derguiz Geschrieben 4. Oktober 2010 Teilen Geschrieben 4. Oktober 2010 Dedelerim ben doðmadan çok seneler evvel vefat etmiþler. Sadece anneannemi hatýrlýyorum. Eskilerden bahseden Alman nine ve dedeleri haricinde, anne ve babamýn Türkiye’deki yoksulluk yýllarýný bilirim. Babamýn çocukken yetim kalýþýný, annemin 10 yaþýndayken Ýzmir’deki incir üreticisinin yanýnda çalýþmasýný, açlýklar çekmesini, sadece bir tane elbisesi olduðunu dinledik uzun yýllar boyu. Ýçim öyle acýrdý ki, anneme: „Oralarda hiç mi bir hayýrsever yoktu!“ der ve sinirlenirdim o dönemdeki zengin komþulara. Hacý teyze kýzý arkadaþým okuduðu ilginç kitaptan bahsettiðinde, hemen ödünç olarak aldým, biraz evvel iki cildini de en hýzlý okuma tekniðiyle okudum. Bize çok eskilerden bahseden hiçkimse olmadý. Türk kanallarýný da izleyemediðimden, kitaplarda ve internette okuduklarým hariç, hiç bilmem eski Türkiye’yi, anekdotlarýndan bahseden olmadý hiç… Okuduðum iki cilt kitapta (Aslýnda üç ciltlik kitap) Rahmetli Ali Ulvi Kurucu Bey bütün hatýralarýný sohbet eder gibi anlatmýþ. Yüzlerce kýsa kýsa çok hoþ anekdotlardan ibaret kitabý okurken hem aðladým, hem gülümsedim, hem de düþüncelere daldým. Birçok önemli þahsiyetlerle görüþmüþ, Mehmet Akif Ersoy, Esad Efendi, Mustafa Runyun, Adnan Menderes, Hasan El-Benna (ve daha birçok kiþi ile) ile hatýralarýný dile getirmiþ. En ilginç olaný ise, Osmanlý Dönemi’nden Cumhuriyete geçiþ dönemini ince ayrýntýlarýyla anlatmýþ. Birinci cildin önsözünde kitabýn ne kadar çok emek ve titizlikle hazýrlandýðý belirtilmiþ. Eskilerin aile hayatlarý, adetleri, dini yaþam tarzlarý-düþünceleri, Kur’an’ýn öðretilmesinin yasaklanmasý (1930), mahkemeler, tehditler ve korkularla, yoksullukla geçen çocukluk yýllarý...Mevlid bile okunulamamýþ. Evler sürekli jandarma tarafýndan kontrol ediliyormuþ. Bazen gazino sesinden ezan sesi duyulmazmýþ. Aralarýnda: „Bütün bunlar kimin adýna, kimi memnun etmek için yapýlýyor? Biz harpten muzaffer çýkan millet deðil miyiz? Yunanla niçin harp ettik? Belki Yunan gelirse dinimi, dilimi, ezanýmý, kýyafetimi deðiþtirir diye harp etmedi mi?“ diye hayret ediyorlarmýþ. Dedesi zamana öyle kýymet verirmiþ ki, ýslatýlmýþ bulguru yer, yemek yapmaya fazla vakit harcatmazmýþ. Kendisini gençlere ve cemaate adamýþ, ücret almadan talebe yetiþtiriyormuþ. Son 5 yýlda evde sadece 10 defa akþam yemeði yemiþ. Erkekleri akþam namazýndan sonra alýkoyar, sohbet eder, kitap okurmuþ. Yemeði onlarla birlikte yer, yatsýdan sonra cemaati eve gönderirmiþ. Bu insanlarýn kazançlarý az olduðundan, mevcut erzaklarý kadýn ve çocuklara kalsýn diye, erkeklere camide yemek verirmiþ. (Burayý okuduðumda ince düþüncesine hayran kaldým. Kitabý elimden býrakýp, evin içinde dolanarak gözyaþlarýmý sildim) Böyle insaniyetli ve iyiniyetli insaný (Ali Ulvi’nin dedesi) atýyla sokaktan geçen kurmay albay sürekli tehdit