Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

[TABLE=width: 100%]

[TR]

[TD=colspan: 2]

[/TD]

[/TR]

[TR]

[TD=colspan: 2]Akıl daralması ve fikrî kısırlık - Taraf - 05.11.2013

 

[/TD]

[/TR]

[TR]

[TD=colspan: 2][TABLE]

[TR]

[TD][/TD]

[TD] [/TD]

[TD]DOÇ. DR. FURKAN AYDINER * / Aklını özgürce kullanmak için makamını terk eden Nietzsche veya fazla parayı zihnini fuzuli meşgul eder diye reddeden Tolstoy gibi evrensel aydınlar şöyle dursun, başımızdakilere doğru klavuzluk yapacak yerel aydınlarımız bile yok. Eserleri ve tesirleri ölümünden sonra devam edecek Cemil Meriç gibi mütefekkirlerimiz de yok artık

[/TD]

[/TR]

[/TABLE]

 

 

Geçen gün bir vali ile belediye başkanı arasındaki horuz döğüşünü izleyince hayli utandım. Bulunduğu makamın vizyon, vakar ve izzetini idrakten yoksuncasına kameralar önünde birbirlerine kafa tutuyor. “Benim çöplüğümde işin ne senin” dercesine birbiriyle dalaşıyorlardı. Bıraksalar belki de adam gibi döğüşeceklerdi. Kimbilir öylesi daha iyi olurdu. Çünkü, hem reytingleri artar, hem de Türkiye’de yaşanan akıl daralmasını anlamaya vesile olurlardı.

Kanaatimce, rozet kavgası ve kadın dikizleme lafı yaşanan entellektüel erozyonun, zihinsel daralmanın, fikrî kısırlığın doğurduğu liyakatsızlık vesığlaşmanın göstergesi. Servet, siyaset, şöhret ve şehvetle zihinleri daralan beyin takımı başkalarına yol göstermek şöyle dursun ne söyleğini bile idrak edemiyor. Kimilerinin aklı cebine inmiş, para dışında birşey düşünmüyor. Kimileri iktidar herşeymiş gibi makam uğruna aklını liderinin cebine koymuş. Kimileri şan ve şöhret uğruna kanal kanal dolaşıp zihinsel servetini tüketmiş. Kimileri de şehvet tutkusuyla aklını köreltmiş. (Şehvetin aklı daraltıp rasyoneliğe mani olduğu ampirik çalışmalarla sabit.) Sonuçta zihnen boş yetişen nesiller boş şeylerle boşu boşuna ömür geçiriyor. Nietzsche’nin tabiriyle varlıkları insanlık için bir kazanç olmadığı gibi yoklukları da bir kayıp olmayacak.Yıllardır uzaktan takip ettiğim bu akıl daralmasının hem üniversitelerde, hem siyasette, hem bürokraside zirve yaptığını bu yazın daha yakından müşahede ettim.

BİR NESLİ HEBA EDİYORLAR

28 Şubat sonrasında üniversitelerde tam bir akıl tutulması yaşanınca yurtdışına çıkmaya karar vermiştim. On beş seneden sonra geçici olarak geri döndüğümde sözde solcuların idaresindeki üniversitelerin sözde sağcıların eline geçtiğini gördüm. Kimilerine göre bu devrimsel değişiklik olsa bile benim gördüğüm sadece isimsel değişiklikti. Aslında üniversitelere hâkim olanlar ne solcu ne de sağcı denirdi. Olsa olsa sığcı demek lazım onlara. İlim peşinde koşmak yerine etiket, makam ve şöhret peşine düşmüşler. Toplumsal gelişmenin beyni olup ülkeyi ileriye taşıyacaklarına sığ görüşler ve menfaatleruğruna bir nesli heba ediyorlar. Dünyayı okuyacak liderler yetiştirmek yerine, içi boş mezunları başımıza gönderip bizi dünyaya maskara ediyorlar. Bunun içindir ki, nufusumuzun onda birine bile denk gelmeyen İsrail, bilim alanında onlarca Nobelli çıkarırken biz henüz bir tane bile çıkaramadık. Çünkü, dünya Nobel vermeyi konuşurken biz rozet vermeyi konuştuk. Dünya beyinleri okuyan teknolojileri geliştirirken biz beynin dış örtüsüyle uğraştık. Dünya beyinlerin sesli ve görüntülü görüşmelerini hergün kaydeden istihbari teknolojileri kulanırken biz dedikoduları beyne işlemekle oyalandık.

