Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

ANNE-BABA HAKLARI

 

M. Zübeyir Gündüzalp

 

*Anne ve babaya, hayatlarında hizmet ve itaat etmek, onların meşru olan her emirlerini yerine getirmek, bir evlât için en büyük vazifedir.

*Anne ve babanın iâşesini (ihtiyaçlarını) ve istirahatini temin etmek, evlâdın en büyük borcudur.

*Anne ve babanın rızasını tahsil etmek, onlara hayır dualar etmek, evlâdın en birinci vazifesidir.

*Anneler hiçbir mükâfat beklemeyerek ve beklemek hatırlarına gelmeyerek, sırf şefkat hissi ile evlâtlarını severler. Pek küçük yaşlarda yavruları için çok zahmetler, ağırlık ve meşakkatler çekerler. Geceli gündüzlü kendi huzur ve rahatlarını fedâ ederler.

*İnsanın maddî varlığına sebep olan babalar, en çetin, en tehlikeli işlerde çalışmayı bile göze alarak, evlâtlarının yiyecek, giyecek ve geçimlerini temin ederler. Her türlü zahmetlere, güçlüklere, felâketlere göğüs gererek, evlâtlarını dinî ve dünyevî işlerinde mes'ut edebilmek için çalışırlar. Evlâtlarının hal ve istikballerinin temini yolunda bir hayat boyunca çalışırlar.

*Anne ve babaları vefat eden evlâtlara, anne ve babalarına dâimâ "Fatiha" okumak, onlara dualar ederek ve sadakalar vererek ruhlarını şâd etmek, dinen farzdır. Bütün bunlar evlâtlar hakkında Allah'ın emirleridir. Bu İlâhî emir hususunda birçok âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifler, Allah'ın ve Peygamberimiz Resûl-i Ekremin (a.s.m.) buyrukları vardır.

*Anne ve babaya itaat kat'î bir farzdır. Onlara isyan, hattâ ufacık bir bezginlik göstermek de kat'i haramdır ve büyük günahlardandır.

*Yâ Rab, annem ve babam beni küçük yaşta iken merhametle besledikleri gibi, sen de şimdi onlara merhamet buyur.

*Anne ve babaya dünya işlerinde itaat et. Fakat senin dinine, imanına zararlı şeyler söylerlerse, onlara itaat etme ve edilmez.

*Herhangi bir mü'min anne ve babası hayatta iken onlara iyilikle, meşru şeylerle, itaatle gününü geçirirse, Allahu Teâlâ o kimse için Cennetten iki kapı açar. Anne ve babasından birisi o mü'mine gadap ederse, o gadap eden, gadabından vazgeçinceye kadar Allahu Teâlâ o mü'minden razı olmaz.

*Bir kimse gününü anne ve babaya kötülükle geçirirse, Allahu Teâlâ o kimse için Cehennemden iki kapı açar Eğer kötülük yapılan, baba ve annesinden birisi ise bir kapı açılır.

*Cenab-ı Hak kıyamet günü üç kimsenin yüzüne rahmetle bakmaz. Yani onlara gadap eder. Bu kimseler, anne ve babasına âsi olan ve kıyafetçe ve bazı ahvalce erkekleşen kadınlardır. Bir de, ailesinin iffetsizliğine aldırış etmeyen gayretsiz erkeklerdir.

Anne ve babanın evlât üzerindeki bazı hakları:

* Yiyeceğe muhtaç ise evlât onların yiyeceğini temin eder. Kudreti nisbetinde muhtaç oldukları yiyeceklerini temin eder.

* Evlâdın hizmetine muhtaç iseler, yedirme, giydirme, içirme gibi işlerini yapar.

* Herhangi bir husus için çağırdıklarında hemen cevap verir, "Buyur baba, buyur anne" diyerek huzurlarına gelir.

* Anne ve babanın mâsiyet olmayan, günah olmayan her emrine itaat eder. Eğer verdikleri emir günah ise onlara itaat edilmez.

* Evlât yumuşak ve tatlı lisan ile söyler, onların sözlerine şiddet göstermez.

* Anne ve babasını isimle çağırmayıp, hürmetli bir şekilde "Anneciğim, babacığım; anne ve baba" diye çağırır.

* Beraber ve yolculuk halinde, hizmetçi ve uşak gibi arkalarından yürür.

* Evlât her meşru işte anne ve baba rızasını gözetir. Onların rızalarına uyar. Kendi arzusundan vazgeçiverir, fedâ eder.

* Evlât kendisi için dua ettiği zaman anne ve babası için de dua eder.

* Anne ve babaya dua etmemek geçim darlığına sebeptir

* Anne ve babanın vefatından sonra da evlât, onların rızalarını gözetmelidir. Dâimâ güzel ahlâk ve iyi hal üzere bulunmalıdır.

* Anne ve baba evlâdının hizmetine muhtaç olup da müsaade etmezlerse, evlât hac seferine dahi gidemez.

