Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

Ecnebi feylesoflarýn Kur'an'ý tasdiklerine dair þehadetleri

 

(Bu Feylesoflarýn Kur'an Hakkýndaki Senalarýnýn Bir Hülâsasý Küçük Tarihçe-i Hayatta Ve Nur Çeþmesi Mecmuasý'nda yazýlmýþtýr.)

 

Prens Bismarck (Bismark)'ýn Beyanatý

 

Sana muasýr bir vücud olamadýðýmdan müteessirim ey Muhammed! (A.S.M.)

 

Muhtelif devirlerde, beþeriyeti idare etmek için taraf-ý lahutîden geldiði iddia olunan bütün münzel semavî kitablarý tam ve etrafýyla tedkik ettimse de, tahrif olunduklarý için hiçbirisinde aradýðým hikmet ve tam isabeti göremedim. Bu kanunlar deðil bir cemiyet, bir hane halkýnýn saadetini bile temin edecek mahiyetten pek uzaktýr. Lâkin Muhammedîlerin (A.S.M.) Kur'aný, bu kayýddan âzadedir. Ben Kur'aný her cihetten tedkik ettim, her kelimesinde büyük hikmetler gördüm. Muhammedîlerin (A.S.M.) düþmanlarý, bu kitab Muhammed'in (A.S.M.) zade-i tab'ý olduðunu iddia ediyorlarsa da, en mükemmel, hattâ en mütekâmil bir dimaðdan böyle hârikanýn zuhurunu iddia etmek, hakikatlara göz kapayarak kin ve garaza âlet olmak manasýný ifade eder ki; bu da ilim ve hikmetle kabil-i te'lif deðildir. Ben þunu iddia ediyorum ki; Muhammed (A.S.M.) mümtaz bir kuvvettir. Destgâh-ý kudretin böyle ikinci bir vücudu imkân sahasýna getirmesi ihtimalden uzaktýr.

 

Sana muasýr bir vücud olamadýðýmdan dolayý müteessirim ey Muhammed (A.S.M.)! Muallimi ve nâþiri olduðun bu kitab, senin deðildir; o lâhutîdir. Bu kitabýn lâhutî olduðunu inkâr etmek, mevzu ilimlerin butlanýný ileri sürmek kadar gülünçtür. Bunun için, beþeriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüþ, bundan sonra göremeyecektir. Ben, huzur-u mehabetinde kemal-i hürmetle eðilirim.

 

Prens Bismarck

 

 

 

sh: » (Ý: 214)

 

En Temiz ve En Doðru Din Müslümanlýktýr

 

Meþhur muharrir, müsteþrik, Edebiyat-ý Arabiye mütehassýsý ve Kur'an-ý Kerim'in mütercimi Doktor Maurice (Moris) þöyle diyor:

 

Bizans Hristiyanlarýný, içine düþtükleri bâtýl itikadlar girîvesinden, ancak Arabistan'ýn Hira Daðý'nda yükselen ses kurtarabilmiþtir. Ýlahî kelimeyi en ulvî makama yükselten ses, bu ses idi. Fakat Rumlar bu sesi dinleyememiþlerdi. Bu ses, insanlara en temiz ve en doðru dini talim ediyordu. O yüksek din ki, onun hakkýnda, Gundö Firey Hesin gibi muhakkik bir fâzýl, þu sözleri pek haklý olarak söylüyor: "Bu dinde mukaddes sular, þayan-ý teberrük eþya, esnam ve azizler, yahud a'mal-i sâlihadan mücerred imaný müfid tanýyan akideler, yahud sekerat-ý mevt esnasýnda nedametin bir fâide vereceðini ifade eden sözler, yahud baþkalarý tarafýndan vuku bulacak dua ve niyazlarýn günahkârlarý kurtaracaðýna dair ifadeleri yoktur. Çünkü bu gibi akideler, onlarý kabul edenleri alçaltmýþtýr."

