðý gibi yorumlansaydý, dabbetülarza veba virüsü demek uygun düþecekti. Zira hem çok yaygýn, hem de çok korkunçtu.

 

Keza, bugün insanlarýn çoðunda kanser var. Bu mevzuda uzmanlar diyorlar ki; bir insanda beliren kanser hücrelerinin, ancak çok zaman sonra, önü alýnmaz bir tehlike olduðu sezilebilmektedir. Bugün, dünya çapýnda yapýlan istatistiklere göre, kanserli nispetinin, insanýn içinde ürperti hâsýl edecek seviyede olduðu söylenmektedir. Ve henüz ciddî bir tedavi sisteminin tatbik edildiði de söylenemez. Söylenemez ama, uðraþýyorlar; Allah'ýn izni ve inayetiyle önleyecek gibi görünüyorlar. Þimdi eðer bir þeye dabbetülarz nazarýyla bakýlacaksa, bence kanser de bu mevzuda hatýrý sayýlan namzetlerden biridir. Hatta, kanser ve AIDS bugüne göre nispetlendirilse, AIDS'in, kanserin yüzde birine ulaþmadýðý görülür. Evet, mesele kemmiyet plânýnda ele alýnacak olursa, bugünkü durumu itibarýyla AIDS'in çok önünde korkunç hastalýklar var. Dermaný olmadýðýndan dolayý, keyfiyet plânýnda düþünülüyorsa; yarýn, buna da derman bulunduðu takdirde acaba, hadise karþý itimadý sarsmýþ olmaz mýyýz? Müsaadenizle bir hadisle alâkalý, küçük bir mütalâa ile buna ýþýk tutmaya çalýþacaðým:

 

Birçoðunuz duymuþsunuzdur; bir kýsým kimseler, önünü arkasýný düþünmeden ve ilim adýna bir þeyler yapýyorum diye hadisleri ve âyetleri aceleden tevil ederek, Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem), "Cüzzamdan aslandan kaçar gibi kaçýnýz."[12] mealindeki hadisine, sözde ilmî ve Efendimiz'in gaybe âþina olduðuna delâlet eder bir yorum getirmek için, diyorlar ki: "Biliyor musunuz, neden Peygamberimiz, aslandan kaçma teþbihiyle anlattý? Çünkü, cüzzamýn mikrobu, týpký aslana benziyor da ondan..." Þimdi bu, o kadar aceleden söylenmiþ bir sözdür ki, ileride bu mikrobun, mikroskobun altýnda hiç de aslana benzemediði ortaya çýkýnca, dine yararlý mý, zararlý mý olacaðý hesap edilmemiþtir. Zira izah, hadise dayandýrýlarak yapýldýðýndan, sanki hadis böyle demiþ gibi anlaþýlmaktadýr. Dolayýsýyla izahýn yanlýþlýðý mikroskop altýnda ortaya çýkýnca -hâþâ- bu hilâf-ý vâki beyan, Efendimiz'den þerefsudur olmuþ gibi kabul edilecek ve dolayýsýyla hadis darbelenecektir.

 

Bu itibarladýr ki, iþin aslýný iyi öðrenmeden böyle þeyler söylemek çok yanlýþ ve zararlý olmaktadýr. Deðil bunlar gibi vâhi teviller; Ýslâmî meseleler, pozitif usûllerle en saðlam yorumlara tâbi tutulduðunda dahi, eskilerin ifadesiyle "Fîhi nazar" deyip mülâhaza dairesini açýk býrakmak, baþka ihtimalleri göz ardý etmemek ve ifadelerin müsaadesi ölçüsünde alternatif yorumlara da yer vermek mecburiyetindeyiz. Kaldý ki bugün, pozitivizmin ayaklarý yerden kesilmiþtir. Ve ona artýk þüphe ve tereddüt içinde bakýlmaktadýr. Bugün Batýda ilim adýna en yaygýn düþünce, her þeyin bir ölçüde yanlýþlýðýný kabul etmek çizgisinden hareketle, ilim adýna bu yanlýþlarý býraka býraka ileride yanlýþsýz ilme ulaþma düþüncesidir. Bu düþünce de, diðer düþünce sistemleri gibi tenkit edilebilir. Ne var ki, pozitivizm ve rasyonalizmin saltanatlarýnýn sarsýldýðýný ifade etme bakýmýndan oldukça önemlidir.