ediyormuþ. Neden? Þapka giymiyor diye... Seni atýmla çiðnerim diye tehdit etmiþ kurmay albay. Dedesi ise Allah’a sýðýnmýþ, dua etmiþ. Kurmay albayýn üç gün sonra vefat haberi gelmiþ, buðday kamyonu çarpmýþ… Cami ot deposu olmuþ, imamlar vefat ettiðinde, ihtiyaç yok diye yenisi tayin edilmiyormuþ. Bir kere minareyi de kesmiþler. Türkçe ezan okunmaya baþladýðýnda insanlar aðlamýþlar. Anekdotlar arasýnda islam fýkhýndan ve felsefesinden de bahsediliyor. Ýkinci cildinde hapise girenlerden, ibriðin dibine saklanan kitaplardan, eðitime ve terbiyeye verilen önemden, hac parasýný fakir kýzýn çeyizine harcayan fedakar Abdullah’dan bahsediliyor. Bunlar sadece örnek, daha yüzlerce anekdotlar mevcut kitapta. Osmanlý’nýn Araplarý sömürme suçlamasý hakkýnda söylenen sözleri paylaþmak istiyorum, sayfa 182: „ Ýngiliz tesiri altýnda kalmýþ Arap yazarlarý Osmanlý’ya sömürgeci diyorlar…Yahu sorarým size, Osmanlýlar bu topraklardan kaç kuruþ götürmüþ? Hangi vergileri almýþ? Petrol onlarýn zamanýnda çýkmadý, o zaman yoktu. Osmanlýlar buradan hangi serveti aldýlar götürdüler? O zaman hurmadan, deveden ve kumdan baþka buralarda ne vardý?“ Yahudilere hayran olan Araplar bile varmýþ. Bu da kitaptan hoþ bir anekdot: Gerdek gecesi dini sohbet yapmýþlar Þýh Eyüp isminde bir zat evlenmiþ, on gün sonra Ýhsan Hoca’ya gelip, evlilikten birþey anlamadýðýný, hanýmýnýn evde yemek yapmadýðýný anlatmýþ. Ýhsan Hoca, Eyüp’e zifaf gecesi sohbet mi yaptýðýný, hangi sohbeti yaptýðýný sormuþ. (Birbirlerini çok iyi tanýdýklarýndan hocanýn bu tahmini zor olmamýþ) Ýhsan Hoca: Sohbette ne demiþtin? Þýh Eyüp: Evet, hatýrladým. Hanýma Ýslam’ýn faziletlerini anlatmaya baþlamýþtým: Ýslam öyle bir din ki, (…)- Hanefi Fýkhý’nda- , Ýslam öyle semahat, adalet dini ki, eðer insanýn hanýmý: Ben çocuðu emziremiyorum derse; çocuðu emzirecek bir emzikçi, süt annesi tutar; tutmaya mecburdur. Koca zevcesini ev iþlerini yapmaya bile mecbur edemez. Ýþte müslümanlýk böyle insaflý, adil bir dindir. Kadýnlarý böyle korumuþ ve hoþ tutmuþtur. (…) Ýhsan Hoca gerdek gecesi için baþka bir sohbet önerir: (…) Ýkimiz de üzerimize düþen vazifeleri yerine getireceðiz. (…) Sen de beni zevceliðe kabul edip, nikahým altýna girmekle, maruf olan þekilde bana hizmet etmeye söz vermiþ oldun. (…) Merak edenler teferruatýný sayfa 218 ve 219 da okuyabilirler. Sayfa 393 de daima iki hanýmý olan, 110 yýllýk hayatýnda yaklaþýk 15 kere evlenen birisinden bahsediliyor ki, çok komik. Adolf Hitler bu kitapta da karþýma çýktý!!! Müftü El-Hüseyni Berlin’deyken Adolf Hitler ile üç kere görüþmüþ: „Hitler ilk iki görüþmemizde bana Ýslam alemi hakkýnda sualler sordu: „Araplarýn Ýngiliz idaresinden ne gibi þikayetleri vardýr? Ýstekleri nedir? Araplar Ýngiliz sultasýndan kurtulduklarý gün ne yapmak isterler? Alman hükümetinin onlara ne gibi yardýmlarý olabilir? Osmanlýlarýn idaresi ile Ýngilizlerin farký nedir?