carpe_fortunam Geschrieben 20. Februar 2010 Teilen Geschrieben 20. Februar 2010 Asr-i Saadette saadet timsali bir yuva, dareyn huzuru ile dolu bir hane, ask esintileri... dinleyin canlar... bu Suheyb ile Hifâ´nin hikayesi Medine'nin kadinlari hem güleryüzlü, hem de güzeldirler. Ancak Hifa Hatun baska güzeldir ve bambaska gülümser. Öylesine sicakkanli ve öylesine samimidir ki kadinlar onu canlari gibi severler. Oglu, abisi, erkek kardesi olanlar akraba olmaya kalkar, hatta bazilari beylerine ister. Onu ciddi ciddi sikistirir, araya hatirlilari koyup, izdivaç teklif ederler. Hifa Hatun'un methi hizla yayilir ve çok uzaklara gider. Birakin hekimleri, tüccarlari, vezirler, sultanlar siraya girer. Ancak o Necasi gibi bir Imparatoru bile reddeder sadece ve sadece Allah'in rizasini diler. Ama taliplerin ardi arkasi kesilmez. Kimi ayaklarina halilar serer... Kimi esigine cevahirler döker... Yüz kizil tüylü deveyi getirip kapisina baglayanlari mi sorarsiniz, yoksa saray anahtarlarini önüne atanlari mi? Hifa Hatun bütün bunlara dönüp bakmaz bile, Efendimizin huzuruna çikip "Ey Allah'in Resûlü" der, "bana cennete götürecek bir sey ögretir misin?" Dogrusu o, Peygamber Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) gündüzleri oruç tut' ya da 'geceleri namaz kil' gibi bir tavsiyede bulunacagini sanir ama Server-i Kâinat "Önce evlenmen lâzim" buyururlar "zira bununla dininin yarisini emniyete alirsin!" Hifa, büyük bir teslimiyetle boynunu büker ve "siz kimi münasip görürseniz ben ona raziyim" der. Mâlum, o siradan bir hanim degildir ve onu nikahina alacak erkegin de "özel" olmasi gerekir. Lâkin Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ne kimseye ümid verir, ne de kimsenin ümidini kirar. Her zamanki gibi pratik bir çare bulur "yarin sabah mescide ilk gelenle evlen" buyururlar. Bu teklifi herkesin hosuna gider, talipler erken kalkmak için tedbirler düsünür, kendilerince hazirlik yaparlar. Bu haberi elbette Hazret-i Suheyb de duyar ama dikkate almaz. Zira o fakir ve kimsesiz biridir. Evi yurdu yoktur ve karnini zor doyurur. Kah agaç altlarina uzanir, kâh mescid gölgelerine kivrilir. Uzun boyuna ragmen o kadar zayiftir ki, rüzgar sert esse ayaklarini yerden kaldirir. Ama bakin su ise ki o gece Allahü teâlâ bütün sahabelere derin bir uyku verir, Hifa Hatun'un talipleri gözlerine çöken agirliga yenilirler. Resulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) her zamanki gibi imsak sökerken mescide gelir ve büyük bir merakla talihli sahabeyi bekler. Nitekim mescidin esiginde bir gölge uzar ve Süheyb içeri girer. Resulullah Efendimiz namazdan sonra Hifa Hatunu çagirtip neticeyi bildirir. Hazret-i Hifa büyük bir teslimiyetle kabul eder. Efendimiz güzel bir hutbe okur ve nikah akidlerini yaparlar. Sonra sansli sahabeye döner "Ey Süheyb" buyururlar, "simdi hanimina bir hediye al ve tut elinden evine götür." Suheyb Radiyallahu anh ellerini çaresizlikle iki yana açar. "Iyi ama" diye mirildanir, "benim ne bir dirhem gümüsüm, ne de siginacak evim var." Hifa Hatun kocasinin boynunu büktürmez, ona içinde on bin dirhem gümüs olan süslü bir heybe gönderir ve "filanca yerdeki köskümü sana hediye ettim" der. Alemlerin Efendisi çok hislenir onlara hayir dualar ederler. Süheyb, o gün Medine sokaklarinda dolanir durur, aksama dogru utana sikila konaga sokulur. Kendisi için hazirlanan muhtesem sofradan ya bir, ya iki hurma alir ve "Ya Hifa" der, "biliyorum sen benim için bulunmaz bir nimetsin, ben ise senin için sadece mihnetim. Ben sükretsem gerek, sen sabretsen gerek. Ister misin su geceyi taat ve ibadetle geçirelim? zira Efendimiz (Sallallahü aleyhi ve sellem) "Cennette yüksek bir çardak vardir. Orada yalniz sükredenlerle sabredenler otururlar." buyurdular." Ve öyle de yaparlar. Seccadelerini gözyaslari ile islatir, kalplerini zikr ile aydinlatirlar. Cebrail Aleyhisselam olup biteni Resulullah Efendimize anlatir ve onlari Allahü teâlânin cenneti ve cemaliyle müjdeler. Ertesi sabah, namazdan sonra Efendimiz Suheyb'i yanlarina oturtur "Ey Süheyb" buyururlar "geceki halini sen mi anlatirsin ben mi anlatayim?" Süheyb gözlerini kucagina indirir, zor duyulan bir sesle "Allahin Resulü en iyisini bilir" cevabini verir. Efendimiz onlara "ne mutlu size" gibilerinden bakar, "Ikiniz de cennetliksiniz" buyururlar, "... ve Allahü teâlâyi göreceksiniz!" Süheyb derhal secdeye kapanir ve "Ya Rabbi!" diye yalvarir, "o ki beni magfiret ettin, günahlara bulasmadan canimi al!" Allahü teâlâ bu yanik duayi kabul eder, Suheyb, secdede kalakalir. Mescidde bulunanlar aglamakli olurlar. Resulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) "Size daha sasilacak bir sey söyliyeyim mi? Su anda Hifa Hatun da ruhunu Hakka teslim etti" buyururlar. Namazlarini, yüzü suyu hürmetine yaratildigimiz o yüce Server kildirir. Ikisini yanyana topraga birakirlar. Bas uçlarina küçük bir tahta çakar. Birine "sükredenlerden Suheyb" yazarlar, öbürüne "sabredenlerden Hifa!" ya rabbi, ya rabbi, ya rabbi, ya rabbi...! Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.