Gast Geschrieben 2. September 2003 Teilen Geschrieben 2. September 2003 selamun aleykum hep tartismalardan ben sahsen biktigim icin (su aralar) ibret alinacak makaleler yazmayi daha olumlu buldum ------------------------------------------------------------------------------------------ ALLAH BIZI IBRET ALANLARDAN EYLESIN.amin! bismillah ------------------------------------------------------------------------------------------ Yesil Elbise Yolda karsilastigimizda, ezan okunuyordu... - Gel seni camiye götüreyim dedim.Bugün Cuma biliyorsun. - Sen de benim camiye gitmedigimi biliyorsun, dedi... - Biliyorum,ama dedim sebebini de merak ediyorum... - Ne bileyim olmuyor iste, dedi..Belki cevrenin de tesiri var...Hem pantolonumun ütüsü bozulup,dizleri cikar diye endise ediyorum,dedi... Gayri ihtiyari gülmeye basladim. - Her halde saka yapiyorsun,dedim..Bunun icin cami terkedilir mi? - Ciddi söylüyorum,dedi..Giyimimi ve özellikle yesil ’ e cok düskün oldugumu bilirsin... Gercekten de öyleydi.Giydigi birbirinden güzel elbiseleri mutlaka yesilin bir baska tonundan secer ve her zaman ütülü tutardi... - Peki, dedim...Hayatinda hic camiye gitmedinmi? - Cocukken dedemle birkac kere gitmistim,diye cevap verdi..Hem o yaslarda dizlerim asinacak diye herhalde endise etmiyordum.Fakat artik camiye gidebilecegimi pek zannetmiyorum... Söyledikleri beni son derece sasirtmis ve bu konuyu actigima pisman etmisti..Daha sonra selamlasip ayrildik... Onunla konusmamizdan iki ay sonra,kendisinin camide oldugunu söylediler. Hemen gittim... Bahcedeki namaz saflarinin en önünde duruyordu ve üzerinde yine yesiller vardi.. Yavasca yanina yaklastim ve kisik bir sesle: - Hani dedim camiye gelmeyecektin? Hic sesini cikarmadi...Cünkü musalla tasinin üzerinde,yesil örtülü bir tabutun icinde yatiyordu... Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Gast Geschrieben 12. November 2003 Teilen Geschrieben 12. November 2003 SENI ICERIYE BIRAKMAYAN... Caminin önünden geçerken ezanin okundugunu duyan soför, geriye dönüp patronundan izin ister: - Beyefendi izin verseniz de ezan okunmusken suracikta namazimi kiliversem de devam etsek? der. Patron, pek de memnun olmazsa da izin verir. Soför camiye girer, patron da arabanin içinde bekler. Ancak cemaat namazini kilip çiktigi halde soför çikmayinca cani sikilan patron, arabadan inip caminin avlusuna dalar, pencere camina abanarak ta içeriye bakar ki, soför ellerini açmis duâya devam ediyor. Cami tiklatarak seslenir: - Herkes çikti sen ne duruyorsun, sen de çiksana! Cevap ibretli: - Birakmiyor! - Kim birakmiyor? - Seni içeriye birakmayan!.. Bir düsüncedir alir patronu. - Seni içeriye birakmayan!.. Hemen orada abdestini alir camiye girer ve yanina vardigi soföre seslenir: - Iste, der beni de birakti içeriye! Yasli gözlerle bakan soför söylenir: - Elbette birakir, der. Deminden beri bosuna mi gözyaslariyla dua ediyorum saniyorsun. Senin disarida kalmana gönlüm bir türlü razi olmadi, ellerimi açip içeriye alinman için duâ ettim. Sükürler olsun ki, Rabbim (c.c) kabul etti duâmi da içeriye aldi, disarida birakmadi. - Iste burada birazcik duruyor ve diyorum ki: - Sükürler olsun Rabbimize ki, bizleri de disarida birakmamis içeriye kabul edilmisiz. Bunun farkina varmali, bu nimetin sükrü edâ edilmeli, himmet ve hizmette asla ihmal ve gerileme olmamalidir. Yoksa nimet sükür görmezse gider. Bu defa da sükredenler alinir içeriye, etmeyenler kalir disarida!.. