Gast Geschrieben 5. August 2009 Teilen Geschrieben 5. August 2009 Katýrýn biri deveye “ Arkadaþ, yokuþ olsun iniþ olsun en dar yolda bile, sen güzelce gidiyor, hiç kapaklanmýyorsun. Bense durmadan tepesi üstü düþüp duruyorum. Yol ister kuru olsun, ister balçýk daima yüzüstü kapaklanýyorum. Bunun sebebi ne? Bana bir söyle de ne yapmalý, nasýl etmeli anlayayým” dedi. Deve dedi ki: “ Benim gözüm senin gözünden daha kuvvetlidir, daha iyi görür. Sonra ben, yukardan bakmaktayým, bu sebeple hiç yüzüstü düþmem. Yüce bir daðýn baþýna çýktým mý en son çukuru bile görürüm. Allah bütün iniþleri çýkýþlarý özüme gösterir. Her adýmýmý nereye atacaksam görür de öyle atarým. Bu yüzden de sürçmekten, düþmekten kurtulurum. Sense iki üç adým ötesini görmezsin. Taneyi görürsün de tuzaðý görmezsin. Konak, iniþ ve yürüyüþ yerlerinde hiç körle gözlü bir olur mu? Allah ana karnýnda ki çocuða can verdi mi mizacýna vücudunu kuvvetlendirecek cüzüleri çekmek kabiliyetini verir. Yediði þeylerle bu cüzüleri çeker, bu suretle de cisminin nescini dokur durur. Allah, insana kýrk yaþýna kadar bu cüzüleri çekme kabiliyetini, bu hýrsý verir. O da kendisini yetiþtirir büyür, geliþir, kuvvetlenir. Ruha, cüzüleri çekmeyi öðreten o tek padiþah nasýl olur da cesedin cüzüleri bir araya getirmeyi bilmez? Bu ruh zerrelerini bir araya toplayan ; Sana hayat kabiliyetinin veren güneþ, gýda vasýtasýyla olmaksýzýn da varlýðýnýn zerrelerini toplayýp bir araya getirmeyi bilir. Uykudan uyanýnca senden gitmiþ olan akýl ve duyguyu yine sana iade eder. Buna bak da ölünce de bil ki onlar kaybolmaz, Allah geri gel diye ferman etti mi gelirler. Allah dedi ki. “ Uzeyr, eþeðine bir iyice bak. Çürümüþ etleri dökülmüþ. Onun cüz’ülerini gözünün önünde bir araya getirecek, baþýný, kuyruðunu, kulaklarýný, ayaklarýný düzüp koþacaðým. Görünürde bir el olmadýðý halde bütün cüzüleri bir araya getiren, cesedin parçalarýný bir yere toplayan benim. Þu yama yamama sanatýna bak hele, eski palaslarý iðnesiz dikip durmada Diktiði sýralarda ne ip var, ne iðne, fakat öyle bir diker ki ortada terzi bile görünmez. Gözünü aç da haþri apaþikar gör. Kýyamette hiçbir þüphen kalmasýn. Varlýk zerrelerini nasýl tamamýyla topluyorum, gör de ölürken bu hayata sarýlýp titreme. Uyurken bedeninin duygularýnýn mahvolmayacaðýndan eminsin ya. Uykun geldi mi duygularýn daðýlýr, harap bir hale gelir ama mahvolacaklar diye korkup titremezsin” Bundan önce yol gösteren bir þeyh vardý. Yeryüzünde adeta göðe mensup bir çýraðdý. Ümmetler içinde peygambere benzer, halka cennet bahçelerinin kapýlarýný açardý. Peygamber, “ Ýleri giden þeyh, kavminin arasýnda peygambere benzer” dedi. Bir sabah evindekiler ona dediler ki. “ A güzel huylu, nasýl da yüreðin katý, neden böylesin sen, biz senin oðullarýnýn ölümünden iki büklüm oluyor, zarý, zarý aðlýyoruz da. Sen hiç aðlamýyor, feryat etmiyorsun bile. Bu neden ki yoksa gönlünde