Webmaster Geschrieben 1. November 2014 Teilen Geschrieben 1. November 2014 * * ERMENİLER İLE KÜRTLER AYNI ETNİK KÖKENDEN Mİ GELİYOR? BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ BU KONUDA NE SÖYLÜYOR? Prof Dr. Ahmet Akgündüz Bu iddialar 1900’lü yılların başından beri ileri sürüle gelmiştir. Hatta 1919 yılında Paris’te başlayan Barış Konferansı’na Şerif Paşa’nın başkanlığında bir Kürt delegasyonu katılmıştır. Şerif Paşa, Paris Barış Konferansı’nı Kürtler lehinde etkilemek için bir dizi görüşme yaptı. Konferansta Ermenilerle Kürtleri İngilizler müstakil birer devlet kurmak için teşvik etmiş ve iki tarafın temsilcileri dağılan Osmanlı İmparatorluğu’nun külleri üzerinde bir Ermenistan ve Kürdistan kurulması konusunda anlaşmıştı. Kürt Şerif Paşa ile Ermeni temsilcisi Boğos Nubar Paşa arasında sağlanan mutabakat, din adamları ve halkın büyük tepkisi üzerine bozuldu. Hatta Şerif Paşa istifa etmek zorunda kaldı. 1985 Kürt - Ermeni bildirgesi bozulan ilk anlaşmanın bu sefer Marksist Kürtler eliyle imzalanması noktasında çok büyük ve özel bir anlam taşımaktadır. Öncelikle Ermeni Boğos Paşa ile Kürt Şerif Paşa’nın bu manadaki ittifaklarına en önce karşı çıkanlar Kürt Aşiretleri olmuştur. Ermeniler Doğu Vilayetlerinde tamamen azınlıkta bulunduklarından dolayı, ne keyfiyet ve de kemiyet itibariyle herhangi bir iddiada bulunamayacaklarından, Kürtleri kendi maksatları uğrunda kullanmak istemişlerdir. Kürtler namına hareket ettiğini iddia eden Şerif Paşa’yı kullanmışlardır. Kürtlerin Ermenilerle aynı ırktan olup olmaması meselesine gelince, Kürtlerin Ermenilerle aynı ırktan değil, bilakis Araplarla aynı ırktan yani Sami ırkından gelmektedirler. Aksi görüşte olanlar, Kürtler, Irak, İran, Türkiye ve Suriye'de yaşayan, Hint-Aryan kökenli olan halk olduğunu iddia etmektedirler. Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA ve Paris Kürt Enstitüsü'nün tahminlerine göre dünya'da ki Kürt nüfusu 14 milyonu bulmaktadır. Ayrıca eski SSCB ülkeleri ve Lübnan ile Kuveyt'te de Kürt toplulukları yer alır. Afganistan'da Kabil yakınlarındaki eski Kürt topluluğu bu ülkeyi 1970'lerde ki Afgan İç Savaşı sırasında terk etmiştir. Netice olarak şunu söyleyebiliriz ki, Kürtlerin Hz. Nuh’un Sam isimli oğlundan gelen Arapların da dahil olduğu Sami ırkından olma ihtimali daha büyüktür. Yoksa Yafes’in neslinden ve Ermeniler ile aynı kökten geldiği iddiası zayıf kalmaktadır . Şu andaki duruma gelince; Evvela, Doğu Anadolu’da ben Kürdüm diyenlerin önemli bir kısmı evlad-ı Resuldür yani Peygamber neslindendir. Buna bazı Alevi Kürdler de dâhildir. Bunların bir kısmı aslen - Karakeçili Aşireti gibi - Türk’türler. Bir kısmı Araptır. Elbette ki Kürt aslından gelenler de bulunmaktadır. Bediüzzaman hazretleri şöyle der; Anadolu asırlarca hilafet merkezi olmasından dolayı, Anadolu’daki insanların tam olarak hangi ırktan geldiğini ancak ve ancak levh-i mahfuzu inceleyerek tesbit etmek mümkündür. Bu konuda günümüzde ki Kürt meselesine de ışık tutacak olan Bediüzzaman SAİD NURSİ' nin cevabını aynen veriyoruz: ***** “KÜRDLER VE İSLÂMİYET" * Sebil-ür Reşad - 17 Mart 1920 / Sayı: 461 “...Bu hususda en ziyade söz söylemek salâhiyyetine haiz bulunan ve Kürdlerin salâbet-i diniye, necabet-i ırkiye ve celâdet-i İslâmiyesini bihakkın temsil eden ve “Dar-ül Hikmet’il İslâmiye” azasından Kürd eşraf ve mütehayyızanından bulunan fazıl-ı şehîr