Webmaster Geschrieben 4. November 2013 Teilen Geschrieben 4. November 2013 [h=1]Duaların Kabulü Adına Mühim Bir Dua[/h][h=1]بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ عَنْ سَعْدِ بْنِ أَبِي وَقَّاصٍ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دَعْوَةُ ذِي النُّونِ إِذْ دَعَا وَهُوَ فِي بَطْنِ الْحُوتِ ”لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنْتُ مِنْ الظَّالِمِينَ” فَإِنَّهُ لَمْ يَدْعُ بِهَا رَجُلٌ مُسْلِمٌ فِي شَيْءٍ قَطُّ إِلَّا اسْتَجَابَ اللَّهُ لَهُ * * * Aşere-i Mübeşşere’den Hz. Sa’d b. Ebî Vakkas (radıyallahü anh), İki Cihan Serveri Allah Rasülü (aleyhissalatü vesselam) Efendimiz’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Balığın karnında iken Hz. Zünnûn’un yaptığı dua ile dua eden hiçbir müslüman yoktur ki Allah ona icabet etmiş olmasın. O dua şu idi: “Ya Rabbî! Senden başka hiçbir ilah yoktur. Sübhânsın, bütün noksanlardan münezzeh ve yücesin! Doğrusu kendime zulmettim, yazık ettim. Merhamet ve affını bekliyorum Rabbim!”. (Tirmizî, Sünen; Ahmed b. Hanbel, Müsned; Hâkim, Müstedrek) Duaların Kabulü Adına Mühim Bir Dua Kur’ân’da Allah Teâlâ’nın bildirdiği ve Allah Rasülü (aleyhissalâtü vesselâm) Efendimiz’in bizlere kıymetini öğrettiği bu duanın mahiyeti; insanın acziyetini, iktidarının yetersizliğini hissedip gerçek merciye yönelmesidir. Bu dua hem bir peygamber duası olması yönüyle, hem de Allah’a gönülden, ciddi bir tevekkülü tazammun etmesi yönleriyle çok değerlidir. Kur’ân tefsirlerinde bu duayı yapan Zünnûn (balık sahibi, balığın yoldaşı), Hz. Yunus (a.s) olarak açıklanmıştır. Bu hadise Kur’ân’da Enbiyâ Suresi’nde şöyle nakledilmektedir: وَذَا النُّونِ إِذْ ذَهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ أَنْ لَنْ نَقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادَى فِي الظُّلُمَاتِ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْغَمِّ وَكَذَلِكَ نُنْجِي الْمُؤْمِنِينَ “Zünnûn’u da an. O, (inkârda direten ve uyarılardan hiç etkilenmeyen halkına) kızarak onlardan ayrılmıştı. Bizim hiçbir zaman kendisini sıkıştırmayacağımıza inanıyordu. Sonra karanlıklar içinde şöyle yakarmıştı: “Ya Rabbî! Senden başka hiçbir ilah yoktur. Sübhânsın, bütün noksanlardan münezzeh ve yücesin! Doğrusu kendime zulmettim, yazık ettim. Merhamet ve affını bekliyorum Rabbim!”. “Onun da duasını kabul buyurduk ve kendisini o sıkıntıdan kurtardık. İşte Biz müminleri böyle kurtarırız.” (Enbiyâ Suresi, 21/87-88) Hazret-i Yunus ibni Metta (alâ Nebiyyinâ ve aleyhissalâtü vesselâm)’ın bu duası, en büyük münacâtlardan biri ve duaların kabulüne de mühim bir vesiledir. Her taraftan ümit kesik bir vaziyette iken yaptığı bu dua, onun için bir kurtuluş sebebi olmuştur. Hz. Yunus (a.s.), sebepleri de yaratan Allah’tan başka bir sığınak olmadığını bilfiil görüp, peygamberâne tevekkülle sadece O’na yönelip O’ndan yardım isteyince nur-u tevhid içinde sırr-ı ehadiyet inkişaf etmiş ve Hz. Yunus (a.s) kurtuluş sahiline çıkmıştır. Allah dostlarına göre nefsimiz ve dünya tarafından kuşatılan bizler de Hz. Yunus (a.s) gibi yalnızca Allah’a sığınmak ve bu duayı çokça tekrarlamak suretiyle felah ve necat aramalıyız. Çünkü bir peygambere göre bizim durumumuz çok daha acıklı ve dehşetlidir. O’na sığınmaktan başka bir çaremiz ve O’ndan başka bir güç kaynağımız yoktur. Burada dua adına diğer önemli bir örnek olan, Enbiyâ suresinin sonunda Efendimiz Hz. Muhammed (sallallâhü aleyhi vesellem)’e emredilen, Allah dostlarının çok ehemmiyet verip dillerinden düşürmediği, özellikle de kulun Allah’a en yakın olduğu namazda secdede iken okudukları dua ile bitirelim: رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ “Ya Rabbi, Sen bizi affeyle, Sen bize merhamet eyle. Zira merhamet edenlerin en hayırlısı (yegane merhamet eden) Sensin Sen!” (Mü’minûn Suresi, 23/118) اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِكْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِه وَأَصْحَابِهِ أَجْمَعِينْ وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ[/h]بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ عَنْ سَعْدِ بْنِ أَبِي وَقَّاصٍ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دَعْوَةُ ذِي النُّونِ إِذْ دَعَا وَهُوَ فِي بَطْنِ الْحُوتِ ”لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنْتُ مِنْ الظَّالِمِينَ” فَإِنَّهُ لَمْ يَدْعُ بِهَا رَجُلٌ مُسْلِمٌ فِي شَيْءٍ قَطُّ إِلَّا اسْتَجَابَ اللَّهُ لَهُ * * * Aşere-i Mübeşşere’den Hz. Sa’d b. Ebî Vakkas (radıyallahü anh), İki Cihan Serveri Allah Rasülü (aleyhissalatü vesselam) Efendimiz’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Balığın karnında iken Hz. Zünnûn’un yaptığı dua ile dua eden hiçbir müslüman yoktur ki Allah ona icabet etmiş olmasın. O dua şu idi: “Ya Rabbî! Senden başka hiçbir ilah yoktur. Sübhânsın, bütün noksanlardan münezzeh ve yücesin! Doğrusu kendime zulmettim, yazık ettim. Merhamet ve affını bekliyorum Rabbim!”. (Tirmizî, Sünen; Ahmed b. Hanbel, Müsned; Hâkim, Müstedrek) Duaların Kabulü Adına Mühim Bir Dua Kur’ân’da Allah Teâlâ’nın bildirdiği ve Allah Rasülü (aleyhissalâtü vesselâm) Efendimiz’in bizlere kıymetini öğrettiği bu duanın mahiyeti; insanın acziyetini, iktidarının yetersizliğini hissedip gerçek merciye yönelmesidir. Bu dua hem bir peygamber duası olması yönüyle, hem de Allah’a gönülden, ciddi bir tevekkülü tazammun etmesi yönleriyle çok değerlidir. Kur’ân tefsirlerinde bu duayı yapan Zünnûn (balık sahibi, balığın yoldaşı), Hz. Yunus (a.s) olarak açıklanmıştır. Bu hadise Kur’ân’da Enbiyâ Suresi’nde şöyle nakledilmektedir: وَذَا النُّونِ إِذْ ذَهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ أَنْ لَنْ نَقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادَى فِي الظُّلُمَاتِ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْغَمِّ وَكَذَلِكَ نُنْجِي الْمُؤْمِنِينَ “Zünnûn’u da an. O, (inkârda direten ve uyarılardan hiç etkilenmeyen halkına) kızarak onlardan ayrılmıştı. Bizim hiçbir zaman kendisini sıkıştırmayacağımıza inanıyordu. Sonra karanlıklar içinde şöyle yakarmıştı: “Ya Rabbî! Senden başka hiçbir ilah yoktur. Sübhânsın, bütün noksanlardan münezzeh ve yücesin! Doğrusu kendime zulmettim, yazık ettim. Merhamet ve affını bekliyorum Rabbim!”. “Onun da duasını kabul buyurduk ve kendisini o sıkıntıdan kurtardık. İşte Biz müminleri böyle kurtarırız.” (Enbiyâ Suresi, 21/87-88) Hazret-i Yunus ibni Metta (alâ Nebiyyinâ ve aleyhissalâtü vesselâm)’ın bu duası, en büyük münacâtlardan biri ve duaların kabulüne de mühim bir vesiledir. Her taraftan ümit kesik bir vaziyette iken yaptığı bu dua, onun için bir kurtuluş sebebi olmuştur. Hz. Yunus (a.s.), sebepleri de yaratan Allah’tan başka bir sığınak olmadığını bilfiil görüp, peygamberâne tevekkülle sadece O’na yönelip O’ndan yardım isteyince nur-u tevhid içinde sırr-ı ehadiyet inkişaf etmiş ve Hz. Yunus (a.s) kurtuluş sahiline çıkmıştır. Allah dostlarına göre nefsimiz ve dünya tarafından kuşatılan bizler de Hz. Yunus (a.s) gibi yalnızca Allah’a sığınmak ve bu duayı çokça tekrarlamak suretiyle felah ve necat aramalıyız. Çünkü bir peygambere göre bizim durumumuz çok daha acıklı ve dehşetlidir. O’na sığınmaktan başka bir çaremiz ve O’ndan başka bir güç kaynağımız yoktur. Burada dua adına diğer önemli bir örnek olan, Enbiyâ suresinin sonunda Efendimiz Hz. Muhammed (sallallâhü aleyhi vesellem)’e emredilen, Allah dostlarının çok ehemmiyet verip dillerinden düşürmediği, özellikle de kulun Allah’a en yakın olduğu namazda secdede iken okudukları dua ile bitirelim: رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ “Ya Rabbi, Sen bizi affeyle, Sen bize merhamet eyle. Zira merhamet edenlerin en hayırlısı (yegane merhamet eden) Sensin Sen!” (Mü’minûn Suresi, 23/118) اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِكْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِه وَأَصْحَابِهِ أَجْمَعِينْ وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.