derguiz Geschrieben 25. November 2008 Teilen Geschrieben 25. November 2008 PKK ateþindeki bir Nurcu Çoravanis’te okuma programý yapýyordukki birden silahlar patladý.Kurþunlar, yanýmýza düþüyordu.PKK'lýlar saldýrýyordu Bediüzzaman Said Nursi'nin talebelerinden Bayram Yüksel aðabey, ömür boyu süren iman hizmetini Sofya'daki bir trafik kazasýnda noktalayýp âhirete intikal ettiðinde, yanýnda bir baþka hizmet ehli daha bulunuyordu: Ali Uçar. Her gün bir baþka þehre, her hafta bir baþka ülkeye ve her ay bir baþka kýtaya uçarak iman hizmetinde bulunan Ali Uçar, ayný kazada Cenâb-ý Hakk'ýn rahmetine kavuþmuþtu. Geçtiðimiz hafta yayýnladýðýmýz Bayram Yüksel aðabeyin hatýrlarýndan sonra bu hafta da Ali Uçar'ýn bir hatýrasýný naklediyoruz. Hatýrayý, 27.06.1986 tarihinde, doðu hizmetlerinde çok zaman Ali Uçar'la beraber olan Hafýz Ýsmail Kalper anlattý: Ali Uçar, Van Çoravanis’te on, on beþ öðrenciyle okuma programý yapýyordu. Yanýna uðrayýp bir iki gün kalayým dedim. Beni görünce çok sevindi. Ancak onu üzüntülü gördüm. Sebebini sordum, o da anlattý: Hafýz Aðabey, iki gün önce hafýzalardan silinemeyecek müthiþ bir olay yaþadýk. Olayýn þokunu hâlâ üzerimizden atabilmiþ deðiliz. Dün deðil evvelki gece kurþun sesleriyle uyandýk. Sanki imha edilmek üzere cephede basýlmýþ þehit adaylarý gibiydik. Ýnanýn Ýsmail Aðabey, “gibisi” bile fazla. Eðer kaderde yaðlý kurþunlarla þehit olmak varsa, o, bu geceden baþka zaman olamazdý her halde. Ölüm, kapýda deðil, odanýn içinde kol geziyordu. Duvarlara çarpan kurþunlar, yavaþ yavaþ yanýmýza düþüyordu. Feleðimiz þaþmýþtý, ne olduðunu bilememiþtik. PKK'lýlar, bizi yok etmek için yapmýþlar bu saldýrýyý. Bir ara kurþun sesleri kesilince onlar duyacak þekilde baðýrdým: “Buraya kitap okumak için geldik, elimizde silah yok. Yakýna gelmeniz, yüz yüze görüþmemiz daha uygun olacak.” Silahlý üç kiþi, elleri tetikte, namlular bize dönük olarak yavaþ yavaþ yanýmýza geldiler. Her an tetikler çekilebilir, namlular patlayabilirdi. Ben onlara nur talebesi olduðumuzu, buraya kitap okumak için geldiðimizi, Bediüzzaman’ýn da onlarýn hemþehrisi olduðunu, dinden imandan kimseye zarar gelmeyeceðini, baþkasýna zarar vermeyeceðimizi anlattým. Bediüzzaman’ýn da yaz aylarýnda gelip burada kitap okuduðunu, bunun için burayý tercih ettiðimizi söyledim. Biz anlatýrken biraz uzakta pusuda olan arkadaþlarý, yanýmýzdakileri iki de bir çaðýrýyorlardý. Ben bir an etrafýma baktým, bir de ne göreyim, Üstad saðýmda ayakta duruyor. Tekrar tekrar baktým, evet üstad saðýmda ayakta duruyordu. Aldýðým maddi ve manevi kuvvetle konuþmalarýma devam ettim. Silahlý üç kiþi, çaðýran arkadaþlarýnýn yanýna gitmedikleri gibi, üstelik mevzideki arkadaþlarý çýkýp çýkýp bizim yanýmýza geliyorlardý. Bu ara mumlarý yakarak çay suyu koyduk. Yaklaþýk iki saat kadar konuþtum. Onlarýn hepsi de karþýma geçmiþ dinliyorlardý. Ben konuþmalarýmda, bütün insanlýðýn, Türkiye’nin ve Doðu’nun nasýl kurtulmasý gerektiðini, Ýslam’ýn bizi kardeþ yaptýðýný, imanýn ne derece büyük bir kuvvet olduðunu anlattým. Çay içerken bile anlatýyordum. Onlar kalkýp gittiðinde vakit sabaha yakýndý. 24/11/2008, Risale Haber Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.