 

Binaenaleyh, bugün en saðlam gibi görülen, tecrübî ilimlerde dahi bu kadar kuþku, bu kadar tereddüt bahis mevzuu olursa o kadar dahi güç ve aðýrlýðý olmayan nazariyelerle, âyât-ý beyyinâtý ve hadis-i þerifleri bu nazariyelere göre tevil etmek; "Âyete ve Sünnet'e kuvvet kazandýrýyoruz." derken, onlara karþý bir cinayet mânâsýnadýr. Günümüzde bu mevzuda bir kitap enflasyonu var. Evet kýsa zamanda çok kitap yazýldý; ama fazla deðil, birkaç sene sonra, bunlarýn hepsini alýp okuyacak nesiller, bunlara gülecek ve bizler gibi yazýp anlatanlarýn talihsizliðine vereceklerdir... Ama meseleyi deðiþik ihtimaller içinde ve daha geniþ perspektifli ele alarak, þu da, þu da olur diyenler, yazýp söyledikleri þeylerin üzerinden 100 sene dahi geçse, yine de taze ve orijinal bulunacaklardýr.

 

Evet, bu anlayýþla yazýlan eserlerin üzerinden asýrlar geçmiþ olmasýna raðmen hâlâ tatlý, hâlâ cedit, hâlâ ceyyit, hâlâ taze, hâlâ duru, hâlâ tertemiz olarak bulunuyorlar.

 

Meselâ, önce delil dediðimiz nesnelerin doðruluðunu kabul ediyor; sonra, netice ve müddeayý bunlara dayýyoruz. Oysa yukardan aþaðýya doðru tedellî usûlüyle gelmek de mümkün. Meselâ: Allah var ve bu deliller de O'nu gösteriyor, Resûlullah Hâtemü'l-Enbiyâ'dýr; þunlar da ona delâlet ediyor. Ayaðýmýn altýnda þu küçük karýncalar, þu mikroskobik organizma size anlatmak istediðim hakikatlere iþaret ediyorlar... þeklinde olmalý. Bu bakýþ baþka; "delil" diye ele aldýðýmýz bu zayýf, bu cýlýz þeylere tutuna tutuna, göklerin ve yerin Yaratýcýsý, O, "Lehû makâlîdü's-semâvâti ve'l-ard"[13] olan Zât'ý anlatmak baþkadýr. Ýþte, zannýmca AIDS'te de, böyle bir bakýþ zaviyesi hatasý yapýldý. Bunu imanlý ve insaflý kimseler yaptýklarý için yaptýklarý iþin sevabýný da kazandýlar. Ancak, yarýnki imansýz ve insafsýzlar, bu tahlil ve tevilleri, serriþte ettikleri zaman, bu iman ve Kur'ân kahramanlarý çok utanacak ve yanlýþ yorumlarýnýn hacaletiyle iki büklüm olacaklardýr.

 

Bu itibarladýr ki, hadisler ve Kur'ân'ýn âyetleri bahis mevzuu olduðu yerlerde, her mü'min, çok dikkatli konuþmalý, dikkatli düþünmeli ve onlarla alâkalý hususlarda dikkatli olmalýdýr.

 