 

Zamanlar Geçtikçe, Kur'anýn Ulvî Sýrlarý Ýnkiþaf Ediyor

 

Doktor Maurice (Moris), Le parler Française Roman (Löparle Franses Roman) ünvanlý gazetede Kur'anýn Fransýzca mütercimlerinden Selman Runah'ýn tenkidatýna verdiði cevabda diyor ki:

 

Kur'an nedir? Her tenkidin fevkinde bir fesahat ve belâgat mu'cizesidir. Kur'anýn, üçyüzelli milyon Müslümanýn göðsünü haklý bir gururla kabartan meziyeti, onun her mânayý hüsn-ü ifade etmesi itibariyle, münzel kitablarýn en mükemmeli ve ezelî olmasýdýr. Hâyýr, daha ileri gidebiliriz: Kur'an, kudret-i ezeliyenin, inayet ile insana bahþettiði kütüb-ü semaviyenin en güzelidir. Beþeriyetin refahý nokta-i nazarýndan Kur'anýn beyanatý, Yunan felsefesinin ifadatýndan pek ziyade ulvîdir. Kur'an, arz ve semanýn Hâlýkýna hamd ü þükranla doludur. Kur'anýn her kelimesi, her þeyi yaratan ve her þeyi haiz olduðu kabiliyete göre sevk ve irþad eden Zât-ý Kibriya'nýn azametinde mündemicdir. Edebiyat ile alâkadar olanlar için Kur'an, bir kitab-ý edebdir. Lisan mütehassýslarý için Kur'an, bir elfaz hazinesidir. Þâirler için Kur'an, bir ahenk menbaýdýr. Bundan baþka bu kitab; ahkâm ve fýkýh nâmýna bir muhit-i maariftir. Davud'un (A.S.) zamanýndan, Jan Talmus'un devrine kadar gönderilen kitablarýn hiçbiri, Kur'an-ý Kerim'in âyetleriyle muvaffakýyetli bir þekilde rekabet edememiþtir. Bundan dolayýdýr ki, Müslümanlarýn yüksek sýnýflarý, hayatýn hakikatýný kavramak nokta-i nazarýndan ne kadar tenevvür ederlerse, o derece Kur'an ile alâkadar oluyorlar ve O'na o kadar ta'zim ve hürmet gösteriyorlar.

 

 

 

sh: » (Ý: 215)

 

Müslümanlarýn Kur'ana hürmetleri daima tezayüd etmektedir. Ýslâm muharrirleri, Kur'an âyetlerini iktibas ile yazýlarýný süslerler ve o yazýlar o âyetlerden mülhem olurlar. Müslümanlar, tahsil ve terbiye itibariyle yükseldikçe, fikirlerini o nisbette Kur'ana istinad ettiriyorlar. Müslümanlar, kitablarýna âþýktýrlar ve onu kalblerinin bütün samimiyetiyle mukaddes tanýrlar. Halbuki kütüb-ü Ýlahiyeye nâil olan diðer milletler, ne kitablarýna ehemmiyet verirler ve ne de onlara hürmet gösterirler. Müslümanlarýn Kur'ana hürmetlerinin sebebi; bu kitab payidar oldukça, baþka bir dinî rehbere arz-ý ihtiyaç etmeyeceklerini anlamalarýdýr. Filhakika, Kur'anýn fesahat, belâgat ve nezahet itibariyle mümtaziyeti, Müslümanlarý baþka belâgat aramaktan vâreste kýlmaktadýr. Edebî dehalarýn ve yüksek þâirlerin, Kur'an huzurunda eðildikleri bir vâkýadýr. Kur'anýn hergün daha fazla tecelli etmekte olan güzellikleri, hergün daha fazla anlaþýlan fakat bitmeyen esrarý, þiir ve nesirde üstad olan müslümanlarý, üslûbunun nezahet ve ulviyeti huzurunda diz çökmeye mecbur etmektedir. Müslümanlar, Kur'aný tâ rûz-u haþre kadar payidar kalacak kýymet biçilmez bir hazine addeylerler ve onunla pek haklý olarak iftihar ederler. Müslümanlar, Kur'aný en fasih sözlerle, en rakik manalarla coþan bir nehre benzetirler. Þayet Monsieur Renaud (Mösyö Reno), Ýslâm âlemiyle temas etmek fýrsatýný elde edecek olursa, münevver ve terbiyeli Müslümanlarýn, Kur'ana karþý en yüksek hürmeti perverde ettiklerini ve onun evamir-i ahlâkiyesine fevkalâde riayetkâr olduklarýný ve bunun haricine çýkmamaða gayret ettiklerini görürdü. Yeni nesiller ve asrî mekteblerin me'zunlarý da, Kur'ana ve Müslümanlýða karþý müstehziyane bir cümlenin sarfýna tahammül etmemektedirler. Çünkü Kur'an, iki sýfatla bu ehliyeti haizdir:

 

Bunlarýn birincisi: Bugün ellerde tedavül eden Kur'anýn Hazret-i Muhammed'e (A.S.M.) vahiy olunan kitabýn ayný olmasýdýr. Halbuki Ýncil ile Tevrat hakkýnda birçok þüpheler ileri sürülmektedir.