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Yusuf Geschrieben 12. November 2003 Teilen Geschrieben 12. November 2003 Bayezid-i Bestamî hazretleri. Büyük velilerden. Bir gün timarhanenin önünden geçiyor. Timarhane hizmetçisinin tokmakla birseyler dövdügünü görüyor: -Ne yapiyorsun? Hizmetçi: -Burasi timarhanedir. Delilere ilâç yapiyorum. -Benim hastaligima da bir ilâç tavsiye eder misin? -Hastaligini söyle. -Benim hastaligim günah hastaligi... Çok günah isliyorum.. -Ben günah hastaligindan anlamam... Ben delilere ilâç hazirliyorum.. Parmakliginin arasindan konusulanlari duyan bir deli,(!) Bayezid-i Bestamî hazretlerine: -Gel dede, gel! Senin hastaliginin çaresini ben söyleyeyim, diye seslendi. Bayezid-i Bestamî hazretleri, delinin yanina sokularak: -Söyle bakalim, benim derdime çare nedir? dedi. Deli(!) su ilâci tavsiye etti: -Tevbe kökü ile istigfar yapragini karistir... Kalb havaninda tevhîd tokmagi ile döv, insaf eleginden geçir, göz yasiyla yogur, ask firininda pisir... Aksam-sabah bol miktarda ye... O zaman göreceksin senin hastaligindan eser kalmaz, dedi. Bu güzel ilâci ögrenen Bayezid hazretleri: -Hey gidi dünya hey! Demek, seni de deli diye buraya getirmisler, deyip oradan ayrildi. Bu ilâç, halen günah hastasi olanlara tavsiye olunmaya deger bir ilâçtir. Yani bu formülün hükmü hâlâ devam etmektedir. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Songül Geschrieben 24. Dezember 2003 Teilen Geschrieben 24. Dezember 2003 Sevgili anneciðim ve babacýðým! Bu mektubu okudugunuz zaman üzüleceginizi biliyorum. Aylardan beri sustuðum icin de üzülüyordunuz. Ama ne yapalým baþka türlüsü elimden gelmiyordu. Beni affedeceðinizi, mazur göreceðinizi umarým. Anneciðim ve Babacýðým, Ben artýk islam dinini terk ederek hiristiyan oldum. Eðer böyle yaptýðým icin bir günah iþlemiþsem bilin ki, bu günah tamamen size aittir. Çünkü siz, bana dinimi öðretmemiþtiniz. Ben, adýmýn müslüman olduðunu biliyordum o kadar... Fakat, Müslümanlýk nedir? Nasýl olur? Peygamberim kimdir? Nasýl bir zattýr? Kur’an nasýl bir kitaptýr, nelerden bahseder? Müslümanlýkta nasýl ve niçin ibadet edilir? Ýþte bütün bunlar bence bilinmeyen þeylerdi. Bana anlatmadýnýz, öðretmediniz. Buraya geldiðim zaman, çogu Fransýzlarýn dindar olduklarýný gördüm. Hemen her evde birkac Ýsa ve Meryem’e ait resim vardý. Yemeðe oturduklarý zaman dua okuyorlardý. Ben ise onlara alýk alýk bakýp durmaktan baþka birþey yapamýyordum. Din, iman, Allah, Peygamber, Kur’an ve ibadet hakkýnda bana bir çok sorular sorarlardý. Ama ben hiçbirine cevap veremiyordum. Siz, bana bunlarý öðretmemiþtiniz. Hatta benim memleketimde dindarlýk ayýptý. Mesela lisede derse giren bazý hocalar dindarlýðýn, yobazlýk, gericilik olduðunu anlatýrlar, ondan sonra derse baþlarlardý. Ýçimizden birisi dinden bahsedecek olsa, öðretmenler olsun, öðrenciler olsun hemen alay ederlerdi... ”Hey yobaz, kaçýncý asýrdasýn?