Bir kişi Resûl-i Ekremin (a.s.m.) huzuruna gelerek, "Yâ Resûlallah, annem ve babam vefat ettiler. Onlara iyilik etmek üzere daha bir borcum var mıdır" diye sordu.

Resul-i Ekrem Hazretleri buyurdular ki:

"Evet, kendileri için Allahu Teâlâdan mağfiret dilemek; ahidlerini, emirlerini, meşru ve dine uygun ise yerine getirmek; iyi dostlarına ikram etmek; iyi akrabasını kollamak ve yoklamak; ihsan etmek."

*Cenâb-ı Hak bütün peygamberlerin ümmetlerine, İlâhî kitaplar olan Tevrat'ta, İncil'de, Zebur'da ve Kur'ân-ı Azimüşşanda anne ve babaya meşru şeylerde itaat etmeyi emir buyurmuşlardır.

*Rıza-yı İlâhînin, anne ve babanın meşru rızasında olduğu ve gadabının da onların gadabında olduğu beyan buyruluyor.

*Bir kimse anne ve babasına isyan ettiği vakit, itaatlarından çıktığı zaman, anne ve babasının ona lânet etmesi, âsi veledin âsi çocuğun aslını keser. Binaenaleyh, her kim anne ve babasının rızasını kazanırsa, Allahu Teâlânıın rızasını kazanır. Her kim anne ve babasının gadabına uğrarsa, Allahu Teâlânın gadabına uğrar. Ve her kim anne ve babasına veya bunlardan birine erişir de iyilik etmezse, Cehennem ateşine girer.

*Hikmette yazılmış: Anne ve babasına lânet eden mel'undur. "Babasına ve annesine lânet eden," demekten murad, bir iş işleyip, o iş sebebiyle baba ve annesine başkalarının lânet etmesi demektir. Bu yollu lânete sebep olan, güya kendi anne ve babasına kendisi lânet etmiş gibi oluyor.

* Peygamberimiz buyurdu ki: "Bir kişinin anne ve babasına hakaret etmesi, en büyük günahlardandır." Yani, kişi başkasının anne ve babasına hakaret eder. Şu halde anne ve babasına hakaret olunmasına kendisi sebep olmuştur.

*Asr-ı Saadette, Alkame isminde bir genç vardı. İbadet ve taate çok çalışırdı ve çok sadaka verirdi. Bir gün bu genç hastlandı. Kendisine kelime-i şehadet telkin ettiler. Fakat Alkame'nin dili tutulduğu için kelime-i şehadeti okuyamadı. İmansız ölmesine sebep olabilecek bu feci hali, Resûl-i Ekreme (a.s.m.) arz edildi . Hz. Peygamber o gencin annesini çağırdı. Anne, "Nefsim Resûlullah yolunda fedâ olsun, onun huzuruna giderim" diyerek, huzur-u saadete geldi. Peygamberimiz o kadına sordu:

"Alkame'nin hali nasıldır"

Kadın cevap verdi:

"Yâ Resûlallah, Alkame çok namaz kılar. Şu kadar oruç tutar. Çok sadaka verir ki, tartısı, sayısı bilinmez."

"Seninle olan hali nasıldır"

"Ben kendisine dargınım, yâ Resûlallah."

"Niçin dargınsın"

"Yâ Resûlallah, karısını bana tercih eder ve ona çok şeyde itaat eder, bana da isyan eder."

Bunun üzerine Hz. Pegamber, "Validesi gücenmiş olmakla, Alkame'nin dili tutulmuş, kelime-i şehadet getirememiş" buyurdular. Sonra yine buyurdular ki:

"Gidin, çokça odun getirin. Onu ateşle yakayım."

Gencin annesi atıldı:

"Yâ Resûlallah, oğlumun yanmasına tahammül edemem."

Hz. Peygamber buyurdu:

"Cenab-ı Hakkın azabı daha şiddetlidir ve bâkidir. Cenab-ı hakkın Alkame'den razı olması için sen razı oluver."

Kadın evlâdından razı oldu. Alkame o zaman kelime-i şehadet okuyarak ruhunu Allah'a teslim etti.

*Anne ve babasına hayatta iken âsi olan bir evlât, anne ve babasının ölümünden sonra pişman olup tevbe ederse ve onların ruhlarına Kur'ân okur, onlara "Fatiha"lar gönderirse, Cenâb-ı hak o anne ve babayı o evlâttan razı eder. O evlâda Cenâb-ı Hak sevaplar ihsan eder.

Hz. Musa (a.s.) Allah'a niyaz ederek demiş ki: "İlâhî, bana Cennetteki komşumu göster." Cenâb-ı Hak, "Filân yerdeki kasaptır, işte Cennette sana o komşudur" ferman etmiş. Bunun üzerine Hz. Musa (a.s.) o kasabı bulmuş ve vâkıf olmuş ki, o kasabın çok ihtiyar olmuş, fakirlikten küçülmüş bir annesi varmış. Annesini zenbilden çıkarmış. Ağzına çorbayı kaşıkla vererek onu doyurmuş. Annesinin çamaşırlarını yıkamış, kurutmuş, giydirmiş. Zenbile koymuş. Kadının dudağı kıpırdıyormuş. Hz. Musa (a.s.) kasaba sormuş. Kasap da arz etmiş ki:

"Bu, annemdir. Çok ihtiyarlığından oturamaz. Çarşıdan geldiğimde böyle yedirir, içirir, doyururum. Annem de bana, 'Yâ Râb, oğlumu Cennette Hz. Musa'ya komşu yap!' diye dua eder."

Bu kıssadan anlaşılıyor ki, kasap annesine yaptığı hizmetin mükâfatı olarak, henüz kendisi hayatta iken Cenâb-ı Hak, Hz. Musa'nın (a.s.) sohbeti ile müşerref etmiş. Cenâb-ı Hak, bu sûrette anne duasının müstecap olduğunun müjdesini peygamber lisanıyla ona bildirmiş.

*Anne ve babanın evlât hakkında duası, bir peygamberin ümmeti hakkındaki duası gibidir.

*Anne ve baba ihtiyaçlarını evlâtlarının malından almakta serbesttir, kendi malları gibi sarf edebilirler. Evlâdından müsaade istemeye muhtaç değillerdir.

Resûl-i Ekremin (a.s.m.) huzur-u saadetlerine bir adam gelerek babasından şikâyetçi olmuş. Hz. Peygamber babasını çağırmış, sormuş. O ihtiyar baba Hz. Peygambere şöyle maruzatta bulunmuş:

"Bir zamanlar o zayıf ve âciz, ben ise kuvvetli idim. O fakir iken ben zengin idim. Kendisine hiçbir malı esirgemedim. Bugün ben zayıfım, o kuvvetli; ben fakirim, o zengin. Bana karşı cimrilik yapıyor."

Bunun üzerine Hz. Peygamber buyurdular ki:

"Şu sözü işiten taş ve kum mutlaka ağlar."

Daha sonra da şikâyetçi oğula döndüler:

"Sen ve malın, babanındır."

*Hz. Peygamber hadis-i şerifte şu meâlde buyuruyor: "Allah dilediği takdirde her günahın cezasını tehir eder, ahirete bırakır. Ancak anne ve babaya itaatsizliğin cezasını tehir etmez. Tacil eder ve âsi olan kimseye isyanın, itaatsizliğin cezasını daha dünyada iken tattırır."

*Hz. Peygambere birisi der ki: "Hicret etmek, başka yere göç etmek üzere müsaade almaya geldim. Fakat anamı babamı ağlarken bıraktım."

Hz. Peygamber onu şöle buyurur:

"Dön, onlara git. Onları nasıl ağlattıysan öylece güldür."

*Bir kimse Hz. Peygambere, "Ana ve babanın evlât üzerindeki hakkı nedir" diye sorunca, Peygamberimiz buyurur ki:

"Senin Cennet ve Cehennemin onlardır. Yani, itaat edersen Cennete nail olursun, etmezsen Cehenneme gidersin."

Hz. Peygamber buyuruyor ki: "Ananın hayır ve şer duâsını Allahu Teâlâ babanınkinden daha çabuk kabul eder.

 

*Büyük bir zât ve yüksek bir âlim olan Zemahşerî'nin ayağı kesik idi. Kendisi demiştir ki:

"Çocukluğum zamanında oyun için bir serçe kuşu tutup, ayağına bir ip bağlamıştım. Benim ipi kuvvetli çekişim sırasında kuşun ayağı kırıldı. Bu hali gören annem müteessir olup ağladı ve 'Sen bu kuşun ayağını kırdığın gibi, Allah da senin ayağını kırsın' diye beddua etti Bir müddet sonra attan düştüm, ayağım kırıldı, kangren oldu. Anladım ki, merhume validemin bedduasıyla bu belâya düşmüşümdür. Allah ona rahmet etsin, Allah ondan razı olsun."

Ashab-ı Kiram hazeratından Sa'd, Resûl-i Ekrem Efendimize sordu ki: "Yâ Resûlalah, ben anamın vefatında bulunamadım. Acaba ben validem namına sadaka versem makbul olur Annem bu sadakanın ecir ve sevabından istifade eder mi?"

Hz. Peygamber buyurdu:

"Evet, makbule geçer ve annen bunun sevabından istifade eder."

Sa'd Hazretleri bunun üzerine çok kıymetli bir bahçesini Allah rızası için annesi nâmına sadaka olarak vakfetti.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Dein Kommentar

Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.

Gast
Auf dieses Thema antworten...

×   Du hast formatierten Text eingefügt.   Formatierung jetzt entfernen

  Nur 75 Emojis sind erlaubt.

×   Dein Link wurde automatisch eingebettet.   Einbetten rückgängig machen und als Link darstellen

×   Dein vorheriger Inhalt wurde wiederhergestellt.   Editor leeren

×   Du kannst Bilder nicht direkt einfügen. Lade Bilder hoch oder lade sie von einer URL.

×
×
  • Neu erstellen...