Webmaster Geschrieben 15. September 2014 Teilen Geschrieben 15. September 2014 İçimizdeki Simonlar Türkiye, dışarıdan ve içeriden uygulanan kuvvetleMENGENEYE alınmak isteniyor! Ama devlet eski devlet olmadığı için bunu kabul etmiyor! Gereken cevabı veriyor ve mücadeleye karakteriyle katılıyor! Tarihimizin bize verdiği rolle soyunduğumuz her kavgadan başımız dik ayrılıyoruz! Kendimizi keşfettiğimiz her ringde zaferle yumruğumuzu kaldırıyoruz! Hem içeride hem dışarıda böylesine rakiplerle mücadele eden yeryüzündeki tek ülke Türkiye! 1815'lerde küçük küçük TİCARET anlaşmalarıyla başlayan süreçte bu toprakların bütün çocukları esir alındı! Eş zamanlı olarak Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak, Pomak diye ayrıldı! Yetmedi; Alevi- Sünni zenginliğimiz ayrılık tohumları olarak piyasaya sürüldü! Bu tür operasyonların çoğu maalesef TÜRK BAYRAKLARININ yer aldığı logolu gazeteler tarafından yapıldı! O logolardaki bayrağımızın arkasındaki gerçekBAYRAĞI hiç göremedik! Gösterilmedi! Önümüze çıkan herkes sahteydi! Güçlerini dışarıdan aldıkları için onlara bağlıydı! Bu toprakların değerlerine düşmandılar! Bunu draje draje manşetlerle hayata geçirdiler! Hiç tanımadığımız coğrafyaya düşman olmuştuk! Ne Kürt ne de Arap dostumuzdu artık! Sadece bizim kaybedeceğimiz bir oyunun en ateşli savunucusu yine biz olmuştuk! Gelin size GÖRÜNÜŞÜYLE ÖZÜ ARASINDA UÇURUM olan bir hikaye anlatayım! Hikaye dediğim şu an bölgeyi sarsacak olan IŞİD'in kurucu kahramanı! Anlatacaklarım da bana ait değil! Amerika'da konuşulan ama ne hikmetse bize bir türlü gelmeyen tartışmalardan... Şu an ABD devleti IŞİD'i kontrol etmek, durdurmak, belki de yok etmek için ayakta! Ya da öyle olduklarını söylüyorlar! Bölgede korku salan örgüt militanlarının altındaki koca ciplere ve monte edilmiş yüksek teknolojik silahlara kimse sahip çıkmıyor! Kuzeyde BEYAZ, aşağıda ise SİYAH cip kullanan IŞİD militanlarının sahibi yok! Bu kadar silah, bu kadar cephane, bu kadar insan, bu kadar para... Ama sahipsizler! Ve maskeliler! İLGİNÇ! Neyse... Devam edelim... Biliyorsunuz CIA eski BAŞKANI David Petraeus'un IŞİD örgütünü Bağdadi ile konuşup Irak'ta kurduğunu yazmıştım! Bunu ilk kez burada okumuştunuz! Amerika'da faaliyet gösteren "Veterans Today" adlı bir internet sitesi var! Günümüzde neredeyse bütün büyük haberler internete kaymaya başladı! Birileri artık bu kanalları kullanıyor! Bu site, IŞİD terör örgütü lideri Ebu Bekr el-Bağdadi'nin gerçek adının Simon Eliot (Eliot Shimon) olduğunu yazdı... Bunu da Edward Snowden'ın elindeki belgelere dayandırdı! Bu küçük ama çok önemli ayrıntı Amerika ile İsrail'i zor durumda bıraktı! Ben, David Petraeus'un ünlü işadamı Kravis'e bağlı çalıştığını yazdım! Yahudi sermayesi IŞİD'i destekliyordu!Kravis sıradan biri değildi! Başkan Obama'nın yüzüne "Türkler'e verdiğin desteği artık çek!" diyebilecek kadar kendinde güç bulan biriydi! Konuyu anlatmak için hatırlatıyorum! Petraeus ile Biden da akrabaydı! "Veterans Today"in bu açıklaması şiddetle yalanlandı! Böyle bir şeyin mümkün olamayacağı açıklandı! Ancak Snowden'ın cevabı vardı... Elindeki belgelere göre IŞİD'in başında görülen Ebu Bekr el- Bağdadi, 1971 yılında Tel Aviv'de Yahudi bir anne ve babadan dünyaya gelmişti! 11 yaşında MOSSAD tarafından eğitilen ve Filistinliler'in arasına konulan Simon Eliot, 17 yaşında MOSSAD'ın en güvendiği ajanlar listesine girdi. Ardından Bağdat'a gitti. Bağdat'ta okudu ve El Kaide'ye girdi. Çok önemli işlere imza attı. MOSSAD, Samarra'da hayatını kaybeden aynı isimli Ebu Bekr el-Bağdadi'nin kimliğini Simon Eliot'la birleştirdi. Artık Simon yoktu ve dünya onu Ebu Bekr el-Bağdadi olarak tanıyordu! Edvard Snowden tarafından sızdırılan Amerika NSA teşkilatının çok gizli bilgilerinden birinde de IŞİD teşkilatının yapısı anlatılıyordu! Amerika, İngiltere ve İsrail gizli servislerinin IŞİD lideri ile olan ilişkileri net olarak görünüyordu. Bunu gören çok isim yoktu! Ama Türkiye ile Rusya bunları biliyordu! Putin, Snowden'dan gelen bütün bilgilere satır satır hakimdi! B DOSYASI isimli klasör sadece IŞİD'i ve bölgede yakında kurulacak olan planı içeriyordu! BIDEN'in BARZANİ ile yaptığı 11 telefon konuşmasını doğru okuyunca IŞİD'e verilen son görevin ne olduğu da ortaya çıktı! Irak'a iki kez giren ve Kürtler'i Türkler'le birleştirmek isteyen Amerika, şimdi işi yavaşlatıp biraz da uzatma derdindeydi! Biden bu nedenle Barzani'yi telefonda IŞİD'le korkutup REFERANDUMDAN vazgeçirmek istiyordu! Kürt kardeşlerimizin Anadolu ile buluşması ve beraberinde petrol kartının dünya piyasalarına sürülmesi büyük korku yarattı! Baronların kurduğu sistemin alarm vermesiydi bu! Rusya ile İran'ın para birimi olarak DOLARDAN çıkması zaten atılmış büyük bir adımdı! Ankara'nın Kürt petrolünü Akdeniz'le buluşturması ikinci büyük travmaydı! Bakın; Enerji Bakanı, 16. petrol dolu geminin Ceyhan'dan hareket ettiğini açıklar açıklamaz İngiliz medyası ateş açtı! Saniye saniye Ankara takip