Eðer bu mevzuu hüsnü niyetle ele alan kardeþlerimiz deselerdi ki, AIDS de dabbetülarz nev'inden bir fert olabilir -inþâallah maksat ve niyetleri de budur- ben bunu öper baþýma kordum. Evet AIDS, dabbetülarz hakikatinin bir parçasý olabilir ve ona ait bir vazifeyi de görebilir. Hâlâ tahribatýný bütün þiddetiyle devam ettiren kanser de o dabbetülarz nev'inin bir ferdi olup ona ait bir kýsým küçük vazifeleri görebilir. Ancak, bütün bunlar, insanlarýn artýk saðlam inanmayacaðýna bir dil, bir tercüman olduðu ifade edilen, teknoloji ve ilmin suiistimalinden meydana geleceði sezilen, kendine has mânâsýyla "dabbetülarz", her þeyden baþka hatta kendi cüzlerinden de baþka, nev'i þahsýna mahsus, garabetinden zor sezilen bir harikadýr ve onun çýkmasý da Ýslâmî deðerlerin sonu demektir. Oysa biz hâlâ, Müslim'de zikredilen bir hadis-i þerife[14] dayanarak diyoruz ki: Ýslâm'ýn sesi bir gün mutlaka bütün dünyada duyulacak ve ona karþý her vicdanda saygý hisleri hâsýl olacaktýr. Þimdi eðer dabbetülarz çýkmýþsa; bu bizim ümidimize indirilmiþ büyük darbedir. Çünkü dabbetülarz diyor ki bundan sonra yakîn, bundan sonra iman yok; bundan sonra sukut, bundan sonra gerileme var. Oysaki biz, Ýslâm'ýn, afâk-ý âlemde þehbâl açacaðýna ve dünya muvazenesinde yeniden aðýrlýk kazanacaðýna inanýyoruz. Bugün burada gördüðümüz insanlar gibi, dünyanýn dört bir bucaðýnda da Müslümanlar, soluk soluða Hazreti Muhammed'i (sallallâhu aleyhi ve sellem) arayacak ve O'nunla bir kere daha buluþacaklardýr. Dabbetülarzýn caný Cehennem'e! Biz onu daha sonralarý bekliyoruz ve inancýmýza göre o, kâfirlerin baþýna kýyametin kopacaðý âna yakýn zuhur edecektir. Aksine bir düþünce ise hem akidemize ters, hem de ümidimize indirilmiþ bir darbeden baþka bir þey deðildir.

 

Hem, dabbetülarz olmaya namzet, sýra bekleyen, muhakkak ve mutasavver daha bir sürü yaratýk var. Meselâ, onlardan bir tanesi þimdi de kurgu bilim yazarlarýný meþgul eden ve ileride insanlýðýn kaderine hâkim olacaðýndan bahsedilen robotlar... Kur'ân iþaret ediyor ki; yeryüzünde þu tür, þu tür canlýlarýn dýþýnda Allah'ýn yaratacaðý bazý þeyler var ki siz onlarý bilmiyorsunuz[15]. Yani ne lâf dinlerler, ne merhametten anlarlar. Ne aðlamalarý, sýzlamalarý dinler ne de ayaklarýna kapanmakla merhametlerini celbedebilirsiniz...

 

Hatta böyle bir þey, þimdiden o kadar endiþe salmaktadýr ki, bu teknolojiyle meþgul olanlar bile, bir gün bunlar programlanýp, ayarlanýp fezaya salýndýktan sonra etrafý yakýp yýkacaklarýndan, sulh istense dahi sulha yanaþmayacaklarýndan; yeryüzünde tam bir fesat unsuru olarak her þeyin altýný üstüne getireceklerinden bahsediyorlar ki, dabbe hakikatinin bir cüz'üne ciddî bir namzet gibi görünmekte...

 

Ancak bu kadarý dahi, aceleden verilmiþ bir karar olacaðýndan, daha dikkatli konuþmak icap edecektir. Öyleyse tekniðin tankýndan, geleceðin robot adamlarýna kadar, bugünün küçük virüslerinden, bilmem daha sonralarýn hangi azgýn ve salgýn hastalýklarýna ve küçük yaratýklara kadar, ondan da, ahir zamanda eþi görülmedik büyük katliamlarla hortlayacak ve milyonlarýn ölümünü netice verecek, henüz adý konmamýþ hastalýk âmillerine kadar hepsi, önce ruhun, sonra bedenin ölümünün dili olan "dabbetülarz"ýn birer temsilcisi olabilir. Bence, meseleye böyle bakmakla, bir ölçüde, Kur'ân'ýn âyât-ý beyyinâtýna ve Sünnet'e karþý saygý korunduðu gibi, diðer yandan da metinlerin lâhûtî buudlarý açýk tutulmuþ olacaktýr.

