Webmaster Geschrieben vor 13 Stunden Teilen Geschrieben vor 13 Stunden (03.10.2025) Avrupa’daki Türk Kökenli Siyasetçilerin Kimlik Çatışması Avrupa’daki Türk Kökenli Siyasetçilerin Kimlik Çatışması 80’li senelerde Avrupa’da doğan türkler bilirler. Örneğin Almanya’da doğup büyüyen gençlere orada “Alamancı” derlerdi, Türkiye’deyse “Yabancı”. Bu ikili durum dizilere, filimlere bile konu olmuştur. Alamancı’nın kıyafeti başkaydı, saçı başkaydı, yürüyüşü bile farklıydı. Esnaf daha 500 metre öteden tanırdı onu. “Heh, bu kesin Almancı” derdi içinden. Ama en çok da bu kimlik çatışmasını bugün siyasete atılan Türk kökenli insanlar yaşıyor. Onlar iki dünyanın beklentileri arasında sıkışıyor. Türk toplumu diyor ki: “Anavatanını savun.” Yaşadıkları ülkenin toplumuysa, “Bize benzeyen bir figür ol” talebinde bulunuyor. İki taraftan da aynı cümle geliyor: “Bizim vekilimizsin.” Ve orada siyasetçi kalakalıyor. Kendi kendine sormaya başlıyor: “Ben kimi temsil ediyorum?” Bazen bu sorular dolaylı geliyor, bazen de doğrudan: “Berlin mi, Ankara mı?” Bu soru öyle sıradan bir “Memleketin neresi?” sorusu da değil. Bu soru, siyasetin yönünü soruyor. Kimlik, durduğun yer, temsil ettiğin çizgi… Hepsi test ediliyor sürekli. Mesela Türkiye’yle ilgili güncel bir konu açılıyor ve taraf olman bekleniyor. Ama vereceğin cevap ne yaparsan yap iki tarafı da memnun etmiyor. Ya bir taraf diyor “Asimile olmuş bu”, ya da diğer taraf “Bu daha entegrasyon sağlayamamış.” Ortaya çıkıyor bizim meşhur söz: Ne lahana ne turşu… Önyargılar Aidiyet meselesi ne yazık ki hâlâ tek yönlü algılanıyor: Ya bizdensin, ya onlardan. Ortası yok. Bu durumda da fikirler değil, kimlik ön plana çıkıyor. O da yetmezmiş gibi, bir de önyargılar devreye giriyor. Ağızdan çıkan her kelime, her cümle çekiştiriliyor. Mevlana’nın 700 yıl önce söylediği şey bugün hâlâ geçerli: “Senin ne söylediğin değil, karşındakinin ne anladığı önemli.” Schutz von Thun yıllar sonra aynısını söylemiş, ama Mevlana çoktan yazmıştı bunu. Medya da bu işin tuzu biberi. Malcolm X boşuna dememiş: “Medya, suçluyu kahraman, kahramanı hain ilan edebilir.” Örnek mi? Almanya’da bir türk kökenliye önce uyum ödülü verdiler, sonra yıllar içinde aynı kişiyi vatana ihanetle suçladılar. Bu güvensizlik ortamı yüzünden ne oluyor? Partiler bu siyasetçileri vitrine koyuyorlar ama karar mekanizmasına almıyorlar. Güzel bir fotoğraf vermesi yeterli onlar için. Eğer bu kişinin dini hassasiyetleri varsa, geçmişte bazı camilerde ya da derneklerde bulunmuşsa, hemen bir fısıltı yayılıyor: “Acaba gizli ajandası mı var?” Sürekli bir güvensizlik hali… Ve bu insanlar her adımda kendini savunmak zorunda kalıyor. Halbuki bir siyasetçinin geçmişte STK’larda, derneklerde yer alması çok normal. Zaten siyasete atılanların çoğu toplumun içinden geliyor. Aktif insanlar siyasete yöneliyor. Bu kadar basit. Değerler siyaseti Peki çözüm ne? Çözüm, bu kimlik çatışmasına ve önyargılara karşı çok yönlü bir kimlik geliştirmek. Kültürler arasında köprü kuran bir kimlik. Her iki topluma da değer katan bir kimlik. Zor mu? Evet, zor. Ama imkânsız değil. Ve bu bir zayıflık değil, tam tersine bir zenginliktir. Bu tutum bir sadakatsizlik de değildir. Artık köken siyaseti değil, değer siyaseti lazım. Nereden geldiğin değil, neyi savunduğun önemli. Sadece aynı kökten geliyoruz diye değerlerimiz uymuyorsa desteklemek zorunda değiliz. Ya da biri farklı kökten diye, bizimle aynı fikirdeyse reddetmek zorunda değiliz. Dr. Cemil Şahinöz, Öztürk Gazetesi, Ekim 2025 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.