merhamet mi yok. Yüreðinde merhamet yoksa senden ne umabiliriz ki? Ey ulumuz, rehberimiz, kýyamette bizi býrakmaz diyoruz, ümidiz sende. Mahþer günü tahtý bezedikleri zaman o þiddetli günde bize sen þefaat edersin diyoruz. Öyle bir amansýz günde senin ihsanýna ümit baðlamýþýz. Hiçbir mücrime aman verilmeyen o gün el bizim erek senin! Peygamber “ Kýyamet günü suçlularý aðlar, inler bir halde nasýl terk ederiz? Ben o gün canla baþla onlarýn suçlarýný affettirir. Onlara þefaat eder, onlarý aðýr iþkencelerden kurtarýrým. Suçlularý, büyük günahlarda bulunanlarý çalýþýp çabalar, ne yapýp, yapýp Allah azabýndan halas ederim. Ümmetimin iyileri zaten kurtulurlar, o azap günü benim þefaatime ihtiyaçlarý olmaz. Hatta onlar bile suçlulara þefaat ederler, onlarýn bile sözleri geçer, hükümleri yürür. Hiç kimse baþkasýnýn suçunu almaz, yükünü yüklenmez, yüklenmez ama yüklenen ben deðilim ki, onlarýn yüklerini alan, onlarý hafifleten Allahdýr.” Dedi. Civaným, yükü olmayan þeyhtir. Allah onu eldeki yay gibi eline almýþ, kabul etmiþtir. Þeyh kime derler? Ýhtiyara, yani saçý sakalý aðarmýþ adama derler. Fakat ey ümitsiz adam, bunun manasýný bil. Kara saç, kara sakal, onun varlýðýdýr. Varlýðýndan tek bir kýl bile kalmamalý. Birisinin varlýðý kalmadý mý pir ona derler. Ýster saçý sakalý siyah olsun, ister kýr. O kara saç, kara sakal, insanlýk sýfatýdýr. Söylediðimiz kýl, sakal, býyýk kýllarý söylediðimiz saç baþtaki deðildir. Ýsa beþikte “ genç olmadan þeyhsiz, piriz” diye baðýrýr. Oðul insan insanlýk sýfatlarýnýn bir kýsmýndan kurtuldu mu þeyh olmaz, fakat olgun bir adam olur. Ýnsanlýk sýfatlarýndan bir tek kara kýl bile kalmadý mý þeyh olur, Allahya makbul bir adam haline gelir. Fakat bir adam yaþlansa da saçý sakalý aðarsa hakikatte ne pirdir, ne Allah hasý! Varlýðýnda insanlýk sýfatlarýndan bir tek kýl bile kalsa mensub olamaz, alem halkýndan birisidir o! Þeyh, kendisine bu sözü söyleyen karýsýna dedi ki: “ Arkadaþ, merhametim, þefkatim yok, yüreðim katý sanma, biz kafirler, Allahya küfraný nimette bulunmuþ olmakla beraber onlara acýrýz. Hatta halk onlarý taþlýyor diye köpeklere acýrýz. Ben beni ýsýran köpeðe de dua eder. Yarabbi sen onu bu huydan vazgeçir. Adamlarý ýsýrmasýn da halkýn taþýný topacýný yemesin derim. Allah velileri alemlere rahmet olmak üzere yeryüzüne getirmiþtir. Onlar halký Allahnýn haremine davet ederler. Hakk’a da yarabbi bunlarý sen kurtar diye dua ederler. Bu yüzden halka usanmadan öðüt verirler. Halk öðütlerini kabul etmedi mi, Yarabbi, sen bunlara acý sen kapýný kapama derler. Halkýn mazhar olduðu rahmet, cüzi rahmettir. Fakat himmet sahibi er, külli rahmete mazhardýr. Allahnýn cüzi rahmetine mazhar olan külli rahmete ulaþtý mý rahmet denizi kesilir, yol gösterici olur. Ey cüzi rahmet, külle ulaþ ey külli rahmet sen de yürü halka yol göster. Cüzi rahmete mazhar olan ve o mertebede kalan, denizin yolunu bilmez, kuyularý