ediliyordu! Rahatsız olanlar belliydi! Çayın taşıyla çayın kuşunu vurup eti de kimselere bırakmayan Kraliçe ve adamları şimdi bölgede huzursuzdu! Maliki'den sonra onun koltuğuna gelen ismin de İngiltere'de uzun yıllar tahsil hayatı olmuştu! Bu adamlar hiç zar atmıyorlardı! Ancak Türkiye'den gelen ezberlerini bozacak bir çıkış hiç hesaplarında yoktu! Bütün bu aksiyonları bozmak için içeriden vurmaya kalktılar! İçeride görev alanların görünümü YERLİ olsa da akıl ve kalpleri yabancıydı! Obama çok net söyleyemese de Türkiye'nin rotasının arkasındaydı! Onun da içeride sorunları var! Dengelerin üzerinde gitmek zorunda! Irak'ta bu nedenle bir orta yol bulma derdindeler! Türkiye'nin içinde olmadığı hiçbir formül hayata geçirilemez! Her senaryo Ankara'ya göre yazılmak zorunda! Irak'ta referandumun iptali de geçici bir erteleme! İsteseler de istemeseler de Fatih'in torunlarıyla Selahaddin Eyyubi'nin torunları elele verecek! Bizi bizden ayıranlar buradan sökülüp atılacak! Bu büyük oyundu ve 150 yıl önce bu tuzağa düştük! Dünyanın dengesi için bu tezgahı bozmak zorundayız! BAĞDADİ örneğinde olduğu gibi karşımıza çıkanların gerçekte KİM OLDUĞUNU çözmekle işe başladık! Arkası gelecek! Pirincin içindeki siyah taşlar atıldı, gitti! Şimdi en zor olan evredeyiz! BEYAZ TAŞLARI ayıklıyoruz! Artık 77 milyondan da çok fazlayız! Bütün bölge biziz! Herkesin gözü İstanbul'da, Ankara'da! Kendimizi fark etmek, zafere giden yoldaki ilk taş! Ne mutlu ki özümüze döndük! Bizi, bir kez daha bulduk! Mesele buydu! Gerisi teferruat! NOT: Yazamam ama MİT son yıllarda BAĞDADİ'nin hikayesinden çok daha önemli bir operasyona imza attı! Eğer o gün gelirse, o ismi ve yaptıklarını açıklarım! Ya da bir kitapta toplarım! "Geri geldik" diyorum ya, boşuna değil... Devletinizle gurur duyun! Ergün Diler, Takvim, 12.09.2014 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 15. September 2014 Autor Teilen Geschrieben 15. September 2014 [h=1]Türkiye'ye IŞİD tuzağı..[/h]IŞİD'e ortak operasyon üzerinden Türkiye'ye bir tuzak mı kuruluyor? Ortada çok ciddi bir durum var ve Türkiye kamuoyu bir şeylere zorlanıyor. Rehine eylemini planlayanlar ile operasyona zorlayan irade arasında nasıl bir bağlantı var? Gelin birlikte düşünelim... ABD ve Avrupa ülkeleri öncülüğünde Irak'a IŞİD üzerinden yeni bir uluslararası operasyon hazırlığı yapılıyor. NATO ülkeleri arasında bu yönde yoğun diplomatik hareketlilik var. ABD Dışişleri Bakanı'nın Bağdat ziyaretine, ABD'li yetkililerin Türkiye'ye baskısına, Almanya'nın Türkiye'yi 'IŞİD'i destekleyen ülke' pozisyonuna sokma çabalarına bakılırsa yakında Irak merkezli önemli şeyler olacak. Bugün S. Arabistan'da toplanacak zirve sonrası operasyon kararı uygulamaya geçebilir. Zira iki aydır çevresel şartları oluşturma konusunda müthiş bir çalışma yürütüldü ve ortam hazır hale getirildi. Bütün bu koşuşturma içinde odak noktası Türkiye ve Ankara'nın alacağı tavır. ABD ve Avrupa ülkeleri operasyon kararını zaten verdiler. Bölge ülkelerinin ise, onların bu kararı karşısında bir seçeneği ya da fikri hiçbir zaman olmadı. Şimdi hepsi birlikte Türkiye'ye baskı yapıyor. 1 MART TEZKERESİ GİBİ Baskı, operasyona ortak olma konusunda değil, işin ağırlığını Türkiye'nin omuzlarına yükleme konusunda oluyor. Yoksa istedikleri anda havadan ortak operasyonlar yapabilirler. Zaten IŞİD mevzilerini uzunca bir süredir vuruyorlar. Bir haftalık yoğun hava saldırısına ek olarak Bağdat yönetimi ile Kuzey Irak yönetiminin kara güçlerini kullanabilirler. Ama bunu yapmıyorlar. Çünkü Bağdat'ın ve K. Irak'ın kara gücü buna yeterli değil. İşte tam bu sırada gözleri Türkiye'ye dönüyor. 'Türkiye'siz yapamayız' diyenlerin 'Türkiye'nin kara güçleri olmadan yapamayız' demek istediklerini pekala biliyoruz. Yani Türkiye'den kara operasyonu için asker istiyorlar. Sanki 1 Mart tezkeresi dönemi yeniden yaşanıyor. Asker verin gerisine karışmayın. Siz savaşın biz bölüşelim. Siz ölün biz sömürelim, haritaları belirleyelim. Siz savaşın ama Irak'a karışmayın. Karışırsanız işte böyle konsolosluk yetkilileriniz rehin alınır ve eliniz kolunuz bağlanır... Yok öyle yağma... Londra'dan kalkıp Irak'a giden IŞİD savaşçıları için İngiliz medyasına servis edilen 'Türkiye göz yumuyor, onları koruyor' propagandası kadar ikiyüzlü, sahtekar bir diplomasi trafiği var ortada. PEKİ REHİNELERİ KİM KAÇIRDI? Açık söyleyeyim: Musul konsolosluğunu basıp 49 insanımızı rehin aldıran akıl ile Türkiye'yi IŞİD cephesine sürmeye çalışan akıl aynıdır.. Ne de olsa onların rehineleri yok. Türkiye'yi IŞİD ile rehineler arasında dar bir alana sıkıştırıyorlar. Ortak operasyona destek vermezse 'IŞİD'i destekliyor' kampanyası yapacaklar. Operasyona katılırsa rehineler riske atılacak. İşte, Türkiye'yi böyle bir ikileme mahkum eden irade de rehine eyleminin arkasındaki 'devlet iradesi' ile ayrıdır. Dahası bu irade, Suriye konusunda Ankara'ya kazık atan, onu yalnız bırakan iradedir. Ortada bir oyun tezgahlanıyor. Ancak