“ Cevabým sýrasýnda Osmanlýlardan bahsederken, gözlerim yaþarmýþ. Hitler derhal, „Müftü Efendi, ecdadýnýz Türk müydü?“ diye sordu. „Hayýr Efendim, ecdadým Türk deðildir. Fakat ben bu milleti kendi ecdadýmdan fazla severim. Eðer Osmanlý olmasaydý, Ýngilizler ve diðerleri, beþ yüz sene evvel alem-i Ýslam’a hakim olurdu. Osmanlý olmasaydý, Endülüs’ün baþýna gelen hazin akibet, bütün Arap ülkelerinin de baþýna gelirdi. (…) Dinimin, imanýmýn, namusumun, þerefimin hamisi olduklarý için Osmanlýlarý severim, (…) biz ne yazýk ki hayýrsýz evlat çýktýk. Arap aleminden bir kuruþ istifadeleri, faydalarý yoktu. Bilhassa Hicaz ülkesine asýrlar boyu hayrat götürdüler. Oralarýn geçimini temin ettiler. Biz ne yazýk ki o nimetin kadrini bilemedik, nankörlük ettik. O yüzden de, Filistin, korkarým ki Ýngilizlerin eline geçecek.“ Bunun üzerine Hitler þu cevabý vermiþti: „Müftü Efendi, endiþe etmeyiniz. Benim aslanlarým Ýngiliz’i kovacak. Yahudinin de kökünü kazýyacaðýz. Bayramý birlikte yapacaðýz.“ Hitler’in son isteði: Hitler Müftü El-Hüseyni’ye: „Müftü Efendi, harp devam ediyor. Çok gencimiz öldü, daha da ölecek…Korkuyorum ki, harpten sonra pek çok kýzýmýz, kadýnýmýz kocasýz kalacak. Nüfusumuzun da artmasý lazým. Her ikisini temin etmek için, bir erkeðin, birden fazla kadýnla evlenebilmesi lazým gelecek. Bunun için kiliseye birkaç kere müracaat ettim. Kiliseye laf anlatmak zor. Kiliseye raðmen, bir kanunla çok evliliði serbest býrakmak da mümkün olamýyor. Lütfen, Ýslam dininde birden fazla kadýnla evlenmenin þartlarý nelerdir, hangi haller zaruret hali sayýlýyor? Nasýl tatbik ediliyor? Bunlarý bana geniþ bir þekilde yazýp anlatmanýzý rica ediyorum.“ Müftü El-Hüseyni bunun üzerine tefarruatlý bir rapor hazýrlamýþ ama Hitler’e ulaþtýramamýþ. Bu yazdýklarým ilginç bulduðum birkaç özettir. Daha çok ilginç konulardan bahsediliyor. Yazýyý fazla uzatmamak için yorum yapmayacaðým. Ali Ulvi Kurucu kimdir? Ali Ulvi Kurucu merhum ömrünün son günlerinde kýzýna þöyle tavsiyede bulunuyordu: “Kýzým insan sadece þahsî hedef ve gayelerini ön planda tutarak yaþarsa vefatýyla hatýralardan silinir. Cemiyet, millet ve fikirleri uðruna yaþayanlar, ölseler de gönüllerde kalýcýdýrlar. Gözler hep onlarý arar ve özler. Kim severek yaþarsa sevilerek ayrýlýr ve unutulmaz.” Kaynak: http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=2804 Üstad Ali Ulvi Kurucu bir Anadolu çocuðu, yüksek tahsilini Kahire’de yapmýþ, son 56 senesini Medine-i Münevvere’de yaþamýþ ve orada vefat etmiþtir. Ýslam Dünyasý’nýn manevi ve siyasi binbir hadise ile sarsýldýðý yakýn tarihi bizzat yaþamýþtýr. Kaynak: Üstad Ali Ulvi Kurucu, Hatýralar 1. ve 2. Cilt, M. Ertuðrul Düzdað. Kaynak Yayýnlarý, Ýstanbul. Kitabýn 3. Cildi bende bulunmadýðýndan okuyamadým. Zehra YAVUZ / Almanya / Haber 7 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.