“ derlerdi.. Oruç tutmak bir suç, namaz kýlmak ise bir ayýptý.. Burada ise, durum tam tersine. ne kadar aldanmýþýz? Ne kadar aldatýlmýþýz? Avrupanýn dinsiz olduðunu zannederdik. Dinsizliði ilerilik, dindarlýðý gerilik sayardýk. Halbuki ne kadar yanýlmýþýz, burada herkes dinden, imandan, Ýsa’dan bahsediyor. Dinsizler ise pek sevilmiyor. çogu kimsenin cebinde incil var. Bütün bunlarýn karþýsýnda içimde bir boþluk duydum. Hýristiyanlarýn çoðu ibadet ediyordu. Ben ise ne kendi dinimden, ne de onlarýn dininden birþey bilmiyordum... Yavaþ yavaþ hýristiyanlýðý öðrenmek icin bir merak sardý beni... Öðrendim ve nihayet iþte hýristiyan oldum. Artýk tahsil masraflarýmý kilise üzerine aldý. Bundan sonra bana, ister mektup gönderin, ister göndermeyin. Siz bilirsiniz, ama tekrar ediyorum. Eðer dinimi terk edip günahkar olmuþsam, bu günah tamamen size aittir. Allah sizi affetsin... Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Yusuf Geschrieben 26. Dezember 2003 Teilen Geschrieben 26. Dezember 2003 @ Songül Böyle bir Mektup gercekten var miydi? Eger varsa ozaman o Kizin ailesi yandi... Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Songül Geschrieben 27. Dezember 2003 Teilen Geschrieben 27. Dezember 2003 @Yusuf Bu mektup bana mail olarak geldigi icin,gercekten varmi yokmu bilmiyorum.. var sayalimki gercekten var,tabiki ailesi sorumlu ve suclu, fakat bu sahsinda cüzi iradesi oldugu icin kendiside sorumlu olmus oluyor,tek aileyi suclamamak gerek ama ilk olarak onlar suclu! Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Yusuf Geschrieben 27. Dezember 2003 Teilen Geschrieben 27. Dezember 2003 ASLINDA bu Mektubu bazi Devlet Adamlarina göndermek lazim. Belki Insafa gelirlerde UTANIRLAR. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Gast Geschrieben 28. Dezember 2003 Teilen Geschrieben 28. Dezember 2003 Cok Süper bir Yazarimizin kitabindan alinmistir Allah(c.c.)kendisinden razi olsun! -------------------------------------------------------------------------------- 1 milyarlik Islam aleminin gözü önünde bir avuc Sirp tarafindan katledilen Bosna´li kardeslerimizin ruhlarina binler fatihalarla..... Cocuk: -Aradigimiz radyo istasyonlarindan biri de bu ,dedi. Türkce konusmalar acikca farkediliyor. -Bizi kurtarmaya gelecekler miymis,annecigim? Delikanli,elindeki radyoya 3-5 dakika kulak verip: -Su anda Sirpli bir sarkicinin pop konseri var,dedi.Kizkardesime tecavüz edip babamin bogazini kesen canavarlar´da,onlari öldürürken bu sarkilari söylemislerdir. Kadin,aciyla sararan yüzünü evladindan gizlemeye calisirken,lafi ustalikla degistirip: -En kenarda bir istasyon daha cikiyordu,dedi.Ona bak bizim icin mutlaka birsey yapiyorlardir. Delikanli,bir cadira siginmadan önce defalarca bombalanan evlerinden her nasilsa saglam cikan radyolarindakison Türk istasyonunu cevirdiginde: -Evet,evet,buldum!...diye bagirdi.Sesler cok parazitli geliyor ama,zannedersem on binlerce insan ´´Bosna Sirplara mezar olacak´´diye bagiriyor. Kadin: -Sükürler olsun,diye aglamaya basladi.O Kahraman Türk Gencleri silahsiz bile gelseler,yavrularimizi kesilmekten kurtarirlar. Delikanli,radyoyu kulagina dayiyarak: -Galiba basimiza yagan bombalari lanetliyorlar,diye bagirip,belki de Sirplarin bombalanmasini istiyorlar. -Radyoyu bana ver,diye atildi kadin.Yillardir ancak rüyalarimda rüya bildigim o sesleri doya doya dinleyecegim. Radyo,bir zamanlar kadinin sefkatle bagrina basdigi kiz evladi gibi kucaklanip kulak degistirdi ve 10000Bin`lerce gencin aslanlar gibi kükreyerek haykirdigi sözler,onun acilarla kavrulmus yüregine ulasti: Bu-ra-si siz-ler-e me-zar o-la-cak.cim-bom-bom, cim-bom-bom,cim-bom-bom . -yavrum biz osmanli´larin torunlarina cok güven misiz. -Dede´lerinin kemik´leri eminim sizliyordur. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Yusuf Geschrieben 28. Dezember 2003 Teilen Geschrieben 28. Dezember 2003 BENCEDE SIZLIYOR Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Gast Geschrieben 11. März 2004 Teilen Geschrieben 11. März 2004 Hep böyle oldu, böyle olacak Geçen gün, önemli biri heyecanla anlatýyordu:“Kýrým’a gittim. Kýrým sefil; sefaletle ahlâkî çöküntü bir arada. Türkiye’den bir þirketin kurduðu özel bir okulda öðretmenlik yapan bir tanýdýðýmýn evine vardým. Bu evin hanýmýnýn ailesini yakýndan biliyorum. Florya’da oturan, çok zengin, arabalarý, hizmetçileri, villalarý olan bir aile. Bu hanýmefendi böyle bir evde yetiþti. Ama orada, tuvaleti, mutfaðý, banyosu ve kalýnacak odasýyla tamamý 30 m2lik bir evde oturuyor. Türkiye’de en fakir dediðimiz insanlar bile böyle bir evde, Kýrým’ýn mevcut þartlarýnda yaþamak istemez. Ama bu haným kardeþimiz, býrakýn halinden þikayetçi olmayý, orada hizmet vermekten çok memnun. Sonra okula vardým. Müdürünü aradým; yerin altýnda bir yerlerden, üstü baþý toprak ve çamur içinde çýkageldi. Okulda fosseptik çukuru açýyorlarmýþ; müdür, çukuru kazma iþinde bizzat çalýþýyor. Nedir bu hal? Bu insanlarý bu þartlarda orada, hem de aþk-þevk içinde tutan nedir?” Bu kadirþinas arkadaþa Hz. Mus’ab’ý, günümüzde bazý unvanlý cahillerin, cehaletlerinden dolayý aleyhinde söz söyleme cüretinde bulunduklarý Hz. Ebu Hüreyre’yi misal verdim. Hz. Mus’ab, þeklen Peygamber Efendimiz’e (sas) benzerdi. Zengin bir aileden geliyor, ipekliler giyiyordu. Çok da yakýþýklýydý. Sokaða çýktýðý zaman Mekke’nin kýzlarý pencerelere üþüþürdü. 17 yaþýnda Müslüman oldu. Ailesinin iþkencelerine katlandý; her þeyini Ýki Cihanýn Efendisi’nin yanýnda, Allah yolunda harcadý. Ýslâm, Medine’ye taþmaya baþlayýnca, oraya muallim olarak gönderildi. Hicret’ten sonra Efendimiz, bir cumartesi Kuba Mescidi’nde otururlarken Hz. Mus’ab, üzerinde kýrk yamalý (þeref madalyalý) entarisiyle uzaktan göründü. Efendimiz, yanýndakilere “Bu zat, Ýslâm’ýndan önce çok zengindi. Þimdi ise gördüðünüz durumda. Bir zaman gelecek, dünyanýn hazineleri size akacak” buyurdular. “Yâ Rasûllellah” dediler, “Bizim için bu zaman mý hayýrlýdýr, o zaman mý hayýrlý olacak?” Cevap, “Bu zaman hayýrlýdýr.” þeklinde geldi. Peygamber Efendimiz’in hanýmlarýnýn odalarýnda aylar geçer, ocak yanýp da bir yemek kaynamazdý. Yýllar sonra Hz. Aiþe Validemiz, “Bu ümmette ilk fitne tokluktur.” buyuracaktýr. Hz. Ebu Hüreyre, Hicret’in 7’nci yýlýnda Müslüman olmuþtu. Bazen günlerce aç kalýr, insanlarýn gelip geçeceði yerlere yatar, açlýktan inler, “istakraûnî” derdi. Bu, hem “Bana Kur’an okuyun” hem de “Bana yemek yedirin!” manâsýna gelirdi. Bazýlarý, oturur baþýnda Kur’an okur, Hz. Cafer-i Tayyar ise halini anlar ve onu evine götürüp yemek yedirirdi. Hep böyle baþladý ve sonra kapýlar açýldý. Geniþ geniþ açýlan kapýlardan grup grup dehaletler oldu. Bunlarýn çoðunluðu, ellerinden tutulup getirilenlerdi. Dünyaya açýlmalar baþlayýp da makamlar, unvanlar, servetler devreye girince rekabetler, kavgalar patlak verdi. Büyük çoðunluðuyla sonradan ellerinden tutulup getirilenler makamlarý, unvanlarý kaptýlar; kendilerinin ellerinden tutanlarý da beðenmez oldular. Hem Müslüman olarak kalmak, Müslüman olarak anýlmak istiyor hem de diledikleri gibi yaþamayý arzu ediyorlardý. “Zaman, çað, þartlar, olgular” diyerek bu tutumlarýna da gerekçeler üretiyor, hattâ kendilerini haklý buluyorlardý. Dinî deðerleri, bu yeni