Webmaster Geschrieben 26. November 2010 Teilen Geschrieben 26. November 2010 ALMANYA’DAKİ TÜRKLER NEDEN BU HALE DÜŞTÜ ALMAN İş Ajansı’nın yayınladığı veriler geçtiğimiz günlerde Odatv’de yayınlandı. Verilere göre, Türk ailelerin dörtte birinden fazlası açlık sınırında… Yani devlet yardımı ile yaşıyor. Alman Bild Gazetesi, bunu kendi açısından çok iyi kullandı… Odatv’de haberin yayınlandığı gün Bild’in manşetinde bu konu, “Lübnanlılar’ın yüzde 90’ı, Türkler’in yüzde 26’sı yardımla geçiniyor” şeklindeydi. Diğer onlarca ülke vatandaşının adı değil de, Türkler’in adı ön plana çıkarılıyordu. 1961’de başlayan göçün ilk yıllarında garlarda törenlerle karşılanan Türkler, şimdi istenmez oldular. O dönemlerin zıpkın delikanlıları, artık yaşlı kuşak… İkinci, üçüncü, dördüncü kuşak yetişti… Beşinci kuşak geliyor… Ama bir şeyler iyi gitmiyor… Peki, o nedir? İŞTE ÇÖKÜŞÜN NEDENLERİ Çok fazla rakamlara dalmadan, bir analiz yapmak istiyoruz… Almanya’daki Türk gerçeklerini nokta nokta sıralayarak başlayalım; - Türkler’in yüzde 26’sı devlet yardımı olmadan geçinemiyor. - Bavyera’da okuyan Türk çocuklarının yüzde 20’ye yakını üniversiteye giderken, bu oran yüzde 10’ların altına düştü. Diğer eyaletlerde de benzer durum var. - Berlin’de Türk gençlerinin yüzde 50’si işsiz. Diğer eyaletlerdeki tablo da buna yakın. - Birinci kuşağı hiç dikkate almasak dahi, sonraki kuşakların Almanca bilgisi kötü. Sokak dili ile bozuk Almanca konuşuyorlar, birçoğu Almanca mektup bile yazamıyor. - İki dile tam hakim Türk sayısı neredeyse sıfır. Almancası iyi olanın Türkçesi kötü, Türkçesi iye olanın Almancası kötü. - Eğitim ve gelir düzeyini artırıp “Getto”lardan kurtulanlar ve Alman toplumunun içine karışanlar başarıya ulaşabiliyor. - Alman hapishaneleri Türk gençleri ile dolu. Uyuşturucu ile ilgili suçlar birinci sırada. - Cemaatlere ve dini örgütlenmelere eğilimler hızla artıyor. Birçok Türk aile, “orası- burası görünür” diye kızının yüzme dersine gitmesine izin vermiyor. - Dinsel bağnazlık öylesine artmış ki, “namus” adına çocuklar okul gezilerine bile gönderilmez olmuş. - Ramazan ve Kurban bayramlarında çocuklar, “Bugün bizim bayramımız” diye okula gönderilmiyor. Bu tür durumlar, hem Alman çocukların gözünde de hem de okula gönderilmeyen çocuğun gözünde, “Biz farklıyız” imajının yerleşmesine neden oluyor. - Çağ değişiyor, teknoloji ilerliyor ama eğitim düzeyi çok düşük olan Türkler çağı yakalayamıyor. Yeni iş olanaklarına yönelemiyor. Alman Havaalanları’nda bavul taşıyan Türk sayısı her geçen gün artıyor. Yani, yine bilek ve sırt gücüne dönüyorlar. - Almanya’da 1990’lara kadar biraz para biriktiren Türk topluluğu, bunu da Yimpaş, Kombassan, Jet-Pa, Büyük Anadolu Holding gibi, Yozgat, Konya, Kayseri çıkışlı kuruluşlara kaptırdı. 