senaryonun bütün unsurları apaçık ortadadır. Türkiye oyunun farkındadır ve onlar ne derse desin kendi doğrularını takip edecektir. Bölgenin esaslı meselelerinde Türkiye'nin hiçbir uyarısını ciddiye almadılar, endişelerine kulak asmadılar. Şimdi IŞİD bahanesiyle Türkiye'yi bir ateşin içine atmaya çalışıyorlar. Irak işgali ve sonrası oluşturulan statüko da Sünnileri, işgale direndikleri için, cezalandıran akıl bugünkü IŞİD meselesinin baş sorumlusudur. İşin daha da tuhafı, yeni operasyona hazırlanan ülkelerin Sünnilerin geleceği ile ilgili ellerinde hiçbir çözüm projesi yoktur. Öyleyse yaptıkları operasyon sonrasında bir başka IŞİD ya da örgüt ortaya çıkacaktır. Bırakın projeyi, ortada çözüm iradesi ve isteği de yoktur. İki aydır IŞİD konusundaki bütün haberler servistir. Kamuoyu mobilizasyonu içindir. IŞİD'i savunacak, normal görecek halimiz yok. Ama gerçeği de açıkça ortaya koymak lazım. Türkiye'nin yakın müttefiki olan bazı ülkeler, günahlarının kefaretini bize ödetmeye kalkışmasın.. Türkiye bu operasyonun içinde yer almamalı. Açık biçimde öne çıkmamalı. İŞİD meselesini çözmek, operasyon yapmakla Irak'ın meseleleri çözülmüyor. Sünni Arapların meselesi çözülmüyor. Onların meselesi çözülmeden de Irak'ta hiç bir mesele çözülemez. Oradaki güç boşluğu doldurulmuyor. IŞİD giderse yeni bir IŞİD gelecek ve bugün operasyon yapan ülkelerin hepsi kendi çıkarları için bu örgütlere destek verecek. Bu yüzden IŞİD bir abartmadır. Gözleri kör etmedir. Diğer esaslı meseleleri kamufle etme işidir. SİZ ÖNCE SURİYE MESELESİNİ ÇÖZÜN Türkiye elbette bir NATO ülkesidir. Elbette uluslararası kurumların ortağıdır. Elbette küresel ölçekte operasyonlarda üzerine düşeni yapacaktır. Ancak nedense bu uluslararası kurumların öncelikleri her zaman bizim aleyhimize işlemektedir. O ülkelerin bizim bölgemizde yol açtıkları yıkımlardan, yaptıkları yanlışlardan, bu yanlışların bedelini ödemekten hakikaten bıktık. Yarın oradaki rehinelerden birinin bile başına bir iş gelirse bunun hesabı nasıl verilecek? Yoksa birileri içeride böyle bir hesaplaşmayı mı arzuluyor? İnsanın aklına bu bile geliyor... ABD ve Avrupalı çıkarları, öncelikleri için harekete geçmek, operasyonun merkezinde yer almak, asker göndermek Türkiye için çok ciddi biçimde düşünülmesi ve uzak durulması gereken bir konudur. Gitsinler kendi meselelerini kendileri çözsünler. IŞİD'den önce Suriye meselesi vardı. Orada hiçbir şey yapmadılar. Bir adım bile atmadılar. Verdikleri sözlerin hiç birini yerine getirmediler. Suriye meselesi çözülmeden IŞİD meselesi çözülmez. Bunu bari bilmiyorlar mı? Ama dertleri o değil ki... Dertleri IŞİD'den daha çok Türkiye... Bunu bilmeyen kalmadı. Öyleyse gidin işinize... Ibrahim Karagül, Yeni Safak, 11.09.2014 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 15. September 2014 Autor Teilen Geschrieben 15. September 2014 Yeni Safak İBRAHİM KARAGÜL 13.09.2014DİĞER YAZILARI 3. Irak Savaşı ve IŞİD'i Cehenneme göndermek!Bir önceki yazıda; 'Türkiye'den asker istemeyin. Kara gücü olarak Bağdat yönetimine ait askerleri ve Kuzey Irak yönetiminin askeri birliklerini kullanın. Ancak bunu yapsanız bile bu birlikler üzerinden kara operasyonu başarılı olmayabilir' demiştim. Gerçekten de öyle yapıyorlar. Kürt yönetiminin askeri unsurları ile IŞİD karşısında tanklarını toplarını bırakıp kaçan Bağdat yönetiminin askerlerini kara gücü olarak kullanacaklar. Ayrıca Suriye ve Irak'taki hemen bütün örgütleri de bir çatı altında toplayacaklar. En azından şu ana kadar böyle bir hazırlığın işaretleri var. Tek bir noktaya odaklanmışlar. Oluşturacakları koalisyonun ne tür sorunlara yol açacağını, yapacakları operasyonun arkasında nasıl bir enkaz bırakacağını, kaç tane daha örgüt ortaya çıkaracağını, bunun da Irak-Suriye hattında sonu gelmez çatışmalara yol açacağını hesap etme gereği bile duymamışlar. 3. Irak Savaşı Kim ne derse desin bu, 1991 Körfez Savaşı ve 2003 Irak işgalinden sonraki 'Üçüncü Irak Savaşı'dır. Her ABD başkanına bir kahramanlık hikayesi yazılır. Galiba Barack Obama için de böyle bir senaryo hazırlandı. O da bir savaş kahramanı olacak ve gelenek değişmeyecek. Ortadoğu'da hiçbir savaş çözüm üretmemiş, tam tersine sorunları alabildiğine artırmış, bir iken ona çıkarmıştır. Bir örgüte karşı küresel koalisyon oluşturma projesi başlı başına bir skandaldır. Koca ülkeleri bir araya getirip, Irak-Suriye hattına yönelik enerji rekabetleri için hizaya sokmak, koalisyona katılan ülkeler için utanç vericidir. Üstüne üstlük bir de buna 'terörle mücadele' denmiyor mu? İnsanın yerin dibine giresi geliyor. 11 Eylül sonrası küresel ölçekte terörle mücadele seferberliğinin altından neler çıktı çok çarpıcı biçimde tanık olduk. Terörle mücadele ve ahlak dersi verenlerin bütün dünyaya terör yöntemleri ihraç ettiğini, bunu da yeni uluslararası gerçeklik olarak pazarladığını, bir çoğumuzun maalesef bu palavralara inandığını gördük. İşkence ve insanlık suçları bize terörle mücadele adı altında yutturuldu. 