Webmaster Geschrieben 30. Juli 2010 Teilen Geschrieben 30. Juli 2010 `Evet` mi, `hayýr` mý? 12 Eylül 2010 günü halkoyuna sunulacak kýsmi anayasa deðiþikliðine Ýslami, muhafazakâr, dindar, saðcý camianýn ‘evet’ diyeceðini anlýyoruz. Bunun anlaþýlýr politik sebepleri vardýr. ‘Hayýr cephesi’nde CHP, MHP, BDP, Ergenekoncular ve ulusalcýlar toplanmýþ bulunuyor. Bu konjonktür Ýslami camiayý –biraz da AK Parti iktidarýna destek verme amacýyla- referandumda ‘evet’ oyu kullanmaya sevk ediyor. ‘Evet’ veya ‘hayýr’. Bu, ayrý bir konu. Ben þu dört noktaya dikkat çekmek istiyorum: 1) Kýsmi anayasa deðiþikliði sadra þifa olmayacaktýr. Türkiye’nin temel sorunlarýnýn çözümü için hukuki zemin yeni bir anayasa yapmayý zorunlu kýlmaktadýr. AK Parti, eline geçirdiði fýrsatý kullanamadý. 2002’de 368 milletvekili çýkardý, 2007’de yüzde 47 oy aldý, gele gele bizden bu kýsmi anayasa deðiþikliðiyle yetinmemizi istiyor. 2) ‘Kýsmi’ de olsa, temel bir anayasa deðiþikliði sadece uzman hukukçularýn ve siyasilerin kafa kafaya verip yapabilecekleri bir iþ deðildir. Toplumun belli baþlý kesimlerinin müzakere yöntemini izleyerek sürece katýlmasý ve müzakere süreci sonucunda oluþacak mutabakatla deðiþikliklerin tespit edilmesi lazýmdý. Hiç deðilse AK Parti ehliyle ve geniþ katýlýmlý müþavere ve müzakereye tenezzül etseydi, dördüncü maddede içine girdiði hatadan kendini koruyabilirdi. 3) Anayasa Mahkemesi, CHP’nin iptal istemini reddetti, ama kendisi ve HSYK ile ilgili öylesine ibare deðiþiklikleri yaptý ki, eskisine göre AYM ve HSYK’nýn sistem içindeki imtiyazlý konumlarýný daha da tahkim etmiþ oldu. 12 Eylül referandumu, bu imtiyazlarý halkýn onayýndan geçirmiþ olacak. 4) Deðiþtirilmesi öngörülen maddelerden biri “kadýnlara ve çocuklara pozitif ayrýmcýlýk” hükmünü getirmektedir. Buna göre daha önce “kadýnlar ve erkekler eþit haklara sahiptir. Devlet bu eþitliðin hayata geçmesini saðlamakla yükümlüdür” (10. Md.) þeklindeki hükme, “Bu maksatla alýnacak tedbirler, eþitlik ilkesine aykýrý olarak yorumlanamaz” ibaresi eklendi. Ayný þey çocuklar, yaþlýlar ve özürlüler ile harp ve vazife þehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alýnacak tedbirler için de söz konusudur. Ýbarenin kendisinde bir çeliþki olduðu açýktýr. Þöyle ki: Bir yandan anayasa maddesi “kadýnlar ve erkekler eþit haklara sahiptir” diyecek, öte yandan “kadýna ilave avantajlar saðlamayý öngören tedbirler alýndýðýnda, yani kadýný erkeðe göre daha avantajlý konuma geçirdiðinde bu düzenlemeler eþitlik ilkesine aykýrý yorumlanmayacak.” Dahasý anayasaya göre devletin yükümlüðü “eþitliði saðlamak” iken, ilave tedbirler alýndýðýnda devlet bu yükümlülüðünü yerine getirmeyecek, aksine eþitlik ilkesine aykýrý hareketleri eþitlik ilkesine uygun olarak görecek ve yürütecektir. Bunun gündelik pratikte nasýl iþleyeceðini somut bir olay üzerinden anlamaya çalýþalým: Diyelim ki bir firmaya iki kiþi müracaat ediyor. Biri dört çocuklu erkek, diðeri kocasý çalýþan, orta