11 milyar Euro böyle battı. Bu Avrupa’daki Türkler’i ekonomik olarak çökme noktasına getirdi. - Sıla hasreti çeken ve yardımseverlik duyguları üst seviyeye yükselen Türkler, bu kez yardım organizasyonları tarafından dolandırılmaya başlandı. Milyonlarca Euro böyle gitti. Zaten devlet yardımı ile geçinen toplum, her Cuma günü ayrıca namaz çıkışlarında “10’ar, 20’şer Euro” ödeyerek halen bir takım yerlere destek vermeyi sürdürüyor. - Yaşadığı ülke toplumuna uyum sağlayan yok mu? Var... Kimi politikacı oldu, kimi sanatçı, kimi işadamı, kimi hukukçu ya da doktor... Ama genelin yanında bu rakamlar çok düşük kalıyor. Olumsuz Türk imajını düzeltmeye yetmiyor. - Almanya’daki Türkler bu durumdayken Ankara hükümetleri ne mi yaptı? Almanya’nın ve Avrupa ülkelerinin istekleriyle, çifte vatandaşlık olanaklarını tek tek kapattı. Türk Vatandaşlık Yasası’nda (en çok AKP hükümeti döneminde), bu ülkelerin isteği üzerine değişiklik üzerine değişiklik yapıldı. Çifte vatandaşlık yolu kapanan birçok Türk, ya köken vatandaşlığında kalacak ya da sadece Alman vatandaşlığını seçecekti. Köken vatandaşlığında kalanların sayısı, “Bir gün başıma bir şey gelirse, hiç değilse çeker giderim” düşüncesi ağır bastığından daha fazla oldu. Ankara, uyumsuzluğu destekledi. - Yetmedi, Köln’de AKP mitingleri yapıldı. Milli Görüş ve DİTİB otobüslerle Recep Tayyip Erdoğan’a adam taşıdı. Bu manzara Almanlar’ı ürküttü, “Kendi ülkemizde başka bir hükümet doğuyor” sanılarına yol açtı. Uyum konusundaki çabalar baltalandı. Türkler’e bakış açısını tamamen değiştiren bir dönemin başlangıcı, iki yıl önceki bu olay oldu. - Birçok Türk Merkez Bankası’na parasını yatırdı. Türk devletinin bankasının yasadışı bir şey yapmayacağı varsayıldı. Onlarca yıl geçince öğrenildi ki, orada yatan paraların kaynağı açıklanmalıymış ve faizinin vergisi de ödenmeliymiş. Alman Polisi, Merkez Bankası’nın Almanya şubelerini bastı, binlerce Türk ceza ödemek zorunda kaldı. - Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinin de uyum konusunda büyük hataları oldu. Gelenleri, “Nasılsa bir kaç yıl çalışıp giderler” diye gördüler ve uyum için gerekli adımları atmadılar, dil kurslarına ağırlık vermediler. Ve böylece koca bir 50 yıl geçti... Uyum yerine, uyumsuzluk daha çok konuşulur oldu. - Tüm bunlar sağ partiler ve ırkçılar tarafından malzeme olarak kullanılmaya başlandı. Böyle olunca, Türkler daha da çok içine kapanır oldu. Bir kısırdöngüye girildi. Bu örnekler daha da çoğaltılabilir... BERLİN, PARİS, AMSTERDAM MANZARALARI Almanya’daki ve diğer Avrupa ülkelerindeki Türkler’in hali şimdi budur... Buna bir de AKP’nin dayattığı “dış görünüş” muhafazakarlığı eklenince, artık boyalı kuş gibi ortaya çıkmaya başladık... Berlin, Paris, Amsterdam sokaklarındaki görüntülerimiz artık “İşte bu Türk” dedirtecek cinsten... Ve bu görüntü, ne Atatürk cumhuriyetinin yetiştirdiği kuşaklara ne de batı toplumlarına yakışıyor. Çözüm mü? Çok zor... Ali Gülen, 25.11.2010, Odatv.com Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.