 

Ýkincisi: Müslümanlar, Kur'aný Arabçanýn en kuvvetli muhafýzý ve esasat-ý diniyenin amelî bir mahiyet almasýnýn en kuvvetli menbaý telâkki ederler. Binaenaleyh Monsieur Renaud (Mösyö Reno) eserini tashih edecek olursa, bu tercümesiyle, insanlarý tenvir hususunda insanlýða büyük bir muavenette bulunur ve bâtýl itikadlarýn hududlarýný tar u mar etmeye hâdim olur.

 

Doktor MAURÝCE

 

 

 

sh: » (Ý: 216)

 

(Nur Çeþmesinde ve Risale-i Nur'da yazýlan bu nevi feylesoflardan kýrk altýncýsýdýr.)

 

Zât-ý Kibriya Hakkýndaki Âyetlerin Ulviyeti Ve Kur'anýn Kudsî Nezaheti

 

Mister John Davenport, "Hazret-i Muhammed (A.S.M.) ve Kur'an-ý Kerim" ünvanlý eserinde Kur'an-ý Kerim'den bahsederken, þu sözleri söylüyor:

 

Kur'anýn sayýsýz hususiyetleri içinde bilhassa ikisi fevkalâde mühimdir:

 

1- Zât-ý Kibriya'yý ifade eden âyâtýn ahengindeki ulviyettir. Kur'an-ý Kerim, beþerî za'flardan herhangi birisini Zât-ý Kibriya'ya isnaddan münezzehtir.

 

2- Kur'an:-baþýndan sonuna kadar- gayr-ý belîð, gayr-ý ahlâkî, yahud terbiyeye muhalif fikirlerden, cümlelerden ve hikâyelerden tamamen münezzehtir.

 

Halbuki bütün bu nakîsalar, Hristiyanlarýn ellerindeki muharref kitab-ý mukaddeste mebzuliyetle vardýr.

 

JOHN DAVENPORTt

 

Kur'an Serapa Samimiyet Ve Hakkaniyetle Doludur

 

Carlyle (Karlayl) þöyle diyor:

 

Kur'aný bir kerre dikkatle okursanýz, onun hususiyetlerini izhara baþladýðýný görürsünüz. Kur'anýn güzelliði, diðer bütün edebî eserlerin güzelliklerinden kabil-i temyizdir. Kur'anýn baþlýca hususiyetlerinden biri, onun asliyetidir. Benim fikir ve kanaatýma göre, Kur'an serapa samimiyet ve hakkaniyetle doludur. Hazret-i Muhammed'in (A.S.M.) cihana teblið ettiði davet, hak ve hakikattýr.

 

CARLYLE

 

Müslümanlýk, Tecessüd Ve Teslis Akîdesini Reddeder

 

Ýngiltere'nin en meþhur ve en büyük müverrihlerinden Edvvard Gibbon (Edvor Gibon) "Roma Ýmparatorluðunun Ýnhitat ve Sukutu" adlý eserinde þöyle diyor :

 

Ganj Nehri ile, Bahr-ý Muhit-i Atlasî (Atlas Okyanusu) arasýndaki memleketler; Kur'aný, bir kanun-u esasî ve teþriî hayatýn ruhu olarak

 

 

 

sh: » (Ý: 217)

 

tanýmýþlardýr. Kur'anýn nazarýnda, satvetli bir hükümdarla, zavallý bir fakir arasýnda fark yoktur. Kur'an, bu gibi esaslar üzerinde öyle bir teþri' vücuda getirmiþtir ki, dünyada bir nazîri yoktur. Müslümanlýðýn esasatý; teslisiyet ve Allah'ýn tecessüdiyetini ve vahdet-i vücud akidesini reddetmektedir. Bu mutasavvýfane akideler üç kuvvetli uluhiyetin mevcudiyetini ve Mesih'in Allah'ýn oðlu -hâþâ- olduðunu öðretmektedir. Fakat bu akideler, ancak mutaassýb Hristiyanlarý tatmin edebilir. Halbuki Kur'an bu gibi karýþýklýklardan, ibhamlardan âzadedir. Kur'an, Allah'ýn birliðine en kuvvetli delildir. Feylesofane bir dimaða mâlik olan bir muvahhid, Ýslâmiyetin nokta-i nazarýný kabul etmekte hiç tereddüd etmez. Müslümanlýk, belki bugünkü inkiþaf-ý fikrîmizin seviyesinden daha yüksek bir dindir.

