Webmaster Geschrieben 30. November 2010 Teilen Geschrieben 30. November 2010 Wikileaks adlı internet sitesi, 2006’da kuruldu. Irak ve Afganistan işgalini yapan Amerika’nın gizli belgelerini açıklamakla dikkatleri çekti. Dünya kamuoyunu sarsmaya başladı. Radikal demokrasi akımı olarak şeffaflık peşinde koşan ve sayıları dünyada 800’ü bulan akademisyen, gazeteci, yazar, hacker, bilgisayar uzmanlarından oluşan bir kadro bu siteyi yürütüyor. Hükümetlerin, şirketlerin ve kurumların kirli işlerini belgelerle açıklamayı kendilerine hedef seçmişler. Ellerinde 251 bin diplomatik belgenin olduğunu söylüyorlar. Şu ana kadar sadece binde biri açıklanmış. Diğerlerini ise peyder pey açıklamayı planlıyorlar. En son açıklanan 30 belge, ABD’nin Ankara büyükelçiliğinden gitmiş. Daha sekiz bine yakın belge sırada bekliyor. Şimdi bu noktada polemiklerin, analizlerin, niyet okumaların ve kriminal bakışların kendine malzeme bulma ve geçmiş iddialarına delil toplama faslı kamuoyuna büyük bir gürültü getirdi. Büyük devletler bunu bilerek mi yapıyorlar? Bir mizansen mi var, yoksa birkaç kafadarın “Artık yeter” dediği noktada bilgi sızdırma girişimi mi? Bunları net bilme şansımız yok. Sonra bu deşifre edilen yazışmalar kimin işine direk/endirekt yarıyor? Kamuoyu etkilenen ülkeler ne kazanacak ve kaybedecek? ABD süper güç olmanın ahlaki sınırlarını öteden beri bu kadar zorlayarak nereye varacak? Üçüncü sınıf toplumlar, bu ikinci derecede kıymet ifade eden bilgilerle/dedikodularla/değerlendirmelerle avunurken, hatta kendi aralarında çatışmaya girerken ne elde edecekler? Sonra büyükelçilik mensupları özellikle eski adıyla sefirlerin/elçilerin zaten bulundukları ülkedeki görevi oradaki havayı ülkelerinin merkezine ulaştırmak değil mi? Böyle bakıldığında bir çok kripto bilginin ülkeden ülkeye, elçinin algılama kapasitesinden bakış açısına ve elde ettiği bilgilerin güvenirlik derecesine göre farklılık arz eden bir yığın çerçöp bilgiyi içerdiği düşünülebilir. Bu tarz, diplomasinin kalite problemini ve uluslar arası ilişkilerde, mikrofon önünde konuşulan beyefendi/hanımefendi sözlerle perde arkası çekiştirme ve dedikodu ile casusluk ve baskılama tekniklerinin çok ayrı seyrettiğini gösteriyor. İki yüzlü, hatta yüzsüz bir politika söz konusu büyük ülkelerde. Batının küstah ve kibirli yüzü burada devreye giriyor. Bir de söz konusu olan bir İslam ülkesi ise, anlama zafiyetleri ve fobileşen ruh halleri işin içine giriyor ki, son yüzyılın ezber kalıplarından biçilen rolleri ile yeni dünyanın Asya toplumlarını yorumlamaya çalışıyorlar. Elbette yetersiz ve önyargılı bakışın getirdiği tuhaf, tutarsız ve bir o kadar incitici bir üslup ortaya çıkıyor. Wikileaks bunları bir nebze deşifre ederek daha rahat kanaat yürütmeyi sağlıyor. Yoksa adı geçen belgelerdeki bazı yönlendirmeler çok sürpriz değil. Peki, bu bahse konu bilgiler doğru mu, yanlış mı? Bu tartışmayı belgeleyecek ve bu iddiaları tescil edecek bir durum yok ortada. Kamuoyunu çalkalayacak bu rüzgarlar bir müddet hissedilir ve yeni bir gündemle değişir gider. *** Şimdi buradan Türkiye’nin Wikileaks’ine geçmek istiyorum. Acaba bizim de cumhuriyetle başlayan Wikileaks belgelerimiz açıklansa, mesela konu Said Nursi olsa, kaç bin belge çıkacağını bir tahmin edin. http://www.risalehaber.com/images/other/nursi_wikileaks.jpgBen merak listemi açıklayayım isterseniz. Acaba, M.Kemal, Said Nursi için kendi hükümetlerine nasıl bir takip ve kontrol emri vermişti? İlk mecliste kendisine karşı neler olmuştu? 1925’te Van’dan Burdur’a sürülürken, gizli emirde neler yazıyordu? Burdur Hacı Abdullah camiinde 6 ay hücrede kalırken emniyet, istihbarat ve diğer yetkili zevat nasıl izledi, neler kaydetti ve yukarıya/Ankara’ya giden yazışmalarda ne belirtiliyordu? Burdur’dan Barla’ya sürülürken, Eğiridir kaymakamlığı marifetiyle nasıl bir organizasyon ve baskı sistemi kuruldu? Bu sekiz yıl boyunca Barlalılar ve çevresi nasıl takip edildi? Eskişehir, Kastamonu, Denizli, Isparta, Afyon, Emirdağ ve diğer Nur menzillerinde ikamete mecbur edilirken, ziyaretçileri, yazıları ve mesajları nasıl tarassut altındaydı? İçişleri Bakanlığının arşivleri, valiliklerinin gönderdiği “Havadisler” nelerdi? Adalet Bakanlığı, açılan binlerce dava dosyasında devletin gizli eline ait bilgi ve belge ile karar gerekçelerinde maruz kaldıkları telkinlerin boyutu nedir acaba? MİT’in arşivinde Said Nursi nasıl izlendi ve izleme seyri neler içeriyor? Genelkurmay arşivinde ve istihbaratında bilgi, belge, görüntü/resim, konuşma v.b. kayıtlar var mı? Ne oranda ve ne tür planlar öngörüyor? Ayrıca Cumhurbaşkanlığı arşivinde Said Nursi ile alakalı kayıt ve belgeler incelense tarihe ışık tutacak dokümanlara ulaşılabilir mi? Bir de Said Nursi’nin cumhuriyet öncesi mücadelesi ve faaliyetleri de yeni dönemin arşivine ve ilgili kurumlara devredilmiş olabilir. Bu tür bir takibi/araştırmayı ve belgelendirmeyi yapacak tarihçilere, akademisyenlere, serdengeçtilere belki bir kapı açılabilir. Kim bilir, belki böyle bir Said Nursi arşivi açılırsa, belgeler konuşursa, Türkiye’nin gizli tarihi ve cumhuriyet kadrolarının saplantıları bir bir deşifre edilmiş olacak. Mazlumla zalimin farkı bir kez daha anlaşılmış olur. Bu meyanda, tarihin karanlık yüzünün aydınlandığı günlerin yakın olmasını diliyoruz. Gerçek “wikileaks” o zaman ortaya çıkacak. Ismail Berk, Risale Haber, 30.11.2010 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.