Bediüzzaman Said-i Kürdî Efendi Hazretleri buyuruyorlar ki: Boğos Nubar ile Şerif Paşa arasında akdedilen mukaveleye en müskit ve beliğ cevap, vilayat-ı şarkiyede Kürd aşairi rüesası tarafından çekilen telgraflardır. Kürdler camia-i İslâmiyeden ayrılmaya asla tahammül edemezler. Bunun aksini iddia edenler mutlaka makasıd-ı mahsusa tahtında hareket eden ve Kürdlük namına söz söylemeye selahiyettar olmayan beş on kişiden ibarettir. Kürdler, İslâmiyet nam ve şerefini i’la için beşyüzbin (500.000) kişi feda etmişler ve makam-ı Hilafete olan sadakatlerini, îsar ettikleri kan ile bir kat daha te’yid eylemişlerdir. Ma’hud muhtıranın esbab-ı tanzimine gelince: Ermeniler Vilâyat-ı Şarkiyede ekall-i kalil derecesinde bulundukları için; asla bir ekseriyet teminine ve ne kemiyyeten, ne de keyfiyyeten Şarkî Anadolu’da iddiayı temellüke muvaffak olamayacaklarını son zamanlarda anladılar.. Maksadlarına Kürdler namına hareket ettiğini iddia eden Şerif Paşayı alet etmeyi müsait ve muvafık buldular. Bu suretle Kürd ve Ermeni davası ortada kalmayacak ve Şarkî Anadolu'da ki iftirak âmâli mevki-i fiile çıkmış olacaktı. İşte, bu gaye ile o ma’hud beyanname müştereken imzalandı ve Konferansa takdim olundu. Ermeniler’in maksadı Kürdleri aldatmaktan başka bir şey olamaz. Çünkü ileride Kürdlerin kemiyyeten hal-i ekseriyette bulunduklarını inkâr edemeseler bile, keyfiyyeten, yani ilmen, irfanen kendilerinden dûn oldukları bahanesiyle, Kürdleri bir millet-i tabie haline getirecekleri muhakkaktır. Buna ise, aklı başında olan hiçbir Kürd taraftar değillerdir. Zaten Kürdler bu beyannameye yalnız sözle değil, bilfiil muhalif oldukları isbat ediyorlar. Kürdlük davası pek mânâsız bir iddiadır.. Çünkü herşeyden evvel Müslümandırlar.. Hem de salâbet-i diniyeyi taassub derecesine isal eden hakiki müslümanlardan... Binaenaleyh, Ermenilerle aynı ırktan bulunup bulunmadıkları meselesi, onları bir dakika bile işgal etmez. اَْلإِسْلاَمِ جَبَّ الْعَصَبِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةَ İslâm, uhuvvet-i İslâmiyeye münafi olan kavmiyyet davasını men’ eder. Esasen bu, tarihe ait bir şeydir.. Kürdlerin asıl ve nesepleri ne olursa olsun, İslâmdan iftiraka vicdan-ı millîleri asla müsaid değildir. Bununla beraber, Kürdlerin Arap kavm-i necibi ile ırken alâkadar bulunduğu hakâik-i tarihiyedendir. İslamiyyet, herhangi bir ırkın diğer bir unsur-u İslâm aleyhine olarak menfî surette intibah hâsıl etmesini kabul edemez. Binaenaleyh, Kürdleri Müslümanlıktan ayırmak isteyenler esasat-ı İslâmiyeye muhalif hareket ediyorlar. Fakat bunlar da kimlerdir? Bir iki kulüpte toplanan beş on kişiden ibaret!.. Hakiki Kürdler kimseyi kendilerine vekil-i müdafi’ olarak kabul etmiyorlar. Onların vekili ve Kürdlük namına söz söyleyecek ancak Meclis-i Mebusan-ı Osmaniyedeki mebuslar olabilir. Kürdistan’a verilecek muhtariyetten bahsediliyor... Kürdler, Ecnebî himayesinde bir muhtariyeti kabul etmektense, ölümü tercih ediyorlar. Eğer Kürdlerin serbesti-i inkişafını düşünmek lazım gelirse; bunu Boğus Nubar ile Şerif Paşa değil, Devlet-i Aliye düşünür. Hülâsa: Kürdler bu hususta kimsenin tevassut ve müdahalesine muhtaç değildirler. Seyyid Abdülkadir Efendinin beyanat-ı ma’lumesine gelince: Bu hususta şimdilik bir şey söyleyemem. Bununla beraber, bu beyanatın tahrif edilip edilmediğini bilemiyorum” . Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.