2003 Irak işgalinin çirkinlikleri sadece bu ülkedeki yüzbinlerce ölüm değildir. Tüm insanlık için en ahlaksız yöntemlerin normalleştirilmesidir. Bu ahlaksız işgal ardında sadece terör ve kaos bırakmıştır. IŞİD'i doğuran çevresel şartları ABD üretmiştir. Şimdi kalkıp bize, bu coğrafyada yaşayanlara yeni yalanlar, kendince gerçekler sunmasın. ABD ve malum koalisyonun bu bölgede hiçbir kredisi yoktur, hiçbir ahlaki değer taşımadıkları da tescillenmiştir. IŞİD'İ DEĞİL IRAK'I CEHENNEM BEKLİYOR Basit diplomatik yöntemlerle, kıvrak manevralarla çözülebilecek sorunları Anglo-Amerikan sağcı davranış bozukluğu ile çözmeye kalktığınızda ortada sadece enkaz ve felaket bırakırsınız. Son elli yıldır bu gerçek hiç değişmemiştir. ABD başkanlarına kahramanlık hikayeleri yazma adına milletler kıyıma uğratılmış, ülkeler harabeye çevrilmiştir. Obama'nın 'IŞİD'i cehenneme gönderme' stratejisi bundan hiç de farklı değildir. Belki IŞİD Cehenneme gitmeyecek ama Irak'ı cehennem gibi bir gelecek bekliyor. Irak ve Suriye'nin kaderi artık birleşmiştir ve İran sınırından Akdeniz kıyısına kadar uzanan bölge bu gidişle daha uzun süre huzur bulmayacaktır. 3. Irak Savaşı'nda ABD'nin liderliğinde oluşturulan koalisyona on Arap ülkesi destek veriyor. Bu destek üzerine tezler, düşünceler üretilemez ve bu destekle bir yere varılamaz. Bu ülkelerin kendi tercihleri ve inisiyatifleri olduğunu kimse iddia edemez. Onlara sadece rol verilir ve uygularlar. Bugüne kadar bölgeye yönelik ABD planlarından hiç birini sorguladıklarına şahit olmadık. Ancak İran, Suudi Arabistan ve İsrail'in aynı paydada buluşması oldukça dikkat çekici. Görünüşte bu bir terörle mücadele ve erdemli bir davranış olarak kabul edilebilir. Bence hiç de öyle değil. İran ve İsrail'in özel gündemi burada ciddi biçimde örtüşüyor. Buna S. Arabistan'ın talimatla hareket etmesini de eklersek bu ortaklığın olmayan sırrı da çözülmüş olur. IŞİD'İN EN BÜYÜK ZARARI TÜRKİYE'YE IŞİD en büyük zararı Türkiye'ye verdi. Konsolosluğumuz basıldı ve insanlarımız rehin alındı. Bunlardan bir tanesinin başına bir iş gelmesi Türkiye'yi ayağa kaldırır. Öyleyse akl-ı selimle hareket etmek gerekiyor. Askeri operasyon rehineleri tehlikeye atar. ABD ordusu, bir yıldır IŞİD'in elinde bulunan kendi rehinelerini kurtarmak için bir operasyon yaptı. Sonuç? Örgüt ABD'li bir gazeteciyi öldürdü. Terörle mücadele konusunda hiçbir ülke Türkiye kadar istikrarlı ve kararlı olmadı. Bir çok ülke, 'benim teröristim, senin teröristin' derken Türkiye bu konuda hep ilkeli durdu. Dolayısıyla yapılacak askeri müdahalede Türkiye'nin tavrını bu açıdan sorgulamak insafsızca olacaktır. Türkiye'nin bu konudaki kararlılığı Irak'taki terör örgütlerine karşı da devam edecektir. Bu işbirliği her zaman yapılacaktır. Terör örgütleri üzerinden, ölüm mangaları üzerinden Irak'ta hükümet kuranların Türkiye'nin bu tavrını sorgulama hakları yoktur. Türkiye için Irak meselesinde köklü çözümler önceliklidir. Bu konuda da onların hiçbir işbirliği projesi ve önerisi yoktur. Daha doğrusu Irak ve Suriye'nin sorunlarının çözülmesine yönelik bir uluslararası irade söz konusu değildir. Batı, bu konuda ikiyüzlüdür, çifte standartlıdır. IŞİD BİR ENERJİ HARİTASIDIR! IŞİD sadece Sünni meselesi değildir. IŞİD bir enerji kavgasıdır. Örgütün daha ilk günden bu yana özellikle enerji haritasını izlemesi dikkatlerden kaçmamalıdır. Irak ve Suriye'nin petrol bölgelerine, boru hattı güzergahlarına yönelmekte özellikle Sünni bölgelerdeki enerji havzalarını denetim altına almaya çalışmaktadır. Ayrıca IŞİD'in S. Arabistan'ın petrol bölgelerine yöneleceği bile konuşulmaktadır. Öyleyse örgütün bu gücü nereden aldığı devletler kadar şirketler üzerinden de sorgulanmalıdır. Endişem, yapılacak operasyonun Irak ve Suriye'de sonsuz çatışmalara neden olmasıdır. Kürtleri ve Şiileri böyle ön cephede kullanmak çok ciddi mezhepsel krizlere, çatışmalara neden olacaktır. Etnik ve mezhep eksenli çatışmalar alabildiğine yapılacaktır. Sünni Arap, Şii Arap ve Kürtler arasında derin uçurumlar ve düşmanlıklar doğuracaktır. Zaten var olan kimlik eksenli cepheleşme önü alınmaz hale gelebilecektir. IŞİD sadece bir formattır. Saldırıların ardında yepyeni örgütler yepyeni formatlarla ortaya çıkacaktır. Yani korkumuz rehinelerimizdir ve yeni örgütler ve yeni çatışmalardır. 'Obama'ya kahramanlık hikayesi yazma' ve 'IŞİD'i Cehenneme gönderme' projesi yaygın çatışmalar demektir. Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan hatta S. Arabistan'ın bu çatışmaların içine çekilmesi ya da terör saldırılarının bu bölgelerde tırmanması demektir. Unutmayın savaş oyunu oynamak isteyenlerin elinde yarına ilişkin hiçbir çözüm projesi yoktur. Sadece yıkım vardır. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 7. Oktober 2014 Autor Teilen Geschrieben 7. Oktober 2014 07 Ekim 2014 Salı 14:01 [h=1]IŞİD Pentegon laboratuvarında üretilmiş bir örgüt[/h] Bence bunlar bilerek yapılan yanlışlar değildi. Asıl amaç buydu Risale Haber-Haber Merkezi Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi, ABD'nin gizli planlarının bulunduğunu, El Kaide gibi IŞİD'in de Pentegon'daki laboratuvarlarda üretilmiş bir örgüt olduğunu söyledi. IŞİD'le mücadele için dünyayı ayağa kaldıran ABD'nin nasıl bir mücadele öngördüğünün merak edildiğini ifade eden Selvi, "Şu ana kadar IŞİD'e hava operasyonları ile darbe vurmaya çalışan ABD'nin karadan Kürtleri ve Özgür Suriye Ordusu'nu kullanmadan öte kısa, orta ve uzun vadeli bir planı var mı?" diye sordu. ABD'nin Türkiye'ye sunduğu plana göre ABD'nin IŞİD'le 3 yıllık bir mücadeleyi öngördüğüne dikkat çeken Selvi, "Peki bu plan Türkiye açısından tatmin edici bulundu mu? Amerika'ın IŞİD'le mücadele planının Türkiye açısından tatmin edici bulunmadığı sonucuna ulaştım. Amerikan planının güvenlik ağırlıklı olduğu ve kalıcı bir çözümü öngörmediği kanaati oluşmuş. Bu çok önemli bir nokta. Çünkü IŞİD'i ortaya çıkaran şartlara yönelik bir çözümünüz olmadan sadece güvenlik boyutlu bir mücadele yürütürseniz, başarılı olamazsınız. Bu aynı zamanda ABD'nin IŞİD olayını tam olarak anlamadığını ortaya koyuyor" dedi. ABD'nin gizli planlarının olduğunu vurgulayan Selvi, El Kaide gibi IŞİD'in de Pentegon'daki laboratuvarlarda üretilmiş bir örgüt olduğunu belirterek yazısını şöyle sürdürdü: "Irak'ın işgali yanlıştı. İşgalden sonra Sünni Arapların sistemin dışına atılıp, cezalandırılması ikinci yanlıştı. Irak'ın başına Sünni düşmanı Şii Nuri El Maliki'nin getirilmesi ve ısrarla tutulması katmerli yanlıştı. Suriye'de Esed'in yönetimde kalması yanlışlar zincirinin en büyük halkasıydı. Esed'le IŞİD arasındaki işbirliğinin dikkate alınmaması yanlışlar zincirinin bugünlere gelmesine yol açtı. Bence bunlar bilerek yapılan yanlışlar değildi. Asıl amaç buydu. El Kaide üzerinden 11 Eylül'ü, Irak ve Afganistan işgallerini gerçekleştiren ABD, IŞİD üzerinden bölgeyi yeniden dizayn ediyor. Soğuk savaş döneminde Sovyet tehdidi üzerinden dünyayı dizayn edenler, sıcak savaş döneminde ise ürettikleri örgütler üzerinden bu düzenlemeyi yapıyorlar. El Kaide gibi IŞİD de Pentegon'daki laboratuvarlarda üretilmiş bir örgüt." "Bu aşamada Türkiye'nin rolü çok önemli. Siz İŞİD'le mücadeleyi füzelerin ucunda aramayın. Sizin o füzeleriniz ne Irak'a ne Afganistan'a demokrasi ve huzuru getirmedi. IŞİD'le mücadelenin yolu Bağdat'tan ve Şam'dan geçiyor. Sünni Arapların hakça temsil edildiği Irak ve Suriye yönetimlerini ihdas ederseniz, silahlı mücadelenin zemini ortadan kalkar. Ama bu en büyük finansörlerinden olan Esed'i Şam'da tutarak olmaz. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 10. Oktober 2014 Autor Teilen Geschrieben 10. Oktober 2014 https://www.youtube.com/watch?v=auUXyTYcCng Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 10. Oktober 2014 Autor Teilen Geschrieben 10. Oktober 2014 [h=1]IŞİD hadisleri![/h] Bir çekim kaydında Cübbeli Ahmet Hoca umre kıyafetiyle uçakta umre yolcularının arasında görülüyor. Umre yolcuları uçakta etrafına dizilmişler Cübbeli Ahmet Hoca da Arap aleminden büyük bir alimin IŞİD ile alakalı olarak kendisiyle paylaştığı iki hadisi onlara aktarıyor ve tercüme ediyor. Bendeniz de Youtube üzerinden Cübbeli Ahmet Hocanın konuşmasını merakla dinledim. Ardından hadisin kaynağına ulaşmaya çalıştım. Bereket, kitap yanımda duruyordu. Daha önce de kısmen kitabı tetkik etmiştim. Zira, Arap Baharıyla birlikte kıyamet alametleri veya fiten hadis külliyatı yeniden gündeme gelmişti. Bu konunun en önemli kaynağı da Nuaym Bin Hammed’ın Fiten adlı kitabıydı. IŞİD ortaya çıkmadan birisi bu hadisi okusa; belki de hayret eder ve ihtimal vermezdik. Lakin IŞİD’in çıkışından sonra hadisi okuduğunuzda gerçekten de onlarla bire bir örtüştüğünü mütalaa ediyorsunuz. Bu mutabakat İnsanı çarpıyor. Birinci hadis, Hazreti Ali’ye dayandırılıyor. Söz konusu hadis, hadis terimlerine göre merfu değil, mevkuf cinsinden bir hadistir. Bir de senedinde hıfzı itibarıyla zayıf olan İbni Lahia bulunmaktadır. Muhaddislerce zayıf bir ravi addedilmiştir. Bununla birlikte, hadisin metnine baktığınızda gerçekten de anılan zümreye birebir intibak ettiğini görerek çarpılıyor ve hayrete düşüyorsunuz. Bu kadar da intibak olur mu, diye hayretler içinde kalıyorsunuz. Hazreti Ali’ye (R.Anhu) dayandırılan hadiste şöyle denilmektedir: “Siyah bayrakları gördüğünüzde yerinizden kıpırdamayın. Ellerinizi ve ayaklarınızı hareket ettirmeyin (harekete geçmeyin). Sonra kendilerine ehemmiyet verilmeyen zayıf bir topluluk zuhur eder. Kalpleri demir parçaları gibidir. Onlar devlet sahipleridir (hum ashabu’d devle). Ne söz ne de ahit tanırlar. Hakka çağırırlar ama kendileri hak ehli değildir. İsimleri künyedir. Nisbetleri ise köy ve şehirlerdir. Saçları kadın saçı gibi uzatılmış ve salınmıştır. Aralarında ihtilaf çıkıncaya kadar bakidirler. Sonra Allah hakkı dilediğine verir…(El Fiten, Hafız Nuaym Bin Hammad, Daru’l Beyan el Arabi, Ezher civarı Kahire, hadis