Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

Padisahin cariyeye duydugu askin hikayesi

 

Bundan evvelki bir zamanda bir padisah vardi. O hem dünya, hem din saltanatina sahipti.

Padisah bir gün, hususi adamlari ile av icin hayvana binmis giderken, ana yol üzerinde bir cariye gördü. O cariyenin kölesi oldu (ona asik oldu). Can kusu kafeste cirpinmaya basladi. Mal verdi ve o cariyeyi satin aldi. Onu alip, arzusuna nail oldu.

 

 

Fakat kazâra o cariye hastalandi. Padisah sagdan soldan hekimler topladi.

Dedi ki:

    “Ikimizin hayati da sizin elinizdedir. Benim hayatim bir sey degil, asil canimin câni odur. Ben dertliyim, hastayim, dermanim odur. Kim benim canima derman bulursa, benim hazinemi, incimi ve mercanimi (lütuf ve ihsanlarimi) o aldi (demektir).”

Hepsi birden dediler ki:

    “Canimizi feda edelim. Beraberce düsünüp, beraberce tedavi edelim. Bizim her birimiz bir âlem Mesihidir... elimizde her hastaliga bir ilâc vardir.”

Kibirlerinden “Allah isterse” (Insaallah) demediler. Allah da onlara insanlarin âcizligini gösterdi. Ilâc ve tedavi türünden her ne yapildiysa hastalik artti, maksat da hâsil olmadi.

 

 

O cariyecik, hastaliktan kil gibi olunca, padisahin kanli gözyasi irmaga döndü. Padisah, hekimlerin âciz kaldiklarini görünce, yalinayak mescide kostu. Mescide gidip mihrap tarafina yöneldi. Secde yeri gözyasindan sirsiklam oldu. Yokluk istigrakindan kendisine gelince agzini acti, hos bir tarzda Allahi medhüsenaya basladi: “ey Allahim! Ben ne söyleyeyim? Zaten sen gizlileri bilirsin. Ey daima dilegimize penah (siginak) olan Rabbim! Biz bu sefer de yolu sasirdik. Ama Sen “Ben gerci senin gizledigin seyleri bilirim, fakat sen yine de onlari meydana dök, dile getir” dedin.“

 

Padisah tâ can evinden cosunca, bagislama denizi de cosmaya basladi. Aglama esnasinda padisah uykuya daldi. Rüyasinda bir pîr göründü. O pîr dedi ki: “Ey padisah! Müjde! Dileklerin kabul oldu. Yarin bir yabanci gelirse, o bizdendir. O gelen hâzik (isinin ehli) bir hekimdir. Onu dogru bil, cünkü o emin ve gercek erenlerdendir. Ilâcinda kati sihri gör, mizacinda da Hak kudretini müsahede et.”

 

 

Vade zamani gelip gündüz olurken, günes dogudan görünüp yildizlari yakarken, padisah, rüyada kendine gösterilen zâti görmek icin pencerede bekliyordu. Bir de gördü ki faziletli, fevkalâde hünerli, bilgili bir kimse geliyor. Padisahin rüyada gördügü hayal de, o misafir pîrin cehresinde görünüp duruyordu. Padisah bizzat mâbeyincilerin yerine kostu, o gaipten gelen konugun huzuruna vardi. Kollarini acip onu kucakladi. Elini, alnini öpmege, oturdugu yeri, geldigi yolu sormaya basladi. O agirlama, o hal hâtir sorma meclisi gecince, o zâtin elini tutup hareme götürdü.

 

 

Padisah, hastayi ve hastaligini anlatip, sonra onu hastanin yanina götürdü. Hekim, hastanin yüzünü görüp, nabzini sayip, idrarini muayene etti. Hastaliginin belirtilerini ve sebeplerini de dinledi.

Dedi ki:

    “Öbür hekimlerin cesitli tedavileri, tamir degil, büsbütün harap etmis. Onlar, ic ahvalinden haberdar degiller. Körlüklerinden, hepsinin akli disarida.”

Hekim, hastaligi gördü, gizli sey ona acildi. Fakat onu gizledi ve sultana söylemedi. Cariyenin hastaligi safra ve sevdadan degildi. Her odunun kokusu, dumanindan meydana cikar. Inlemesinden gördü ki cariye gönül hastasidir. Vücudu afiyettedir ama o gönüle tutulmustur. Asiklik, gönül iniltisinden belli olur. Hicbir hastalik gönül hastaligi gibi degildir.

Hekim dedi ki:

    “Ey padisah, evi halvet et, yakinlarini da uzaklastir. Köseden, bucaktan kimse kulak vermesin de ben bu cariyecikten bir seyler sorayim.”

Oda bosaltildi. Hekim ile hastadan baska kimsecikler kalmadi. Hekim tatlilikla, yumusaklikla dedi ki:

    “Memleketin neresi? Cünkü her memleket halkinin ilâci baska baskadir. O memlekette akrabandan kimler var? Kime yakinsiniz; neye baglisin?”

Elini kizin nabzina koyup birer birer felekten cektigi sikinti ve eziyetleri soruyordu. Cariyeden hikâye yoluyla dostlarin ahvalini sormaktaydi. Kiz, bütün sirlarini hekime acikca söylemekte, kendi duragindan, efendilerinden, sehrinden ve sehrinin disindan bahsetmekteydi.

Hekim, kizin anlatmasina kulak vermekte, nabzina ve nabzinin atmasina dikkat etmekteydi. “Nabzi, kimin adi anilinca atarsa, cihanda gönlünün istedigi odur” (diyordu).