 

EDWARD GÝBBON

 

Hâlýkýn Hukukuyla Mahlukatýn Hukukunu En Mükemmel Surette Ancak Müslümanlýk Tarif Etmiþtir

 

Kur'anýn telkin ve Hazret-i Muhammed'in teblið ettiði esâsâttan mükemmel bir ahlâk mecellesi vücud bulur. Esasat-ý Kur'aniyenin muhtelif memleketlerde insanlýða ettiði iyiliði ve ettikten sonra da Allah'a takarrüb etmek isteyen insanlarý Cenab-ý Hakk'a rabtettiðini inkâr etmek mümkün deðildir. Hâlýk'ýn hukuku ile mahlukun hukuku, ancak müslümanlýk tarafýndan mükemmel bir surette tarif olunmuþtur. Bunu yalnýz Müslümanlar deðil, Hristiyanlar da Mûsevîler de itiraf ediyorlar.

 

MARMADÜKE PÝCKTAHALL (Marmadük Piktol)

 

Kur'an ile Kavanin-i Tabiiye Arasýnda Tam Bir Ahenk Vardýr

 

Yeni keþfiyatýn veyahud ilim ve irfanýn yardýmýyla hallolunan yahud halline uðraþýlan mesail arasýnda bir mes'ele yoktur ki; Ýslâmiyetin esâsâtýyla taâruz etsin. Bizim, Hristiyanlýðý, kavanin-i tabiiye ile te'lif için sarfettiðimiz mesaîye mukabil, Kur'an-ý Kerim ve Kur'anýn tâlimiyle kavanîn-i tabiiye arasýnda tam bir âhenk görülmektedir. Kur'an, her hürmete þâyân olan eserdir.

 

LEVAZAUNE (Lövazon)

 

 

 

sh: » (Ý: 218)

 

Kur'an, Bütün Ýyilik Ve Fazilet Esaslarýný Muhtevidir. Ýnsaný, Her Türlü Dalâletlerden Korur.

 

Kur'an, insanlara hukukullahý tanýtmýþ, mahlûkatýn Hâlýk'tan ne bekleyeceðini, mahlûkatýn Hâlýk'la münasebatýný en sarih þekilde öðretmiþtir. Kur'an ahlâk ve felsefenin bütün esasatýný câmi'dir. Fazilet ve rezilet, hayýr ve þer, eþyanýn mahiyet-i hakikiyesi, hülâsa her mevzu Kur'anda ifade olunmuþtur. Hikmet ve felsefenin esasý olan adalet ve müsavatý öðreten ve baþkalarýna iyilik etmeyi, faziletkâr olmayý talim eden esaslar.. bunlarýn hepsi Kur'anda vardýr. Kur'an, insaný iktisad ve itidale sevkeder, dalâletten korur, ahlâkî za'flarýn karanlýðýndan çýkarýr, teâlî-i ahlâk nuruna ulaþtýrýr; insanýn kusurlarýný, hatalarýný i'tilâ ve kemale kalbeyler.

 

Müsteþrik SEDÝO

 

Kur'an Öyle Bir Peygamber Sesidir Ki, Onu Bütün Dünya Dinleyebilir. Bu Sesin Aksi Saraylarda, Çöllerde, Þehirlerde, Devletlerde Çýnlar!..

 

Kur'an þiir midir? Deðildir, fakat O'nun þiir olup olmadýðýný tefrik etmek müþkildir. Kur'an þiirden daha yüksek bir þeydir. Maamafih Kur'an ne tarihtir, ne tercüme-i haldir, ne de Ýsa'nýn (A.S.) daðda irad ettiði mev'ize gibi bir mecmua-i eþ'ardýr. Hattâ Kur'an, ne Buda'nýn telkinatý gibi bir maba'd-et tabiiye yahud mantýk kitabý, ne de Eflatun'un herkese irad ettiði nasihatlar gibidir. Bu, bir Peygamber'in sesidir. Öyle bir ses ki, onu bütün dünya dinleyebilir. Bu sesin aksi saraylarda, çöllerde, þehirlerde, devletlerde çýnlar! Bu sesin teblið ettiði din, evvelâ naþirlerini bulmuþ, sonra teceddüdperver ve imar edici bir kuvvet þeklinde tecelli etmiþtir. Bu sâyededir ki; Yunanistan ile Asya'nýn birleþen ýþýðý, Avrupa'nýn zulümat-âbâd olan karanlýklarýný yarmýþ ve bu hâdise, Hristiyanlýðýn en karanlýk devirlerini yaþadýðý zaman vuku' bulmuþtur.

 

Dr. JOHSON

 

Kur'anýn Cihanþümul Hakikatý:

 

Kur'an, Allah'ýn Birliðine Ýnanmak Hakikat-ý Kübrasýný Ýlân Eder

 

Ýngilizce-Arabca, Arabca-Ýngilizce lügatlarýn muharriri Doktor City Youngest (Siti Yangest) Kur'an hakkýnda þu sözleri söylüyor:

 

 

 

sh: » (Ý: 219)

 

Kur'an, insanlarýn yed-i istifadesine geçen eserlerin en büyüklerinden biridir. Kur'anda büyük bir insanýn hayal ve seciyesi, en vâzýh þekilde görülmektedir. Carlyle "Kur'anýn ulviyeti, onun cihanþümul hakikatýndadýr" dediði zaman, þübhesiz doðru söylemiþti. Muhammed'in (A.S.M.) doðruluðu, faaliyeti, hakikatý taharride samimiyeti, sarsýlmayan azmi, imaný, kendisini dinlemek istemeyenlere ezelî hakikatý dinletmek yolundaki sebatý; bana kalýrsa onun o cesur ve azimkâr peygamberin hâtem-i risalet olduðunun en kat'î ve en emin delilleridir. Kur'an akaid ve ahlâkýn, insanlara hidayet ve hayatta muvaffakýyet temin eden esasatýn mükemmel mecellesidir. Bütün bu esasatýn üss-ül esasý, âlemin bütün mukadderatýný yed-i kudretinde tutan Zât-ý Kibriya'ya imandýr.

 

Allah'ýn birliðine iman etmek hakikat-ý kübrasýný ilân ediyorken, Kur'an lisan-ý belâgatýn en yükseðine ve nezahetin þâhikasýna varýr. Kur'an Allah'ýn iradesine itaatý, Allah'a isyanýn neticelerini izah ederken, insanlarýn muhayyilesini elektrikleyen en seyyal lisaný kullanýr. Resul-i Kibriya'ya teselli vermek ve onu teþvik etmek, yahud halký sair Peygamberlerin ahvaliyle, milletlerinin âkibetiyle korkutmak îcab ettiði zaman, Kur'anýn lisaný en kat'î ciddiyeti almaktadýr. Madem ki Kur'anýn birbirine düþman kabileleri, yekdiðeriyle mücadele eden unsurlarý derli toplu bir millet haline getirdiðini, onlarý eski fikirlerinden daha ileri bir seviyeye yükselttiðini görüyoruz; o halde belâgat-ý Kur'aniyenin mükemmeliyetine hükmetmeliyiz. Çünki Kur'anýn bu belâgatý, vahþi kabileleri medenî bir millet haline getirmiþ; dünyanýn eski tarihine yeni bir kuvvet ilâve etmiþtir. Zaman ve mekân itibariyle birbirinden çok uzak olduklarý gibi, fikrî inkiþaf itibariyle de birbirinden çok farklý insanlara hârikulâde bir hassasiyet ilham eden ve muhalefeti hayrete ve istihsana kalbeden Kur'an, en þâyân-ý hayret eser tanýnmaya lâyýktýr. Kur'an, beþerin mukadderatýyla meþgul âlimler için tetebbua þâyân en faideli mevzu sayýlýr.

