Adem Geschrieben 30. Mai 2005 Teilen Geschrieben 30. Mai 2005 Gýybete Karþý Tavýr Ýman hizmetine çok emeði geçmiþ büyük bir insandan dinlemiþtim: O, bir gün birkaç hususu haber vermek ve bir meselede de þikayetini arz etmek için Bediüzzaman hazretlerine gidiyor. Tam söze baþlayacaðý sýrada, Hazreti Üstad -o kendine has red ifade eden tavrýyla- “Kardeþim ben bir þey bilmiyorum” diyor. O zat, bir süre sonra bir fýrsatýný bulup tekrar söz alýyor; Üstad yine, “Kardeþim ben bir þey bilmiyorum” diyor. Bir kere daha deneyince yine ayný cevapla karþýlaþýyor: “Kardeþim ben bir þey bilmiyorum.” Bir baþka zaman, diðer bir abiden de benzer bir hatýra dinlemiþtim. O da demiþti ki, “Bir gün Üstad’ýn yanýna gittim. Bir meselenin halli için, belki birileri hakkýnda zemm de ifade eden bazý þeyler söyleyecektim. Üstad anlatmak istediðim mevzuyu bilmiyordu. Fakat, ben ne zaman söze baþlasam, “Kardeþim, ben dinlemek istemiyorum” deyip meseleyi kapattý. Ben anlatmakta ýsrar ettim; ara ara söze girmeye çalýþtým ama O da her defasýnda “Kardeþim, bu hususta bir þey dinlemek istemiyorum” dedi ve bana baþkalarýyla alakalý tek cümle söyleme fýrsatý bile vermedi.” Üstad’ýn davranýþý, su-i zanna, gýybete ve insanlar hakkýndaki kesin bilgiye dayanmayan hükümlere karþý tavýr alma demektir. Zannediyorum, biz de bir kaç yerde böyle ders versek, yanýmýzda vazifemizi alakadar eden konular haricinde konuþulmasýna fýrsat vermesek, su-i zanlarý seslendirme ve gýybetlere girmelerin alaný da kendi kendine daralacaktýr. O türlü hýrýltýlarýn alanýnýn geniþlemesi, biraz da bizim hýrýltýlara müsamahamýzdan kaynaklanmaktadýr. Kur’an’ýn halis bir talebesi, birisi aðzýný gýybete açtýðý zaman yiðitçe “Allah’a ýsmarladýk” deyip oradan uzaklaþmasýný bilmelidir. Bu mü’mince tavýrla gýybet meclislerini bir kaç defa terketseniz, su-i zanlarýný dillendiren kimselere “hoþçakalýn” deyip yanlarýndan ayrýlsanýz, zamanla onlar da sizin yanýnýzda o türlü þeylere teþebbüs etmemeye çalýþacaklardýr. Maalesef, biz müsamaha gösterilmemesi gerekli olan bir konuda müsamahalý davrandýðýmýzdan, gýybet edenlerin ve müfterilerin hareket alanlarýný da geniþletmiþ oluyoruz. Hadd-i zatýnda, Allah’a, Rasûl-ü Ekrem’e, Kur’an’a ve ahirete inandýðýný söyleyen bir insanýn, su-i zan ve gýybetle alakalý onca ilahî terhîbi ve tehditkâr ifadeyi duyup bildikten sonra hâlâ o þeni’ fiilleri iþlemesi anlaþýlacak gibi deðildir. Zira dinin emir ve yasaklarýný bilmesine raðmen onlardan bazýlarýný yerine getirip bir kýsmýný görmezlikten gelen insanlarýn durumu, kendi kitaplarýndaki bazý hükümlerle amel eden bir kýsmýný ise hiç görmemiþ gibi davranan bazý Ýsrailoðullarý’nýn durumu gibidir ki, Kur’an onlarýn yaptýðýný dini tahrif etme olarak anlatmýþtýr. Onlar, dinin bazý disiplinlerini hayata geçirmiþ, diðer prensipleri ise adeta yok saymýþlardýr. Doðrusu, bugün bazý mü’minlerin yaptýðý da bundan farklý deðildir. Kur’an-ý Kerim, gýybeti yasaklýyor, onu ölü kardeþinin etini yemek olarak ele alýyor, en büyük hayasýzlýk ve utanmazlýk sayýyorsa; fakat, buna raðmen insanlarýn bir kýsmý, onu hükümden iskat etmiþ gibi davranýp onun-bunun gýybetini ediyorlarsa, bu bir tahrif ve Kutsal Kitabýn canýna okuma demek deðil midir? Peygamber Efendimiz’den þeref-sudur olmuþ dünya kadar hadis-i þerif varken, onlarý görmezlikten