Gast Geschrieben 28. August 2009 Teilen Geschrieben 28. August 2009 ÝKÝ ÞARABIN FARKI Bir bakkal vardý, onun bir de dudusu vardý. Yeþil, güzel sesli ve söyler duduydu. Dükkanda dükkan bekçiliði yapar; bütün alýþ veriþ edenlere hoþ nükteler söyler, latifeler ederdi. Ýnsanlara hitap ederken insan gibi konuþurdu, dudu gibi ötmede de mahareti vardý. Efendisi bir gün evine gitmiþti. Dudu, dükkaný gözetliyordu. Ansýzýn fare tutmak için bir kedi, dükkana sýçradý. Duducaðýz can korkusundan, dükkanýn baþ köþesinden atýldý, bir tarafa kaçtý; gülyaðý þiþesini de döktü. Sahibi evden çýkageldi. Tacircesine huzuru kalple dükkana geçti oturdu. Bir de baktý ki dükkan yað içinde, elbisesi yaða bulanmýþ. Dudunun baþýna bir vurdu; dudunun dili tutuldu, baþý kel oldu. Dudu birkaç günceðiz sesini kesti, söylemedi. Bakkal nedametten ah etmeye baþladý. Sakalýný yolmakta, eyvah, demekteydi; nimet güneþim bulut altýna girdi. O zaman keþke elim kýrýlsaydý; o güzel sözlünün baþýna nasýl oldu da vurdum? Kuþu yine konuþsun diye yoksullara sadakalar vermekteydi. Üç gün üç gece sonra þaþkýn ve meyus, ümitsiz bir halde dükkanda otururken, ve binlerce gussaya, gama eþ olup; bu kuþ acaba ne vakit konuþacak; diye düþünüp dururken, Ansýzýn tas ve leðen dibi gibi tüysüz kafasý ile bir Cevlaki geçiyordu. Dudu hemencecik dile gelip akýllýlar gibi derviþe baðýrdý: “Ey kel, neden kellere karýþtýn; yoksa sen de þiþeden gülyaðý mý döktün? “ Onun bu kýyasýndan halk gülmeye baþladý. Çünkü dudu, hýrka sahibini kendisi gibi sanmýþtý. Temiz kiþilerin iþini kendinden kýyas tutma, gerçi yazýda (aslan manasýna gelen) þir, (süt manasýna gelen) þire benzer. Bütün alem bu sebepten yol azýttýlar. Allah Abdallarýndan az kiþi agah oldu. Peygamberlerle beraberlik iddia ettiler (biz de onlar gibiyiz dediler); Velileri de kendileri gibi sandýlar. Dediler ki: “Ýþte biz de insanýz, onlar da insan. Bizde uyumaya ve yemeðe baðlýyýz, onlar da. “Onlar körlüklerinden aralarýnda uçsuz bucaksýz bir fark olduðunu bilmediler. Her iki çeþit arý, bir yerden yedi. Fakat bundan zehir hasýl oldu, ondan bal. Her iki çeþit geyik otladý, su içti. Birinden fýþký zuhur etti, öbüründen halis misk.Her iki kamýþ da bir sulaktan su içti. Biri bomboþ öbürü þekerle dopdolu. Böyle yüzbinlerce birbirine benzer þeyler var, aralarýnda bulunan yetmiþ yýllýk farký sen gör! Bu, yer; ondan pislik çýkar... o, yer; kamilen Allah nuru olur. Bu, yer; ondan tamamý ile hasislik ve haset zuhur eder... o, yer; ondan tamamý ile Tek Allah’nýn nuru husule gelir. Bu temiz yerdir, o çorak ve pis yer. Bu temiz melektir o þeytan ve canavar! Her iki suretin birbirine benzemesi caizdir, acý su da, tatlý su da berraktýr. Zevk sahibinden baþka kim anlayabilir? Onu bul! Tatlý su ile acý suyun farkýný iþte o anlar. (Zevk sahibi olmayan) sihri, mucize ile mukayese ederek her ikisinin de esasý hiledir sanýr. Musa ile savaþan sihirbazlar, inatlarýndan ellerine onun asasý gibi asa aldýlar. Bu asa ile o asa arasýnda çok fark var, bu iþle o iþin arasýda pek büyük bir yol var. Bu iþin ardýnda Allah laneti var, o iþe karþýlýk da vade vefa olarak Allah rahmeti var. Kafirler inatlaþmada maymun tabiatlýdýrlar. Tabiat, içte, gönülde bir afettir. Ýnsan ne yaparsa maymunda yapar; maymun her zaman insandan gördüðünü yapýp durur. O, “Bende onun gibi yaptým” sanýr. O inatçý mahluk aradaki farký nereden bilecek? Bu emirden dolayý yapar, o, inat ve savaþ için. Ýnatçý kiþilerin baþlarýna toprak saç! O münafýk, muvafýkla beraber, inat ve taklide uyup namaza durur; niyaz ve tazarru için deðil. Müminler; namazda, oruçta, hacda, zekatta münafýkla kazanýp kaybetmektedirler. Müminler için nihayet kazanç vardýr, münafýka da ahirette mat olma.