sýnýf seviyesinde geliri olan bir kadýn. Ýkisinin de ayný evsafta liyakat ve ehliyete sahip olduklarýný düþünelim. Anayasa gereði firma sahibi, kadýný iþe almak zorundadýr. Erkeði tercih edecek olursa, kadýn onu þikâyet eder ve davayý kazanýp iþe girer. Bunun toplumsal sonuçlarý muhtemelen þöyle tezahür edecektir: Pozitif ayrýmcýlýðý öngören bu anayasa maddesine göre iþe giren kadýnýn toplumsal hayata katacaðý artý deðer, kazandýðý parayla daha çok kredi kartýna dayalý harcamalar yapmasý, marka elbiseler alýp giymesi, daha çok kozmetik kullanmasý, daha lüks otellerde tatile çýkmasý olacaktýr. Daha önce kocasý evin geçimini üstlenmekten dolayý evde son söz sahibi iken, þimdi kadýn da iktisadi gelire sahip olmasý dolayýsýyla evin riyasetine ortak olmaya baþlayacaktýr, zaten yasalar riyaseti erkeðin elinden almýþ bulunmaktadýr. Bunun evin huzuru, ailenin devamý, çocuklarýn bakýmý, terbiyesi, eðitimi ve yetiþmesiyle ilgili boyutlarýnýn ne hale geleceðini düþünelim. Dahasý kocasý eþinden ev hanýmlýðý-annelik-kadýnlýk görevlerini yerine getirmesini isteyecek olsa, bu kadýnýn iki yükümlülük üstlenmesi anlamýna gelecektir. Sabahtan akþama kadar firmada çalýþacak; akþam da eve gelir gelmez yatýncaya kadar evinin iþlerini (yemek, çamaþýr, evin toparlanmasý, çocuklar vs. iþleri) de yürütecektir. Dört çocuklu erkeðin iþe alýnmamasý durumunda ortaya çýkacak manzara bellidir: 6 kiþilik bir evin geçiminden sorumlu bir erkek, iþsiz kalmaya devam edecektir, çocuklarýný okutamayacak, saðlýklarýyla yeterince ilgilenemeyecek, böylelikle topluma 6 kiþiden müteþekkil ilave bir yük binecektir. Bireysel fýtratýn bozulmasý durumunda nasýl insan huzursuzluk ve mutsuzluklara düçar oluyorsa, toplumsal fýtratýn bozulmasý durumunda da benzer huzursuzluklar ve mutsuzluklar baþ göstermektedir. Yüce Allah, erkeði kadýn üzerinde “kavvam” kýlmýþ (4/Nisa, 34), onu kadýnýn geçiminden, saðlýk ve güvenliðinden sorumlu tutmuþtur. Bu tabii-fýtri düzendir. Müslüman kadýnlara -özellikle baþörtülü yazarlara- da virüs gibi bulaþan feminist söyleme göre, kadýn ve erkek eþittir, aralarýnda herhangi bir farklýlýk olmamalýdýr. Pozitif ayrýmcýlýk ise, kadýný erkeðe göre ilave avantaj ve imtiyazlarla donatmaktadýr. Hepimiz biliyoruz ki, bu anayasa deðiþikliðini AK Parti hükümetine empoze eden Avrupa’dýr. AK Parti, ne yaptýðýný biliyor mu bilmiyor mu, biz bilemiyoruz. Ama bu anayasa maddesinin geleneksel aile düzenimizi ve toplumsal hayatýmýzý derin bir sarsýntýya uðratacaðýný söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Zaten iskeleti sallanmakta olan toplumumuz büsbütün çözülecektir. Ben camiada Ýslam âlimi, fakihi, kanaat önderi bilinen zatlara; mesela Hayrettin Karaman Hoca’ya, Faruk Beþer, Halil Gönenç, Muhammet Savaþ, A. Rýza Demircan, Abdulaziz Bayýndýr hocalara soruyorum: “Kadýna pozitif ayrýmcýlýðýn” Ýslam fýkhý açýsýndan hükmü nedir? Ali Bulac, Özgün Duruþ, 23.07.2010 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.