 

Doktor CÝTY YOUNGEST

 

Kur'anýn Lisaný, Nezahet Ve Belâgat Ýtibariyle Nazîrsizdir. Kur'an, Bizâtihî Muhteþem Bir Mu'cizedir

 

Kur'anýn mutaassýb münekkidi ve mütercimi Corsele (Korsel) diyor ki:

 

Kur'an, Arabcanýn en mükemmel ve pek mevsuk bir eseridir. Müslümanlarýn itikadý veçhile; bir insan kalemi, bu i'cazkâr eseri vücuda getiremez.

 

 

 

sh: » (Ý: 220)

 

Kur'an, bizâtihî daimî bir mü'cizedir; hem öyle bir mu'cize ki, ölüleri diriltmekten daha yüksektir. Bu mukaddes kitabýn ta kendisi, menþeinin semavî olduðunu isbata kâfidir. Muhammed (A.S.M.) bu mu'cizeye istinaden, bir peygamber olarak tanýnmasýný istemiþtir. Arabistan'ýn çýplak ve kýsýr çöllerini aydýnlatan, þâir ve hatiblere meydan okuyan Kur'an, bir âyetine bir nazîre istemiþ; hiçbir kimse bu tahaddîye karþý gelememiþti. Burada yalnýz bir misal irad ederek, bütün büyük adamlarýn, Kur'anýn belâgatýna baþ eðdiklerini göstermek isterim.

 

Hazret-i Muhammed'in (A.S.M.) zamanýnda, Arabistan þâirlerinin þehriyarý Þâir Lebid idi. Lebid, muallâkattan birinin nâzýmýdýr. O zaman putperest olan Lebid; Kur'anýn belâgatý karþýsýnda lâl kalmýþ, bu belâgatý en güzel sözlerle ifade etmiþti. Kur'anýn belâgatý karþýsýnda hayran kalan Lebid, Müslümanlýðý kabul etmiþ, Kur'anýn ancak bir peygamber lisanýndan duyulacaðýný söylemiþtir.

 

Kur'anýn lisaný belîð ve hârikulâde seyyaldir. Cenab-ý Hakk'ýn þan ve celaletini, azamet sýfatlarýný ifade eden âyetlerin ekserisi, müstesna bir güzelliði haizdir. Kur'aný bîtarafane tercümeye gayret ettim ise de; kari'lerim, Kur'anýn metnini sadakatkârane bir ifadeye muvaffak olamadýðýmý göreceklerdir. Bu kusuruma raðmen kari'ler tercümemde bahis mevzuu ettiðim muhteþem âyetlerin birçoklarýný okuyacaklardýr.

 

CORSELE

 

Kur'an, Beþeriyete Ýlahî Bir Lütuftur. Kur'an, Muzaffer Cumhuriyetler Meydana Getirmiþtir.

 

Kur'an âyetlerini nüzul tarihine göre tercüme ve tertib eden Ýngiltere'nin en mutaassýb papazlarýndan Rodvvell (Radvel), þu hakikatlarý itiraf ediyor:

 

Kur'an, Arabistan'ýn basit bedevilerini öyle bir istihaleye uðratmýþtýr ki, bunlarýn âdeta meshur olduklarýný zannedersiniz. Hristiyanlarýn telakkisine göre Kur'anýn nâzil olmuþ bir kitab olduðunu söyleyecek olsak bile, Kur'an putperestliði imha, Allah'ýn vahdaniyet akidesini tesis, cinlere, perilere, taþlara ibadeti ilga, çocuklarý diri diri gömmek gibi vahþi âdetleri izale, bütün hurafeleri istîsal, taaddüd-ü zevcatý tahdid ile, bütün Arablar için Ýlahî lütuf ve nimet olmuþtur. Kur'an bütün kâinatý yaratan, gizli ve aþikâr herþeyi bilen Kadir-i Mutlak sýfatýyla Zât-ý Kibriya'yý takdis ve tebcil ettiðinden, her sitayiþe þâyândýr.