da denize benzer sanýr! Denizin yolunu bilmedikçe nasýl yol alýr, halký nasýl denize götürür. Denize ulaþtýrýr? Sel ve nehir gibi denize kadar akýp gitti mi o vakit denize ulaþýr, denizle birleþir. Bundan önce halký davet etse bile bu daveti taklittir. Yolu, varýlacak makamý görerek yahut Allahdan vahiy ve ilhamla, Allah kuvvetiyle deðil!” Kadýn “ Peki madem ki herkese acýyorsun, bu sürünün çobaný gibi sürünün etrafýnda dönüp dolaþýyorsun demektir. Ecel celladý, oðullarýný vurup öldürdüðü halde nasýl oluyor da kendi oðluna aðlamýyorsun? Gözyaþlarý merhamete delildir, yürek yanmadýkça göz yaþaramaz, neden gözlerinde yaþ yok, niçin aðlamýyorsun ya?” dedi. Þeyh kadýna yüz çevirip dedi ki. “ Kocakarý, kýþ mevsimi, temmuz ayýna benzemez. Ýsterse hepsi ölsün, isterse diri kalsýn gönül gözünden kaybolmuyorlar ki! Onlarý gözümün önünde görüp dururken neden senin gibi yüzümü yýrtayým? Zamanýn devranýndan çýktýlar, çýktýlar ama onlar yine benimle beraber, etrafýmda oynayýp duruyorlar! Aðlayýþ ya elemden olur, ya ayrýlýktan. Halbuki ben aziz sevgililerimle vuslattayým, koþuþup duruyorum. Halk onlarý rüyada görür. Bense uyanýkken onlarý apaþikar görüyorum. Bu cihandan kendimi gizledim mi, duygu yapraðýný varlýk aðacýndan silktim mi onlarla beraberim. Kadýným, duygu akla esirdir, fakat bil ki akýlda ruhun esiridir. Can, aklýn baðlý olan ellerini çözdü mü haline imkan bulunmayan iþleri de yapar, düzer. Duygularla düþünceler, duru suyun yüzünü çer çöp gibi kaplamýþtýr. Aklýn eli, onlarý bir tarafa atar, su meydana çýkar. Çer çöp habbeler gibi suyun yüzünü örter. Fakat bunlar bir tarafa sürüldü mü su görünür. Allah, aklýn elini açmadýkça hava, suyumuzun yüzünün çerçöple, süprüntüyle doldurur. Suyu daima örter; hava buna güler; akýlsa aðlar durur. Allah korkusu, havanýn ellerini baðlarsa Hakk aklýn ellerini çözer. Hizmetkarýn akil olursa sana galip olan duygularda mahkumun olur. Gayba mensup sýrlar, can aleminden zuhur etsin diye duygularý zahiri olmayan bir uykuya daldýrýr da. Ýnsan uyanýkken rüyalarda görür. Ýnsana gök kapýlarý da açýlýr. Yoksul þeyhin biri, bir vakitler kör bir pirin evinde bir musaf gördü. Temmuz ayý idi. Ona mihman olmuþtu. O iki; zahit birkaç gün araya gelmiþlerdi. Kendi kendisine “ Burada mushafýn ne iþi var? bu adam kör” dedi. Bu düþünceye düþtü, huzuru kaçtý “ Burada bu körden baþka kimsede yok, bu ne iþ? Burada yalnýz o var, bir de buraya mushaf koymuþ ben ne bunaðým, ne sersem. Onun için hiçbir þey sormayayým, sabredeyim de sabýrla muradýma eriþeyim” dedi. Sabretti, bir müddet gönlü sýkýldý, fakat nihayet meseleyi anladý. Çünkü sabýr, geniþliðin anahtarýdýr. Lokman’ýn, tertemiz Davud’un yanýna gitmiþ, onun demir halkalar yapmakta olduðunu görmüþtü. O yüce padiþah demir halkalar yapýyor, halkalarý birbirine takýyordu. Lokman silah yapma sanatýný pek görmemiþti., þaþýrýp kaldý, vesveseleri arttý. Bu nedir