Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

Said Nursi'nin etkisini incelememiz lazým

 

 

Çalýþlar, Said Nursi'nin olaðanüstü etkisinin araþtýrýlmasý gerektiðini kaydederek 'Özellikle laikler toplumun dinle kurduðu iliþkiye bakmalý' dedi.

 

Cumhuriyet gazetesinden Radikal'e geçen Oral Çalýþlar, Said Nursî’nin olaðanüstü etkisinin nereden kaynaklandýðýný incelemek gerektiðini kaydederek bu konuda bakýn neler söyledi. Yeni Asya gazetesinde Hasan Hüseyin Kemal'e röportaj veren Çalýþlar þunlarý kaydetti.

 

* Kitaplýðýnýzda Risâle-i Nur var, görüyorum.

 

Said Nursî’nin toplum hayatýmýzdaki etkisini daha rahat konuþmamýz gerekiyor. Bence Türkiye böyle bir noktaya gelmiþtir. Said Nursî konusunda haklý veya haksýz birçok önyargý var. Onun için de Said Nursî tartýþmasýný ön ambargosuz yapmamýz gerekiyor. Ben bunu yapmaya çalýþýyorum.

 

* Peki okumalarýnýz sonucunda nasýl bir Said Nursî çýktý karþýnýza?

 

Bir þey söyleyecek kadar duruma hakim deðilim. Nursî’nin toplumun büyük bir kýsmý üzerinde bu olaðanüstü etkisinin nereden kaynaklandýðýný incelememiz lâzým. Bunu daha geniþletirsek insanlarýn dinle olan, dinin toplumla olan iliþkisini yeni gözle anlamamýz lâzým. Özellikle bizim gibi laiklerin toplumun dinle kurduðu iliþkinin derinliðini yeniden gözlemlememiz gerekiyor.

 

* Ýnsanlarýn bu konularda nasýl bir ön ambargolarý var?

 

Küçük yaþtan beri aldýðýnýz pozitivist eðitimle dini bir yere koyuyorsunuz. Ona uygun kalýplarý da onun üstüne yerleþtiriyorsunuz. Bu bakýþ açýsýyla Kur’ân’ý yüzlerce kez okuyun, fayda etmez. Çünkü okuduðunuz þeyi de farklý kendi bakýþ açýnýza göre anlamaya baþlýyorsunuz. Artýk milyonlarca insaný kendine baðlayan dinleri yok sayma anlayýþýný saðlýklý bulmuyorum. Bunu da anlamak lâzým. Ýnsanlar bu iliþkiyi neden kuruyor, hangi sorularýna cevap buluyorlar? Bunlarý anlayýnca Türkiye’yi daha iyi anlayacaðýmýzý düþünüyorum. Artýk pozitivist önyargýlarýn bir iþe yaramadýðýný düþünüyorum. Ben Buhari’nin hadis kitabýný neredeyse ezbere biliyorum, ancak pozitivist bir bakýþla okudum. Þimdi dinî kaynaklarý baþka bir bakýþ açýsýyla okumaya çalýþýyorum.

 

* Hz. Muhammed’i nasýl okuyorsunuz?

 

Hz. Muhammed’i okurken onun yenileþmeci, modernleþmeci özelliklerini çok önemsedim. Topluma yenilik getiriyor, yeni kurallar koyuyor. Arap dünyasýný ileri bir hamleyle yükseltiyor. “Kötü Araplar, iyi Türkleri zorla Müslüman yaptý” tartýþmasý yanlýþtýr. O tarihlerde Ýslâm medeniyetin merkezi ve Araplar medeni. Üstün uygarlýk geri uygarlýðý yeniyor. Þu an Batý uygarlýðý nasýl Doðu uygarlýðýný yeniyorsa, o gün Ýslâm uygarlýðý içine kapýlý topluluklarý yeni bir uygarlýkla içine çekiyor. Senin ürettiðin düþünce dünyaya yeni bir þeyler getirecekse üstün oluyorsun. Þu anki Müslümanlarýn sorunu bu. 40 sene önce Türkiye’de toplumsal kurallar bile dinî kurallar olarak lanse ediliyordu. Ýçine kapanmacý toplumsal kurallar, dinî referanslar verilerek yapýlýyordu. Sen Ýslâmýn kurallarýný insanlýðý korumak, insanlýða katký yapacak ilerlemeye açýk þekilde okursan Kur’ân âyetleri sana daha modern yollar da gösterir, ama bakýþ açýna göre tersi de olabilir. Týpký El-Kaide gibi...

 

* Türkiye, siyaset ve medya tarihine þahitlik etmiþ biri olarak geriye dönüp baktýðýnýzda ne görüyorsunuz?