 

Cariye, memleketindeki dostlarini saydi döktü.

Ondan sonra diger bir memleketi andi.

Hekim,

    “memleketinden cikinca en evvel hangi memlekette bulundun?”

Kiz, bir sehrin adini söyleyip gecti. Fakat yüzünün rengi, nabzinin atmasi baskalasmadi.

 

Efendilerini ve sehirleri birer birer saydi. O yerleri, yurtlari, oralarda gecirdigi zamanlari, tuz, ekmek yedigi kisileri tekrar tekrar söyledi. Sehir sehir, ev ev saydi döktü, fakat kizin ne damari oynadi, ne cehresi sarardi.

 

Hekim, seker gibi Semerkand sehrini soruncaya kadar kizin nabzi normal haldeydi, fazla atmiyordu. Semerkandi sorunca nabzi hizlica atti, cehresi kizardi, sarardi. Cünkü o, Semerkandli kuyumcu sevgilisinden ayrilmisti.

O hekim, hastadan bu sirri elde edip, o dert ve belânin aslina erisince,

    “Onun semti hangi mahallede?” diye sordu.
    Kiz, “Köprü basinda, Gatfer mahallesinde” dedi.
    Hekim, “Hastaliginin ne oldugunu hemen anladim. Seni tedavi hususunda sihirler gösterecegim. Sevin, rahatla, emin ol ki yagmur cimenlere ne yaparsa, ben de sana onu yapacagim. Ben, senin gamini cekmekteyim, sen gam yeme. Ben sana yüz babadan daha sefkatliyim. Aman, sakin ha, bu sirri kimseye söyleme. Padisah senden bunu ne kadar sorup sorustursa yine de sakla. Sirlarin gönülde gizli kalirsa, o muradin cabucak hâsil olur” dedi.

O hekimin vaatleri ve lûtuflari hastayi korkudan emin etti.

 

 

Hekim bilahare kalkip padisahin huzuruna gitti. Padisahi bu meseleden birazcik haberdar etti. Dedi ki:

    “Care sundan ibaret: Bu derdin iyilesmesi icin cariyenin sevdigi o adami getirtelim. Kuyumcuyu o uzak sehirden cagir; onu altinla, elbise ile kandir.”

 

Padisah, hekimden bu sözü duyunca, nasihatini candan gönülden kabul etti. O tarafa ehliyetli, kifayetli, âdil bir iki kisiyi elci olarak gönderdi. O iki bey, kuyumcuya padisahtan müjdeci olarak Semerkanda kadar geldiler.

Dediler ki:

    “Ey lûtuf sahibi üstad! Ey marifette kâmil kisi! Övülüsün sehirlere yayilmistir. Iste filân padisah, kuyumcubasilik icin seni secti. Zira bu iste pek büyüksün, pek kâmilsin. Hemen simdi su elbiseyi, altin ve gümüsü al; gelince de padisahin havassindan ve nedimlerinden olursun.”

Adam, cok mali, cok parayi görünce gururlandi; sehirden, coluk cocuktan ayrildi. Adam, neseli bir halde yola düstü. Haberi yoktu ki padisah canina kastetmisti.

O garip kisi yoldan gelince, hekim onu padisahin huzuruna götürdü. Güzellik mumunun basi ucunda yakilmasi icin onu padisahin yanina izzet ve ikramla iletti.

 

Padisah, onu görünce pek agirladi, altin hazinesini ona teslim etti.

Sonra hekim dedi ki:

    “Ey büyük sultan! O cariyecigi bu tacire ver ki visali ile iyilessin; visalinin suyu o atesi gidersin.”

Padisah, o ay yüzlü cariyeyi kuyumcuya bahsetti. O iki sohbet müstakini (isteklisini) birbirine cift etti. Alti ay kadar murat alip murat verdiler. Bu suretle o kiz da tamamen iyilesti.

Ondan sonra hekim, kuyumcuya bir serbet yapti. Kuyumcu icti, kizin karsisinda erimeye basladi. Hastalik yüzünden kuyumcunun güzelligi kalmayinca, kizin cani, onun derdinden azat oldu, ondan vazgecti.

Kuyumcu cirkinlesip hastalaninca, yüzü sararip solunca, kizin gönlü de yavas yavas ondan sogudu.

 

Sadece zâhirî güzellige ait bulunan asklar ask degildir. Onlar nihayet bir utanc olur.

Keske kuyumcu bastanbasa ayip ve mahcup olsaydi, tamamiyla cirkin bulunsaydi da basina bu kötü hal gelmeseydi. Kuyumcunun gözünden irmak gibi kanlar akti, yüzü canina düsman kesildi; sonunda ölüp toprak altina gitti. O cariyecik de asktan ve hastaliktan arindi, tertemiz oldu.

 

Mesnevî´den - yorumunu okumalisiniz (ama bendeniz yorum yapmiyor :))

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

serhi yazilmadan olmuyor dostlar:

 

Padisah : Allah'in insana üfürdügü "Ruh"

Cariye :Nefs

Kuyumcu: Dünya; Âsik olunan dünyevî varliklar

Hâzik Hekim:Mürsid-i kâmil

Diger hekimler: Mukallid seyhler

 

teferruatli bir aciklama icin osman nuri topbas hocaefendiden okuyun: http://www.osmannuritopbas.com/altinoluk-dergisi/ruh-ve-cesed-padisah-ve-cariye.html

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Gast
Dieses Thema wurde nun für weitere Antworten gesperrt.
×
×
  • Neu erstellen...