Webmaster Geschrieben 3. September 2008 Teilen Geschrieben 3. September 2008 Ýsimler "Ve Adem'e isimlerin hepsini öðretti" (2/Bakara, 31). "Ýsimler" nelerdir? Ýlk akla gelen ihtimal tabii ki "varlýk bilgisi"dir. Ýsim, bir nesnenin iþaretlenmesi, daðlanmasý demektir. Hayvaný daðlamak veya bir tepeye bayrak dikmek, hayvanýn veya tepenin kime ait olduðunu gösterir. Dolayýsýyla isimlendirme ayný zamanda bir temellük iliþkisidir. Ancak kök anlam bir yana, en kýsa ifadesiyle isim varlýklara ad olan kelimedir. Varlýk aleminde olanlar, hakikatte "Allah'ýn isimleri"nin varlýk alanýna çýkmasý, varlýk bulmasý demek olduðundan, Adem'in bizzarure Allah'ýn isimlerini de öðrenmiþ olmasý gerekmektedir. Eflatun'un terimlerini kullanmak gerekirse, Allah'ýn isimleri varlýklarýn arketipleri (a'yan-ý sabiteleri)dir. Kök, tohum, potansiyel madde isimlerdir; bunlarýn tezahürü, kuvveden fiile geçmesi, varlýk sahasýna intikali varlýðý ve varlýk alemindeki her þeyi meydana getirir. Adem'in üç ayrý bilgiye sahip olduðunu söyleyebiliriz: a) Allah'ýn isimlerinin (Esmau'l-hüsna) ve bu çerçevede sýfatlarýn ve fiillerin bilgisi. Ýnsan kendisine bahþedilen bu kabiliyet sayesinde Allah'ýn isimlerini bilir; b) Ýsimlerin varlýk alanýna çýkmýþ bulunan formlarý olan maddi ve maddi olmayan bilumum nesneler, fenomenler ve mertebeler; eþyanýn sýfatlarý, özellikleri, fonksiyonu, deðeri ve mahiyetiyle ilgili bilgi; c) Bu iki bilgiye baðlý olarak (doðru veya yanlýþ, yararlý veya zararlý, isabetli veya isabetsiz) varlýklara isim koyma yeteneði. Dil, dil bilgisi, dili konuþma, oluþturma, kavramsal modeller geliþtirme, soyutlama yapma yeteneði vs.. Bazý bilginler Hakikat'in akýlla, dilin ise öðrenme ile bilinebileceðini söylemiþlerdir ki, bu ayet "Ta'lim-i esma"dan bahseder. Ýnsan dünyaya hem potansiyel bilgilerle, hem yeni bilgiler edinme, bilgilerini geliþtirme, biriktirme ve yeni bilgilere dönüþtürerek kendisinden sonraki nesillere intikal ettirme yeteneðiyle gelir. Bu çerçevede "isimlendirme"ye tanýmlama, semantik yeniden inþa etme çabasý diyebiliriz. Ýnsan bunu yapar, yani isimlendirmek suretiyle tanýmlar, müdahale eder. Kelimenin kök anlamýnýn iþaret ettiði üzere burada bir temellük söz konusudur. Yani siz bir hayvaný daðladýðýnýz zaman kendi logonuzu, bir tepeye bayrak diktiðiniz zaman kendinize ait bir iþareti koymuþ olursunuz; böylece hayvan veya tepeyi temellük etmiþ olursunuz. Hayvan veya tepe sanki artýk sizindir. Ancak bir hakikati göz ardý ederek gaflete düþmemek gerekir: Size isimlendirme, tanýmlama yetisini veren Allah'týr; daðladýðýnýz, bayrak diktiðiniz nesnelerin hakiki sahibi/maliki siz deðilsiniz. Sahip ve malik Allah'týr. Sizin yapabileceðiniz þey, Ta'lim-i esma'nýn size kazandýrdýðý imkanlarý kullanarak doðru bir biçimde tanýmlar, yani semantik bir müdahalede bulunursunuz. Biz isimleri ve bilgiyi elde etmiþ deðiliz, bunlar bize öðretilmiþtir, öðreten Allah'týr. Yunanlýlar bilgiyi tanrýlardan/Zeus'tan çalmak zorunda kaldýlar, bu yüzden her zaman tanrýlarla çatýþtýlar. Ýslam'a göre Allah bize bilgiyi öðretti, nihayetinde bütün varlýk alemi ilahi isimlerin varlýk alanýna çýkmasýndan ibarettir. Ýlahi isimleri (Ma'rifetullahý) ve varlýklarýn isimlerini (Ma'rifetulhalk) öðrendik, geride Marifetunnefs kaldý. Bütün varlýk aleminde, Allah'ýn müdahil olmadýðý topluiðne ucu kadar özerk bir alan yoktur; yani "din-dýþý alan"a karþýlýk olabilecek laik veya seküler alan mevcut deðildir, insan bunu sadece kendi zihninde bir vehim olarak kurgulamýþtýr. Hakikat bu iken, kendimizi ve varlýðý nasýl isimlerden tecrit ederek özerkleþtirebiliriz ki! Bir baþka açýdan beþeri kültürel hayatta mademki isimlendirme yetisine sahibiz, o halde Ta'lim-i esma (öðretilmiþ bilgi) ve Nübüvvet bilgisi (indirilmiþ bilgi)nin imkanlarýndan hareketle, yani vahyi kök bilgi-kurucu fikir kabul ederek isimlendirebilir, dýþ dünyadan bize gelen kavramlarý semantik müdahaleye tabi tutabiliriz. Bu, bizim Müslümanlar olarak hiçbir yabancý kültürden korkup içimize kapanmamýzý gerektirecek bir durum olmadýðýný açýkça göstermektedir. Sadece sað ayaðýmýz kendi asli mihverimiz üzerinde bulunsun, arza sapasaðlam bassýn, yeter. Ali Bulac, Zaman, 03 Eylül 2008, Çarþamba Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.