 

Geçmiþime baktýðýmda siyasî ve gazeteci kimliðim içi içe geçmiþ durumda. 12 Mart ve 12 Eylül Askerî Darbeleri sonuç olarak benim yedi sene hapiste yatmama neden oldu. Askerler her geldiðinde bizi içeri attýlar onun için askerî darbelerle bir akrabalýðým var. Bunun dýþýnda çocukluðumda yaþadýðým 27 Mayýs Darbesi var. Benim ailem Halk Partisi’nin yönetimlerinde bulunmuþ insanlardý. 27 Mayýs Darbesi sýrasýnda çok sevinmiþtik. Hatta ben Yüksek Adalet Divaný 15 kiþiye idam verdiði halde, Millî Birlik Komitesi neden sadece 3 kiþi idam etti diye üzülmüþtüm. Bu düþüncenin ne kadar korkunç bir düþünce olduðunu darbelerle yüzleþince anladým. Benim hayatým askerî darbelerle hesaplaþma tarihi olarak geçti. Tabiî bir de misyoner kuþaktan geliyoruz.

 

* Nasýl bir misyonerlik?

 

1960’lý yýllar dünyada yükselen bir sol hareket vardý. Biz de Türkiye’yi daha güzel bir Türkiye yapmak için dünyadaki sosyalist modelleri kendi meþreplerimize göre benimseyip devrim yapacaðýný zannettik. Büyük fedakârlýklarla halka yöneleceðiz ve bu köhne düzeni deðiþtireceðiz diye hareket ettik.

 

* Geçmiþe dönüp bakýldýðýnda istenmeden de olsa köhne düzenin bir parçasý haline geldiðinizi düþünüyor musunuz?

 

Tarihi farklý dönemlerde farklý þekillerde okuyabilirsiniz. On sene önce okuduðunuzda fedakârlýk olarak görülen bir olay otuz sene sonra bambaþka bir bakýþ açýsýyla okunabilir. 68 kuþaðýnýn misyonerliðini abartýlý bir þekilde anlatanlar olduðu gibi, baþkalarýnýn ajanýymýþ gibi lanse edip yerin dibine sokanlar da var. Bence, ikisi de doðru deðil. Biz genç yaþýmýzda adaletsizliðe uðrayan insanlara koþtuk. Genç yaþýmýzda taþýdýðýmýz bu misyon kendi içinde zaaflarý da bereberinde taþýyordu. Deniz Gezmiþ asýldýðýnda 25 yaþýndaydý, benim oðlum 30 yaþýnda, ben ona hâlâ ‘bebek’ gibi bakýyorum.

 

* Benim kafama sizin Millî Birlik Komitesi’nin sadece 3 kiþiyi idam etmesine üzülmeniz takýldý. Sizi bu ruh haline sokan yapý, düþünce, siyaset, ismi her neyse sizce neydi?

 

Þu anda yaþadýðýmýz aþýrý kamplaþma ve birbirini yok etme kültürü o günlerde de vardý. Ýki taraf da birbirini yok etme güdüsüyle hareket ediyordu. 14 yaþlarýnda olduðum dönemde, DP bütün kötülüklerin kaynaðý gibi geliyordu. “Öyle bir sille vurulsun ki, Türkiye’nin önü açýlsýn” diyordum. Kendi kendime vicdan muhasebesi yaptýðýmda böyle düþündüðüme çok üzülüyorum. Beni böyle düþündüren koþullarda yaþamak istemiyorum. Böyle birþeyin yaþanmamasý için birþeyler söylemek gerektiði inancýyla bunlarý anlatýyorum. Hâlâ o kamplaþma kültürünün içinde olduðumuz için bunlarý söylüyorum.

 

* Bugün araçlar deðiþti galiba?

 

Bugün idam cezasý kalmadý, ama sizin söylediðiniz gibi metodlar deðiþti. Bu kamplaþma ortamýna baktýðýmýzda en azýndan bir kesimin yok edecek acýmasýzlýða yatkýn olduðunu görüyoruz.

 

* Böyle düþünen bir insan darbeleri ve ‘Ergenekon’ gibi acýmasýz bir örgütü savunan gazetede nasýl çalýþtý diye bir soru gelebilir?

 

Gelsin... Türkiye’deki bütün medyayý kuþatan ekonomik, siyasî, ideolojik tercihleri aþmama imkân yok. Mecburen bir yerde çalýþacaðým. Çalýþtýðým yer bana tahammül ettiði sürece orada çalýþmaya devam ederim. Ben 16 yýl ne düþündüysem Cumhuriyet’te onu yazdým. Benim onlara tahammül etmem yanýnda onlarýn da bana tahammül etmeleri var. 16 yýl onlarýn düþüncesinin tersine birþeyler yazdýðýmda bütün gazetelerde olabilecek konuþmalarýn dýþýnda bana müdahale etmediler.

 

* Sizce Türkiye’de ilkesellik sorunu mu var? Sanki duruma göre pozisyon belirleme söz konusu.

 

Türkiye’de demokrasi kültürü yok. Siyasî partilere baktýðýnýzda padiþahlýk sistemini görüyorsunuz. Öbür taraftan toplum içinde yerleþmiþ bir demokrasi kültürü bulamýyorsunuz. Türkiye’deki bu kamplaþmada taraf olmazsanýz herkes size kýzýyor. Taraflardan birinin parçasý olduðunuzda ise onun kurallarýna, ihtiyaçlarýna uymak durumunda kalýyorsunuz. Yani nereden bakarsanýz bakýn, bir baský altýndasýnýz. Bizim gibi insanlar tarafsýz yaklaþmaya çalýþýyorlar. Ben Cumhuriyet’te çalýþýrken bile Erdoðan’a haksýzlýk yapýldýðýnda onu savunan biriydim. Bugün haksýzlýða uðrasa gene savunurum.

 

* Sizce bu kutuplaþmadan ve baskýdan niye kurtulamýyoruz?

 

Demokrasi ve hoþgörü kültürü toplumsal mesele ve bunlarýn topluma yerleþmesi zamana ihtiyaç duyan þeyler. Siyasî partiler kanunu böyle olduðu sürece, kafalarýnda demokrasi olmayan siyasiler mecliste olduðu sürece buradan demokrasi çýkmaz. Bunun dýþýnda toplumsal olarak siz çocuðu döverek terbiye etmeye kalkýyorsanýz demokrasiyi baþtan reddediyorsunuz demektir. Bu toplum baþkasýný kendine benzetmekten, baský uygulamaktan zevk alýyor. Oruç tutmayana baský yapanla, baþörtülüye baský yapan zihniyet ayný, ikisi de gerici...

 

* Bir de kutuplaþmalar sürecinde birbirini tanýmadan korkan kesimler var. Sizce bu korkularýn bir kýsmý insanlarýn birbirini tanýmamasýndan kaynaklanýyor olabilir mi?

 

Bu kesimlerin birbiriyle temas etmesi, birbiriyle alýþ veriþ etmesi lâzým. Kutuplaþmalar iki kesimi birbirinden koparýyor ve temas þansýný yok ediyor. Siz tanýmadýðýnýzdan korkarsýnýz. Bu uzlaþma zemininin güvencesi, güven vermeyen siyasiler deðil, toplumun ve devletin demokratik dönüþümüdür. Siz bir taraftan AB’ye karþý çýkýp bir taraftan da baþörtüsünden korkamazsýnýz. Bunun sonucu “Asker gelsin bizi kurtarsýn”a gider. Öbür taraftan AKP’ye “þeriat getirecek misiniz?” demek yerine AB konusundaki zaaflarýyla mücadele etmek lâzým. 1982 Anayasasý her türlü diktatörlüðün önünü açan bir anayasa, onun için bundan kurtulmamýz gerekiyor. Farklý düþüncelerin ortaya konulabileceði, konuþulabileceði, örgütlenebileceði bir sistem için demokratik bir anayasaya ihtiyacýmýz var.

 

* Demokratik yeni bir anayasa yaptýðýnýzda “Asker gelsin bizi kurtarsýn” diyenler endiþeye düþüyor. Kurtarýcýlarý yok edilmiþ hissediyorlar...

 

Anayasa deðiþikliðine sadece militarizmin siyasetten uzaklaþtýrýlmasý olarak deðil, parti içi demokrasiden tutun, mecliste herkesimin temsil edilmesine kadar geniþ bir yelpazeyle bakmak lâzým. Batýda seçim barajlarý yüzde 2.5 istisna olarak da yüzde 5. Bu oranýn altýndaki siyasî hareketlerin mecliste temsil edilmesi noktasýnda bile önlemler var. Eðer siz bunlarý yapmayýp sadece askeri siyasetin dýþýna çýkarýrsanýz bile mesele çözülmez. Demokrasilerde askerin siyasetten çekilmesi temel mesele, ancak bizdeki Siyasî Partiler Kanunu yöneticilere sonsuz yetkiler veriyor.

 

* Bir taraftan militarizm, bir taraftan Siyasî Partiler Kanununu deðiþtirmeyen siyasiler, sanki halk arada sýkýþmýþ gibi?