geliyor ve o çirkin cürmü iþlemeye devam ediyorlarsa, bu, Allah Rasûlü’nün va’z ettiði hükümleri deðiþtirme deðildir de ya nedir?!. “Bizden önceki bazý kavimler, kendi kitaplarýný tahrif etti, Allah’ýn kelamý olmaktan çýkardý ve beþer lafýyla doldurdular.” deyip onlarý kýnarken ayný günahý iþleyerek dinin bazý emirlerini yok saymak o kavimlerin yaptýðýný yapmak deðil midir? Öyleyse, meseleye samimiyetle ve hakperestlik mülahazasýyla bakmamýz lazým. O zaman, birbirimize “Hele gelin, bir kere daha hakiki mü’minler olalým” dememiz gerektiðini anlayacaðýz. Evet, imanýmýz bugüne kadar aksayarak ve sekerek gelmiþse, hele gelin, hiç olmazsa bundan sonra aksamayan ve sekmeyen bir imanla Cenab-ý Allah’a yönelelim. Hele gelin, her hareketimizi ahiret hesabýna ve mizana baðlayarak, tartýlý ve ölçülü yaþamaya karar verelim. Ayrýca, tecessüste bulunma, iz sürme, insanlar hakkýnda kötü düþünme ve ihtimallere hüküm bina etme birer paranoya emaresidir. Hususiyle son zamanlarda bütün dünyayý saran paranoya kabusu en samimi mü’minlere bile tesir etmiþtir. Bugün, hissiyatý azýcýk kurcalanan hemen her insanýn bir sürü þüphe, tereddüt ve su-i zanla yaþadýðý görülecektir. Hemen herkesin “Þöyle demiþti, ondan þu mana çýkar; böyle söylemiþti, demek ki þöyle düþünüyor” türünden mülahazalarla yatýp kalktýðý ve çeþit çeþit vehimlerle dolu olduðu müþahede edilecektir. Oysa, Kur’an, kulaðý kîl ü kâle kapamayý, çirkin manzaralar karþýsýnda gözü yummayý, yakýþýksýz sözler söylemekten dili muhafaza etmeyi emretmektedir. En Büyük Kahramanlýk Evet, inanan gönüllerin mülahazalarý ve sözleri de imanlarý çerçevesinde olmalýdýr. Onlarýn konuþma ve sohbet mevzularýný dedikodular, gýybetler ve vehimler belirlememeli; her muhavereleri dinin emirleri etrafýnda, harama girmeme sýnýrlarý içinde ve rýza-yý ilahiye vesile olabilecek bir keyfiyette cereyan etmelidir. Unutulmamalýdýr ki, vifak ve ittifak tevfik-i Ýlahî’nin vesilesi, ihtilaf ve iftirak da baþarýsýzlýðýn ve maksada ulaþamamanýn sebebidir. Uhuvveti zedeleyecek her mülahaza, söz ve davranýþ, hayýrlý faaliyetlerinizin bereketini de alýr götürür. O halde, Allah’ýn sizi muvaffak kýlmasýný istiyorsanýz, uyuþmazlýk, kýrgýnlýk, kavga ve ayrýlýk sebebi olabilecek kötü düþünce, çirkin laf ve kaba tavýrlardan uzak durmalýsýnýz. Ýnsanlarý sizden uzaklaþtýracak, size karþý nefret hislerini tetikleyecek hal ve hareketlerden kaçýnmalýsýnýz. Hasýmca duygularla yanýnýza gelen insana bile bir gül uzatýp “Bunu mu almak istiyordunuz?” demeli ve onu da sýcak bir tebessümle karþýlamalýsýnýz. Nihayet karþý taraf da insandýr, muhatabýnýzýn gönlündeki buzlarýn eridiðini göreceksiniz. Baþkalarý size karþý insanca davranmasa bile, siz kat'iyen mukabele-i bilmisil (bir davranýþa aynýyla karþýlýk verme) mülâhazalarýna takýlýp kalmamalý, ölseniz bile mutlaka Müslüman karakterinin gereklerini yerine getirmeli ve –bir yazýda dendiði gibi– baþýnýza atýlan taþlarý, atmosfere çarpýp eriyen meteorlar gibi ýþýða çevirerek etrafýnýza maytap ziyafetleri çekmelisiniz! Zannediyorum, hakiki yiðitlik ve kahramanlýk da budur. Merhum M. Akif’in dediði gibi; Þehâmet dîni, gayret dîni ancak Müslümanlýk'týr; Hakîki Müslümanlýk en büyük bir kahramanlýktýr. Cebânet, meskenet, dünyâda, sýðmaz rûh-i Ýslâm'a... Kitâbullâh'ý iþhâd eyledim -gördün ya- da'vâma. Görürsün, hissedersin varsa vicdânýnla îmânýn: Ne müdhiþ bir hamâset çarpýyor göðsünde Kur'ân'ýn! Dinin emirlerini kýlý kýrk yararcasýna, ciddi bir titizlikle yerine getirmektir yiðitlik. Zulme uðrasan da zulmetmeme, ezilsen de ezmeme, hep Müslüman karakterine yakýþan tavrý sergileme, mefkûrenin muhabbetiyle yanarak sürekli onunla alakalý konularý düþünme, su-i zan, tecessüs ve gýybet gibi þeytanî tuzaklara düþmemedir en büyük kahramanlýk. Buna kýyasla, savaþ meydanýnda ölme çok küçük kalýr. Çünkü, bunda dinin için her gün yüz defa ölüp ölüp dirilme ve davan için ayakta durmaya çalýþma vardýr. Hasýlý, “Bilmediðin þeyin izini sürme!” mealindeki ayet her þeyden önce þüphe, tecessüs ve su-i zandan kaçmayý ve kesin bilgiye dayanmayan hükümlerle insanlarý suçlamamayý emretmektedir. Bununla beraber, bu ilahî kelam, yeterli araþtýrma yapýlmadan sadece söylentilere göre hiç kimsenin aleyhinde olunamayacaðýný; yalnýzca tahmin, varsayým ve bir kýsým teorilere dayanan bilimlerin mutlak doðru olarak kabul edilemeyeceðini; Cenâb-ý Allah ve Rasûl-ü Ekrem tarafýndan bize öðretilen ilme dayanarak her türlü hurafe ve batýl inançtan uzak durmamýz gerektiðini ve ilmi de bilgi muzahrefatýný da alýp iþleme vesileleri olan göz, kulak ve kalb gibi organlarýn da yaptýklarýndan mesul olacaðýný ifade etmektedir. Fethullah Gülen Herkul.orgdan Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
aylinyavuzx Geschrieben 30. Mai 2005 Teilen Geschrieben 30. Mai 2005 Simdiki zamanda giybet sohbetlerine katilmayanlari, dostluk cemberinden cikariyorlar maalesef... Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Rananur Geschrieben 7. September 2005 Teilen Geschrieben 7. September 2005 Evet malesef! Ama keske o ortamlara bizde girip bu havayi deyisdire bilsek! Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
ademade Geschrieben 7. September 2005 Teilen Geschrieben 7. September 2005 Nasil sokmazlar ya, hemde bal gibi gireriz o ortamlara. Hic bise diyemezler. Saten son zamanlarda böyle iyi huylu kisilere cok saygi duyuyorlar. Bence bunu degerlendirmeli! Selam. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
hesna Geschrieben 9. September 2005 Teilen Geschrieben 9. September 2005 slm zaten sen "arkadasim" diyene yaninda gezdigin kisilerle giybet etmek istemiyrosan seni zorlayamazlar eger ama gercekten arkadasinsa o sahiz senin bu hassazligina saygi duyarak giybet etmekten vaz gecer...hem bide onun giybet etmemesine vesile olmus olursun, tabii ki o kisi senin gercekten "arkadasinsa"... vesselam Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Rananur Geschrieben 10. September 2005 Teilen Geschrieben 10. September 2005 slma.a. Zaten iste herkes bilse giybetin nekadar yanlisbiseyin oldugunu zaten yapmazlarda iste malesef bagzi insanlar bu konu hakkinda cok az bilgiye sahip. Ben kendim mesela bagzi arkadaslarimda bunu anlatmaya calisiyorum, tabiiki kalkipta yüzlerine niye böyle konusuyorsunuzdemiyorum, öyle birsey konusuldugu vakit konuyu deyisdirmeye calisiyorum. Ama bagzen gercekden cok zor oluyor ve o insanlara takilmak istemiyorum, ama sonrada düsününce diyorumki benim gidip onlara bunu anlatmam lagzim enazindan tavirlarimla ve bunu yapamayinca kendimi cok kötü hissediyorum. vessleam Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.