acaba, þunu bir sorsam, bu kat, kat halkalarla ne yapýyorsun desem, dedi. Sonra yine kendi kendisine dedi ki. “ Dur hele sabýr daha iyi. Sabýr, adamý maksadýna çabucak ulaþtýrýr. Sormazsam iþ daha çabuk anlaþýlýr. Sabýrlý kuþ, bütün kuþlardan daha iyi uçar. Fakat sorarsam maksadý daha geç anlarým, kolaycýcýk anlayacaðým þey, bu sorgumla güçleþir. Lokman, orada bir müddet sabredip durdu. Bu müddet içinde Davud da zýrhý yapýp tamamladý. Kerem ve sabýr sahibi Lokman’ýn önünde bedenine geçirip giyindi. “ Civaným, bu, savaþta yaralanmamak için güzel bir elbisedir” dedi. Lokman dedi ki. “ Sabýr da güzel bir iþ. Her dertte ona sýðýnmak gerek, her gamý o giderir.” A kiþi “ Vel asri” suresinin sonunu dikkatlice oku da bak. Allah o surede sabrý hakla beraber andý, sabrý hakka eþ etti. Allah, yüz binlerce kimya yarattý ama insan sabýr gibi bir kimya görmedi. Konuk da sabretti. Ansýzýn müþkül halloldu, anlamak istediðini anladý. Gece yarýsý Kuran sesini duydu. Uykusundan sýçradý, þu acayip þeyi gördü. Kör, mushaftan Kuran okumaktaydý. Hem de doðru olarak okuyordu. Sabýrsýzlandý, bu hali sordu, dedi ki: “ Gözün kör olduðu halde þaþtým doðrusu, bu satýrlarý nasýl okuyabiliyorsun sen? Okuduðun satýra bakmakta, elini okuduðun harflerin üstünde gezdirmektesin. Parmaðýný satýrlar üstünde gezdiriþinden anlaþýlýyor, mutlaka harfleri görüyorsun.” Kör dedi ki. “ Ey ten bilgisizliðinden kurtulan, bunu Allah yapamaz mý ki? Neye þaþýrýyorsun? Ben Allahya ey yardýmcým olan Allah, ey yardým dilenen Rabbim, adam canýna nasýl düþkünse ben de Kuran okumaya öyle düþkünüm. Fakat hafýz deðilim ki, Yarabbi Kuran okuyacaðým vakit gözlerime illetsiz bir nur ver, benim gözlerimi aç da Kuraný elime alýp okuyayým diye dua ettim. Allahdan ey Kurana düþkün adam, ey her dertte bize yüz tutan, bizden ümidini kesmeyen kiþi. Senin bize karþý öyle bir hüsnü zan, o ümit, sana daima yücel, yüksel demekte. nE vakit Kuran okumak istersen, ne vakit mushafý eline alýrsan, ben de o zaman sana gözlerinin nurunu baðýþlayacaðým ey yaratýlýþý büyük kiþi, diye nida geldi. Öyle de yaptý Allahm, ben ne vakit okumak üzere mushafý elime alýr, açarsam, her þeyi bilen, hiçbir iþten gafil olmayan o ulu padiþah. O tek Allah, gece çýraðý gibi gözlerimin nurunu ihsan etmekte” Allah, ne alýrsa ona karþýlýk ihsanda bulunur. Veli bu sebeple Allahya itiraz etmez. Baðýný mý yaktý? Sana bir bað dolusu üzüm ihsan eder. Yas içinde neþe verir. O elsiz çolaða da el verir. Gamlara maden olan kiþiye neþeli, sarhoþ bir gönül baðýþlar. Kaybettiðimiz þey büyük ve deðerli bir þey bile olsa mademki bize karþýlýk olarak ihsanlarda bulunuyor, þu halde itiraz etmemize imkan yok. Ortada ateþ olmadýðý halde bana hararet verdikten, beni ýsýttýktan sonra ateþimi söndürse de razýyým. Madem ki mumsuz da aydýnlýk vermekte, mumuna sönüþüne neye feryat ediyorsun? Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge