Webmaster Geschrieben 28. August 2010 Teilen Geschrieben 28. August 2010 Dindarlýk kaybetmiyor, kayboluyor — "Ramazan geldi. Ýyiliklerde kat kat sevaplar, günahlardan % 100 arýnma imkaný. Deðerlendirin!" Beþiktaþ Müftülüðü onbeþ farklý noktaya astýðý afiþlerle Ramazan'ýn geliþini böyle sunuyor. Yukarýdaki, metnin düzeltilmiþ hâli. Aslý ise þöyleymiþ: — "Ramazan geldi. Ýyiliklerde kat kat sevaplar, günahlarda % 100'e varan indirimler. Bu fýrsatý kaçýrmayýn!" Bir semt pazarýndayýz sanki. Fatih'te Çarþamba günü kurulan halk pazarýnda... Maaþlý din memurlarý kendi hâlinde yolda yürüyen zavallý halkýn dikkatini çekmeye çalýþýp onlara % 100 arýnma imkâný bahþediyorlar. Din diliyle deðil, piyasa diliyle. Hem de Beþiktaþ'ta. * * * Ýndirimi kim yapýyor acaba? Beþiktaþ Müftülüðü mü? Belki de Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý? Eðer öyleyse, kampanyanýn kapsamýný niçin geniþletmiyorlar? Ýndirimlerden sadece Beþiktaþlýlar mý yararlanacak, yoksa bütün vatandaþlar mý? Akla takýlan bir baþka soru da bu indirimlerin neyin karþýlýðýnda olduðu. Öyle ya, bu % 100'e varan indirimlerden yararlanmak için ne yapacaðýz? Muhtemelen ibadetleri artýracaðýz. Daha çok kupon daha çok indirim, daha çok ibadet daha çok sevap! Bu aðustos sýcaðýnda kârlý bir alýþveriþ sayýlýr mý, indirimden yararlananlar söylesin! * * * Bu ilaný hazýrlayanlar akýllarý sýra iyi bir þey yaptýklarýný sanýyorlar. Nedir o iyi þey? Teblið. Yani insanlarý hakka, hakikate davet etmek. Bir banka önündeymiþiz gibi. Bu bir davet dili deðil, reklam dili. En azýndan ürünün niteliðini önemsemeyen bir aymazlýk. Pazarlýyorlar, yani tabir-i diðerle, dini pazara doðru yuvarlýyorlar. Kim yapýyor bu pazarlama iþlemini? Beþiktaþ Müftülüðü. Yani dini pazara süren bizzat devletin resmî din kurumu. * * * "Ne mahzuru var? Baþkalarý istedikleri gibi teblið edebilirler, biz de böyle teblið ediyoruz" denilemez mi? Denilir. Deniliyor da zaten. Ancak unutmamalý ki yapýlan teblið deðil, sýradan bir pazarlama. Kurumlarýn ve ideolojilerin olduðu yerde gayet tabii 'propaganda' da, 'pazarlama' da olacaktýr. Her iki kavram da esas itibariyle birer siyasî ve ticarî iþlemden ibaret. Kendine özgü tekniklerden... Ancak dinin olduðu yerde propaganda ve pazarlama deðil, sadece 'teblið' sözkonusu olur. Çünkü hakikati duyurmak (hissettirmek) esastýr tebliðde. Ulaþtýrmak. Ýþaret etmek. Yalnýz teblið edecek olanýn mevcudiyetiyle, ve pek tabii ki bir de þahsiyetiyle. Teblið ve davet en nihayet bir temsil ve temessül faaliyetidir, pazarlama ve propaganda çalýþmasý deðil. Yani her hâliyle insanîdir, insandan insanadýr; aksine bir mekanizma, bir örgüt çalýþmasý deðil. Hristiyanlýkta iþin rengi deðiþir, çünkü Papalýk resmen bir örgüt, ve dini de, Tanrý'yý da, Ýsa'yý da bizzat Papa ve Kilise temsil ediyor. Bu nedenle bir aracý kurum olarak Kilise propaganda da, pazarlama da yapabilir. Yapýyor da zaten. Diyanet Teþkilâtý ve Müftülükler ise bu mânâsýyla halkla din arasýnda, halkla Tanrý arasýnda birer aracý kurum deðildir. Bu nedenle propaganda da, pazarlama da yapamazlar. * * * Devletin bütün dinî görevlileri, özelde Beþiktaþ Müftülüðü çalýþanlarý, vaadettikleri kat kat sevaplardan ve % 100 indirimlerden kendi özel hayatlarýnda da istifade ettiklerini bizzat halka göstermelidirler. Halk, sattýklarý malý onlarýn üzerlerinde de görmek ister. Hem de indirimli hâliyle. Nerede? Elbette reklam panolarýnda deðil, camilerde. Dahasý mahallede, sokakta, evde. Yüzyüze. Fiilen. Neden? Söyledikleri þeyle deðil, söylemeye çalýþtýklarý þeyle aferin almak istediklerinden. Yaptýklarý sadece dini metalaþtýrmak. Kur'an'ý bir sigorta poliçesine döndürmek. Kazanmak ve kazandýrmak. * * * Ne de kötü deðil mi ey talib, hüzünden mahrum bir alýþveriþ bu! Hüzünden, yani Tanrý'dan. Kaybetmiyorlar bu yüzden, kayboluyorlar. Dücane Cündioglu, Yeni Safak, 28.08.2010 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.