Webmaster Geschrieben 24. Juni 2011 Teilen Geschrieben 24. Juni 2011 Cumhurbaşkanı Gül'e açık çağrı... BU ülkede birkaç okul yaptıranlar Cumhurbaşkanlığı makamında ağırlanıyor ve bu ülkeye yaptıkları hizmet ve fedakârlıklara karşılık olarak "Devlet madalyasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin onları takdir ettiği gösteriliyor. Peki bu ülke adına yüzlerce okul açan, 130 ülkede binlerce hatta on binlerce öğrenciye Türkçe konuşturan, Türkçe düşünmeyi öğreten, Türkiye'yi onların hayatlarının merkezi haline getiren Fethullah Gülen neden 28 Şubat'ın ayıbı sonucu yurtdışında yaşamak zorunda kalıyor? Sevgili dostlar, bu yazıyı lütfen duygularınızı karıştırmadan son derece tarafsız kalmaya özen göstererek ve ortaya koyacaklarımı objektif kriterler eşliğinde sorgulayarak okuyun. Sizlere birkaç madde halinde bazı tespitlerimi aktardıktan sonra sentez bölümüne geleceğim ve Cumhurbaşkanı Gül'e bir vatandaş olarak yapacağım çağrımla bitireceğim. 1 - Dünya özellikle 1950 sonrası iki tip Müslümanlık algılamasına kapıldı. Bunlardan ilki Arap merkezli petro-dolarların-Amerikan arabalarının ve para ile Batı'dan alınan savaş makinelerinin birbirlerine karşı kullanıldığı bir resimdi ve dünya bunu sevmedi. Bu ilk resim bir taraftan Amerikan renkleri taşıyordu ama Usame bin Ladin de oradaydı! Diğeri de İran üstüne kurulan ve içine kapalı bir yapının dünya genelini tehdit ettiği, sevimsiz, korkutan bir resimdi ve bu da dünya tarafından asla sevilmedi. 2- Ortaya çıkan iki resim de o kadar sevilmedi ki; 1989 sonrası çöken ve 1945-1989 arasında Amerika-Rusya algılaması üzerinde duran dünya düzeninin diyalektik yapısı, 2001 sonrası Amerika ve karşısında duran Ortadoğu kaynaklı "İslami terör" denklemi üzerine kuruldu. Dünya İslam'ı anlayamamış, yanlış tanımış ve işine geldiği için de yanlış algılanmasına yol açmıştı. 3- Son dönemde Türkiye'nin etki alanının da artmaya başlamasıyla, dünya Türklerin de Müslüman olduğunu öğrenmeye-algılamaya ve 3. bir resim olarak da "Türk-Türkiye merkezli İslam" dinamiğini görmeye başladı. Bu resmin çok dürüstçe söylemek gerekirse öne çıkan bir mimarı vardı; yaşam tarzı, duruşu, aile yapısı kısacası ilk bakışta her şeyi diğer klasik politikacılardan farklı olan ve olamaz denmesine rağmen laik bir devleti 1938'den sonra en iyi şekilde yöneten Recep Tayyip Erdoğan. 4- Erdoğan'ın siyasi alanda dünya genelinde yeni bir resim ve yeni bir siyaset ortaya koyarken, "herkes elinden geleni yapsın" inancıyla inandığı tezi küresel bir yapıya dönüştüren bir başka isim vardı. Türkler ve İslam algılamasına dünya genelinde kurduğu okullar, bu okullarda yarattığı dinamikler ve ortaya koyduğu felsefeyle önemli bir zemin oluşturdu. Bu isim 28 Şubat sonucu ülkesini terk etmek zorunda kalan Fethullah Gülen'di. Ve hareketi de bir cemaat değil, küresel bir gerçek haline gelmişti. 5- Türkiye sadece ekonomik olarak büyümedi ve/veya siyasi olarak genleşmedi. Bugün "Acaba Osmanlı mı doğuyor" veya "yeni süper güç" gibi yorumların arkasında ve özellikle Amerika'nın bölgeden "Biz daha iyisini yapamayız" diyerek çekilme isteğinin arkasında tek bir gerçek var: Dünya "Türk Müslümanlığı" ile tanıştı, Suudi Arabistan-İran çizgisinden Türkiye merkezine kayan bu yeni resmi sevdi ve bu gücün İslam dünyasında öne çıkmasını ve korktuğu dinamikleri de dengelemesini tercih etti. Sevgili dostlar, Gülen hareketine "din odaklı bir cemaat" algısıyla bakarsanız, gerçekleri ıskalarsınız. Gülen'in attığı adımları ve özellikle "Cihan Devleti Türkiye" modeline yarattığı katma değeri doğru analiz etmek ve siyasi bir yargılama içinde üstünden atlamamak gerekli. Dünya üzerinde uçakların bile gitmediği bir yere birkaç aktarma ile varıp da orada Türkçe konuşan çocuklar size "Hoşgeldiniz" dediği zaman, içerideki kısır tartışmaların ne kadar boş ve anlamsız, önyargılı olduğunu anlayabilirsiniz. Sonuç: Yaptığının genişliğini ve küreselliğini her geçen gün daha iyi görebileceğimiz, kavrayabileceğimiz Fethullah Gülen'i, Türkiye'ye davet etmek ve Türkiye adına yarattığı küresel gücü- küresel sentezi Türk devleti adına takdir etmek görevi Cumhurbaşkanlığı makamına düşer. Gülen yaptıklarının Türkiye tarafından bağrına basıldığını sağlığında görmeli ve Türkiye birkaç akılsız, öngörüsüz adamın bize korku pompalamak adına yarattığı 28 Şubat ayıbıyla bu şekilde hesaplaşmalıdır. Son söz: Türkiye "cihanşümul" bir devlet olma yoluna girdi. Bu yolda ayrışma değil bütün değerlerini bir araya getirme zamanı. Bir vatandaş olarak devlet başkanlığı makamına çağrımı ilettim, takdir devletimizin... Yigit Bulut, Habertürk, 24.06.2011 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.