 

 

 

sh: » (Ý: 221)

 

Kur'anýn ifadesi veciz ve mücmel olmakla beraber; en derin hakikatý, en kuvvetli ve mülhem hikmeti takrir eden elfaz ile söylemiþtir. Kur'an, devamlý memleketler deðilse de, muzaffer cumhuriyetler vücuda getirmeye hâdim olacak esaslarý muhtevi olduðunu isbat etmiþtir. Kur'anýn esaslarýyladýr ki; fakr u sefaletleri ancak cehaletleriyle kabil-i kýyas olan, susuz ve çýplak bir yarýmadanýn sekenesi, yeni bir dinin, hararetli ve samimî sâlikleri olmuþlar, devletler kurmuþlar, þehirler inþa etmiþlerdir. Filhakika Müslümanlarýn heybetidir ki; Fesdad, Baðdad, Kurtuba, Delhi bütün Hristiyan Avrupa'yý titreten bir azamet ve haþmet ihraz etmiþlerdir.

 

RODWELL

 

Müslümanlýk, Dünyanýn Kývamý Olan Bir Dindir; Cihan Medeniyetinin Ýstinad Ettiði Temelleri Muhtevidir

 

Fransa'nýn en maruf müsteþriklerinden Gaston Care (Gaston Kar), 1913 senesinde Figaro Gazetesi'nde, yeryüzünden Müslümanlýk kalkacak olursa, müsalemetin muhafazasýna imkân olup olmadýðý hakkýnda makaleler silsilesi yazmýþ ve o zaman bu makaleler Þark gazeteleri tarafýndan tercüme olunmuþtu. Fransýz müsteþriki diyor ki:

 

"Yüz milyonlarca insanýn dini olan Müslümanlýk, bütün sâliklerine nazaran, dünyanýn kývamý olan bir dindir. Bu aklî dinin menbaý ve düsturu olan Kur'an, cihan medeniyetinin istinad ettiði temelleri muhtevidir. O kadar ki, bu medeniyetin, Ýslâmiyet tarafýndan neþrolunan esaslarýn imtizacýndan vücud bulduðunu söyleyebiliriz. Filhakika bu âlî din; Avrupa'ya, dünyanýn imarkârane inkiþafý için lâzým olan en esaslý kaynaklarý temin etmiþtir. Ýslâmiyetin bu faikiyetini teslim ederek, ona medyun olduðumuz þükraný tanýmýyorsak da, hakikatýn bu merkezde olduðunda þek ve þüphe yoktur."

 

Fransýz muharriri, daha sonra Kur'anýn umumî müsalemeti muhafaza hususundaki hizmetini bahis mevzuu ederek diyor ki:

 

Ýslâmiyet, yeryüzünden kalkacak ve bu suretle hiçbir Müslüman kalmayacak olursa, barýþý devam ettirmeye imkân kalýr mý? Hâyýr.. buna imkân yoktur!

 

GASTON CARE

 

 

 

sh: » (Ý: 222)

 

Kur'an Bütün Dinî Kitablara Fâiktir

 

Alman âlimlerinden ve müsteþriklerinden Jochahim Du Rulph (Yoahim Dü Raf) Kur'anýn sýhhate verdiði ehemmiyetten bahsederken þu sözleri söylüyor:

 

Ýslâmiyetin þimdiye kadar Avrupa muharrirlerinden hiçbirinin nazar-ý dikkatini celbetmeyen bir safhasýný bahis mevzuu etmek istiyorum. Ýslâmiyetin bu safhasý, onun sýhhatý muhafaza için vukubulan emirleridir. Evvelâ þunu itiraf etmek lâzýmdýr: Kur'an, bu nokta-i nazardan bütün dinî kitablara faiktir. Kur'anýn tarif ettiði basit fakat mükemmel sýhhî kaideleri nazar-ý dikkate alýrsak; bu mukaddes kitab sayesinde bütün dünyanýn bazý kýsýmlarýyla, haþerat mahþeri olan Asya'nýn, müdhiþ bir tehlike olmaktan kurtulduðunu görürüz. Müslümanlýk nezafeti, temizliði, nezaheti bütün sâliklerine farz etmekle, birçok tahribkâr mikroplarý imha etmiþtir.