numarası 558, s: 136)” bu hadisin sağlamasını Ebubekir Bağdadi üzerinde yaptığınız da; adı karşımıza İbrahim Avad İbrahim Ali Bedri olarak çıktığı halde; onu tayyetmiş ve Ebubekir’i seçmiştir. Siyah bayrakları ve halife ünvanı gibi, ismi de sahtedir. Bu sahtecinin ikinci sahteliği, nisbetindedir. Samarra’lı olduğu halde kendisini Bağdad’a nisbet etmiştir? Niye? Psikopatlıktan olsa gerek! • Hadis bir uyarı mahiyetindedir. Müslümanlardan onlara uymamaları ve onlardan uzak durmaları isteniyor. Onların lehinde harekete geçmeyin ve kandırılmayın denilmek isteniyor. Bu durumda ilan ettikleri hilafet gibi siyah bayrakları da sahte. Zira, başka hadislerde siyah bayraklılardan en azından üç kısmından bir kısmının Mehdi’ye müzahir olacakları ifade edilmektedir. Burada farklı bir siyah bayraklılar grubundan bahsedilmektedir. Bunlar müteşabih topluluktur. Mesih’in yerini almaya namzet Deccal ve avenesi gibi benzeşik ve müteşabih bir topluluktur. Hazreti İsa’nın ifadesindeki gibi onları meyve ve eserlerinden tanırsınız. Bunlar psikopatlar topluluğudur. Tarzları, bir zamanlar Cezayir’de faal olan GIA tarzına benzemektedir. IŞİD ile alakalı ikinci bir hadis de Ebu Hureyre (R. Anhu) tarikiyle rivayet edilmiştir. Geçmiş dönemde okuduğum halde bende bir izi bırakmamış! Bu hadisin senedi Peygamberimize kadar ulaşıyor. Mevkuf değil, merfudur. Bu hadise göre Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: “Benden sonra size dört fitne gelecektir. Birincisinde, kanlar (dökülmesi) helal kılınacaktır. İkincisinde hem kanlar hem de mallar helal kılınacaktır. Üçüncüsünde ise hem canlar hem mallar hem de uçkurlar helal kılınacaktır. Dördüncüsü ise örten, kapatan, bürüyen kör ve sağır bir fitnedir; denizdeki dalgalar gibi kabarır, hareket eder. Hiç kimse ona karşı bir sığınak bulamaz. Şam’da tayf ve karaltı gibi dolaşır; Irak’a çöreklenir. Eliyle ve ayaklarıyla el Cezire’yi (Kürt bölgesi) vurur (Cübbeli Ahmet Hoca’nın bu hadisteki el Cezire’yi Suudi Arabistan olarak yansıtması isabetli olmasa gerek). Ümmet, derinin tabakhanede çekiştirilmesi gibi çekiştirilir, belaya maruz kalır. Kimse ‘yeter, yeter’ diyemez ve bir yerden kalksa diğer yerde patlak verir ve çöreklenir (hadis no: 87, s: 31)….” • Hadislerin senedi hakkında ne denilirse denilsin; metni tamamen günümüze ve IŞİD’e intibak ettiği bir vakıadır. Bunda hiç şüphe yoktur. Gerçekten de Nuaym Bin Hammad meşhur bir muhaddistir ve Buhari’nin hocaları ve kaynakları arasında yer alır. Özellikle fiten ve ahirzaman alametleri ile ilgili hadislerin rivayetinde iştihar etmiştir. Bu yönüyle sahabeden Huzeyfe bin Yeman hazretlerine benzer. O da şerden sakınmak için Peygamberimize gelecekteki fitnelerden ve şer dönemlerden sormuştur. Genellikle IŞİD’in yöntem ve icraatlarına karşı çıkan alimler bu nevzuhur hareketi Harici hareket kapsamında değerlendirmişler ve onlara Haricilerle ilgili hadisleri yansıtmışlardır. Lakin Nuaym Bin Hammad’ın anılan rivayetleri, IŞİD ile alakalı olarak Haricileri kapsayan umum hadislerin dışında özel hadislerin de mervi olduğunu gösteriyor. Sıhhat derecesi tartışmalı olsa da bu rivayetler Hazreti Peygamberin konuyu ümmetine aktardığını zanni galip ile ifade ediyor. IŞİD gerçekten de kaba saba anlayışlarıyla birlikte İslam alemine zarar vermiş ve Suriye’de mücadeleyi uzatmış, kilitlemiş ve kayıpları artırmış ve masumların helakına sebep olmuştur. Bu hadisleri Arap dünyasından mühim bir alimin Cübbeli Ahmet Hoca ile paylaşması ve aktarması onun da kamuoyuna duyurması yerinde ve hayırlı bir hizmet olmuştur. Bu fitne dönemlerinde bilenlerin ilimlerini ortaya çıkarmaları hayati değerde öneme haizdir. Bunu ehli bidatın bütün renkleri konusunda da yapmalıyız. Hizbullah gibi konularda zamanında gerekli uyarı ve ikazlar yapılmadığı için ümmetin gözüne ve yüreğine perde inmiştir. Doğru ile yanlışı ayırt edemediğinden yanlış büyümüş ve IŞİD gibi bünyeye zarar vermiştir. Mesele mezhepçilik değil, ümmetin perişanlığıdır. Ehl-i bidat meselesi hafife alınabilecek bir mesele değildir; İslam ümmetini parçalayan ve düşmanlarının emellerine hizmet eden bir araçtır. Humeyni devriminin sonuçları ve Ebubekir Bağdadi’nin faaliyetleri bizi kendimizi yeniden gözden geçirmeye sevk etmelidir. Başkalarının şöyle veya böyle araçlarıyla yollarımızı ayırmalıyız. Batılla çoğalmaktansa hak ile yalnız kalmak evladır. Mustafa Özcan, Yeni Akit, 18.08.2014 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 6. November 2014 Autor Teilen Geschrieben 6. November 2014 06 Kasım 2014 Perşembe 09:45 [h=1]IŞİD, ABD hapishanesinde kuruldu[/h] Amerikan gazetesi, tüm dünyanın başına bela olan IŞİD terör örgütünün kuruluş yerinin, ABD'nin Kuveyt'te kurduğu Bucca Hapishanesi olduğunu yazdı ABD merkezli Washington Post gazetesi, Kuveyt sınırında bulunan Bucca Kampı adlı hapishanenin Irak Şam İslam Devleti'nin "şekillendiği" yer olduğuna dair bir habere yer verdi. Gazetenin "Bucca Kampı: IŞİD'in doğum yeri haline gelen ABD hapishanesi" başlığıyla aktardığı haberde, Irak Savaşı esnasında tutuklanan "en tehlikeli cihatçıların" kaldığı hapishanenin IŞİD'in gelişiminde büyük rol oynadığı belirtiliyor. 