 

Halk son seçimlerde demokrasiden yana olduðunu gösterdi. AKP’ye parti baðlamý dýþýnda demokrasiden yanayým diye oy verdi. Ama AKP Siyasî Partiler Kanununu hâlâ deðiþtirmiyor. Genel merkezin tayin ettiði bir meclisin halký temsil kabiliyeti olamaz. Meclis demokrasiyi üç parti liderinin temsil ettiði bir meclis. Benim gazeteci milletvekili arkadaþlarým var, onlarýn haline acýyorum. Þahsî iradelerini gösteremiyorlar, genel merkezin aðzýna bakýyorlar. Gazeteciyken fikirlerini açýkça söyleyebiliyorlardý.

 

 

* Genel baþkanýn baskýsý yanýnda siyaset üzerinde bir de askerin baskýsý var. Siz Genelkurmay’ýn kurumsal ‘Ergenekon’ ziyaretini nasýl deðerlendirdiniz?

 

Önemli olan askerin siyaset üzerindeki etkisinin nasýl kýrýlacaðýdýr. Bence asker AB süreci ilerledikçe, küresel iliþkiler geliþtikçe siyasete müdahalede zorlanýyor. Ergenekon ziyareti de askerin siyasete müdahalesini meþrulaþtýrma zorlamasýdýr. Bunun yanýnda orgeneralleri, teðmenleri, muvazzaf askerleri gözaltýna alarak, hapiste tutarak sivil irade asker üstünde gücünü hissettirebiliyor.

 

* Ergenekonla bütün darbecilerin içeri atýlmadýðý fikri de var?

 

Bütün hepsi tutuklanmamýþ olabilir, ancak bu tutuklananlarý görmezden geleceðiz anlamýna gelmemeli.

 

 

* Ergenekoncularýn ziyaretini askerin siyasete müdahalesini meþrûlaþtýrmasý olarak yorumladýnýz. Peki Genelkurmayýn gazetecilerle buluþmasý?

 

Demokratik ülkelerde görülmeyecek þekilde askerlerin medya ve siyaset üzerindeki etkisi saðlýksýz bir þekilde devam ediyor.

 

* Peki gazeteciler için bu etik bir sorun deðil mi?

 

Bu sadece gazetecilerin deðil, siyasetçilerin de sorunu. Genelkurmayýn Ergenekon ziyareti sonrasý Baþbakan Erdoðan kalkýp “Ýnsanî bir ziyaret” diyebiliyor. Avrupa’da bir baþbakan böyle bir açýklama yapamaz. Medya da askeri siyaset içinde güçlü bir aktör olarak kabul ediyor, meþrûiyetini onaylýyor.

 

* Gazetecileri baðlayan baþbakanýn davranýþý mý yoksa gazetecilik etiði mi?

 

Son görüþmelerin geçmiþten daha pozitif olduðunu görüyoruz. Katýlan gazetecilerden sekiz tanesi yanlýþ sorsa içlerinden ikisi doðru soru sorarsa bu Türkiye’nin kazancýna olur. Meselâ Genelkurmay’a “Niye diðer gazeteleri içeri dâvet etmediniz?” demiþler, doðru düzgün bir cevap alamamýþlar. Ýþte bunlar güzel sorular. Genelkurmay haftada bir brifing vereceðini söylemiþ. Bu yeni geliþmeyi iyi kullanmalýyýz.

 

* Genelkurmay Baþkaný Baþbuð’un “28 Þubat doðru bir hareketti ancak yanlýþlar olmuþ olabilir býrakalým bu yanlýþlarý zaman deðerlendirsin” meâlinde açýklamalarý olmuþ. Cengiz Çandar da bunun üzerine “Andýç” olayýný Genelkurmaya hatýrlatan bir yazý yazdý...

 

Genelkurmay, Andýç’ýn tarafý olarak kendini savunabilir. Biz de Andýç’ýn maðdurlarý olarak sorumlulara dâvâ açabiliriz. Ben Andýç’ýn maðduru olan arkadaþlarýmýn Çevik Bir gibi dönemin sorumlularýna “Haklarýnda yalan ifade düzenlemekten” dâvâ açmalarý gerektiði kanaatindeyim. Bunlarýn hesabý sorumlu askerlerden sorulsun. Genelkurmay “Biz bunlarýn hesabýný soracaðýz” diyemez, ancak biz onlara bunlarý sorabiliriz. Bunlar da yeni geliþmeler.

 

Yeni Asya, 22.09.2008

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Dein Kommentar

Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.

Gast
Auf dieses Thema antworten...

×   Du hast formatierten Text eingefügt.   Formatierung jetzt entfernen

  Nur 75 Emojis sind erlaubt.

×   Dein Link wurde automatisch eingebettet.   Einbetten rückgängig machen und als Link darstellen

×   Dein vorheriger Inhalt wurde wiederhergestellt.   Editor leeren

×   Du kannst Bilder nicht direkt einfügen. Lade Bilder hoch oder lade sie von einer URL.

×
×
  • Neu erstellen...