 

JOCHAHÝM

 

Kur'an Âyetleri Ýslâmiyetin Muhteþem Bünyesinde Altýn Bir Kordon Gibi Ýþlenmiþtir

 

Sembires Encyclopedia namýyla intiþar eden Ýngilizce muhit-ül maarifte, Müslümanlýktan þu suretle bahsolunmaktadýr:

 

Ýslâm Peygamberinin seciyesini aydýnlatan Kur'an âyetleri, son derece mükemmel ve son derece müessirdir. Bu kýsým âyetler, Müslümanlýðýn ahlâkî kaidelerini ifade eder. Fakat bu kaideler, bir-iki sureye münhasýr deðildir. Bu âyetler, Ýslâmiyetin muhteþem bünyanýnda, altýndan bir kordon gibi iþlenmiþtir. Ýnsafsýzlýk, yalancýlýk, hýrs, israf, fuhuþ, hýyanet, gýybet; bunlarýn hepsi Kur'an tarafýndan en þiddetli surette takbih olunmuþ ve bunlar, reziletin tâ kendisi tanýnmýþtý. Diðer taraftan hüsn-ü niyet sahibi olmak, baþkalarýna iyilik etmek, iffet, hayâ, müsamaha, sabýr ve tahammül, iktisad, doðruluk, istikamet, sulhperverlik, hakperestlik, herþeyden fazla Cenab-ý Hakk'a itimad ve tevekkül, Allah'a itaat... Müslümanlýk nazarýnda hakikî iman esaslarý ve hakikî bir mü'minin baþlýca sýfatlarý olarak gösterilmiþtir.

 

Resul-i Ekrem Ýdrak Ve Þuur Timsalidir

 

Profesör Edvvard Monte, "Hristiyanlýðýn Ýntiþarý ve Hasmý Olan Müslümanlar" ünvanlý eserinin 17 ve 18'inci sahifelerinde diyor ki:

 

 

 

sh: » (Ý: 223)

 

Rasyonalizm, yani akliye kelimesinin müfâdýný ve tarihî ehemmiyetini tevsi' edebilirsek, Müslümanlýðýn aklî bir din olduðunu söyleyebiliriz. Akýl ve mantýk misdakýyla akaid-i diniyeyi muhakeme eden mekteb, rasyonalizm kelimesinin, Ýslâmiyete tamamýyla mutabýk olduðunu teslim etmekte tereddüd etmez. Resul-i Ekrem þuur ve idrak timsali olduðu, dimaðýnýn iman ýþýklarý ve kâmil bir yakîn ile pürnur olduðu muhakkaktýr. Resul-i Ekrem muasýrlarýný ayný heyecanla alevlemiþ, bu sýfatlarla techiz etmiþtir. Hazret-i Muhammed (A.S.M.), baþarmak istediði ýslahatý, Ýlahî bir vahiy olarak takdim etmiþtir. Bu, Ýlahî bir vahiydir. Hazret-i Muhammed'in (A.S.M.) dini ise, akýl kaidelerinin ilhamlarýna tamamýyla muvafýktýr. Ehl-i Ýslâm'a göre Ýslâmiyetin esas akaidi, þu suretle hülâsa olunabilir: Allah birdir, Muhammed (A.S.M.) onun Peygamberidir. Filhakika Ýslâmiyetin esaslarýný sükûnetle ve derin bir teemmül ile tedkik ettiðimiz zaman, bunlarýn Allah'ýn birliðine ve Muhammed'in (A.S.M.) risaletine, sonra haþr ü neþre ve itikada müntehi olduklarýný görürüz. Bizzât dinin esaslarý tanýnan bu iki akide, bütün dindar insanlarca akýl ve mantýða müstenid telakki olunmakta ve bunlar Kur'anýn akidelerinin hülâsasý bulunmaktadýr. Kur'anýn ifadesindeki sadelik ve berraklýk, Müslümanlýðýn intiþar ve i'tilâsýný bilâ-tevakkuf temadi ettiren sâik kuvvet olmuþtur. Resul-i Ýslâm tarafýndan teblið olunan mukaddes talimatýn cihanþümul terakkisine raðmen, Müslümanlarýn ilham kaynaðý ve en kuvvetli ilticagâhý Kur'an olmuþtur. En takdiskâr ve kanaatbahþ bir lisanla, baþka bir kitab-ý münzelin tefevvuk edemeyeceði bir ifade ile takrir eden kitab, Kur'andýr. Bu kadar mükemmel ve esrarengiz, her insanýn tedkikine bu kadar açýk olan bir din; muhakkak insanlarý kendisine meclub eden i'cazkâr kudreti haizdir. Müslümanlýðýn bu kudreti hâiz olduðunda þüphe yoktur.

 

EDWARD MONTE

 

 

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Gast
Dieses Thema wurde nun für weitere Antworten gesperrt.
×
×
  • Neu erstellen...