100 bin kişinin hapis yattığı ve açıldıktan aylar sonra kapanan hapishanedekilerin serbest bırakılmasıyla tutukluların ailelerinin "çok sevindiği" ifade edilen haberde, polis şefi Saad Abbas Mahmut'un endişelendiği söyleniyor. "SERBEST BIRAKILANLARIN YÜZDE 90'I ÇATIŞMAYA GERİ DÖNDÜ" Washington Post'tan Anthony Shadid'e konuşan Mahmut, serbest bırakılanların yüzde 90'ının çatışmaya geri döneceğini vurgulayarak, "Bu adamlar bahçeye çiçek ekmiyorlardı, sokakta gezinmiyorlardı. Problem çok büyük ve tehlikeli. Maalesef Irak hükümeti ve yetkililer problemin ne kadar büyüdüğünün farkında değil" diyor. "BENZERSİZ BİR ORTAM" Gazete, Bucca Kampı'nın IŞİD'in oluşumunda etkin olduğunu belirtirken, kendini halife ilan eden IŞİD lideri Ebu Bekir el-Bağdadi'nin de aralarında bulunduğu üst düzey IŞİD'lilerin burada tanışmış olabileceği söyleniyor. Hapishane yetkilileri, analistler ve askerlere göre, Bucca Kampı, mahkumların radikalleşmesi ve işbirliği açısından "benzersiz bir ortam" oluşturdu. BAĞDADİ BEŞ YIL KALDI Terör örgütünün içindeki üst düzey dokuz kişinin daha önce Bucca Kampı'nda yattığının altı çizilen haberde, Bağdadi'nin beş yıl kampta kaldığı ifade ediliyor. IŞİD içinden Bucca Kampı'nda hapis yatanlar arasında, örgütün iki numarası Ebu Müslim Türkmen, askerî birliğin hayatını kaybeden lideri Hacı Bekir ve yabancı militanların lideri Ebu Kasım dikkat çekiyor. Militanların hapse girdiklerinde de "cihatçılar" olduğu vurgulanan haberde, Bucca Kampı'nın mahkumları "daha fazla radikalleştirdiği" kaydediliyor. Haberler Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 29. November 2014 Autor Teilen Geschrieben 29. November 2014 http://youtu.be/GJ6fVZGWiV0 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 12. Dezember 2014 Autor Teilen Geschrieben 12. Dezember 2014 Kafa kesme görüntüleri montaj mı?Dünya12 Aralık 2014, Cuma 10:41IŞİD'in Suriye'de kaçırılan gazeteci James Foley'nin başının kesildiğini gösteren videonun CIA'in stüdyolarında hazırlandığı iddia edildi.IŞİD, ilk duyulmaya başladığı andan itibaren 'Nereden çıktı bu adamlar?' sorusunu akıllara getirdi. İnternette birkaç tıklamayla bu örgütün CIA-Mossad tarafından yaratılmış bir proje olduğuna ilişkin binlerce yazı okuyabilirsiniz. Komploculara göre kafa kesme videoları bile stüdyo işi...2010 yılında Washington Post gazetesi komplocuları çok mutlu edecek bir haber yayınladı. Haber CIA'nın 2010'da El Kaide lideri Usame Bin Ladin'e benzer bir aktör ile çektiği sahte videoyu konu alıyordu. Videoda görülen sahte Ladin içki içiyor, erkeklerle seks yapıyordu. CIA, bu videoyu Irak'ta dağıtarak El Kaide içinde bir çatlak oluşturma amacındaydı. Ancak son anda videonun yayınlanmasından vazgeçildi. Amerikan istihbaratının 'amacına ulaşmak için' sahte video ve fotoğraflar yarattığı hep ileri sürülen bir teoriydi ama bunun gerçek olduğunu ilk kez bu gazete haberi ortaya koydu.HEPSİ BİRER PRODÜKSİYONŞimdi ise benzer teoriler tüm dünyaya korku salan IŞİD için ortaya atılıyor. Bir anda yüzlerce Toyota arabayla ortaya çıkan bu siyah bayraklı adamlar nasıl oldu da kendi devletlerini kuracak kadar güçlü bir hale geldi? Örgüt üyelerine ayda 400 dolar verecek kadar büyük finansal güce nasıl ulaştılar? Tank gibi ağır silahları Esad ordusundan aldılar da bunları kullanmayı nasıl hemen öğrenebildiler? Nasıl dünya medyasıyla yarışır düzeyde ve HD kalitede videolara, dergilere imza atabiliyorlar? İşte bu sorular hep komplo teorisyenlerinin ekmeğine yağ sürdü. IŞİD'in aslında ABD'nin ve İsrail'in Orta Doğu hakimiyetini sağlamak için ortaya çıkarılmış bir yapay örgüt olduğu iddiası dillendirildi.IŞİD'in Musul'da bir cami önündeki meydanda infaz ettiği peşmerge askerinin videosunda da aynı teknolojinin kullanıldığı, görüntünün stüdyoda çekilip cami görüntüsünün önüne montajlandığı belirtiliyor.İŞTE O STÜDYOABD'den Avustralya'ya, Japonya'ya kadar birçok ülkede yaşayan komplo teorisyenlerinin bu konu hakkında yazacak bir şeyleri var. Japonlar yazmakla kalmayıp işi IŞİD'in (CIA'nın) Greenbox stüdyosunun illüstrasyonunu yapmaya kadar götürdü.IŞİD'in kafasını keserek geçen Ağustos'ta infaz ettiği ilk batılı rehine olan ABD'li gazeteci James Foley'in cesedini 1 milyon dolara satmak istediği iddia edildi. Militanlar, ailesine cesedin gerçekten Foley'e ait olduğunu kanıtlamak için DNA örneği verebileceklerini, üstelik bunu da Türkiye sınırından teslim edebileceklerini açıkladı.Kaynak: Vatan Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 17. Februar 2015 Autor Teilen Geschrieben 17. Februar 2015 BOKO HARAM VE IŞİD'İN ARKASINDA MOSSAD VE CIA VAR Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir, Boko Haram ve IŞİD'in arkasında MOSSAD ve CIA'nın olduğunu söyledi. Boko Haram ve IŞİD'in arkasında MOSSAD ve CIA var 