 

Þunu kemal-i samimiyetle ifade edeyim ki, yukarýda bahsedilen yorumcu arkadaþlarýn safvet ve samimiyetleri yanýnda, kendime bir dirhemlik beyan hakkýný dahi lâyýk görmediðim o muhlis kardeþlerim, çok ihlâslý olmalarýna raðmen, ihlâsýn sadece bir rükün teþkil ettiði çok yönlü bir meselede yanlýþ iþ yapýyorlar. Ýhlâs ayrý mesele; Sünnet'e, Kitab'a saygýlý olma ve onlarýn ruhuna sadakat içinde bulunma ayrý bir meseledir.

 

Âyât-ý beyyinât: Kur'ân-ý Kerim'in apaçýk âyetleri.

Cedit: Yeni.

Ceyyit: Ýyi, güzel, hoþ, saf.

Fîhi nazar: "Bakmak, araþtýrmak gerek.", "Söz götürür."

Mevcelenme: Dalgalanma, yayýlma.

Þehbâl açmak: Kanatlarýný açmak, uçmak, yükselmek.

Vâhi: Temelsiz, tutarsýz, zayýf.

 

[1] Nur sûresi, 24/45.

[2] Hûd sûresi, 11/6.

[3] Ankebût sûresi, 29/60.

[4] Neml sûresi, 27/82.

[5] Müslim, iman 249, fiten 118; Tirmizî, tefsir 6; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/201, 491.

[6] AIDS (Acquired Immun Deficiency Syndrome: Kazanýlmýþ Immun Yetmezlik Sendromu): Virüslerin sebep olduðu bir enfeksiyon olup hýzla yayýldýðý ve öldürücü olduðu için "asrýn hastalýðý" olarak isimlendirilmektedir. Yakalanan kiþi sayýsý 10 ayda iki katýna çýkmakla birlikte AIDS'i ilk tarif eden ilim adamlarýndan olan Dr. M. Gottlieb'in tabiri ile "Tedavi kelimesi henüz lügatte yoktur."

[7] Buhârî, týb 1; Ýbn Mâce, týb 1.

[8] Ebû Dâvûd, týb 11; Müslim, selâm 69; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 3/335.

[9] Ebû Dâvûd, týb 1; Tirmizî, týb 2; Ýbn Mâce, týb 1.

[10] Müslim, selâm 88-89; Tirmizî, týb 5; Ýbn Mâce, týb 6.

[11] Bkz.: Ýbn Abdi'l-Berr, el-Ýstîâb, 4/1711; Ýbn Kesîr, el-Bidâye ve'n-nihâye, 7/90-91; Ýbnü'l-Esîr, el-Kâmil fi't-târih, 2/560.

[12] Buhârî, týb 19; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/443.

[13] "Göklerin ve yerin hazinelerinin anahtarlarý O'nun yanýndadýr." (Zümer sûresi, 39/63; Þûrâ sûresi, 42/12)

[14] Müslim, fiten 19; Ebû Dâvût, fiten 1; Tirmizî, fiten 14; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/123, 5/278.

[15] Bkz.: Nahl sûresi, 16/8.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Yazida iki soruya cevap var. 1-Dabbetül Arz nedir 2-Dabbe Aids midir? O yüzden uzun. Istersen sadece ikinci bölümü okuyabilirsin, ama eger bu konuyu tam anlamak istiyorsan hepsini okumani tavsiye ederim. Iki satir okuyup otuz tane yeni soru kafada olusacagina birtane uzun yazi okumak efdaldir. ;-)
Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Dein Kommentar

Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.

Gast
Auf dieses Thema antworten...

×   Du hast formatierten Text eingefügt.   Formatierung jetzt entfernen

  Nur 75 Emojis sind erlaubt.

×   Dein Link wurde automatisch eingebettet.   Einbetten rückgängig machen und als Link darstellen

×   Dein vorheriger Inhalt wurde wiederhergestellt.   Editor leeren

×   Du kannst Bilder nicht direkt einfügen. Lade Bilder hoch oder lade sie von einer URL.

×
×
  • Neu erstellen...