Daralan akılların hâkim olduğu üniversitelerden elbette basit meseleler için didişen bürokratlar çıkar. Makamının hakkını verip topluma hizmet etmek yerine toplumun imkânlarını kendine hizmet ettirir. Doğrusu bu yazınbürokrasideki ayak oyunlarına bir derece muttali olunca midem bulandı. Geleceğimizden ciddi endişe ettim. 28 Şubat öncesi oyunların dindar versiyonunun oynandığını gördüm. Dünyaya hoşgörü dersi verenlerin bürokraside kendinden gayrı kimseyi hoş görmeyerek cemaat liyakatıyla hareket ettiğini duydum. İktidarın ise, meslek liyakatını esas yapacak bir sistem yerine, yandaş liyakatıyla yanlışa başka bir yanlışla cevap verdiğini öğrendim. Oysa iki yanlış asla bir doğru etmez. Kaldıki bu yanlışlarla gemi batarsa iki taraftan da kurtulan olmayacak. Garip olanı, akıllar bu basit gerçeği anlayamacak kadar daralmış.

Aklını özgürce kullanmak için makamını terk eden Nietzsche veya fazla parayı zihnini fuzuli meşgul eder diye reddeden Tolstoy gibi evrensel aydınlar şöyle dursun, başımızdakilere doğru klavuzluk yapacak yerel aydınlarımız bile yok. Eserleri ve tesirleri ölümünden sonra devam edecekCemil Meriç gibi mütefekkirlerimiz de yok artık. Yabancı kelimeler ve felsefi kavramlarla karışık bilgiçlik taslayan düşünce özürlüsü şovmen entellektüellerimiz var sadece. Ateşböceği misali kendine bile yetmeyen parlak fikirleriyle milleti aydınlatmaya çalışıyorlar. Oysa, 21. yüzyılın derin ve girift sosyal, siyasal, askerî ve felsefi dalgalarını anlamaktan bile acizler. Dar ufuklarıyla gemiyi idare eden kaptanların ufuklarını daha da daraltıyorlar. Kaldı ki, fikirleri olsa bile, menfaatlerini kaybetmek korkusundan onları özgürce paylaşacak cesaretleri yok. Beyin takımını oluşturan danışmanların Başbakan önünde elpençe dururken çekilen resimleri bunun müşşahas bir delilidir.Başbakan’ın önünde ceketinin düğmesini bile açıp rahat edemeyen danışmanlar ona nasıl fikirlerini rahatça açsın ki?

Bırakın gerçek aydını, derinlikli analiz yapacak yazarımız bile yok. Birgün okumayınca birşeyler eksik kalır diyecek gazetemiz de yok. Bundandır ki, haftada bir saat Türkçe gazetelere bakmayı yeterli görüyorum. Bazen o bile fazla geliyor. Çünkü, magazinel haberler ve basit polemikler dışında bir şey bulmak zor. Oysa, hergün New York Times’ı okumayınca eksiklik hissediyorum. Fikirlerine katılmazsam bile araştırmacı gazetecelikle yazdıklarını okumak ufkumu genişletiyor.

Görüntülü medyada durum daha da vahim. Ekranlar şöhret ve şehvetle sarhoş olmuşların işgaline uğramış. Belden aşağı konuşmalar ve seviyesiz sataşmalarla zihinler daraltılıyor. Türkiye’de iken on sene boyunca evimde TV olmadığı hâlde bir eksiklik hissetmedim. TV izlemediğim için cahil kaldığımı söyleyen olmadı. Oysa, PBS’deki bazı programları takip etmeyi ihtiyaç hissediyorum. Çünkü bilimsel, soysal ve siyasal olayları anlamama yardımcı oluyor.

Üniversiteler, bürokrasi, siyaset ve medya bu denli akıl daralması yaşayınca elbette sokaklar daha dehşet verici. İnsanlar çok sınırlı kelimelerle çok sığ konularla günlerini heba ediyorlar. Tabii ki, onlara değil, onları bu hâle sokan başlara kızmak gerek. Korkarım başımızdaki başların akılları başlarına gelmezse hem aşımızı hem de başımızı kaybedeceğiz. Hiç uzağa gitmeye gerek yok. Başımızı kaldırıp kapı komşumuz Suriye’de uluslarası derin güçlerin oynadığı oyunlara bakmamız yeterli. Ne diyelim Allah başımızdaki başlara bol akıl versin.

[/TD]

[/TR]

[/TABLE]

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Dein Kommentar

Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.

Gast
Auf dieses Thema antworten...

×   Du hast formatierten Text eingefügt.   Formatierung jetzt entfernen

  Nur 75 Emojis sind erlaubt.

×   Dein Link wurde automatisch eingebettet.   Einbetten rückgängig machen und als Link darstellen

×   Dein vorheriger Inhalt wurde wiederhergestellt.   Editor leeren

×   Du kannst Bilder nicht direkt einfügen. Lade Bilder hoch oder lade sie von einer URL.

×
×
  • Neu erstellen...