olgularýn, temelde empoze kültürlerin içinden yeniden üretiyorlardý. Fakat, aslî dinî deðerlerin ulaþtýðý yerlerde Ýslâm’ý taptaze tanýyýp, onu bütün tazeliðiyle yaþayanlar, en ilkler içinde de taptaze kalabilenlerin ardýndan öyle ilim ve manâ hareketleri baþlattýlar ki, ilk anda dini dünyanýn yedeðinde götürmek isteyenler kazanmýþ gibi görünse ve dünyevî mevkileri, unvanlarý kapsalar da, asýl kazananlar, hep aslî deðerler üzerinde ilk günkü gibi yürüyebilenler oldu. Sonraki tarih onlarla þekillendi ve onlar, hep Hz. Ýbrahim gibi lisân-ý sýdk ile anýldýlar. Kur’an’ýn, lafzî bile olsa bir meselesi için zindanda can vermeyi cana minnet bildiler; “Deðil kadýlýðý kabul edip, bu yöneticilerin kararlarýnýn altýna din adýna imza atmayý, benden Vâsýt Camii’nin kapýlarýný saymamý isteseler, bunu bile kabûl etmem” diyenler, a’zam imamlar haline geldiler. Ve, herkes dünyada biriktirdiði sermaye ile göçtü, hesabýný En Büyük Mahkeme’de vermek üzere. Bu, tarihin deðiþmeyen yüzüdür. Bugün de aynen tekrarlanan ve yarýnlarda tekrarlanacak yüzü. 19.01.2004 Ali Ünal (zaman) Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 29. November 2004 Teilen Geschrieben 29. November 2004 bir gun bir kizildereli kabile reisi misafirini kulubeciginde agirlamaktayken, misafirinin disarida durmadan bogusan biri siyah digeri beyaz kopeklere baktigini farketti. misafir daha soru sormadan, "o kopeklerin ikiside bana ait.hep bogusup dururlar.aynen bu siyah ve beyaz kopek arasinda olan mucadele gibi insandada hayir ve ser, iyi ve kotu hep mucadele icindedir.iste bu kopekler bana bunu hep hatirlattiklari icin onlari yanimdan hic ayirmam." elbetteki her mucadelenin bir galibi olmaliydi.misafir bir yandan kopeklerin bogusmasini izliyor bir yandanda sorusunu soruyordu:"peki sence hangisi kazanacak?" kabile reisi:"hangisini daha iyi beslersem o ..." (dua ve tevekkul meyalan-i hayra buyuk kuvvet verdigi gibi, istigfar ve tevbe dahi meyalan-i serri keser. BSN) Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Gast Geschrieben 15. Dezember 2004 Teilen Geschrieben 15. Dezember 2004 Kulaklarý olmayan çocuk... >> >>Bebeðimi görebilir miyim?.. >>Dedi yeni anne.. >>Kucaðýna yumuþak bir bohça verildi ve mutlu anne, bebeðinin minik >>yüzünü görmek için kundaðý açtý.. >>Þaþkýnlýktan adeta nutku tutuluyordu.. "Bebeðinin kulaklarý >>yoktu.." Yanýnda duran doktora aðlayan gözlerle baktý genç kadýn.. >>"Bebeðinizin duyma yetisi bu durumdan etkilenmeyecek.." dedi >>doktor, >>"Sadece görüntüsünü etkileyen bir yoksunluðu var.." >>Aradan yýllar geçti, çocuk büyüdü ve okula baþladý.. >>Bir gün okul dönüþü koþarak eve geldi ve kendisini annesinin >>kollarýna attý.. Hýçkýrýyordu.. >>"Büyük bir çocuk okulda bana bugün ucube dedi anne.." diye >>haykýrýyordu.. >>Küçük çocuk bu kadersizlikle büyüdü.. Arkadaþlarý tarafýndan >>seviliyordu ve oldukça baþarýlý bir öðrenciydi.. >>Ancak insanlarýn arasýna karýþmaya çekiniyordu.. O yüzden sýnýf >>baþkaný bile olamamýþtý.. >>Annesi her zaman ona, "genç insanlarýn arasýna karýþmalýsýn" diye >>öðüt veriyor ama yüreðinde çocuðuna karþý derin bir acýma ve þefkat >>hissediyordu.. >>Sonunda bir gün delikanlýnýn babasý aile doktoru ile oðlunun >>sorununu bir kez daha görüþmeye karar verdi.. >>-Hiçbir þey yapýlamaz mý doktor bey?.. Doktor, "Eðer bir çift kulak >>bulunabilirse organ nakli yapýlabilir.." Yanýtýný verdi. >>Bunun