Ýkisi de bir oyun baþýndaysa da birbirlerine nispetle aralarýnda ne kadar fark var; biri Merv’li öbürü Rey’li! Her biri kendi makamýna gider, her biri kendi adýna uygun olarak yürür. Onu mümin diye çaðýrýrlar, ruhu hoþlanýr. Münafýk derlerse sertleþir, ateþ kesilir. Onun adý zatý yüzünden sevgilidir. Bunun adýnýn sevilmemesi, afetleri yüzünden, nifakla sýfatlanmýþ olan zatýndan dolayýdýr. Mim, vav, mim ve nun harflerinde bir yücelik yoktur. Mümin sözü ancak tarif içindir. Ona münafýk dersen... o aþaðýlýk ad, içini akrep gibi daðlar. Bu ad, cehennemden ayrýlmýþ ve kopmuþ deðilse niçin cehennem tadý var? O kötü adýn çirkinliði harften deðildir. O deniz suyunun acýlýðý kaptan deðildir. Harf kaptýr ondaki mana su gibidir. Mana denizi de “Ümm-ül-Kitap” yanýnda bulunan, kendisinde olan zattýr. Dünya da acý ve tatlý deniz var. Aralarýnda bir perde var ki birbirine taþmaz karýþmazlar. Fakat þu var ki bu iki denizin her ikisi de bir asýldan akar. Bu ikisinden de geç, ta... onun aslýna kadar yürü. Kalp altýnla halis altýn ayarda belli olur. Kalpla halisi, mehenge vurmadýkça tahmini olarak bilemezsin. Allah kimin ruhuna mehenk korsa ancak o kiþi, yakini þüpheden ayýrdedebilir. Diri bir kiþinin aðzýna bir sýçrayýp girse o adam, onu dýþarý çýkarýp attýðý zaman rahatlar. Binlerce lokma arasýnda aðzýna ufacýk bir çöp girdi mi, diri kiþinin hissi onu duyar sezer. Dünya hissi, bu cihanýn merdivenidir, din hisside göklerin merdiveni. Bu hissin saðlýðýný hekimden isteyiniz, o hissin saðlýðýný Habib’den (H.Muhammed’den) . Bu hissin saðlýðý, vücut saðlamlýðýndandýr, o hissin saðlýðý vücudu harabetmektedir. Can yolu, mutlaka cismi viran eder, onu yýktýktan sonra da yapar. Ne mutludur ve ne kutludur o can ki mana aþkýyla evini, barkýný, mülkünü, malýný baðýþlamýþtýr. Altýn definesi için evi harabetmiþtir; fakat o altýn definesini elde ettikten sonra o evi daha mamur bir hale getirmiþtir. Suyu kesmiþ suyun aktýðý yolu temizlemiþ, ondan sonra arka içilecek su akýtýlmýþtýr. Deriyi yarmýþ,termeni çýkarmýþ... ondan sonra orada yepyeni bir deri bitmiþtir. Kaleyi yýkýp kafirden almýþ, ondan sonra oraya yüzlerce burç ve hendek yapmýþtýr. Hikmetinden sual edilmeyen Allah'’nýn iþini kim anlayabilir, o iþin hakikatine kim eriþebilir? Bu söylediðim sözler, ancak anlatmak için söylenmiþ zaruri sözlerdir. Gah böyle gösterir, gah bunun aksini. Din iþinin kühnünü anlamaya imkan yoktur. Ona ancak hayran olunur. Fakat din iþinde hayrete düþen, arkasýný ona çevirmiþ ondan haberi olmayan bir hayran deðil, sevgiliye dalmýþ, onun yüzünden sarhoþ olmuþ, kendisinden geçmiþ bir hayrandýr. Birisinin yüzü sevgiliye karþýdýr, öbürünün yüzü yine kendisine doðru. Her ikisinin yüzüne de bak. Her ikisinin yüzünü de hatýrýnda tut. Hizmet dolayýsýyla yüz tanýr olman mümkündür. Zira nice insan suratlý þeytan vardýr. Binaenaleyh her ele el vermek layýk deðildir. Kuþ tutan avcý, kuþu avlamak için ýslýk çalar, ötme taklidi yapar. Aþaðýlýk kiþi derviþlerin sözlerini, bir selim kalpli kiþiye afsun okumak, onu afsunlamak için çalar. Erlerin huyu açýklýk ve sýcaklýktýr. Aþaðýlýklarýn iþi hile ve utanmazlýktýr. Dilenmek için yünden aslan yaparlar. (yol aslanlarýnýn þekline bürünür, onlar gibi görünürler), Ebu Museylim’e Ahmet lakabý verirler. Ebu Müseylim’in lakabý yalancý olarak kaldý, Muhammed’e de akýllar sahibi dendi. O hak þarabýnýn mührü, þiþenin kapaðý; halis misktir. Adi þarabýn mührü, þiþesinin kapaðý ise pis koku ve azaptýr. Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge