Webmaster Geschrieben 12. September Teilen Geschrieben 12. September Uçak Korkusunu Yenmek: İslâmî Bir Bakış Evinin üstünden uçaklar geçerken, Bediüzzaman derinden derine sevinçli bir halde “Ben bunlarla (uçaklarla) iftihar ediyorum. Benim nev'imin icadı olduğu için, sair kainat kardeşlerime karşı nevimin hesabına iftihar ediyorum“ der. İnsanoğlu tabiatı gereği kaygı ve endişe taşır. Kur’an-ı Kerim’de: “İnsan aceleci olarak yaratılmıştır” (Kur´an, 21:37) buyrulur. Korku, bizi korumak için verilmiş bir histir, fakat çoğu zaman gerçek tehlike değil, zihnimizin ürünü olur. Uçak korkusu da böyledir. Oysa mümin bilir ki, göklerde de yerde de olan her şey Allah’ın kudret elindedir. Tevekkül: Her Şey Allah’ın Takdirinde Bir uçak havalanmadan önce, binlerce kontrol yapılır. Fakat aslında ne havalanma ne de inme Allah’ın izni olmadan gerçekleşebilir. Peygamber Efendimiz buyurdu ki: “Bil ki, ümmet sana bir hususta fayda vermek üzere toplansalar ancak Allah´ın sana yazdığı bir hususta fayda sağlayabilirler. Bir hususta zarar vermek için toplansalar, yine sadece Allah´ın senin için yazdığı bir hususta zarar verebilirler“ (Tirmizi, Kıyame, 59). O halde uçak korkusu aslında kaderi kabullenememekten doğar. Mümin ise bilir ki, Allah´ın takdiri daima hayırdır. Zikir ile Kalbi Teskin Etmek Korku anında kalp hızlı çarpar, akıl karışır. Böyle zamanlarda Allah’ı zikretmek kalbi huzura kavuşturur: “Bilesiniz ki gönüller ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur” (Kur´an, 13:28). Uçağa binerken ve havalanırken şu ayeti okumak kalbe ferahlık verir: “Bunları bizim hizmetimize veren Allah’ı tenzih ve tesbih ederiz. Yoksa bizim bunlara gücümüz yetmezdi. Gerçekten bir Rabbimize döneceğiz” (Kur´an, 43:13-14). Seyahati İbâdet Fırsatı Görmek Resulullah şöyle buyurdu: “Yolculuk bir çeşit azaptır“ (Buhari, Umre 19, Cihad 136, Et’ime 30; Müslim, İmâre 179; İbni Mâce, Menâsik 1). Yani yolculukta sıkıntı ve zahmet vardır. Fakat bu sıkıntıya sabreden mümin, sevap kazanır. Uçak yolculuğu da böyledir. Korku yerine sabır ve şükürle yaklaşan kimse, uçuşu bir ibadet vesilesi hâline getirir. Uçmak da Allah’ın Kanunlarından Biridir Kur’an’da buyurulur, “Semanın boşluğunda buyruk altına sokulmuş kuşları görmüyorlar mı? Onları (boşlukta) Allah’tan başkası tutmuyor” (Kur´an, 16:79). Bugün uçakların gökyüzünde kalması da Allah’ın koyduğu fizik kanunlarıyla mümkündür. Aerodinamik, yerçekimi, hava akımları, bunların hepsi Allah’ın yaratmış olduğu düzenin parçalarıdır. Yani uçmak, Allah’ın kudretinin ve sünnetullahın (yaratılış kanununun) bir tecellisidir. İlim ile Korkuyu Yenmek Vesvese ve korku çoğu zaman bilgisizlikten gelir. Bilgi ise, korkuyu yenmemizi sağlar. Uçak yolculuğu, istatistiklere göre dünyanın en güvenli ulaşım şeklidir. Binlerce pilot, mühendis ve görevli, yolcuların güvenliği için çalışır. Allah, insana akıl ve ilim vermiştir. Bu ilim sayesinde uçaklar icat edilmiş ve en güvenli seyahat imkânı sağlanmıştır. Mümin, bu nimeti de Allah’tan bilir. Vesvese Bediüzzaman Said Nursi, başından geçen bir olayı şu şekilde anlatır: “Bir zaman - Allah rahmet etsin - mühim bir zât kayığa binmekten korkuyordu. Onun ile beraber bir akşam vakti, İstanbul'dan köprüye geldik. Kayığa binmek lâzım geldi. Araba yok. Sultan Eyyüb'e gitmeğe mecburuz. Israr ettim. Dedi: ´Korkuyorum, belki batacağız!´ Ona dedim: ´Bu Haliç'te tahminen kaç kayık var?´ Dedi: ´Belki bin var.´ Dedim: ´Senede kaç kayık garkolur.´ Dedi: ´Bir-iki tane, bazı sene de hiç batmaz.´ Dedim: ´Sene kaç gündür?´ Dedi: ´Üçyüzaltmış gündür.´ Dedim: ´Senin vehmine ilişen ve korkuna dokunan batmak ihtimali, üçyüz altmış bin ihtimalden bir tek ihtimaldir. Böyle bir ihtimalden korkan; insan değil, hayvan da olamaz!´ Hem ona dedim: ´Acaba kaç sene yaşamayı tahmin ediyorsun?´ Dedi: ´Ben ihtiyarım, belki on sene daha yaşamam ihtimali vardır.´ Dedim: ´Ecel gizli olduğundan, herbir günde ölmek ihtimali var; öyle ise üçbin altıyüz günde hergün vefatın muhtemel. İşte kayık gibi üçyüzbinden bir ihtimal değil, belki üçbinden bir ihtimal ile bugün ölümün muhtemeldir, titre ve ağla, vasiyet et!´ dedim. Aklı başına geldi, titreyerek kayığa bindirdim. Kayık içinde ona dedim: ´Cenâb-ı Hak havf damarını hıfz-ı hayat için vermiş, hayatı tahrib için değil! Ve hayatı ağır ve müşkil ve elîm ve azab yapmak için vermemiştir. Havf iki, üç, dört ihtimalden bir olsa.. hattâ beş-altı ihtimalden bir olsa, ihtiyatkârane bir havf meşru olabilir. Fakat yirmi, otuz, kırk ihtimalden bir ihtimal ile havf etmek evhamdır, hayatı azaba çevirir.´“ Aynısı uçak için de geçerlidir. Çok düşük bir ihtimal ile uçağın düşmesinden korkmak, hayatı boşu boşuna zehir etmektir. Eğer bir insanın ölüm vakti geldiyse uçağa gerek yok, heryerde ölebilir. O zaman heryerde korkmak gerekir, ki bu insana sadece zarar verir. Önemli olan hayatı vesvesesiz yaşamak ve her an ölüme hazır olmak, sadece uçak´ta değil. Tevehhüm: Zihnin Ürettiği Korkuyu İmanla Aşmak İslami literatürde “tevehhüm”, yani aslı olmayan bir şeyi varmış gibi zannetmek, insan ruhunun en ince fakat en etkili zaaflarından biridir. Tevehhüm, gerçekte olmayan bir şeye “vücut rengi vermek”, vesvese yapmak, olarak da tanımlanır. Yani kişi olmayan bir durumu zihninde öyle canlı bir şekilde canlandırır ki, sanki o olay gerçekten yaşanıyormuş gibi hisseder. Bu durum, modern psikolojide “irrasyonel korku” veya fobi da olarak bilinir. Uçak korkusu (uçak fobisi) bu duruma güzel bir örnektir. Çünkü uçak korkusu yaşayan biri aslında mevcut anda bir tehlike ile karşı karşıya değildir. Uçak, teknik olarak güvenli bir şekilde havadadır, pilotlar eğitimlidir, her şey kontrol altındadır. Fakat kişi, geçmişte izlediği uçak kazası videolarını, duyduğu kötü haberleri veya hayal ettiği olumsuz senaryoları bilinçaltında canlandırır. Böylece zihin, var olmayan bir tehlike karşısında bedenin gerçek bir korku tepkisi vermesine neden olur. Aslında korku, o anda yaşanan bir gerçekliğe değil, zihinde oluşturulan ihtimallere yöneliktir. Bu ise “tevehhüm”dür. Yani, olmayan bir ihtimale gerçeklik payı vermek. Oysa iman eden bir kul bilir ki, bir olayın gerçekleşmesi için yalnızca “ihtimal” yetmez. Allah’ın dilemesi gerekir. Dolayısıyla, hiçbir delili (delil) veya işareti olmayan bir ihtimali, mesela, bakımı yapılmış bir uçağın düşme ihtimalini, büyütmek, hem akli hem de imani bir yanılgıdır. Tevehhüm, insanın kalbine “olmayan bir şeyden keder duyma” hâli verir. Bu da çoğu zaman ilahi rahmete ve kadere karşı bir güvensizlik hissi oluşturur. Oysa mümin, her korkusunu Allah’a yönelerek aşar. Tevehhümle gelen korku, eğer doğru okunursa bir fırsata dönüşür. Uçak türbülansa girdiğinde veya kalp hızlandığında, mümin bunu bir uyarı olarak görür, “Belki tövbe etmem, eksik namazlarımı kılmam, bir gönlü almam gerekiyordur” diyebilir. Böylece korku, bir uyanış vesilesine dönüşür. Sonuçta tevehhümü yenmek, korkunun kökünü dışarıda değil içimizdeki Allah’a olan güven eksikliğinde aramayı gerektirir. Çünkü insan Allah’a tam manasıyla tevekkül ettiğinde, tevehhümün ürettiği hayali korkular anlamını yitirir. Zihnin ürettiği karanlık senaryolar, dua, zikir ve salih amellerle aydınlanır. Böylece korku, yoktan var ettiği vesveselerle değil, imanın huzuruyla yer değiştirir. Kısacası, tevehhüm bir yanılsamadır, ama onu fark eden bir mümin için manevi bir arınma kapısıdır. Korkunun kökenine inmek, aslında Allah’a dönmektir. Dua ile Teslimiyet Resulullah yolculuğa çıkarken şöyle dua ederdi: “Allah’ım! Yolculuğun yorgunluk ve sıkıntılarından, yoldan kötü bir şekilde dönmekten, iyi hallerden kötü hallere düşmekten, mazlumun bedduasından, mala ve aileye gelecek kötülüklerden sana sığınırım” (Müslim, Hac, 426). Uçuş öncesinde ve esnasında bu duayı okumak kalbe sükûnet verir. Psikolojik Hazırlık Derin nefes alıp vermek, kalbi yavaşlatır. Zikir ve dua ile meşgul olmak, zihni korkudan uzaklaştırır. “Ben Allah’ın koruması altındayım, hiçbir şey O’nun izni olmadan gerçekleşmez” düşüncesi insana güven verir. Sonuç Uçak korkusu, aslında Allah’ın kudretini unutmanın bir tezahürüdür. Oysa göklerde olan her şey O’nun emriyle hareket eder. Uçak da, kuş da, rüzgâr da, bulut da O’nun kudretiyle var olur. Mümin, uçuşu bir korku sebebi değil, Allah’ın kudretini hatırlatan bir ibret vesilesi görmelidir. Uçağa her binildiğinde kalbe şu sözü yerleştirmek gerekir: “Ben Rabbime tevekkül ettim. O, beni korumaya kâfidir.” Dr. Cemil Şahinöz Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.