17 Şubat 2015 Salı 13:38 Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir, Euronews'e verdiği röportajda Boko Haram ve IŞİD terörünün arkasında Amerikan istihbarat teşkilatı CIA ve İsrail istihbarat teşkilatı MOSSAD'ın olduğunu söyledi. Ömer El Beşir, IŞİD ve El-Kaide gibi hareketlerin yanında savaşan radikal gençlere karşı şiddetin, daha aşırıcılığa neden olabileceğini; kendilerinin ise başarılı bir proje geliştirerek, yakaladıkları militanları, belirli bir akademik grup tarafından diyalog ile ikna ederek olumlu sonuçlar aldıklarını söyledi. Ömer El Beşir, "IŞİD ve Boko Haram'ın arkasında CIA ve Mossad vardır. Bu tür eylemleri Müslümanlar yapmaz" dedi. Euronews, röportajın tamamının yarın yayınlanacağını duyurdu. Türkiye Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 7. August 2015 Autor Teilen Geschrieben 7. August 2015 IŞİD’in petrolünü Almanya satıyorBatı ülkelerinin IŞİD ikiyüzlülüğü bir kez daha ortaya çıktı. Koalisyon uçakları ile IŞİD’i vuran Almanya, el altından örgütün Irak ve Suriye’deki petrollerini uluslararası pazarda satıyor. Almanya IŞİD’den aldığı petrolü Tartus limanı üzerinden Avrupa’ya aktarıyor. Milyonlarca dolarlık petrol gelirini ise nakit olarak örgüte ödüyor.Yayınlanma Tarihi:*07.08.2015 08:45Dünyanın en zengin terör örgütü IŞİD'in en önemli gelir kaynağı Suriye'de kontrol ettiği petrol alanları. IŞİD'in kontrolündeki petrolü dünya piyasalarına nasıl sevk ettiği ortaya çıkmaya başladı. İstihbarat birimlerinin yetkili mercilere verdiği bilgi notuna göre IŞİD'in Suriye ve Irak'ta faaliyet gösteren Batılı ülkelerin şirketleri üzerinden petrolü uluslararası piyasalara sattığı tespit edildi.AL PETROLÜ VER SİLAHIIŞİD'in uluslararası koalisyonun bombardımanına rağmen nasıl ayakta kaldığı yönündeki soruların cevapları batılı ülkelerin şirketlerinin yaptığı ticarette gizli. Bu kapsamda IŞİD'in Suriye topraklarında ele geçirdiği petrol yataklarından elde ettiği petrolü iç tüketim ve silah alımında kullandığı biliniyor. IŞİD'in petrolün varilini 20 dolarlar seviyesinde sattığı bazı pazarlıklarla bu tutarın 15 dolara kadar düşürüldüğü belirtiliyor.ESED REJİMİ PAZARLIYORMusul kentine 2014 yılı haziran ayında saldıran IŞİD terör örgütü burayı ele geçirmesiyle önemli petrol sahasına da kavuşmuştu. Musul'un yanı sıra Suriye tarafındaki petrol sahalarını da elinde bulunduran IŞİD, bu bölgelerde çıkarılan petrolün satışı sayesinde bugüne kadar ayakta duruyor. IŞİD'in söz konusu petrolü yerel piyasalara satışında Esed'in akrabaları ile onlarla işbirliği yapan Kürt kaçakçıları kullanıyor.TARTUS ÜZERİNDEN AVRUPA'YAAncak bu petrolü uluslararası piyasalara sevkiyatında ise yerel kesimlerin gücü yok. Suriye'de ve Irak'ta faaliyet gösteren batılı firmalar işte bu aşamada devreye giriyor. IŞİD'le mücadelede koalisyon güçleri arasında bulunan Almanların IŞİD'in faaliyet gösterdiği yerlerde çalışan kendi şirketlerini gözden uzak tutuyor. Varil fiyatı 15-20 dolarlar seviyesinde satılan bu petrolü uluslararası piyasalara verilmesinde en büyük rolü Alman firmaları üstleniyor. Almanlar petrolü Avrupa'ya aktarmak için iki güzergah kullanıyor. Bunlardan ilki İran ve Dubai üzerinden Avrupa'ya gönderilmesi diğer ise Tartus limanı. IŞİD'in petrolünü alan Almanlar tankerlerle petrolü Akdeniz kıyısındaki Tartus Limanına ulaştırıyor. Buradan da gemilerle petrol Avrupa ülkelerine gönderiliyor.Pazarlıkta aslan payı Esed'eEsed rejimi IŞİD'in kontrolünden uluslararası piyasalara gönderilen petrolden besleniyor. Alman şirketleri üzerinden petrol sevkiyatına ses çıkarmayan Esed'in tonlarca petrolden kendi ihtiyacı için de yüksek miktarda alım anlaşmaları yaptığı belirtiliyor. Diğer dikkat çeken nokta ise Esed rejimini ayakta tutan bazı kesimler aynı zamanda İranlı firmalarla da ilişki içerisinde yer alıyor. Esed rejiminin kendi kontrolündeki bölgelere elektrik ve su ihtiyacı konusunda IŞİD ile anlaşmalar yaptığına dikkat çekilen bilgi notunda, Alman firmalarının bu petrolü de Esed'in kontrol ettiği bölgeler üzerinden (Şam başta olmak üzere) uluslararası piyasalara gönderdiği ifade ediliyor.Distribütörlük bile kurmuşlarBrend petrolün 49-50 dolarlar seviyesine düştüğü bugünlerde IŞİD'den ciddi miktarda petrolün uluslararası piyasalara sevk edildiğine dikkat çekiliyor. Suriye'de faaliyet gösteren Alman firmalarının söz konusu petrolü sistemli şekilde dünya piyasalarına gönderdiğini kaydeden yetkililer, “Bu iş bidonla, varille, hortumla yapılmıyor. Ciddi distribütörlerin bu işleri yaptıkları tespit edildi" değerlendirmesini yaptılar.Örgüte paralar peşin veriliyorAlman firmalarının aldıkları petrolün bedelini ise nakit olarak IŞİD'e ödedikleri, örgütün aldığı parayı öncelikle iç tüketim ihtiyaçlarında harcadığı kaydedildi. Nakit olarak milyon dolarların döndüğü piyasada iç tüketim ihtiyaçlarının dışında kalan miktarın ise IŞİD tarafından silah temininde kullandığı belirtiliyor. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.