üzerine, delikanlý için kulaklarýný feda edebilecek birisi >>aranmaya baþlandý. >>Ýki yýl geçti ve bir gün babasý "Hastaneye gidiyorsun oðlum.. Annen >>ve ben sana kulaklarýný verecek birini bulduk.. Ama unutma veren >>kiþi bunu bir sýr olarak tutmak istiyor.." >>Operasyon çok baþarýlý geçti ve adeta yeni bir insan yaratýldý.. >>Yeni görüntüsüyle psikolojisi de düzelen genç, okulda ve sosyal >>hayatýnda büyük baþarýlar elde etti.. >>Daha sonra evlendi ve diplomat oldu. Yýllar geçti.. Bir gün >>babasýna gidip sordu: -Bilmek zorundayým.. Bana bu kadar iyilik >>yapan kiþi kim?.. Ben o insan için hiçbir þey yapmadým.. >>"Bir þey yapabileceðini sanmýyorum.." dedi babasý, "Fakat anlaþma >>kesin þu anda öðrenemezsin.. Henüz deðil.." >>Bu derin sýr yýllarca gizlendi.. Ancak bir gün açýða çýkma zamaný >>geldi.. >>Hayatýnýn en karanlýk günlerinden birinde, annesinin cenazesi >>baþýnda babasýyla birlikte bekliyordu.. >>Babasý yavaþça annesinin baþýna elini uzattý; kýzýl kahverengi >>saçlarýný eliyle geriye doðru itti; annesinin kulaklarý yoktu.. >>"Annen hiçbir zaman saçlarýný kestirmek zorunda kalmadýðý için >>mutluluðu hiç eksilmedi" diye fýsýldadý babasý.. >>"Gerçek mutluluk, gördüðün þeyde deðil, asýl görünmeyen yerdedir. >>Gerçek güzellik fiziksel görünüþte deðil kalptedir.. Gerçek sevgi, >>yapýldýðý bilinen þeyde deðil, yapýldýðý halde bilinmeyen >>þeydedir.." >> Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
AZRA66 Geschrieben 8. Juni 2005 Teilen Geschrieben 8. Juni 2005 bir dostum anlatmisti: tanidik bir ailenin evinde televizyon ariza yapmis, tamirci gelip televizyonun arkasini actiginda birde ne görsün bir sürü ekmek kirintisi ... tabi hemen kimin yaptigini anlamislar. Evin 4 yasindaki yaramaz kizi. Bu hangi ailede gerceklesirse gerceklessin gösterecegemiz ilk tepki genellikle öfkeli bir tepki olacaktir. tamircin yaninda bagirir ve asiri sinirlimiz cocugu döver. Fakat bu anne öyle yapmadi cocuguyla konusmayi denedi ve ögrendikleri karsinda cok duygulanmisti. COCUK EKRANDA AFRIKADAKI AC COCUKLARI GÖRDÜKCE MUTFAKTAN EKMEK GETIRIP TELEVIZYONUN ACIK YERI IZGARALARINDAN ICERIYE ATIYORMUS:: 4 yasindaki cocuk bile bu icler acisi duruma nasil duyarli davraniyor ama20 yasina 40 yasina 50 yasina 60 70 asina gelmis kos koca insanlar bile lüzümsuz seylere binlerce milon para verdikleri halde bu durumu görmemezlikten geliyorlar allah yardimcimiz olsun kardeslerim Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
aylinyavuzx Geschrieben 8. Juni 2005 Teilen Geschrieben 8. Juni 2005 Aslina bakarsak her gün her yerde ibret alinacak olaylar dolu... Etrafimda tanidigim bazi insanlarin büyük konusmalarindan sonraki yasadiklari bana cok ibretler verdi... Baskasinin cocugu yabanciyla evlendi diye kinadi, kendi cocugu yabanciyla evlendi.. Baskasinin kizi evde kaldi dedi, kendi kizi evde kaldi... Baskasinin cocugu bosandi diye kinadi, kendi cocuklari bosandilar... Büyük lokma ye ama büyük konusma diye bosuna dememisler... Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
AZRA66 Geschrieben 8. Juni 2005 Teilen Geschrieben 8. Juni 2005 insanllar etrafindaki ibret dolu olaylardan ders alacaklarina daha hep soz duruma düsmüs insanalari kiniyorlar onlarla sorunlarini paylasacaklari yerde birde onlar vuruyor ama öyle insanlar gercek ne bilmiyorlar allah yardimcilari olsun Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.